BiLGİ sorunu ve biLGİn türleri



Yüklə 145,7 Kb.
səhifə4/4
tarix19.11.2017
ölçüsü145,7 Kb.
#32298
1   2   3   4


Bu arada düzeltilmesi mümkün olmayan ezberler de vardır. Size bu noktayla ilgili dikkat çekici bir anekdotumu aktarayım. 1958’den 1968 yılına kadar, ülkemizin tek kanallı radyo programlarının arasında, sıklıkla, ses tonu düşer, spiker devreye girer ve ‘anneler, sakın ola çocuklarınıza anne sütü vermeyin. Anne sütünün çocuğa zararlı olduğu bilimsel olarak ispatlanmıştır’ derdi. Bu rezalet yaklaşık on yıl sürdü. Mızrak çuvala sığmadı düzelttiler. Ne var ki şimdi de yakın akraba evliliklerine taktılar. Biliyorsunuz yakınla evlenmenin zaten ilahi bir sınırı vardır, üçü ensest olmak üzere ortalama bir düzine çift hem medeni kanun hem İslam hukuku açısından birbirleriyle ebediyen evlenemezler. Şüphesiz bunların dışındakilerin birbirleriyle evlenmelerinde, hiçbir sakınca yoktur. Ancak bilim dünyası bunların dışındaki geniş bir kesim arasındaki evlilikleri de yakın akraba evliliği olarak görmektedir. Anne sütü örneğinde olduğu gibi bu duruma karşı çıkmakta ve bilimi kullanmaktadır. Nerede bedenen özürlü, ruhen dengesiz bir çocuk görürlerse peşinen yakın akraba evliliği etiketini yapıştırmaktadırlar. Kanaatimce bu bir ezber, bir modern paradigmadır. Elimizin altında ciddi araştırma verileri yok. Çeyrek yüzyıl kadar önce S. Ü. Biyoloji Bölümünden bir öğretim üyesi arkadaş tavsiyem üzerine çeyrek yüzyıl kadar önce bu konuda bir araştırma yaptı. Araştırmasında, özürlü yapılar üzerinde yakın akraba evliliği denen olgunun diğerlerinden farklı olmadığını ortaya koydu. Ben bu paradigmanın modern kültürün geleneksel kültürün önemli bir değeri olan yakınlık kültürüne açtığı savaşın bir uzantısı olarak görüyorum. Çünkü modern kültür insanları birbiriyle pek irtibatı olmayan bir tüketici kitle olarak görmek ister. Onun için de yakınlık kültürüne saldırır. Kandaşlığı bir ilkellik olarak görür ki kandaşlığı besleyen en önemli etkenlerden birisi bu üzerinde durduğumuz konudur. Şimdilerde tıpçı arkadaşlara, bu konuda klinik verilerini toplayıp ciddi bir değerlendirme yapmalarını tavsiye ettiğimde ilgi çekicidir ki ciddi bir tepki ile karşılaşıyorum. “Hocam bunu sen mi söylüyorsun, yapma Allah aşkına, bunun araştırılacak tarafı yok, adamı deli yerine koyarlar” diyorlar. O zaman deli sayılmak için araştırmamıza gerek yok bir ezbere inandırılmakla zaten deli yerine konmuş oluyoruz. Benim anlatmak istediğim tam da bu ezber paradigmalar. Benim yakınlarımda tanıdığım 3 tane down sendromlu çocuk var. Üçü de en uzaktan evlilikler. Yine Konya Altınekin’e bağlı 3 bin nüfuslu Akıncılar köyü halkı genel olarak Kaplanlar ve Arslanlar soyadlarını taşıyan iki aileden oluşuyor. Tabi evlilikler bu iki aile grubu arasında gerçekleşiyor. Köyde özürlü insan bulunmamaktadır. Çocuklar fevkalade zeki ve canlı, tabir caizse hepsi fıldır fıldır.
Hocam, ben Merve Çalışkan, önce teşekkür ederim. Tıp Fakültesinde asistan doktorum. Birkaç bilgiyi paylaşmak istedim. Tabi ki son takdir herkesin kafasında oluşacak. İlk önce doğumla ilgili bir şey söylemek istiyorum. Doğum normal bir süreçtir. Bir hastalık değildir. Tabi ki bilen bir kişi yaptırmalıdır. Ev ortamında hiçbir kişi yardımcı olmasa dahi bir kadın doğum yapabilir. Lakin hastanede doğumu hekim olarak tavsiye etmemizin sebebi komplikasyonları, yani oluşabilecek olumsuz sonuçları engellemek, minimale indirebilmek içindir. Evet, normalde bir kadın normal doğum yapacaktı karın kasları yeterince kuvvetli olsaydı. Veya başka problemler olmasaydı yapacaktı. İşte eğer o başka problemler olursa, mesela çocuk 5 dakika içinde çıkmazsa veya bu çocukta alanla ilgili çeşitli hastalıklardan birisi oluşursa bunlara karşı nasıl bir önlem alabiliriz, bir komplikasyon oluşmasın diye ne yapabiliriz, o doğumu en hızlı şekilde nasıl gerçekleştirebiliriz, gerekirse sezaryene nasıl alabiliriz. Bunda doğum uzmanına duyulan ihtiyacın sebebi bu. Bunu paylaşmak istedim.

Çok teşekkür ederim. Ban yanlış anlaşılabilecek bir noktayı belirginleştirme fırsatı verdiniz. Tabii ki ben tümüyle uzmanlaşma olgusuna karşı değilim, sosyal hayat bu iş bölümünün üzerine oturur. Tabii ki sağlıklı bir doğum da uzmanı tarafından gerçekleştirilir. Her alanda işler daha sağlıklı, daha bilgili, daha kontrollü şekilde yapılmalıdır, bunlara her haliyle karşı olunamaz. Benim eleştirdiğim taraf çok fazla indirgemeci olmayla ilgilidir. İlliç’in dediği gibi insanı yok saymasıdır. Kabul edilmelidir ki eksikleri hataları vardır. Uzmanlık alanı da onun dışında değildir. Bildiğim kadarıyla ABD de bu iki yol birleştirilmeye çalışılıyor. Uzman ev ortamında doğum yaptırıyor. Her yerde olduğu gibi endişe ettiğiniz büyük sorunlar daha büyük yerlerde çözülüyor. Bilindiği üzere bir hastanın bir başka hastaneye nakli gerekebiliyor. Tabii ki görüşlerinize prensip olarak katılıyorum.



Tabi hocam, burada evde yapmayacaksın, bu çok kötüdür, kesin şöyle olur değil. Ama bizim hekim olarak tavsiyemiz, hastanede ya da bir sağlık çalışanı yanında doğum yapmaktır. Diğer, akraba evlilikleriyle ilgili konuşmak istedim. Otozomal resesif geçen hastalılar var. Bu şu demektir: iki gen bir araya gelmezse bu hastalık çıkmaz. Yani sadece annede varsa o hastalık çıkmaz. Ama hem annenin genlerinde hem babanın genlerinde hastalık varsa bu hastalığın çıkma ihtimali o çocukta artar. Sizin sorunuza ne kadar cevap oldu bilmiyorum ama hani demiştiniz ya bazı arkadaşlarımdan çalışmalarını istiyorum diye. Aslında otozomal resesif hastalıkları araştırdığımız anda akraba evliliğinin sebep olduğu hastalıkları da öğrenmiş oluyoruz. Hani bunu şunun için eklemek istedim. Kast ettiğiniz şeye katılıyorum bugün tabi ki hepimiz 2 yıl anne sütü emzirmeyi tavsiye ediyoruz, 6 ay sadece anne sütü diyoruz. Bazı yıllarda yanlış tavsiyeler olmuş, bahsettiğiniz. Ama onun yanında bu bahsettiklerimiz doğru bilgiler.

Evet teşekkür ederim. Hayır, ben işin uzmanı değilim. Ama ben bir sosyolog olarak bu tür konular üzerinden yakınlık kültürü dediğimiz kültüre açılmış gizil savaşlar hissediyorum. Mesela kandaşlık, aşiretçilik mutlak reddediliyor. Bir sosyal doku olarak aşiretçiliğin bir faydası vardır. Aşiretle ilgili sırf konjonktürel olarak değil, içeriğiyle, işlevleriyle ilgili bir şeyler söylememiz lazım. Yukarıdaki konuşmalarım çerçevesinde benim söylediklerim salt bilimsel değil, düşünseldir ve tabi uzmanlığı, bilimi görmezlikten gelmiyorum.


Hocam, ben Sosyoloji Bölümü üçünü sınıf öğrencisiyim, öncelikle çok teşekkür ederiz. Hocalarımın hocasını dinlemek gerçekten çok keyif vericiydi. Ben yine tıpla ilgili olacak ama bir şey sormak istiyorum. Tüm bilimlerin felsefeden çıktığını düşünsek de bilimler de şu an kendi arasında ayrışmış durumda. Mesela bugün tıpta da bir sürü uzmanlık alanı var. Ama hastaneye gittiğimiz zaman hemen her doktor hastalıkların birçoğunun stresten kaynaklandığını söyler. Bu stresin alt edilmesinin yollarından birisi şüphesiz din çerçevesi içinde yapılan duadır. Yani duruma göre din adamının baş ağrısı için yaptığı dua bir ilaç yerine geçmektedir. Yine Psikolojide bazı ruhsal rahatsızlıkların fizyolojik rahatsızlıklara sebep olduğu bilinmektedir. Esasen tıp sosyolojisi de her toplumun kendine özgü hastalığının olduğunu söylemektedir. Biz buna herkesin o genel bilgiyi kendi alanına çekmesi diyebilir miyiz?

Sorunun cevabı, kısmen de olsa sorunun içinde yer alıyor. Bazı sorular vardır ki zımnen de olsa cevabı kendi içinde barındırır. Bilim, doğası itibariyle tekil vakıalarla uğraşır, ayrıntıdaki durumları gösterir. Bütünlükleri kurmak için hiçbir zaman uğraşmaz. Esasen bunu beceremez. Bütünlükleri kurma işi felsefe ve dine aittir. Bilim geliştikçe bilgide dağınıklık artıyor. Şimdi mesela göğsünde ağrı hisseden bir hasta tıbbın hangi branşına gideceğini bilmiyor. Varsayalım ki hasta kalbinden rahatsız, kardiyolojide nereye başvuracak. Şimdi bu alanda bir düzineyi aşkın bilim dalı var. Başvurduğu kişi çoğu kere kendi alanıyla ilgili bir teşhis koyuyor ve mesela bir problemin olmadığını söyleyebiliyor. Lokal teşhis doğru ama maalesef bu teşhis, hastalığın mutlak teşhisi açısından yanlış. Galiba her alanda bütünlükleri kurabilecek birimlere ihtiyaç var. Yukarıda düşünenlerden kastettiğim de bu idi.



Evet arkadaşlar, sabırla dinlediğiniz için tekrar teşekkür ediyor, hayırlı akşamlar diliyorum.


Yüklə 145,7 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin