Bazıları, fiziksel uzaklık ve savaş koşullarını göz önüne alarak, Yeremya’nın kuşağını gerçekten Perata yakın bir yere gizlediği olasılığını sorgularlar


:24-26 Rab Tanrı yeryüzündeki egemenliğini kurduğunda, İsrail’in ye­nileneceğinden söz edilir. F. Mısır’a İlişkin Önbildiri (29-32. Bölümler)



Yüklə 323,08 Kb.
səhifə4/5
tarix26.08.2018
ölçüsü323,08 Kb.
#74604
1   2   3   4   5

28:24-26 Rab Tanrı yeryüzündeki egemenliğini kurduğunda, İsrail’in ye­nileneceğinden söz edilir.
F. Mısır’a İlişkin Önbildiri (29-32. Bölümler)
Yargılar listesindeki yedinci ve son ulus, Mısır’dır (29-32’nci bölümler). Bu yargı, yargıların içinde en acımasızı gibidir. Eğer Nil Irmağı olmasaydı Mısır’da yaşam devam edemezdi. Ama Mısır ölüm ülkesidir. En ünlü kitabının adı Ölü­ler Kitabı’dır. En büyük anıtları olan Piramitler, muazzam büyüklükteki gö­mütlerdir. Kralları küçük saraylar bina etmiş, ama mezarları çok büyük yap­mışlardır. Mezardaki zamanlarının tadını çıkarmak için mumyalanırlardı! Mı­sırlılar kendi fikirlerinde ısrar eden ve ölümden korkmayan insanlardı. Bu ne­denle, özellikle tanrısızlığı nedeniyle Kutsal Kitap’ta örnek olarak verilen Mısır ulusu yargıyla karşılaşmak üzereydi.
1. Firavun ve Halkına Karşı Genel Tehdit (29. Bölüm)
1-5’inci ayetlerde firavun Nil Irmağı’ndaki büyük bir timsaha benzetilir. Bu timsah gururludur, ama ileriyi göremez. Balıklar, Mısır halkıdır. Hepsi de Tanrı tarafından cezalandırılmalıdır. Yardım için Mısır’a başvuran İsrail, sırtını kırılmış bir kamış değneğe dayamıştı (6-9a. ayetler). Mısır güvenilmezliği ne­deniyle en ağır yargıya uğrar. Eğer imanlılar olarak karakterimizde eksiklik varsa, Rab’bin yardımıyla değişmemiz gerekir. Tanrı’nın işi, karakter değiştir­mektir.

Firavunun gururu nedeniyle Mısır ülkesi kırk yıl boyunca virane olacaktır (9b-12. ayetler).



29:13-21 Tanrı sonra halkı toplayacaktır. Ama Mısır asla tekrar büyük bir krallık olamayacak ve İsrail artık yardım için ona güvenemeyecekti (13-16. ayetler). Nebukadnessar Sur’u kuşatmak için zorlanmıştı, ama çabasının kar­şılığını alamadı (çünkü halk mallarıyla birlikte ada kalesine kaçtı). Tanrı bu ne­denle Mısır’ı karşılık olarak verecekti (17-20. ayetler). Nebukadnessar’ın Mı­sır’ı bir karşılık olarak aldığı günde, Tanrı İsrail evinin güçle donanmasını sağladı (başka bir yerde söz edilmeyen yenilenme gücü) ve Hezekiel Tanrı’nın bildirisini halka duyurdu (21. ayet).
2. Mısır’ın Düşüşü Nedeniyle Yakılan Ağıt (30:1-19)
30:1-12 Mısır ve müttefikleri –Etiyopya (Kûş), Libya (Kuv) ve Lidya (Lud)– Babilliler’in kılıcıyla öldürüleceklerdi (1-9. ayetler). Babil Kralı Nebukadnessar, ülkeyi yıkıma uğratan kişi olarak adlandırılır (10-12. ayet­ler).

