Bir program, bir karar, bir fıkra
Baskın Oran
Bir TV programı
Can Dündar’ın “Neden” programları yeni başlamış, ikincisindeyiz. Hrant da davetli. Katledilmesine daha dört ay var.
Bir de, Niğde Üniversitesi’nden Prof. Özcan Yeniçeri. Konuşma şöyle geçiyor (Can Dündar, Milliyet, 20.01.08):
Dündar: “Soykırım vardır” diyenler konuşturulmayacaksa fikir tartışması nasıl yürütülecek?
Yeniçeri: Söze soykırımla başlarsanız hakarettir. Çok net. Ben aşağılanmış hissederim kendimi.
Hrant: Bakın, Vural Savaş da “Ermenilerin geçmişte şöyle, böyle emelleri vardı” türü laflar söylüyor, ben Ermeni olduğum halde bunu hakaret olarak almıyorum.
Yeniçeri: Sizin almamanız, sizin zihinsel veya psikolojik yapınızla ilgili bir şey. Benim almam da benim kültürümle ve değerlerimle ilgili bir şey.
Dündar: Peki, burada hakaret içermeyen bir tartışma yapılamaz mı?
Yeniçeri: Bir rivayete göre benim babamın babasının dedesi, Hrant’ın babasının babasının dedesini bilinmeyen bir yerde, bilinmeyen bir şekilde öldürmüş. Yani mezar taşlarına dönenler mezar olmaya mahkûmdur.
Dündar: Sizin bunu söylemeye hakkınız var da, Hrant’ın “Böyle değildir” demek hakkı yok mu?
Yeniçeri: Bu belgeler Tarih Kurumu belgeleri… Devlet arşivini açıyor. Bunlar oturup tartışılabilir.
Dündar: Niye tartışmıyoruz?
Yeniçeri: Ama siz “Baban katildir” diyerek söze başlayamazsınız.
Hrant: Öyle bir şey demiyorum.
Yeniçeri: Sen “Soykırımcı” dediğin zaman, bunun başka anlamı mı var?
Böyle sürüp gidiyor. En ilginci, “hakaret” kavramını yorumlamasından da öte, Prof. Yeniçeri’nin durup dururken, “Mezar taşlarına dönenler mezar olmaya mahkûmdur” demesi…
Bir Yargıtay kararı
(23 Ocak 2008 tarihli basından): Yargıtay, Nobel ödüllü yazar O. Pamuk aleyhinde tartışma yaratacak bir karara imza attı.
Pamuk’un bir yabancı dergide “Burada 30.000 Kürt öldürüldü. 1 milyon da Ermeni ve neredeyse kimse bundan söz etmeye cesaret edemiyor” şeklindeki sözleri çıkmıştı. Davacı avukat Kemal Kerinçsiz “Bu sözler Türk milletini topyekûn itham altına sokmuştur” gerekçesiyle tazminat talep etmişti.
Şişli 3. Asliye Hukuk Mahkemesi bu davayı “davacıların sadece Türk milletinin bir ferdi olmalarının bu konuda dava açabilmelerine yeterli olmadığı” gerekçesiyle reddetmişti. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi bu kararı 2’ye karşı 3 oyla bozdu. Karar şöyle:
“Kişisel değerlerin; şeref ve haysiyeti, özgürlüğü, vücut ve ruh bütünlüğü ve sağlığı, ırk, din ve vatandaşlık gibi bağları kapsadığı kabul edilmektedir. Kişiler onur ve şerefleri gibi mensubu bulundukları ve anayasa ile çerçevesi belirlenmiş bir millete aidiyet duygularında yukarıdaki açıklamalar nazara alındığında; kişilik değerleri kapsamında ve hukuki koruma altındadır… Davacıların vatandaşlık bağı ile bağlı oldukları Türk milletine yönelik olması durumunda davacıların aktif dava ehliyeti bulunmaktadır”.
Bu durumda, artık TC vatandaşı olan herkes Pamuk aleyhine tazminat davası açabilecek.
Bu yargı kararı hakkında bir şey söylemiyorum. Çünkü söylersem, TCK Md. 288’in şu anda çok moda olan yorumuna göre bu benim “savcı, hâkim, mahkeme, bilirkişi veya tanıkları etkilemek amacıyla” beyan verdiğim anlamına sokulur. Hediyesi, “Adlî yargılamayı etkilemeye teşebbüs”ten 3 yıldır. Nitekim, şu anda Agos’tan Serkis Seropyan ve Aris Nalcı gazetede kendilerini savundukları için 288’den yargılanıyorlar (Ş. Özçakmak, Milliyet, 22.01.08). Hrant da tıpatıp aynı nedenle yargılanmış, ama katledildiği için kurtulmuştu (dava düşmüştü).
Sadece, merak ettiğim şu: Bu memlekette her ne kadar Anayasa’nın “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür” diyen 66. maddesi icabı Kürtler ve Ermeniler ve Yahudiler vs. Türk sayılıyorsa da, bunlara hakaret etmek serbesttir. Hatta, marifettir. Bir içişleri bakanı Öcalan’a “Ermeni dölü” demek suretiyle bir taşla iki kuş bile vurmuştur.
Evet, merak ettiğim şu: Bu insanlara hakaret edildiği zaman onlar da (12 milyon Kürt, 65.000 Ermeni, 25.000 Yahudi vs.) “aktif dava ehliyetine sahip” olacaklar mı?
Ve, bir fıkra
İçim boğuldu. Bir fıkra anlatayım da neşemizi bulalım. Ben canım sıkıldığı zaman böyle yerli-yersiz, bağlamlı-bağlamsız fıkra anlatır, rahatlarım.
Adamın birinin lâkabı Ördek Hayri imiş. Çok da sinir olurmuş. Bir gün kahvede biri pencereden bakıp “Hava kapayacak galiba” diyesi olmuş. Hayri Bey adama saldırmış. Sakinleştirip, sormuşlar. “Daha ne olacak!” demiş, “Hava kapayınca yağmur yağar. Sular birikir. Sonra göl olur. Gölde ördek yüzer. Bu bana hakaret etti”.
Oh, biraz ferahladım. Güneşli günler inşallah, efendim.
Dostları ilə paylaş: |