DÖRDÜNCİ BÖLÜM
GİRİŞİMCİLİK
4.1. İŞLETME VE GİRİŞİMCİLİK İLİŞKİSİ
Bu asır tüm dünyanın insan avucuna sığdığı bir alemdir. Artık dünyadaki bütün insanlara ulaşmak bir tuşa dokunmak kadar kolay hale geldi. Fakat bu okyanusta, köpek balıkları ile birlikte yaşamak veya bir bardak suda fırtınaların koptuğu dünyada var olmak her zamankinden daha zordur. Kah bakmışsın zirvede kah bakmışsın kuyu dibinde, bu asır anlık med cezirlerin sık sık yaşandığı bir devirdir. Böyle bir dünyada insan merkezli ve teknoloji destekli her girişim kendine yer bulabilir. Gerçek dünyadan sanal dünyaya doğru hızlı bir geçiş yaşandığı şu zamanda gelişmeleri yakından takip eden ve hızlı ayak uydurabilen işletmeler ayakta kalabilmektedir.
Bu alemde her insanın somut ve soyut ihtiyaçları vardır, hatta soyut ihtiyaçlar daha fazla ön plana çıkmaktadır. Bu ihtiyaçların tamamının ve tam olarak bu dünyada karşılanabilmesi mümkün görülmemektedir. Yeryüzünde mevcut kaynakların veya imkanların bilinçli bir şekilde fark edilerek bu farkındalığı faydalı hale dönüştürmek için biri veya birilerin istemesi, hayata geçirecek gücünün olması ve bu gücü kullanma iradesi göstermesi ile girişim faaliyetleri başlar. Yani fayda kendiliğinden ortaya çıkmaz bir irade, bir kast ve bir çaba sonucu ortaya çıkar.
Günümüzde teknolojik gelişmelerle işletmecilik (üretim ve tüketim) anlayışında çok hızlı bir değişim ve dönüşüm yaşanmaktadır. Siyah beyaz girişimcilik anlayışından dijital girişmcilik anlayışına geçilmektedir. Bir köy hükmünü alan dünyada girişimcilik potansiyeli yüksek olan ülkelerin, uluslararası ticarette ve ekonomik kalkınmada avantaj sağlaması sonucunu doğurmaktadır. Ekonomik büyüme ve gelişme açısından taşıdığı önem, girişimcilik kavramının daha yakından anlaşılmasını zorunlu kılmaktadır. Hatta girişimciliğe dayalı dünya çapında sosyo-ekonomik sistemin kurulmasını zorunluluk haline getirmiştir. Hatta hiçbir ülke, hiçbir işletme, hiçbir girşim faaliyetinin bunun dışında kalması düşünülemez. Girişimcilik potansiyelini en hızlı ve sağlam adımlarla ortaya çıkaran ülkeler dünya ekonomisinde söz sahibi olur. Dünya ötesini bile hesaba katan girişim fikirleri maddi ve manevi olarak desteklenmelidir. Artık bilgi teknolojilerinde hızlı gelişme ve internet sayesinde somut girişim fikirleri yerini dijital girişim faaliyetlerine bırakmıştır. Dijital girişim faaaliyetlerinde donanımlı, bilgiye ulaşma yollarını bilen, zeki ve ekip halinde çalışmayı beceren işgücü (beyingücü), fiziki ve ucuz işgücünden çok daha önemli hale geldiği veya önemi geometrik olarak artacağı söylenebilir.
Bir ülkenin atıl durumda veya tam verimli bir şekilde kullanılmayan sermaye, insan gücü ve doğal kaynakların daha rasyonel kullanımına imkan sağlama faaliyetine bireysel, özel ve etkili bir girişim faaliyeti denebilir. Bu faaliyetleri yapan kişilere işletmeci veya müteşebbis, yapıldığı yere iş yeri, tesis veya işletme, yaptıkları işe işletmecilik denir. İşletmeler ülke ekonomisinin içten yanmalı motorlarıdır. Bu sebeple işletmelerin sayısı, büyüklüğü, ürettikleri ürünlerin kalitesi, sundukları hizmetler çeşitliliği ne kadar çok ise başta ülke ekonomisine, işletme sahiplerine, ortaklarına, çalışanlara, müşterilere ve topluma o derece katkıları büyük olur.
4.1.1. İşletmenin Temel Kavramları
4.1.1.1. İşletme Kavramı
İşletme denince bazıların aklına büyük bir işyeri, bazıların en yakın bakkal veya büyük bir alışveriş merkezi, bazıların ise işe ilk başladığı yer veya babasının çalıştığı yer gelir. İşletme girişimciliğin birçok çeşidi için geçerli olan bir kavramdır. İşletmeler insanlara, istedikleri mal ve hizmeti sunmalarının yanı sıra onlara istihdam imkanıda sunar. Yani işletmeler, hem ülkedeki insanların ihtiyaçlarını karşılarlar, hem de oralarda istihdam edilme imkanı sunarlar.
İşletme kelimesinin lugat manası işletme işinin yapıldığı yer, iş yeri, kurum, kuruluş, tesis yeri demektir. İşletme: İşletmecilik faaliyetlerin yapıldığı fiziki mekana denir. İşletme, insan ihtiyaçlarını karşılamak maksadıyla mal ve hizmetlerin üretildiği iktisadi birime denir. Geniş manada bir işletme tanımını yapacak olursak; bir ekonomik sistem içinde kalarak, kar elde etmek maksadıyla üretim faktörlerini bir araya getirerek müşteri ihtiyaçlarını gidermeye yönelik faydalı mal ve hizmet çıktıların elde edildiği ve pazarlandığı yere veya kuruluşa işletme denir. Az veya çok insan ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik faaliyette bulunma neticesinde kar elde etmeyi hedefleyen tek veya çok ortaklı her iktisadi kurum veya kuruluş işletme olarak tanımlanabilir. İşletmelerin en temel üç gayesi vardır: Kar elde etmek, devamlılığı sağlamak ve topluma faydalı olmaktır. İşletmenin temel fonksiyonları olarakta yönetim, üretim, pazarlama, muhasebe, finans, insan kaynakları, arge, halkla ilişkiler sayılabilir. Bu fonksiyonları arttırmak mümkün ama kısaca bu kavramlar söylemek yeterlidir. Bazı işlemeler otomobil, buzdolabı, çikolata, takım elbise gibi somut mallar üretirken bazı işletmeler de sigortacılık, kuaförlük, bankacılık, eğitim, otelcilik gibi soyut hizmetler üretmektedirler. Bu açıdan işletmelerin ekonomik, hukuki, teknik ve sosyal sorumlulukları vardır.
İşletmeci: İşletme ile ilgili her türlü faaliyeti yapma yetkisi olan kişilere denir. İşletmenin sahibidir. İşletmeyi işleten kişidir. İşletmecilik: İşletme ile ilgili yapılan faaliyetlere işletmecilik denir. İşletmecilik, işin kurulması, işletilmesi için işletme fonksiyonlarının yerine getirilmesiyle ilgili faaliyetlerin tamamını ifade eder. Bu faaliyetler çeşitli işletmelerin ortaya çıkmasını sağlamaktadır.
İşletme bilimi, işletmenin kurulması, üretim araçlarının temini ile üretime geçmesi, üretilen mal ve hizmetlerin pazarlanması, gerekli olan insan gücü ve finans kaynakların sağlanması ve yönetilmesi ile ilgilenen bilim dalıdır. Bu bilim dalı işletme içi ve diğer işletmeler arasındaki süreçleri inceleyen, sebep sonuç ilişkisi kurmaya çalışan bir bilim dalıdır. Yani işletme bilimi, ne üretilecek veya ne kadar üretilecek ve kimin için üretilecek, hangi araçlarla ve nasıl üretilecek üretilen mal ve hizmetlerin müşterilere nasıl sunulacağı, bütün bunlar için ne kadar kaynağa ihtiyaç olduğunu araştıran bilim dalıdır. Diğer bir ifade ile eldeki mevcut kaynakların etkin ve verimli kullanılması için yapılması gerekenleri araştıran bilim dalıdır.
İşletmenin amaçları, kar sağlamak, topluma hizmet etmek ve işletmenin sürekliliğini sağlamak (işletmeyi geliştirmek) genel amaçları olarak sayılabilir. Bunun yanında özel amaçları da mevcuttur. Bunlar, müşterilerine yönelik özel amacı, müşterilerinin istediği fiyattan, istediği zamanda, istediği miktarda ve en kaliteli mal ve hizmetler sunmak, çalışanlarına yönelik özel amacı, onların ekonomik ve çalışma şartlarını iyileştirmek, iş yeri ile özdeşleştirerek istihdamlarında sürekliliği sağlamaktır. Tedarikçilere yönelik amacı, tedarikçileri ile güvene dayalı uzun vadeli ilişkiler geliştirmektir.
İşletmenin fonksiyonları, işletmenin en üst seviyedeki fonksiyonu yönetimdir. Yönetimin ise planlama, organizasyon yürütme, koodinasyon, kontrol fonksiyonları vardır. İşletmenin en temel iki fonksiyonu vardır: Üretim ve Pazarlamadır. İşletmenin işlerini kolaylaştırıcı fonksiyonları ise finansman ve insan kaynaklarıdır. Bunun yanında işletmenin faaliyetlerini destekleyen fonksiyonları olarakta muhasebe, halkla ilişkiler, Ar/Ge, tedarik (satınalma), lojistik (taşıma) fonksiyonları sayılabilir.
4.1.1.2. İşletme İle İlgili Kavramlar
İşletme ile ilgili o kadar çok kavram vardır ki bunların burada isimlerini bile saymak mümkün değildir. Bu başlık altında sadece girişimcilik, kobiler ve işletme ekonomisi ile ilgili öne çıkan temel kavramların bilimsel tanımlarından ziyade insanlar tarafından ne anlaşıldığı ve nasıl anlaşılması gerektiği konusunda çok sade ve kısa açıklamalar yapılacaktır.
İhtiyaç: Giderildiği zaman insana haz ve mutluluk veren, giderilmediği zaman insanda acı ve rahatsızlık meydana getiren duygu veya durumdur. Yani insanın tatmin edilmesi gereken önemli bir duygusudur. İnsanın fizyolojik ve psikolojik çok sayıda ihtiyacı vardır. İnsanın en temel ihtiyaçları olarak yeme içme, barınma ve güvenlik ihtiyaçları karşımıza çıkmaktadır. Bu ihtiyaçların karşılanamaması durumunda insan acı ve ızdırap duyar. İnsanın temel ihtiyaçları yanında lüks ihtiyaçları da bulunur. Fakat lüks ihtiyaçları karşılanmadığı zaman temel ihtiçların karşılanamaması gibi yüksek dozda acı vermez.
Fayda: Mal ve hizmetlerin insanın fiziki ve psikolojik ihtiyaçlarını giderme özelliğine denir. Bir mal veya hizmetin ihtiyaçları karşılama özelliğine “fayda” denir. Her malın faydalı olması istenir. Ancak, bu her zaman mümkün olmayabilir. Bazen fayda yerine zarar veya hem fayda hem de zarar birlikte olabilir. Sigara vb.
Talep: Bir ihtiyacı karşılamak maksadıyla satınalma gücü ile destekli bir mal veya hizmete duyulan istektir. Talep belirli bir sürede, belirli bir piyasada, belirli bir fiyattan kişinin satın alma isteği veya istenen miktar olarak ifade edilebilir. Belli bir dönemde belli bir fiyat düzeyinde, insanların piyasada satın alabileceği mal ve hizmet miktarına talep denir. Belirli bir dönemde, belirli bir mal veya hizmetten, parayla desteklenmiş satın alma arzusuna talep denir. İnsanlar ihtiyaç duydukları mal ve hizmetleri satın alabilmek için belirli bir gelire sahip olmaları gerekir. Çünkü yeryüzünde bir çok insan her ihtiyacını tam olarak karşılayamamaktadır.
Arz: Bir mal ve/veya hizmeti üretenlerin veya elinde bulunduranların satmaya hazır oldukları miktara denir. Arzın oluşması için, malın pazara sunulması gerekir.
Mamul diğer bir ifade ile mal veya ürün olarak ele alınabilir. Mamul: İhtiyaçları karşılayan ve fiziksel özelliğe sahip olan madde, nesne ve temel unsurlara denir. Diğer bir tanıma göre; insanların ihtiyaçlarını doğrudan veya dolaylı olarak karşılamaya yarayan somut maddelere mamul denir. Sadece saf mal (otomobil, ayakkabı, mobilya vb.) durumu söz konusu iken saf mal ve saf hizmet (kuaförlük, restorant, bankacılık, sağlık, eğitim eğlence mekanları vb.) arasında belli oranlarda karışımda söz konusudur.
Ekonomik değeri olan mallar ve ekonomik değeri olmayan mallar diye ikiye ayrılabilir. Ekonomik değeri olan mallarda tüketim ve üretim malı diye ikiye ayrılır. Tüketim mallarıda dayanıklı ve dayanıksız tüketim malları diye ikiye ayrılır. Diğer bir sınıflama ise özelliği olan, beğenmeli, kolayda ve aranmayan mallar olarak dörde ayrılır.
Hizmet: İnsanların soyut ihtiyaçlarını karşılayan ve insana fayda sağlayan kavrama denir. Hizmetler de mallar gibi üretilebilirler. Ancak hizmetler, mallar gibi stoklama/depolama özelliğine sahip değildir. Üretildikleri anda tüketilmek zorundadırlar. Eş zamanlı üretim ve tüketim söz konusudur. Boş odası olan otelin bir sonraki gece için bu boş odaları ilave ederek kullanması mümkün değildir. Ulaşım, restorant, finansal, eğlence, eğitim hizmetleri içinde aynı durumdan bahsedilebilir.
Kar: İşletmenin çabası sonucu elde edilen geliri ile bu gelirin elde edilmesi için katlanılan gider arasındaki farktır. İşte bu fark insanları girişimde bulunmaya sevk eder. Bu açıdan işletmelerin temel amaçları arasında yer almıştır. Kar olmazsa işletmeler uzun dönemli hedef belirleyemez, üretim ve pazarlama faaliyetinde bulunamaz, rakipleri ile rekabet edemez, topluma ve ülkeye karşı sorumluluklarını yerine getiremez. Tabiki girişimde bulunmanın işletme kurmanın karşılığı da kardır. Diğer bir tanıma göre kar, müşterilerine mal ve hizmet sunmak için risk alarak girişimde bulunan kişi veya kuruma verilen ödüldür. Çünkü kar riskin büyüklüğü ile doğru orantılıdır. Müşterinin beklentilerini karşılayamaması sonucunda da riskin büyüklüğü sonucu müşterinin cezalandırması söz konusudur, o da zarar olarak karşılarına çıkar. Kar amacı gütmeyen kuruluşların varlığı da söz konusudur. Şu an itibariyle o bahsimizden hariçtir.
İktisat: Kıt kaynaklarla sınırsız ihtiyaçların karşılanması olarak tarif edilmektedir. Fakat bu tanıma eleştirel gözle bakılacak olurda bu kıt kaynakların hiç bitmemesi veya somut ihtiyaçların bir sınırının olması soyut durumun ise bir ihtiyaçtan mı yoksa hayal gücünden mi kaynaklandığı net değildir. Yine de iktisadı iş hayatındaki kişileri ve toplumu incelemek suretiyle maddi refahı artırma yolları arayan bilim dalı olarak tanımlanması mümkündür.
Üretim kelimesinin önceki kullanımı istihsal günümüzdeki karşılığı meydana getirmek, oluşturmak, imal etmek olarak ifade edilmektedir. Üretim: Eldeki mevcut kaynakları kullanarak insan ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik çeşitli işlemlerden geçirilerek yapılan dönüştürme faaliyetleri sonucu elde edilen faydalı çıktılara (mal/hizmet) denir. Bu faydalı çıktılar şekil ve içerikte fiziki, kimyevi bir değişim ve dönüşüm yoluyla olabileceği gibi yer, zaman ve mülkiyet değişikliği yoluyla da olabilir. Üretim kelimesi hem mal (otomobil, buzdolabı, tv, mobilya vb.) hem de hizmet (bankacılık, taşımacılık, eğitim, konaklama, eğlence vb.) üretimini birlikte kapsar. Üretimin rakiplerle rekabet edebilmek, müşteri isteklerini cevap verebilmek için istenen zamanda, istenen miktarda, istenen kalitede ve en düşük maliyetle yapılması bir zorunluluktur. Kaliteli bir mamul ve hizmet sunmak için kaliteli girdilerin kullanılması gerekir. Kaliteli girdiler de tedarikçi şirketlerle güvene dayalı ilişkiler geliştirmekle mümkündür.
Tüketim: Ekonomik değeri olan mal ve hizmetin kullanılması veya tüketilmesi işlemine denir. İnsan ihtiyaçlarını karşılamak maksadıyla üretim birimi tarafından meydana getirilen ve pazara sunulan mal ve hizmetlerin belirli bir bedel karşılığında satın alınarak tüketiciler tarafından tüketilmesi işlemidir. Eski dildeki karşılığı istihlak günümüzdeki dil ile ifadesi yok etmek manasına gelir. Dayanıklı tüketim, dayanıksız tüketim diye ikiye ayrılır.
Müşteri ve Tüketici: her iki kavram birbiri yerine kullanılmaktadır. Fakat birbirinden farklı olduğunu ifade eden bilim adamları da mevcuttur. Bazı bilim adamları tüketici kelimesini daha kapsamlı bazıları ise müşteri kelimesini daha kapsamlı olduğunu ifade etmektedirler. Müşteri mal ve hizmeti isteyen talep eden, kullanan kişi veya kurum olabilir. Tüketici ise tüketime yönelik dayanıklı dayanıksız mal ve hizmeti satın alan ve son kullanan kişidir. Tüketici tüketmek fiilinden türemiştir. Müşteri ise arzu etmek, istemek, talep etmek fiillerinden gelmektedir. Bu kavramların köklerine inilerek şöyle bir açıklama yapılabilir. Müşteri hem ara kullanıcıları hem de nihai kullanıcıları ifade eder. Bazı mal ve hizmetler, başka bir mal ve hizmetin meydana getirilmesinde kullanılması durumu ara kullanıcıyı ifade eder. Tüketici ise son kullanıcıları ifade eder. Tatbikî son kullanıcı ifadesi de tam olarak açıklamayabilir. Mesela çikolata, çiçek vb. mal alan kişi kendisi için değil de bir başkası için o malı alıp onu hediye ederse yani onu son kullanan başka biri olursa asıl tüketici kim olduğuna karar vermek zordur. Müşteri işletmeler için olmazsa olmaz demektir. İşletmelerin başarılı olması müşteri odaklı bir yönetim anlayışının o işletmede hakim olmasına bağlıdır. Japon anlayışında iç ve dış müşteri diye müşteri ikiye ayrılmaktadır. Bu anlayışta dış müşterinin mutlu ve memnun edilmesi iç müşterinin memnun edilmesine bağlıdır fikri hakimdir.
Emek (İşgücü): Çalışanların, bir işte ortaya koydukları fiziki veya fikri çabalarına denir. Emek temel üretim faktörüdür. Emek olmadan üretim veya işletme düşünülemez. Sanal işletmelerde bile az sayıda da olsa işgücüne ihtiyaç vardır. Emeğin karşılığı ücrettir. Bir mal ve hizmetin tasarımı için fikri ve üretimi için fiziki, satış ve pazarlaması için hem fiziki hem fikri emeğe ihtiyaç vardır. Bir ülke için emek faktörü o ülkede yaşayan çalışabilir konumdaki insan sayısı ile ifade edilebilir. Eğitimli genç ve girişimcilik özelliğine sahip insanların varlığı ülke ekonomisinin motoru görevini görür.
Sermaye önemli işletme girdisidir. Üretimde kullabılabilen para ve parasal bir değer ifade eden her araç sermaye olarak değerlendirilir. Bir işletmenin kurulması ve çalıştırılması için kuruluş ve işletme sermayesine ihtiyaç vardır. Sermaye: para ve paraya çevrilebilen maddi (makine, bina, araç gereçler) ve manevi (patent, imtiyaz, lisans, marka değeri, hisse senetleri vb.) varlıklara denir. Halk dilinde sermaye, kişilerin tüm varlıklarını içine alan servet karşılığı olarak veya çoğu kez para anlamına gelir. Fakat sadece para demek değildir. Sermaye; doğada serbest biçimde bulunmayan sonradan üretilen üretim araçları olarak da tanımlanır. Diğer bir tanımı ise biriktirilen emektir. Sermaye, ayni ve nakdi sermaye diye ikiye ayrılabilir. Bu açıdan bakıldığında sıcak para ve anında nakde dönüştürülebilen tüm varlıklar (hisse senedi, arsa, teknoloji, bilgi, fiziki tesisler, makine vb. ) olarak ifade edilebilir. Sermaye mevcut varlıklar artı alacaklardan borçların çıkarılmasıyla elde edilen değerdir.
Doğal Kaynak: Doğadan elde edilen, direkt veya endirekt şekilde kullanılabilen maddelere denir. Diğer bir ifade ile doğal kaynak, insani olmayan, yeryüzünün altında ve üstünde bulunan bütün kaynakları içerir. Tarım arazileri, inşaat alanları, binalar, nehirler, ormanlar, hayvanlar, okyanuslar ve atmosfer gibi yer üstü ve petrol ve su kaynakları, madenler ve cevherler, yer altı, ile buralarda bulunan kendi doğal halleri ile kullanılabilen her türlü kaynak akla gelmektedir. Ülkemiz yer üstü ve yer altı doğal kaynaklar açısından kaynakları bol ve yeterlidir. Tabiki ilgililer tarafından kaynakların varlığının biliniyor ve yer üstüne çıkarılıp kullanılabiliyor olması gerekir. Doğal kaynağın karşılığı ranttır. Bu durum ülkedeki mevcut ve yeni kurulacak işletmeleri doğrudan etkilemektedir.
Marka: bir isim, terim, işaret sembol veya özel tasarım anlamına gelir. İşletme literatüründe işletmeyi ve mamul/hizmetlerini tanıtan, rakiplerinden ayırd edilmesini sağlayan sembol bir değerdir. Her müteşebbis bir markadır ve kendi markasını oluşturma gayreti içindedir.
Verimlilik: Üretim için kullanılan girdilerin çıktılara oranlanmasıdır.
Yukarıdaki kavramların merkezine oturan insandır. Her faaliyet insan için ve insanın mutlu ve güvenli olarak yaşayabilmesi içindir. Daha sonra diğer canlılar veya varlıklar akla gelir.
4.1.2. İşletme ve Girişimcilik İlişkisi
İşletme kavramı yerine bazı kaynaklarda firma, bazı kaynaklarda şirket bazı kaynaklarda girişim, bazı kaynaklarda tesis, işyeri, fabrika, atölye gibi kavramlar kullanılmaktadır. İşletmecilik, teşebbüs ve girişimcilik ile işletme sahibi, müteşebbis ve girişimci kavramları birbirinin yerine çok kullanılmaktadır. Bu başlık altında daha çok işletme ve girişimcilik kavramı üzerinde durulacaktır. Günümüzde bu iki kavram çok sık kullanılmaktadır. İkiside aynı manaya gelir mi? Her işletme bir girişim, her girişim bir işletmeyi doğurur mu? Hangisi daha kapsamlıdır? Gibi sorulara cevaplar bulmak gerekir. Bu açıdan bakıldığında işletme daha teknik, hukuki, ticari bir kavram olarak karşımıza çıkmakta, hatta işletme denince fabrika, atölye, mağaza, işyeri akla gelir, fakat girişim ise daha çok sosyal ve insani bir kavram gibi görülmektedir. Her başarılı girişimin sonucunda bir işletme meydana gelir. Hatta her girişim bir işletmeyi doğurur. Tek farkı kar amacı gütmeyen girişimler olabilir fakat kar amacı gütmeyen ticari işletme olamaz. Girişimcilik daha çok işletmenin başlangıç yönünü işletme ise devamlılığı konusu ifade etmektedir.
İşletme ve girişim faaliyetinin her ikisi de yatırım için belirli bir sermayeye ve mal ve hizmet üretmek için üretim faktörlerine ihtiyaç duyar. Her ikisi de bu faktörleri çeşitli dönüştürme işlemine tabi tutarak faydalı çıktılar elde etme üzerinde durur. Kar amacı gütme dışında faaliyetlerde bulunan işletme ve girişimcilik hariç olmak şartıyla normal şartlarda her ikisinin de hedefinde kar elde etmek vardır. Her ikisinin de kuruluşu başarıya ulaştırmak için strateji, politika ve hedeflerini net bir şekilde belirlemesi gerekir. Her ikisi de şu soruları kendine sormak zorundadır. Ne üretilecek, neden üretilecek, nasıl üretilecek ve ne zaman üretilecek sorularına en doğru ve isabetli cevaplar bulmaya çalışır.
4.2. GİRİŞİMCİLİK
Son zamanlarda ülkemizde ve tüm dünyada üzerinde çokça konuşulan ve önemi yeni yeni anlaşılan girişimcilik kavramı üzerinde durulacaktır. Ülkemiz ve tüm dünya için girişimci insan vücudundaki kalp gibidir. Ekonomik hayatın devam etmesi ve kalbin sürekli çalışması için girişimci özelliği taşıyan kişiler bulunup ortaya çıkarılmalı ve bu kişilere girişimde bulunma imkanı sağlanmalıdır. Fakat Bir zamanlar toplumumuzda girişimcilik anlayışı ikinci, üçüncü plandaydı, birinci planda memuriyet anlayışı vardır. Çünkü memur sayısı az veya kıt bulunuyordu, toplumdaki itibarı çok yüksek idi. Fakat günümüzde herkes tarafından aranan girişimcilerdir. Çünkü onların girişimde bulunması sonucu tüm toplum bu faaliyetten istifade etmektedir.
Müteşebbis kavramı 18. YY’da Fransız iktisatçı Jean Bastiste Say tarafından üç temel üretim faktörüne dördüncü üretim faktörü olarak ilave edilmiştir. İlave edilen bu üretim faktörü müteşebbis veya günümüz ifadesi ile girşimci faktörüdür. Bu faktörün görevi yukarıda ifade edilen üç üretim faktöründen daha önemli ve etkinliğe daha fazla katkı sağlar. Bu dördüncü faktör, diğer üç faktörün organize ve idare edilmesini ifade eder.
Üretim faktörlerinin sayı olarak dörde çıkması işletmecilik anlayışında meydana gelen gelişmenin neticesidir. Önceleri teşebbüste bulunan müteşebbislerin üretim faaliyetlerine katılmak için yeterli sermayeye sahip olmaları gerekli idi. Ancak bugünkü modern işletmecilik anlayışında sermaye sahipleri ile müteşebbisler arasındaki farklar net olarak ortaya çıkmıştır.
Müteşebbis (girişimci) kavramından şirket sahibi ve sahipleri anlaşılır. Şirketin müdürü müteşebbis sayılmaz, sadece istihdam edilmiş bir yöneticidir. Müteşebbis, kâr amacı için sermaye koyarak, faaliyetin riskini (kâr ve zararı) yüklenen kimsedir. Müteşebbis doğrudan kendi sermayesini koyabildiği gibi, bankalardan ödünç alınan krediyi de sermaye olarak koyabilir.
Teşebbüs (girişim) kavramı, geniş manada kâr amacına yönelik özel kişi ve kurumları kapsadığı gibi, kamu yararına yönelik faaliyette bulunan kamu iktisadi teşekküllerini de içine alır.. Özel sektördeki girişim faaliyetindeki riski, kar veya zararı, şirket sahibi olan kişi veya tüzel kişilik üstlenirken kamudaki riski devlet üstlenir.
Ülkemizin kalkınması açısından bireylerin; iş hayatının ve toplumun ihtiyaçlarına göre eğitilmeleri, eğitildikleri mesleklerde istihdam edilmeleri ve kendi mesleki alanlarında girişimci bir ruha sahip olmaları, bu ruh ve yeterliliklerle kendi iş alanlarını oluşturmaları ve girişimci olmaları ülke ekonomisi açısından oldukça kritik ve büyü könem taşımaktadır. Ülke genelinde girişimciliğin gelişiminde en önemli faktörlerden biri de bu konuda verilen eğitimlerin yaygınlaştırılması ve kişilerin girişimcilik özelliklerinin geliştirilmesidir.
Bu düşünceden hareketle üniversitelerde okutulan girişimcilik eğitiminin dünyadaki ve Türkiye’deki mevcut durumunu ortaya koyma ihtiyacı belirmiş, üniversite öğrencilerinin mezuniyet sonrasında girişimci olmaları yönünde verilen eğitimlerin nasıl daha verimli hale getirileceğinin belirlenmesi önem kazanmaktadır. Yani üniversiteden mezun olan gençlerin, işsizler ordusuna katılan veya iş arayan değil, iş kuran olması için girişimcilik potansiyellerini ortaya çıkaracak en uygun zeminlerin oluşturulması, eğitimle geliştirilmesi gerekir. Bu açıdan yeni mezunların, işsizliği arttırıcı değil istihdamı arttırıcı etkisi olur. Enerjik ve üretken gençlerin önünü açmak gerekir.
Gelişmekte olan bir ülkede girişimciliğin gelişebilmesi için sosyo-kültürel değerler büyük önem taşımaktadır. Bir toplumun örf adetleri, o toplumda yaşayan her fertte var olan girişimcilik potansiyellerinin ortaya çıkarılmasına ya katkısı olur ya da engellenmesine neden olur. Katkısı olan toplumlarda girişimcilik anlayışı ile birlikte o toplumda gelişir. Bir toplumda girişimciliğin gelişmesine dolaylı ve dolaysız etki eden birden fazla neden vardır. Girişimcilik anlayışının gelişmesinin temel nedenleri, istihdamı arttırması, işsizliği azaltması, yoksulluğu önlemesi ve gelecekte toplumun var olabilmesi için ortaya çıkabilecek yeni istek ve ihtiyaçlarına bir karşılık bulması şeklinde ifade edilebilir.
Dostları ilə paylaş: |