II. SEMUD KAVMİNİN HELAK OLMA SEBEPLERİ 1. ALLAH’A ORTAK KOŞMALARI VE ONU İNKAR ETMELERİ
Semud kavmi Hicaz ve Şam arasında olan Hicr bölgesinde yaşıyorlardı. Babalarının dinine körü körüne inanıyorlardı. Allah’a yaklaşmak için putlara tapıyorlardı.316
“Semûd kavmine de kardeşleri Sâlih'i (gönderdik): "Ey kavmim dedi, Allah'a kulluk edin, sizin O'ndan başka bir ilâhınız yoktur. Size Rabbinizden açık bir delil geldi. İşte şu, Allah'ın devesi, size bir mucizedir; bırakın onu Allah'ın yeryüzünde yesin (içsin), sakın ona bir kötülük etmeyin, yoksa sizi acı bir azap yakalar. Düşünün ki (Allah) Âd'dan sonra sizi hükümdarlar kıldı. Ve yer yüzünde sizi yerleştirdi: O'nun düzlüklerinde saraylar yapıyorsunuz, dağlarında evler yontuyorsunuz. Artık Allah'ın nimetlerini hatırlayın da yeryüzünde fesatçılar olarak karışıklık çıkarmayın.”
Kavminden büyüklük taslayan ileri gelenler, içlerinden zayıf görünen müminlere: "Siz, dediler, Sâlih'in, gerçekten Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz?" (Onlar da): "(Evet), doğrusu biz onunla gönderilene inananlarız!" dediler. Büyüklük taslayanlar: "Biz, sizin inandığınızı inkâr edenleriz!" dediler. Derken dişi deveyi boğazladılar ve Rablerinin buyruğundan dışarı çıktılar; "Ey Sâlih, eğer hakikaten elçilerdensen, bizi tehdit ettiğin (o azabı) bize getir! "dediler.”317
Sanki orada güzel güzel yaşayıp durmamışlardı. Bak işte Semud, gerçekten de Rablerine küfretmişlerdi. Bak işte nasıl yok olup gittiler.318
Semud kavminin çok kısa bir zamanda birden helak olması ve diyarlarında hiçbir kimsenin bu azaptan kurtulamayarak hepsinin helak edilmesinin sebebi ancak onların Allah’ın ayetlerini inkar etmeleridir.319
Çünkü kendilerini azap yakalayıverdi. Şüphesiz bunda bir âyet (alınacak bir ders) vardır, ama çokları iman etmiş değillerdir. Ve şüphesiz Rabbin, işte O mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.320
Semud kavmi oldukça bolluk içerisinde yaşıyordu. Fakat Allah’ın emrine muhalefet ederek ondan başkasına ibadet ediyordu. Bu yüzden pek çoğu iman etmemişti.321
2. PEYGAMBERE KARŞI MÜCADELE ETMELERİ a. Peygamberi yalanlamaları
“Şüphesiz ki, Hıcr halkı da peygamberleri yalanladılar.”322 Semud kavminin Salih (as)’ı yalanlaması sanki tüm peygamberleri yalanlaması gibidir. Çünkü peygamberlerin hepsi tevhid ve dinin temel esaslarında hiçbir ihtilaf olmadan müttefiktirler.323
“Semûd (kavmi) de peygamberleri yalancılıkla itham etti.”324
“Onlardan önce Nuh'un kavmi, Ress halkı ve Semûd da yalanlamıştı.
Âd, Firavun, Lût'un kardeşleri de (yalanladılar).
Eyke halkı ve Tübbâ kavmi de, bunların hepsi peygamberleri yalanladılar da (onlara) azabım hak oldu.”325
“Semûd da o uyarıları yalanladılar”326
“Semud, azgınlığıyla Hakk'ı yalanladı, En azgınları ileri atılınca, Allah'ın Rasulü (Salih peygamber) onlara: "Allah'ın devesini ve onun su nöbetini gözetin." demişti. Fakat onlar peygamberi yalanlayıp deveyi kestiler. Rableri de günahlarını başlarına geçiriverdi de orayı dümdüz etti. Öyle ya, Allah bu işin sonundan korkacak değil ya.”327
b. Peygamberi sıradan bir beşer olarak görmeleri
"Bizden biri olan bir beşere (insana) mı uyacağız? O takdirde biz apaçık bir sapıklık ve çılgınlık içine düşmüş oluruz." dediler.
"Zikir, aramızdan ona mı bırakıldı? Hayır o, yalancı, küstahın biridir" (dediler)328
"Sen de ancak bizim gibi bir beşersin. Eğer doğru söyleyenlerden isen, haydi bize bir âyet (mucize) getir."329
c. Peygamberin büyülendiğini iddia etmeleri
Hani kardeşleri Salih onlara şöyle demişti: "Siz Allah'tan korkmaz mısınız?"
Haberiniz olsun ki ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim."
"Gelin artık, Allah'tan korkun ve bana itaat edin."
"Buna karşılık ben sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim mükafatımı verecek olan ancak âlemlerin Rabbidir."
"Siz burada güven içinde bırakılacak mısınız?"
"Bahçelerin, pınarların içinde,"
"Ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalar arasında,"
Ki bir de dağlardan keyifli keyifli kâşâneler oyuyorsunuz."
"Gelin! Allah'tan korkun da bana itaat edin."
"Yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyen bozguncuların emrine uymayın."
"Sen dediler, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin!"330
Semud kavmi bir yolculuğa çıkarken yerde gördükleri bir kuşa taş atıyorlar ve kuş eğer sağ tarafa uçarsa uğurlu sayıyorlar ama sol taraflarına doğru uçarsa bu yolculuğu uğursuz sayıyorlardı. Hz. Salih hakkında da kuş uçurdular ve kendilerine göre onu ve ona inanan müminleri uğursuz sayarak bunlar sebebiyle başlarına bir musibetin geleceğine inandılar. Başlarına gelen kıtlık ve kuraklığın sebebi olarak da Hz. Salih’in uğursuzluğunu gösteriyorlardı.331 Semud kavmi peygamberin yüzüne karşı açıktan açığa “Senin ve sana iman edenlerin yüzünden bize uğursuzluk geldi.” diyerek ona karşı şiddetli bir tepki gösteriyorlardı.332
Andolsun ki, Allah'a ibadet edin diye Semud'a da kardeşleri Salih'i gönderdik. Hemen birbirleriyle çekişen iki zümre oluverdiler.
Salih dedi ki: "Ey benim kavmim! İyilik dururken niçin kötülüğe koşuyorsunuz? Ne olur Allah'a istiğfar etseniz, belki rahmetine ulaşırdınız."
Cevap verdiler: "Senin ve beraberindekilerin yüzünden uğursuzluğa uğradık." Salih: "Size çöken uğursuzluk (sebebi) Allah katında (yazılı)-dır. Belki siz imtihana çekilen bir kavimsiniz" dedi.333
e. Peygamberi Öldürmeye kalkışmaları
“Allah'a and içerek birbirlerine şöyle dediler: "Gece ona ve ailesine baskın yapalım; sonra da velisine, 'Biz o ailenin yok edilişi sırasında orada değildik, inanın ki doğru söylüyoruz' diyelim. Onlar böyle bir tuzak kurdular, biz de kendileri farkında olmadan onların planlarını altüst ettik. İşte bak! Tuzaklarının akibeti nice oldu: Onları da, kavimlerini de toptan helak ettik. İşte haksızlıkları yüzünden çökmüş evleri! Bilen bir kavim için elbette bunda bir ibret vardır. İman edip Allah'a karşı gelmekten sakınanları da kurtardık.334
Salih (as)’ın Hicr bölgesinde Şi’b denilen yerde daima namaz kıldığı bir mescidi vardı. Hz. Salih kavmine üç gün fırsat verdiğinde kavminden bir grup insan “Salih bize üç gün izin verdi ama biz ona ve ailesine bu mühleti vermeyeceğiz.” diyerek onu ve ailesini öldürmek istediler. Bunun için Salih (as)’a baskın yapmaya karar verdiler. Bu baskınla Salih (as) ve ailesini öldürmeyi planladılar. Bir gece sessizce yola çıktılar. Derken yolda dağdan yuvarlanan bir kaya parçası üzerlerine düştü ve hiç ummadıkları şekilde orada helak oldular. Diğerleri ise sayha ile helak oldular. 335
f. Peygamberi Küstahlık ve Şımarıklıkla itham etmeleri
"Zikir, aramızdan ona mı bırakıldı? Hayır o, yalancı, küstahın biridir" (dediler).
Yarın onlar, yalancı, küstahın kim olduğunu bilecekler.
Biz onlara, kendilerini imtihan etmek için dişi deveyi göndereceğiz. Onun için sen onları gözet ve sabırlı ol.
Onlara suyun aralarında paylaştırılacağını haber ver; her içene düşen miktar, hazır kılınmıştır.
Bunun üzerine arkadaşlarına bağırdılar. O da (bıçağı) çekerek (deveyi) kesti.
Ama azabım ve uyarılarım nasıl oldu.
Biz onların üzerine tek sayha (korkunç bir ses) gönderdik; ağılcının topladığı çalı çırpı kırıntıları gibi kırılıp dökülüverdiler.336
g. Peygambere şüpheyle yaklaşmaları
Semud kavmine de kardeşleri Salih'i gönderdik. Dedi ki, "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka bir tanrınız daha yoktur. Sizi topraktan O meydana getirdi. Sizi orada ömür sürmeye O memur etti. Bu sebepten O'nun mağfiretini isteyin, sonra O'na tevbe edin. Şüphesiz Rabbim yakındır, dualarınızı kabul eder."
Dediler: "Ey Salih,! Bundan önce sen bizim içimizde ümit beslenir bir zat idin. Şimdi bizi babalarımızın taptıklarına tapmaktan mı engelliyorsun?
Biz, doğrusunu istersen bizi davet ettiğin şeyden kuşkulandıran bir şüphe içindeyiz."
Salih dedi: "Ey kavmim! Eğer ben Rabbimden açık bir mucize üzerinde isem ve o bana tarafından bir rahmet bahşetmiş ise, ben Allah'a isyan ettiğim takdirde beni O'ndan kim kurtarabilir? Demek ki, siz bana zarar vermekten başka bir şey yapmıyorsunuz."337
3. AYETLERE KARŞI YÜZ ÇEVİRMELERİ
“Şüphesiz ki, Hıcr halkı da peygamberleri yalanladılar. Biz, onlara âyetlerimizi vermiştik de onlar, yüz çeviriyorlardı. Onlar, dağlardan emniyetli emniyetli evler yontuyorlardı. Onları da sabahleyin korkunç bir çığlık yakaladı. Kazanmakta oldukları şeyler, onlardan hiçbir zararı savmadı.338
4. KİBİRLENMELERİ
“Kavminin önde gelenlerinden büyüklük taslayanlar (müstekbirler), içlerinden iman edip de onlarca zayıf bırakılanlara (müstaz'aflara) dediler ki: "Sâlih'in gerçekten Rabbi tarafından gönderildiğini biliyor musunuz?" Onlar: "Biz, gerçekten onunla gönderilene inananlarız." Dediler. Büyüklük taslayanlar (müstekbirler de şöyle) dedi: "Biz de, gerçekten sizin inandığınızı tanımayanlarız."339
5. ALLAH’IN MUCİZE OLARAK GÖNDERDİĞİ DEVEYİ ÖLDÜRMELERİ
Semud kavmi Salih (as)danmucize istemeleri üzerine sert bir kayanın içinden Allah onlara bir dişi deve çıkardı. Bu dişi deve bir gün tek başına vadinin bütün suyunu içer ve onun misli kadar da onlara süt verirdi. Bu sütten daha lezzetli ve daha tatlı bir süt asla içilmiş değildi. Devenin verdiği süt tüm kavme yetiyordu.340 Fakat azgınlık ederek deveyi öldürmeye karar verdiler. Kavmin en bedbahtı olan Ebu Zema kimsenin kendisine güç yetiremediği güçlü ve oldukça şerli bir kimse idi. Bu kişi Allah’ın mucizevi olarak göndermiş olduğu deveyi öldürdü. 341
Dediler ki: "Rabbimiz, biz nefislerimize zulmettik, eğer bizi bağışlamazsan ve esirgemezsen, gerçekten hüsrana uğrayanlardan olacağız."342
“Böylelikle dişi deveyi öldürdüler ve Rablerinin emrine karşı çıkıp (Salih'e de şöyle) dediler: "Ey Salih, eğer gerçekten gönderilenlerden (bir peygamber) isen, vaadettiğin şeyi getir, bakalım." Bunun üzerine onları dayanılmaz bir sarsıntı tuttu da kendi yurtlarında diz üstü çöke kaldılar.”343
Hz. Salih'in (a.s.) dişi devesini yalnızca bir kişi öldürdüğü halde344 bütün kabile bu suçun ortağı sayılmıştır. Çünkü bütün kabile o kişiye arka çıkmış, desteklemişti. Bir birey tarafından işlenmiş olsa bile, bir toplum tarafından tasvip görülen veya bir toplumun iradesini yansıtan her suç, toplumun suçudur. Onu yapan kişi ise burada sadece bir maşadır. Kur'an'a göre, bir birey tarafından işlenen ve ilgili toplum tarafından da kabul gören bu suç bir millî suç sayılmaktadır.345
Deveyi kesen kişi, daha kesmeden önce orada toplanmış olan halka şöyle dedi. “Sizin hepiniz deveyi kesmeme razı olmadıkça ben kesmeyeceğim.” Onların hepsi razı olduklarını belirttiler. Fakat orada olmayan bir kadın vardı. Onun da razı olması için evine vardılar ve ondan rızalık istediler. Kadın razı oldu. Sonunda herkesin isteği ve rızası olunca adam deveyi kesti.346
"Ey kavmim, size işte bir ayet olarak Allah'ın devesi; onu serbest bırakın, Allah'ın arzında yesin. Ona kötülük (vermek niyetiy)le dokunmayın. Yoksa sizi yakın bir azab sarıverir." Fakat onu öldürdüler. (Salih) Dedi ki: "Yurdunuzda üç gün daha yararlanın. Bu, yalanlanmayacak bir vaaddir. Emrimiz geldiği zaman, tarafımızdan bir rahmetle Salih'i ve onunla birlikte iman edenleri o günün aşağılatıcı azabından kurtardık. Doğrusu senin Rabbin, güçlü olandır, aziz olandır.”347
Salih (as) kavmine “Şu dünyada üç gün yaşayın. Bu Allah’ın size vaad ettiği üç günlük bir mühlettir. Bu üç günün sonunda onun katından gönderilecek bir azapla siz helak olacaksınız.”348 Mühlet verilen günler Çarşamba, Perşembe ve Cuma günleriydi. Cumartesi helak oldular.349
Kavmi deveyi kestiğinde Hz. Salih onlara şöyle dedi. “Size üç gün daha faydalanın. Helak olmanıza delil ise yarın yüzleriniz sararacak, ikinci gün yüzleriniz kızaracak ve üçüncü gün yüzleriniz kararacaktır.” Hz. Salih’in dediği gibi hepsi de gerçekleşti.350
"Sen yalnızca bizim benzerimiz olan bir beşerden başkası da değilsin; eğer doğru sözlülerden isen, bu durumda bir ayet (mucize) getir-görelim. Dedi ki: "İşte, bu bir dişi devedir; su içme hakkı (bir gün) onundur, belli bir günün su içme hakkı da sizindir. Ona bir kötülükle dokunmayın, sonra büyük bir günün azabı sizi yakalar." Sonunda onu (yine de) kestiler, ancak pişman oldular. Böylece azab da onları yakaladı. Hiç şüphe yok, bunda bir ayet vardır, ama onların çoğu iman etmiş değildirler. Ve hiç şüphe yok, senin Rabbin, güçlü ve üstün olandır, esirgeyendir.351
Semudluların mucize talebi üzerine, dişi bir deve yaratılmıştı. Bu deve onların görmeye alıştıkları sıradan bir deve değildi. Çünkü onun yaradılışı harikulade bir nitelik taşımalıdır ki, mucize kabul edilebilsin. Şayet Hz. Salih (a.s) mucize olarak sıradan bir deveyi gösterecek olsaydı, bir peygamberden beklenmeyen bir davranış olurdu bu. Nitekim ayetin siyak ve sibakından da böyle anlaşılıyor. Ayrıca Kur'an'ın birçok yerinde bu devenin mucize niteliği taşıdığı açıklanmıştır. Örneğin A'raf ve Hud surelerinde, Allah'ın bu dişi devesinin bir ayet (mucize) olduğu belirtilirken, İsra suresinde daha belirgin bir ifade kullanılmıştır.
"Bizi ayetler (mucizeler) göndermekten alıkoyan şey, evvelkilerin onları yalanlamış olmasıdır. Semud'a açık bir mucize olarak dişi deveyi verdik. O yüzden kendilerine zulmettiler. Oysa biz o mucizeleri, yalnız korkutmak için göndeririz. (Oyun ve eğlence olsun diye değil)".
Herhalde Araplar için “Bir gün kuyularınızdan ve pınarlarınızdan bu dişi deve su içecek, bir gün de sizin hayvanlarınız ve bu sıra hiç bozulmayacak" sözünden daha büyük bir meydan okuma olamazdı. Çünkü, Araplar arasında çoğu kez kan dökülmesi ve canların verilmesi ile sonuçlanan savaşların ve kan davalarının en önde gelen nedenini su oluşturuyordu. Dolayısıyla, Hz. Salih'in (a.s) meydan okuması tüm kavmine karşıydı ve halk tarafından, ardında büyük bir güç olduğuna kanaat getirmeden kabul edilmesi mümkün değildi. Böyleyken, Hz. Salih (a.s) ardında hiç bir dünyevî güç olmadığı halde bu meydan okumada bulundu ve tüm kavmi bunu ses çıkarmadan kabul etmekle kalmayıp bir hayli gün buna boyun da eğdiler.
A'raf ve Hud Sureleri'nde buna bir de ilave vardır; "Bu sizin için bir ayet olarak Allah'ın dişi devesi; dolayısıyla bırakın onu Allah'ın arzında otlasın ve kötülükle ona dokunmayın."352 Yani meydan okuma, yalnızca bir gün arayla devenin su içmesiyle sınırlı olmayıp tarlaları, bahçeleri, hurmalıkları ve otlaklarında dilediği biçimde serbestçe otlamasını ve kendisine kötü niyetle dokunulmamasını da içine alıyordu.
Bu, meydan okumayla karşılaşır karşılaşmaz, hemen deveye saldırıp derhal ayaklarından keserek öldürdükleri anlamına gelmez. Gerçekte, deve tüm kavim için bir sorun haline gelince, halk iyice öfkelenip ondan nasıl kurtulacaklarına dair birbirlerine danışmaya başladılar. Sonunda, Şems Suresi'nde anıldığı üzere, kibirli bir reis buna bir son verme görevini yüklendi: "En şakileri ayaklandığı zaman..."353 Aynı olay Kamer Suresi'nde de anılmaktadır: "Bir yoldaşlarını çağırdılar, o da çekip bacaklarını kesti."354
Deveyi öldürmelerine sebep olan hadise hakkında Kurtubi şunları nakleder. “Semudlular dişi deveyi öldürmeden önce içki içiyorlardı. İçkilerine su katmak için suya ihtiyaç duydular. O gün su sırası devedeydi. Deve suyu içiyor onlarda sütünden alıyorlardı. Aralarından birisi kalkıp etrafını gözetledikten sonra “Artık burada susuzluktan yanan insanları rahatlatacağım” deyip gitti ve dişi deveyi öldürdü.355
Kur'an'ın başka yerlerinde geçtiğine göre, deve öldürülünce Hz. Salih (a.s) şöyle dedi: "Yurdunuzda üç gün daha metalanın."356 Bu zaman sona erince şafak vakti sıraları şoke edici bir patlama oldu ve ardından şiddetli bir deprem tüm halkı bütünüyle helâk eti. Sabahleyin, bir çitin çevresinde hayvanlar tarafından çiğnenmiş kuru çalılar gibi cesetler oraya buraya saçılmış durumdaydı. Ne taştan köşkleri, ne de kayalar içinde oyulmuş barınakları başlarına gelen felaketten kendilerini koruyamadı. "Üzerlerine tek bir sayha (korkunç bir ses, patlama) gönderdik; ağılcının (çitinin) kuru çalıları gibi saçıldılar."357 "Kendilerini o sarsıntı yakaladı da, yurtlarında yüz üstü düşe kaldılar."358 "Sabaha girerlerken kendilerini o sayha yakaladı. Kazandıkları kendilerinden hiç bir şey savmadı."359
“Gerçek şu ki biz, bir fitne (imtihan ve deneme konusu) olarak o dişi deveyi kendilerine gönderenleriz. Şu halde sen onları gözleyip-bekle ve sabret. Ve onlara, suyun kendi aralarında kesin olarak pay edildiğini haber ver. Her su alış sırası (kiminse, o) hazır bulunsun. Derken arkadaşlarını çağırdılar, o da bıçağını kapıp 'hayvanı ayağından biçip yere devirdi. Şu halde benim azabım ve uyarıp-korkutmam nasılmış? Çünkü biz onların üzerine bir tek çığlık gönderiverdik. Böylece onlar, ağıldaki çalı çırpı olan kuru ot gibi oluverdiler.”360
Bu ifadelerden, bu devenin bir süre aralarında serbest bir şekilde dolaştığı ve onun su içtiği gün kimsenin su almaya cesaret edemediği anlaşılmaktadır. Ancak bir süre sonra kavmin ileri gelenleri, bir adamı kışkırtmış ve deveyi öldürmesi için onu teşvik etmişlerdi. O adam da kışkırtmalar sonunda, cesaretini göstermek için deveyi öldürmüştür. Bundan anlaşıldığına göre, onlar bu deveden çekiniyor ve arkasında büyük bir güç olduğuna inandıkları için, ona el kaldırmaya cesaret edemiyorlardı. Bununla beraber Peygamberin hiçbir gücü olmamasına karşın, yine de bu deveyi öldürmekten çekiniyorlardı.361
“Allah'ın elçisi onlara dedi ki: "Allah'ın (deneme için size gönderdiği) devesine ve onun su içme-sırasına dikkat edin." Fakat onlar, onu yalanladılar, deveyi de yere yıkıp öldürdüler. Rableri de günahları dolayısıyla 'onları yerle bir etti, kırıp geçirdi'; orasını da dümdüz etti. (Allah, asla) Bunun sonucundan korkmaz.”362
O vakit Allah'ın Resulü, yani "Semud'a da kardeşleri Salih'i gönderdik."363 âyetiyle onlara peygamber olarak gönderildiği bildirilen Salih (a.s) onlara şöyle demişti: "Allah'ın devesi" (sakındırma mânâsı üzere mansup olmakla fiili zikredilmemiştir.) Yani, sakının, dokunmayın Allah'ın devesine, peygamberine mucize kıldığı deveye ve onun sükyasına, yani gününde onun suvarılmasına mahsus olan suyuna da dokunmayın.
Fakat o en azgın kişi ve beraberindekiler ve dolayısıyla o kavim o Allah'ın elçisini yalanladılar. Söylediklerine, o "sakın ha yapmayın" demesine ve korkutmasına inanmadılar da onu, o deveyi devirdiler, vurup öldürdüler.
AKR'ın asıl mânâsı, bir hayvanın ayaklarını biçip yıkarak öldürmektir. Rabb'leri de günahları sebebiyle onları yere vurup sürte sürte ezdi, hışmını basıverdi, azabını uygulayıverdi. "Onları korkunç bir gürültü yakalayıverdi."364 "Onları bir sarsıntı tutuverdi."365 ve "Alçaltıcı azabın yıldırımı onları yakalayıverdi."366 buyrulduğu üzere bir gürültü, bir sarsıntı, bir alçaltıcı azap yıldırımla çarpıp yere sererek hepsini kırdı geçirdi. Hem de onu eşit yaptı. O yere vurmayı, o azabı yalnız en azgınlarına ve bizzat onun beraberinde bulunanlara değil, Salih peygambere iman etmeyen, susmak ve dokunmamak suretiyle o azılıya katılmış bulunanların hepsine, çoluğuna çocuğuna eşit şekilde uyguladı. Hepsini düpedüz kökünden yok etti. Yahut, yeri üzerlerine geçirip düzleyiverdi. Bu tesviye (düzleme) de önceki tesviyenin bir k arşılığı demektir.
DEMDEME, açıklandığına göre fiilinin tekrarıyla elde edilen bir fiildir. Demme, boya veya yaldız sürmek, badana yapmak, gemiyi zift ile kalafatlamak gibi, bir şeyi bir şeye sürüp sıvamaktır. Yeri düzlemek, bir kimseye şiddetli azap etmek, bir adamın başını ezmek ve halkı kırıp geçirmek mânâlarına gelir. "Demdeme" bunun tekrarlanmış şekli olarak katlısını yapmaktır ki, fiilde birbiri ardınca bir yinelenme ile her tarafından kaplıyacak bir kuşatma ve kuvvet ifade eder. denilir ki, "kabri, üzerine yıkıp basa basa tamamen düzledi" demektir. Cevheri "Sıhah"ında der ki: "Bir şeyi demdeme yaptım demek, onu yere yapıştırdım ve sürte sürte ezdim." demektir. "Kamus"ta: "Kavme demdeme etti ve kavmin üzerine demdeme yaptı demek, onları öğütüp yok etti." demektir ki tekrar tekrar düzlemek, azap etmek mânâsından alınmıştır. Aynı şekilde hışım, öfke ve gazap mânâsına gelir. denilir ki, "onu hışım tuttu" demektir. Hışım ve öfkeyle homurdanarak söz söylemek mânâsına da gelir. "Ona karşı öfkeli öfkeli gürleyerek söyledi." demektir.
Tefsirciler burada başlıca tekrarlanan "sıvama" ve "kabri tamamen bastırma" mânâsından; günahlarını başlarına geçirip üzerlerine öfkeyle azabı uygulamak ve köklerini kazıyarak yok etmek, kırıp geçirmek mânâlarına tefsir etmişler ve "onu dümdüz etti" fiilindeki zamirinin de işaret ettiğimiz gibi demdeme mastarının ve bu karine (ipucu) ile Arzın yerini tuttuğunu söylemişlerdir ki, birisi azabın eşit şekilde hepsine genelleştirildiğini, birisi de o yok etmenin, onların yere geçirilmesi suretiyle olduğunu ve oturdukları yerlerin başlarına geçirilip düpedüz bir harabeye çevrildiğini veya yok olmalarıyla yerin düzlenmiş bulunduğunu ifade eder. Bu zamirin "demdemen" mastarının yerini tutması daha açık ve şu zamiri de uygundur.367
6. YERYÜZÜNDE FESAT ÇIKARMALARI
Semud (kavmi) de, gönderilen (peygamber)leri yalanladı. Hani onlara kardeşleri Salih: "Sakınmaz mısınız? demişti. "Gerçek şu ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir peygamberim. Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin. Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum. Siz burada güvenlik içinde mi bırakılacaksınız? Bahçelerin, pınarların içinde. Ekinler ve yumuşak tomurcuklu can alıcı hurmalıklar arasında? Dağlardan da ustalıkla zevkli evler yontuyorsunuz? Artık Allah'tan korkup-sakının ve bana itaat edin. Ve ölçüsüzce davrananların emrine de itaat etmeyin. Ki onlar, yeryüzünde bozgunculuk çıkarmakta ve dirlik-düzenlik kurmamaktadırlar (ıslah etmemektedirler)."368
7. ZULMETMELERİ
“Emrimiz geldiği zaman, tarafımızdan bir rahmetle Salih'i ve onunla birlikte iman edenleri o günün aşağılatıcı azabından kurtardık. Doğrusu senin Rabbin, güçlü olandır, aziz olandır. O zulme sapanları dayanılmaz bir ses sarıverdi de kendi yurtlarında dizüstü çökmüş olarak sabahladılar.”369
“İşte, zulmetmeleri dolayısıyla enkaza dönüşmüş ıpıssız evleri. Hiç şüphe yok, bilmekte olan bir kavim için bunda bir ayet vardır. İman edenleri ve korkup-sakınanları da kurtardık”370
“Âd'ı ve Semûd'u da (yıkıma uğrattık). Gerçek şu ki, kendi oturdukları yerlerden size (durumları) belli olmaktadır. Kendi yapmakta olduklarını şeytan onlara süsleyip-çekici kıldı, böylece onları yoldan alıkoydu. Oysa onlar görebilen kimselerdi. Karûn'u, Firavun'u ve Hâmân'ı da (yıkıma uğrattık). Andolsun, Musa onlara apaçık delillerle gelmişti, ancak onlar yeryüzünde büyüklendiler. Oysa onlar (azabtan kurtulup) geçecek değillerdi. İşte biz, onların her birini kendi günahıyla yakalayıverdik. Böylece onlardan kiminin üstüne taş fırtınası gönderdik, kimini şiddetli bir çığlık sarıverdi, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmedici değildi, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı.”371
“Oysa onlar görebilen kimselerdi.” ayetini Mevdudi şöyle tefsir eder. Yani, "Onlar cahil ve aptal kimseler değil, bilakis çağlarının en medenî insanlarıydı. Dünyevî iş ve görevlerini büyük bir dikkat ve akıllılıkla yerine getiriyorlardı. Bu nedenle şeytanın onları aldatıp kandırarak kendi yoluna uydurduğu söylenemez. Tam aksine onlar şeytanın gösterdiği yola, arzu ve çıkarlarına uyduğu için bilerek ve farkında olarak tabi olmuşlar; zevksiz, eğlencesiz göründüğü ve ahlâkî sınırlamalar getirdiği için de peygamberin gösterdiği yolu bir tarafa bırakmışlardır."372
“Allah onlara zulmedici değildi, ancak onlar kendi nefislerine zulmediyorlardı” ayetini ise Mevdudi şöyle açıklar. “Buraya kadar geçen ayetlerde anlatılan kıssalar hem kafirlere, hem de müminlere hitap etmektedir. Bu kıssalar, üzülüp cesaretlerini yitirmemeleri, çok şiddetli eziyet ve baskılar altında bile Hak sancağını sabır ve sebatla yukarıda tutmaları için müminlere hitap etmektedir. Diğer taraftan bu kıssalar, kibir içinde İslâmî hareketi bastırıp yok etmeye çalışan günahkâr ve zalim kimselere de hitap etmektedir. Onlara şöyle denilmektedir: "Siz Allah'ın müsamaha ve hoşgörüsü hakkında çok yanlış bir fikre kapıldınız. Siz O'nun hiçbir kanunu olmayan bir melik olduğunu sanıyorsunuz. şimdiye kadar isyanlarınız, zulmünüz ve kötü amelleriniz nedeniyle cezalandırılmadığınız ve kendinizi ıslah etmeniz amacıyla size uzun bir mühlet verildiği için, sizi hesaba çekecek hiçbir güç olmadığı ve bu dünyada herkesin istediği gibi davranmaya devam edebileceği sonucuna vardınız. Bu kapıldığınız zan sizi, Nuh, Lut ve Şuayb (a.s) kavimlerinin akibetine, Semud ve Ad kavimlerinin karşılaştığı felakete, Karun ve Firavun'un sonuna götürecektir.”373
8. İŞLEDİKLERİ GÜNAHLAR
“İşte biz, onların her birini kendi günahıyla yakalayıverdik. Böylece onlardan kiminin üstüne taş fırtınası gönderdik, kimini şiddetli bir çığlık sarıverdi, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk”374
semud kavmini şiddetli bir çığlık yakaladı. Zenginliğiyle mağrur Karun yerin dibine geçti. Firavun ve Haman ise suda boğuldu.
9. KENDİ AĞIZLARIYLA AZABI İSTEMELERİ
Böylelikle dişi deveyi öldürdüler ve Rablerinin emrine karşı çıkıp (Salih'e de şöyle) dediler: "Ey Salih, eğer gerçekten gönderilenlerden (bir peygamber) isen, vaadettiğin şeyi getir, bakalım." Bunun üzerine onları dayanılmaz bir sarsıntı tuttu da kendi yurtlarında diz üstü çöke kaldılar. O da onlardan yüz çevirdi ve (şöyle) dedi: "Ey kavmim, andolsun, size Rabbimin risaletini tebliğ ettim ve size öğüt verdim. Ama siz, öğüt verenleri sevmiyorsunuz."375
“Dedi ki: "Ey kavmim, neden iyilikten önce, kötülük konusunda acele davranıyorsunuz? Allah'tan bağışlanma dilemeniz gerekmez mi? Umulur ki esirgenirsiniz"376
Mevdudi bu ayeti şöyle açıklar. "Allah'tan iyi şeyler istemek yerine niçin siz, kötülüğü ve azabı istemede acele ediyorsunuz?"377
Meraği ise şöyle demekle yetinir. “Hz. Salih onlara “Ey Kavmim bana iman ettiğiniz takdirde size dünya ve ahirette hayır ve güzellikleri elde etmeniz mümkünden neden kendinize kötü bir azabın çabucak gelip çatmasını istiyorsunuz” der ve nasihatta bulunarak Rablerine istiğfarda bulunmaya davet eder.378
Dostları ilə paylaş: |