KUVVETLER ARASI İLİŞKİLERİN KURULUŞU: MESLEKİ DÜZENLEMELER
1926 yılının ilk yarısında, yargı ve idare alanında mesleki düzenlemeler tamamlanmıştır. Yargı erkinin uygulayıcıları, hakim ve avukatlar ile idarenin uygulayıcıları memurların mesleğe giriş, mesleki formasyon ve nitelikleri ayrı kanunlarla belirlenmektedir.
Mesleki düzenlemelerde, erkler arasındaki ilişkiler ve parlamenter sistemin ilkeleri tartışmayı yönlendirmektedir. Tartışmalarda, yasama – yürütme ve yargı arasındaki ilişkilerin alınarak yürütüldüğü görülmektedir. ???
Yargı Yürütmeden Bağımsızlığını Kazanabilecek mi?
3 Mart 1926’da kabul edilen “Hâkimler Kanunu”, Kanun Gerekçesi’nde belirtildiğine göre Fransa Adliye teşkilatı örnek alınarak hazırlanmıştır (Kanun Gerekçesi). Amaç, Cumhuriyetin bağımsız yargı teşkilatının kurulabilmesi için hakimlerin gelecekle ilgili teminatlarının sağlanması, hakimlerin eğitimleri açısından nitelikli olması ve tayin ve atamalarının kanun çerçevesinde yapılmasının sağlanmasıdır.
Kanun’da en tartışmalı madde, 8. maddedir. 8. madde, hakimlerin seçimini ve tayini, terfii ve işten el çektirmesine karar verme yetkisine sahip olacak Encümen’in yapısı ve oluşumunu düzenlemektedir. Bu çerçevede, yürütme ile yargı arasındaki ilişki ve yargı bağımsızlığı sorgulanmaktadır.
Madde şu şekilde düzenlenmiştir:
İNTİHAB ENCÜMENİ
Madde 8: Hâkimlerin intihab ve terfi ve tahvilleri ve ihtiyaç halinde işten el çektirmeleri ve haklarında takdir veya inzibat muamelelerinin Tayini İntihap Encümeni karariyle yapılır. İntihap Encümeni Temyiz Mahkemesi reislerinden birini riyasetinde olmak üzere Vekâlet müsteşarlariyle üç Temyiz Azasından ve Zat İşleri Müdürüyle Ceza ve Hukuk İşleri Müdüründen ve Teftiş Heyeti Reisinden teşekkül eder. Encümen Reisi ile Temyiz Heyetine mensup azalar her altı ayda bir Temyiz Mahkemesi Umumî Heyetince intihap olunurlar. Adliye Vekili Encümenin tabiî reisidir. Temyiz Reisinin mazereti halinde müsteşar vekâlet eder. Reyler müsavi olursa reisin bulunduğu taraf tercih olunur ve Heyetten altı zat bulunmadıkça İntihap Encümeni toplanamaz. Verilen kararlardan intihaba ait olanları Adliye Vekili tarafından tasvip olununca tasdiki âliye arz olunur.
İntihap kararları esbabı mucibe beyaniyle vekil tarafından reddolunabilir. İntihap Encümeninin inzibat muamelesine müteallik kararları vekâlet tarafından alâkadarlara tebliğ olunur. İtiraz müddeti tepliğ tarihinden itibaren on beş gündür. İtiraz arzuhali alâkadarın bulunduğu mahal mahkemesine tevdi ve usulü üzere kaydolunarak Temyiz Mahkemesi Başreisliğine gönderilir. İtiraznameler Temyiz Mahkemesi reisleriyle Başmüddeiumumiden ve Temyiz dairelerinin her birinden alınacak birer azadan mürekkep heyet tarafından tetkik edilir. Bu heyetin vereceği kararlar katidir. Bu kararlar Heyeti Mahsusuca tasdiki veyahut itiraz müddetinin geçmesiyle katileşir. Bu takdirde muktezası vekâletçe yapılır. Şu kadar ki, hâkimlikten iskat cezası ağır hapis veya o derece bir ceza veya nâmus ve haysiyete dokunur bir cürümden dolayı hapis cezasiyle mahkûmiyetten ileri gelmiş ise derhal icra olunur.
Konya mebusu Mustafa Fevzi Bey, gerekçe ile düzenlemenin çeliştiğine dikkat çeker: “…Adliyenin hükkâmın istiklâlinin, tesiratı hariciyeden müteessir olmamasını bikayeten bu kanun teklif ediliyor.
Fakat maalesef sekizinci madde bu kanunun bütün ruhunu imha etmiştir. Burada İntihap Encümeni, Adliye Vekilinin intihap ettiği Hukuk ve Ceza müdürleri ile, müsteşar ve müfettişlerden ve bir de yine Adliye Vekâletinin tavassudiyle intihap edilecek Mahkemei Temyiz azasından mürekkeptir.
Rica ederim beyefendiler! Adliye Vekili tarafından bizzat intihap olunan bir memurun, Adliye Vekili bir karara itiraz ettiği vakit, ona mukavemet etmesi imkânı var mıdır? Yoktur. Mukavemet ettiği gün memuriyetinden münazildir” (22.2.1926, Cilt: 22, 59. İnikat, s. 276).
Hükümete karşı çıkan muhalefet, Adliye Vekili tarafından kabul edilmeyen kararlarda Encümen’in kararda ısrar edebilme yetkisine sahip olmasını ya da Adliye Vekili’nin onay makamı olarak kurgulanmamasını talep etmektedir.
Adliye Vekili Mahmut Esat Bey ise hükümetin yargının işleyişinden sorumlu olması gerektiğini ve bu doğrultuda yetkinin doğrudan vekalete verilmesi gerektiğini savunur: “Binaenaleyh Adliye Vekiline kanunla muayyen salâhiyatı veriniz ve ondan sonra kendisini mesul ediniz… Adliye Vekilinin tasdik hakkını kaldırmak Adliye Vekilinin mesuliyetini de kaldırmaktır.
Çünkü mesuliyetler salâhiyetlere göredir. Salâhiyeti olmayan bir vekilin mesuliyeti de yoktur.” (22.2.1926, Cilt: 22, 59. İnikat, s. 279).
Madde teklif edildiği şekliyle kabul edilmiştir.
***
Terfi sisteminde ise bazı şartları tamamlayanların doğrudan terfi edilmeleri esası kabul edilmiştir. Bunun için hakimlik sınıfları birinci ve ikinci maddelerde tespit edilmiştir. Kıdem ve eğitim, vs göre terfii yapılmaktadır.
Madde 9: Hâkimlerin bir dereceden diğerine terfii o derecede en aşağı üç sene hizmet etmiş olmasına ve bundan sonraki maddede sayılan şartların tahakkuk eylemesine mütevakkıftır.
***
22. madde ile hakimlerin siyasi cemiyetlere girmesi yasaklanmıştır: “… …ve siyasi cemiyetlere girmek tevhibi müstelzimdir.”
Avukatlık
3 Nisan 1340 tarihli Avukatlık Kanunu kazanılmış hakları ihlal ettiği ve düzenlenmesi gereken noktaları ele almadığı gerekçeleri ile bir çok şikayete konu olmuştur. Bu doğrultuda, hazırlanan 708 sayılı “Muhamat Kanunun Bazı Mevadını Muaddil Kanun” ile avukatlık stajı, dava vekilliği ve avukatlık ruhsatnamesi gibi başlıklar düzenleme ile tekrar ele alınmıştır.
3 Nisan 1340 tarihli kanun ile düzenlenmeyen noktalardan biri hukuk mektebi mezun olmayanların avukatlık yapıp yapamayacağıdır. Yapılan değişiklik ile 5 yıl ruhsatsız çalışan vekillere avukatlık yapma hakkı verilmektedir. Ayrıca, Mülkiye Mektebi mezunlarına da sınav hakkı verilmektedir. Mülkiye mektebi ile hukuk mektebi arasında farklı olan derslerden sınavlara girerek, mülkiye mezunlarının da avukatlık yapabilmesi mümkün olacaktır. Bunun hakkında birçok tartışma yaşanmıştır.
Adliye Encümeni namına konuşan Ahmet Saki Bey (Antalya), idarecilik ile avukatlığın iki farklı meslek olduğunu ve Mektebi Mülkiye ile Hukuk Mektebinin iki farklı uzmanlık alanına uzman yetiştirdiğini savunmaktadır: “Mektebi mülkiye malûmu âlileri olduğu üzere münhasır bir meslek temini için ve o mesleğe lâzım gelen rüsuh ve malûmatı vermek için teşekkül etmiş bir mekteptir. O mektepten mezun olan zevat doğrudan doğruya umuru dahiliyede istihdaf ediliyor… (ZC C.21 İ.37 s. 16). ..Ortada bir ihtisas ve mesleki mülkiye mektebi vardır, diğer tarafta yine bir ihtisas ve mesleki hukuk fakültesi vardır” (ZC C.21 İ.37 s. 17).
Tekirdağ mebusu Faik Bey ise Mektebi Mülkiye ile Hukuk Mektebi dersleri arasında hiçbir fark bulunmadığını iddia eder: “Esasen ikisi de hukuk tahsil ederler, başka bir şey değil. Yalnız mektebi mülkiye hukuku ammeye daha fazla itina eder, onu daha fazla okur. Mektebi hukukda ise hukuku hususiyeye daha fazla itina olunur. Onu daha fazla okur. Farkları budur. Fakat asılları birdir.” (ZC C.21 İ.37 s. 17)
BAK: Nuray Ertürk Keskin: Mektebi mülkiye dersleri notu
Kanunda Faik Beyin dediği olur ve mektebi mülkiye mezunları da sınava girerek avukat olabileceklerdir.
Dostları ilə paylaş: |