ÇELİk ahmet çELİK


HD.29.11.2007, E.2007/13191 - K.2007/15103



Yüklə 2,88 Mb.
səhifə19/44
tarix25.11.2017
ölçüsü2,88 Mb.
#32856
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   44

4.HD.29.11.2007, E.2007/13191 - K.2007/15103


(10) Ana ve babanın çocukları kaç tane olursa olsun, maddi durumları ne derecede bulunursa bulunsun, hatta gelecekleri, sosyal güvenlik kurumlarınca güvence altına alınmış olsa bile, bir gün zarurete düşüp düşmeyecekleri, çocuklarına muhtaç olmayacakları önceden kestirilemez.

Ölüm meydana gelmese idi, yakın veya uzak bir süre içinde ölenin yardımından faydalanması kuvvetle muhtemel bulunan kimselerin de maddi tazminat isteyebileceğini kabul etmek gerekir.

Desteğin, sahip bulunduğu veya sahip olacağı mali imkanlarıyla, destekten yoksun kalana sağlığında temin ettiği veya edeceği; farazi desteğin ise gelecekte sağlayabileceği yardımlar göz önünde bulundurulmalıdır. Zararı oluşturan bu yardımların tespitinde, belli zamanlarda verilen veya ilerde verilmesi muhakkak olan mutat hediyeleri ve "hizmet" şeklinde yapılan yardımları da dikkate almak lazımdır. Desteğin yardımının yalnız parasal nitelikte bulunmasında zorunluk yoktur. Çünkü, ölenin hizmet edebilme güç ve kabiliyeti de para ile ifadesi mümkün olan bir mali imkan teşkil eder.

Ana ve babanın çocukları kaç tane olursa olsun, maddi durumları ne derecede bulunursa bulunsun, hatta gelecekleri, müesseselerce (sosyal güvenlik kurumlarınca) garanti altına alınmış olsa bile, bir gün zarurete düşüp düşmeyecekleri, çocuklarına muhtaç olmayacakları önceden kestirilemez. Fakat onların ileride çocuklarının maddi desteğine muhtaç olabileceklerinin kabulü, hayatın olağan akışına uygun düşer.

HGK.17.10.1973, E.1973/ 899-K.1973/798

Babanın yaşlılığında sanatını icra edememesi halinde ve ev kadını olan annenin de kocasının ölümünden sonra zarurete düşebilecekleri ihtimali, çocukların ana ve babalarına yardım hususundaki Türk örf ve gelenekleri de dikkate alınmadan istemin bütünüyle reddine karar verilmiş olmasında isabet bulunmamaktadır.


4.HD.20.03.1986, E.1986/1585 - K.1986/2553

EVLENMEMİŞ KIZ EVLÂTLARIN

DESTEK TAZMİNATINA ESAS YAŞI


Desteğin kızı için evlenme tarihine kadar destek tazminatı hesaplanmalıdır.

Davacı, trafik kazasında ölen desteğin kızı olup babasının ölümü nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemiştir. Nüfus kaydına göre davacı (24) yaşında iken evlenmiştir. Şu durumda kız evlât için için evlenme tarihine kadar destek tazminatı hesaplanıp hüküm altına alınmalıdır.

4.HD.17.11.2005, E.2004/15605 K.2005/12367

Hak sahibi kız çocuklarının destekten yararlanma sürelerinin evlenmelerinin üstün olasılık içinde bulunduğu yaşa göre belirlenmesi gerekmekte olup, gerçeğin varsayımlara üstünlüğü ilkesi kapsamında somut olayda kız çocuğunun halen evlenmediğinin saptanması durumunda; destekten yararlanma süresinin (22) yaşın tamamlanmasından daha uzun süreyi kapsayacak yaşa göre belirlenmemesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

10.HD.03.03.2003, E.2003/615 K.2003/1366

Kız çocuğunun bakım ihtiyacının sona erdiği tarih, evlenmesinin baskın olasılık içerisinde bulunduğu yaştır. Bu yaş köylerde daha düşük ise de, kentlerde 25 yaşa ulaştığı üstün olasılıktır.

Günümüzde geçerli değer ölçülerinin bir sonucu olarak kız çocuğunun bakım ihtiyacının sona erdiği tarih genel kural olarak, evlenmesinin baskın olasılık içerisinde bulunduğu yaştır. Bu yaş köylerde daha düşük ise de, kentlerde 25 yaşı bulduğunun üstün olasılık olarak kabulü mümkündür.

4.HD.15.05.2007, E.2006/7305 K.2007/6462


Şehirde ikamet eden hak sahibi kız çocuğun destekten yararlanma süresinin belirlenmesinde, evlenmesinin üstün olasılık dahilinde bulunduğu yaş, tarafların aksinin kabulü gerektirecek delil getirememeleri durumunda (22) yaş olarak kabul edilmelidir.

10.HD. 24.04.2003, E.2003/3075 K.2003/3753


Destek zararı hesabında kız çocuklarının bakım ihtiyaçlarının, evlenme çağlarının geldiği kabul olunan bir yaşla sınırlı tutulması gereği varsayımsal olarak kabul olunmaktadır. Ne var ki bu kural, gerçeğin olasılıklara üstünlüğü ilkesini bertaraf edemez.

Hak sahibi kızın rapor tarihinde henüz evlenmediği anlaşılmaktadır. Belirtilen nedenlerle ve öncelikle bu hak sahibinin medeni durumu Nüfus Müdürlüğünden saptanarak, evlenmediğinin anlaşılması halinde, zarar hesabının, rapordan sonra olmak üzere, ileriki bir tarihte evleneceği kabul olunarak yapılmalıdır.

10.HD.02.06.2003, E.2003/3883 K.2003/4586

BEDENSEL ZARARLAR KONUSUNDA

YARGITAY KARARLARI

BEDENSEL ZARARLARDA GÜÇ KAYBI TAZMİNATI

YARGITAY KARARLARI

BEDEN GÜCÜ EKSİLEN KİŞİNİN KAZANÇLARINDA BİR AZALMA OLMASA BİLE

“GÜÇ KAYBI TAZMİNATI” İSTEYEBİLECEĞİNE İLİŞKİN KARARLAR

(1) Bugün uygulamada, kişinin kalıcı sakatlıkları nedeniyle oluşan beden gücü kaybı nedeniyle, gelirinde ve dolayısıyla mal varlığında bir eksilme meydana gelmemiş olsa dahi, tazminatın gerekeceği kabul edilmekte ve bu, “güç (efor) kaybı tazminatı” diye adlandırılmaktadır.

Burada, beden gücü kaybına uğrayan kişinin aynı işi zarardan önceki durumuna ve diğer kişilere göre daha fazla bir güç (efor) sarfıyla yaptığı gerçeğinden hareket edilerek bir anlamda zararı, bu fazladan sarf edilen gücün oluşturduğu kabul edilmektedir.

Davacı, yaralanmasına neden olan trafik olayı sonunda çalışma gücünü %35 oranında kalıcı olarak kaybettiğini ileri sürerek maddi tazminat isteğinde de bulunmuştur. Mahkeme, davacının beden gücünde azalmaya rağmen, çalışma karşılığında gelirinde bir azalma olmadığını tartışarak bu yoldaki isteğin reddine karar vermiştir.

Yaralanmalar nedeniyle kişilerin beden bütünlüğünde kalıcı olarak gerçekleşen sakatlıkların beden gücü kaybına neden olduğu ve bunun sonucu kişinin mal varlığında eylemli olarak eksilme meydana gelmiş ise, bunun tazmin ettirileceği tartışmasızdır. Sorun, olayımızda olduğu gibi beden gücü kaybına rağmen kişinin gelirinde (mal varlığında) bir eksilme olmamış ise ortaya çıkmaktadır. Bugün uygulamada, kişinin kalıcı sakatlıkları nedeniyle oluşan beden gücü kaybı nedeniyle, gelirinde ve dolayısıyla mal varlığında bir eksilme meydana gelmemiş olsa dahi, tazminatın gerekeceği kabul edilmekte ve bu, güç (efor) kaybı tazminatı diye adlandırılmaktadır. Bu kabul, ilk bakışta sorumluluk hukukunun, zarar kavramına ters düştüğü ileri sürülebilir. Ancak, burada beden gücü kaybına uğrayan kişinin aynı işi zarardan önceki durumuna ve diğer kişilere göre daha fazla bir güç ( efor ) sarfıyla yaptığı gerçeğinden hareket edilerek bir anlamda zararı, bu fazladan sarf edilen gücün oluşturduğu kabul edilmektedir.

Bu kabul tarzının ortaya çıkardığı sonuç, tazminat hukuku kavram ve kurallarına uygundur. Bilindiği gibi, hukuka aykırı olarak gerçekleşen zararın, zarar görenin kendi imkanlarıyla giderilmesi, sorumluluğu ortadan kaldırmaz. Kişinin oluşan beden gücü kaybı sonucu meydana gelmesi kaçınılmaz zararı ( gelir azalması ), bizzat kendisinin "daha fazla bir güç" harcayarak gidermesi sorumluluktan kurtarma aracı olarak kullanılmamalıdır. Aksi görüş, zarar gören yerine, hukuka aykırı eylemle zarar veren kişinin korunmasını ortaya çıkarır ki, bu da hak ve adalet ölçülerine ters düşer.

O halde, mahkemenin sorumluluk hukukunda kökleşmiş uygulamayı gözönüne almaksızın ve zarar kavramının belirlenmesinde hataya düşerek vardığı sonuç usul ve yasaya aykırı olup, hüküm bu nedenle bozulmalıdır.


Yüklə 2,88 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   15   16   17   18   19   20   21   22   ...   44




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin