Dr. Recep Albayrak Türklerin İranı



Yüklə 9,25 Mb.
səhifə31/88
tarix20.08.2018
ölçüsü9,25 Mb.
#73199
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   88

16.Gülistan Bölge Valiliği

استان گلستان

Merkezi: Gürgân گرگان
İran’da Türkmenler, yoğun olarak İran’ın kuzeydoğusundaki Gülistan Bölge Valiliği’nde oturmaktadır. Bölge valiliği, Ş. 1383/ 2004 yılında gerçekleştirilen mülki taksimat sonucu kurulmuştur. Gülistan Bölge Valiliği toprakları, daha önce Mazenderan Bölge Valiliği sınırları içerisindeydi. Hazar denizi kıyısında ve Türkmenistan ile sınırdaş olan Gülistan’ın kurulma çalışmaları, Ş. 1379/ 1997 yılında Muhammed Hatemi’nin cumhurbaşkanlığı döneminde başlamış, 2004 yılında sonuçlanmıştır. Türkmen bölge valiliğinin adı, daha önce “Gürgân Bölge Valiliği” olarak düşünülmüş, “Gülistan Bölge Valiliği” adında karar kılınmıştır.

Gülistan Bölge Valiliği’nin doğusunda Kuzey Horasan BV, batısında Hazar denizi ve Mazenderan BV, kuzeyinde Türkmenistan Cumhuriyeti, güneyinde ise Simnan BV yer almaktadır. (Mansur Ak, Teşkîl-i Otsân-ı Gülistan Nevîdî…, FasılName-i Yaprak, Sayı:1, s.88; Saîd Bahtiyari, Atlas-ı GîTaşiNaSi Ostanhâ-yı İran, s.25)

Ramiyan

Ramiyan, Mazenderan Bölge Valiliği’nin kadim şehirlerinden biridir. Halen yeni oluşturulan Gülistan Bölge Valiliği merkezi Künbed-i Kavus’a bağlı şehirlerdendir. Ramiyan, dağ eteğinde kurulmuştur. Havası güzel, suyu boldur. Halkın geçim kaynağı olan ipekçilik ve ipek dokumaları revaçtadır. İpekçilik, bölge Türklerinin geleneklerinde, sözlü ve yazılı edebiyatında geniş ye bulmuştur. İpekçilik, Türkmenistan’da da yaygındır. Boldumsaz ipekleri oldukça tanınmıştır. Türkmenistan pazarlarında, yerli ipek dokumaların satıldığı özel bölümler vardır.



Ramiyan Türkleri’nin evlenme geleneği konusunda, yazar Ali Yazırlu ve üniversite öğrencileri tarafından araştırma ve derlemeler yapılmaktadır. Türkmen kültürel yapısına katkı amacıyla yapılan bu araştırmalardan Mehran Bahari’nin bir düzenlemesi şöyledir:

Ramiyanlı Türkmen delikanlısı kız beğendiğinde, konuyu ailesine açar. Oğlanın ailesi, kız evine giderek, kızlarına talip olduklarını bildirir. Kız evi de onaylarsa, “gəl-get/ belə-burun böyle buyurun بله برون” merasimi düzenlenir. Bir akşam, aksakal denen ileri gelen zevatla birlikte kız evine gidilir. Buna “qənd sındırma” adı verilir. Taraflar karşılıklı olarak şartlarını dile getirir. Daha sonra oğlan evinden bir kişi kelle-şeker kəlləqənd (bu şekek koni şeklindedir ve en küçüğü takriben üç kg kadardır ve çok serttir) kırarak, misafirlere dağıtır. Ağırlık/ şirbəha başlık parası miktarı belirlenir. İpek mendil içerisine konulan para kızın babasına takdim edilir. Kızın ailesi geleneğe uygun olarak bu paranın bir miktarını alır, kalanı iade eder. Buna “Kesenin dibi/ Kisə-tiyə كيسه تيه / kisə-təki/ tih-kisə” adı verilir.

Aşiret erkeklerinin yürüttüğü bu teşrifattan sonraki işleri hanımlar yürütür. “Kişmiş yemə” merasimini oğlan evinin ailesi düzenler. Gelinkız için elbise ve gerekli eşyaları satın alır. Büyük bir sini üzerine ipek kumaşlar ve diğer hediyeler konularak, damat adayı ile birlikte gelinkız görmeye gidilir. Nişan takılır. Düğüne kadar geçen süre içerisinde Ramazan ve Nevruz bayramlarında kız evine hediyeler gönderilir. Kurban’da ise, hediye koç gönderilir. Düğün günü genellikle bayramlardan sonraya alınır. Üç gün devam eder.

Birinci gün akraba ve davetliler kız veya oğlan evine giderler. Gece kına yakma merasimi düzenlenir. Kına yakıldıktan sonra eğlence safhasına geçilir. İkinci gün misafirlere akşam yemeği şöleni tertip edilir. Üçüncü gün misafirler öğle yemeğine davet edilir. Yemekten sonra düğün sahiplerine yardım amacıyla ortaya konulan siniye para bırakılır.

Damat, yemekten sonra arkadaşları tarafından hamama götürülür. Hamamdan çıkınca damatlığı giydirilir. Kızın babası, bahtının açık olması için kızının belindeki kuşağa ipek mendil içerisine sarılmış ekmek ve peynir çıkını bağlar.

Damat, gelin eve geldikten sonra nar, elma gibi meyvelerin yanı sıra, çeşitli renklere boyanmış yumurtaları geline eşlik eden yengelere dağıtır. Gençler, meyve ve renkli yumurtaları almak için birbirleri ile yarış eder. Damadın anası, gelinin başına pirinç ve şeker saçar. Bu gelin kızın eve bereket getirdiğinin sembolüdür.

Ertesi sabah hem kız evi, hem de oğlan evinin akrabaları çeşitli hediyelerle gelirler. Bu merasime “Gelin görme “ denir.

Kına gecesi, karşılıklı söylenen deyişlere örnekler:


Gəlin xınaña qurban

Qəd balıñqa qurban (Boyuna posuna kurban)


Xalına qurvanəm mən

Həft rəng yüpək mingzədim (Yedi renk ipek bezedim)

Telləriñ qurvanəm mən
Əllərə xınalıde

Gözləri sürməlide

Bə qız kiming qızıde

Bə qız Türk’ün qızıde


Xalına qurvanəm mən

...


Kına yakma sırasında, damat ve gelinkızın etrafında halka yapılarak, şu deyiş okunur:
Bi(r) köynək va, dizinnən

Damad, xınaña qurban

Sürməsə yitməz gözünnən (Sürmesi yitmez gözünden)

Damad, xınaña qurban


Alladıb öpəm üzünnən

Damad, xınaña qurban

Qəd balıñqa qurban

Avçe gözlər, maral gəlde (Avcı gözler, maral geldi)


Bir köynək ba əbrişəm

Damad, xınaña qurban

Dodağına dəyde dişim

Damad, xınaña qurban


Nə cür olar meniñq işim

Damad xınaña qurban

Qəd balıñqa qurban

Avçe gözlər, maral gəlde



(http/mazandaran-turk.blogspot.com, Mehran Bahari, 17 Kasım 2005)
Ramiyan Kızılbaş Türkleri
Gülistan Bölge Valiliği şehirlerinden Ramiyan Kızılbaşları, ilk defa bir şenlik düzenledi. Kızılbaşların temsilcisi Ramazan Yazırlu, bunun İran genelinde birbirinden habersiz yaşayan Kızılbaşların tanışmasına vesile olacağını belirtti. (http/mazandaran-turk.blogspot.com, Mehran BahaRi, 01 Kasım 2005)

Ramiyan kentinde Geraylı iline mensup Türkler de oturmaktadır. (09 Haziran 2005) Bkz.→ Türkmenler



17.Halaclar ve Halacistan

حلجستان


Halac Halkı
Halaclar, Cibal Azerbaycan’ın Erak, Save, Kum, Tefriş kentleri civarında konuşlu bulunan tarihi Halacistan topraklarında yaşayan Türk dilli bir topluluktur. Halac (Qalaç, Xlıç, Xlıc, Xalıc) sözü, tarihte bir Türk ili olan Karlık (Harlug, Karluk, Garlug, Halluh) ile karışmıştır. Efsane ve rivayete göre bu isim “Gal-ac” ya da “Kılıç”tan türemiştir.

Halaclar, VIII ve IX. yüzyıllarda Hindistan, Maveraünnehir, Horasan’a, oradan X ve XI. yüzyıllarda İran’daki Sistan ve Beluçistan’a, XI ve XII. yüzyıllarda Selçuklularla birlikte Cibal Azerbaycan, Güney İran ve Anadolu’ya, 1219’da Moğol saldırısından kaçarak bir kez daha Irak-ı Acem (Cibal Azerbaycan) dâhil, Azerbaycan memleketinin diğer bölgeleri olmak üzere geniş bir coğrafyaya yayılmışlardır. Şimdiki Halaclar, Cibal Azerbaycan ve Güney İran’a göçmüş bölümün bakiyesi sayılırlar. Güney İran’dan maksat, Kaşkayı-Yurt’tur.



“Halac” adının kökeni hakkında, Ebül-Gazi Bahadır Han’ın naklettiği bir efsane vardır; İlk Türk hakanlarından Oğuz Han’ın, İran’a yürüyüşü sırasında, onun askerlerinden biri eşinin hamile olmasından ötürü, birliğinin gerisinde kalmış. askerî Hakan’ın karşısına getirdiklerinde, onun geride kalmasının nedenini öğrenir. Karısı doğum yapmıştır. Anası aç, çocuk ise ememediğinden acı çekiyordur. Oğuz Han, askere gerekli yardımı yaparak, çocuğa “Gal Ac” ya da “Halac” adını vermiş, ailesine bakması için askerî hizmetten muaf tutmuştur. “Gal Ac” ya da “Halac” halkının adı, “Gal Ac” isimli çocuğun adından ortaya çıkmıştır. VI. yüzyılda Romalılar “Gal Ac”lara, Türkçe “Kılıç”ın tercümesi olan “Halatiye” adını vermişlerdir. Bugün Tefriş’e bağlı Halatabad köyü bununla ilişkilendirilebilir.

Karluk maden sanatı, Musul okulu olarak adlandırılan maden sanatı merkezinden önceki ekole, yani Karlık/ Karluk ekolüne aittir. Karluklar, ürettikleri kılıç ve benzeri silahları Romalılara ve diğer milletlere satmaktaydı. Kutsal emanetlerde bulunan bazı kılıçların Karluk Türkleri’nce yapıldığı söylenmektedir. Türkler, fillere sahip ordularla savaşta, fillerin üzerindeki askerlere karşı Karluk el giyotinini kullanmıştır. Dönemine göre eşsiz bir silah olan Karluk el giyotininin hem Timur, hem de Nadir Şah Afşar’ın usta askerlerince kullanıldığı bilinmektedir. Karluk Türkleri’nin bakiyeleri günümüzde Afganistan’da Tahar Vilayetinin merkezi olan Talegan ve çevresinin yanı sıra Tahar, Kunduz, Samangan ve Farab Vilayetlerinde dağınık olarak yaşamaktadır. Tahar Vilayetinin özellikle Yeni Kale (Yeñgi Kale), Rustak (Rostaq/ eski adı Velvalci) ve Moğol Kışlak isimli yerleşim birimlerinde meskûndurlar. Vaktiyle Şugnan (Şigni), Vahan ve Huttal tarafları Karluk Türkleri’nin iskân sahasıydı. (R. Albayrak, Afganistan Türkleri, s.52)

Gerçi Halaclarla Oğuzların arasındaki bağlar henüz açıklık kazanmamıştır. Halacların Oğuzların “Karkın” boyundan ayrılarak oluştuğuna inanan Tarihçi ve Türkşinaslar vardır. Kaşkarlı Mahmut’a göre Halaclar, Oğuz Türkleri’nden ayrılan iki oymağın birleşmesinden oluşmuştur. Divan-ı Lügat’üt-Türk’te, Halac adının Oğuz Kağan Destanı’nda anlatılan bir olayla ilgili olarak “Kal Ac”, “Ac kal” sözünden kaynaklandığı belirtilmekte ve Halaclar hakkında şu bilgiler verilmektedir; “Türkmenler aslında 24 boydur. Lakin iki kabileden ibaret olan Halaclar, bunlardan ayrıldıkları için kendilerini Oğuz saymazlar.
Halacistan
Hamse Azerbaycanı ile Cibal Azerbaycan’ın (Azerbaycan Irakı/ Irak-ı Acem) birleştiği mıntıkda yer alan Halacistan’da, 45 ilâ 80 arasında Halac köyü bulunmaktadır. Bunlar iki grup halindedir:

1. Save-Karakan (Garakan/ Haregan/ Harekan) arası. Merkezi Novvahran’dır.

2. Kum kenti ve batısındaki Sultanabad arasındaki mıntıkadır.

Birinci gruba “Halac-ı Save” veya “Qahir”, ikinci gruba “Halac-ı Emir Hüseyinli” denmektedir.

Halaclar burada; Cındırlı, Karahanlı, Yetimler, Sefer-Ali, İsmayıllı, Kérdilli/ Kırdilli, Şikârlı, Karagede, Hesehalı, Bayramlı ve diğer köylerde yaşamaktadır.

1996 yılında gerçeklerştirilen mülki yapılanma sonucu, Güney Azerbaycan’ın Halacistan bölgesi/ Vilayeti; Kum Bölge Valiliği ve Merkezî Bölge Valiliği arasında iki parçaya taksim edilmiştir. Yani Halacistan’ın; Caferabad ve Kûhek bölgeleri ortadan ikiye bölünerek, yarısı Kum bölge Valiliği’ne, diğer yarısı Merkezî Bölge Valiliği’ne bağlanmıştır. Ülke genelinde yapılan mülki taksimattaki değişiklikler, özellikle Türklerin parçalanmasının yanı sıra, Türkçe’nin Farsça karşısında erimesine neden olan amillerin başında geldiği kabul edilmektedir.

Halacların nüfusunun 100 bin olduğu kaydedilmektedir. 1968 yılında bu dili konuşanların sayısının 17 bin, 2000 yılında 42.107 olarak belirlenmiştir. (http://xelec.turk. blogspot.com/; http://www.turania.com/)

Kum ve Merkezî bölge valilikleri arasında paylaştırılmış olan kadim Halacistan Memleketi/ Vilayeti toprakları, yukarıda izah edilmekle beraber, konunun daha iyi anlaşılabilmesi için hangi mülki/ idari yapılar içerisinde yer aldığı hususunun bilinmesinde yarar vardır. Halacistan topraklarının bulunduğu yerleşim birimleri:



  1. Halacistan Nahiyesi (Kum Bölge Valiliği):

Kum kentinin batısında yer almaktadır. Yaklaşık 900 km² alan sahiptir. Dağlık bir mıntıkada yer alan Halacistan nahiyesinde kışlar uzun ve oldukça soğuktur. Yaz ayları serindir. Halk bağ-bahçe, çiftçilik ve hayvancılıkla geçimini sağlamaktadır. Ceviz, üzüm, buğday ve arpa önemli mahsulleridir. Halkı Halac Türkçesi ve Farsça konuşmaktadır. Nüfusu 13.742’dir. (Coğrafya-yı Kâmil-i İran, 2.cilt, s.1201)

  1. Save İlçesi (Merkezî Bölge Valiliği):

Eski Save Vilayeti, Azerbaycan’ın Irak-ı Acem/ Cibal Azerbaycan bölgelerindendir. Tarihi kaynaklarda “Save, Sabe ve Şabe” şeklinde Turan padişahı olarak kayıtlıdır. Başka bir kayıtta, “Save”nin Turan pehlivanı olduğu, Zaloğlu Rüstem ile yaptığı savaşta öldürüldüğü belirtilmeltedir. Coğrafya-yı Kâmil-i İran’da, Save’nin “Ufak altın” anlamına geldiği belirtilmiştir. Save’de Selçuklulardan kalma Mescid-i Camiinin minaresi harap da olsa ayaktadır.

Kız-Kalesi, Kemallu köyündeki Qırhqızlar-Bulağı, Şah Müslim/ Şehzade Müslim, Harekân ile Novberan nahiyeleri arasındaki dağda Nuh İmamzadesi, Ardımin Kalesi ve İnci-Karadağ, Save/ Sava’nın önemli tarihi ve turizm merkezleridir.

Günümüzde Save, Merkezî Bölge Valiliği sınırları içerisinde Erak’a bağlı bir ilçedir. Nüfusu 223.429’dur (1996). Doğusunda Kum BV, batısında Hemedan BV, kuzeyinde Zerendiyye (Merkezî BV) ve Kazvin BV, güneyinde Kum BV, Tefriş ve Kumican ilçeleri (Merkezî BV) yer almaktadır. 9.708 km² olup, rakımı 995 m’dir. Yaz ayları kurak ve kavurucu sıcaklığa sahiptir. Kışlar, nispeten soğuk ve yağışlıdır. Batısındaki Harekân ve Novberan nahiyelerinin rakımı yüksektir. Bol miktarda yağış alan bölgenin havası serttir. Save halkının yerlisi Türk, dili Halac Türkçesi’dir. Halacların oturduğu saha, rakımı yüksek serin bölgelerdir.


  1. Tefriş İlçesi (Merkezî Bölge Valiliği):

Tefriş, Save’nin güneyindedir. Nüfusu 52.219’dur (1996). Doğusunda Kum BV, batısında Kumican ilçesi, kuzeyinde Save ilçesi, güneyinde Aştiyan ilçesi ve Erak kenti bulunmaktadır. Tefriş, 2.911 km²’dir. Havası kışları sert, yazları ise ılımandır. Kentin adı Taberes ve Gebereş idi. Zamanla Tefriş’e çevrildi. Kent merkezinde Halac Türkçesi’nin dışında Farsça ve bazı yerel diller konuşulmaktadır.

  1. Aştiyan İlçesi (Merkezî Bölge Valiliği):

Aştiyan, Erak’ın kuzeydoğusunda, 518 km² alana sahiptir. Denizden yüksekliği 1871 m’dir. Nüfusu 21.334’tür (1996). Kışları soğuk, yazları ılımandır. Muhtasarül-Buldan’da, kentin Hemedan’a bağlı ve adının Eberiştécan olduğu kayıtlıdır. Eberiştécan adı, daha sonra Aştican olmuş, zamanla Aştiyan’a dönüşmüştür. İlçe ve köylerinde Türkçe yaygın bir dildir.

Aşağıda Kum, Save, Tefriş ve Aştiyan’a bağlı Halac köylerinin listesi verilmiştir. Yan yana kurulu bu köyler vasıtasıyla Halacistan’ın coğrafi sınırlarını kolayca tespit etmek mümkündür. (Mukaddime-i Şehname-i Baysunguri/ Burhan Ebu-Mansuri, Şerefname-i Müniri; Mehrüz-Zaman Novbân, Veche Tesmiye Şehrhâ ve Rustahâ-yı İran, s.73; Coğrafya-yı Kâmil-i İran, 2.cilt, s.1201-1209; http://arabistan-tr.blogspot.com, 13 Şubat 2008; http://merkezi.az.blogspot.com, 21 Ekim 2008) Halaclar ve Halacistan hakkında bkz.→Kazvin BV; Hemedan BV


Kimlik
Halaclar, yakın zamanlara kadar devlet-gez/ göçeri olsalar da, bugün yerleşik hayata geçmişlerdir. Özellikle XX. yüzyılda başta Farslar olmak üzere, süratle komşu halklar arasında erimişlerdir. Yüzyılın başında Halacların toplam sayısının 350-400 bin civarında olduğu tahmin ediliyordu. 1996 yılında Halacların sayısı sadece 28-30 bin idi.

Günümüzde yaşlı kocaların büyük bölümü iki dillidir. Ve Farsça da konuşmaktadırlar. Gençlerin çoğunluğu, Halac Türkçesi’ni hiç bilmemektedir. Devam eden hızlı Farslaşma akımı dikkate alınırsa, kesinlikle denebilir ki, iki nesilden sonra Halacça’yı konuşan kimse kalmayacaktır. Dünya dilciliği açısından oldukça önemli olan Halacça’nın unutulmaması için alınacak önlemleri, -istemesi halinde sadece İran yönetimi alabilecektir. Devlet desteğinde Halacistan Araştırma Merkezi kurulması, süreli yayın çıkartılması, Halacça konuşmanın teşvik edilmesi, atılacak adımlardan bazılarıdır. Bu tür çalışmalar sadece Halacça için değil, İran genelinde risk altına girmiş diğer dil ve yarı diller için de geçerlidir. Bu çalışmalar, Farsça’nın geleceğini de garanti altına alacaktır. Çünkü Çalışmalar Farsça yapılacağı için literatür de Farsça olacaktır.

İnanç
Halaclar, en az XV-XVI. yüzyıldan beri Alevi/ Kızılbaş mezhebindendir Kızılbaştır (Kızılbaşlık mezhep değildir). Bazı tarihçiler Halacların Alevi-Kızılbaş Türk birliğine katıldıklarını kaydeder. Aralarında Caferileşenlerle (İsna-aşeri/ Düvâzden-İmami) birlikte, takiyye edip, kendilerini bu mezheptenmiş gibi takdim edenlerin olduğu da söylenir. Azerbaycan Türkleri arasında erimiş Halacların tamamının vaktiyle Sünni oldukları kaydedilse de, öteki devlet-gez Türk kabileleri gibi Türk-Şaman inanç ve geleneğinin korunduğu Alevi/ Kızılbaştırlar.
Diğer Halac Grupları
Halacların Batı İran, Azerbaycan ve Anadolu’ya ilk gelişleri, Türkmen Selçuklu devleti döneminde olmuştur. Moğolların ilerleyişi döneminde çok sayıda Halac öldürülmüştür. XIV. yüzyıldan başlayarak, Moğol yürüyüşü ile birlikte Hindistan, Afganistan ve İran Halac gruplarından bir bölümü ikinci yol olarak Orta ve Batı İran’a, etnik Farsistan ve Azerbaycan’a, Güney Kafkasya ve Anadolu’ya gidip yerleşmiştir.

Moğollar döneminde, Halacların Güney Azerbaycan’ın Save ve Avec bölgelerinde yaşadığı malumdur. 1636-1638 yıllarında Avrupalı seyyahlar, Azerbaycan’ın Mugan çayırlığında Halaclara rastladıklarını yazmaktadır. Bunların Azerbaycan’ın Save bölgesinden kuzeye doğru göç etmiş olmaları muhtemeldir. 1748, 1783 tarihinde yazılmış olan “Mücmel’üt-Tevârih Pes ez-Nadir” ve “Tarih-i Cihangûşa” kitaplarında Azerbaycan’ın Save bölgesi/ Halacistan ve Halaclar hakkında bilgiler mevcuttur.

Halaclar İran’da, Kafkasya’da ve Anadolu’da yaşamakta olan Türk halkının etno-genezine iştirak katılmıştır etmiştir. Urumiye civarında birkaç ve Güney Azerbaycan’ın diğer bölgelerinde Halac adını taşıyan beş köy daha vardır. Bütün Azerbaycan ve İran genelinde Halac isimli ve terkibinde Halac adı bulunan yerleşim merkezlerinin sayısı yüz civarındadır. Türkmenistan’da Lebab iline bağlı bir ilçenin adı da Halac’tır. Tarihte Güney Azerbaycan’da yerleşen özellikle Irak-ı Acem bölgesinde yaşayan Halacların tamamı -Farslaşan ve Halacistan bölgesinde halen yaşamakta olan Halac Türkçesi’ni koruyabilmiş küçük bir Halac grubunu saymazsak tamamiyle Azerbaycan Türkleri içerisinde temsil olunmuşlar/ birleşmişlerdir. Bugün bölgede yaşayan ve Azerbaycan Türkçesi konuşan bu insanlar kendilerinin Halac Türkü olduklarını kabul ederler. Mirza Bala, “Halac” adını taşıyan Anadolu’nun 16 vilayetinde birer, Azerbaycan Cumhuriyeti’nde ise beş köy bulunduğunu belirtmiştir.

Güney Azerbaycan dışında, Güney Farsistan’da yaşayan Kaşkayı Türk oymakları birleşiğine dâhil Halacları da bunlara ilave edebiliriz. Halacların bir bölümü Güney İran’da Türk Kaşkayı tayfaları arasına girerek, tamamiyle Kaşkayı Türkü olmuşlardır. Bunların dili Azerbaycan’ın Urumiye Türkçesi ve Afşar illerinin Türkçesi ile aynıdır. Halen göçeri/ devlet-gez yaşam tarzlarını sürdürmektedirler. Hatta Kaşkayıları bir bütün olarak tarihteki Halacların devamı olduğunu kabul eden araştırmacılar da vardır. Halacların kendi rivayetlerine göre, “Kaşkayı ili”, “Save Halacları”ndan olan “Halac Şahlu” oymağının Fars eyaletindeki Türkmen/ Türk oymaklarını kendi başına toplamasıyla meydana gelmiştir. Ayrıca Güney Azerbaycan’ın Halacistan bölgesinde yaşayan Halacların da Güneydeki Farsistan’dan buraya göç ettikleri rivayet edilir. Daha batıda Azerbaycan’dan Doğu Anadolu ve Karadeniz’in güney sahilleri etrafına göç eden Halac Türkleri’nin tamamı diğer Türkler arasında erimiştir. Onlardan günümüze sadece çok sayıda “Halac, Halaclı, Halaclar, Halacoğlu” gibi isimler yadigâr kalmıştır. Halacların, bu mıntıkanın Türkleşmesinde önemli rol oynadıkları ifade edilmektedir.

1005-1006 yıllarında İlkhan’ın döneminde, Horasan’ın Merv şehri etrafına Halaclar yerleşmişti. Bunlar İranlı Samaniler zamanından beri oralardaydı. Bu grup ve tarihen Türkmenistan’ın Merv kenti ve etrafına yerleşen diğer Halac gruplarının tamamı Türkmenler arasında erimiştir. Halac adını halen koruyabilenler, Afşar iline katılmış Halaclardır. Günümüzde sadece Türkmen Türkçesi konuşurlar. İran dışında Özbekler arasındaki “Kalaclar”, Halac soyludur. Türkmenistan’da olduğu gibi Özbekistan’da da Halac adını taşıyan yerleşim birimleri vardır.
Farslaşan Halaclar
Sasani devletinin sonlarına doğru onlarla ilişkide olan Turanlılar/ Türkîler Türkler “Türki” ifadesi hatalıdır ile Heftalit/ Ak-Hunların siyasi heyeti arasında Galac/ Halacların olduğu kesindir. Arap orduları İran’ın içleri, Hindistan’ın kuzeyine doğru ilerledikçe Halaclarla karşılaştır. Halaclar, X. yüzyıldan çok daha önce Ceyhun nehrinin batı ve güneyine geçerek, bu günkü İran’ın doğu ve Afganistan’ın güney bölgelerine yayılmıştır. 1181’de Türkmen-Selçuklu devrinde Farsistan’ın Fars Vilayeti Atabeyi ordusunun komutanı Taceddin Halac idi. Halacların, Heftalitlerin (Eftalit/ Heyatıle/ Ak-Hun) soyunun devamı olduğu yönünde tarihi kayıtlar ve iddialar bulunmaktadır.

Türk-Gazneli ve Türkmen-Selçuklular zamanında, İran ve Horasan içlerinde Halacların yerleştiği kesinlik kazanmıştır. Güney Afganistan, Pakistan ve Hindistan’da olduğu gibi, burada da Halacların göçeri/ devlet-gez oymaklar halinde yaşadıkları veya özel savaş gücü halinde bağlı oldukları devletlerin ordularına hizmet etmiş olmaları muhtemeldir. Halaclar, Delhi Sultanlığı bürokrasisinde de etkin mevkiler elde etmiştir.

1375’de Türkleşmiş Moğol Celayirli sülalesinden Sultan Hüseyin döneminde, Batı İran İlhanlarından Ahmed Halac’ın güçlü bir orduya sahip olduğu bilinir. Bunlar Timur döneminde Save, Kum ve Kaşan civarına yerleşmiş Halaclardan olmalıdır. İranlı şair Ubeyd-i Zakani, “etnik Farsistan’ın Şiraz kenti etrafında yaşayan” –ne demekse? vahşi Türkmen ve Halac Türklerinden söz etmektedir.

Tarihte Horasan ve Farsistan’ın başka bölgelerinde Kaşan, Fars (Eglid, Şiraz, Abade), Kirman, Esterabad vs.’de yerleştiklerini bildiğimiz Halacların tamamı, hatta Güney Azerbaycan’ın Irak-ı Acem bölgesinde yaşayanlar Farslaşmış ve diğer İrani halklar arasında erimiştir. İran’a gelen Halacların bir bölümü, özellikle “Halaci”, “Kılıç-Hanlı” gibi Türkçe aile adlarına sahiptir.

İlave olarak Merkezî İran’da, İran dil ailesine dâhil İranic bir Halac dilinden bahsedilmektedir. Bu dil nuhtemelen Halacların bir bölümünün yerli İrani halklar arasında erirken oluşan İrani-Türkî Fars-Türk karışımı yeni İrani-Farsi dil/ lehçe olmalıdır. Güney Azerbaycan’ın Zencan Bölge Valiliği’nde bu dilde konuşan insanların yaşadığı iddia edilmektedir. Burada konu edilen dilin, Aryaistlerin bahsettiği Parsi-Azeri dili (Tatça) olması da muhtemeldir.
Afganlaşan-Hintlileşen Halaclar
Afganistan’daki Halac (GalZaî=Halac-Zaî) Türkleri hakkında en geniş bilgiyi Arap coğrafyacılar vermektedir. İstahri, “Kitabü’l Mesâlik ve’l MeMalik” isimli eserinde, Sistan’dan Hindistan’a kadar uzanan topraklarda Halac Türkleri’nin yaşadığını ve bunların Türkçe konuştuğunu ifade etmektedir. Hordadbeh, Ebu Reyhan El-Birûnî, İbn-i Havkal da benzeri bilgiler vermektedir. Bu şahsiyetlerin bahsettiği bölgelerde Halen Peştu dilinde “Gılzay” olarak ifade edilen Türklüklerini kaybetmiş Halaclar yaşamaktadır. Halaclar ayrıca, Afganistan’da Taharistan olarak adlandırılan “Tahar, Badahşan ve Kunduz” Vilayetlerinden ibaret olan eski Taharistan/ Tahharistan memleketinde, Türkmenistan’ın Lebab Vilayetinin Halac etrapında (etrap:ilçe), Özbekistan’da Halac kabilesi adı altında, İran’da Tahran-Kum hattının batı ve kuzeybatısındaki “Halacistan” memleketinde, Batı Azerbaycan Vilayeti merkezi Urumiye civarında, Azerbaycan ve Türkiye olmak üzere geniş bir coğrafyaya dağılmışlardır. Samanilerden sonra Gur/ Ğorlar döneminde, sultanların hizmetine girerek, önemli görevler aldılar ve mevki Sahibi oldular.

Bugün Afganistan’da yaşayan Halaclar, Peştuca ve Derice konuşmaktadır. Derice, padişahın saray dili demek olan Farsça’nın bir lehçesidir. Bizdeki “Hakani Türkçesi”nin karşılığıdır.

Gılzay/ Gılzai/ Halaclara mensup aileler, Türkçe’deki “el/ il/ gil/ zade/ oğlu” karşılığı olan “hel” ve “zey” ifadesi ile birlikte anılmaktadır: Cabbarhel, Ekberhel, Muhsinhel ve Ömerhel gibi. Peştu dilinde aile ve aşiret isimlerinin sonuna eklenen “zay, zey, zai” gibi ekler, bizdeki “zade” ve “gil”in karşılığıdır. Mensubiyet bildirir. Nengerhar vilayetindeki Sorh-rud’un (Kızılırmak) batı istikametindeki sahillerinde de Halac yerleşimleri bulunmaktadır. Gılzayların elinde Türk olduklarını gösteren aile şecere ve nesebnamelerin bulunduğu söylenmektedir. Afganistan’ın kuzeyindeki Faryab vilayetinde yaşayan Gılzaylar, Özbek Türkçesi konuşurlar.

Bazı Özbek ve Türkmenler, Gılzay/ Halaclara, yanlış olarak Peştun demektedir. Gılzay/ Halac kızlarıyla evlenen Türklere, gene yanlış olarak, Peştunla evlendi denmektedir. Bu haksızlığa en çok Türk liderliğine soyunanlar maruz kalmaktadır. Bunlardan bazılarının anası Halaç Türkleri’nden olması nedeniyle, kendilerine “Gılzay/ Gılzai’nin oğlu” ifadesi ile güya hakaret edilmektedir. Tabii burada Gılzay kelimesi, “Peştun” karşılığı olarak kullanılmaktadır.

Afganistan’da Peştunlaşmış ve Tacikleşmiş büyük bir Türk topluluğu yaşamaktadır. Bunların en tanınmışları Afgan tarihine Gılzay olarak geçen Halac Türkleri ile bugünkü Afganistan’ın kurucusu olan Saduzey hanedanından Ahmed Han Dürrani’nin mensup olduğu Abdalı kabilesidir. Abdalı/ Abdali ve Gılzaylar, Eftalit/ Akhunların iki önemli koludur. Kısaca ifade etmek gerekirse Gılzay kabileleri, Halacların torunlarıdır.

Gılzaylar (Halaç/ Galzaî/ Halac-Zaî) ve Saduzeyler, Afganista’da; Barikzey, Muhammedzey, Sıtanikzey ve Açıkzey gibi hanedan ailelerindendir. Afganistan tarihinde; hanlar, hakanlar, şahlar ve padişahlar, sadece bu ailelerden olagelmiştir. Barikzeyler; Kandahar, Verdek, Herat ve Fera’da, Saduzeyler; Kandahar ve Hilmend’de, Muhammedzeyler; Kandahar, Herat ve Kabil’de, Sıtanikzey ve Açıkzeyler ise; Kandahar’da oturmaktadır. Eski Şah Zahir Han, Muhammedzey hanedanına mensuptur. Peştunistlere göre, Gılzaylar ve Saduzeyler de dahil olmak üzere, bu ailelerin tamamı Peştun kökenlidir. Günümüzde Afganistan Halacları’nın, adının dışında Türklükle pek ilgileri kalmamıştır. (R. Albayrak, Afganistan Türkleri, s.48-50)

*

Türkmen-Selçukluların ortaya çıkmasından çok önce, Halacların Herat bölgesi etrafında yerleştikleri bilinir. Halaci (Khalaj 1290-1320) olarak bilinen Hindistan Halac Sultanlığı bunların kurduğu bir devlettir.



870’de İrani Saffari devleti kurucularından Yakup Leys, Kabil’in yerli hâkimine/ yöneticisine karşı giriştiği hücumda Afganistan’da çok sayıda Halac ve diğer Türk grupları öldürmüştür. Türkî Halaclarla Recep Bey Türki Halac ifadesi hatalıdır, isimlere Farsça “i” aidiyet eki takılarak yeni bir isim türetilmesi Türkçenin özüne aykırıdır, Türk Halaclar olarak yazılması daha doğru olur, Güney Afganistan’da İranlı Samaniler döneminde de karşılaşmaktayız. Bunlar Cevzcan ve Host bölgelerine yerleşmişlerdir. Türk Gazne hükümdarı Sebüktekin, Halacların bir isyanını bastırmıştır. Peştun ve Halaclar, 995’de Türk Gazneli ordusunun iki temel unsuru sayılırdı. 1040’larda Halaclar, Gazneli Sultan Mahmut’a karşı amaçsız bir isyana kalkışmışlardır. Daha sonraları Gazneliler devleti ve Ğorluların Hindistan’a düzenledikleri akınlara katıldılar. Hindistan’ın fethine iştirak etmiş, İslam’ın Bengal ve Doğu Hindistan’a girmesinde rolleri olmuştur.

Ğorlu devletinin yıkılması ve Delhi Türk Sultanlığı’nın kurulmasından sonra da Bengal’deki Halacların önemi azalmamış, hatta devamlı olarak artmış ve devletin hassas makamlarını ellerinde tutmuşlardır. Delhi Sultanlığı döneminde güçlenen Halaclar, sonunda iktidarı ellerine geçirmiştir. “Gılzay” oymağının Piruz Şah Halac ile başlayan ve 1202-1320 Alaeddin Halaci ile biten kısa dönem, Halac-Delhi Sultanlığı’nın en parlak devri olmuştur. Bu dönem, Halac-Delhi Sultanlığı (1290-1320 Khalaj) olarak bilinir. 1436-1531’de Malva’da da Mahmut Halaci tarafından bir Halac sülalesi kurulmuştur.

Cengiz Han’ın yürüyüşü sırasında, Güney Afganistan Halaclarının bir bölümü Hindistan’a geçmiş, bir bölümü de Türk Harezmşahlar İmparatorluğu’na katılıp, Moğollara karşı savaşmıştır. 1222’de Türk Harezmşah Celaleddin orduları, Pervan’da Moğolları mağlup etmiştir. Bu ordunun sol kanat kumandanı Halac idi.

Tarihte Afganistan’nın Gazne, Cevzcan, Host ve diğer bölgelerine yerleşen Halacların tamamı yerli halklar arasında eriyerek yok olmuştur. Afganistan’daki Peştunlar arasındaki “Abdalı/ Abdali” boyuna dâhil olan; Gîlzay, Ğîlzay, Gâlzay, Gılzay, Gîlzey veya Gâlcay olarak ifade edilen Gılzayların Halac asıllı olduğu iddia edilmektedir. Bu grup, Halacların özellikle Sünni mezhebe bağlı kalan Gılzay alt grubudur. Bugünkü Afganistan’daki Peştunistan’da, İran-Hindistan arasında yaşayan Gılzaylar genellikle kendilerini İran’a hâkim olmuş Türk devletlerine bağlı hissederler. Buna rağmen Türk Safevi devletinin zayıflaması ile 1722 yılında bu devleti yıkarak, yedi yıl İran’da hüküm sürmüşlerdir. (http://xelec.turk.blogspot.com/)


Dilleri
Halac dili, Türk dilleri arasında en son belirlenen dil grubu olmuştur. Eski Türkçe’nin özelliklerini mükemmel şekilde koruduğu iddia edilen ileri sürülen Halacça, eski Türkî dil Türk dili olan Arguca/ Arğuca’nın devamı sayılır ve hayret uyandırıcı ölçüde Göktürkçe’ye yakındır. Halac dilinin kökü sayılan Arguca’nın adı ilk defa 759-780’lerde Orta Asya Mani dini metinlerinde geçmiştir. Bazı araştırmacılara göre, VIII-XI. yüzyıllar arasında Argular, Oğuzlara bağlı Halac grubunun komşuluğunda yaşamıştır. Zamanla onlardan bu günkü adları olan Halac’ı almışlardır.

Buna rağmen yaşayan en eski Türkî dil Türkçe olan Halac dili, Oğuz dillerinden değildir. Çuvaş dili gibi tek başına Türkî Türk lehçelerinin dillerinin bağımsız bir kolunu oluşturur. Sonuç olarak Azerbayacan Türkçesi’nin herhangi bir lehçesi sayılamaz.

Halac Türkçesi’nin bir kaç lehçesi ve ağzı vardır. Bu lehçeler arasındaki fark, Telhab lehçesinde olduğu gibi, bazen o kadar büyüktür ki, Halac dili tek bir Türkçe değildir. Türk dil ailesinin Halac dilleri alt grubu olarak sınıflandırılmasının daha uygun olacağı düşüncesini savunan dilciler de vardır.

İran’da, sayıca ehemmiyetsiz, ancak Türkolojide en önemli dillerden biri sayılan Halac dili, herhangi birleştirici bir yazı diline sahip değildir. Bu dilin yazılı edebiyatı yoktur. İran’da geçmiş dönemde bu Türkçe ile kitap veya dergi basılmamıştır. Daha önce Azerbaycan Türkçesi’nin ağır etkisi altında kalan Halacça, Azerbaycan Türkçesi’nin bir lehçesi olacak kadar etkilenmiştir. Günümüzde, Farsça’nın ağır ve çok yönlü etkisine maruz kalarak, tamamen ve bir daha dirilmemek üzere yok olma riski altına girmiş durumdadır.

Prof. Doerfer, Halaclar hakkında ilk defa ve çok yönlü sistematik araştırmalar yapan ve Halacça’yı Türkolojiye kazandıran bilim adamıdır. Halen İran’da Halaclarla ilgili yetersiz de olsa bazı makale ve yazılar yayınlanmaktadır. Halac öğrencilerin de Halacça ile ilgili çalışmalar yaptığı ve dergi çıkarmaya çalıştıkları belirtilmektedir.

Halac Türkçesi’nin yayılma sahası, Tahran’ın yerli Türklerinin oturduğu Şehriyar, Kerec ve Tahran’ın güney ovalarında yaşayan Türklerle, Sayın Kale, Save, Kum’un batısı ve Selefçigân’dan Erak’a, Humeyn’e ulaşmadan Ezna, Eligûderz’in yakınına kadar olan şehir ve kasabalar, Mahallat’tan Tefriş civarına, oradan Loristan ve Halacistan’ı birbirinden ayıran dağlara kadar uzanan bölgeleri içine alır. Ancak bu bölgede bulunan şehirlerin tamamı Türkçe ve Farsça olmak üzere iki dillidir.

Tahran, Kum ve Kerec şehirlerinde konuşulan dil, Azerbaycan Türkçesi içerisinde mütalaa edilir. Çünkü bu şehirlerde Azerbaycan’ın muhtelif bölgelerinden gelen Azerbaycanlılar da yoğun olarak yaşamaktadır. Ancak onların dışındaki şehir ve kasabalarda Halac Türkçesi kullanılmaktadır. Bazı durumlarda her iki Türkçe iç içe geçmiş vaziyettedir.

Tefriş kentinin dört tarafı Türkçe konuşan insanlarla çevrili olmakla beraber, şehir merkezinde yerli Türk sayısı azdır. Son dönemde Türk köylerinden yerleşmeler başlamıştır.

Humeyn kenti, sınır şehri gibi iki dillidir. Çünkü köylerin büyük kısmı Türk’tür. Buna mukabil şehir merkezinde Türkçe konuşan sayısı önceleri azdı. Save ve Erak şehirleri halkı, önceleri tamamen Türkçe konuşmaktaydı. Bugün Farsça’nın yoğun tesiri ile iki dilli hale gelmişlerdir.

Halac Türkçesi’nde, Hemedan Türkçesi’nin özelliği de vardır. Öte yandan Horasan’ın Kuçan, Bocnurd ve Deregez Türk lehçelerine de yakınlık arz eder. Halac Türkçesi’nin konuşulduğu bölgelerde, özellikle Erak civarında bazı rakamların ifade özelliliği dikkat çekicidir:

1-bi, 2-ékki, 3-üş, 4-töört, 5-biêş, 6-alta, 7-yétti, 8-sékkiz, 9-toqquz, 10-uôn, 20-yiirmi, 30-hottuz, 40-qirq, 50-élli, 60-altmiş, 70-yétmiş, 80-saysan, 90-toqxsan, 100-yü:z/ ékki élli, 150-üş élli 1000-min, miñk/ uôn yü:z.


Halac Türkçesi Konuşan Köylerin Listesi


Kum/Qum Kenti Halac Köyleri


Tefriş Kenti Halac Köyleri

Aştiyan Kenti Halac Köyleri


Save Kenti Halac Köyleri


A.Kehek nahiyesi

-Venareç köyü


B.Halacistan nahiyesi

a.Gâhan beldesi (Köy birliği)

-Çahek

-Encîle


-Esfid

-Kasva


-Mehr-zemin

-Şadkulu (Şahkulu)

-Venan
b.Destcerd beldesi (Köy birliği)

-Covze


-Çürükağaç

-Fucerd فوجرد

-İsaabad

-Mansurabad

-Mucan

-Sefidale



-Sorh-deh

-Soft (Türkçe “sıkı” anlamında)

-Zizgan
c.Rahcerd-Şarki beldesi (Köy birliği)

-Bağyek


-Cend-Ab

-Dizican


-İnayet-beg

-İslamabad

-Selefçigân

-Tac-hatun

-Yekebağ

-Zevariyân



A.Merkezî nahiye (Bahş-i Merkezî)

-Daristan

-Keşe

-Sefid-Ab



-Serbend
B. Ferahan nahiyesi

-Dermenk


-Haltabad خلت آباد

-Telh-Ab


-Vaşkan واشقان
*Halatabad köyü halkı, yakın zamana kadar Halac Türkçesi konuşmaktaydı.

Günümüzde gençler Halacça’yı unutmuştur.


-Baharistan

-Binçenar

-Feyzabad

-Hezarabad

-Horakabad

-Kurdican

-Mezraa-nov

-Muhsinabad

-Musaabad

-Nadirabad

-Novdeh

-Sadabad


-Sagarcuk

-Sorhrûd/ Serhrûd

-Versan

-Yengice


-Zernuşa



-Ala-Halac

-Ağdaş


-Bağ-ı Şahi باغشاهى /Şahbağı شاهباغى

-Çahar-Hat چهارحد

-Çanagçi

-Dağ-kendi

-Duzec دوزج

-Éstalec


-Gareçay

-Ğarg-abad

-Gırmızîn قرمزين

-Haregan


-Kale-Gözeldere

-Karlug قارلق

-Kehek-Baluglu

-Kerefs


-Köşgan

-Kulegân


-Küregân

-Lar


-Merağa

-Mısırgân مصرقان

-Parsbanec

-Saman


-Sengek سنگك

-Tecerek


-Verekbar

-Yarabad


Bu köyler arasında, konuşulan Halac Türkçesi farklılığı oldukça azdır. Ancak Halacistan bölgesine uzak kuzeybatıdaki Telhab ve güneydoğudaki Narıç noktalarındaki dil farkı, Kazan Tatar ve Başkırt Türkçeleri ile Türkiye Türkçesi arasında olduğu gibi oldukça fazladır. Gülazer, Gahrabad ve Bayhan, iç göç nedeniyle bölgedeki boşalan köylerdendir. (http://xelec.turk.blogspot.com/; Hemedan-az.blogspot.com-Hakverdi Nasiri’nin, Menuçehr Sutude’nin “Buhara” mecellesinin 17. sayısında ‘Deşt-i Bayat’ başlıklı makalesini eleştiri)




Halac Türkçesi Şiir


Fələk mənə bi hoğ vürdu

Qerde belimə-belimə

Qolum qulağomu aldu

Tildə qəlbimə-qəlbimə

Küz yaşumu ravan etdim

Həqlədim mən fəğan etdim

Dərdim düstga bəyan etdim

Küldu haloma-haloma

Yürəkimə yara vürdu

Düstloğu üzgə sanadu

Üzlərin havul çaqladu

Mənə bigana-bigana

Hoğmağlarda bilim aldom

Belim qolluğğa vayudum

Yurdu duşmanlərdə aldum

Qədrim bilmədə-bilmədə

Bilim hayür nəbər etdim

Düstloğumu əyan etdim

Didələrim qanluq etdim

Kürməz yolumu-yolumu

Dərd əlində kündo canom

Yaralarda ağdo qanom

Haydom halə pərişanom

Xələc elimə-elimə



Felek bana bir ok vurdu

Kırdı belimi belimi

Kolumu kulağımı aldı

Üzdü kalbimi kalbimi

Gözyaşımı revan ettim

Ağladım ben figân etdim

Derdimi dosta beyan etdim

Güldü halime halime

Yüreğime yara vurdu

Dostunu özge sandı

Dostlarını iyi bildi

Beni bigâne bigâne

Mekteplerde bilim aldım

Belimi çalışmaya bağladım

Yurdumu düşmanlardan aldım

Kadrimi bilmedi bilmedi

Bilim diyor ne edeyim

Dostluğumu ayan etdim

Gözlerimi kanlı ettim

Görmez yolumu yolumu

Dert elinden canım yandı

Yaralardan aktı kanım

Söyledim hâl-i perişanım

Halac ilimi ilimi



(http://xelec.turk.blogspot.com/)

*

Halac Türkçesi



Kosa-Qelin Merasimi

كسا گلين مراسمى


Qedim zamanlarda qalğlu “Kosa-Gelin” merasimin qısge işare eturum. Ĥelecistan/ Xelecistan baluqlaruça cavan qonçular/ çobanlar “Kosa-Qelin” oyunın qişde qırg kün geşdikinde söre hiyiler.

Kosa-Qelin merasimi, zangula ve dögulle moşayiet olur. Bezi baluqlarça bu adet alta herenhalgula oynanur. Yanu; Kosa-Qelin, dögulçü, torbaçu, Hürün-Kosa ve Qara-Kosa.

Bu oyunuça kosa komik kesik (esasen yamaqluq, yirtiğ ve köpenek) keder, yelqavanda seğğel qoyur, boşı ekki dana şah hasar, yanı; bi kelin, bi dögulçü ve bideğ torbaçu hatar balug içi kelmiş, hogiler ve külmelig oyunlar çağleler.

Kosayn ékki yaru, yanu; dögulçü ve torbaçu ascaku yirleri hoğiler, hıdye yiğeler. Avval dögulçü hayur:


Kosa kelir havada

Seğğeli yel qavada

Kosa payın hıtıke

Hanom elin varolta


Ouçaq torbaçu yüzin holır tamaşaçularga teref, torbayn toldalmaqqa köre, torbasun ular yanı yollır, hayur:
Ayudga élli kün qalmuş

Kosa payın hıtıke

Ayudga élli kün qalmuş

Paralama emis hıtıke


Amma heç kim torpaqa pay tükmez, Kosa qarşır qirağça turur. Tamaşaçular hoğiler:
Ay qudurğu qudurğu

Eritmişem qudurğu

Seğğeli it qudurğu

Sibili yandağ Kosa


Munağu hev hev tolğanular ve pay yiğerler, Kosayn yarlaru hoğır:
Hala-hala turke temi

Yükin dibe yov temi

Çömçeyn toldaru temi

Alla’h balayn sağlıte

Bizi yolga hatu temi
Kosayn yardoncusu veziyeti nabar körmüş, Kosayn hişir berkitike, tamaşaçuları sakıt etmekke göre hayur:
Menim Kosam qanlugar

Qollaru mercanlugar

Kosama el vurmaqayn

Kosam ékki canlugar


Munda söre dögulçü dögul çalur. Kosa ve pakarlaru/ yardomçularu mağül külmeliq oyunurlar, tamaşacular dağ bu yiri hoğıyorlar:
Kosam seht oyun etur

Quzumu qoyun etur

Yığur ayud susatun

Her yerçe küden etur


U zaman Hürün-Kosala, Qara-Kosa elleşir. Nehayet bu elleşmekçe işiqliq qaraluqğa köç olur. Unduça Gara-Kosa tağlarqa hetap etmiş hayur:
Qara bulut qarlı tağu

Tağlar boşın şerefesın

Elli kün qalmuş qış bitge

Anag qar yollı yer yitge


Ouçaq tamaşaçular Hürün Kosala hoğiler:

Kosa amucan qar kalmaduğ tağu yerçe

Kosa yerimiş qar erimiş nefes kelmiş yerçe.
Halg oyunu munağu biter ayud künleri menaluq, şan ve mutluq şikilçe özin belli eter. (http://xelec.turk.blogspot.com/, Yazgulu: Ali Asğar CemrâSi, 20.11.1387/ 2008; http:// jamrasi. blogfa.com/; http:// jamrasi. blogfa.com/post-56.aspx)

Bazı kelimelerin anlamları:

anag-böyle; ascaku-aşağıdaki; ayud-bayram; bala-çocuk; baluq-köy; berkitike-çalışır; bite-bitmesine; boş-baş; canlugar-canlıdır; cavan-genç; çağleler-icra ederler; çömçe-kepçe; dağ-da; dögul-davul; elleşir-çatışır; emis-bütün; etur-eder; qalğlu-kalan; qanlugar-kanlıdır; qarşır-küser; qısge-kısa; qirağ-kenar; qudurğu-kuyruğu; hatar-alır; hatu-sal, gönder; hayur-okur, söyler; herenhalgul-kişi; hev-ev; hıtıke-getir; hişir-gizleme; hiyiler-yapılıyor; hogiler-okurlar, söylerler; holır-döner; hürün-ak; işiglig-aydınlık; kesik-elbise; keder-giyip; köpenek-kepenek; küden-düğün; külmelik-komik; magul-çok; moşayiet-müşayiet, uğurlama; menalug-anlamlı; munağu-böylece; nabar-gergin; ouçag-sonra; pakar-yardımcı; paralama-ayırma; sağlıte-saklasın; sakıt etmek-susturmak; seğğel-sakal; seht-bir; sibil-bıyık; susat-çiçek demeti; şah-boynuz; şikilçe-şekilde; tağ-dağ; tapu-daha; temi-şimdi; toldaru-doldur; tolğanular-dolaşırlar; turke-dur; ular yanı-onlara taraf; varolta-avadan; yandağ-yavşan; yar-yardımcı; yardoncu-yardımcı; yelqavan-yelkovan; yir/yar-mani; yov-git; zangula-zurna.

*

Türkolog Ali Asgar Cemrasi’nin Kardeşi PKK Terör Örgütü Tarafından Öldürüldü


Halac Türk bilgini ve Halac nesir edebiyanın kurucusu Türkolog Ali Asgar Cemrasi’nin (Bilim) kardeşi Hacc Ali Ekber Cemrasi, PKK terör örgütü tarafından öldürüldü. (http://xelec.turk.blogspot.com/, 25 Ağustos 2011)


Yüklə 9,25 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   27   28   29   30   31   32   33   34   ...   88




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin