Efendi tarafından birer haşiye yazılmıştır. Eserin başta Süleymaniye Kütüphanesi olmak üzere (Serez. nr. 3313, 3331; Fâtih, nr. 4682; Antalya Tekelioğlu, nr. 538/2) birçok kütüphanede yazma nüshaları bulunmaktadır {haşiye ve şerhlerin nüshaları İçin bk. Brockelmann. GAZ., 1, 293; Suppi, I, 514). 2. Şerhu'i-'İzzî (Süleymaniye Ktp., Cârullah Efendi, nr. 2088). îzzeddin ez-Zencânînin Taşrîfü'z-Zencânî (el-'İzzî) diye bilinen sarf klasiğine yazmış olduğu şerhtir. 3. Şerhu'l-Merâh. Ahmed b. Ali b. Mes'ûd'un Me-râhu'l-ervâh (el-Merâh) adıyla tanınan eserinin şerhidir. Süleymaniye Kütüphanesi başta olmak üzere (Fâtih, nr. 4830; Dârülmesnevî, nr. 535; Şehid Ali Paşa, nr. 2568) birçok kütüphanede yazma nüshaları mevcuttur (Brockelmann, GAL, 11, 21; Suppi, II, 14). Hasan Paşa'nın günümüze ulaşmayan iki eseri ise ei-MiVâc ve el-Muşöhabe adlarını taşımaktadır.
BİBLİYOGRAFYA :
Âşıkpaşazâde. Târih, s. 190; Âli Mustafa, Künhü't-ahbâr, İÜ Ktp., TY, nr. 5959, vr. 30b; ■föşköprizâde. eş-Şekâ'ik, s. 32; Hoca Sâdeddin. Tâcû't-teuârîh, I, 169; Keşfü'z-zunün, II, 1708; İsmail Belîğ. Târth-İ Bursa, Bursa 1287, 5. 289-291; Ayvansarâyî. Vefeyât-ı Selâtîn, s. 162; Si-citl-İ Osmânî, II, 117-118; Osmanlı Müellifleri, 1, 271-272; HediyyetüV'arifin. I, 287; Osman Nuri Peremeci. Edirne Tarihi, İstanbul 1940, s. 114; Brockelmann, GAL, I, 293; II, 21; Suppi, I, 514; 11, 14, 312; Gökbilgin. Edime ve Paşa Livası, s. 32-33; Ayverdi. Osmanlı Mi'mârisi II, s. 297; Mustafa Bilge, İlk Osmanlı Medreseleri, İstanbul 1984, s. 127; Hüseyin Yazıcı, Hasan Paşa: Hayatı, Eserleri ve el-lftitah fi şerhi'I-Mîs-bah'ı (doktora tezi, 1989), İÜ Ed.Fak.
ffii HüseyinYazıcı
HASAN PAŞA, Seyyid
(ö. 1161/1748)
Osmanlı sadrazamı.
Reşadiye'ye bağlı Kabalı köyünde doğdu. Babası bu köyün ileri gelenlerinden Çardaklizâde Mehmed Abdullah Ağa'dır. Doğduğu yerin Şebinkarahisar (Şarkîka-rahisar) sancağı sınırlan içinde bulunması sebebiyle Karahisarh lakabıyla da anılmıştır. Seyyidlik sıfatının Hz. Peygam-ber'in soyu ile doğrudan ilgisi yoktur.
Muhtemelen 1699 yılında İstanbul'a giderek Yeniçeri Ocağı'na kaydoldu. 1718'-de Üsküdar çorbacılığı ve 1733'te çavuş-başılık görevlerinde bulundu. Bir yıl sonra kul kethüdası olarak İran seferine katıldı. 1735 Eylülünde azledilip köyünde ikamet etmesi bildirildi. Ertesi yılın son-
hasan PASA, Seyyicl
larında tekrar Yeniçeri Ocağı'na dönerek 32. Bölüğün kethüdâlığını ve cebeciler ağa vekilliğini üstlendi. 1738 Şubat ayı sonlarında yeniden kul kethüdası oldu. Bu görevinde iken 1736'da başlamış olan Avusturya-Rusya savaşlarına, özellikle Vt-din seraskeri Hacı İvaz Mehmed Paşa ile Timok nehri çarpışmalarına katıldı. Yeniçeri Ağası Abdullah Ağa'nın Vidin'de ölmesi üzerine 19 Rebîülevvel 1151 'de (7 Temmuz 1738) bu vazifeye getirildi (BA, A.RSK, nr. 1572, s. 56).
Yeniçeri ağası sıfatıyla Avusturya ordusu ile yapılan Hisarcık çarpışmasında yararlılık gösterdiği gibi Adakale ve Bel-grad'ın fethinde de önemli hizmetlerde bulundu. Özellikle Hisarcık ve Belgrad çarpışmalarındaki üstün gayretleri sebebiyle 13 Cemâziyelâhir 1152'de (19 Eylül 1739) kendisine vezirlik verildi (BA, Atik Vüzerâ Defteri, nr. 2, s. 46). Yeniçeri ağalığı sıfatıyla vezirlik rütbesi verildiği için "ağa paşa" olarak anılmaya başlandığı bu devrede, İstanbul'da kış şartlan dolayısıyla meydana gelen iaşe darlığı yüzünden çıkan karışıklıkların kontrol altına alınmasında etkili oldu.
Bu başarıları üzerine, Sadrazam Hekİ-moğlu Ali Paşa'nın azlinden sonra 4 Şaban 1156'da(23 Eylül 1743) sadrazamlık makamına getirildi. Seyyid Hasan Paşa'nın bu göreve tayininde Kızlarağası Beşir Ağa'nın rolü olduğu belirtilir. Onun sadrazamlığa getirildiği sıralarda, doğuda Nâdir Şah Osmanlı topraklarına yönelik askerî faaliyetlerde bulunuyordu. 1. Mah-mud, Nâdir Şah'ın ilerlemesi karşısında yeni sadrazamın bir ay içinde Üsküdar'a geçmesini ve İran seferi İçin hazırlıkların tamamlanmasını istedi. Ancak bu arada Kerkük'ü zapteden ve Musul'u kuşatmış bulunan Nâdir Şah'ın bu sonuncu mevkide yenilgiye uğraması üzerine İran seferinden vazgeçildi ve Nâdir Şah'ın İstanbul'a gelen elçisi Fettan Ali ile yapılan görüşmeler sonrasında 9 Muharrem 1159'-da (1 Şubat 1746) bir antlaşma imzalandı. Bu antlaşma ile IV. Murad devrindeki sınırlar esas kabul edildi.
Seyyid Hasan Paşa'nın sadâreti sırasında 1740'ta başlamış olan Avusturya veraset savaşları sürmekte ve hükümet merkezi Avrupa'daki olayları yakından takip etmekteydi. Bu mücadelenin tarafları olan Avusturya, İngiltere, Felemenk, Si-cilyateyn ve Fransa devletlerinin İstanbul'daki elçileri davet edilerek hem aracılık teklifinde bulunulmuş, hem de sa-
339
vasin Akdeniz'e özellikle Osmanlı sularına taşırılmaması konusunda uyarılmışlardır. İsveç ve Prusya ile ilişkilerin geliştirilmesi yolunda yazışmalar yapılırken Hasan Paşa 174S yılı ortalarında Arna-vutluk'a kadar uzanan bir inceleme gezisinde bulunmuştur.
Üç yılı aşkın görev yaptığı sadrazamlıktan 21 Receb 1159'da (9 Ağustos 1746) azledilen Seyyid Hasan Paşa Rodos'a sürüldü. Görevden alınmasına sebep olarak narh işlerine dikkat etmemesi ve iaşe darlığını önleyememesi gösterilirken yeni kızlar ağası Hafız Beşir Ağa ile olan anlaşmazlığı da öne sürülür. Yerine geçen Tiryaki Mehmed Paşa mallarının müsaderesi konusunda oldukça sert davranmış ve onunla bir hayli uğraşarak Rodos'a sürülmesini sağlamıştır. Yedi ay Rodos'ta kalan Hasan Paşa. 1160 Rebîülevvel ortalarında (Mart 1747 sonlan) İç İl sancağı mutasarrıflığına, bir süre sonra kasım ayı ortalarında Diyarbekir valiliğine tayin edildi. 1161 Zilhiccesinde de (Aralık 1748) burada vefat ettiği anlaşılmaktadır.
Hasan Paşa'nın pek çok hayır eseri mevcuttur. Zengin vakıflar tahsis ettiği hayrat arasında, İstanbul Beyazıt'ta Edebiyat Fakültesi yanında bulunan 1745'te inşa ettirdiği külliyesi (sıbyan mektebi, medrese, mescid, sebil, çeşme), biraz aşağıda henüz ayakta duran hanı, Bel-grad'da han, cami, medrese, çeşme, çifte hamamı. Kabalı köyünde cami ve mekte-biyle Zeyrekteki çeşmesi sayılabilir. Hasan Paşa'nın vakıfları 1938 yılından itibaren mazbut vakıflar arasına alınmıştır. Kaynaklarda kendisinden tahsili noksan ancak dindar, dürüst, hayırsever, insaf sahibi bir devlet adamı olarak bahsedilir.