30:13-19 Mısır’ın önderlik eden kentleri, putlarıyla birlikte felakete uğra­mış olarak sıralanırlar: Nof (Memfis), Patros (Mısır’ın üst güney kısmında ola­bilir), Soan (Tanis), No (Tebes), Sin (Pelusiyum), Aven (Heliopolis), Pi-Beset (Bubastis olabilir), Tahpanhes28 (büyük olasılıkla eski Dafne, 13-19. ayetler). “Mısır’da artık önder olmayacak (13. ayet) önbildirisi, fiziksel olarak ger­çekleşmişti. O tarihten bugüne Mısır’da kraliyet ailesinden safkan Mısırlı hiç kimse egemenlik sürmemiştir. Kral Faruk 1800’lü yılların başında Arnavut­luk’ta kurulmuş olan bir hanedandan geliyordu. Faruk, bu hanedanın Arap di­line hakim olan ilk üyesiydi!
3. Firavun’un Düşüşü (30:20 - 31:18)
30:20-26 Mısır’ın düşüşü burada iki aşamada kaydedilir. Firavunun kolla­rından biri, Karkamış savaşında bozguna uğratıldığında mecazi anlamda kırıl­mıştır (İ.Ö. 605). Diğer kolu ise, Babilliler’in Mısır’ı istilası sırasında kırılır.

31:1-9 Görkemde kim firavunla boy ölçüşebilirdi? Asur Kralı gibi, mağ­rur bir sedir ağacına benzerdi. Bu kral, kendisi kadar güçlü hiçbir kral kalma­yana kadar büyüdü ve bütün büyük ulusların gölgesinde yuva yaptıkları ger­çek bir dev ağaç haline geldi.

31:10-14 Ancak gurura kapıldığı için, Tanrı onu Babilliler’in eline teslim etti.

31:15-18 Asur ölüm çukuruna atıldı (İbranice’de Şeol), diğer uluslar ise bunu seyrettiler (15-17. ayetler). Aden Bahçesi’ndeki ve Lübnan’daki ağaçlar avunç buldu (16. ayet) ifadesi Asur’un aşağılandığını görmekten hoşnut kal­dıklarını belirtir; ulus daha önce kendilerini küçümsemişti. Firavun da Asur gi­bidir; çok büyük güce sahip olsa da, yerin derinliklerine indirilecektir (18. ayet).
4. Firavun ve Mısır İçin Yakılan Ağıt (32. Bölüm)
32:1-16 Firavun, kendisinin genç bir aslan olduğunu düşünüyordu, ama Tanrı onu bir canavar olarak görüyordu; ağına düşürerek yok edecekti. Babil Kralı, Mısır’ın debdebesini yok edecek, ülke sessiz ve boş kalacaktı. Uluslar gözyaşlarıyla yas tuttular. Rab, Hezekiel’e Mısır halkı için ağıt yakmasını bu­yurdu.

Rab İsa da kendisini kabul etmeyecek ve koruyucu kanatlarının altına gel­meyecek olan bir ‘katiller kenti’ için gözyaşı dökmüştü. Tanrı yaratıklarıyla il­gilenir ve onları yargılamaktan zevk almaz. Rabbimiz, bize kaybolmuşlar için şefkat gözyaşları ver!



32:17-32 17-31’inci ayetlerde Mısır’ın gönderildiği ölüm çukurunun (Şeol) özelliklerini okuruz. Asur (22, 23. ayetler) ve Elam (24, 25. ayetler), Meşek ve Tuval (26, 27. ayetler), Edom (29. ayet) ve Saydalılar (30. ayet) ölüm çuku­rundadır. Mısır dünyada çok güçlüydü, ama ölüm çukurunda diğer uluslarla aynı utancı paylaşacaktı (28, 31, 32. ayetler). Böylece Hezekiel’in yedi ulusa (ve kentlere) ilişkin önbildirileri burada son bulur.
IV. İSRAİL’İN YENİLENMESİ VE DÜŞMANLARININ CEZALANDIRILMASI (33-39. Bölümler)
Hezekiel, 33’üncü bölümden kitabın sonuna kadar, öncelikle İsrail’in yeni­lenmesi ve tapınağın yeniden inşa edilmesiyle ilgilenir.
A. Bekçi Olarak Yeniden Görevlendirilen Peygamber (33. Bölüm)
33:1-9 Bu bölümde, Hezekiel bir bekçiye benzetilir. Eğer sadakatle halkı uyarır, ama buna rağmen halk onu dinlemezse, o zaman kendi yıkımlarından kendileri sorumlu olacaklardır. Eğer uyarmadığı için halk mahvolursa, Tanrı ölenlerin kanından bekçiyi sorumlu tutacaktır.

Tanrı, Hezekiel’i İsrail halkından sorumlu tuttu. Burada bütün imanlıları

ilgilendiren şu soru ortaya çıkar: Tanrı bizi kim için sorumlu tutacaktır? Kime tanıklık etmeliyiz? Kimi uyarmalıyız? Akrabalarımızı mı, iş arkadaşlarımızı mı, komşularımızı mı, dostlarımızı mı? Bu ciddi bir sorumluluktur. Bunu sadakatle yerine getirmezsek kendimize zarar vermiş oluruz.

33:10-20 Halk umutsuzlukla, Durum böyleyken nasıl yaşayabiliriz?” diye sorar. Bugün pek çok kişi umudunu yitirmiş ve bunalıma girmiştir. Rab’bin yanıtı şudur: Tövbe edin! En kötü günahkâr için bile umut vardır; ama tek umut, günahtan dönmek ve ona göz yummamaktır. Halk, Tanrı’nın kendilerine davra­nışlarının adil olmadığından yakındı, ama Tanrı, onlara tövbe eden ve güna­hından dönen kötü adamın bağışlanacağını hatırlattı; aynı zamanda kö­tülüğe yönelen doğru kişiyi de cezalandıracaktı.

33:21-22 Hezekiel’in dili çözülmüştü ve artık konuşabiliyordu. Yeruşa-lim’den kaçıp kurtulan biri gelip şu duyuruyu yaptı: “Kent düştü!” (Bk. 24:27).

33:23-29 Bu ayetler, Yeruşalim’in düşüşünden sonra, İsrail ülkesinde bı­rakılan birkaç Yahudi’yi işaret ediyor gibi görünmektedir. Yahudiler, İbrahim gibi yalnızca bir kişinin ülkeyi miras aldığını söylediler ve bir grup olarak ken­dilerinin buna daha çok hakları olduğunu iddia ettiler. Ancak Tanrı miktarla de­ğil, nitelikle ilgileniyordu. O zaman bile hâlâ putperestliğin çeşitli şekillerini uygulamaktaydılar ve kendilerine karşı tanıklık eden bu iğrençliklerden ülke­nin temizlenmesi gerekiyordu. İbrahim’in gerçek (ruhsal) soyu değillerdi. Dış­sal kabullenişleri onları yargıdan kurtaramazdı, çünkü Tanrı yalnızca sözlerle değil, yaşamla da ilgileniyordu (Yak.2:14).

33:30-33 Halk Hezekiel’i dinlemekten hoşlanıyordu, ama onun sözlerini yerine getirmeyi düşünmüyordu! Hezekiel’in peygamberlikleri yerine geldi­ğin-de, aralarında bir peygamber yaşamış olduklarını bileceklerdi.

Tanrı’nın sözünü dinlemeli ve yüreklerimizi, işittiklerimizden uzağa düş­me-mek için sürekli denetlemeliyiz. Bir vaaza verilecek en iyi karşılık, “Bu gü­zel bir vaazdı” değil, “Tanrı bana seslendi; bir şey yapmalıyım” olmalıdır.




  1. Sahte Çobanlar ve İyi Çoban (34. Bölüm)


34:1-6 Çobanlar (yöneticiler) kuzularla (halk) değil, kendileriyle ilgileni­yorlardı. Sürüye sertlik ve şiddetle egemen oldular ve koyunlar dağıldı.

Pek çok önder bugüne kadar koyunlara nasıl hizmet edilmesi gerektiğini öğ­renmemiştir. “Hizmet”lerini bir kazanç kapısı olarak görmektedirler. Sürüye ör­nek olan ve gayretle hizmet eden önderler için Tanrı’yı övebiliriz.

Rab, daha fazla zarara engel olmak için sürünün dağılmasına önce izin verdi (10. ayet). Yates bu durumu çok güzel tanımlar:
Hezekiel’in yaşadığı dönemde sadık kalmayan önderlerle ilgili yürek parçalayıcı bir resim çizilmiştir. Sürü dağılmıştır, bakımsız ve açtır; bencil çobanlar ise ken­dilerini şımartmakta ve sorumluluklarını hiç düşünmeksizin tembelce ortalıkta dolanmaktadırlar. Kendi yiyeceklerini, giyeceklerini ve refahlarını aramaya özen gösterirler, ama bir başka kişiyi bir dakika bile düşünmezler.29
34:7-10 Bu nedenle Tanrı koyunlarını bu sahte çobanlardan kurtarmaya kararlıdır. Zihninde daima onları bereketlemek vardır. Koyunları toplayacak ve onların bireysel ihtiyaçlarını karşılayacaktır. Rab ve koyunları arasındaki ilişki, Tanrı’yla insan arasındaki yakın paydaşlık gibidir ve bereketlerin en büyüğü olacaktır.

34:11-16 O, halkının çobanı olacak, onları ülkede toplayacak ve üzerle­rinde egemenlik sürecektir (Bin yıllık dönem sırasında). Müjdeci D. L. Moody Tanrı’nın koyunlarına verdiği hizmetin taslağını çok güzel çizmiştir:
Rab Tanrı’nın, koyunları uğruna yapacağını söylediği işlere dikkat edin.

Çoban ve koyunlar:

11. ayet. Koyunlarımı arayıp soracağım.

12. ayet. Onları kurtaracağım.

13. ayet. Ulusların arasından çıkaracağım.

13. ayet. Ülkelerden toplayacağım.

13. ayet. Kendi yurtlarına geri getireceğim.

14. ayet. İyi bir otlakta güdeceğim.

15. ayet. Kendim yatıracağım.

16. ayet. Yaralının yarasını saracağım.



16. ayet. Zayıfı güçlendireceğim.
Tanrı’nın ağılında zayıf ve yağsız pek çok koyun bulunur, ama otlaklarındakiler dolgun ve semizdir.30
Bazı kişiler, Eski Antlaşma Tanrısı’nın sert ve sevgisiz bir Tanrı olduğunu söylemeye çalışırlar; bu Tanrı’yla, Yeni Antlaşma’da sunulan Tanrı farklıdır.31 John Taylor, Çoban Olan Tanrı’ya ilişkin açıklamaları her iki antlaşmada da bizler için bir araya getirmiştir:
Yoldan sapmış koyunu arayan çoban 12’nci ayette resmedilir. Bu, kaybolan ko­yun benzetmesinin dikkat çekici bir ön örneğidir (Luk.15:4). Rabbimiz, bu ben­zetmenin temelini hiç kuşkusuz Hezekiel Kitabı’ndan almıştır. Mümkün olabile­cek en açık şekilde Eski Antlaşma Tanrısı’nın yumuşak ve sevecen özelliklerini resmeder ve İsrail’in Tanrısı Rab ile Rabbimiz İsa Mesih’in Tanrısı ve Babası arasında bir ayırım yapmayı deneyenlere öldürücü darbeyi vurur. Nazik çoban­dan söz eden tek bölüm bu değildir (Mez.78:52; 79:13; 80:1; Yşa.40:11; 49:9; Yer.31:10).32
34:17-24 RAB Tanrı gerçek koyunlarını, bencil, zalim ve sahte çobanla­rın elinden kurtaracaktır. 23 ve 24’üncü ayetlerdeki, “kulum Davut” ifadesi, Davut’un soyundan gelen Rab İsa’yı belirtir. İbrani asıllı bir Hıristiyan olan David Baron şu açıklamayı yapar:
Yahudiler bile bu bölümlerdeki “Davut” adını Mesih’e uyarlarlar: Davut’un so­yuna verilen bütün vaatlerin kendisiyle bir araya geldiği büyük Davut oğlu. Kimchi, Hezekiel 34:23 hakkındaki yorumunda şöyle der: “Kulum, Davut, yani kurtuluş zamanı geldiğinde Davut’un soyundan çıkacak olan Mesih.” 37’nci bö­lümün 24’üncü ayetinde: “Kral, Mesih olarak çağrılacak, çünkü Davut’un so­yundan gelecek.” Bu düşünce bütün Yahudi yorumcular arasında yaygındır.33

34:25-31 Mesih’in gelecekteki egemenliği sırasında, Tanrı’nın sürüsünün yaşayacağı güvenlik ve refah tanımlanır. Esenlik antlaşması (25. ayet), bere­ket yağmurları (26. ayet) ve ünlü bir fidanlık sağlayacaktır (29. ayet).

İdeal yönetim şekli, iyilik eden, kralı Mesih olan mutlak bir krallıktır.


  1. Edom’un Cezalandırılması (35. Bölüm)


35:1-7 Seir Dağı, Edom’dur. Burada Rab tarafından bu ülkenin kusurları sıralanır: Yahudiler’e duyduğu nefret, Yeruşalim düştüğünde sevinmesi, ka­çaklara yaptığı zulüm ve İsrail ülkesini ele geçirme planları. Bunlar Tanrı tara­fından iyi karşılanmamıştır. Edom bereketi istiyordu, ama Rab’bi istemiyordu. Rab İsa olmaksızın bereketlenemeyiz. Bu gerçek bugün için de geçerlidir. Edom, yıkıma uğrayacaktır; oraya gidip gelenler kesilip atılacaktır (7. ayet).

35:8-15 Edom Yahudiler’e sövmüş ve onlara düşmanca davranmıştı. Ama Rab hâlâ kendisini halkıyla özdeşleştiriyordu. Halkını disiplin altına almış, ama reddetmemişti. Edom bu farkı ayırt etme konusunda başarısız oldu.

Edom nasıl İsrail’in yıkımına sevindiyse, aynı şekilde bütün yeryüzü de Edom’un yıkımına sevinecektir.

Tanrı, insanın düşmesine gizlice sevinenlerden hoşnut olmaz. Gerçek sevgi, dost ya da düşmanımız yaralandığında, buna sevinmeyi engeller.


Ç. Ülkenin ve Halkın Yenilenmesi (36. Bölüm)
36’ncı bölüm, “Hezekiel’e göre müjde” olarak adlandırılır, bunun nedeni 25-30’uncu ayetlerdir.

36:1-7 İsrail ülkesini ele geçiren ve Tanrı halkıyla alay eden uluslar, –özellikle Edom ulusu– Rab tarafından cezalandırılacaktır.

36:8-15 İsrail’in kentleri ve kırsal alanları insanlarla dolacak, toprak şim­dikinden daha verimli hale gelecek ve diğer uluslar artık İsrail’i küçümseye­meyeceklerdir.

36:16-21 Yenilenen yalnızca ülke olmayacak, halk da ülkeye getirilecek ve yenilenecektir. Sürgüne gönderilmelerinin nedeni kan dökülmesi ve putperest­likti; gittikleri her yerde, uluslar arasında Tanrı’nın adının kirletilmesine ne­den olmuşlardı.

36:22-23 Pavlus, 22’nci ayetten, Romalılar 2:24’e alıntı yapar. Yahudiler’i diğer uluslar ve yasayla olan ilişkilerindeki tutarsızlık nedeniyle suçlar. Tanrı kendi adını haklı çıkarmak için –İsrail uğruna değil– halkı yeniden ülkelerine getirerek yenileyecekti.

36:24-29a 24-29’uncu ayetler, İsrail’in ruhsal yenilenmesini tanımlarlar. Tanrı onları temizleyecek, onlara yeni bir yürek ve yeni bir ruh (yeniden do­ğuş) verecek ve onları murdarlıktan kurtaracaktı. Keil bu önemli bölüm hak­kında şu yorumu yapar:
Aklanma anlamına gelen günahlardan temizlenme, kutsallaşmayla karıştırılma­malıdır. Günahlardan aklanmayı, eski taş yüreği alarak yerine yeni bir etten yü­rek

koyan Kutsal Ruh’la yenilenme izler. Öyle ki, insan Tanrı’nın buyruklarını yerine getirebilsin ve yaşam yeniliğinde yürüyebilsin.34


Rabbimiz, Nikodim’in yeniden doğuş konusundaki bilgisizliğine şaşırmıştı, çünkü Hezekiel’deki bu bölüm, hiç kuşkusuz İsrail’deki bir öğretmenin bilmesi gereken ana metinlerden biriydi (Yu.3:10).

36:29b,30 Tahıl ürünleri ve meyve çoğalacak, halk bir daha asla kıtlık görmeyecekti. Rab bütün bunları hak ettikleri için değil, adının onuru uğruna yapacaktı.

36:31-38 Çevredeki uluslar, Tanrı’nın, ülkenin boş kentlerini doldurduğunu ve toprağını yeniden işlediğini bileceklerdi. Bayramlarda Yeruşalim nasıl hayvan sürüleriyle doluyorsa, viran olmuş kentler de insanlarla öyle dolup ta­şacaktı. Yahudiler, Babil’den ülkeye geri döndüklerinde bu önbildiriler kısmen gerçekleşti, ama tamamen gerçekleşmeleri Mesih’in gelecekteki egemenliği sı­rasında olacaktır.

Günümüzdeki İsrail, 1948’de devlet haline geldi. Yahudiler bugün bile ül­keye azar azar gelmeyi hâlâ sürdürmektedir. Rab’bin geliş zamanı büyük olası­lıkla çok yaklaştı!




  1. Kuru Kemiklerle Dolu Ovaya İlişkin Görüm (37:1-14)


37:1-8 1 ve 2’nci ayetlerdeki görümde, Hezekiel İsrail’in kuru kemikle­rini ve Yahuda’yı bir ovada gördü. Kendisine, kemiklerin canlanmaları için peygamberlik etmesi buyruldu. Yates, bugün bizlerin yaşam soluğuna duydu­ğumuz ihtiyaca şöyle bir uyarlama yapar:
Peygamber, İsrail’in yaşayabilmesi için, gerçekçi ve dramatik bir güçle yürek­lendirici haberi İsrail’e duyurur. Uyanış mümkündür! Üzerlerinde kas, et ve kan olmayan kuru kemikler bile yaşayabilirler. Kutsal Ruh’un gelişi yaşam getirir. Aynı heyecanlandırıcı gerçeğe, kuru kemiklerle dolu dünyada da ihtiyaç duyulur. İhtiyaç duyduğumuz, Kutsal Ruh’un canlandırıcı güçle gelmesidir, öyle ki, içten bir uyanış bütün yeryüzüne yayılsın (Yar.2:7; Va.11:11).35
Tanrı’nın buyruğuyla kemikler kas, et ve deriyle kaplandı.

37:9-14 Sonra rüzgara peygamberlik etmesi buyruldu ve bedenlere soluk girdi. Bu, İsrail’in ulusal yenilenmesini (11-14. ayetler) resmetmektedir; önce ruhsal olarak ölü olan insanların yenilenmesi, sonra da yeniden doğmaları...

Kendi kuşağımızdaki benzerliğin farkına varmalıyız. Rab’bin sözü (4. ayet) ve Ruh [(soluk (9. ayet)] hayatlarda olmalıdır.




  1. İsrail ve Yahuda’nın Yeniden Birleşmesi (37:15-28)


37:15-23 Hezekiel’e bundan sonra, biri Yahuda’yı diğeri İsrail’i (Yusuf ya da Efrayim) temsil eden iki değnek alması buyurulur. Onları yan yana getire­rek birleştirip tek bir değnek yapar. Bunun anlamı, Rehavam’ın günlerinde ay­rılmış olan iki krallığın yeniden bir araya getirileceğidir. Tek bir Kral (Mesih) egemenlik sürecek, ülke kurtarılacak, temizlenecek ve yenilenecektir.

37:24-28 Davut (buradaki anlamı Rab İsa) kral olacaktı ve herkes yalnızca ona itaat edecekti. Tanrı kendileriyle sonsuza kadar sürecek olan bir esenlik antlaşması yapacak ve tapınak ortalarında kurulacaktı. Bu, gelecekte gerçekle­şecektir.

Bu ve bunu izleyen bölüm, İsrail’in gelecekteki düşmanlarının yıkımını ön­ceden bildirir. Düşmanların önderi Gog ve Magog’tur. Kutsal Kitap araştırma­cıları, Gog’un kimliği konusunda anlaşamazlar. Burada tanımlanan olayların zamanı, bin yıllık dönemden önce İsrail ülkeye geri döndükten sonraki zaman­dır. Vahiy 20:8’de tanımlanan Gog ve Magog ise bin yıllık dönemden sonraki zamana aittir.




  1. İsrail’in Gelecekteki Düşmanlarının Yıkımı (38, 39. Bölümler)


38:1-16 Tanrı, Gog ve müttefiklerinin yüreklerini, birliklerini bir araya toplamaları için harekete geçirecektir (1-6. ayetler). Gog’dan Roş,36 Meşek ve Tuval önderi olarak söz edilir. Bazıları bu üç yer isminin Rusya, Moskova ve Tobolsk’un eski adları olduğunu düşünürler. Bu, heyecan verici bir olasılıktır, ama hiç bir şekilde kanıtlanmamıştır. İsrail ülkesine karşı güneyden harekete geçeceklerdir. Yahudiler sursuz köylerde güvenlikte olacaklardır. Tanrı düş­manın planlarını binlerce yıl önceden bilir. Halkını kurtarmak için imanlılara büyük teselli veren bir planı vardır.

38:17-23 Sonra Gog güçleri ülkenin üstüne üşüşecek, ama Tanrı’nın ga­zabı ve kıskançlığıyla karşılaşacaklardır. Ülke büyük bir depremle şiddetle sarsılacaktır. Gog’un adamları salgın hastalık, kan, sağanak yağmurlar, dolu, ateş ve ateşli kükürtle dehşete düşeceklerdir (17-23. ayetler).

Tanrı halkının düşmanlarının yıkımı bize, Rab’bin Yeşaya 54:17’deki vaa­dini hatırlatır: “Sana karşı yapılan hiçbir silah işe yaramayacaktır. RAB’be kul­luk edenlerin mirası şudur...”



39:1-6 Gog ordusu İsrail dağlarında müthiş bir yıkımla karşılaşacaktır. 3’üncü ayette yay ve oklardan söz edilmesi, gelecekteki orduların ilkel silahlar kullanarak geriye gidecekleri anlamına gelmez; ama olasılık dışı değildir. Biri­nin aklına, “Bir ulus neden böyle yapsın?” sorusu gelebilir. Buna verilecek ya­nıt, çeşitli askeri güçlerin yıllardır tank, uçak gibi silahları bütünüyle etkisiz kı­lacak icatlar üzerinde çalıştıkları gerçeğidir. Eğer bu konuda başarı sağlanırsa, savaşlarda tekrar atların ve mekanik olmayan silahların kullanımı gerekli hale gelebilir.

Öte yandan, S. Maxwell Coder, bu İbranice sözcüklerin modern silahları kapsaması konusunda yeterince esnek olduğunu düşünür. Oklar ve yaylar, hare­ket eden düzenekler ve güdümlü mermiler anlamına gelebilir. 38:4’deki “atlar” (fırlatılanlar), tank ya da helikopterler gibi araçlar olabilir. 39:9-10’daki silahla­rın tahtadan yapılmış olması gerekmez. Sözcük, akaryakıt ve roketlerin ilerle­mesini sağlayan askeri donanım anlamına gelebilir.37



39:7-8 Rab kutsal adını o gün haklı çıkaracaktır.

39:9-10 İsrailliler, Goglar’ın dağlara yayılmış silahlarını yakacak ve yedi yıl boyunca yakıt sağlayacaklardır. Kamp ateşi yakmak için tarla ya da or­mandaki ağaçlara ihtiyaç duymayacakları gerçeği, bol ve terk edilmiş silahla­rın gerçekten tahtadan yapıldıkları görüşünü destekler görünmektedir.

39:11-16 Cesetlerin gömülmesi, Lut Gölü’nün doğusundaki Hamon-Gog (Gog’un kalabalığı) Vadisi’nde gerçekleşecektir. Bu görev yedi ay sürecektir.

39:17-20 Atlıların ve arabalıların cesetleri kuşlar ve yabanıl hayvanlar için büyük bir yiyecek şenliği olacaktı.

39:21-24 O gün uluslar, İsrail’in sürgün edilmesine murdarlıklarının ve günahlarının yol açtığını bileceklerdir.

39:25-29 İsrail’in yenilenmesi tam olacaktı. İsrail halkı utançlarını unuta­cak, üzerlerine Kutsal Ruhu’nu döken Rab’bi tanıyacaktı.



Hezekiel’in Tapınağı
V. BİN YILLIK DÖNEMDEN SAHNELER (40-48. Bölümler)


  1. Bin Yıllık Dönemde Tapınak (40-42. Bölümler)

Bu ve bunu izleyen iki bölüm, Yeruşalim’de yapılacak olan tapınağın ayrın­tılarını verir. Tanımlamaların çoğunun anlaşılmasının güç olduğunu kabul edi­yoruz, ama genel taslak anlaşılabilir. Paul Lee Tan şöyle yazar:


Birebir açıklama yanlısı olmayan yorumcular bu peygamberliğin kiliseyi simge­lediğini düşünürler. Ancak Hezekiel Kitabı’ndaki bu en büyük peygamberlik, ta­nımlamaları, ayrıntıları ve bin yıllık döneme ait tapınağın ölçülerini içerir. Bütün bunlar öylesine geniştir ki, aslında, Süleyman’ın tarihsel tapınağı için olduğu ka­dar bu tapınak için de bir skeç yazılabilir. F. Gardiner, Ellicott’un, “Kutsal Kitap Yorumu” adlı eserinde, bin yıllık döneme ait tapınaktaki düzenin –olasılığı inkâr edilse de– kaba taslak resmini yapmakta başarılı olmuştur. Bu, Alva J. McClain’i, “Esinlenmemiş bir yorumcu, mimari plandan bir anlam çıkarabili­yorsa, hiç kuşkusuz gelecekte Tanrı’nın rehberliği altında çalışacak olan işçiler, binayı di-kerken sorunla karşılaşmayacaklardır” yorumunu yapmaya teşvik et­miştir.38
1. Ölçü Değnekli Adam (40:1-4)
Giriş ayetlerinde Hezekiel’e, Yeruşalim kenti ve bin yıllık dönemdeki tapı­nağa ilişkin bir görüm verilir. Yeruşalim tutsak edildikten on dört yıl sonra, Hezekiel Tanrı tarafından bir görümle alınarak çok yüksek bir dağın üstüne konulur. Kendisine tunca benzeyen bir adam aracılığıyla Yeruşalim kentinin ve bin yıllık dönemdeki tapınağın bir görümü gösterilir. Peygambere, zihnine gördüğü her şeyi yerleştirmesi ve bunları İsrail evine duyurması buyrulur. Bundan sonraki bölümlerde Hezekiel’in yapacağı budur.
2. Dış Avlunun Doğu Kapısı (40:5-16)
Tapınak doğu ve batı yönlerinde yerleştirildiği için, girişi Doğu Kapısı’ydı. Bu kapıyla mimari tanımlama başlar. Önce, tapınağın çevresindeki duvarlar ölçülür (5. ayet). Sonra, bu dış avlunun Doğu Kapısı tanımlanır (6-16. ayetler).
3. Dış Avlu (40:17-19)
Mozaik şeklinde olabileceği düşünülen (2.Tarihler 7:3 ve Ester 1:6’da ol­duğu gibi) taş yolun karşısında otuz oda bulunmalıydı.
4. Dış Avlunun Diğer İki Kapısı (40:20-27)
Dış avlunun kuzeye bakan kapısı, eyvanları ve hurma ağacı motifleriyle, Doğu Kapısı gibi olmalıydı. Güneye bakan kapı da aynı ölçü ve yapıya sa­hipti. Batıya bakan kapı yoktu.
5. İç Avluya Açılan Üç Kapı (40:28-37)
Yüklə 323,08 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin