Draft V. 1 -savunma



Yüklə 1,43 Mb.
səhifə24/38
tarix07.08.2018
ölçüsü1,43 Mb.
#68511
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   38

USULE DAİR İTİRAZLARIMIZ

  1. Söz konusu adli ve idari soruşturmalar ile Kanun Önünde Eşitlik ilkesi ihlal edilmiştir. Müvekillerim siyasi ve ideolojik temelli bir ayrımcılığa marruz bırakılmıştır.

Söz konusu soruştuma ile, Anayasanın 10 uncu maddesinde düzenlenen “Kanun önünde eşitlik” ve AİHS'in 14 üncü maddesinde düzenlenen “Ayrımcılık Yasağı” ilkeleri ihlal edilmiştir. Öncelikle ifade etmek isteriz ki söz konusu sorşturma adil ve tarafsız yapılmış bir soruşturma değildir. Tamamen eşitsizliğe dayalı ve Müvekkillerimizin iktidara kayıtsız şartsız biat etmeyen yaklasimindan kaynakli ve özgür düşüncelerinden dolayı onu cezalandırmaya yönelik hukuki olmayan bir soruşturmadır. Davaya konu iddianame ve iddianameye esas alınan raporlar ve içeriğine bakıldığında, kamuoyunda oluşturulan algı, yazılı ve görsel medya da özel olarak yaptırılan haber ve yorumlar ile başta Cumhurbaşkanı ve bir kısım Bakanlar olmak üzere diğer kamu görevlilerinin müvekkillerim hakkında yaptığı açıklamalar dikkate alındığında bunun böyle olduğu çok açık ve net bir şekilde anlaşılmaktadır.


Anayasa Mahkemesi kararlarında da belirtildiği üzere, eşitlik ilkesinin amacı, aynı durumda bulunan kişilerin kanunlar karşısında aynı işleme bağlı tutulmalarını sağlamak, haklı bir nedene dayanmayan ayrım yapılmasını ve ayrıcalık tanınmasını önlemektir. Kısaca eşitlik aynı durumda olan herkesin diline, ırkına, cinsiyetine, siyasi düşüncesine, felsefi inançına, dinine, mezhebine ve aidiyetine bakılmaksızın, herhangi bir ayrım gözetilmeksizin, benzer durumlarda, her yönden aynı kurallara tabi olması ve farklı muameleye tabi tutulmaması anlamına gelmektedir.
Somut olayda eşitlik Müvekkillerimizin biat etmeyen özgür düşünceleri nedeniyle bozulmuştur. Bundan dolayı ayırt edici, hukuka aykırı, adil olamayan, nefret unsurlarını içeren hukusuz farklı muamelelere maruz bırakılmıştır. Devlet otoritesini, güç ve yetkilerini elinde tututan ve kullanan kamu kurum ve görevlileri eliyle cezalandırılması yoluna gidilmektedir. Bu şekilde adil ve objektif olması gereken kamu görevlileri en masum manasıyla görevlerini kötüye kullanmaktadır.

    1. Söz konusu soruşturmalar ile masumiyet karinesi ihlal edilmiş, maalesef Müvekkillerimiz haksız yere peşinen suçlu ve devlet düşmanı ilan edilmişlerdir.

Söz konusu Savcılık soruşturma öncesi ve sonrasında Müvekkillerimiz ve aileleri önceden biat etmeyen özgür düşüncelerinden dolayı peşinen suçlu ilan edilmiş ve cezalandırılmasına karar verilmiştir. Dolayısyla somut olayda "Masumiyet Karinesi" en hoyrat en kaba bir şekilde ihlal edilmiştir. Bilindiği üzere Masumiyet Karinesi ise,Anayasa'nın 38'inci maddesinin dördüncü fıkrasında düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, suçluluğu hükmen sabit olana kadar, kimse suçlu sayılamaz Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 6'ncı maddesinin ikinci fıkrasına göre de, "hakkında suç isnadı bulunan bir kimse, hukuka göre suçlu olduğu kanıtlanıncaya kadar masum sayılır". Yani, suçluluğun kesinleşmiş mahkeme kararı ile sabit oluncaya kadar sanığın hazırlık tahkikatı aşaması dâhil masum kabul edilmesi ve sanığa ona göre muamele yapılması vazgeçilemez bir ceza yargılaması hukuku prensibidir. Masumiyet karinesi ile sanığa karşı, muhtemel bir suçlu gibi davranılmamasının güvence altına alınması amaçlanmaktadır. Koğuşturma ve yargılama makamlarının önyargı ile hareket etmeleri veya suçluluk karinelerine dayanmaları, "masumiyet karinesi"nin ihlali anlamına gelir. Masumiyet karinesi, vergi ceza hukukunda sorumluluğun kusura dayalı olmasını ve kural olarak kusura ilişkin ispat yükünün idareye düştüğünü ifade eder. Kusur bakımından yasal karineler oluşturulabilir, fakat bu karinelerin hem cezalar ile orantılı bir biçimde makul sınırlar içinde olması, hem de bunların aksini ispat olanağının verilmesi şarttır.


Kısaca somut olayda adli ve idari soruşturma makamlari tarafından baskilar neticesinde Anayasaya ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine aykırı şekilde müvekkillerimin suçlu olarak ilan etmek ve bu doğrultuda önyargıyla muamelede bulunmak suretiyle "masumiyet karinesi" (lekelenmeme hakkı) de açıkça ihlal edilmiştir.
    1. Hukuk devleti ve Hukuki güvenlik ilkesi ihlal edilmiştir.


Anayasanın 2 maddesine göre “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” Bir hukuk devletinde olmaz ise olmaz kuralların başında hukuki güvenlik ilkesi gelmektedir. Hukukî güvenlik ilkesi ise, herkesin tabi olacağı hukuk kurallarını önceden bilmesi, tutumunu ve davranışlarını buna göre güvenle düzene koyabilmesi anlamına gelir. Hukukî güvenlik ilkesinin gerçekleşebilmesinin ön şartı, devletin kendi koyduğu hukuk kurallarına kendisinin de uymasıdır.

Bilindigi uzere Kanun koyucu, VUK 367. md.deki yaptığı düzenleme ile, vergi suçlarının yargılamasını genel usulden ayırmıştır. Bu şekilde ayrı bir usul getirilmesinin nedeni, ilk defa VUK’nuna ekleyen 5815 sayılı Kanunun gerekçesinde şöyle açıklanmaktadır: “Hileli vergi suçları kamu davasına tahrik salahiyeti vatandaşın mali emniyet mülahazası ile bazı kayıtlara bağlanmıştır. Maliye Müfettişleri, Hesap Uzmanları ve muavinleri ile Defterdarlar haricinde kalan inceleme yetkisine haiz memurların tetkik neticelerine bağlı bulundukları Defterdarın mütalaası ile birlikte savcılığa bildirmeleri ve savcının muttali olacağı belli hileli vergi suçları için, alakalı Defterdarlıktan inceleme istemesi bu sebep ve mülahaza ile yerinde görülmüştür. Diğer taraftan adalet cihazının tetkikine ve yetkisine tevdi olunan hileli vergi suçları için mali cezaların tatbiki gerekli olduğu da bir fıkra halinde belirtilmiştir.”


Görüldüğü gibi genel usullerden ayrılma nedenini, kanun koyucu “vatandaşın mali emniyet mülahazası” yani mali güvenlik düşüncesine bağlamıştır. Dolayısyla söz konusu düzenleme ile vatandaşın hukuki güvenliğinin korunması amaçlanmıştır. Ancak somut olayda, Müvekkillerimizin iş ve adreslerine baskın yapılarak, arama yapılmış şirketlerde bulunan tüm defterler, faturalar, makbuzlar ile mali kayıtlara el konulmuş, öncesinde üzerinde savcılıkla bilirkişi incelemeleri yaptırılmış, raporlar alınmış; ancak sonrasında vergi kaçakçılığı ile alakalı suçlama yapılabilmesi ve dava açılabilmesi için vergi suçu raporlarının alınması gerektiği anlaşışılıncada bu muhakeme şartının gerçekleştirilebilmesi için iddianamede itiraf edildiği üzere Cumhuriyet savcılığınca 01/09/2015 tarihinde Koza İpek Holding bünyesinde bulunan şirketlerde yapılan aramalarda el konulan tüm defterler, faturalar , makbuzlar ile mali kayıtlar üzerinde bilirkişi heyetince yapılan inceleme neticesinde düzenlenen rapor ile ilgili tüm defterler ve faturalar Vergi Denetim Kurulu Başkanlığına gönderilmiştir. Yani mevcut soruşturma da Cumhuriyet savcılığı vergi dairelerinin yetkili ve görevli olduğu bir hususu öncelikle bu kurumlara göndermesi gerekirken, söz konusu defterler üzerinde gerek polis araçlığıyla gerek, bilirkişiler marifetiyle inceleme ve araştırmalar yaptırmış, raporlar aldırmış, kendilerince vergi dairelerinin bağlayacak deilller toplanmış akabinde vergi dairesine usulen zorunlu raporların aldırılması için gönderilmiştir. Dolayısyla vergi kaçakçılığı suçları açısından kanunnen araştırma ve inceleme yapma delil toplama hususunda yetkili ve görevli vergi dairelerinin yetkileri gasp edilmiştir. Bu raporarla baskı altına alınmıştır. Bu şekilde vergi kaçaçılığına dayanak yapılan dediller usul ve yasaya aykırı bir şekilde toplanmış ve dolayısyla hukuki ve mali güvenlik güvenlik ilkeleri ihlal edilmiştir.

    1. Yüklə 1,43 Mb.

      Dostları ilə paylaş:
1   ...   20   21   22   23   24   25   26   27   ...   38




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin