BöLÜm I aydin iLİ ve ekonomiSİ



Yüklə 2,24 Mb.
səhifə2/38
tarix09.02.2018
ölçüsü2,24 Mb.
#42475
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   38

3.1 Materyal

Araştırmanın hazırlanma sürecinde öncelikle Aydın İli ile ilgili bilgiler ve veriler toplanmaya çalışılmıştır. Bu süreçte, hem özel hem de devlete ait bir çok kuruluşa ait web adreslerinden gerekli veriler elde edilmiştir. Bu veriler, tablo haline getirilerek çalışmada gösterilmiştir. Bunun yanında, Aydın İli’ne ait çıkarılan yıllıklardan ve raporlardan büyük ölçüde istifade edilmiştir. Çalışmanın yatırım ve yatırım projesine değinilen ikinci kısmı için, üniversite kütüphanelerinde ki mevcut kaynaklar ve çeşitli bilimsel dergilerde çıkan konu ile makaleler araştırılmıştır. Bu eserler, çalışmada kaynak gösterilerek kullanılmıştır.


Çalışma beş bölümden oluşmaktadır. Giriş, önceki çalışmalar ve materyal metot bölümlerinden sonraki iki alt bölüm çalışmanın teorik kısmını oluşturmakta, sonraki alt bölüm de ise uygulama verilmektedir. İlk bölümde genel olarak Aydın İli tanıtılmış ve İlin ekonomik durumu verilmeye çalışılmıştır. Birinci bölümün sonunda ise Aydın İli’ndeki yatırım potansiyeli ve uygun yatırım alanları üzerinde çalışılmıştır. İkinci bölüm, iki ana alt başlıktan oluşmaktadır. İlk önce yatırım kavramı üzerinde durulmuş ve daha sonra yatırım proje kavramı, yatırım proje süreci verilmiştir. Çalışmanın üçüncü ve son bölümünde domates salçası fabrikası ve sabun fabrikası fizibilite etütleri hazırlanmıştır. Bu fizibilite etütleri, Hazine Müsteşarlığı’nın istediği formatta hazırlanmış olup, ilgili yasal mevzuat dikkate alınarak oluşturulmuştur.

3.2 Metot

Tezin kapsamına giren Aydın İli hakkındaki veriler çeşitli kurum ve kuruluşların web sayfalarından ya da görüşme suretiyle elde edilmiş ve bu veriler tümdengelim yöntemi kullanılarak çizelge haline getirilmiştir. Uygulama safhasındaki bilgiler ve veriler telefon ile görüşme, yüz yüze görüşme ve elektronik posta aracılığıyla yapılmıştır. Elde edilen bu bilgiler, proje değerlendirme yöntemleri (Kârlılık Oranı, Geri Ödeme Süresi, Net Bugünkü Değer, İç Getiri Oranı, Kârlılık Endeksi) kullanılarak yatırımlarla ilgili müspet sonuçlara ulaşılmıştır.

4.ARAŞTIRMA BULGULARI VE TARTIŞMA

4.1 AYDIN İLİ ve EKONOMİSİ



4.1.1 Tarih


Aydın yöresinin iklimi ve verimli toprakları yerleşik yaşama elverişli olduğundan yoğun bir kültür gelişimi görülmüş ve yeni kültür katları geldikçe eskileri kaybolmuştur (Yurt Ansiklopedisi, 1982: 981).


Tarih biliminin öncüsü olarak gösterilen Heredot’un “Bizim yeryüzünde bildiğimiz en güzel gökyüzünün altı ve en güzel ikliminin bulunduğu yer” olarak nitelendirdiği Aydın, tarihin eski zamanlarından beri bir çok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu uygarlıklar sırasıyla Frigya, Lidya, Pers, Roma, Bizans, Selçuklular ve Osmanlılardır (Özen, 2000: 102).
Tarih boyunca Helliupolis, Uethia, Antiocheia, Polyontheia, Armyna, Atria, Kaisareia, Caesarea, Troles, Tralleis, Güzelhisar, Aydın-Güzelhisar adları ile anılan Aydın’ın tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, bölgede yapılan kazılarda bulunan prehistorik izler şehrin insanoğlunun yerleşik düzene geçtiği dönemlerde kurulduğunu göstermektedir. Yapılan araştırmalarda Aydın yöresine ilişkin ilk tarihi verilere Hitit dönemi eserlerinde rastlanmıştır (Başlık ve Tunoğlu, 2000: 10).
Antik çağın en önemli kentleri Aphrodisias, Milet, Tralles, Alinda, Didyma, Nyssa, Priene ve Magnesa ilin sınırları içerisinde kalmaktadır. Bu kentlerde bugünkü Batı medeniyetinin temellerini atan çok sayıda düşünür yaşamıştır. Astronomi ve matematik bilgini Thales ve Anoksimandros bu bölgede yaşayan ünlü düşünürlerdendir.
Ayrıca, dünyanın en ünlü coğrafya bilgini Strabo, Nysa akademisinde eğitim görmüştür. “İnsanın en değerli hazinesi kafasının içinde taşımakta olduğudur” sözünün sahibi filozof Bias, Priene’de yaşamıştır (Yılmaz, 2000: 69).
Daha öncede belirtildiği gibi, Aydın İli’nde ilk yerleşim yazılı tarih öncesine dayanmaktadır. Aydın İli’nde yazılı tarih öncesi yerleşim birimlerinin başlıcaları; Karacasu ilçesinin Geyre Köyü, Aphrodisias antik kentinin yakınlarında kurulan Pelmeztepe höyüğü, Aydın Merkez ilçesinde bulunan Deştepe höyüğü, Kuşadası ilçesinde bulunan Phygela ören yeridir (Azazi et al, 1998: 20).
Bu yöreye yerleşen ilk insanların, nerelere, nasıl yerleştikleri ile ilgili el yapımı kaynaklar M.Ö 7000’li yıllara dayanmaktadır. Önceleri küçük yerleşim birimleri halinde kurulan bu yerler daha sonraki yıllarda birer şehir devletine dönüşmüşlerdir (www.aydin.adu.edu.tr, 22.12.2002, 13:15).
Hititler’in M.Ö 1200’lerde çöküşü ile birlikte, değişik göç kümeleri Aydın yöresine yerleşmişlerdir. Bu göç kümeleri, Yunan Yarımadası’ndaki Dor istilalarından etkilenerek Trakya’dan boğazlar yoluyla gelen, Lidyalılar, Frigler ve adalar yoluyla gelen Karyalılar’dır (Yurt Ansiklopedisi, 1982: 981).
Bu göçün sonucunda kurulan şehir devletleri M.Ö. 8. ve M.Ö. 7. yüzyıllardan itibaren Lidya Krallığı’nın egemenliği altına girmişlerdir. Bu kent devletleri özellikle deniz ticaretinde büyük aşamalar kaydetmişler, Akdeniz ve Karadeniz’de koloniler kurarak güçlü bir ticaret ağı oluşturmuşlar ve hızla zenginleşmişlerdir. Refah seviyesinin bu hızlı yükselişi sonucunda sanatta, bilimde, felsefede ve mimarlıkta çok önemli gelişmeler göstermişlerdir (Azazi et al, 1998: 21).
Lidya Krallığı’nın bu olağanüstü zenginliği Persler’in Lidyalılar üzerine saldırmasına neden olmuştur. Pers Kralı Darius Lidya üzerine yürüyerek M.Ö 546’da Lidya topraklarını ele geçirmiştir. Böylece, Batı Anadolu’nun büyük bölümü ve Aydın yöresinin Menderes’in kuzeyinde kalan bölümü Pers egemenliğine girmiştir. Perslerin Lidya Krallığı’nı ortadan kaldırması sebebiyle bölgede birlik oluşturma çabaları başlamıştır (Yurt Ansiklopedisi, 1982: 983).
M.Ö. 334’de dağılmış olan Yunan birliğini sağlayan Makedon Kral Aleksander, Truva yakınlarında Anadolu’ya yönelik bir saldırı düzenlemiş ve daha sonra Ege Bölgesi’nde hızla ilerleyerek buradaki Pers egemenliğine son vermiştir. Aleksander, egemenliği altında bölge Hellenestik Dönemi yaşamıştır. Bu dönemde Didyma-Apollon, Priene-Athena, Magnesa-Artemis tapınakları yeniden yapılmıştır (Azazi et al, 1998: 22).
Özellikle Helenistik dönemde, Tralles önemli bir askeri üs olarak kullanılmıştır (www.atob.org.tr, 22.12.2002 13:05).
M.Ö. 2. ve 1. yüzyılda bölge Roma İmparatorluğu’nun egemenliği altına girmiştir. Bölge, Roma İmparatorluğu’nun güçlü koruması altında ekonomik, ticari ve kültürel alanda büyük gelişme göstermiştir. Özellikle Efes, Milet, Tralles ve Aphrodisias kentleri kalkınmış ve günümüze kadar gelen büyük eserler yapılmıştır. Bu kalkınmanın en önemli sebebi, Romalılar’ın halka müdahalede bulunmamaları ve ticarette bazı kolaylıklar sağlamasıdır (Kuruüzüm, 1999: 25).
M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu’nun ikiye bölünmesi sonrasında, bölge Doğu Roma İmparatorluğu himayesine girmiştir. Bu dönemde, bölgede bulunan antik tapınaklar ve tiyatrolar Hıristiyanlığı resmi din olarak kabul eden Bizanslılar tarafından ya kiliseye, ya da savunma kulelerine çevrilmiştir. Ayrıca bu dönemde, Müslüman Arap akınlarından korunmak için Milet, Efes ve Priene gibi zamanın büyük kentleri ya surlarla çevrilmiş, ya da bu kentlerde büyük sığınaklar yapılmıştır. Bölgede bir başka büyük kent olan Tralles’in ise yerleşim alanı başka bir bölgeye kaydırılmıştır (www.atob.org.tr, 22.12.2002, 13:05).
Malazgirt’ten sonra Selçuklular Anadolu’ya yayılırken, İzmir’i alarak Ege adalarından bazılarına kuvvetler gönderen Çaka Bey’in yörede kısa sürede bir egemenliği olmuştur. Birinci Haçlı ordularının etkileriyle Batı Anadolu yeniden Bizans eline geçmiştir. Bu tarihten sonra Aydın ve çevresinde Bizans ve Türk mücadelesi hemen hemen ikiyüz yıl sürmüştür (Yurt Ansiklopedisi, 1982: 984).

Aydın yöresi 1280 yılında, Menteşe Bey tarafından Bizans’tan alınmıştır. Daha sonra Menteşe Bey’i Aydınoğlu Mübarizeddin Mehmet Bey’in egemenliğine geçmiştir (Başlık ve Tunoğlu, 2000: 10).


Aydınoğulları Beyliği’nde en önemli beyleri, Gazi Mehmed Bey ve Umur Beydir (Yurt Ansiklopedisi, 1982: 984).
Aydınoğulları Beyliği, Anadolu’daki diğer beyliklere göre denizcilik konusunda daha gelişmiş bir beylik konumundadır. 1328’de Aşağı İzmir alınmadan önce, beyliğin en önemli iskelesi Ayasuluğ (Efes), Mehmed Beyin’in ilk donanmasını yaparak, denizciliğe başladığı yer olmuştur. Rumlar’dan Cenevizliler’e geçen İzmir alınınca burada da büyük bir donanma oluşturulmuştur. Aydınoğulları Beyliği’nin de gelişmesinin yegane sebebi denizcilikten elde ettiği ganimetlerdir. Aydınoğulları Beyliği’nin donanması, Sakız’ı, Bozcaada’yı, Gelibolu’yu, Gümülcine’yi yağma etmiş ve vergiye bağlamıştır (Yurt Ansiklopedisi, 1982: 984).
Aydınoğulları Beyliği denizden gelen bu zenginlikle, bölgede günümüze kadar ulaşan medrese, cami, çeşme ve türbe gibi eserler bırakmışlardır. Bu eserlerin çoğunda Selçuklu etkisi görülmektedir (www.aydin.adu.edu.tr, 22.12.2002, 13:15).
Aydınoğulları Beyliği, Osmanlılarla uzun bir zaman dost ve müttefik olarak yaşamışlardır. Ancak, I. Bayezid’in Anadolu beylikleri üzerinde uyguladığı fetihçi politikalar neticesinde 1390 yılında Aydınoğulları Beyliğine son vermiştir. Ancak, Timur’un Anadolu’ya girmesi ve I. Bayezid’i büyük bir yenilgiye uğratması sonucunda, Osmanlılar’ın eline geçen bu topraklar Aydınoğulları’na geri verilmiştir. Ancak, bu durum da uzun sürmemiş, Çelebi Mehmed tekrar yöreyi Osmanlı egemenliği altına almıştır. II. Murad’ın ölümünden sonra Karamanoğlu Beyliği önderliğinde Aydınoğulları bir direniş daha gerçekleştirilmeye çalışılsa da II. Mehmed tarafından yapılan seferle direniş hareketi bastırılmıştır. Bu dönemden itibaren bölge Osmanlı’nın bir sancağı (Aydın Sancağı) olmuştur (Kuruüzüm,1999: 28).

16. yüzyılda Osmanlığı İmparatorluğu bilindiği gibi duraklama dönemine girmiş ve bunun sonucunda artan ekonomik ve sosyal sorunlar devlet otoritesinin zayıflamasına ve sonuçta çetelerin hızla çoğalmasına neden olmuştur. Özellikle 17. yüzyılın başlarında Aydın Sancağı yerel ayaklanmalara sahne olmuştur. Bu ayaklanmaların en önemlisi 1608 yılında Birgili Cennetoğlu tarafından çıkartılan ve sebebi Aydın Muhassılı Üveys Mehmed Paşa’nın yapmış olduğu yolsuzluklara karşı yapılan ayaklanmadır. Bu ayaklanmaya yaklaşık halktan 50,000 kişi katılmıştır. Ayaklanma Kuyucu Murad Paşa tarafından bastırılmıştır. Bu olumsuzluklara rağmen bu dönemde Güzelhisar olarak anılan kent, ekonomik ve kültürel bakımdan büyük gelişme göstermiş, nüfus sayısı da artmıştır (Azazi et al, 1998: 34).


Bu otorite zayıflığı 18. ve 19 yüzyılda iyice belirgin bir hâl almıştır. Bu zayıflığın yanında etnik ayrımcılığında artması Osmanlı İmparatorluğu’nu hem ekonomik hem de siyasi bakımdan iyice zayıflatmıştır. Bunun sonucunda, vilayetlere merkezden vali atanması yerine o yöredeki yerel beylere bu görev verilmiş ve bunun sonucunda sancaklarda feodal yapılar oluşmuştur. Aydın Sancağında da üç dört aileye âyanlık görevi verilmiştir. Bu feodal yapı, sancakta daha da bir karmaşaya yol açmış ve çeteler büyük oranda artmıştır. Bu çetelerin başlarına “Efe”, yardımcılarına da “Zeybek”, ya da “Kızan” denilmektedir (Kuruüzüm,1999:29).
20. yüzyılın başlarında Osmanlı İmparatorluğu, I. Dünya Savaşı’ndan yenik ayrılmış ve Mondros Mütarekesi’ni imzalamıştır. Bu mütarekeden sonra Şubat 1919’da toplanan İtilâf devletleri aralarında Aydın Vilayeti’nin de bulunduğu üç ili Yunanistan’a vermeyi kararlaştırmışlardır. Bu görüşmelerin sonucunda, Yunan kuvvetleri 27 Mayıs 1919’da Aydın’ı işgal etmişlerdir (Azazi et al, 1998: 44).
Bölgedeki efelerin ve düzenli ordunun birlikte gerçekleştirdiği Malgaç Baskını, Erbeyli Baskını, Tellidede Savaşı, Köprübaşı Savaşı ve Aydın Merkez Savaşı sonucunda Yunan İşgali son bulmuştur. Aydın Vilayeti de 7 Eylül 1922’de düşman işgalinden kurtarılmıştır ( Gürpınar, 1973: 9-13).

Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Aydın 1923 yılında il olmuştur (Göktayoğlu, 2000: 36).

Aydın İli genç Cumhuriyetin kurulmasından sonra ülkenin gelişmesinde önemli adımların atıldığı bir kent olmuştur. Bölgede kurulu demiryolunun etkisiyle de özellikle pamuklu dokuma, iplik ve tekstil sektörlerinde devlet tarafından bir çok kuruluş faaliyete geçirilmiştir. Bunlardan en önemlisi, açılışını M. Kemal ATATÜRK’ün gerçekleştirdiği Sümerbank Nazilli Basma Fabrikalarıdır (9 Ekim 1937).
Tarihte Aydın yöresinin oynamış olduğu rol göz önünde bulundurulursa gerek stratejik konumu, gerek doğal kaynakları, gerekse insan zenginliği açısından öncü rolünün 21.yüzyılda da devam etmesi muhakkaktır (Aksu, 2000: 37).


Yüklə 2,24 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8   9   ...   38




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin