ÇEMBERIİTAŞ
İmparator Constantinus, şehri yeniden kurarak imar ettirdiğinde kendi adına bir meydan (bak. Constantinus Forumu) yaptırmış, bunun da ortasına bir anıt dik-tirmişti. Bu anıtın gövdesi, imparatorlara mahsus renk olan erguvan rengindeki porfir taşından yapılmıştı. Tepesinde ise politeist (çoktanrılı) inancın tanrılarından Apollon Helios görünümünde altın yaldızlı kendi heykeli bulunuyordu. Heykelin sol eli, üstünde haç olan bir küre, sağ eli ise bir mızrak tutuyordu. Hıristiyanlığın koruyucusu olarak tanınan ve bu inancı meşrulaştıran Constantinus'un paganizmadan kesin olarak kopamadığı bu surette belli oluyordu. Heykelin Apol-lon'u tasvir ettiğini ileri süren Kedrenos ise bunun ünlü heykel ustası Fidias'ın eseri olduğunu ve Atina'dan getirildiğini söyler. Kesin tarihi bilinmeyen geç bir dönemde, anıtın paganizmayı hatırlatan tarafını silmek ve onun Hıristiyanlığın bir simgesi olduğunu vurgulamak için, şu anlamda bir kitabe konulmuştu. "İsa sen ki, dünyanın yaratıcısı ve sahibisin, senin olan bu şehre onunla birlikte Ro-ma'nın asasını ve gücünü de sundum. Onu bütün saldırılardan koru ve tehlikelerden kurtar". Th. Reinach, bu yazının imparatoru değil fakat İsa'yı temsil ettiği sanılan heykele hitap ettiği görüşündedir. R. Janin ise sözlerin doğrudan doğruya Constantinus tarafından İsa'ya bir hitap olarak anlaşılmasından yanadır. Her ne olursa olsun bu kitabe geç bir döneme ait olup, anıta sonradan konulmuştur.
Gövdeyi oluşturan porfir taşından yontulmuş yuvarlak parçaların Roma'dan getirilerek 328'de dikildiği bir kaynaktan öğrenilir. Daha 418'de en alttaki gövde parçalarından biri parçalandığından, demir çember ile sarılmıştı. 465, 475, 498, 509, 512, 532, 582, 603 tarihlerindeki yangınlar da anıtın taşlarını kavurdu. Heykelin elindeki mızrak bir depremde (542) aşağıya düştü. 869'da daha başka parçaları ve küre koptu. Bazı kaynaklara göre III. Nikeforos Botaniates döneminde (1078-1081) 1079'da yıldırım düşmesi ile anıtın tepesi zarar gördü, L Aleksios döneminde (1081-1118) 1106'da şiddetli bir kasırgada, Constantinus'un heykeli ile birlikte sütunun üst bölümü (herhalde başlığı) yere düşerken, birçok kişinin de ezilmesine sebep oldu.
İmparator I. Manuel Komnenos (1143-1180) anıtı restore ettirirken, tepesine yeni bir başlık yerine, mermerden bir tepelik, bunun da üstüne tunçtan bir haç koydurdu. Ayrıca mermerden tamamlanmış olan en üst kısmına, çepeçevre dolanan bir de yazı kazdırdı: "Zamanın sakatladığı bu kutsal eseri, dindar İmparator Manuel ihya ettirdi". Bu yüzden Constantinus Anıtı, Bizans'ın son döneminde,
Çemberlitaş'ın 1574 tarihli kime ait olduğu bilinmeyen bir çizimi, Trinity College Kitaplığı, Cambridge.
Cyri! Mango, Constantine's Porphyry Column and The Chapel ofSt. Constantine, Atina, 1980-81
"Haçlı Anıt" olarak tanınıyordu. Halkın inanışına göre, Türkler şehre girdiklerinde gökten bir melek inecek, anıtın dibindeki aciz bir adama bir kılıç vererek ona "Bu kılıcı al ve Kurtarıcı'mn halkının intikamını al!" diyecek, Bizanslılar da "bunun üzerine Türkleri yalnız İstanbul önünden değil, tüm Anadolu'dan ta İran içlerine kadar püskürteceklerdi. Bu hurafe halkı o derecede inandırmıştı ki, Haçlı Anıt'ın ötesine geçtiklerinde her tehlikeyi atlatmış olduklarını sanıyorlardı.
Fetihten sonra yangınlar anıtı sık sık kavurduğundan, onu ayakta tutabilmek için demir çemberler ile takviye edilmesi yoluna gidiliyordu. Tam karşısındaki Elçi Ham'nda(->) kalan Batılılar, anıtı, seyahatnamelerinde anlatmışlar, bu arada resmini de yapmışlardır. 17. yy'da İstanbul'u etraflı surette anlatan Evliya Çelebi, "adam oyluğu kalınlığında çemberlerle" takviye edilmiş olan sütunu İstanbul'un "tılsım"larından biri olarak tarif eder. Bu hususta kaynağı, Bizans döneminden kalmış bir elyazması eserdir. Anı-
ta Osmanlı Devîeti'nin ilk yüzyıllarında Tavukpazarı'nda Dikilitaş denilmektedir. Batılılar ise onu "Yanık Sütun (veya direk)" olarak adlandırırlar.
Anıtın büyük yangınlarda ve 1648 depreminde zarar görmesi üzerine 1701' de, II. Mustafa döneminde (1695-1703) kaidesinin etrafı taştan bir kılıf içine a-lınmış olduğu genellikle kabul edilir. Ancak bu yeni kaidenin belirli biçimde barok üslubunda oluşu, bu takviyenin, İstanbul'da çok büyük tahripler yapan 1766 depreminin arkasından gerçekleştiğini gösterir. Comidas Carbognano da (1749-1807) taştan örme kılıfın 1779 yangınından sonra yapıldığını bildirir. O halde hemen her yayına giren ve kaidenin 1701'de yapıldığını belirten iddia yanlış, ve düzeltilmesi gerekli bir husustur. Anıtın kaidesinin içinde İsa'nın bazı kutsal kalıntılarının saklanmış olduğu yolundaki bir söylenti üzerine, İstanbul'un 1919-1923 arasındaki işgali sırasında, çevredeki bir kahvehaneden, anıtın içine girmek için kaçak bir kazı yapılmıştır. Benzer bir girişim de 1929'da Danimarkalı, teosof (dini hatıralar araştırıcısı) C. Vett tarafından, E. Mamboury'nin yardımıyla gerçekleşmiştir. Araştırmacılar kaidenin içine ulaşamamışlar, fakat önceki kaçak kazının izlerine rastlamışlar, ayrıca şimdiki cadde kotunun 2,50 m kadar altında, forumun döşemesini, onun da altında 5 m derinliğe kadar nek-ropolisin (ilkçağ mezarlığı) varlığını gösteren mezar sterlerini tespit etmişlerdir.' 1955'e doğru anıtın ciddi restorasyonu için girişimler yapılarak, en üstüne kadar demir iskele konulmuş, gerek kaidedeki taşların, gerek gövdedeki porfirlerin araları ve çatlakları doldurulmuş, demir çemberler yenilenmiştir.
Constantinus anıtının toplam uzunluğunun 50 m kadar olduğu ileri sürülmüş ise de, gerçekte forum döşemesinden itibaren ancak 37 m'ye ulaştığı hesaplanmıştır. Bugünkü cadde kotundan itibaren ise boyu 35 m kadardır.
Bibi. Evliya, Seyahatname, I, 61-62; (Patrik Konstantios), Constantiniade, ist., 1846, s. 68-70; Fardis, "Çenberlitaş", Mecmua-ı Fü-nun, 4. yıl, 1283/1867, s. 46-49; A. Dethier, "Peri tu porfiriu kionos tu Konstanü'nu", Het-lenikos Filologikos Sittogos, IV (1871), s. 22-29; F. W. Unger, "Über Vierkollosal-Saulen in Constantinopel", Repertorium für Kunst-ıvisenschaft, II (1879), s. 109-118; Th. Reinach, "Commentaire sur le poeme de Cons-tantin", Revue deş Etudes Grecques, IX (1896), s. 70-87; C. Gurlitt, "Antike Denkmal-saulen in Konstantinopel", Der Baumeister, VII (1909), s. 82-84, 106-108; D. Lathoud, "La conseration et la dedicace de Constantinop-le", Echos d'Orient, XXIII (1924), s. 298-314; E. Dalleggio d'Alessio, "Leş fouilles archeolo-giques au pied de la colonne de Constan-tin...", ae, XIXX (1930), s. 339-341; E. Mam-boury, "Le forum de Constantin, la chapelle de St. Constantin et leş mysteres de la Colonne brulee", Pepragmena du IX Congres int. deş Etudes Byzantines (1953), Atina, 1955, I, s. 275-280; Janin, Constantinople byzantine, 81-84; Müller-Wiener, Büdlexi-kon, 255-257; C. Mango, "Constantinopolita-na", Jarhrbuch deş deulschen archaologisc-hen Instiluts, LXXX (1965), s. 306-313; ay,
"Constantine's Porphyıy Column and the Chapel of St. Constantine", Deltion tis Khris-tianikis Arkaiologikis Hetaireias, I (Atina 1980-1981), s. 103-110, levha 17-18.
SEMAVİ EYİCE
Dostları ilə paylaş: |