İ.S.M.M.M.O. Türkiye Vergi Raporu - 2001
Değerli medya mensupları
Bu rapor, Cumhuriyet Tarihi’nin en büyük ekonomik sorununu yaşayan Türkiye’nin yeniden ekonomik canlılığa kavuşması, fabrika bacalarının tütmesi, işyerlerinin açık olması ve işsiz kalan milyonların yeniden işbaşı yapabilmelerine katkıda bulunmak amacıyla hazırlanmıştır.
İstanbul Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Odası (İSMMMO) olarak defalarca vurguladığımız ve vurgulamaya devam edeceğimiz önemli bir nokta vardır. Türkiye ekonomisinin içine saplandığı bu bataklıktan çıkmasının yolu, IMF ya da Dünya Bankası’ndan milyarlarca dolar borç alması değil, ülke içi kaynaklarına dönerek adaletli ve yaygın bir vergi sistemini oturtmasından geçer. Nedense, koskoca bir ülkenin tüm politikacıları, ekonomistleri, yazarları, aylardan bu yana, sadece dışarıdan sağlanacak borç miktarına odaklanmıştır. Bugünkü bunalımın birinci nedeni dağ gibi biriken iç ve dış borçlar değil midir? Alınacak yeni borçlar, kısa sürelik ihtiyacımızı giderse de ileride yine ödeme sorunu olarak karşımıza gelmeyecek midir? Çözümün, durmadan yeni borçlar almak olmadığını, Türkiye’yi seven herkese bir kez daha vurgulamak istiyoruz.
Dünya üzerindeki her devletin asıl gelir kaynağı, vatandaşlarından, şirketlerinden aldığı vergilerdir. Türkiye’de ise önümüzdeki yıl alınacak vergi tutarı, borçların faizlerini bile ödemeye yetmeyecektir. İçinde büyük yanlışlıkları barındıran vergi sistemi değiştirilip, yeni önlemler alınmadıkça önümüzdeki yılların çok aydınlık olacağını söyleyemeyiz.
İSMMMO olarak, Uluslararası Para Fonu (IMF) ile yeni bir stand-by anlaşması planlarının yapıldığı bugünlerde, belli başlı vergiler ile kayıt dışı ekonomi ve istihdam açısından ülkemizin geleceğini kurtarmak için neler yapılması gerektiğini belirtmek istiyoruz. Önerilerimizin gerçekleşmesi halinde, 2001 yılının bir kabus gibi geride kalacağını, ilerideki yıllarda yeni IMF anlaşmalarına gerek kalmadan Türkiye'nin kendi gücü ile şahlanarak ileriye koşacağını düşünüyoruz.
Vergilerle ilgili kısa değerlendirmemize önce Katma Değer Vergisi ile başlayalım.
KATMA DEĞER VERGİSİ’NDE ASIL SORUNLAR VE ÇÖZÜM YOLLARI NEDİR?
Son günlerde kamuoyunun gündeminde olan Katma Değer Vergisi, aşağıda ana hatları açıklandığı biçimde, oldukça karmaşık bir vergi düzenidir.
KDV’de, Olağanüstü Hal Bölgesi’ndeki kamu ticari işlemlerinde, serbest bölgelerde, ihracatta istisnalar vardır. KDV’nin Maliye’ ye yatırılması sırasında da indirimler söz konusudur.
KDV’nin 5 ayrı oranı vardır. Bunlar yüzde 1, yüzde 8, yüzde 18, yüzde 26 ve yüzde 40 şeklindedir.
İhracata KDV iadesi yapılmaktadır ve eğer üretim ihracat için yapılmışsa maliyet içindeki KDV’ler iade edilmektedir.
Ayrıca ihracat yapma kaydıyla satın alınan mallara KDV ödenmemektedir. (Tecil ve terkin)
KDV matrahının, çeşitli indirimler, istisnalar ve iadeler sonucu iade edilmesi gereken miktarı yüzde 3 dolayındadır. Örneğin Maliye Bakanlığı’nca yayınlanan 1998 yılı Yıllık Katma Değer Vergisi Bildirim Özeti’ne göre, yaklaşık 1 milyon 250 bin beyannamede belirtilen KDV teslim ve hizmetler karşılığı teşkil eden bedel 94.5 katrilyon iken, iade edilmesi gereken KDV 2,5 katrilyon TL olmuştur.
Ancak, toplam vergi gelirleri içinde KDV’nin payı yaklaşık yüzde 30 gibi vazgeçilmez düzeydedir. 1998 yılında, toplam vergi gelirleri 9.2 katrilyon TL’ dir ve KDV geliri 2.7 katrilyon TL olmuştur. Bu yılda, KDV’nin oranı yüzde 29.5’a karşılık gelmektedir. 1999 yılında ise, toplam vergi gelirleri 14.8 katrilyon TL’dir. KDV geliri ise 4.1 katrilyon TL olarak yüzde 28.1 oranında gerçekleşmiştir.
KDV oranlarının düşürülmesi halinde, bunun piyasalarda canlanma sağlayarak toplam vergi gelirlerini eskisinden daha yüksek yapacağını söylemek olası değildir. Çünkü, yukarıda söylediğimiz gibi, KDV, oldukça karmaşık bir vergi sistemidir. İndirilecek her 1 puanın ne kadarlık gelir azaltacağı Maliye tarafından bile ancak tahminen söylenebilmektedir. Şu andaki tahmini hesaplara göre 1 puanlık indirimler, aylık 150-200 trilyon dolayında vergi kaybına yol açabilecektir.
DAR KAPSAMLI KDV İNDİRİMİ HAKSIZLIKTIR
5 Kasım 2001 tarihinde, bilindiği gibi, otomotiv ve beyaz eşyada, iki ay süre ile yüzde 8 oranında KDV indirimine gidilmiştir. Bu sektörlerdeki yüzde 26’lık KDV oranları, yüzde 18’e düşürülmüştür. Böylece, yan sektörleri de geniş ve güçlü olan iki büyük sektörde satış olanakları yaratılarak, piyasalara biraz canlılık gelmesi amaçlanmıştır. Örneğin, Otomotiv Sanayii Derneği Başkanı’nın açıklamasına göre, yılsonuna kadar yaklaşık 10 bin araç satılacağı tahmini yapılmıştı. KDV indirimi ile bu sayının 20 – 25 bine çıkabileceği belirtilmektedir. Beyaz Eşya Sanayii temsilcileri de, bu indirimin üretim ve istihdama katkısı olmayacağını, ancak stokları eritmeye destek vereceğini söylemektedirler. Bugüne kadarki uygulama, KDV indiriminden beklenen faydanın henüz sağlanamadığını ortaya koymaktadır. Üstelik, KDV indirimi uygulanan ürünlerin büyük çoğunluğunda, fırsattan yararlanarak, bu indirimden daha fazla miktarda zam yapıldığı da gözlenmektedir. Aynı sektörlerin temsilcileri, KDV indiriminin 2002 yılında da sürmesini istemektedirler.
Maliye’nin yaptığı KDV indiriminin sadece iki sektörle sınırlandırılması, kamuoyundan gelen tepkilerden de anlaşılacağı gibi haksızlığa neden olmuştur. Öteden beri güçlü lobi faaliyetleri yürütebilen bu iki sektörün yanısıra sayısız sektörde KDV indirimi beklentisi vardır. Bu uygulamanın başlangıcında, tüm iş dünyasının talebi, KDV’nin, her alanda yüzde 50 oranında ve en az 6 ay süreyle indirilmesiydi. Ancak gerek Uluslararası Para Fonu’nun itirazı, gerekse ortaya çıkacak olası gelir kaybının telafi edilebileceği bir kaynağın olmaması, indirimin hem düşük oranlı, hem de kısa süreli olmasına yol açmıştır.
Asıl amaç olan, piyasaların canlanması, istihdamın arttırılması için Katma Değer Vergisi gerçeğine ve KDV konusunda kalıcı olarak neler yapılabileceğine değinmek istiyoruz.
1. Türkiye’de KDV oranları, Avrupa ülkeleri ile karşılaştırıldığında yüksek değildir. Kimi Avrupa Birliği ülkelerinde ortalama KDV oranı yüzde 15’lere kadar inse de, bir çoğunda yüzde 20’ler dolayındadır. Avrupa’nın KDV oranları ile Türkiye oranları birbirine yakındır.
BAZI AVRUPA ÜLKELERİ VE TÜRKİYE’DEKİ KDV ORANLARI KARŞILAŞTIRMASI
|
OTEL
|
ET
|
EKMEK
|
AKARYAKIT
|
SEYAHAT
|
OTOMOBİL
|
EĞİTİM
|
AVUSTURYA
|
10
|
14
|
0
|
10
|
10
|
0
|
20
|
FRANSA
|
19,6
|
19,6
|
0
|
19,6
|
0
|
0
|
19,6
|
ALMANYA
|
16
|
16
|
16
|
16
|
16
|
16
|
16
|
HOLLANDA
|
6
|
0
|
19
|
6
|
6
|
19
|
19
|
İNGİLTERE
|
17,5
|
17,5
|
17,5
|
0
|
0
|
17,5
|
17,5
|
BELÇİKA
|
0
|
0
|
21
|
6
|
6
|
21
|
21
|
TÜRKİYE
|
18
|
8
|
1
|
18
|
18
|
18
|
18
|
Türkiye’de, yukarıda söylediğimiz gibi 5 ayrı KDV oranı vardır ve asıl karmaşa buradadır. Oranlar yüzde 1 ile yüzde 40 arasında değişmektedir. Üstelik, aynı türdeki ürün ve malların KDV oranlarında anlamsız farklılıklar görülmektedir. KDV oranları arasındaki ilginç çelişkiler göze çarpmaktadır: Örneğin;
- Ekmekte KDV oranı yüzde 1’dir. Buna karşılık, tost ve sandviç ekmeği ile yufka ekmek ve simitte KDV oranı yüzde 18’dir.
- Dergide KDV yüzde 1, kitapta ise yüzde 8’dir.
- Şeker pancarından elde edilen şekerde KDV oranı yüzde 8, şeker kamışından elde edilen şekerde ise yüzde 18’dir.
- Leblebide, toptan satışta yüzde 1, perakende satışta yüzde 18’dir. Şekerli leblebide ise, ister toptan isterse perakende olsun KDV oranı yüzde 18 olarak saptanmıştır.
- Özel okullarda KDV yüzde 8, dershanelerde ise yüzde 18’dir.
- Kullanılmış binek oto ve jeepte, KDV oranı yüzde 1 iken, buna karşılık, kullanılmış kamyon ve otobüste yüzde 18 uygulanmaktadır.
- Kablolu TV’de KDV yüzde 26, şifreli kanallarda yüzde 18 şeklinde belirlenmiştir.
Lüks sayılan ve yüzde 26 oranında KDV’ye tabi tutulan mallardan bazıları şunlardır: kürk, kristal avize, havyar, elmas, pırlanta, inci, fildişi eşya, yat, kotra...
Bu arada, halka göre lüks olmayan ancak Maliye’ye göre lüks sayılan; buzdolabı, televizyon, çamaşır makinası, ütü, termosifon, elektrikli ısıtıcı rezistanslar, çalar saatli radyolar gibi mallar da; kürk, havyar, kristal, yat ve kotra gibi sayılarak onlarla birlikte lüks mal tarifesine sokulmuştur.”
Bu çarpıcı örneklerde de görüldüğü gibi, KDV’de atılması gereken ilk adım, tüm mal ve ürünlerin yeniden gözden geçirilerek lüks ve normal sınıf malların yeniden saptanması, oranlar arasındaki anlamsız farklılığın giderilmesidir. Aynı türden mal için farklı farklı KDV ödenmesinin, ciddi devlet anlayışında yeri yoktur.
2. KDV matrahları düşüktür. KDV matrahının arttırılmasının birinci yolu, tüm vergi gelirlerini arttırmada olduğu gibi denetimlerin çoğaltılmasıdır.
Devlet Planlama Teşkilatı’nın bir araştırmasına göre, 1997 yılında, yaklaşık 63 bin vergi denetiminde, incelenen matrah 723 trilyon TL iken, denetleme sonucu matrah farkı 284 trilyon TL çıkmıştır. Bu da, aynı yıl için en az 28 trilyon TL’lik vergi kaybı anlamına gelmektedir. Yapılan hesaplar, tüm vergilerde, matrahın en az yüzde 25 oranında düşük gösterildiğini ortaya koymaktadır.
Dostları ilə paylaş: |