Bazı telifleri de bulunan oğlu Said Beyefendi (ö. 1778) İstanbul kadılığına kadar yükselmiştir. Nesli bugün de sürmektedir.
340
BİBLİYOGRAFYA :
TSMA, nr. D 2909, 6096, 6200, 7551; nr. E 283/3, 770/5, 796/5, 7, 10, 2232/2, 2719/1-9, 3419, 3421/1-2, 3423/2, 3424, 3425/6, 3427, 3429, 3447, 3812/1-2, 3853, 3864, 3877, 7614, 8827, 12112; BA, HH, nr. 9893; BA, Müzehheb Fermanlar, nr. 68/1; BA, MD, nr. 140, s. 13; nr. 141, s. 45; nr. 142, s. 156; nr. 145, s. 22; nr. 152, s. 137, 257, 354; nr. 153, s. 10, 36, 163, 172, 188, 216, 223, 278, 335, 357, 364; BA. A.RSK, nr. 1572, s. 56; BA, Atık Vüzerâ Defteri, nr. 2, s. 46; BA. Ahkâm Deften, nr. 147, s. 156; BA, Ali Emîrî, I. Mahmud, nr. 123, 311, 2280, 6217, 7109, 20434, 21030, 21407; BA, Cev-det-Hariciye, nr. 6062, 6955-6; BA, Cevdet-Da-hiliye, nr. 13740; Kâdîömer, Rûznâme-i Sultan Mahmud Han, Millet Ktp., Ali Emîrî, Tarih, nr. 423, vr. 112*, 113", 114", 191-, 220"; Antalyalı Mustafa Münîf. Fetihnâme-i Belgrad. TSMK, nr. H 1139, vr. 29', 311"; Hadîkatû't-uüzerâ, s. 71; İzzî. Târih, İstanbul 1199, 1, vr. 41ob, 42°, 43", 44b, 48-b, 49-", 65'b, 114", 142b; II, vr. 187^, 275b; Subhî. Tarih, İstanbul 1198, vr. 127°, 130*, 131', 145-, 148M49b, 151", 152b, 154', 169b, 177M78", 183", 185"b, 191--192', 198b, 204°, 205'b, 210", 212', 225b, 227', 231b-232b, 237"; Şem'dânîzâde. Müri't-teuârih (Aktepe), 1, 4-5, 97-99, 101, 103, 106, 108, 111, 114-115, 119, 124-125,138-139, 145, 175; Ayvansarâyî, Mec-mûa-i Teuârih, s. 234, 264; a.mrf.. Vefeyat-ı Selâtîn, s. 73; Ahmed Refîk [Altınay], Omkinci Asr-ı Hicrîde İstanbul Hayatt: 1100-1200 (İstanbul 1930), İstanbul 1988, s. 149-150; M Rıza Ataspy - Mehmet Celâlettin Atasoy, Tokat Reşa-diyeli Sadrazam Seyyid Hasan Paşa: Hayat Hikâyesi ue Eserleri: 1679-1748, İstanbul 1990; Celal Atasoy, "Hasan Paşa", lA, V/l, s. 323-324; J. H. Mordtmann - E. Kuran, "Hasan Pasta", £/2(lng.):lII, 253.
Fikret SarıcaoĞlu
r HASAN PAŞA, Sokulluzâde ^ (bk. SOKULLUZÂDE HASAN PAŞA).
F HASAN PAŞA, Şerif "
(ö. 1205/1791) Osmanlı sadrazamı.
Rusçuk ayanından Çelebi Hacı Süleyman Ağa'nın oğludur. Bazı eserlerde ve arşiv belgelerinde, Seyyid, Rusçuklu veya Çelebizâde Hasan Paşa olarak da anılır.
Hayatının İlk yılları hakkında bilgi yoktur. III. Mustafa devrindeki Rus seferlerine serdengeçti ağası olarak katıldığı ve Kırım Hanı Giray Han ile birlikte akınlarda bulunduğu bilinmektedir. Buradaki yararlılıkları üzerine kapıcıbaşılık payesi verildiyse de babası gibi ayan olmak İstediğinden bu rütbe geri alındı. Daha sonra yanına sığındığı eski Kırım Hanı 111. Selim Giray'ın aracılığıyla Rusçuk'ta oturmasına izin verildi. Ardından sürmekte olan Avusturya Savaşı'nın Yergöğü ve Bükreş çarpışmaları sırasında Sadrazam Muhsin-zâde Mehmed Paşa'nın takdirini kazandı ve geçinemediği Rusçuk Seraskeri Dağıstanlı Ali Paşa'nm azline çalıştı. Sonuçta yeni Rusçuk Seraskeri İsmail Paşa'nın İltiması ve Yergöğü Kalesi'nin fethi şartıyla
20 Cemâziyelâhir 118Tde (8 Eylül 1773) vezirlik payesini alarak İlbasan sancak be-yiliğine getirildi (TSMA, nr. D 1648, vr. T). Fakat Yergöğü Kalesi'nin fethini başaramadığı gibi nakledildiği Özi Kalesi muhafızlığı görevine gitmekte yavaş davrandığı için 1189 Cemâziyelevvelinde (Temmuz 1775) vezirlikten uzaklaştırıldı (BA, Atık Vüzerâ Defteri, nr. 2, s. 99).
Daha sonraki yıllarda bazan Selanik, ba-zan Filibe'de ikamete mecbur tutulan Hasan Paşa, yaklaşan Rusya seferinde kendisinden faydalanılmasını isteyen kaymakam Çelik Mustafa Paşa'nın ricasıyla 14 Zilkade 1201'de (28 Ağustos 1787) vezir payesi verilip Misivri ve Vıdin muhafızlığına gönderildi. Bir yit sonra Livâ-yi şerif kaymakamlığını üstlendi {MD, nr. 187. s. 30. hk. 72). 11 Şevval 12O3'te (5 Temmuz
1789) Niğbolu ve İnebahtı sancakları il-hakıyla görevinde bırakıldıysa da aynı yıl
21 Aralıkta İnebahtı'dan, beş gün sonra da Vidin ve Niğbolu'dan azledildi (BA, A.RSK, nr. 1589, s. 21, 52). Onun dirliksiz Rahova muhafazasıyla görevlendirilmesi de bu tarihten itibarendir (BA, MD, nr.
188, s. 118; BA, KK, Sadr-ı Âlî Mektûbî Kalemi Defteri, nr. 4. s. 16).
Sadrazam Gazi Hasan Paşa'nın Şum-nu'da vefatı üzerine ordugâha yakınlığından dolayı devlet ve ocaklı tarafından davet edilen Şerif Hasan Paşa süratle buraya gelerek 16 Receb 1204'te {1 Nisan
1790) serdâr-i ekrem vekili oldu (a.g.e., nr. 4, s. 148-149). Yeni sadrazamın belirlenmesi için Şeyhülislâm Hamîdîzâde Mustafa Efendi'nin görüşü doğrultusunda Rumeli'de bulunan vezirlerin isimleri ayrı kâğıtlara yazılmış ve Hırka-i Şerif Odası'nda III. Selim tarafından çekilen kurada Şerif Hasan Paşa'nın adının çıkması üzerine durumu araştırılmış (BA.HH, nr.
10747), bu arada sadrazamın kim olması lâzım geldiği hususunda başvurulan istiharelerden de bir sonuç çıkmayınca. Hasan Paşa'nın "âl-i resûl"den olması dolayısıyla tayininin uygun olacağı veya başka bir Kişinin tayin edilebileceği kanaatine varıldığından(BA, HH, nr. ! 1754) kendisine 1 Şaban 1204'te (16 Nisan 1790) sadâret mührü verilmişti. III. Selim diğer hatt-ı hümâyunlarında onu bizzat kendisinin seçtiğini belirtir (Ahmed Câvid, Ha-dîka-i Vekâyi', s. 35, 139).
Sadrazam Şerif Hasan Paşa'nın on ayı aşkın görevi sırasında bütün zorluklara rağmen Yergöğü Kalesi fethedildi. Avusturya ile aynı yıl 18 Eylül'de yapılan mütarekeden sonra Rusya'nın barış teklifleri, Kırım'ın geri alınması vazgeçilmez bir şart olarak tayin edildiğinden dikkate alınmadı. Ziştovi görüşmelerinin devam ettiği sırada III. Selim, Rusya üzerine yü-rünmesinin gerekli olduğu üzerinde durarak birbiri ardınca hükümler gönderiyordu. Sadrazam ise orduya güveneme-diğini, ancak yine de harekete geçileceğini bildirdi. Bir süre sonra İsveç ve Lehistan'la ittifaka giren Ruslar saldırılarını arttırarak Sünne ve Kili boğazlarını, ardından da Tolçı, İsakça, İsmail ve bazı kaleleri ele geçirdiler. Bu yenilgilerdeki sorumluluğu haleflerine yükleyen Sadrazam Şerif Hasan Paşa, kaptanpaşa ve Tatar hanının görevlerini yapmadığından ve "çürük askerle" savaşa girmenin yanlışlığından yakınmaktaydı. Gerek bu yakınmaları gerekse kışın Şumnu ordugâhında durmayarak kuşatma altındaki İsmail Kalesi'ne yardım amacıyla Kozluca ve Ha-cıoğlupazarcığı'na asker toplamaya gitmesi ve bunun rakipleri tarafından isyan edeceği veya kaçtığı şeklinde duyurulması, İstanbul'da onun hakkında olumsuz bir havanın oluşmasına yol açtı. Görevden alınıp herhangi bir yanlış hareketine karşı da idam edilmesi kararlaştırıldı. III. Selim, onu oyalayıcı emirler göndererek azlini düşünmediğini ve her işi kendisine havale ettiğini bildirdi. Bu teminatla yatıştırılan sadrazam, ansızın Şumnu'daki konağında kuşatılarak 9 Cemâziyelâhir 1205te (13Şubat 1791) mühr-i hümâyun kendisinden alındı ve Avusturyalıların boşaltacağı Belgrad'ı teslim almakla görevlendirildiği bir başka hatt-ı hümâyunla kendisine bildirildi. Ancak başka bir konağa yerleştirildiği sırada kurşunla vurularak öldürüldü {Ahmed Câvid, Hadîka-i Vekâyi', s. 311; Zaîmzâde Mehmed Sâdık, s. i 13). İngiliz murahhası olarak
Ziştovi'de bulunan R. M. Keith'in, Şum-nu'dan gelen posta ile sadrazamın azlini ve idamını öğrendiği 14 Şubat tarihli mektuplardan ölüm tarihinin 11 Şubat 1791 olması gerektiği anlaşılmaktadır. Johann VVilhelm Zinkeisen de aynı günü vermektedir. Şerif Hasan Paşa'nın İstanbul'da teşhir edilen kesik başının yaftasında Rusya üzerine seferi geciktirdiği, askerin perişanlığına ve İsmail'in düşmesine sebep olduğu yazılmıştı. Ayrıca aleyhtarlarının yaydığı isyan edeceği haberlerinin idamında etkili olduğu belirtilmektedir. Nitekim kendisinden sonra kardeşi Çelebi Mehmed Ağa'nın da öldürülmüş olması, Rusçuk ayanından olan Hasan Paşa'nın nüfuzundan ve azledildikten sonra devlete baş kaldırabileceğinden korkulduğunu göstermektedir. İstanbul'a gönderdiği tahrirlerdeki sert üslûp ve ifadeleri de bu fikrin oluşmasında rol oynamış olmalıdır.
Devrin kaynaklarında iyi ahlâk sahibi ve iş bilir bir devlet adamı olduğu belirtilen Hasan Paşa'nın mezar taşı İstanbul'da müntesibi bulunduğu Celvetî Azîz Mah-mud Hüdâyî Tekkesi hazîresindedir.
BİBLİYOGRAFYA :
TSMA, nr. E 1329/63, 2380/288, 7016/4;nr. D 1648, vr. 7'; BA, HH, nr. 709, 1043, 1419, 6180, 6181, 6218, 6231, 623l/F, 9300, 9476, 9508, 9847, 9849, 10129, 10297, 10381, 10427, 10747, 11021, 11380, 11566, 11754, 13257, 14941; BA, Cevdet-Askeriye, nr. 43832, 52761; BA, Bahriye, nr 9083, 12278; BA, Dahiliye, nr. 7885, 17054; BA, MD, nr. 187, s. 30/ h.72, 32/h.79, 75/h.l88, 76/h.l90, 98/h.254, 113/h.300; nr. 188, s. 118; nr. 189, s. 147; nr. 191, s. 9, 40, 94, 97, 103; nr. 193, s. 571; BA, KK, Sadr-ı Âli Mektûbl Kalemi Defteri, nr. 4, s. 13,16, 148-159;nr.6,s.6-17;BA./\£îfcVûzerâ Defleri, nr. 2, s. 99; BA, A.RSK, nr. 1589, s. 21, 52; Enverî, Târih, İÜ Ktp., TY, nr. 5994, vr. 80*, 82b; Edîb, Târih, İÜ Ktp., TY, nr. 3220, vr. 73b, 81b-82°; Ahmed Câvid. Had'tka-i Vekâyi''(haz. Adnan Baycar, yüksek lisans tezi, 1992, İÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü), tür.yer.; a.mlf.. Verd-i Mutarra (Hadİkatü'l-üüzerâ içinde}, s. 43-45; Vâsıf, Târih, II, 63, 267, 290; Zaîmzâde Mehmed Sâdık. Vak'a-i Hamİdiyye, İstanbul 1289, s. 97, 105-107, 113-115; Câbî Ömer Efendi, Târih {haz. Mehmet Ali Beyhan, doktora tezi, 1992), İÜ Ed.Fak. Genel Kitaplık, nr. TE 9, s. 13, 29-30; R. M. Keİth, Memoirs and Correspon-dence, London 1849, II, 371-372, 374; Cevdet, Târih, İV, 62, 67; V, 18-102; N. lorga, Osmanlı Tarihi (trc. Bekir Sıtkı Baykal), Ankara 1948, V, 87-88, 96-97; Zinkeisen. Geschichte, Vi, 814; Uzunçarşılı. Osmanlı Tarihi, IV/1, tür.yer.; IV/2, s. 450-453; Kemal Beydilli, / 790 Osmanlı-Prusya İttifakı: Meydana Gelişi, Tahiili, Tatbiki, İstanbul 1984, s. 98-99, 105, 107, 111, 114; J. H. Mordtmann-[E. Kuran], "Hasan Paaha", El2 (İne.), III, 253. r-,
fflj Fikret Sarıcaoğlu
HASAN PASA, Yemenli
HASAN PAŞA, Tİryâkî ^
(bk. TİRYAKİ HASAN PAŞA).
L J
HASAN PAŞA, Yemenli "'
{ö. 1017/1608)
Yemen beylerbeyi.
Arnavut asıllı olup İstanbul'da uzun zaman bostancıbaşı olarak vazife yaptı. Zeki ve ileri görüşlü olması yanında idareci-liğiyle de dikkati çekerek III. Murad tarafından. Kuyucu Murad Paşa'nın dört yıl devam eden beylerbeyliğinin ardından vezâret rütbesiyle Yemen beylerbeyiliği-ne getirildi. Yemen, İstanbul'a uzaklığı sebebiyle merkezin güçlükle kontrol altında tuttuğu vilâyetlerden biriydi. Buranın nüfusunun önemli bir kısmını dağlık kesimlerde yaşayan, Sünnîler'den ayrı bir hilâfet ve imamet anlayışına sahip Zey-dîler oluşturmakta ve bunlar Osmanlı idaresine muhalefet etmekteydiler. Zeydî-ler'in ilk kanlı isyanı 1567'de olmuş, o sırada Serdârıekrem Koca Sinan Paşa kumandasında sevkedilen birlikler sayesinde isyan bastırıldıktan sonra 1571 'de onlarla bir barış antlaşması yapılmıştı. Ancak antlaşmaya rağmen Zeydîler itaat altına alınamamış ve reisleri olan İmam Mutahhar da isyan etme temayülünden vazgeçmemişti. Barış yapıldığı sırada Zeydîler'in çoğu dağlara ve kalelere sığınmış durumdaydılar ve beylerbeyilere istemeyerek tâbi olmuşlardı.
Yemen beylerbeyiliğine tayin edilen Hasan Paşa, beraberinde, dirayetiyle meşhur bostancılar kethüdası Sinan kethüda olduğu halde 18 Haziran 1580'de İstanbul'dan Mısır'a gitti. İki ay sonra deniz yoluyla Süveyş'ten Yemen'e hareket etti. Önce Mekke'ye uğradı ve burada yirmi gün kaldı. 30 Kasım 1580'de Mekke'den ayrılarak 17 Aralık 1580'de Kemerân Limanı'na ulaştı. 1581'deTaİz'e. buradan da vilâyet merkezi olan San'a'ya vardığında bütün Yemen ülkesinin karışıklıklar içinde olduğunu gördü. Burada halkı adaletle idare etmeye çalıştı. Zeydî imamı Şerefeddin hanedanı ile yapılan antlaşmaları kaldırdı ve kuvvet kullanarak Ye-men'i Osmanlı idaresi altına almaya karar verdi. Kethüdası Emîr Sinan'ı eşkıya ve âsilerin üzerine gönderdi. Emîr Sinan, beş yıl içinde âsi şeriflerin itaatini sağlayıp zaptedilmiş olan Sa'de, Ahnum gibi yerleri ve bazı kaleleri geri aldı. Böylece Mutahhar'ın kalelerini ve topraklarını ele
341
HASAN PASA, Yemenli
geçiren Hasan Paşa, isyanların önünü alabilmek için Ekim 1SSffda Mutahhar ailesi ileri gelenlerinden bazılarını İstanbul'a gönderdi.
Hasan Paşa ayrıca Hint sularında Por-tekizliler'in yerini almaya çalışan İspan-yollar'la da mücadele etti. Dört gemiden oluşan bir İspanyol donanmasını ele geçirerek kumandanlarını İstanbul'a yolladı. Daha sonra birkaç küçük kaleden başka YâfT arazisini de Osmanlı idaresi altına aldı ve 1591 'de bütün Yemen vilâyetinde sükûneti sağladı. Ancak Zeydîler 1S97'de, başlarında İmam Mansûr-Bil-lâh Kasım b. Muhammed olduğu halde yeniden ayaklanarak Kevkeban ile Sülâ'yi zaptettiler. Kanlı çarpışmalardan sonra 1S99'da buralardan âsileri uzaklaştıran Hasan Paşa, bu başarılardan dolayı "Yemen fâtihi" unvanıyla anıldığı gibi görevini de uzun süre korudu. Yaklaşık yirmi dört yıl (1580-1604) hiç azledilmeden beylerbeyilik yapması sebebiyle Yemenli sıfatıyla anıldı. Bu müddet zarfında emniyet ve asayişin temini yanında vilâyetin imarıyla da uğraştı. Birçok hayır eserinden başka San'a'da İstanbul selâtin camilerine benzeyen tek kubbeli, tek minareli ve Bekir adını verdiği zarif bir cami yaptırdı. Caminin naziresinde med-fun olan çok sevdiği kölesinin adını taşıyan camiye halk arasında Bekriyye denildi.
Hizmetleri dolayısıyla III. Murad'ın iltifatına mazhar olan Hasan Paşa, birkaç defa Yemen beylerbeyiliğinden affını istediyse de kabul edilmedi. Bu isteğinin ancak I. Ahmed zamanında uygun görülmesi üzerine 20 Haziran 1604'te Yemen'-den ayrıldı. Yerine kethüdası Emîr Sinan beylerbeyi oldu. Hasan Paşa aynı yıl Mısır valiliğine getirildi (1604). Üç yıl bu görevde kaldı ve oradan dönüşünden az sonra Cemâziyelevvel 1017'de (Ağustos 1608) vefat ederek Atik Ali Paşa Camii hazîresi-ne defnedildi. Hasan Paşa'nın Yemen'e tayiniyle 1580-1592 yıllan arasındaki faaliyetleri ve meydana gelen olaylar, onun yanında bulunduğu anlaşılan Abdülazîz b. Saîd el-Havlânî tarafından kaleme alınan bir eserde anlatılmıştır (bk. bibi). Ayrıca Hasan ed-Diâmfnin yazdığı ve 1838'-de Latince'ye tercüme edilen bir başka kitabın varlığı da bilinmektedir (bu eserler için bk. Fayda, sy. 32 |1979], s. 167-172). Osmanlı müelliflerinden Cafer İyâ-nî Zübdetü'n-neşâ'ih ve 'umdetü't-tevârîh adlı eserini ona ithaf etmiştir (DM, VI, 552).
342
BİBLİYOGRAFYA :
BA, MD, nr. 43, hk. 151; nr. 48, hk. 920; BA. MAD, nr. 442, 882, 899, 1081, 1291, 20164 (Hasan Paşa'nın valiliği sırasında tutulan Ye-men'e ait muhasebe ve mukâtaa defterleridir); Âlî Mustafa, Ahbârü'L-Yemânî, Süleymaniye Ktp., Hamidiye, nr. 886, vr. 201b, 202b;Selânikî, Târih (İpşirli), 1, 176, 184, 194; Abdülazîz b. Saîd el-Havlânî. Târîhtı'l-Yemen: müddetü vilayeti Hasan Bâşâ, Medine el-Mektebetü'1-Mah-mûdiye, nr. 17; Ahmed Râşid, Târlh-i Yemen ue San'a, İstanbul 1291,1, 153, 155, 163-168, 185; Abdullah Ali b. Dâir, el-Fûtûhâtü'l-Murâdiyye fı'I-cihâdi'l-Yemeniyye, Râgıb Paşa Ktp., AY, nr. 979, vr. 303b vd.; Ali el-Medâh. ei-'Oşmâniy-yûn oe'l-Kâsım b. Muhammed b. 'Alî fi'l-Ye-men 1006/1593-1029/1620, Cidde 1402/1982; Mustafa Fayda. "Osmanlı Dönemi Yemen Tarihine Aid Arabça Bir Eser", TD, sy. 32 (1979), s. 167-172; Barbara Finster, "An Outline of the History of Islamtc Religious Architecture in Yemen", Muçarnas, IX, Leiden 1992, s. 135; J. H. Mordtmann, "Hasan Paşa", İA, V/l, s. 330; Mehmet Kİrİşçioğlu, "Cafer îyânî", DlA, VI, 552. r-ı
İKİ Hulusi Yavuz
P HASAN PAŞA, Yemişçi
(ö. 1012/1603)
Osmanlı sadrazamı.
Arnavut asıllı bir devşirmedir. 985'te (1577-78) girdiği zülüflü baltacılar ocağında yetişti. Daha sonra çaşnigîrbaşı ve kapıcılar kethüdası oldu. Bu sıfatla, Koca Sinan Paşa'ya sadâret mührünü teslim etmek için İran sınırındaki karargâhına gitti (Ağustos 1580)- 1589 yılında kapıcı-başılığa getirilen Hasan Ağa, Sinan Paşa'nın 1593te çıktığı Macaristan seferinde orduda bulundu. 1594 ve 1595'tekısa aralıklarla iki defa yeniçeri ağalığına getirildi. Veziriazam tarafından bu göreve getirilen ilk ağadır (EyyCtbî Efendi Kanunnâmesi, s. 41). 1596 yazında vezâretle Şirvan beylerbeyiliğine tayin edildi. Bu görevi sırasında 1598 yılı ortalarında Hazar denizi kıyılarında tahkimat yapan Rus-Iar'a hücum ederek büyük kayıplar verdirdi ve ileri gelenlerini esir alarak İstanbul'a gönderdi. Şirvan'dan dönünce dördüncü vezir olarak kubbenişîn olan Hasan Paşa sikke tashihi ve bazı malî işlerle meşgul oldu. Onun gayretleriyle 14 Eylül 1600 tarihinde piyasaya 100 dirhemden 950 adet olarak kesilen yeni akçeler sürüldü. Ayrıca daha önce yükselmiş olan fiyatların eski haline döndürülmesi için çarşı ve pazarlarda uygulanmak üzere ayrıntılı bir narh cetveli hazırlandı ve ilân edildi. İkinci tashihte ise altının fiyatı 220 akçeden 120 akçeye, kuruşun fiyatı ise 80 akçeye indirildi (Aykut, s. 354-355).
1601 yılı başlarında sadâret kaymakamlığına tayin edilen Hasan Paşa, Da-mad İbrahim Paşa'nın Macaristan harekâtı sırasında ölümü üzerine Safiye Valide Sultan'ın da desteğiyle 21 Muharrem 1010'da (22 Temmuz 1601) sadrazamlığa getirildi. Sefer mevsiminin geçmek üzere olduğunu öne sürerek asıl harekâtın ertesi yıla bırakılmasını istediyse de III. Mehmed, Şeyhülislâm Sun'ullah Efendi'-nin telkiniyle hemen Macaristan'a hareketini emretti. Bunun üzerine Sun'ullah Efendi'nin azli de dahil olmak üzere Edirne kadılığına kadar olan yüksek dereceli ilmiye kadrolarında değişiklikler yaptıktan sonra 9 Ağustos 1601'de sefere çıktı. Hızlı bir yürüyüşle Eylül ayı başlarında ordunun bulunduğu Belgrad karşısındaki Zemun ovasına ulaştı. Bu sırada Avus-turyalılar'ın İstolni Belgrad'ı (Stuhlvveis-senburg) aldığını, Kanije'nin de Arşidük Ferdinand tarafından kuşatıldığını öğrendi. Yapılan istişâri görüşmelerden sonra iki ateş arasında kalmamak için önce İstolni Belgrad'a, sonra da Kanıje'ye gidilmesine karar verildi.
1601 sonbaharı başlarında Belgrad'-dan hareket eden Yemişçi Hasan Paşa ekim ayı ortalarında İstolni Belgrad'a geldi ve hemen kalenin Önünde mevzilen-miş bulunan Habsburg kuvvetlerine hücum ettiyse de bundan olumlu sonuç alamadı. Kış soğukları başlayınca o yıl için İstolni Belgrad Kalesi'nin alınmasından vazgeçildi. Kanije müdafii Tiryâkî Hasan Paşa ise sadrazama gönderdiği mektuplarda âcil yardım isteğinde bulunuyordu. Adamlarının itirazlarına rağmen Kanije'-ye gitmeye karar veren Hasan Paşa Siget-var'a kadar varmış, fakat askerin şiddetle karşı koyması üzerine geri dönmek zorunda kalmıştı. Ancak daha Şİkloş'ta iken Tiryâkî Hasan Paşa'nın kalabalık Avusturya kuvvetlerini yenilgiye uğrattığını öğrenmiş ve bunu hemen İstanbul'a bildirmişti. Daha sonra kışı geçirmek üzere Belgrad'a döndü. Bu arada yeniçeri ağası Ali Ağa'yı kendisine vekil tayin ederek nikâh merasiminin yapılması için İstanbul'a gönderdi ve 5 Nisan günü Damad İbrahim Paşa'dan dul kalan III. Murad'ın kızı Ayşe Sultan'la evlendi.
Dostları ilə paylaş: |