Bazıları, fiziksel uzaklık ve savaş koşullarını göz önüne alarak, Yeremya’nın kuşağını gerçekten Perata yakın bir yere gizlediği olasılığını sorgularlar


M. Ekşi Üzüm Benzetmesinin Reddedilmesi (18. Bölüm)



Yüklə 323,08 Kb.
səhifə3/5
tarix26.08.2018
ölçüsü323,08 Kb.
#74604
1   2   3   4   5

M. Ekşi Üzüm Benzetmesinin Reddedilmesi (18. Bölüm)
18:1-4 Yahuda halkının, günahlarını atalarının başarısızlıklarına bağladık­larına ilişkin bir deyişleri vardı:
Babalar koruk yedi,

Çocukların dişleri kamaştı.”
Tanrı, herkesin kendi günahından sorumlu olduğunu belirterek bu deyişi ya­lanlar.

18:5-24 Sonra yargı ilkeleri hakkında çeşitli örnekler verir:
1. Günahı reddeden, doğru yaşam süren kesinlikle yaşayacaktır (5-9. ayet­ler).

2. Doğru adamın kötü oğlu kesinlikle ölecektir (10-13. ayetler). Yahudiler hem sürgün hem de Rab İsa’nın zamanında, babalarının İbrahim olma­sıyla gururlandılar (Luk.3:8; Yu.8:39). Tanrı, kişinin kendi yaşamı kötüy-se, doğru bir babaya sahip olmasının yararı olmayacağını söyler. Bizler de diğer kişilerin ruhsallıklarına güvenme eğilimine sahibiz. An­cak ba-balarımızın ve tanrısayar önderlerimizin doğru ve kutsal ya­şamları, kendi yaşamlarımızda da gerçekleşmek zorundadır.

3. Günah işleyen bir adamın doğru oğlu kesinlikle yaşayacaktır (14-17. ayetler), ama günah işleyen baba günahları nedeniyle ölecektir (18. ayet).

4. Tövbe eden ve günahlarından dönen kötü kişi yaşayacaktır (21-23. ayet­ler).

5. Doğru yollarından dönen ve günah işleyen doğru kişi... ölecektir (24. ayet).
20’nci ayet ve Mısır’dan Çıkış 20:5 ayeti arasında uyuşmazlık yoktur. Mı­sır’dan Çıkış’ta öğretildiği gibi, çocukların genellikle anne babalarının kötü­lüklerinin sonuçlarından etkilendikleri gerçektir. Burada öğretildiği gibi, herke­sin kendi eylemlerinden sorumlu olduğu da gerçektir.

20’nci ayette, ceza sonsuz olmayıp geçicidir. Ceza şimdiki günah nedeniyle, fiziksel ölümdür. 5-24’üncü ayetlerde belirtilen ilkeler sonsuz yaşamdan söz etmez; aksi taktirde kurtuluşun işlerle sağlandığı sonucuna ulaşmaya zorlanmış olur (5-9. ayetler) ve doğruların sonunda kaybolabileceğini düşünebilirdik. Her iki öğretiş, Yeni Antlaşma’da Rabbimiz tarafından açıkça anlatılır (Ef.2:8, 9; Yu.10:28).



18:25-32 Halk Tanrı’yı adil olmamakla suçlamayı sürdürdü, ama O, adalet­sizlik olmadığını gösterdi. Çünkü kötü bir insan bile günahlarından tövbe etti­ğinde kurtulabilir. Tanrı’nın da insanlardan istediği budur.

Tanrı bağışladığı kişilerin suçlarını anmaz (22. ayet). Bu, belleğinin zayıf olduğunu değil, Mesih’in kefareti sayesinde Tanrı’nın adaletinin mükemmel bir şekilde sağlandığını gösterir. İmanlı için artık bu dava kapanmıştır.


N. Yahuda’nın Son Kralları İçin Yakılan Ağıt (19. Bölüm)
19:1-9 Bu, Yahuda’nın son kralları için söylenen bir ağıttır. Kralların kim­liği konusunda anlaşma sağlanamamıştır, ama büyük olasılıkla bu krallar Yehoahaz, Yehoyakim ve Sidkiya’dır. Yahuda, dişi aslandır. Diğer uluslar as­lanlar, önderleri genç aslanlardır (2. ayet). Genç bir aslan olan yavru (3. ayet), tutsak edilerek Mısır’a götürülen Yehoahaz olabilir (4. ayet). Diğer yavru (5. ayet) Yehoyakim olabilir. Yahuda diğer uluslardan farklı değildi; aslanlar arasında bir dişi aslandı. Ulusların önderleri zalim ve bencildir. Rab, halkının dünyadan farklı olmasını bekler. Aksi taktirde halkı, O’nun yargısına davetiye çıkaracaktır.

19:10-14 “Annen” (10. ayet) ifadesiyle, Yahuda ya da Yeruşalim belirtilir; soyları verimli ve dal budak salan bir asma gibiydi. Bir zamanlar, güçlü kral­ları vardı (güçlü dallar), ama Babil tarafından yok edilecek (doğu rüzgarı) ve halkı sürgüne götürülecekti (Say.11-13. ayetler). 14’üncü ayette, “gövdesini ateş aldı” ifadesiyle Sidkiya, bir zorba ve halkının yıkımını hazırlayan bir zalim olarak görülür.

İsrail diğer uluslar gibi bir kral istemişti. Hezekiel burada perdeyi krallıkla­rının son sahnesinin üzerine indirir. Tanrı, halkının dünyadan farklı olmasını ister. Kutsal bir halk olmalarını arzular ve kendisini bir Kral olarak tanımalarını bekler.


O. Tanrı’nın İsrail’e Karşı Takındığı Tutumun Haklılığı (20:1-32)
1. Mısır’da Putperestlik (20:1-9)
İsrail’in ileri gelenlerinden bazı kişiler Hezekiel’e Rab’bin isteğini sormak için geldiklerine, Rab onları reddetti. Onlara kendisine karşı sürdürdükleri is­yanlarını hatırlattı. Yaşlılar oldukça tutucu ve öğretişe sadıklardı; Rab’bi arıyor-lardı, ama yürekleri O’ndan çok uzaktı. Putlar, Tanrı’nın sorularımızı ya­nıtla-masını engellerler. Tanrı günahlarımızı saydığında ve bizi lütfuyla tövbe etmeye davet ettiğinde, çoğumuz sıkılırız: “Bu sözleri o kadar çok duydum ki!” “Kutsal Kitap şunu yap, bunu yapma gibi emirlerle dolu.” “Bu kitapta yargıdan başka bir şey yok mu?” Tanrı’nın sözüne uygun davranmak yerine, ılık olma tehlikesi içindeyiz.

Mısır ülkesindeki putperestliklerine rağmen (4-8a. ayetler) Tanrı, uluslar kendileriyle alay etmesin diye onları orada cezalandırmadı (8b-9. ayetler).

2. Tanrı’nın Şabat Günlerinin Hiçe Sayılması (20:10-17)
İsrail, çölde Tanrı’nın Şabat günlerine saygısızlık etti (10-13a. ayetler). Rab tekrar gazabını geciktirdi ve ulusların gözünde küçük düşmemeleri için onları yıkımdan korudu (13b-17. ayetler).
3. Çölde Başkaldırı (20:18-26)
Çöldeki ilk kuşağın isyankâr çocukları hatırlanır (18-21a. ayetler); Tanrı öfke dolu elini onlardan tekrar geri çeker (21b-26. ayetler).
4. Putperestlik (20:27-32)
Vaat edilen ülkedeki korkunç putperestlikleri, oğullarını ateşte kurban etme noktasına kadar geldi.
Ö. Tanrı’nın İleride Gerçekleşecek Olan Yenileme Sözü (20:33-44)
20:33-38 Çabalarına rağmen, Tanrı onları sürekli diğer uluslar gibi dav­ranmaya, yani ağaca ve taşa hizmet etmeye terk etmeyecekti (32. ayet). Onları tutsaklıktan kurtararak bir araya getirecek, önünde yargılayacak, doğruları ayı­racak (37. ayet), başkaldıranları aralarından alacaktı (38. ayet).

