İslâm Araştırmaları Dergisi, 33 (2015): 39-72
58
bu eserinden Ebü’l-Kāsım el-Belhî el-Kâ‘bî (ö. 319/931) gibi Mu‘tezilîler’in
kozmolojik görüşleri hakkında bilgi
elde etmek mümkün olduğu gibi, Aris-
toteles gibi Yunan filozoflarının, Sofistâiyye, Seneviyye, Dehriyye, Deysâniyye,
Merkūniyye ve Sümeniyye gibi İslâm dışı fırkaların kozmolojik görüşlerine
ulaşmak da mümkündür. Ancak bize göre bu eseri önemli kılan, ele aldığı-
mız klasik kaynaklar içinde ilkler arasında olmasına rağmen, içerik ve üslûp
yönünden kendisinden sonra yazılmış kaynaklardan daha zengin olmasıdır.
Bu durumu Mâtürîdî’nin ilmî seviyesi ve ferâsetiyle açıklamak mümkünse
de, bir
önceki konuda belirttiğimiz, kelâmın zengin, derinlikli, dinamik ve
çok yönlü fikirlerin çarpıştığı bir çağa (III./IX. yüzyıl) yakın olmasının da
etkisi büyüktür. Ayrıca
Kitâbü’t-Tevhîd, o dönemde fizik konularıyla teolojik
konuların ne derece iç içe girdiğini ve bir kelâmcının yaşadığı dönemin
kozmolojik konularını dinin temellendirilmesi ve savunulmasında ne derece
etkin bir şekilde kullandığını göstermesi açısından da önem arz etmektedir.
Klasik kelâm eserlerinde kozmolojinin yeri konusunda bilgisine başvura-
cağımız
bir diğer eser, ünlü Eş‘arî kelâmcısı Kādî Ebû Bekir el-Bâkıllânî’nin
(ö. 403/1013)
Temhîdü’l-evâil ve telhîsü’d-delâil isimli kitabıdır. Bâkıllânî’nin
bu kitabını bilgi bahsi, mâlûmat, mevcûdat, muhdesât, ulûhiyyet, nübüvvet,
sem‘iyyât ve imamet şeklinde bölümlere ayırmak mümkündür. “Eş‘arîliğin
kozmolojisini sistematize eden kelâmcı” olarak da bilinen
73
Bâkıllânî’nin
bu kitabının “muhdesât” bahsi, sırf kozmolojiye tahsis edilmiş olup burada
ortaya konulan âlem tasavvurundan yola çıkılarak
yokken sonradan var
olan şeylerin (muhdesât) kendi kendini yaratamayacağı, bu sebeple âlemin
kendisi dışında onu yoktan varlığa çıkaracak bir Sâni‘e ihtiyacı olduğu, bu
Sâni‘in hiçbir şekilde muhdesâta da benzemeyeceği gibi söylemlerle kadîm
bir Tanrı tasavvuru oluşturulmaktadır. Ayrıca gök cisimlerinin ezelî bir
deveranla döndüğü ve bunların dünyadaki olayları kontrol ettiğini savunan
Müneccimîn, âlemin nur ve zulmetten oluştuğunu savunan Ehl-i tesniye,
Allah’ın bir cevher olduğunu ve üç uknumdan oluştuğunu savunan Nasârâ
ve daha başka Deysâniyye, Seneviyye, Mecûsiyye ve Berâhime gibi İslâm
dışı düşünce sistemleri ile tartışmalara yer verilmektedir. Kitapta önemli bir
yekûn tutan bu tartışmalar, Sümeniyye ve Berâhime gibi fırkalarla nübüvvet
konusu üzerine yoğunlaşırken; Sâbiîler, Düalistler, Mecûsiyye ve Deysâniye
gibi gruplara yönelik olduğunda kozmoloji ağırlıklıdır. Bâkıllânî, İslâm
filozoflarının o dönemde yaygın bir şekilde kabul ettikleri ay üstü ve ay altı
âlem ayrımını, bu bağlamda ay üstü âlemin farklı hammaddeden
oluştuğu
73 Bk. Alnoor Dhanani, “İslam Düşüncesinde Atomculuk”, çev. Mehmet Bulğen,
Kelam
Dostları ilə paylaş: