Ebû abdurrahman es-sülemi


EBÛ HANÎFE ED-DÎNEVERİ523



Yüklə 0,99 Mb.
səhifə28/33
tarix18.08.2018
ölçüsü0,99 Mb.
#72584
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   33

EBÛ HANÎFE ED-DÎNEVERİ523




EBÛ HASİN

Ebû Hasîn Osman b. Âsim b. Hasîn el-Esedî el-Kûfî (ö. 128/745-46} Hadis hafızı, tabiî.

Câhiliye devri Arap şairlerinden Abîd b. Ebras'ın soyundan geldiği rivayet edi­lir. Kûfe'deki Esedoğulları'nın en önde geleniydi. Câbir b. Semüre, Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Zübeyr, Enes b. Mâ­lik ve Ebû Saîd el-Hudrî gibi sahâbîler-den ve Mücâhid b. Cebr, Şa'bî gibi tabiî­lerden hadis, Yahya b. Vessâb'dan da arz yoluyla kıraat tahsil etti. Kendisin­den de Şu'be b. Haccâc, Süfyân es-Sev-rî, Şerîk b. Abdullah, Ebû Avâne el-Vâsı-tî, Süfyân b. Uyeyne gibi âlimler hadis. A'meş ise kıraate dair çeşitli rivayetler­de bulundu. Küfe'nin en güvenilir dört muhaddisinden biri kabul edilmesine rağmen pek az rivayette bulundu. Riva­yetleri Kütüb-i Sitte'öe yer almıştır. Elli yıl süreyle Küfe mescidinde talebe oku­tan Ebû Hasfn sorulan bir meseleye ce­vap vermenin önemli ve güç bir iş oldu­ğunu söylerdi. Fazla araştırmadan cevap verenlere kızar ve, "Bu soru Hz. Ömer'e sorulsaydı Ehl-i Bedir'i istişareye çağı­rırdı" derdi.

Hz. Osman taraftarı olan Ebû Hasîn Emevîler'in baskısından çekinir, fakat onlara boyun eğmezdi. Son derece mü­tevazı bir hayat sürdü. Devlet adamla­rından birinin kendisine gönderdiği 2000 dirhemi ihtiyacı olmasına rağmen kabul etmedi. Vefatı sırasında baygınlık geçir­meye başlayınca, "Biz onlara zulmetme­dik, fakat kendileri zalimdi"524 mealindeki âyeti okumaya başladı. Birkaç defa baygınlık geçirdiği halde bu âyeti dilinden düşürmedi.

Ebû Hasîn 128 (745-46) yılında Kûfe'-de vefat etti. 127 (744-45) ve 132 (749-50) yıllarında vefat ettiğine dair rivayet­ler de vardır. İbn Hibbân onu tebeu't-tâ-biînden kabul etmiştir.

Bibliyografya:

İbn Sa'rj. et-Tabakât, VI, 321-322; Buhârî. et-Tânhul-kebîr, VI, 240-241; İbn Ebû Hatim, el-Cerh ue't-ta'dU, VI, 160-161; İbn Hibbân, eş-Şİkât, VII; Zehebî. A'iâmü'n-nübelâ', VI, 412-417; a.mlf., Târîhu'i-lsiâm: sene 121-140, s. 173 -174; İbnü' I - Cezerî, Gâyetü 'n -nihâye, I, 505-506; İbn Hacer. Tehzîbut-Tehzîb, VII, 126-128; İbnü'1-İmâd, Şezerât, I, 175.



EBÛ HASME EL-ENSÂRİ

Ebû Hasme Abdullah (Âmir) b. Sâide b. Amir el-Ensârî (ö. 41/661 [?]) Sahâbî.

Medine'de yaşayan Evs kabilesinin Be­nî Harise koluna mensup olup künye-siyle tanınmaktadır. Hz. Peygamber ve­fat ettiği zaman henüz yedi sekiz yaş­larında bir sahâbî olan oğlu da Sehl b. Ebû Hasme diye anılır. Bazı kaynaklarda adının Ebû Hayseme diye zikredilmesi525 doğ­ru değildir.

Uhud Gazvesi öncesinde Hz. Peygam­ber, kendilerini Uhud'a kestirme yoldan ve düşmanla karşılaşmadan kimin götü­rebileceğini soruşturdu. Bu göreve talip olan Ebû Hasme İslâm askerlerini Hârise-oğullan'nın arazisinden geçirerek Uhud'a götürdü. İbn Ebû Hâtim'in bu kılavuz­luk görevini Ebû Hasme'nin oğlu Sehl'in yaptığını ileri sürmesi, Sehl'in o sırada henüz çocuk yaşta olması sebebiyle doğ­ru bulunmamıştır. Ebû Hasme Uhud'dan sonraki gazvelere de katılmış, Hayber'in fethinde süvari olması sebebiyle kendi­sine iki hisse verilmiştir.

Hz. Peygamber, Ebû Hasme'nin mah­sullerin miktarını takdir konusundaki yeteneğinden faydalanmış ve onu Hay-ber'e zekât takdiri için göndermiştir. Bir sahâbî onu, kendisine çok zekât takdir ettiği iddiasıyla Resûlullah'a şikâyet et­miş, ancak Ebû Hasme'nin bu sahâbîye geçimine yetecek ve hatta fakirlere da­ğıtacak kadar mahsul bıraktığını söyle­mesi üzerine Resûlullah kendisini haklı görmüştür526. Onun bu görevi ilk üç halife döneminde de devam etmiştir.

Ebû Hasme'nin. Muâviye devrinin ilk (41 / 661) veya son yıllarında (60/ 680) ve­fat ettiği söylenmektedir.



Bibliyografya:

İbn İshak, es-Sîre, s. 304; Vâkıdî, el-Megazî, I, 219; İbn Hişâm, es-Sfre, III, 65; Taberî. Tâ­rih (Ebü'l-Fazl), il, 506; Dârekutnî, es-Sünen, Beyrut, ts. (Alemü'l-kütüb), II, 135; İbn Hazm, Cemhere, s. 342; İbn Abdülber. el-İstl^âb, II, 41; İbnü'l-Esîr, üsdutğâbe, III, 123, 253; VI, 68; İbn Hacer, zl-İşâbe (BicSvî), III. 195-196; VII, 85-86; Abdülhay el-Kettânî, et-Terâtîbül-idâriyye (Özel], II, 109, 159; Koksal, İslâm Ta-nTiı (Medine), III, 78-79.



EBÛ HÂŞİM, ABDULLAH B. MUHAMMED

Abdullah b. Muhammed Ebû Hâşim Abdullah b. Muhammed b.Alîb. EbîTâlib (ö. 98/716-17) Hz. Ali'nin oğullarından Muhammed b. Hanefiyye'nin büyük oğlu ve kendi devrinde Keysâniyye Şîası'na bağlı grupların imamı.

Medine'de doğdu. Annesi, Naile bint Hâlid b. Alkame adlı bir ümmüveleddir. Hayatının ilk devreleri hakkında kay­naklarda yeterli bilgi yoktur. Kendisin­den sonra nesli devam etmeyen büyük oğlu Hâşim'den dolayı Ebü Hâşim kün-yesiyle anılır. Ebü Hâşim İslâm akaidiy-le ilgili çalışmaları yanında hadis rivaye-tiyle de meşgul olmuştur. Babasından rivayet ettiği müt'a nikâhının haramlı-ğını ifade eden hadisler İmam Mâlik'in el-Muvattay527 ile Buhârî528 ve Müslim'in529 sahihlerine geçmiştir. Zührî, Amr b. Dinar ve Salim b. Ebü'l-Ca'd ondan ha­dis rivayet etmişlerdir. İslâm akaidiyle İlgili görüşlerinden özellikle adi ve tev-hid konularında Mu'tezile mezhebinin kurucusu Vâsıl b. Atâ'ya büyük ölçüde tesir ettiği ve irca konusunda yazılan ilk eserin müellifi olduğu rivayet edil­mekteyse de ona ait olmak üzere sonra­ki dönemlere intikal eden herhangi bir eser mevcut değildir. Ebû Hâşim'in si­ka ve az hadis rivayet eden bir kimse olduğunu belirten ifadeler yanında530 karde­şi Hasan derecesinde güvenilir bulun­madığı ve Sebeiyye'ye temayül göste­rip onların uydurduğu hadislere İlgi gös­terdiği de531 bizzat râvisi Züh­rî tarafından nakledilmektedir. Birbiriy­le çelişen bu rivayetler karşısında Ebû Hâşim'in gerçek şahsiyetini ortaya koy­mak son derece güçleşmiştir. Şehristâ-nî'nin, Hâşimiyye fırkasının görüşleri­ni belirtirken her âyetin bir te'vili, her zahirin bir bâtını bulunduğu, dış dün­yadaki her misalin diğer âlemde bir ha­kikati olduğu, dış âlemde yaygın olan hikmet ve sırların bir insanın şahsında toplanacağı ve o kimsenin gerçek imam olacağı, bu bilgilerin Ali b. Ebû Tâlib'-den Muhammed b. Hanefıyye'ye, ondan da Ebû Hâşim'e geçtiği tarzındaki rivayeti532 doğru ise bu, Ebû Hâşim'in Küfe civannda yaygın olan gnostisizmin tesirinde kaldığı sonucunu ortaya koymakta, böyle bir sonuç ise muhtelif fırkalarında farklı olmak üze­re $îa akaidi için bazı tehlikeler arzet-mektedir.

Hüseyin b. Ali'den sonra Muhammed b. Hanefıyye'ye tâbi olan Şiî fırkalar onun vefatından sonra oğlu Ebû Hâşim'e bağ­landılar, özellikle Horasan ve civannda Emevîler'e düşman olan pek çok Şiî onu babasının halefi ve imam olarak kabul ediyorlardı. Ebü Hâşim, ölümünden bi­raz önce Emevî Halifesi Süleyman b. Ab-dütmelik'İ ziyaret etti. Hangi sebeple ol­duğu kaynaklarda belirtilmeyen bu zi­yaret sırasında halife onun ilmi ve ifa­desi karşısında hayretini belirterek Ku-reyş içinde benzeri bir kimseye rastla­madığını itiraf etti ve ihtiyaçlarını karşı­lamak İçin bazı yardımlarda bulundu. Ebû Hâşim Filistin'e gitmek üzere Şam'­dan ayrılınca halifenin Lahm ve Cüzam beldelerine gitmek üzere gönderilen adamları tarafından zehirli süt içirildi-ği için yolda hastalandı. Zehirlendiği­ni ve ölümünün yaklaştığını hisseden Ebû Hâşim, yanındaki adamlarına ken­disini Humeyme'de bulunan amcazade­si Muhammed b. AH b. Abdullah b. Ab-bas'a götürmelerini söyledi. Abbasî ta­raftarlarının merkezi olan Humeyme'­de amcazadesiyle buluşarak imametin kendisinden sonra Muhammed b. Ali b. Abdullah b. Abbas evlâdına geçmesini vasiyet etti; özellikle Horasan ve Irak'­taki mensuplarına karşı hareket tarzı konusunda ona tavsiyelerde bulundu. Birçok kaynak eserde kısa veya uzun olarak nakledilen bu vasiyet, imametin Ali evlâdından Abbas evlâdına geçişinin bir vesikası olarak değerlendirilmiş olup Abbasîler Horasan'daki faaliyetlerinin meşruiyetini buna dayandırmışlardır. Bir başka ifade ile bu vasiyet, Horasan'da Abbasî hâkimiyetini savunan Râvendiy-ye fırkasının hareket noktasını teşkil etmiştir.

Ebû Hâşim'in Humeyme'de ölümü­nün ardından kendisine bağlı olanların çoğunluğu yukarıdaki vasiyete uyarken imametin Ebû Hâşim'den sonra karde­şi Ali b. Muhammed'e, yeğeni Hasan b. Ali'ye veya Abdullah b. Amr el-Kindî'-ye intikal ettiğini iddia edenler de ol­muştur.

Bibliyografya:

el-Muuatta*, "Nikâh", 41; Buhârî, "Meğâzî", 38; a.mlf., et-Târîhul-kebîr, V, 187; Müslim. "Nikâh", 29-32; İbn Sa'd. et-Tabakât, V, 327-328; Ya'kübî. Târih, i, 296-299; İbn Kuteybe. e/-Ma'ânT(Ukkâşe), s. 217; Nevbahtî. Fıraku'ş-$îca, s. 27-30; Taberî. Târih (Ebü'l-Fazl),' VII, 421; İbn Abdürabbih. el-lkdul-ferid, IV, 475-477; Es'arî. Makâlât (Ritter), s. 6, 20-23; Ebü'l-Ferec el-İsfahânî. Makâtilü't-tâlibiyyîn (nşr. Ahmed Sakr], Kahire 1949 — Beyrut, ts. (Dâ-rü'1-Ma'rifel, s. 152; İbnü'n-Nedîm, el-Fihrîst (Teceddüdl, s. 202. 203; İsferâyînî, et-Tebşîr (Kevserî), s. 19; Şehristânî, el-Milei (KîlânT), I, 150-152; İbnü'l-Esîr, el-Kâmi!,V, 53; İbn Ebü'I-Hadîd. Şerhu Nehci'l-belâğa (nşr. Muhammed Ebü'l-Fazl), Kahire 1385-87/1965-67, VI, 371; Zehebî, A*lâmü'n-nübelâ>, IV, 129-130; İbnü'l-Murtazâ. Tabakâtü'I-Mu'tezile, s. 7, 16, 17; İbn Hacer, Tehzîbü't-Tehztb, VI, 16; Ali Sâmî en- Neşşâr, Meş etü 'I-fikri 'i-felsefî fi'I - İslâm, Kahire 1977, II, 60-64; W. Montgomery Watt, İslam Düşüncesinin Teşekkül Deuri (trc. E. Ruhi Fığlali), Ankara 1981, s. 68-69; K. V. Zet-tersteen. "Ebû Hâşim", İA, IV, 28; S. Moscati. "Abü Hâshim", El2 (ing), i, 124-125; T. Na-gel. "Abü Hâsem 'Abdallâh", E/r.,!, 314-315.




Yüklə 0,99 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   25   26   27   28   29   30   31   32   33




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin