DERDİM, DERMANIM BENİM!
Karşılaştığımız musibetler, bizi ve hayatımızı derinden sarsabilir. Belki kısa bir cümle, belki bir anlık bir görüntü, belki de aniden gelen beklenmedik bir haber... Hayatımızda çok kısa bir zaman dilimini kapsayan bu durumlar, hiç de kısa olmayan uzun düşüncelere/endişelere/hüzünlere dönüşebilir. Karşılaştığımız musibetler, bizim için fiziki veya manevi bir felaket anlamına gelse de bize ders veren, bizi demleyen bir yanı vardır. Her şey yolundayken hatayı hep başkasında ararız ama başımız derde girince kendimize dönmeyi hatırlarız. “Nerede hata yaptım” demeyi deneriz. Hayatın acımasızlıklarıyla yoğrulan kalplerimiz mahzunlaşır. Merhamet ve fedakarlık duyguları ruhumuzu sarar; bencillik, gurur ve gösteriş yok olur.
Unutulan değerleri hatırlar; bu zamana kadar ihmal ettiğimiz için kendimize kızarız. Dertler, erdemli bir duruşu inşa eder, nice kötülüğü yerle bir ederken. Eğer kıymeti bilinirse nice yıkıntılar arasından erdemin, faziletin ve arınarak yücelmenin değerleri yükseltilebilir. Bu anlamda sıkıntılar, aslında bir ahlak sınavıdır. Bireysel değerlerimizin en salt gerçekler karşısında, geri dönüşümsüz biçimde bir sınavdan geçirilmesidir. Uğradığımız musibetin herşeyi yerle bir ettiği, her şeyi sarstığı anda duyulan pişmanlık ve ruhumuzun en ücra köşelerinde saklanan hüzün kuşunun yeniden kanatlanması, içimizde bir şeyleri yerinden oynatır. Nicedir içimizde biriktirdiğimiz gözyaşları yanaklarımızı ıslattığında yeniden hatırlarız masumiyeti. Yeniden hatırlarız acizliğimizi, yani insanlığımızı...
Her sıkıntı karşısında insan, tabiatı gereği kimi hatalarını hatırlar, içsel bir rikkat haline bürünebilir. Yaralar sarıldığı an, bam telinin koptuğu ana yeniden geri döndüğümüzde nerede olduğumuzdur asıl önemli olan. Yaşadığımız sarsıntılar sonrası sarındığımız o merhamet, şefkat, fedakarlık elbisesinin üstümüzde nasıl durduğunu gösteren bir aynaya dönüşür dertler. Yalanı bilmeyen, yanıltmayan bir ayna.
Acziyetimizi hatırlarız sonra. İnsan gücünün, hırsın, ihtirasların hiçliğini idrak ederiz. Evet dert bir idraktir. Acziyetin idraki. Kendi kendimize yücelttiğimiz insan egosunun zayıflığını hatırlatan bir gerilimdir. Kalabalıkların akıp gittiği mecranın sorgulandığı, iyinin ve kötünün ayırt edilmediği, uyarıldığı bir ihtardır dertlerle birlikte gelenler. Nerede, nasıl, kiminle olduğumuz ve ne üzre olduğumuza bakmaksızın üstümüze atılan bir örtü gibidir.
Tüm felaketler verdiğimiz sözlerde ve pişmanlıklarda ne denli samimi olunduğumuzu gösteren bir sınamadır. Birey olarak gidişatımıza yönelik bir ihtar olarak baktığımız felaket karşısında kendi kendimize verdiğimiz sözlere ve pişmanlıklara ne kadar sadık kalacağımızın sınavıdır dertler.
Derdimizdir bizi insan yapan...
Dertsiz kulu neylesin yaradan...
Muhammed Acar / 26 Mart 2018
Dostları ilə paylaş: |