Be gibi şehir ve kaleleri kendisine bırakması şartıyla Haiep'i Mahmûd'a testim etti



Yüklə 1,09 Mb.
səhifə26/26
tarix15.09.2018
ölçüsü1,09 Mb.
#82133
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   26

Cevâzü'J-cem* beyne'ş-şalâteyn. Bu-hârî ile Müslim'in sahihleri, Ahmed b. Hanbel'in el-Müsned'İ, İmam Mâlik'in eJ-Muvaf (a'ı ve diğer bazı Sünnî kaynak­larından hareketle namazların cemedil-mesinin caiz olduğunu ispata çalışan bir eserdir. 4. Tahşîlü'l-fürû'i'd-dîniyye. İmâmiyye fıkhıyla İlgili olup İlmihal se­viyesinde bir çalışmadır. 5. el-Lübâb fî şerhi Risâleti'l-istişhâb. Şeyh Murtazâ el-Ensârfnin fıkıh usulüne dair eserinin şerhidir. 6. Şerhu Vesâ3ili'ş-Şî'a. Hür el-Amilî'nin hadisle ilgili eserinin şerhidir. 7. Miftâhu's-scfâde vemelâzzü'i-'ibdde. Yılın çeşitli günlerinde yapılacak ibadet­lerle ilgili hadisleri ihtiva etmektedir. 8. en~Nuşûşü'l-me3şûre fi'I-Mehdî. On ikinci imam Muhammed b. Hasan'ın {Mehdî el-Muntazar) mehdîliğine dair ha­berleri ihtiva etmektedir. 9. Nihâyefü'd-dirâye (Leknev 1324). Bahâeddin el-Âmilî'nin dirâyetü'l-hadîse dair er-Risâ-letü'l-vecîze adlı eserinin şerhidir (bu çalışma için bk. Türâşünâ, sy. 41-42, s. 432-433). 10. Faşlü'1-kaza* fi'l-kilâbi'l-müştehir bi-Fıkhi'r-Rızâ. Müellif bu ça­lışmasında. İmam Ali er-Rızâ'nın fıkhına dair olduğu ileri sürülen eserin İbnü'ş-Şelmegânî diye bilinen İbn Ebü'l-Azâfır'in (İbn Ebü'l-Azâkir) Kitâbü't-Teklîf'i oldu­ğunu ispata çalışmaktadır. 11. ed-Dü-rerü'l-Mûseviyye fî şerhi'l-'Akffidi'l-CaHeriyye. Ca'fer el-Fakîh en-Necefînin eseri üzerine bir şerhtir. 12. İşbâtü'r-rec'a. Şîa'nın rec'at* inancıyla ilgilidir. 13. Sebîlü'ş-şâİihîn fi's-sülûk ve tarî-ki'l-ıubûdiyye (Tebriz 1332). AA.Tekmi-letü Emeli'I-âmil. Hür el-Âmilî'nin bi­yografik eserini tamamlamak İçin yazıl­mış olup Ahmed el-Hüseynî tarafından neşredilmiştir (Kum 1406). 15. 'Uyûnü'r-ricâl(Leknev 1331). 16. Nüzhetü ehli'î-Haremeyn (Leknev 1354). Necef ve Ker-belâ tarihine dairdir. 17. Vefeyâtü'l-a(idm mine'ş-Şî'ati'I-kirâm. 18. Te'sî-sü'ş-ŞVa (Tahran, ts.; Beyrut 1401; Bağ-dad 1951). Müellife asıl şöhretini sağla­yan bu eserde İslâmî ilimlerin Şîa ulemâ­sı tarafından kurulduğu ileri sürülmekte ve kitap. VIII. (XIV.) yüzyıla kadar bu ko­nuda emeği geçen çok sayıda Şiî âliminin biyografisini ihtiva etmektedir. Müellifin bu eseri. Corcî Zeydân'ın "Şia'nın küçük bir taife olup zikre değer bir eserinin ol­madığı" yolundaki iddiasına karşılık kale­me aldığı belirtilmektedir (Âgâ Büzürg-i Tahrânî, I, 60). 19. eş-Şî'a ve fünûnü'l-İsîâm (Sayda 1331). Bir önceki eserin muhtasarıdır (bu eserle ilgili geniş bir tenkit için bk. Muhsin el-Emîn, V, 326-

330). 20. eî-İbâne (an kütübi'l-hizâne. Kendi özel kütüphanesinde bulunan ki­tapların fihristidir. 21. el-Berâhînü'l-celiyye. Takıyyüddin İbn Teymiyye'nin dalâlet içinde bulunduğunu ispat etmek amacıyla kaleme alınmıştır. 22. Risale şerîie fi'r-red *aiâ fetâva'l-Vehhâbiy-yîn. Vehhâbîler'in kabirler üzerine türbe yapılmasının haram olduğu şeklindeki gö­rüşlerine karşı yazılmıştır. 23. Huiâşa-tü'n-nahv. İbn Mâlik'in el-Elfiyye'si ter­tibinde yazılmış muhtasar bir eserdir (Hasan es-Sadr'ın eserleri hakkında ge­niş bilgi için bk. Âgâ Büzürg-i Tahrânî, tür.yer.; Muhsin el-Emîn, V, 326; Abdül-hüseyin Şerefüddin, s. 13-22).

BİBLİYOGRAFYA :

Abdûlhüseyin Şerefüddin, "Tercemetü'l-mü'ellif" (Hasan es-Sadr. Te'sîsü'ş-Şi'a içinde, (baskı yeri ve yılı yok, et-Tıbâatü'l-lrâkıyye|). s. 1 -35; Âga Büzürg-i Tahranı. ez-Zerl'a ilâ teşânî-ft'Ş'Şt'a, Beyrut 1983,1, 16, 54, 58, 60; II, 359, 408; 111,137, 298, 333, 397; IV, 162,216,411, 495; VI, 25, 48, 272; Vll, 28, 234; Vill, 73, 92; X, 39, 41; XI, 149; XII, 140; XIII. 15; XIV, 273; XV, 232, 381; XVI, 3, 234; XVIII, 20, 41, 65, 280, 300, 351, 354; XIX, 370; XX, 217, 369; XXII, 320; XXIV, 114, 400; XXV, 72; A'yânü'ş-Şlca, V, 325-330;Tebrîzî, Reyhanetü'l-edeb, III, 424-425; Ali Fâzıl el-Kâînî. Mu'cemü mtfellifı 'ş-Şı 'a, Tahran 1405, s. 246-247; "Min enbâTt-türâş", Türâşûnâ, sy. 41-42, Kum 1416, s. 432-433.

İRİ Mustafa Öz

HASAN b. SALİH

Ebû Abdillâh el-Hasen

b. Salih b. Hay el-Kûfî el-Hemedânî

(ö. 168/784-85)

Zeydiyye'nin kollarından ve Kesîrünnevâ el-Ebter'e

(ö. 169/785-86)

nisbetle Bütriyye diye de

tanınan Sâlihiyye'nin kurucusu

(bk. ZEYDtYYE).

HASAN b. SEHL

Ebû Muhammed el-Hasen

b. Sehl es-Serahsî

{ö. 236/851)

Abbasî Halifesi Me'mûn'un valilerinden.

L J


İran asıllı Mecûsî bir aileden gelir; ve­zir Fazl b. Sehl'in kardeşidir. Babası ve kardeşi Fazl ile birlikte Hârûnürreşîd za­manında (786-809) müslüman oldu ve Bermekîler'den Fazl b. Yahya'nın hizme­tine girdi.

Kardeşi Emîn'e karşı halifeliğini ilân et­miş olan Me'mûn, 196'da (811) Fazl b. Sehl'İ çok geniş yetkilerle doğu eyaletleri valiliğine tayin ederken Hasan'ı da henüz hâkimiyeti altına aldığı yerlerin haracı­na bakmakla görevlendirdi. Emîn'in öl­dürülmesinden (198/813) sonra Halife Me'mûn üzerinde büyük bir nüfuz kaza­nan ve onu Merv'de oturmaya ikna eden Fazl İrak, Fars. Ahvaz, Hicaz ve Yemen'in idaresini kardeşi Hasan b. Sehl'e verdir­di. Ancak Hasan yabancı kökeni sebebiy­le Arap halkının sevgisini kazanamadı ve bir müddet sonra bu bölgelerde karı­şıklıklar çıktı. Maceraperest bir Şiî olan Ebü's-Serâyâ, Kûfe'de Ali evlâdından Ebû Abdullah İbn Tabâtabâ ile birleşerek onu hilâfet iddiasında bulunmaya yönlendir­mişti. Hasan b. Sehl, bu isyanı bastırmak için Züheyr b. Müseyyeb ed-Dabbî ku­mandasında 10.000 kişilik bir ordu gön­derdi. İbn Tabâtabâ ve Ebü's-Serâyâ Kü­fe dışında Karyeişâhî denilen yerde bu or­duyu mağlûp ederek ağırlıklarını yağma­ladılar (199/815); ertesi gün ise İbn Ta­bâtabâ ansızın öldü. Ebü's-Serâyâ'nın gi­derek güçlenmesi Hasan b. Sehl'i kor­kuttu ve onun üzerine Abdûs b. Muham­med el-Merverrûzî kumandasında 4000 süvariden oluşan yeni bir ordu daha gön­derdi. Ancak Ebü's-Serâyâ Abdûs'u da Bağdat ile Küfe arasındaki Cami' mevki­inde karşılayıp bozguna uğrattı (17 Re-ceb 199/3 Mart 815). Artık bir halife gibi hareket ettiği anlaşılan Ebü's-Serâyâ'ya karşı koyamayacağını anlayan Hasan b. Sehl Horasan Valisi Herseme b. A'yen'i yardıma çağırdı. Herseme b. A'yen pek gönüllü olmamakla beraber Kûfe'yi ku­şatınca Ebü's-Serâyâ şehirden kaçtı. Fa­kat daha sonra yakalanarak Nehrevan'-da bulunan Hasan b. Sehl'in huzuruna ge­tirilip boynu vuruldu (10 Rebîülevvel 200/ 18Ekim8i5).

Me'mûn, Tâhir b. Hüseyin'i ele geçirdi­ği yerlerden uzaklaştırıp buraları Hasan b. Sehl'e verdiği sıralarda İrak halkı ara­sında Fazl b. Sehl'in halifeyi avucunun içi­ne aldığı, onu ailesinden ve kumandan­larından tecrit edip bir saraya kapattığı, devleti tek başına kendisinin yönettiği şeklinde dedikodular yaygın vaziyettey­di. Bu duruma öfkelenen Hâşimoğullan'y-la ileri gelen birtakım kimseler, Hasan b. Sehl'e karşı isyan ederek onu ve adamla­rını Bağdat'tan çıkardılar. Artık Bağdat'­ta İran nüfuzuna karşı tepki organize bir hal almıştı. Muhalifler Hasan'ı ve kardeşi Fazl'ı, Mecûsîlik'le suçlayarak ahaliyi ayak-

HASAN SEZAÎ-Vİ CÜL5ENÎ

landırdılar. Neticede şehir halk! Halife Mehdî'nin oğlu Mansûr'a biat etmek is­tedi; ancak Mansûr bundan kaçındı ve sadece halifelik Me'mûn'da kalacak şe­kilde emir olarak yönetime el koydu (201/ 816). Fakat arkasından Ramazan 201'de (Nisan 817) Me'mûn'un Ali evlâdından Ali er-Rızâ'yı veliaht göstermesi üzerine Bağ­dat'ta yeni bir ayaklanma meydana geldi ve Mehdî'nin diğer oğlu İbrahim S Mu­harrem 202'de (24 Temmuz 817) halife ilân edildi. Daha sonra da isyancılar Vâ­sıfta Hasan b. Sehl'in kuvvetlerine sal­dırdılar; ancak yenilgiye uğrayarak Bağ­dat'a çekilmek zorunda kaldılar (Receb 202/Ocak818).

2 Şaban 202'de {13 Şubat 818) Fazl b. Sehl'in öldürülmesi Hasan'ı çok sarstı. Bağdat'a dönen Me'mûn Fazl'm katilleri­ni öldürterek kesik başlarını ona gönder­di ve taziyelerini iletip kendisini kardeşi­nin yerine vezir tayin ettiğini bildirdi (Ha-tîb, VII, 320). Fakat Hasan idarî hayattan ayrılıp bir kenara çekilmeyi tercih etti; esasen Fazl'm öldürülmesinden duyduğu üzüntü sebebiyle ruhî bunalım içine girmişti. İyileştikten sonra kızı Bûrân'ı (Hatice) Me'mûn'la evlendirdi (Ramazan 210/Aralık 825). Düğün münasebetiyle kumandanlara, kâtiplere ve Hâşimîler'e çiftlik (day'a) ve hediyeler dağıttı. 236'da (851) Serahs'ta öldü. Hasan b. Sehl cö­mert, fasih konuşan, zeki ve edip bir in­san olarak tanınıyordu.

BİBLİYOGRAFYA :

Halîfe b. Hayyât, et-Târlh (Ömerî), s. 468, 469, 470; Ya'kûbî, Târih, bk. İndeks; Taberî. Tâ­rih (Ebü'l-Fazl), bk. İndeks; İbn A'sem el-Kûfî, et-Fütûh, Beyrut 1406/1986, VIII, 455; İbn Ab-dürabbih, el-'İlçdü'l-ferld, bk. İndeks; Cehşİyârî, el-Vüzerâ' ue'l-küttâb, bk. İndeks; Mes'ûdî, Mü-rûcü'z-zeheb (Abdülhamîd), IV, 27, 30; Hatîb, Târlhu Bağdâd, VII, 319-321; İbnü'l-Esîr. el-Kâmit, bk. İndeks: İbnü't-Tİktakâ, et-Fahrl, Ka­hire 1962, s. 180, 181; İbn Ebû Usaybİa, ıüyû-nü'l-enbâ',s. 189; İbn Hallikân, VefeyâtM 120-123; D. Sourdel. Le uizirat 'abbaside de 749 a 936, Damas 1959-60, bk. İndeks; a.mlf.. "al-Hasan b. Sahi". EI2(İuq.), III, 243-244; Ziriklî, et-Aflâm (Fethullah), II, 192; H. Kennedy. The Early Abbasid Caliphate, London 1981, s. 151-156, 159, 165, 167, 208; Nahide Bozkurt. Hali­fe Me'mûn Dönemi ue İslâm Küttür Tarihinde­ki Yeri (doktora tezi, 1991), Aü Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 60, 61, 63, 66, 74, 75, 77; K. V. Zettersteen, "Hasan", /A, V/l, s. 312.

İm Nahide Bozkurt

F HASAN SEZÂÎ-yi GÜLŞENÎ ""

(bk. SEZÂÎ-yi GÜLŞENÎ).

L J


351

HASAN SIRRI EFENDİ

P HASAN SIRRI EFENDİ ""

(1823-1905)

Türk mûsikisi bestekârı,

hanende ve hattat.

L J

İstanbul Boğaziçi'ndeki Yeniköy'de doğ­du. Babası Süleymaniye müderrislerin­den Mehmed Emin Efendi'dir. Yeniköy Mekteb-i İbtidâiyye'sini ve Emirgân Rüş-diyesi'ni bitirdi. Bu arada hıfzını tamam­ladı. Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliyye Ka-lemi'nde kâtip halifesi, mümeyyiz ve baş­kâtip olarak uzun yıllar çalıştıktan sonra 1891 'de Mahkeme-i Ticâret İcra Daire-si'ne geçti. Bu dairede icra memurluğu görevine devam ederken hastalandı. Bir­kaç yıl felçli olarak yaşadıktan sonra 25 Şaban 1323 (25 Ekim 1905) tarihinde ve­fat etti. Rumelihisarı'ndaki aile kabrista­nında annesinin ve kızının yanına defne­dildi. Naaşı, 1910'da oğlu Mehmed Nuri'­nin (Urunay) Yenikapı Mevlevîhânesi'nde yaptırdığı mezara nakledildi.



Hasan Sırrı, Hamâmîzâde İsmail Dede Efendi, Külhanbeyi Hüseyin Dede ve Ka­zasker Mustafa İzzet Efendi gibi mûsiki üstatlarından ders alarak kendini yetiş­tirmiş, bestekârlığının yanı sıra sesinin güzelliği ve mûsiki hocalığı ile de tanın­mıştır, önce Eskişehir Mevlevîhânesi şey­hi Hasan Dede'ye. daha sonra Yenikapı Mevlevîhânesi şeyhi Osman Selâhaddin Dede'ye intisap eden Hasan Efendi der­gâhlara devam ederek zâkirlik yapmış, ilâhi ve durak okumuştur. Sultan Abdül-mecid'in kızlarından Seniha Sultan'ın Ku­ruçeşme'deki sarayında bir ramazan ayı boyunca müezzin başılık yapmış, Sünbül Efendi Dergâhfnda da bir süre vekâleten zâkirbaşılık görevinde bulunmuştur. Mû­siki meclislerinde bilhassa Tanbûri Bu­hur ve Kemânî Aleksan Ağa eşliğinde ya­kın arkadaşı Behlûl Efendi ile beraber okumayı seven Hasan Efendi'nin yetiştir­diği birçok talebe arasında Hadi Bey, Ha­cı Faiz Bey. Kasımpaşalı Şeyh Cemâleddin Efendi, Kadırgalı Şeyh Nida Efendi. Nuri Şeyda Bey ve Hafız İbrahim Erkal en meş­hurlarıdır.

Dinî ve din dışı eserleriyle bestekârlık gücünü de ortaya koyan Hasan Sırrı Efen­di'nin durak, ilâhi ve şarkı formundaki toplam dokuz eseri günümüze ulaşmıştır (bu eserler İçin bk. Öztuna, I, 334). Bun­ların içinde yer alan üç şarkı, Türkiye Rad­yo ve Televizyon Kurumu Arşivi'nde Ende-runlu Hafız Hüsnü adına kayıtlıdır.



Hasan Sırrı Efendi, Yeniköy Raûfî Der­gâhı şeyhi Tevfik Efendi ve Kazasker Mus-

352
Yüklə 1,09 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   18   19   20   21   22   23   24   25   26




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin