"1. DURUM;
a. İrticai gruplar tarafından TSK basta olmak üzere devletin resmi kurumlarını yıpratmak üzere yoğun faaliyetler yürütülmekte, Ergenekon adı altında TSK'ya büyük emekleri geçmiş emekli ve muvazzaf askeri personele yersiz ithamlarda bulunularak lekelenmeye çalışılmaktadır.
b. Düşman Unsurlar:
(1) Atatürk ilke ve inkılâplarını ortadan kaldırarak, laik, demokratik, sosyal hukuk
devletini yıkmak ve yerine dini esaslara dayalı bir rejim kurma hedefleri engelleyecek tek kurum olarak TSK' yi görmekte,
(2) Elde ettikleri TSK' yi yıpratıcı bilgi ve belgeleri kendilerine müzahir medya organları
kanalıyla yayınlamakta,
(3) Halkın yoğun ilgi gösterdiği birlik ve beraberlik mitinglerini Ergenekon tarafından
maksatlı olarak planlanmış gibi göstermekte,
(4) TSK' nın Ergenekon çatısı altında, başta PKK terör örgütü olmak üzere çeşitli terör
örgütleriyle işbirliği yaptığını iddia etmekte,
(5) Üst düzey komutanlar hakkında Yahudi, Ermeni, Sabetaycı vb. oldukları şeklinde
asılsız haberler yapılmakta,
(6) Kamuoyunu meşgul etmek ve bilgi kirliliği yaratmak üzere TSK personeline ait
olduklarını iddia ettikleri ses ve görüntü kayıtlarını yayınlamaktadırlar.
c. Dost Unsurlar:
(1) Basın ve yayın organları kanalıyla irticai grupların iç yüzünü gösteren propaganda
çalışmaları planlı bir şekilde yürütmekte,
(2) TSK personeli ve ailelerine yönelik bilgilendirme faaliyetleri icra edilmekte,
(3) TSK içerisine sızdırıldığı değerlendirilen personele ve aileleri ile bunların irtibatta
olabilecekleri kişiler takip ve kontrol altına alınmakta,
(4) Bilgisayar ve doküman güvenliği konusundaki tedbirler artırılmaktadır.
2. VAZİFE:
irticai oluşumların içyüzünü göstererek, bu konudaki tereddütlere son vermek ve söz konusu örgütlere olan kamuoyu desteğini ortadan kaldırmak, Ergenekon kapsamında yapılan yıpratıcı kampanyaların etkisini azaltmak, TSK' ya yönelik olarak yapılan olumsuz propagandalara son vermektir.
3. İCRA;
a.Harekat Tasarısı:
(l )Genel Bilgiler:
Laik ve demokratik düzeni yıkarak, şeriata dayalı bir İslam devleti kurma hayalinde bulunan AKP hükümeti ve ona destek veren çeşitli gruplar ile Fethullah Gülen grubu basta olmak üzere radikal dini oluşumlar hakkındaki gerçekleri gün yüzüne çıkarmak, kamuoyu desteğini kırmak ve faaliyetlerine son vermek üzere bilgi destek faaliyetleri icra edilecektir.
(2) Faaliyetler birbiriyle senkronize şekilde üç bölümde icra edilecektir.
(a) Planlama ve Genel Faaliyetler:
(1) İcra edilen propagandalarda dine karşı olunmadığı teması işlenecektir
(2) Eylemler, Ergenekon davasının gündemi değiştiriliyor havası oluşmadan planlanacak,
dinci medyanın bu konuyu iplemesine imkan tanınmayacaktır.
(3) "Fethullah Gülen (FG)'çiler gemi azıya aldılar, doğrudan TSK'ya saldırıyorlar."
Teması islenecek, bu kapsamda muhafazakar vatandaşların bile - "Pes doğrusu biz de Elhamdülillah Müslüman'ız ama FG'ciler resmen TSK'ya saldırmak için provokasyon yapıyorlar." Dedirtecek çalışmalar yapılacaktır.
(4) Sakıncalı/Şüpheli kategorisindeki irticacı subay ve astsubayların irticai propaganda
yaptıkların dair ihbar çalınmaları yapılacak, müteakiben bu kişilerin ahlaki yönden olumsuzluklarıyla ilgili haberler yaptırılacaktır.
(5) İrticacı TSK personeline yapılan operasyon kapsamında tespit edilememiş diğer irticai TSK personeline yönelik korkutucu propaganda geliştirilerek, bu kimilerin hata yaparak tespit edilmeleri veya kendiliğinden çözülmeleri sağlanacaktır.
(6) Askeri suç kapsamında yapılacak ışık evleri baskınlarında, silahlı terör örgütü
oluşturmak doğrultusunda; silah, mühimmat, plan vb. materyal bulunması sağlanarak, FG Grubu "Silahlı Terör Örgütü" Fethullahçı Silahlı Terör Örgütü (FSTÖ) kapsamına aldırılacak ve sorutturmaları askeri yargı kapsamında yürüttürülecektir.
(7) Ilımlı İslam konusu özellikle vurgulanacak, FG'cilerin ABD güdümünde hareket
ettikleri ve İslam'ın orijinalini bozmak istedikleri hususu yoğun olarak dile getirilecektir.
(b) Medya Faaliyetleri:
(1) İskender Evrensoğlu, Ömer Öngüt gibi hazırda beklettiğimiz elemanlara medyatik
eylemler ve söylemler yaptırılacak ve bu kişiler FG'ciler başta olmak üzere diğer irticai gruplarla özdeşleştirilerek, kamuoyunun tüm bu gruplar arasında benzerlik kurması sağlanacaktır.
(2) Yakalanan veya çözülen TSK personelinin bizim belirlediğimiz temalar doğrultusunda
beyanlarda bulunmaları ve bu açıklamaların basında geniş yer bulması sağlanacaktır.
(3) Ergenekon kapsamında tutuklanan TSK personelinin masum olduğu, irticayla etkin
şekilde mücadele ettikleri için üzerlerine iftira atıldığı şeklinde haberler yaptırılacaktır.
(4) Nurettin Veren gibi isimlerin TV programlarında FG grubu hakkında bizim
istediğimiz temalar doğrultusunda açıklamalar yapmaları sağlanacaktır.
(5) Kurdoğlu cemaati ve benzeri diğer cemaatlere mensup TSK personelinin TSK ile
ilişkileri kesilirken FG grubuna mensup oldukları için atıldıkları şeklinde haberler yaptırılarak, kamuoyunda FG grubunun büyük yara aldığının düşünülmesi sağlanacaktır.
(6) PKK terör örgütünün Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri ile Irak'ın Kuzeyinde
bulunan FG'cilere ait okul, dershane ve yurtlara eylem yapmıyor olmasının iki örgüt arasında bağ olduğu ve anlaştıklarının açık bir göstergesi olduğu yönünde haberler yaptırılacaktır.
(7) Vatandaşlar tarafından yoğun olarak izlenen ve gündemdeki olaylar hakkında
kamuoyu yanlış yönlendiren, "Kurtlar Vadisi", "Kollama" ve "Tek Türkiye" benzeri diziler
hakkında olumsuz haberler yaptırılarak söz konusu dizilerin güvenilirliğini yitirmesi sağlanacaktır.
(8) Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okul öğrencilerine ait ibadet görüntü ve haberlerinin
medyada yoğun olarak yer alması sağlanarak Milli Eğitim., Bakanı kamuoyu nezdinde yıpratılacaktır.
(9) AKP mensuplarının ülkemizde ekonomik krizin etkisinin ciddi olarak hissedildiği bir
dönemde, lüks yaşamlarından taviz vermedikleri yönünde haberler yaptırılarak, bu durumun hem "İslam anlayışıyla çeliştiği", hem de uygulamaya çalıştıkları "Halka adamı " yaklaşımlarının gerçeği yansıtmadığı konusunda kamuoyu bilgilendirilecektir.
(10) Ermenistan ve Yunanistan ile ilgili kamuoyunda tepki uyandıracak haberler sürekli
gündemde tutularak milliyetçi partilerin tabanının genişletilmesi sağlanacaktır.
(c) Kara Propaganda Faaliyetleri:
(1) Son dönemde geniş yankı bulan ses kayıtları konusunda bilgi kirliliği yaratmak üzere
10 irticacılar tarafından yayınlanmış gibi gösterilecek, ama dinleyenlerin bizi haklı bulacağı tarzda ses kayıtlan düzenlenecektir.
(2) Çeşitli bilgi ve belgeler ile ilgili ortaya yem atılarak yakalanan personel hangi gruba
ait olursa olsun FG'ci oldukları şeklinde ifade vermeleri sağlanacak ve bahse konu personelin adı basında duyulduktan sonra ahlaki açıdan olumsuzluklarıyla ilgili haberler yaptırılacaktır.
(3) Yukarıda açıklanan şekildeki personelin, sıradan dahi olsa arkadaş çevresindeki en
olumsuz kişi onların en yakın arkadaşı gibi gösterilerek, FG'çilerin iç yüzüymüş gibi düşünülmesi sağlanacaktır.
(4) İhbara dayalı ev baskınları yaptırılarak, buralarda silah ve mühimmatın yanı sıra
FG'ciler ile irtibat kurulması istenen oluşumlara(Yahudilik, CIA, Mossad, Moon Tarikatı,
Humeyni, vb...) ait objelerin aynı ortamda bulunması sağlanacaktır.
(5) Ev baskınları kapsamında Alevi düşmanlığını körükleyici bilgi ve belgelerin bu
evlerde bulunması sağlanacaktır.
(6) İzleyici veya dinleyici kitlesi fazla olan radyo televizyon programlarına farklı bir
kimlikle, canlı yayın esnasında, telefonla bağlanılarak; FG'ci maskesi altında konuşmalar yapılarak tahrik olmuş bir FG'ci gibi, "Evet, kardeşim, bizimle uğraşan herkes Ergenekoncudur, onlarla uğraşmak bizim boynumuzun borcudur. Bizimle uğraşmaya kimsenin gücü yetmez" Şeklinde açıklamalar yapması sağlanacaktır.
(7) AKP mensubu kilit haberleşmeciler tarafından kamuoyuna çelişkili açıklamalar
yaptırılarak, içerisinde ciddi anlamda anlaşmazlık ve bölünmeler yaşanıyormuş şeklinde algılanması sağlanacaktır" şeklinde ifadeler bulunduğu görülmektedir.
İRTİCA YLA MÜCADELE EYLEM PLANININ ERZİNCAN İLİNDE UYGULANMAK İSTENMESİNİN NEDENLERİ
1-) Erzincan'da hem alevi ve hem de sünni vatandaşlarımızın yoğun olarak bulunması, diğer taraftan hem Kürt ve hem de Türk kökenli vatandaşlarımızın oturması nedeniyle kötü niyetli kişilerce bu durumun suistimal edilmesinin kolay olduğunun düşünülmesi
2-) Şüpheliler Saldıray BERK'in S.Ordu Komutanı olarak elindeki tüm yetkileri mensubu bulunduğu terör örgütünün illegal amaçları doğrultusunda kullanmaktan çekinmemesi, bilakis bu konuda diğer şüphelilerin mevki olarak üzerinde bulunması durumunu da kullanarak onlar üzerinde etkinlik sağlaması,
3-) Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı ilhan CİHANER mensubu bulunduğu örgütün illegal amaçlan doğrultusunda yaptığı faaliyetlerde yol gösterme ve hukuki koruma sağlayacak konumda bulunması, Erzincan'ın farklı etnik kimlikleri barındıran yapısından yararlanılarak huzursuzluklar çıkartılması ve dolayısıyla buradan başlatılacak olayların tüm ülke çapına yayılmasının mümkün görünmesi,
4-) Erzincan'da gerek önceki İl Jandarma Komutanı Recep GENÇOGLU ve gerekse halen görevde bulunan İl Jandarma Komutanı Ali TAPAN'ın elinde bulundurduğu kolluk gücünü örgütün amaçlan doğrultusunda kullanmaktan çekinmemeleri, örneğin jandarma tarafından Erzincan'da yapılan İsmailağa ve Gülen grubuna yönelik soruşturmalar öncesi bu gruplarla ilgili mahkemeden önleme dinlemesi talep edilirken, bu grup mensubu olduğu iddia olunan kişiler hakkında suç olarak silahlı terör örgütleri arasında olduğu bu şüphelilerce bilinen "H1ZBULLAH" ve "IBDA/C" terör örgütlerinin isimlerinin belirtilmesi, böylece bu silahlı terör örgütlerinin isimlerinin kullanılması halinde telefon dinleme kararlarının...rahatlıkla alınabileceğini sahip oldukları mesleki birikim sayesinde gayet iyi bilen şüphelilerin yetkilerini örgütün amacı doğrultusunda bu şekilde kullanmaları,
5-) Tutuklu MİT Müdürü Şinasi DEMİR basta olmak üzere, diğer tutuklu MİT mensuplarının devletin ve yasaların kendilerine verdiği ülke çapında ve özellikle yabancı ülkelere yönelik istihbarat toplama ve değerlendirme yetkilerini kötüye kullanmaktan çekinmeyerek bu anlamda kullanmakta oldukları bir haber elemanına illegal olarak, kişi/cemaat hakkında bilgi-belge getirmesi talimatı verdikleri, bu elemanla ilk ilişkiye girerken elemanın PKK konusunda yardımcı olmak istemesine rağmen sonraki süreçte haber elemanını cemaat ve tarikatlar konusuna sevk ettikleri, bu konularda elemandan illegal olarak birçok bilgi ve belgeyi temin ettikleri, bu bilgi-belge nedeniyle bir yüzbaşının ordudan atılmasını sağladıkları tespit edilmiştir.
Tüm bu açıklamalar sonucunda, Dursun Çiçek tarafından imzalandığı anlaşılan "irticayla mücadele eylem planı" isimli belgenin, Ergenekon silahlı terör örgütüne bağlı olarak meydana getirilen, içinde ordu komutanı, il Cumhuriyet Başsavcısı, il jandarma komutanı, jandarma istihbarat görevlileri, Mit il müdürü ve Mit çalışanları ile gerekli lojistik desteği sağlayabilecek sivil kişilerin yer aldığı oluşum tarafından Erzincan'da faaliyete geçirilebilmesinin mümkün olabileceği ve şüphelilerin meydana getirdikleri bu oluşumun bu zemini kullanmayı amaçladıkları görülmektedir.
YETKİ VE GÖREVE İLİŞKİN DEĞERLENDİRME:
Bu bölümde Cumhuriyet Başsavcısı olan şüpheli İlhan Cihaner ile muvazzaf asker olan şüphelilere ilişkin soruşturma ve kovuşturmanın yöntemi ile ilgili değerlendirme yapılacaktır.
1- Şüpheli ilhan Cihaner Hakkında Soruşturma ve Kovuşturmaya Yetkili Makama ilişkin Olarak;
Şüpheli İlhan Cihaner Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı olarak görev yapmakta olup suç tarihi itibarıyla birinci sınıfa ayrılmıştır.
Yürürlükte bulunan mevzuat hükümlerine göre hakim ve C.savcılarının isledikleri iddia edilen suçlara ilişkin soruşturma yöntemleri aşağıda gösterildiği gibidir.
1-) 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 82-92. maddelerinde düzenlenen görev suçları:
Bu maddelere göre görev suçu isleyen hakim ve C.savcıları hakkındaki soruşturma ancak Adalet bakanının izniyle yapılmaktadır. Adalet müfettişi veya hakkında soruşturulan kimiden daha kıdemli hakim veya savcı eliyle yapılan -soruşturma sonucunda kovuşturma yapılması gerekli görülürse yine Adalet Bakanının izniyle, hakkında soruşturma yürütülen hakim veya C. savcısının görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesi tarafından son soruşturmanın açılması veya açılmaması kararı verilecektir. En yakın yer ağır ceza mahkemesi tarafından iddianame yerine geçen son soruşturmanın açılması kararı verilmesi halinde yargılama "birinci sınıfa ayrılmış hakim veya C.Savcıları ile ağır ceza mahkemesi heyetine dahil olanlar" hakkında Yargı tayın ilgili ceza dairesinde yapılacaktır. Bunun dışındaki hakim ve savcılar hakkında ise yargılama, görev yaptıkları yer ağır ceza mahkemesinde görülecektir. Yani Yargıtay da yargılanacak olan hakim ve C. Savcıları, sadece görev suçu islemiş olan birinci sınıfa ayrılanlar ile ağır ceza mahkemesi heyetinde görev yapanlardır.
2-) 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 93. maddesinde düzenlenen kişisel
suçlar:
Bu maddeye göre, hakim ve C. savcılarının isledikleri kişisel suçlar (birinci sınıfa ayrılmış olanlar dahil herhangi bir ayırım yapılmaksızın tüm hakin: savcılar) hakkında sorutturma, en yakın yer ağır ceza mahkemesi Cumhuriyet Başsavcısına aittir. Sorutturma sonunda dava açılması halinde ise yargılamayı da en yakın yer ağır ceza mahkemesi yapacaktır. Görüldüğü gibi hakim ve C. savcılarının imledikleri kişisel suçlar için herhangi bir izin sistemi getirilmediği gibi suça veya sıfata ilişkin olarak herhangi bir ayırım da yapılmamıştır.
3-) 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun 94. Maddelerinde düzenlenen ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçüstü halleri:
Bu durumda soruşturma genel hükümlere göre yapılacaktır. Burada da herhangi bir izin sistemi getirilmediği gibi suça veya sıfata ilişkin olarak herhangi bir ayırım yapılmamıştır.
527J sayılı CMK'nun "tanımlar" ballıklı 2. Maddesinin j fıkrasında suçüstü haline dahil sayılan suçlar;
a-) İşlenmekte olan suç,
b-) Henüz islenmiş olan fiil ile fiilin islenmesinden hemen sonra kolluk, suçtan zarar gören veya bankası tarafından takip edilerek yakalanan kikinin islediği suç,
c-) Fiilin pek az önce imlendiğini gösteren eşya ve delille yakalanan kimsenin islediği suç olarak tanımlanmıştır.
Bu madde kapsamında suç imleyen hakim ve C. savcıları diğer kişilerden farklı bir
sorutturma yöntemine tabi tutulmamıştır. Bunun sonucu olarak herhangi bir görev sıfatı ve
unvanı bulunmayan kişiler hakkında hangi hükümler uygulanacaksa, ağır ceza mahkemesinin görev alanına giren suçüstü halinde suç işleyen hakim ve savcılar hakkında da soruşturma ona göre yapılacak, arama, gözaltına alma ve tutuklama gibi koruma tedbirleri genel hükümlere göre uygulanabilecektir.
4-) 5271 sayılı CMK'nun 250/1 maddesinde sayılan suçları isleyen hakim ve C. savcılarına ilişkin düzenlemeler:
CMK'nun "görev ve yargı çevresinin belirlenmesi" başlıklı 250. maddesinin J. fıkrası hükmüne göre;
a-) Örgüt faaliyeti çerçevesinde işlenen uyuşturucu imal veya ticareti suçları, b-)Haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde cebir ve tehdit uygulanarak işlenen suçlar,
c-) TCK'nun ikinci kitap dördüncü kısım 4, 5, 6 ve 7. Bölümde tanımlanan suçlar( TCK'nun 305, 318, 319, 323, 324, 325 ve 332. Maddeler hariç) Özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde görülecektir.
CMK'nun 250. Maddenin 3. fıkrasında; "birinci fıkrada sayılan suçları isleyenler sıfat ve memuriyetleri ne olursa olsun bu kanunla görevlendirilmiş ağır ceza mahkemelerinde yargılanır. -Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay'ın yargılayacağı kişilere ilişkin hükümler ile askeri mahkemelerin görevlerine ilişkin hükümler saklıdır" denilmektedir.
"Soruşturma" başlıklı 251. maddesinin 1. fıkrasında ise: "250. Madde kapsamına giren suçlarda soruşturma, hakimler ve savcılar yüksek kurulunca bu suçları soruşturma ve kovuşturmasında görevlendirilen cumhuriyet savcılarınca bizzat yapılır. Bu suçlar görev sırasında veya görevden dolayı işlenmiş olsa bile cumhuriyet savcılarınca doğrudan soruşturma yapılır" hükmü bulunmaktadır.
Bu maddedeki açık anlatımdan yasa koyucunun CMK'nun 250. maddesinde sayılan ve yasa koyucu tarafından ağırlıkları nedeniyle özel bir yargılama usulü öngörülen suçlan işleyen kişinin sıfatı ve memuriyeti ne olursa olsun soruşturmanın özel yetkili C. Savcıları tarafından yapılacağı anlaşılmaktadır.
Nitekim, İzmir İlinde birinci sınıfa ayrılmış özel yetkili ağır ceza mahkemesi başkanı olarak görev yapan bir sanık hakkında kurulan suç örgütüne yardım etme ve maddi menfaat karşılığı bir tutukluyu tahliye etmek suretiyle irtikap suçunu (TCK'nun 250. Maddesi) işleme iddiasıyla, İzmir Özel Yetkili C.savcılığınca genel hükümlere göre doğaldan soruşturma yapılarak özel yetkili ağır ceza mahkemesine dava açılmış, açılan bu davada iddianameyi kabul eden İzmir özel yetkili 8. Ağır Ceza Mahkemesi sanığın birinci sınıfa ayrılmış olması ve imlenen irtikap suçunun görev suçu olması nedeniyle dosyayı görevsizlik kararıyla Yargıtay 5. Ceza Dairesine göndermiştir. Yargıtay 5, Ceza Dairesi de yapılan tüm bu işlemlerde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığını açıkça vurgulamıştır. Yargıtay 5. Ceza Dairesinin 05.06.2009 tarihli ve 2009/1 -MD-5 sayılı kararında;
"CMK. mad. 250, görev ve yargı çevresinin belirlenmesi baslığı altında özel yetkili Ağır Ceza Mahkemeleri ve C.Başsavcılıklarının ne tür davalara bakacağını düzenlemiştir. Buna göre CMK. m d. 250/1 b'de "haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde cebir ve tehdit uygulanarak islenen suçlara bakacağı yazılıdır. Deliller bölümünde yazılı olduğu üzere İzmir C.Başsavcılığının CMK. md. 250-251 göre özel yetkili C.Başsavcı vekilliğince, ihbar, iddia ve isnatların bu madde kapsamında kaldığı gerekçesiyle soruşturma yürütülmüş.ve sonuçta CMK. 250'ye göre yetkili İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesinin görevsizlik kararı ile dosya dairemize gönderilmiştir. Mahkeme bu aşamada iddianameyi kabul ederek, görevli ve yetkili olduğunu benimsemiş, daha sonrada sanıklardan Asım Korkut'un 1. sınıf hakim olduğu ve Yargıtay'da yargılanması gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir. Soruşturmanın niteliği, koruma tedbirlerinin mahiyeti göz önüne alındığında CMK. md. 251/1'e göre yapılan soruşturma ve koruma tedbirleri talepli yazılar üzerine ilgili mahkemece verilen kararlarda usul ve yasalara bir aykırılık yoktur" denilmiştir. Yargıtay 5. Ceza Dairesi, ilk derece mahkemesi olarak yaptığı bu yargılama sonunda birinci sınıfa ayrılmış hakim olan sanığı, suç vasfını değiştirerek rüşvete teşebbüs suçundan mahkum etmiş ve hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar vermiştir. Bu karara karşı yapılan itirazı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesi de itirazı reddederek yapılan işlemler ve takip edilen yöntemlerde isabetsizlik bulunmadığını teyid etmiştir.
Burada CMK'nun 250/3 maddesinde yer alan "Yargıtay'ın yargılayacağı" kişilerin kapsamının belirlenmesine ihtiyaç bulunmaktadır. Bilindiği gibi, gerek 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK, gerekse 5271 sayılı CMK'nunda Yargıtay temyiz mercii olarak düzenlenmiştir. Ancak bazı istisnai hallerde belirli görevlerde bulunan kişilerin taşıdıkları sıfatları nedeniyle bazı suçlarına ilişkin yargılamanın Yargıtay da ilk derece mahkemesi olarak yapılması öngörülmüştür. Bu durumda Yargıtay'ın işlenen suçlara bakmakla görevli olan Dairesi ilk derece mahkemesi sıfatıyla yargılamayı yaptığında, verilecek kararı temyiz mercii olarak Yargıtay Ceza Genel Kurulu inceleyecektir.
Bunun da istisnası olarak Yargıtay Kanununun 46. maddesi gereğince Yargıtay Üyelerinin kişisel suçlarına ilk derece mahkemesi olarak Yargıtay Ceza Genel Kumlu bakmaktadır.
4483 sayılı Memur ve Diğer Kamu Görevlilerinin Yargılanması Hakkındaki Kanunun 13. Maddesine göre; Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri, TBMM Genel Sekreteri, müsteşarlar ve valilerin işledikleri görev suçlarında yargılama Yargıtay'ın ilgili ceza dairesinde yapılacaktır. Görüldüğü gibi sayılan .kişilerin işlediği görev suçlarının yargılamasını, Yargıtay ilgili ceza dairesi ilk derece mahkemesi olarak yapacaktır. Sayılan kişilerin kişisel suçlarında ise genel hükümler uygulanacaktır. Örneğin valiler hakkında CMK'nun 161/5 maddesi gereğince en yakın il C.Başsavcısınca genel hükümlere göre soruşturma yapılacaktır.
Bu bölümde yapılan tüm açıklamalardan anlaşılacağı gibi; tüm hakim ve C. savcılarının işledikleri bütün suçlara ilişkin (ilk derece mahkemesi olarak) yargılama görevi Yargıtay'a ait değildir. Sadece birinci sınıfa ayrılmış veya ağır'ceza mahkemesi heyetine dahil olan hakim ve savcıların işledikleri görev suçlan ilk derece mahkemesi olarak Yargıtay da görülebilir. Bu nedenle CMK'nun 250/3 maddesinde geçen "Yargıtay'ın yargılayacağı kişiler" arasında
1-) Birinci sınıfa ayrılmamış ve ağır ceza mahkemesi heyetinde yer almayan görev suçu islemiş hakim ve savcılar,
2-) Suç türü ayırımı olmaksızın kişisel suç işleyen (bütün) hakim ve C. savcıları, Bulunmamaktadır.
Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulu 11.12.2007 tarih ve 2007/222 esas-273 sayılı kararıyla, birinci sınıfa ayrılmış C.savcısı olan sanığın, gece vakti sarhoş olarak iki kimiyle birlikte adliyeye gelerek içeriye girmek istemesi ancak gece bekçisinin sokmaması nedeniyle adliyeye girememesi üzerine hâkim ve Cumhuriyet savcılarına sinkaflı küfürler edip adliyenin giriş kapısı tarafındaki ana caddeye bakan bahçesine aleni olarak küçük tuvaletini yapması eylemini kişisel suç olarak kabul edip, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin kararını isabetli bulup, yargılamanın Yargıtay Dairesinde değil en yakın yer ağır ceza mahkemesinde yapılması gerektiğini hükme bağlamıştır.
Şüpheli İlhan Cihaner'e atılı bulunan silahlı terör örgütüne üye olma suçuTCK'nun 314/2 maddesinde düzenlenmiş bulunan ve cezası 5 yıldan 10 yıla kadar olan bir terör sucudur. Silahlı terör örgütüne üye olma suçu, görevle hiçbir şekilde bağdaşmayan, ilişkili olmayan ve görev nedeniyle işlenemeyecek olan "mütemadi" bir suçtur. Bu suçun niteliği ve temadi eden yapısı nedeniyle, temadinin bir kısmının mesai saatlerine yani görevli olunan zamana tesadüf etmesi de bu suçu görev suçu haline getirmeyecektir. Bunun yanında silahlı terör örgütüne üye olan bir hakim veya C. savcısının, örgüte üye olma suçu dışında örgütün faaliyetleri kapsamında ve amaçlan doğrultusunda, görevinin kendisine verdiği yetkileri ve avantajları kullanarak işlediği bir takım suçların görev suçu olması mümkündür. Ancak sahip olunan resmi sıfattan ve görevden kaynaklanan yetkilerin örgütün amaçları doğrultusunda kullanılmış olması silahlı terör örgütüne üye olma suçunu görev suçu haline dönüştürmeyecektir.
Bu nedenlerle birinci sınıfa ayrılmış C.Başsavcısı olan şüpheli İlhan Cihaner'in işlemiş olduğu silahlı terör örgütüne üye olma suçu tamamen kişisel bir suçtur.
Ayrıca 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 4/a maddesinde sayılan suçlar arasında yer alması nedeniyle şüphelinin işlediği evrakta sahtecilik ve tehdit suçu da bu kanunun 9. maddesi gereğince CMK'nun 250. maddesi kapsamındadır.
Eğer şüpheli CMK'nun 250. maddesi kapsamında bir görev suçu işlemiş olsaydı (örneğin CMK'nun 250/1-b maddesi kapsamında haksız ekonomik çıkar sağlamak amacıyla kurulan* örgüte üye olan bir savcının yer aldığı ihale komisyonunda tehdit ile ihaleye katılan kişilerin ihaleden çekilmesini sağlaması) o takdirde birinci sınıfa ayrılmış C.savcısı olması nedeniyle "yargıtay'ın yargılayacağı" kişilerden olacaktı.
Bir başka açıdan da; şüphelinin işlemiş olduğu silahlı terör örgütüne üye olma suçunun mütemadi bir suç olması, örgütten çekilme, teslim olma veya yakalanma gibi fiili bir nedenle yada iddianame düzenlenmesi gibi hukuki bir nedenle temadinin kesilmesine kadar suçun devam etmesi, suç tarihinin Yargıtayımızın yerleşmiş bir çok kararında da açıklandığı üzere hukuki veya fiili kesintinin oluştuğu tarih olması göz önüne alındığında; gözaltına alındığı ana kadar silahlı terör örgütüne üye olmayı sürdüren dolayısıyla da yakalandığı anda örgüte üye olma suçunu işlemiş bulunan sanığın yakalanmasının, CMK'nun 2/j-l maddesindeki "işlenmekte olan suç" kapsamında kaldığı anlaşılmaktadır.
Dostları ilə paylaş: |