Bibliyografya: 5 BİKÂİ 5


BİKENDİ, MUHAMMED B. AHMED



Yüklə 0,72 Mb.
səhifə3/24
tarix03.01.2019
ölçüsü0,72 Mb.
#89556
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   24

BİKENDİ, MUHAMMED B. AHMED

Ebû Ca'fer Muhammed b. Ahmed b. Hâmid el -Buhârî el –Bîkendî (ö. 482/1089) Mu'tezilc kelâm alarmdan.

Buhara'nın 44 km. güneybatısındaki Bîkend kasabasında 382'de (992) doğ­duğu kabul edilir. Hayatı hakkında kay­naklarda fazla bilgi bulunmayan Bîken­dî tahsiline Buhara'da başladı. Usû(-i fı­kıhla ilgili bazı eserler okuduktan sonra 1023'te Horasan'ı dolaşarak Ebû Âsim el-Âmirî, Ebû Kasım ed-Dâvûdî, Ebü'l-Alâ Saîd gibi Hanefî âlimleriyle görüştü. Daha sonra Mısır'a gitti; burada İsmâi-liyye'nin ileri gelenlerinden Ebû Nasr Hi-betullah b. Mûsâ el-Müeyyed-Fiddîn ve daha başkalarıyla münazaralarda bulu­narak kelâm ve usul ilminde önemli bir şahsiyet olduğunu kabul ettirdi. "Kâdî Halep" diye tanınmasına rağmen kaynak­larda Halep'e gittiğinden bahsedilmez. Fıkıhta Hanefî olmakla beraber itikad-da koyu bir Mu'tezilî olduğu ve her git­tiği yerde Mutezile mezhebini yayma­ya çalıştığı nakledilir. Bağdat Valisi Ebû Mansûr Abdülmelik b. Muhammed za­manında bu şehre yerleşmek istediyse de buna izin verilmedi. Ancak vali Ebû Mansûr'un ölümünden sonra Bağdat'a yerleşti ve hayatının kalan kısmını bu­rada geçirdi. Vefatında Bağdat'taki Bâb-ı Harb Kabristanfna defnedildi.

Hayatı boyunca ilim meclislerinden ay­rılmayan Bîkendî daha çok kelâmcılığıy-la tanınır. Bunun yanında hadis ilmiyle de ilgilenerek Ebû Âmir Adnan b. Mu­hammed el-Herevî, Ebü'1-Fazl Ahmed b. Ali el-Bîkendî ve daha başkalarından hadis rivayet etti. Kendisinden de Faz! b. Abdülvâhid es-Saydelânî, Sadaka b. Hasan, Sabit b. Mansûr ve Ebû Gâlib el-Bennâ rivayette bulundular. Fakat hadis­te sika" kabul edilmemiş, hatta 1003'te vefat eden İsmail b. Muhammed el-Kü-şânî'yi 1007'de gördüğünü söyleyip on­dan hadis naklettiği için "kezzâb" sayıl­mıştır.30

Kaynaklarda Bîkendî'ye nisbet edilen, fakat günümüze kadar ulaşmayan eser­ler şunlardır: Tahkîku'r-risale bi-ev-dahi'l-edille31; el-Hüdâ ve'1-irşâd li-eh-lı'î-hayreti ve'l-cinöd32; er-Risâletü'î-Mescûdiy’ ye.33

Bibliyografya

İbnü'l-Cevzî, el-Muntazam, IX, 52; Yâküt. Mu'cemü'l-büldân, 1, 533; İbn Kesfr. el-Bidâ-ye, XII, 136; Kureşî, el-Ceuâhirü'l-mudiyye, II, 10; III, 23-24; ibn Hacer. Lisânü'i-Mfzân, V, 61; İbn Kutluboğa, Tacut-terâcim, s. 60; Keşfü'z-zunûn, I, 378, 891 ; II, 2043; Hediyyetü'l-'âri-ftn, II, 75.



BÎKENDÎ, MUHAMMED B. SELÂM

EbüAbdiIlâh Muhammed b. Selâm b. el-Ferec el-Bîkendî (ö. 225/839) Muhaddis.

Buhara yakınlarında âlimlerinin çoklu­ğuyla meşhur bir yerleşim merkezi olan Bîkend'e nisbetle anılır. 160 (777) yılında doğdu. İlim tahsili için seyahatler yaptı. Abdullah b. Mübarek, Süfyân b. Uyeyne, Ebû Bekir b. Ayyaş vb. 400 kadar âlim­den hadis yazdı ve rivayet etti. Semâ yoluyla olmasa da İmam Mâlik'ten de ri­vayette bulundu. Hadis ilminde hafız ve sika olup "Buhara muhaddisi" diye anı­lırdı. Kendisinden Buhârî, Ebû Muham­med ed-Dârimî ve Ubeydullah b. Vâsıl gibi âlimler rivayette bulundular.

40.000 dinar ilim tahsili için, bir o ka­dar da neşri uğruna harcayacak derece­de zengin olan Bîkendî hep ilimle meş­gul olmuştur. Horasan yöresinin ilim ha­zinesi kabul edilen Bîkendî'nin çeşitli alanlarda birçok eseri bulunduğu kay­naklarda zikredilmiş ise de bunların hiç­biri günümüze ulaşmamıştır.

Ezberinde 5000 hadis bulunduğu riva­yet edilen Bîkendî, 7 Safer 225'te34 vefat etmiştir. İbn Hacer Buhâ-rî'ye atfederek bu tarihi Safer 22735 olarak vermekte ise de Buhârî"-nin bizzat kendisi 7 Safer 225 tarihini zikretmektedir.

Bibliyografya:

Buhârî. et-Târîhu'l-kebîr. I, 110; İbn Hibbân. es-Şikât, IX, 75; Sem'ânî, el-Ensâb (Bârûdî), I, 434; Yâküt Mu'cemü'I-bilidân, I, 533; Zehe-bî. Tezkiretu7-huffSz, II, 422; a.mlf.. A'lâmü'n-nübeîâ', X, 628; a.mlf.. el-lber, I, 310; Safedî, el-Vâft m, 115; İbn Hacer, Tehzîbü't-Tehzîb, IX, 212-213; Zirİklî. el-A'lâm, VII, 16; Kehhâle, Mu'cemü'l-mü'ellifîn, X, 42.



BİKR

Cinsî münasebette bulunmamış kadın İçin kullanılan bir fıkıh terimi.

Kelime Arapça'da "bir işi erken yap­mak, erken gelmek, acele etmek, öne geçmek" gibi mânalara gelen "bkr" kö­künden türemiştir. Bu mânalara bağlı olarak her şeyin ilk ve orijinal olanına, cinsî açıdan aslî durumunu koruyan, ya­ni evlenmemiş bulunan kadın veya er­keğe bikr denilmiştir. Arapça'da bu so­nuncu anlamı ifade etmek üzere bekâ­ret şeklinde bir köke de rastlanmakta­dır. Türkçe'de bikrin karşılığı olarak kul­lanılan bakire ise Arapça kullanım açı­sından galattır. Bikr kelimesi Kur'ân-ı Kerîm'de, henüz yavrulamamış ineği ni­teleyen bir sıfat olarak zikredildikten başka36 çoğul şekliyle (eb-kâr) bir yerde huriler37, bir yerde de bakire kadınlar için38 kullanılmıştır. Bikr özellikle aile hukuku ile ilgili birçok hadiste yer almıştır.39

Bikr İslâm aile hukukunda, nikâh ak­dedilmiş olsun veya olmasın erkekle cin­sî münasebette bulunmamış kadın mâ­nasına kullanılır. Buna göre halvet*ten sonra bile olsa henüz cinsî münasebet­te bulunmadan ölüm, boşanma veya tef-rik'Ie kocasından ayrılan kadın bikr sa­yıldığı gibi yüksek bir yerden atlama, düşme, hastalık, yaşlılık vb. sebeplerle bekâreti bozulan kadın da bikr kabul edilir. Bekâreti zina ile bozulan kadın, İmam Şafiî ve Ahmed b. Hanbel'den nak­ledilen meşhur görüşe göre bikr sayıl­mazken bir defa zina edip de ispat un­surlarının eksikliği sebebiyle kendisine had cezası uygulanmayan kadın, EbÛ Hanîfe ile İmam Mâlik ve ayrıca Ahmed b. Hanbel'den nakledilen diğer bir görüşe göre bikr hükmündedir. Böyle bir kadının bikr sayılması, bikr olarak bilinen ve zinası ceza uygulanmasını gerek­tirecek şekilde alenilik kazanmayan bir kadını topluma teşhir etmemek gayesi­ni gütmektedir. Hanefîler hiçbir şekilde cinsî münasebette bulunmamış kadına bikr-i hakîkî, bu ikincisine de bikr-i hük­mî demişlerdir. Bikrin karşıtı seyyib (dul) olup sahih veya fâsid nikâhla veya nikâh şüphesiyle yapılan cinsî münasebetle be­kâreti bozulan kadın demektir. Zina se­bebiyle bekâreti bozulan kadının seyyib hükmünde kabul edilip edilmeyeceği ko­nusunda ise mezhepler farklı görüşler ileri sürmüşlerdir.40

Bakirelik İslâm hukukunda özellikle evlenme ehliyeti ve evlenmede kadının yahut velisinin rızâsının gerekli olup ol­maması bakımından önem kazanmak­tadır. Evlenme hususunda bakire ka­dının tecrübesizliğinden hareket eden ve konuyla ilgili hadisler41 üzerinde farklı yorumlarda bu­lunan fıkıh âlimleri muhtelif görüşler ileri sürmüşlerdir. Hanefîler evlenme eh­liyeti bakımından bekârete önem ver­mezler. Onlara göre bu ehliyetin ölçüsü bulûğa ermektir. Bulûğa eren kadın, ba­kire olsun veya olmasın, velisinin nzâsı-na gerek kalmadan evlenebilir. Henüz ergenlik çağına gelmemiş olanlar İse ye­rine göre ya ehliyetsiz veya noksan eh­liyetli olacaklarından onlar üzerinde ve­lilerinin icbar yetkisi vardır ve velilerinin rızâsı olmadan evlenemezler. Hanbelî mezhebinde de bir görüş bu yöndedir. Şâfiîler'e göre icbar velayetinin esası ba­kirelik olduğundan, bulûğa ersin veya ermesin, bakire bir kadın ancak velisinin rızasıyla ve onun tarafından evlendirile-bilir. Bakire olmayan kadın bulûğa er-mişse izni olmadan evlendirilemez. He­nüz ergenliğe ulaşmamışsa çocuğun iz­ni muteber olmayacağından yine bulû­ğa ermedikçe evlendirilemez. Mâlikîler'e göre ise icbar velayetinin esası küçük­lük ve bekâret olduğundan, ister bakire olsun ister olmasın, henüz bulûğa erme­miş kadın ile bulûğa ermiş bulunan ba­kire ancak velisinin rızasıyla ve onun ta­rafından evlendirilebilir. Hanbelî mez­hebindeki diğer görüş de böyledir. Yine Mâlikîler'e göre ergenlik çağına gelmiş bakire babası tarafından reşîd kılınırsa, yani üzerindeki hacir* kaldırılarak tam ehliyetli duruma getirilirse bulûğa ermiş dulda olduğu gibi ancak kendi rızâsı ile evlendirilebilir.

Evlenme konusunda icbar velayetine sahip olan veliler Hanefîler'e göre asa-be*, Şâfiîler'e göre yalnız baba ve baba tarafından dede, Mâliki ve Hanbelîler'e göre ise yalnız baba ve onun vasîsidir.42



Bibliyografya:

Tacü’l-carûs, "bkr" md.; Tehânevî, Keşşaf, "bikr" md.; VVensinck, Mu'cem, "bkr" md.; Mustafavf, et-Tahkik, "bkr" md.; Sahnûn, el-Müdeuuene, II, 155-156; ŞTrâzî, ei-Mühezzeb, II, 38; İbn Rüşd, Bidâyetü'1-müct.elvd, II, 5-6; İbn Kudâme. el-Muğnî (Herrâs), VI, 487-497; Şevkânî. Neylü'l-eutâr, VI, 134-140; İbn Âbİ-dîn, Reddü'l-muhtar (Kahire), III, 55, 63; Cezî-rî, el-Mezâhîbü7-erbaba, IV, 30-36; Mu.F, VIII, 176-183.




Yüklə 0,72 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   24




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin