İSYAN 59
ÎŞ AHLÂKI 60
İŞ AKDİ 61 el-İŞÂA Lİ-EŞRÂTİ'S-SÂA
Berzencî'nin (ö. 1103/1691) kıyamet alâmetlerine dair eseri.
Bazı kaynaklarda el-İşâ'a û eşrâti's-sâfa şeklinde de kaydedilen eserin mukaddimesinde. Celâleddin es-Süyûtî'nin kıyamet alâmetleri konusunda bir kitap yazmayı düşündüğünü, ancak bunun gerçekleşmediğini belirten müellif bu alandaki eksikliği gidermek amacıyla el-şâVyı kaleme aldığını kaydeder. Müellifin verdiği bilgilerden eserin 11 Zilkade 1076 (15 Mayıs 1666) tarihinde Medine'de tamamlandığı anlaşılmaktadır. Mukaddimede ayrıca kitabın yazılması sırasında başta İbn Hacer el-Askalânî, Süyû-tî, Semhûdî, Şemseddin es-Sehâvî ve Muhammed Abdürraûf el-Münâvî olmak üzere çeşitli âlimlerin eserlerinden fay-dalanıldığı belirtilmektedir.
Berzencf nin kıyamet alâmetlerine bakış açısı kitabının temel planını oluşturmuştur. Ona göre tarihte gerçekleşmiş bazı olaylar kıyametin uzak alâmetlerini, ortaya çıkıp henüz sona ermeyen ve artarak devam eden hadiseler orta zaman alâmetlerini, fiilen kıyametin kopması öncesinde zuhur edecek olanlar da yakın ve büyük alâmetleri oluşturur. Eserin bölümleri içinde "fâide" "tenbîh" "hatime" gibi bazı alt başlıklar da yer almaktadır. Birinci bölüm Hz. Peygamber'in ölümü, Hz. Ömer ve Osman'ın şehid edilmesiyle başlamakta, Cemel ve Sıffîn vak'alarıyla devam etmekte. Hulefâ-yi Râşidîn'in son yılları ile Emevîler ve Abbasîler döneminde yaşanan siyasî, içtimaî çalkantılar, dünyanın çeşitli yerlerinde ve bu arada Hicaz bölgesinde meydana gelen bazı kozmolojik olaylarla sona ermektedir. Eserin ikinci bölümünde dinî hayatın zayıflaması ve ahlâkın bozulmasını konu edinen 100 kadar rivayet sıralanmıştır. Çoğu hadis olarak nakledilen bu rivayetlerin kaynakları da zikredilmiş, fakat sıhhat açısından herhangi bir tenkide tâbi tutulmamıştır. Bu bölümün sonunda, Abdullah b. Abbas'tan nakledilen ve Hz. Peygamber ile Selmân-ı Fârisî arasında cereyan eden bir diyalog şeklindeki uzun hadisle Hz. Ali'ye nisbet edilen metnin sıhhati çeşitli yönlerden şüpheler taşımaktadır. Müellife göre asıl kıyamet alâmetlerini teşkil eden hususları içeren üçüncü bölümde Mehdî ile Deccâl'in ortaya çıkışı, Hz. îsâ'nin dünyaya dönüşü, Ye'cûc ile Me'cûc'ün zuhuru, Medine'nin tahrip edilişi, Kabe'nin yıkılışı, güneşin batıdan doğuşu, dâbbetü'l-arzın çıkışı vb. olaylara dair rivayetler sıralanmakta, bu arada yer yer rivayetler arasında göze çarpan çelişkilerin ortadan kaldırılmasına çalışılmaktadır.
el-İşâca ilk defa 1325'te (1907) Kahre'de basılmıştır. Bu baskının ilk sayfasında tashihlerin Muhammed Bedreddin en-Na'sânî tarafından yapıldığını bildiren bir kaydın bulunması eserin söz konusu kişi tarafından neşredildiği şeklinde anlaşılmıştır.62 Diğer bir baskısı daha yapılan eseri (Kahire 1393) Hüseyin Muhammed Ali Şükrî de neşretmiştir (Cidde 1417/1997). Mütercimi meçhul bir Türkçe tercümesinin iki nüshası tesbit edilen el-İşâ'a'nm 63 Naim Erdoğan tarafından gerçekleştirilen ve Kıyamet Alâmetleri adıyla yayımlanan bir çevirisi daha bulunmaktadır (İstanbul 1978). Yûsuf b. İsmail en-Nebhânî, HüccetuHöhta!e'l-âlemîn adlı eserinin kıyamet alâmetlerini ele aldığı bölümünde el-İşâca'yı özetlemiştir.
Bibliyografya :
Berzencî. el-işâ'a ti-eşrâti's-sâ'a(nşr. Hüseyin M. Ali Şükrî], Cidde 1417/1997;Serkîs. Mu'cem, I, 550; Brockelmann, GAL, II, 511; SuppL, 11, 529; kâhtu'l-meknûn, I, 86; Hediyyetü7-[âri/En, )), 302; Zeki Santoprak, İslama ve Diğer Dinlere Göre Deccal, İstanbul 1992, s. 16, 106-108; Bekir Topaloğlu. "Âhiref, Dİ A, 1, 547.
İŞAN
Orta Asya Türk sûfîlerin irşad makamında bulunan kişiler için kullandıkları bir terim.64
İŞ'ÂR
Hedy kurbanına belirli bîr şekilde işaret koymak anlamında fıkılı terimi.65
el-İŞARAT VE'T-TENBIHAT
İbn Sina'nın (ö. 428/1037) mantık, fizik ve metafiziğe dair en son görüşlerini ihtiva eden eseri. İbn Ebû Usaybia, eserin İbn Sînâ'nın felsefe konusunda yazdığı en son ve en başarılı kitap olduğunu belirtir. İbn Sînâ'nın kendisi de el-Mübâhaşâfta 66 el-İşârât ve't-îenbîhât'a atıflarda bulunduğu gibiei-/şdrd£ ve't-tenbîhût'ta da (1,220,316, 329,432) kendisine aidiyetinde şüphe olmayan ansiklopedik eseri KMbü'ş-Şifâ'a göndermeler yapar. Son derece veciz bir üslûpla yazılan, girişinde (I, 114-115) felsefenin ilke ve önermelerinin ele alınacağı belirtilen eser" mantık ilmiyle başlayıp fizikle devam etmekte ve metafizik bölümüyle sona ermektedir. Bundan önce yazılan Kitâbü'n-Necât ve muhtemelen daha sonra kaleme alınan 'Uyûnü'l-hikme gibi mantık, tabiat (fizik), metafizik ve ahlâk 67 şeklinde üç bölümden oluşan el-İşârât ve't-tenbîhât'm mantık bölümü on "nehc"den (yöntem) meydana gelirken fizik, metafizik ve ahlâk bölümlerinden her biri belli bir konu bütünlüğü oluşturan on "nemaf'tan (ünite) oluşmaktadır. Birinci bölümde mantığın tanımı, amacı, kavram ve önermelerin çeşitleri, kıyas ve kıyas türleri gibi konular incelenmektedir. İkinci bölümde cisim ve cisimle ilgili hususlar, insanî nefsin varlığı, nefsin güçleri, bilgi, irade ve eylem arasındaki ilişkiler gibi konular ele alınmaktadır. Üçüncü bölümde metafizik bilginin imkânı, varlık, Tanrı, Tanrı-âlem ilişkisi, varlıkların Tanrı'dan sudûru, İnsanî nefsin cevher oluşu, Tanrı'nın inayeti, hayır ve şer meselesi, lezzet ve elemin tanımları, mutluluk ve mutsuzluk, ariflerin makamları ve dereceleri, dinin gerekliliği, din dili, ibadetler, ariflerin fizik Ötesi âlemden bilgi almaları ve bu bilginin türleri, keramet, mucize, ahlâk ve din felsefesine ait pek çok mesele tartışılmaktadır.
Burada dikkate değer bir husus fizik bölümünün ilk üç ünitesinin, metafizik ve ahlâk bölümünün dört, beş, altı, sekiz, dokuz ve onuncu ünitelerinin tamamı ile yedinci ünitenin bir kısmının eş-Şid sın ilgili bölümlerinin bir özeti mahiyetinde olmasıdır. Bu durumda, el-İşârât ve't-tenbîhât'ın muhtevasının eş-Şiâ'daki aynı bölümlerin veciz ve daha kıvrak bir üslûpla tekrarından ibaret olduğu söylenebilir. Ancak bu özetleme yapılırken eş-Şi/â'da yer alan bilim ve felsefe tarihine dair başkalarına ait görüşlere fazla yer verilmemiştir. Bununla birlikte filozofun kendi görüşleri farklı kavramlarla ve yeni bir sistematik içerisinde tekrarlanmıştır. Dolayısıyla el-İşârât ve't-tenbîhât'm ihtiva ettiği görüşlerin doğru anlaşılması ve kavramlarının çözümlenmesi eş-Şi-d'ın ilgili bölümlerinin iyi anlaşılıp özüm-senmesine bağlıdır. Nitekim aynı mânaya gelmesine rağmen el-İşârât ve't-tenbî-fröt'ta eş-Şİ/a'da olandan farklı kavramların kullanıldığı görülür. Meselâ "mahsûs ve ma'kül" yerine "müşârün ileyh ve gayrü müşârin ileyh", "resm ve irtisam" yerine "nakş ve intikaş", "suret ve suver" yerine "nakş ve nuküş", nebevi nefsin özellikleri yerine arifin özellikleri zikredilir. Yine "el-hikmetü'l-ûlâ"nın yerine "el-hikmetü'l-müteâliye" kullanılır. Ayrıca el-İşârât ve't-tenbîhât'm muhtevasıyla ilgili yapılan bu tesbitler. bazı çağdaş yazarların İddiasının aksine İbn Sînâ'nın eş-Şî/d'da Meşşâî veya Aristocu, eî-İşârât ve't-tenbîhât'ta ise İşrâkî olmadığını gösterir.
İbn Sînâ el-İşâmt ve't-ten bîhâf'ı "işaret, tenbîh, vehim" gibi kavramlarla başlayan küçük paragraflar halinde yazmıştır. Özellikle fizik ve metafizik kısımlarında ünite başlıklarının dışında ara başlıklar yahut konu başlıkları yok gibidir, bunların yerine yukarıdaki terimler ve aşağıda zikredilecek başka terimler kullanılır. Nitekim kitaba isim olarak verilen "el-İşârât ve't-tenbîhât", paragraf başlarında sıkça zikredilen "işaret ve tenbîh" kelimelerinden kaynaklanmaktadır. Bu iki kelimeyle birlikte paragraf başlarında toplam yirmi üç çeşit terim yer almaktadır.
Eserin muhtevasını iyi kavramanın yanında işaret, tembih, vehim kavramlarını anlamanın yolu da eş-Şi/dMan geçmektedir. Filozof işaret, tembih ve tezkire gibi kavramları eş-Şi/d'da nefsin kendi varlığı hakkındaki bilincini açıklama bağlamında kullanmaktadır.68 eş-Şi/d'daki bilgiler ışığında bakıldığında tembih bir çeşit bilme yöntemidir. Böyle bir yöntemle zihin yeni bilgi ka-zanmamakta, sadece Önceden bildiği şeylerin farkına varmaktadır. Ancak bu tür bilgiye ulaşabilmek için de belli bir işaret gerekmektedir. Bu anlamda işaretler, duyulurların (mahsûs) ötesindeki mânalara geçmeyi sağlayan şeylerdir. Tembih yoluyla bilgi edinmek için işaret gerekli fakat yeterli değildir. Şu halde tembih yoluyla bilmek doğrudan doğruya bilmektir. eî-İşârât ve't-tenbîhâftaks "tenbîh" başlığı altında verilen bilgiler, doğruluğu ve yanlışlığı akıl tarafından bilinebilen ve bu sebeple de metafizik alana ait olan bilgilerdir. "İşârât" başlığı altında verilenler ise doğru olup olmaması nesnel dünyada denenebilen bilgilerdir. Tembih, eserin fizik bölümünde yirmi yedi defa geçerken metafizik bölümünde altmış sekiz yerde geçmektedir. Şu halde nesnel âlem bütünüyle fizik ötesi âlemi hatırlatan bir işaretler âlemidir. İbn Sînâ'ya göre ibadetler ve bunlar için yapılan hazırlıklar bile nefse Allah'ı ve Öteki dünyayı hatırlattığı için "münebbihât ve müzek-kirâf'tır. İbn Sînâ "vehmün ve tenbîhün", "vehmün ve işâretün" şeklinde işaret ve tembihle birlikte verdiği başlıklar altında ise önce ilgili konudaki yanlış bir görüşü nakleder, ardından onun açıklamasını yapar. Filozofun vehim kavramını kullanması da nefsin bir gücü olarak kabul ettiği vehme yüklediği anlamdan ileri gelir. Ona göre insan tabiatında çok köklü bir yer tutan bu güç. cüz'îtecrübelere dayanarak benzetmeler yoluyla veya fıtrî bir ilhamla hüküm verir, küllî bir bilgiye ulaşamaz. Bu gücün tutkuları demek olan "hevâ"sma uymak insanı helak eder ve hayvan seviyesine düşürür. Şu halde vehim gücü mantık, metafizik ve ahlâk konusunda doğru bilgi vermeyen bir güçtür. Böylece filozofun "vehim" başlığını niçin kullandığı anlaşılmış olmaktadır. Nitekim "vehmün ve tenbîhün", el-İşâ-rât'ın metafizik bölümünde on dokuz defa geçerken "vehmün ve işâretün"ün tabiat bölümünde üç yerde geçmesi insanların en çok metafizik alanda hata yaptıklarını göstermektedir. Buna göre eserin adı fizik ve metafizik alana ait bilgiler olarak anlaşılmalıdır.
el-İşârât ve't-tenbîhât'ın İslâm felsefesinde önemli etkileri olmuştur. Dünya kütüphanelerinde eserin birçok yazma nüshasının bulunması 69 üzerine yapılan pek çok şerh, telhis ve bu şerhlerdeki yaklaşım ve görüşleri değerlendirip tenkit eden "muhakemeler bunu göstermektedir. Meselâ Fahreddin er-Râzî'nin Lübâbü'l-İşârât (Kahire 1326) esasen kendisi özet olan el-İşârât ve't-tenbîhât'm bir telhisidir. Yine aynı müellifin Şerhu'l-İşârât'ı ile Na-sîrüddîn-i Tûsî'nin Hallü müşkilâti'l-İşârât' 70 İstanbul'da basılmıştır eser üzerine yapılmış en meşhur şerhlerdendir. Bunların yanında Ebü'l-Hasan Ali b. Ebû Ali b. Muhammed el-Âmidî'nin Keşiü't-temvîhât fî şerhi'i-TenbîhâtJ\, İbn Kemmûne'nin Şerhu'1-Uşûl ve'l-cü-mel'i, Sirâceddin Mahmûd b. Ebû Bekir el-Urmevî'nin Şerhu'l-İşârâî'ı, Şemsed-din es-Semerkandî'nin Beşârâtü'I-İşâ-rât'ı, Necmeddin Ahmed b. Muhammed en-Nahcuvânînin Tecrî mecra'l-havâşî ve't-taclîlîâtcalâ Kitâbi'I-İşârâfı, Cemâ-leddin Hasan b. Yûsuf'un îzâhu'1-mu*-diîât min Şerhi'l-İşârât, el-İşârât, Me Câm'l-İşârât ve Bastü 'Î-İşârât'ı eser üzerine yapılmış şerhlerden bazılarıdır. Muhammed b. Saîd el-Yemenî et-Tüsterî'-nin el-Muhâkeme beyne Naşîrİddîn ve'r-Râzî, Kutbüddin Muhammed b. Muhammed er-Râzîet-Tahtânî'ninfötâbü Muhâkemât beyne'I-îmâm ve'n-Naşîr, Allâme el-Hillî'nin el-Muhâkemât bey-ne'ş-şurrâhi'I-îşârât ve Muhammed el-İsfahânî'nin el-Muhâkeme beyne Na-şîriddîn ve'1-İmâm Fahriddîn er-Râzî adlı kitapları eserin şerhleri arasında yapılan muhakemelerin en meş h urların -dandır.
Eser ilk defa 1892'de Leiden'de Jacques Forget tarafından neşredilmiş, aynı müellif kitabın son üç ünitesini Traites mysti-ques adıyla Fransızca'ya çevirmiştir. Kitabın son ilmî neşri Tûsî şerhiyle birlikte Süleyman Dünyâ tarafından gerçekleştirilmiştir.71 Anne Melle Goichon, eserin tamamını Livres des directives et remarques (Paris 1951) İsmiyle Fransızca'ya çevirmiş. Shams Con-stantin Inati de mantık bölümünü Remarks and Admonitions Part One: Logic (Toronto 1984) adıyla İngilizce'ye tercüme etmiştir. H. Melikşâhî kitabın tamamını Farsça'ya çevirerek Arapça metniyle birlikte yayımlamıştır (Tahran 1984-1988). Ayrıca eserin bazı bölümleri İspanyolca ve Rusça gibi dillere de çevrilmiştir.72
Bibliyografya :
İbn Sînâ, el-şârâ£(nşr, Süleyman Dünyâ], Beyrut 1413/1992,1, 114-115, 220,316, 329,432; ayrıca bk. tür.yer.; a.mlf., eş-Şifâ et-Tab?iy-yât(6),&. 13,36-37, 147-148, 162-164, 165, 226-227; a.mlf., e/-Mübâ(!aşâ£(nşr. Abdurrah-man Bedevî), Kahire 1947, s. 227; İbn Ebû Usay-bia, 'Uyûnü'l-enbâ',s. 437-459; Keşfü'z-zunûn, I, 93-95; Brockelmann, GAZ., 1, 592; SuppL, I, 816; G. C. Anawati, Mû'ettefâLü İbn Sînâ, Kahire 1950, s. 4-12; A. M. Goichon, Livres des direc-Uoes et remarçues, Paris 1951, s. 68, 70, 105; Yahya Mehdevi, Bibliographie d'Ibn Sina, Tahran 1954, s. 32-38; Osman Ergin, ibn Sînâ Bİb-Uografyası, İstanbul 1956, s. 12, 97-100, 117, 121-122; Jules L. Janssens. An Annotated Bİbliography on ibn Sînâ: 1970-1989, Leuven 1991, s. 18-20; Ali Durusoy./6n Sînâ Felsefesinde İnsan ue Âlemdeki Yeri, İstanbul 1993, s. 147-148.
Dostları ilə paylaş: |