20:39-44 Ulus, İsrail ülkesine yerleştirildiğinde, artık putlara tapmayacak, kutsallık içindeki Rab’be tapınacaktı (39-44. ayetler). Elçi Yuhanna’nın öğüdü sonsuza dek geçerlidir: “Sevgili çocuklar, kendinizi putlardan koruyun.”
P. Gelecekte Yaşanacak İstilanın Belirtileri (20:45 - 21:32)
1. Orman Yangını Belirtisi (20:45-49)
45’inci ayet, İbranice Kutsal Kitap’taki 21’inci bölümün başlangıcına işaret eder. Ana hatlarda belirtildiği gibi, ara vermek için burası daha makul bir yerdir. 45-49’uncu ayetlerde güneye ilişkin bir önbildiri okuruz (Negev, Yahuda’nın bir kısmı); bir orman yangınıyla yok edilecektir (Babil istilası).
2. Bilenen Kılıç Belirtisi (21:1-17)
21:1-7 Tanrı, Yahuda’yı ve Yeruşalim’i bilenmiş kılıcıyla viraneye çe­virme konusundaki kararlılığını ifade eder. Hezekiel’in iç çekişi, korkusuz halkı, Tanrı’nın gelecekteki yargısı konusunda uyarmak içindi.

21:8-17 Babil kılıcı vurup öldürmek için hazırlanmıştır (8-13. ayetler) ve Rab’bin öfkesini yatıştıracaktır (14-17. ayetler). 10’uncu ayetin son kısmı ve 13’üncü ayetler özellikle anlaşılması güç olanlardır. Buradaki düşünce şu olabi­lir: Yahuda’nın şenliğe ayıracak zamanı yoktu. Daha önce kendilerine kalkan silahları (sıkıntıları) küçümsemişlerdi. Ama şimdi, çelikten yapılmış bir kılıcın gücüyle karşı karşıya kalacaklardı. Yahuda’nın yok olma olasılığı da vardı.

3. Çatallaşan Yollar Belirtisi (21:18-32)
21:18-24 Bundan sonra, Babil Kralı’nın ülkeye doğru ilerlediği görülür. Babil Kralı yolların çatallaştığı bir yere gelir: Bir yol Yeruşalim’e, diğeri Ammon’un başkenti Rabba’ya gitmektedir. Önce hangi kente saldırmalıdır? Bunu anlamak için üç ayrı şekilde fal bakar: (1) Yeruşalim ve Rabba için ayrı birer ok hazırlar; (2) Aile putlarına danışacak; (3) Kurban edilen bir hayvanın ciğerine bakacaktı. Kararı, önce Yeruşalim’e saldırmak olacaktı.

21:25-27 25’inci ayetin saygısız ve kötü önderi, Sidkiya’dır. Krallığı dev­rilmiştir ve egemenlik sürmeye hakkı olan Mesih gelinceye kadar Tanrı halkı üzerindeki son kral olacaktır. Matthew Henry şu yorumu yapar:
Krallığın gerçek sahibi olan Mesih gelinceye kadar Sidkiya’dan sonra Davut so­yundan başka bir kral gelmeyecektir. Davut’un tohumundan olan, vaat edilen gelecek ve krallık O’na verilecektir. Atası Davut’un tahtını alacak (Luk.1:32)... hakkı olan tahta uygun zamanda geçecek: Kent, hak sahibine verilecek ve her şey yıkılacak. O, hakkına erişecek ve yoluna çıkan her şey alt üst olacak (Dan.2:45; 1Ko.15:25). Davut’a verilen sözün yerine gelmeyeceğinden korkanların rahatla­ması için burada bu konudan söz edilmiştir. Vaat kesindir, çünkü Mesih’in ege­menliği sonsuza dek sürecektir.19
21:28-32 Ammonlular Babil Kralı’nın saldırısına uğrayacak, bütünüyle yok edileceklerdir.

Hem tarihsel hem de günümüzdeki olaylar, egemenlik hakkına sahip olan Mesih gelinceye kadar, Tanrı’nın insan yöntemlerini boşa çıkarmasına ilişkin örneklerle doludur.


R. Yeruşalim’in Kirletilmesine İlişkin Üç Önbildiri (22. Bölüm)
22:1-12 Burada Yeruşalim’in günahları bir liste halinde sunulur: Kan dökmek [(9. ayet) bu koşullarda belki de insan kurban etmek anlamına gelebi­lir] ve putperestlik (3, 4. ayetler); cinayet (6. ayet); anne babanın aşağılanması; yabancılara, öksüz ve dullara baskı (7. ayet); tapınağın kutsallığına saygısızlık ve Şabat günlerini hiçe saymak (8. ayet); iftira, putperestlik ve şehvet (9. ayet); ahlâksızlık (10. ayet); zina, öz kardeşle cinsel ilişki (11. ayet); rüşvet, tefecilik, zorbalık ve RAB Tanrı’yı unutmak (12. ayet).

22:13-22 Haksız kazanç ve kan dökme günahlarından dolayı halk uluslar arasına dağıtılacaktı (13-16. ayetler). Yeruşalim bir eritme potasına benzeye­cekti. Bu pota içinde halk, değersiz cüruf gibi eritilecekti (17-22. ayetler).

22:23,24 RAB Hezekiel’e, ülkenin çok üzücü bir durumda olduğunu söy­lemesini buyurur. Taylor bunun ülke için anlamını şöyle açıklar:
Ülke bu önbildiriyle yağmur bereketinden yoksun bırakılacaktır. Yorumcuların çoğu ifadeyi “temizlenmemiş” olarak değil, “üzerine yağmur yağmamış” olarak çeviren 24’üncü ayeti kabul etmeyi tercih ederler: Böylece ifade, “yağmur yap­mayan bir ülke” ifadesine dönüşür.20
22:25-31 Toplumun bütün sınıfları Rab’bin önünde suçluydu: Yöneticiler [(25. ayet) bazı çevirilerde peygamberler” sözcüğü “önderler” olarak ge­çer];21 kâhinler (26. ayet); yöneticiler (27. ayet); peygamberler (28. ayet); ülke halkı (29. ayet). Tek bir doğru kişi bile bulunamamıştı; gedikte durup Tanrı’nın önünde ülkeye aracılık edecek hiç kimse yoktu (30, 31. ayetler).

Tanrı yeni yöntem ya da programlar aramaz; Tanrı daima gedikte duracak birini arar. Tek bir kişi bile durumu değiştirebilir!


S. İki Fahişe Kızkardeş Benzetmesi (23. Bölüm)
1. Ohola (23:1-10)
23:1-4 Buradaki simgesel öykü, küçüğü Ohola, büyüğü Oholiva adların­daki fahişe kızkardeşlerle ilgilidir. Ohola Samiriye, Oholiva Yeruşalim’di.

23:5-10 Ohola’nın anlamı, kendi çadırına sahip olandır. Samiriye kendi tapınma merkezini kurmuştu. Tanrı’nın tapınağı Yeruşalim’deydi.22 Ohola, Asur’un yakışıklı ve kaba atlılarına fahişelik etti; bu nedenle Tanrı tarafından sevgililerine terk edildi. Onlar çıplaklığını açtılar ve onu kılıçla öldürdüler.
2. Oholiva (23:11-21)
Oholiva (çadırım onun içindedir anlamındadır) putperest fahişeliğinde ve ahlâksızlığında daha da ileri gitti. Önce, İsrail’in yaptığı gibi Asurlular’a gönül verdi (12, 13. ayet). Sonra kırmızı renkli Kildani resimlerini gördü. Onlara şehvetle baktı, ulaklar göndererek kendi ülkesine davet etti (2Kr.16:7). Mı­sır’daki gençlik günahlarını hatırlayıp fahişeliğini arttırdı ve kendisini Babil-liler’e vererek korkunç bir ahlâksızlık sergiledi.
3. Babilliler’in İstilası (23:22-35)
Bunun bir sonucu olarak, Tanrı Oholiva’yı Babilli oynaşları aracılığıyla yok edecekti. Arzu uyandıran bu genç adamlar daha sonra ondan nefret edecek­lerdi. Tanrı’dan ayrılarak dünyada doyum bulmayı denemişti. Şimdi günahları yargılanmalıydı. 33 ve 34’üncü ayetler, bugün her yerde gördüğümüz bunalım ve umutsuzluk belirtilerini tanımlarlar. Yalnızca Tanrı’nın diri sularından içer­sek tekrar susamayız.
4. Ohola ve Oholiva’nın Karşılaştıkları Yargı (23:36-49)
Her iki kızkardeş de aynı günahı işlediler: Zina (fiziksel ve ruhsal); cinayet, insan kurbanları sunmak (37. ayet); tapınağa saygısızlık, Şabat günlerini hiçe saymak (38. ayet); Tanrı’ya ve putlara yapılan tapınmayı karıştırmak (39. ayet); yabancı uluslarla ruhsal zina işlemek (40-44. ayetler). Doğru adamlar (Tanrı tarafından seçilmiş uluslar) kızkardeşlerin ahlâksızlığına hak ettikleri yıkımla karşılık vereceklerdi (45-49. ayetler).

Yahuda’nın inancı iki tarafı da birleştirmeye çalışıyordu. Rab’be tapınma, putperestlik ve tanrısızlıkla birleştirilmişti. Günümüz Hıristiyan dünyasında Kutsal Kitap unsurlarının Yahudilik, doğu dinleri, hümanizm ve psikoloji ile birleştirildikleri ne yazık ki doğrudur!


Ş. Kaynayan Kazan Benzetmesi (24:1-14)
Yeruşalim kuşatmasının başladığı gün Hezekiel kaynayan kazan benzetme­sini anlattı. Kazan Yeruşalim, et parçaları ise, halktı. Kazan kaynamak üze­reydi. Suyun üstünde pislik birikmişti: Putperestliğin ahlâksızlığı. Kazan ta­mamıyla boşaldıktan sonra, pisliğin uzaklaştırılması için yakılacaktı. Bunun anlamı, RAB’bin, halkını putperestlikten temizlemek istemesiydi.
T. Hezekiel’in Karısının Ölümüne İlişkin Belirti (24:15-27)
24:15-18 Hezekiel, gözünde değerli olan karısının öleceğine dair uyarıl­mıştı. Karısı aynı günün akşamı öldü. Olağan görülmeyen bir biçimde kendi­sine yas tutmaması buyuruldu.

24:19-24 İnsanlar bu garip davranışının anlamını sorduklarında onlara, gözünde değerli olan (tapınak) yıkıldığında, oğulları ve kızları öldürüldü­ğünde yas tutmaları gerektiğini söyledi.

Gerçekleşen peygamberliğin bir amacı da dünyaya, RAB Tanrı’nın kim ol­duğunu anlatmaktır (24. ayet).



24:25-27 Hezekiel artık Yahuda’ya, yıkımdan kaçıp kurtulan birinin, güç kaynaklarının alındığı haberini getirene kadar hiçbir şey söylemeyecekti. Bu olay, 33:21, 22’de kayıtlıdır. Araya giren 25-32’nci bölümler Yahuda’ya değil, uluslara bildirilen peygamberliklerdir.
III. YEDİ ULUSA İLİŞKİN ÖNBİLDİRİ (25-32. Bölümler)
Bu bölümlerde Tanrı’nın yedi putperest ulusu nasıl yargıladığını okuruz. Bu uluslar Tanrı’ya başkaldırının değişik biçimleri nedeniyle yargılanırlar. Tanrı halkıyla ilişkileri olmuş ve Tanrı hakkındaki gerçekleri duymuşlardır, ama O’na dönmekte isteksizdirler. Bu konuyu daha yakından inceleyelim, çünkü Tanrı yollarını daima yargı ya da lütuf düşünceleriyle açıklar.
A. Ammon’a İlişkin Önbildiri (25:1-7)
Yargılanan ilk ulus Ammon’dur. Ammonlular, Tanrı’nın Tapınağı’nın ele geçirilmesine, İsrail ve Yahuda’nın düşüşüne, Babil sürgününe sevindiklerin­den, Babilliler (Doğulular) tarafından yok edileceklerdi. Rabba Kenti develer için otlak, Ammon ülkesi sürüler için ağıl olacaktı.
B. Moav’a İlişkin Önbildiri (25:8-11)
Yahuda’ya karşı, Seir’le birlikte düşmanca bir davranış içine giren ikinci ulus, Moav’dır. Moav ülkesi Babilliler’e açılacak ve Ammon’la aynı yazgının sıkıntısını çekecektir. Ülkenin süsü olan sınır kentlerini savunmasız bırakacak ve Moav Tanrı’nın Rab olduğunu bilecektir.
C. Edom’a İlişkin Önbildiri (25:12-14)
Üçüncü ulus, Edom’dur. Edom, Yahuda halkından öç aldığından RAB, Edom’dan öç alacağını bildirmiştir.
Ç. Filistliler’e İlişkin Önbildiri (25:15-17)
Filistliler dördüncü halktır. Yahuda’ya duydukları bitmek bilmez nefret, Rab’bin intikamıyla karşılaşmalarına neden olacaktı.

Bu ulusların da öğreneceği gibi, Tanrı halkına zarar verilmek istenmesi, Tanrı’nın kendisine zarar verilmek istenmesiyle aynı anlamdadır. Bu nedenle, bugün Hıristiyanlar’a zarar vermek isteyenler, bir gün imanlıların Tanrı’nın gözbebekleri olduğunu öğreneceklerdir. Bu gerçek, Tanrı halkı günaha düşüp yargılansa bile değişmez. Kötü niyetlilere karşı uyanık olmalıyız. Hezekiel gibi, böyle durumlarda yas tutmalı, aracılık etmeli ve diğer imanlıların günahlarını bizimmişçesine itiraf etmeliyiz.


D. Sur’a İlişkin Önbildiri (26:1 - 28:19)
1. Sur’un Yıkımı (26. Bölüm)
26:1-2 Tanrı yargısının görüleceği beşinci kent, Sur’dur. Cezası 26:1’den 28:19’a kadar olan ayetlerde yazılmıştır. Ticarette üstün olan Sur, rakip kenti olan Yeruşalim’in düştüğünü öğrendiğinde, artık bütün işlere kendisinin sahip olacağını düşünerek sevinmişti! Yeruşalim bütün karasal ticaret yollarını dene­timi altında tutuyordu. Yeruşalim’in düşüşünün anlamı, Sur’un, Mısır ve diğer güney ülkeleriyle daha çok iş yapacağı anlamına gelmekteydi.

26:3-11 Tanrı bu şehri terbiye etmek için pek çok ulusu kullanacaktı. 4-6’ncı ayetlerdeki önbildiriler fiziksel anlamda yerine gelmiştir. Önce krallar kralı,23 Babil Kralı Nebukadnessar Sur’a karşı kuzeyden yola çıkmış ve sal­dırmıştır (7-11. ayetler). Kuşatma çok uzun sürmüştür; yaklaşık İ.Ö. 587’den 574’e kadar. Feinberg, bu ünlü kentin dayanmak zorunda kaldığı kuşatma türü konusunda canlı bir örnek verir:
Kuşatma duvarları, toprak rampalar, kalkan; hepsi de bilinen özelliklerdi. Kal­kan, siper ya da kalkanların çatısı duvarlardan atılan mızraklardan korunmak için kullanılırdı. Savaş aletleri, duvarlara sert darbelerle vurarak yarmak için kullanı­lan kalın kütüklerdi. Baltalar ya da fiziksel anlamda kılıçlar, bütün savaş silahları için mecazi anlamda kullanılırdı. Bazıları, 10’uncu ayetin ilk bölümünü bir hi­perbol olarak düşünmüşlerdi, ama bu birebir gerçekleşmesi olasılığını ortadan kaldırmaz. Düşman süvari birliklerinin çokluğu nedeniyle, kente girerken her ta­rafı toz duman içinde bırakacak, aynı zamanda surları atlıların ve arabaların ses­leriyle sarsacaktı. Her sokak, askeri hizmete zorlanacak ve halk kılıçla öldürüle­cekti. Sözü edilen sütunlar aslında dört köşelidir ve büyük olasılıkla Sur’daki Herkül tapınağına dikilen sütunlar olarak tarihçi Herodot tarafından söz edilen­lerdir. Sütunlardan biri altın, diğeri gece parlayan zümrüttendi ve Sur tanrısı Melkat’a adanmışlardı (1Kr.7:15). Bu etkileyici sütunlar, istilacılar tarafından yıkılacaktı.24
26:12-14 Ama halk, mallarıyla birlikte Sur olarak anılan, kıyıdan uzak bir adaya kaçtı. Orada iki yüz elli yıl güvenlik içinde yaşadılar. Sonra Büyük İs­kender bu kenti kazarak ve molozları denize dökerek adaya bir geçit inşa etti. İskender’in askerlerinin bu eylemi (İ.Ö. 332) bu paragrafta tanımlanır. Yüz yıl kadar önce bir yolcu, Sur’un harabelerini, aynen daha önceden bildirildiği şe­kilde tanımlamıştı:
Adanın uzunluğu 1.5 kilometreden azdı. Yarımadanın ötesindeki güneye doğru çıkıntı yapan kısım belki de 1.5 kilometrenin dörtte biri kadardı. Düzgün olma­yıp kayalıktı. Şimdi, balıkçıların “ağ gerdikleri bir yer” olarak yalnızca balıkçılar tarafından kullanılmaktadır.25
26:15-21 Sur’un düşüşüme ilişkin haberler diğer uluslar arasında dehşete neden olacaktı. Hayran oldukları bütün güzelliği yok olacaktı. Ama Tanrı, bizle­rin de ait olduğu aynı krallığın bir bölümü olan, yaşayanlar diyarında sonsuz bir yücelik inşa edecekti.

Sur asla yeniden inşa edilmedi; bu, 21’inci ayetin gerçekleşmesidir. Science Speaks adlı kitabında Peter Stoner Sur’la ilgili bütün ayrıntıları içeren, olasılık ilkesini kullanan bu peygamberliğin gerçekleşme şansının dört yüz milyonda bir olduğunu söyler.26


2. Sur Kenti İçin Yakılan Ağıt (27. Bölüm)
27:1-9 Sur, lüks inşa edilmiş, içinde dünyanın çeşitli ülkelerinden getiril­miş olan malların bulunduğu güzel bir gemiye benzetilir. Sur, dünyayı fetheden askeri bir güç değildi; Surlular tüccardı. Ticaretin her türü ve bilgi, kişisel ka­zanç uğruna değiş tokuş edilirdi. Bu, genelde kabul görür. Ama Rab İsa’dan ayrı olan bütün güzellikler ve bilgi boştur. Bütün dünyayı kazanabilirsiniz, ama eğer canınızı yitirirseniz, bunun size ne yararı olacaktır?

27:10-36 Pers, Lut ve Pûtlu askerlerden oluşan Sur ordusu 10 ve 11’inci ayetlerde tanımlanır. Lüks malların alışverişindeki bolluk 12-27a. ayetlerinde görülür. Ancak bir doğu rüzgarı (Babilliler, 26b, 27. ayetler) Sur’u enkaz yı­ğını haline getirecekti. Diğer uluslar kentin düştüğünü gördüklerinde şiddetle sarsılacaklardı (28-36. ayetler).
3. Sur Önderinin Düşüşü (28:1-19)
28:1-10 Sur önderinin gururu, bilgeliği ve zenginliği, 1-6’ncı ayetlerde tanımlanır ve sonra Babilliler tarafından yıkılışı anlatılır (7-10. ayetler). Bu ön­derin Mesih karşıtının gölgesi olduğuna şüphe yoktur.

28:11-19 11’inci ayette, konu Sur önderinden Sur Kralı’na geçerek deği­şir. Sur Kralı, önderi canlandıran ruhtur. Sur Kralı güzelliğiyle dikkat çekerdi, ama gururu nedeniyle yok edildi.

Sur Kralı’nın kusursuzluk, bilgelik ve güzellikte eksiksiz olarak tanım­lanması, Tanrı’nın bahçesi Aden’de her tür değerli taşla bezenmiş oluşu, meshedilmiş Keruv ve Tanrı’nın kutsal dağına yerleştirilmiş olması gibi ifa­deler bir arada değerlendirildiğinde, herhangi büyük bir önder için gereğinden fazla etkileyicidir. Edebi abartma ifadelerini fazlasıyla aşan bir kullanıma izin vermektedir.

Bundan dolayı pek çok Kutsal Kitap araştırmacısı, 11-19’uncu ayetlerdeki tanımın Şeytan’a ve onun gökten düşüşüne ait olduğunu düşünürler. Feinberg bu konuda şu açıklamayı yapar:


Hezekiel bu krallığın düşünce ve yollarını incelerken, kralın arkasındaki, kendi­sini Tanrı’ya karşı gelmeye motive eden güç ve kişiliği fark etti. Kısaca Heze-kiel, Sur Kralı’nda, pek çok şekilde benzemeye çalıştığı Şeytan’ın işini ve eyle-mini gördü. Matta 16:21-23’te, Petrus’un Rabbimiz İsa Mesih tarafından azar-landığı olayı hatırlayın. Mesih yeryüzündeki hizmeti boyunca hiç kimseye bu kadar ağır sözler söylememiştir. Ama Petrus’un Şeytan’ın kendisi olduğunu imâ etmedi; Petrus’un Golgota’ya gitmesine karşı gelmesinin ardında cinlerin pren-sinin bulunduğunu belirtiyordu. Bu olay da benzeri bir durum gibi görünü­yor. Bazı yorumcular Hezekiel’in, ulusların ilişkilerinden söz eden, Daniel Ki­tabı’ndaki şeytani güç ve engellerle benzeşen, Sur ruhu ya da Sur cinini düşün­düğünü kabul ederler.27
Eğer gurur çok güçlü ve bilge bir varlığı yok etmeye yeterliyse, biz ölümlü­lerin Rab’den bağımsız yürümemeye çok daha fazla dikkat etmemiz gerekir!
E. Sayda’ya İlişkin Önbildiri (28:20-26)
28:20-23 Tanrı yargısına uğrayacak altıncı kent, Sayda’dır. Sayda, Sur ya­kınlarında bir sahil kentiydi. Tanrı salgın hastalık ve kılıçla yargılanacağı ko­nusunda Sayda’yı uyarmış, ama sonsuza kadar yok edileceğini söylememişti. Sayda bugün de Lübnan sınırları içinde yer almaktadır, oysa Sur Kenti tamamen yok olmuştur (Bk. 26:21).

Yüklə 323,08 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin