5.İSTİKAMETLENMEK
Kelime anlamı;ulaşılacak yere yönelmek,oraya ulaşmayı dilemek,hedefe ulaşmaya niyetlenmektir.
Sırat ; Yol demektir.
Mustakim; İstikametlenmiş istikametlenen demektir.
Kur’an da SIRATIMUSTAKİM, farzdır.
Bu,acaba kur’an mealleri yazan bazı müelliflerin verdikleri anlamınımı içeriyor? –Hayır onlar hep “DOĞRU YOL”olarak yazmışlar.
Bu doğrumudur ?-Hayır..
Neden?
Çünkü SIRAT,yoldur ama mustakim’e öyle yuvarlak laflarla ne olduğu belli olmayan anlamları vermek ne acıklayana ne de okuyana bir şey ifade etmiyor.Bu doğru yolun hedefi belli değil.Peki nedir mustakim? İSTİKAMETLENMİŞ demektir.İSTİKAMETLENEN demektir.Nereye İSTİKAMETLENEN?
ALLAH’A İSTİKAMETLENEN.
O zaman SIRATIMUSTAKİM,Allah’a ulaşan yolun adıdır.
NİSA - 175 : Fe emmellezîne âmenû billâhi va’tesamû bihî fe se yudhıluhum fî rahmetin minhu ve fadlın ve yehdîhim ileyhi sırâtan mustekîmâ (mustekîmen).
Böylece Allah'a âmenû olanları (ölmeden önce ruhunu Allah'a ulaştırmayı dileyenleri) ve O'na (Allah'a) sarılanları ise, (Allah) kendinden bir rahmetin ve fazlın içine koyacak ve onları, kendisine ulaştıran “Sıratı Mustakîm”e hidayet edecektir (ulaştıracaktır).
HİCR - 41 : Kâle hâzâ sırâtun aleyye mustekîm(mustekîmun).
Allahû Tealâ şöyle buyurdu: “İşte bu, Bana yönlendirilmiş (Bana istikametlenmiş,bana ulaştıran) yoldur.”
EN'AM – 125-126 : Fe men yuridillâhu en yehdiyehu yeşrah sadrehu lil islâm(islâmi), ve men yurid en yudıllehu yec’al sadrehu dayyikan haracen, ke ennemâ yassa’adu fîs semâi, kezâlike yec’alûllâhur ricse alâllezîne lâ yu’minûn(yu’minûne). Ve hâzâ sırâtu rabbike mustekîm(mustekîmen), kad fassalnâl âyâti li kavmin yezzekkerûn(yezzekkerûne).
Öyleyse Allah kimi Kendisine ulaştırmayı dilerse onun göğsünü yarar ve (Allah'a) teslime (İslâm'a) açar. Kimi dalâlette bırakmayı dilerse, onun göğsünü semada yükseliyormuş gibi daralmış, sıkıntılı yapar. Böylece Allah, mü'min olmayanların üzerine pislik (azap, darlık, güçlük) verir.Ve bu, senin Rabbine istikametlenmiş (yönlendirilmiş) yoldur. (Allah'a götüren yoldur). Tezekkür eden bir kavim için âyetleri ayrı ayrı açıkladık.
Allah’a ULAŞTIRAN (hidayet olunan) yoldur.
EN'AM – 87-88 : Ve min âbâihim ve zurriyyâtihim ve ihvânihim, vectebeynâhum ve hedeynâhum ilâ sırâtın mustekîm(mustekîmin). Zâlike hudallâhi yehdî bihî men yeşâu min ıbâdih(ıbâdihî), ve lev eşrekû le habita anhum mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).
Ve onların babalarından, zürriyetlerinden (nesillerinden) ve kardeşlerinden onları seçtik. Ve onları Sıratı Mustakîm'e (Allah'a ruhu ulaştıran yola) hidayet ettik (ulaştırdık).İşte bu Allah'ın hidayetidir. Kullarından dilediğini onunla(sıratı mustakimle) hidayete erdirir. Ve eğer şirk koşsalardı, elbette yapmış oldukları şeyler heba olurdu (boşa giderdi)
FATİHA – 6-7 : İhdinas sırâtel mustakîm(mustakîme). Sırâtallezîne en’amte aleyhim gayril magdûbi aleyhim ve lâd dâllîn(dâllîne).
(Bu istiane'n ile) bizi, SIRATI MUSTAKÎM'e (Allah'a ulaştıran yola) hidayet et (ulaştır).O (SIRATI MUSTAKÎM) ki; (başlarının) üzerlerine (Devrin İmamı'nın ruhunu) ni'met olarak verdiklerinin yoludur. Üzerlerine gadap duyulmuşların ve dalâlette kalmışların (Allah'a ulaşmayı dilemeyenlerin) yolu değil.
SIRATIMUSTAKİM;
Zemin kattan başlayan Allah’ın zatına kadar uzanan iki yatay iki de dikey olan dört parcadan oluşan bu gözlerle ihata edemediğimiz yolun adıdır.
Şeytan bizim namaz kılmamıza,oruc tutmamıza,hacca gitmemize vs ibadetlerimize fazla içerlemez hatta teşvik bile eder.Çünkü onlarla oyalanalım ve bizi kurtuluşa erdireceğini zannedelim sıratımustakim üzerinde olduğumuzu zannedelim.Ama sıratımustakim’in gercek anlamını idrak etmeyelim.Onun için hep kendi adamlarına bunun üzerini örttürmeyi başarmış.DOĞRUYOL olarak kabul ettirmiş.Bir insan, ya Allah ile beraberdir ya da şeytan ile, ikisinin arasında kimse yoktur yani ben Allah ile beraber değilim ama şeytanla da değilim diyemez Allah ile olmayanı şeytan otomatik olarak ceker.Şeytan bu yüzden SIRATIMUSTAKİM üzere olmamızı kesinlikle istemez ezelde verdiği sözünü yerine getirmeyi murad eder.
A'RAF – 14-15-16-17 : Kâle enzırnî ilâ yevmi yub'asûn(yub'asûne). Kâle inneke minel munzarîn(munzarîne).Kâle fe bimâ agveytenî le ak'udenne lehum sırâtekel mustekîm(mustekîme). Summe le âtiyennehum min beyni eydîhim ve min halfihim ve an eymânihim ve an şemâilihim, ve lâ tecidu ekserehum şâkirîn(şâkirîne).
(Şeytan): “Beas gününe (dirileceğimiz güne, kıyâmet gününe) kadar bana izin (mühlet) ver.” dedi.
(Allahû Tealâ): “Muhakkak ki sen izin (mühlet) verilenlerdensin.” buyurdu.
(İblis): “Bundan sonra, beni azdırman sebebiyle, mutlaka Senin Sıratı Mustakîmin'e onlara karşı (mani olmak için) oturacağım.” dedi.
Sonra, elbette onlara, önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından geleceğim ve onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın.
Allah’ın muradı ise sıratımustakim üzere olmamızdır.Allah ile şeytan arasında bir tercih yapmamız lazım.Allah’ın muradınımı ? yoksa şeytanın muradınımı ? yerine getireceğiz.
ZUHRUF – 60-61 : Ve lev neşâu le cealnâ minkum melâiketen fîl ardı yahlufûn(yahlufûne). : Ve innehu le ilmun lis sâati, fe lâ temterunne bihâ vettebiûni, hâzâ sırâtun mustekîm(mustekîmun).
Eğer biz dileseydik mutlaka sizden, yeryüzünde yerinize geçecek melekler kılardık (yaratırdık).
Ve muhakkak ki o, gerçekten o saat (kıyâmetin zamanı) için bir ilimdir (bilgidir). Öyleyse ondan sakın şüphe etmeyin! Ve Bana (Allah'a) tâbî olun! İşte bu, Sıratı Mustakîm'dir.
Ya Allah’a kul olacağız ya da şeytan’a kul olarak devam edip dalalette kalıp cehenneme gideceğiz.
YASİN – 60-61-62-63 : E lem a’had ileykum yâ benî âdeme en lâ ta’budûş şeytân(şeytâne), innehu lekum aduvvun mubîn(mubinun). Ve eni’budûnî, hâzâ sırâtun mustekîm(mustekîmun). Ve lekad edalle minkum cibillen kesîrâ(kesîran), e fe lem tekûnû ta’kılûn(ta’kılûne). Hâzihî cehennemulletî kuntum tûadûn(tûadûne).
Ey Âdemoğulları! Ben, sizlerden şeytana kul olmayacağınıza dair ahd almadım mı? Muhakkak ki o (şeytan), size apaçık bir düşmandır.
Ve Ben, sizden Bana kul olmanıza (dair ahd almadım mı?) Bu da Sıratı Mustakîm (üzerinde bulunmak)tır.
Ve andolsun ki sizden birçoklarını dalâlette bıraktı. Hâlâ akıl etmez misiniz? Size vaadedilmiş olan cehennem (işte) budur.
EN'AM – 152-153 : Ve lâ takrebû mâlel yetîmi illâ billetî hiye ahsenu hattâ yebluga eşuddeh(eşuddehu), ve evfûl keyle vel mîzâne bil kıst(kıstı), lâ nukellifu nefsen illâ vus’ahâ ve izâ kultum fa’dilû ve lev kâne zâ kurbâ, ve bi ahdillâhi evfû, zâlikum vassâkum bihî leallekum tezekkerûn(tezekkerûne). Ve enne hâzâ sırâtî mustekîmen fettebiûh(fettebiûhu), ve lâ tettebiûs subule fe teferreka bikum an sebîlih(sebîlihi), zâlikum vassâkum bihî leallekum tettekûn(tettekûne).
Yetimin malına, o en kuvvetli çağına gelinceye kadar, en güzel şekliyle olmadıkça yaklaşmayın. Ölçü ve tartıyı adaletle yerine getirin. Kimseyi gücünün dışında (bir şey ile) sorumlu tutmayız. Söylediğiniz zaman, yakınınız olsa bile, artık adaletle söyleyin. Allah'ın ahdini yerine getirin (ifa edin). Böylece tezekkür edersiniz diye, (Allah) işte böyle, size onunla vasiyet (emir) etti.
Ve muhakkak ki; bu, Benim mustakîm olan yolumdur. Öyleyse ona tâbî olun. Ve (başka) yollara tâbî olmayın ki; o taktirde sizi, onun yolundan ayırır. İşte böyle size onunla vasiyet etti(emretti). Böylece siz takva sahibi olursunuz.
Allah’ın muradı olan sıratımustakim üzere KENDİSİNE KUL OLMAK o’na (istikametlenerek) ulaşmayı(enab)dileyerek şeytana kul olmaktan kacınmakla mümkündür.
ZUMER - 17 : Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ıbâd(ıbâdi).
Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah'a yöneldiler (Allah'a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!
Burada bir gercek ortaya çıkıyor.Sıratımustakim,KUL olmanın yolu ise.Diğer taraftan Allah’a ulaşmayı (enab olmayı) dilemek te KUL olmanın şartı ise o zaman sıratımustakim üzere olmak Allah’a ulaşmayı dilemekle Allah’a istikametlenmekle mümkündür.Bu da ancak Allah’ın kitabından öğüt almakla o na tabi olmakla gercekleşecektir.
TEKVİR – 25-26-27-28 : Ve mâ huve bi kavli şeytânin recîm(recîmin). Fe eyne tezhebûn(tezhebûne). İn huve illâ zikrun lil âlemîn(âlemîne). Li men şâe minkum en yestekîm(yestekîme).
Ve O (Kur'ân), taşlanmış şeytanın sözü değildir.Öyleyse siz nereye gidiyorsunuz? O sadece âlemler için bir zikirdir (bir öğüttür).O, içinizden, istikamet üzere olmak (Allah'a yönelmek) isteyen kimse içindir.
Bu istikametlenme farzmıdır?
-Evet.Gaviyn olmaktan (cehennemlik olmaktan azgın olmaktan) kurtulmak için.
HUD - 112 : Festekim kemâ umirte ve men tâbe meake ve lâ tatgav, innehu bi mâ ta’melûne basîr(basîrun).
Artık sen, sana tövbe ederek, tâbî olanlarla birlikte emrolunduğun gibi istikamet üzere ol. Ve azgınlık yapmayın (aşırı gitmeyin). Muhakkak ki O, yaptıklarınızı görendir.
-Şirkten kurtulmak için
FUSSİLET – 5-6 : Ve kâlû kulûbunâ fî ekinnetin mimmâ ted’ûnâ ileyhi ve fî âzâninâ vakrun ve min beyninâ ve beynike hicâbun fa’mel innenâ âmilûn(âmilûne). Kul innemâ ene beşerun mislukum yûhâ ileyye ennemâ ilâhukum ilâhun vâhidun festekîmû ileyhi vestagfirûh(vestagfirûhu), ve veylun lil muşrikîn(muşrikîne).
Ve dediler ki: “Bizi kendisine davet ettiğin şeye karşı, kalplerimizde (idrak etmeyi önleyen) ekinnet, kulaklarımızda (işitmeyi engelleyen) vakra ve seninle bizim aramızda bir perde var. Artık (sen dilediğini) yap! Muhakkak ki biz de dilediğimizi yapacak olanlarız.”De ki: “Ben sadece sizin gibi bir insanım. Bana sizin ilâhınızın, tek bir ilâh olduğu vahyediliyor. Öyleyse O'na yönelin (O'na doğru istikamet alın,o’na ulaşmayı dileyin) ve O'ndan mağfiret dileyin. Ve müşriklerin vay haline!”
-Yüzüstü sürünerek cehenneme gitmemek için
MULK - 22 : E fe men yemşî mukibben alâ vechihî ehdâ emmen yemşî seviyyen alâ sırâtın mustekîm(mustekîmin).
Öyleyse yüzüstü sürünerek yürüyen kimse mi daha çok hidayete ermiştir, yoksa Sıratı Mustakîm üzerinde düzgün (dimdik, seviyeli) yürüyen mi?
Başlangıcta bütün insanlar DALALETTEDİRLER ve Şeytanın dostlarıdırlar.Namaz kılsa da diğer ibadetleri yapsa da.Allah’a ulaşmayı dilemedikce de orada kalacaklardır.
A'RAF – 29-30 : Kul emere rabbî bil kıst(kısti) ve ekîmû vucûhekum inde kulli mescidin ved’ûhu muhlisîne lehud dîn(dîne), kemâ bedeekum teûdûn(teûdûne). ”Ferîkan hadâ ve ferîkan hakka aleyhimud dalâletu, innehumuttehazûş şeyâtîne evliyâe min dûnillâhi ve yahsebûne ennehum muhtedûn(muhtedûne).
De ki: “Rabbim, adaletle davranmanızı ve bütün mescidlerde kendinizi (vechlerinizi) namaza ikame etmenizi emretti. Ve dînde ihlâsla O'na (Allah'a) dua edin. Sizi yarattığı gibi (O'na) dönersiniz. Bir kısmı hidayete erdi ve bir kısmının üzerine dalâlet hak oldu. Muhakkak ki; onlar, Allah'tan başka şeytanları dostlar edindiler. Ve onlar kendilerinin hidayete erdiklerini zannediyorlar (hesap ediyorlar).
Peki, dalaletten kurtulmak,şeytanın dostluğunu terk etmek nasıl gercekleşecektir? Allah’ın öğütlerine kulak vererek,öğütleri,ibretleri ve ikazları idrak ederek.
Peki bunları kimler idrak eder?- Allah’ın kitabından öğüt alarak Allah’a istikametlenmiş,Allah’a ulaşmaya niyetlenmiş Allah’a ulaşmanın FARZ olduğunu idrak etmiş olanlar.(yukarıda gecen tekvir/25,26,27,28)
Sadece Allah’a inanmanın veya bazı şartları yerine getirmenin de insanı kurtaramayacağını bunun yanında Allah’a ulaşmayı dilemenin (istikametlenmenin) şart olduğunu da aşağıdaki ayetlerden bir defa daha acıklayabiliriz.
FUSSİLET - 30 : İnnellezîne kâlû rabbunâllâhu summestekâmû tetenezzelu aleyhimul melâiketu ellâ tehâfû ve lâ tahzenû ve ebşirû bil cennetilletî kuntum tûadûn(tûadûne).
Muhakkak ki: “Rabbimiz Allah'tır.” deyip, sonra (da) istikamet üzere olanlara (Allah'a yönelip dîni ikame edenlere) melekler inerler: “Korkmayın ve mahzun olmayın. Ve vaadolunduğunuz cennetle sevinin!” (derler).
46 / AHKÂF - 13 : İnnellezîne kâlû rabbunallâhu summestekâmû fe lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).
Muhakkak ki onlar “Rabbimiz Allah'tır.” dediler. Sonra onlar (Allah'a) istikamet üzere oldular. Artık onlara korku yoktur. Ve onlar mahzun olmazlar.
Bu gün TARİKAT deyince hep cemaatler akla gelir.Hayır cemaatler tarikat değildir.Tabiki bizim bahsettiğimiz anlamda.Çünkü tarik,yol demektir tarikat da yollar demektir.Allah’utealanın TARİKAT’TAN kasdı yedi gökkatını birbirlerine bağlayan yollardır.
MU'MİNUN - 17 : Ve lekad halaknâ fevkakum seb'a tarâika ve mâ kunnâ anil halkı gâfilîn(gâfilîne).
Ve andolsun ki Biz, sizin üzerinizde 7 yol yarattık ve Biz, yaratmaktan gâfil değiliz.
Allah’a ulaşan RUH’LAR bu yol ile yani yedi gök katını gecerek varırlar.Onun için (o’na)istikametlenmiş tarkatın gecerli olduğunu buyuruyor.
CİN – 14-15-16 : Ve ennâ minnel muslimûne ve minnel kâsitûn(kâsitûne), fe men esleme fe ulâike teharrev reşedâ(reşeden). emmel kâsitûne fe kânû li cehenneme hatabâ(hataban). Ve en levistekâmû alet tarîkati le eskaynâhum mâen gadekâ(gadekan).
Ve gerçekten bizden, (Allah'a) teslim olanlar da var ve bizden kasitun (kalpleri kasiyet bağlamış) olanlar da var. Artık kim (Allah'a) teslim olmuşsa (ruhunu teslim etmişse) işte onlar, irşad olmayı (nefsin ve iradenin teslimini) arayanlardır (dileyenlerdir).
Ve lâkin, kasitun olanlar (kalpleri zikirsizlikten kasiyet bağlayanlar), işte onlar cehenneme odun oldular.
Ve eğer onlar, tarikat üzere olarak (Allah'a) yönelselerdi, onları mutlaka bol su (rahmet) ile sulardık (bol bol rahmet ulaştırırdık)
Said-i nurs-i hz leride bu konuya dikkat cekmiş.
DOKUZUNCU TELVİH
Tarikatin pek çok semerâtından ve faydalarından yalnız burada dokuz adedini icmâlen beyan edeceğiz.
BİRİNCİSİ: İstikametli tarikat vasıtasıyla, saadet-i ebediyedeki ebedî hazinelerin anahtarları ve menşeleri ve madenleri olan hakaik-i imaniyenin inkişafı ve vuzuhu ve aynelyakin derecesinde zuhurlarıdır.
Sonuc olarak,KURTULUŞ için Allah’a istikametlenmenin (o na ulaşmayı dilemenin) emaniyye ye(elyazması kitaplara) göre değil Kur’an esaslarıyla FARZİYETİ ortaya çıkmış oluyor.
*******
Dostları ilə paylaş: |