YUNUS - 11 : Ve lev yuaccilullâhu lin nâsiş şerresti’câlehum bil hayri le kudiye ileyhim eceluhum, fe nezerullezîne lâ yercûne likâenâ fî tugyânihim ya’mehûn(ya’mehûne).
Ve eğer Allah onların hayrı acele istemeleri gibi insanlara şerr için acele etseydi, elbette onların ecelleri yerine getirilirdi (kaza edilirdi). Fakat (hayatta iken) Bize ulaşmayı dilemeyen kimseleri, isyanları içinde şaşkın bırakırız.
Gavin olanlar; Şeytanın dostlarıdır,Dalalettedir,mü’min değillerdir ve aynı zamanda CEHENNEMLİKTİR.Dünyadaki durumlarına göre cehennemin yedi kapısına taksim olacaklardır
HİCR – 39-40-41-42-43-44 : Kâle rabbi bi mâ agveytenî le uzeyyinenne lehum fil ardı ve le ugviyennehum ecmeîn(ecmeîne). İllâ ıbâdeke minhumul muhlasîn(muhlasîne). Kâle hâzâ sırâtun aleyye mustekîm(mustekîmun). İnne ıbâdî leyse leke aleyhim sultânun illâ menittebeake minel gâvîn(gâvîne).
Ve inne cehenneme le mev’ıduhum ecmaîn(ecmeîne). Lehâ seb’atu ebvâb(ebvâbin), likulli bâbin minhum cuz’un maksûm(maksûmun).
(İblis şöyle) dedi: “Rabbim, beni azdırmandan dolayı, onlara mutlaka yeryüzünde (azgınlığı) süsleyeceğim ve mutlaka onların hepsini azdıracağı
Ancak onlardan muhlis olan kulların müstesna
Allahû Tealâ şöyle buyurdu: “İşte bu, Bana yönlendirilmiş (Bana ulaştıran) yoldur.”
Azgın olanlardan (iğvaya düşürdüklerinden) sana tâbî olan kimseler hariç, muhakkak ki; benim kullarım üzerinde senin bir sultanlığın (gücün) yoktur.
Ve onların hepsine vaadedilen yer, elbette, mutlaka cehennemdir.
Onun (cehennemin) 7 kapısı vardır. Her kapı için onlardan taksim edilmiş (bölünmüş) bir grup vardır.
SAD – 55-56 : Hâzâ, ve inne lit tâgıyne le şerre meâb(meâbin).
Cehennem(cehenneme), yaslevnehâ, fe bi’sel mihâd(mihâdu).
(Cennettekilerin durumu) bu. Ve muhakkak ki azgınlar için elbette şerrli (kötü) bir meab (sığınak) vardır. Cehennem, ona girerler. İşte o ne kötü bir döşektir.
NEBE – 21-22-23 : İnne cehenneme kânet mirsâdâ(mirsâden). Lit tâgîne meâbâ(meâben). : Lâbisîne fîhâ ahkâbâ(ahkâben).
Muhakkak ki cehennem mirsad olmuştur. Azgınlar için meab (sığınılacak yer) olarak.
Azgınlar için meab (sığınılacak yer) olarak.
Hal böyleyse ve herkes te başlangıcta gavin ise(ki dalalette ise otomatik olarak gavindir) bu durumdan kurtulmak için ne yapacaktır? - Tabiî ki onun alternatifi(zıddı) olan İRŞAD YOLUNU sececektir.(bakara/256)
BAKARA - 256 : Lâ ikrâhe fîd dîni kad tebeyyener ruşdu minel gayy(gayyi), fe men yekfur bit tâgûti ve yu’min billâhi fe kadistemseke bil urvetil vuskâ, lenfisâme lehâ, vallâhu semîun alîm(alîmun).
Dînde zorlama yoktur. İrşad yolu (hidayet yolu; Allah'a ulaştıran yol), gayy yolundan (dalâlet yolu; şeytana, cehenneme ulaştıran yoldan) açıkça (ayrılıp) ortaya çıkmıştır. Artık kim tagutu (şeytanı ve şeytana ulaştıran yolu) inkâr edip de Allah'a îmân ederse (mü'min olur, Allah'a ulaştıran yolu tercih ederse), böylece o, (Allah'tan) kopması mümkün olmayan urvetul vuskaya (sağlam bir kulba, mürşidin eline) tutunmuştur. Allah Sem'î'dir, Alîm'dir.
Gay yolundan kurtulmanın çaresi irşad yoluna tabi olmaksa ve bunun recetesi de TAGUTU devreden çıkarıp mü’min olmak ve bakara/186 ya görede Allah’ın davetine icabet edip mü’min olmaksa O zaman Allah’ın davetine (Allah’a ulaşma davetine)icabet edip tagutu devreden çıkartmamız gerekecektir.Yani Allah’a ulaşmayı (o’na enap olmayı)dileyeceğiz.
BAKARA - 186 : Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîb(karîbun) ucîbu da’veted dâi izâ deâni, fel yestecîbû lî vel yu’minû bî leallehum yerşudûn(yerşudûne).
Ve kullarım sana, Benden sorduğu zaman, muhakkak ki Ben, (onlara) yakınım. Bana dua edilince, dua edenin duasına (davetine) icabet ederim. O halde onlar da Bana (Benim davetime) icabet etsinler ve Bana âmenû olsunlar (Bana ulaşmayı dilesinler). Umulur ki böylece onlar irşada ulaşırlar (irşad olurlar).
Allah’ın daveti ne idi?
YUNUS - 25 : Vallâhu yed'û ilâ dâris selâm(selâmi), ve yehdî men yeşâu ilâ sırâtin mustekîm(mustekîmin).
Ve Allah, teslim (selâm) yurduna davet eder ve (teslim yurduna, Zat'ına ulaştırmayı) dilediği kimseyi, Sıratı Mustakîm'e ulaştırır.
ŞURA - 47 : İstecîbû li rabbikum min kabli en ye’tiye yevmun lâ meredde lehu minallâh(minallâhi), mâ lekum min melcein yevme izin ve mâ lekum min nekîr(nekîrin).
Rabbinize icabet edin (Allah'a ulaşmayı dileyin), Allah tarafından geri döndürülmeyecek olan günün gelmesinden önce. İzin günü, sizin için bir sığınak yoktur. Ve sizin için bir inkâr yoktur (yaptıklarınızı inkâr edemezsiniz)
FECR - 28 : İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh(mardıyyeten).
Rabbine dön (Allah'tan) razı olarak ve Allah'ın rızasını kazanmış olarak!
ZUMER - 54 : Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye’tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn(tunsarûne).
Ve Rabbinize (Allah'a) yönelin (ruhunuzu Allah'a ulaştırmayı dileyin)! Ve size azap gelmeden önce O'na (Allah'a) teslim olun (ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi, iradenizi Allah'a teslim edin). (Yoksa) sonra yardım olunmazsınız.
Allah’a teslim olmanın başlangıcı ne idi ? Allah’a (enab olmak) ulaşmayı dilemek
ZUMER - 17 : Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buşrâ, fe beşşir ıbâd(ıbâdi).
Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah'a yöneldiler (Allah'a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!
Öyleyse,Allah’a ulaşmayı dileyip Allah’ta bizi kendine hidayet etmeyi murad ediyor(rad/27,şura/13)ve göğsümüzü islama açıyor(enam/125) rabbimizden bir nur üzere oluyoruz(zümer/22) o nur, la huşu sahibi olarak İRŞAD MAKAMINI yani MÜRŞİD i Allah’tan hacet namazıyla(maide/35,bakara/45,46) sorarak (ki mürşidi Allah tayin eder)o’na tabi olmasıyla Allah’tan gelen FAZIL SALAVAT ve RAHMET SALAVAT nurlarının ikişer ikişer gelip(zümer/23) bizim kalbimizin nurlanmasıyla İRŞAD oluruz.
İrşad,aynı zamanda İHLAS a ulaşmaktır.Beyyine/5 te ayrıca farz olduğu acıktır.
BEYYİNE - 5 : Ve mâ umirû illâ li ya’budûllâhe muhlisîne lehud dîne hunefâe ve yukîmûs salâte ve yu’tûz zekâte ve zâlike dînul kayyimeh(kayyimeti).
Ve onlar, Allah için hanifler olarak dînde halis kullar olmaktan (nefslerini halis kılmaktan) ve namazı ikame etmekten ve zekâtı vermekten başka bir şeyle emrolunmadılar. İşte kayyum dîn (kıyâmete kadar devam edecek dîn) budur.
Bu seviyeler çok üst seviyelerdir diyorsanız(yüzde yüz nurlanma),bunun altseviyesi kalbin yüzde ellibir fazıl nuruyla nurlanmasıdır ve herkes buna ulaşabilir.Sadece “Allah’a ulaşmayı dilemekle”çünkü gerisini Allah gercekleştirecektir.
RAD - 27 : Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).
Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve O'na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”
ŞURA - 13 : Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh'a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm'e, Hz. Musa'ya ve Hz. İsa'ya vasiyet ettiğimiz şeyi sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah'a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O'na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).
EN'AM - 125 : Fe men yuridillâhu en yehdiyehu yeşrah sadrehu lil islâm(islâmi), ve men yurid en yudıllehu yec’al sadrehu dayyikan haracen, ke ennemâ yassa’adu fîs semâi, kezâlike yec’alûllâhur ricse alâllezîne lâ yu’minûn(yu’minûne).
Öyleyse Allah kimi Kendisine ulaştırmayı dilerse onun göğsünü yarar ve (Allah'a) teslime (İslâm'a) açar. Kimi dalâlette bırakmayı dilerse, onun göğsünü semada yükseliyormuş gibi daralmış, sıkıntılı yapar. Böylece Allah, mü'min olmayanların üzerine pislik (azap, darlık, güçlük) verir.
ZUMER - 22 : E fe men şerehallâhu sadrehu lil islâmi fe huve alâ nûrin min rabbih(rabbihi), fe veylun lil kâsiyeti kulûbuhum min zikrillâh(zikrillâhi), ulâike fî dalâlin mubîn(mubînin).
Allah kimin göğsünü İslâm için (Allah'a teslim için) yarmışsa artık o, Rabbinden bir nur üzere olur, değil mi? Allah'ın zikrinden kalpleri kasiyet bağlayanların vay haline! İşte onlar, apaçık dalâlet içindedirler.
MAİDE - 35 : Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihi leallekum tuflihûn(tuflihûne).
Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı, teslim olmayı dileyenler); Allah'a karşı takvâ sahibi olun ve O'na ulaştıracak vesileyi isteyin. Ve O'nun yolunda cihad edin. Umulur ki böylece siz felâha erersiniz.
BAKARA – 45-46 : Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâşiîn(hâşiîne). Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn(râciûne).
(Allah'tan) sabırla ve namazla istiane (yardım) isteyin. Ve muhakkak ki o (hacet namazı ile Allah'a ulaştıracak mürşidini sormak), huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir. O (huşû sahipleri) ki; onlar, Rab'lerine (dünya hayatında) muhakkak mülâki olacaklarına ve (sonunda ölümle) O'na döneceklerine yakîn derecesinde inanırlar.
(istiane : Yalnız Allah'tan(cc) istenen yardım )
ZUMER - 23 : Allâhu nezzele ahsenel hadîsi kitâben muteşâbihen mesâniye takşaırru minhu culûdullezîne yahşevne rabbehum, summe telînu culûduhum ve kulûbuhum ilâ zikrillâh(zikrillâhi), zâlike hudallâhi yehdî bihî men yeşâu, ve men yudlilillâhu fe mâ lehu min hâd(hâdin).
Allah, ihdas ettiği (nurların) ahsen olanlarını (rahmet, fazl ve salâvâtı), ikişer ikişer (salâvât-fazl ve salâvât-rahmet), Kitab'a müteşabih (benzer) olarak indirdi. Rab'lerinden huşû duyanların ciltleri ondan ürperir. Sonra onların ciltleri ve kalpleri Allah'ın zikriyle yumuşar, sükûnet bulur (yatışır). İşte bu, Allah'ın hidayetidir, dilediğini onunla hidayete erdirir. Ve Allah, kimi dalâlette bırakırsa artık onun için bir hidayetçi yoktur.
İşte mürşidimize tabi olduğumuzda bize verilen ibadetler;namaz,oruc,zekat,zikir ve durumu uygunsa hac tır.Ama bu ibadetlerden ALLAH’IN İSMİNİN ZİKREDİLMESİ bugünkü din uygulamasında farz olmaktan çıkarılmıştır.Halbuki ZİKİR,enbüyük ibadet ve Allah’ın dininin olmazsa olmaz şartıdır.(ankebut/45)Ayrıca zikir olmazsa Allah’ın katından fazıl ve rahmet nurları gelmez(zümer/23).Bu zikir le nefs imizin her kademesinin aklanmasıyla;emare de %7,levvame de/7,mülhime de%7,mutmainnede%7,raziye de%7,marziye de%7 ve tezkiye de%7 olmak üzere %49 fazıl nuru ile daha önce(mürşide tabi olmadan evvel gögsümüz şerh olduğunda gelen) %2 rahmet nurunun toplamı %51 kalbin nurlanmasıyla RUH her aklanma kademesine parelel gökkatlarındaki yolculuğunu tamamlayarak Allah’ın zatına ulaşarak HİDAYETE ermiş olur(fatır/18).Buraya kadar Allah’ın garantisindedir(Allah’a ulaşmayı dilediğimiz için rad/27,şura/13).Bundan sonra zikrimizi artırarak günün dörtte üçünü zikirle gecirdiğimizde FİZİK VÜCUDUMUZU Allah’a teslim ederek MUHSİNLERDEN oluruz(nisa/125).daimi zikre ulaştığımızda NEFS imizi Allah’a teslim ederek ULULELBAB oluruz(aliimran/190,191) daha sonra kalbimizin müzeyyenliği arttıkca İRŞADA ulaşırız(hucurat/7,)daha sonra Allah’ın bizi NASUH TÖVBESİNE davet ederek müzeyyenliğin tamamlanmasıyla İRADEMİZİ teslim ederek Allah bizi İRŞADA MEMUR VE MEZUN kılar.MÜRŞİD kılar(aliimran/102,110,tövbe/100).İşte mürşidi kamil bu kişidir.Yoksa kişinin kendi kendini mürşid tayin etmesi veya bir cemaatın o kişiyi mürşid tayin etmesi veya babadan oğula gecmesi ile değil.
Aynı zamanda bütün peygamberler de MÜRŞİD dir ve onlar da bize birer örnektir.İşte İbrahim as mın “mürşid olarak” tayininin de Allah tarafından yapıldığını görüyoruz.
Dostları ilə paylaş: |