Ekolojik tarimda iÇ pazarin geliŞİMİ


BİLDİRİLER EKOLOJİK TARIM: GENEL BİR BAKIŞ



Yüklə 3,61 Mb.
səhifə9/337
tarix07.01.2022
ölçüsü3,61 Mb.
#91017
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   337
BİLDİRİLER
EKOLOJİK TARIM: GENEL BİR BAKIŞ
Uygun AKSOY1


GIRIŞ

Ekolojik tarım (=biyolojik tarım, organik tarım), giderek yoğunlaşan tarımsal girdi kullanımının yarattığı sağlık ve çevre sorunlarının çözümünde etkin bir alternatif olarak kabul edilmektedir. Dünya üzerinde nüfusun ve yaşam standardının artışına paralel olarak gıda, giysi üretimi için lif, kağıt (gazete, kitap vb.) ve kereste gereksiniminin arttığı bilinmektedir. Artan talep öncelikle daha fazla alanın tarıma açılması ile sağlanırken sınır noktaya ulaşılması sonucu birim alandan daha yüksek verimi arttırmak hedeflenmiştir. Bu artış ıslah çeşitleri, sulama, yoğun gübre ve ilaç kullanımı ile sağlanmıştır. Dünya pamuk üretiminde 1950-1995 yılları arasında elde edilen üç misli artış, kaliteli tohumluk, sulama ve yoğun girdi kullanımı ile gerçekleşmiştir. Tarımdaki yoğunlaşmaya karşın günümüzde açlık sorunu halen devam etmektedir. Dünyada gıda maddeleri üretiminin yetersizliği değil dağıtımı ve gıda güvencesi ile gıda güvenliği kavramları tartışılmaktadır.

Çevre dostu üretim tekniklerini içeren ve üreticiden tüketiciye dek tüm zincirde refahın arttırılmasını hedefleyen ekolojik tarımın yıllar boyunca geçirdiği süreç incelendiğinde, tarımda kimyasal kullanımının başladığı 1900’lü yılların ilk yarısında Avrupa’daki bazı öncülerin toprak verimliliği kavramına farklı yaklaşımlar sergileyerek ekolojik tarımın temelini oluşturduğu görülmektedir. Bu çabalar, dünya savaşları sırasında ve özellikle II. Dünya savaşı nedeni ile yavaşlamıştır. Savaş sonrası dönemde insanlığın ana hedefi, ucuz gıda maddesi üretmek ve bulduğu gıda maddeleri ile sadece karınlarının doyurmak olmuştur. Ucuz ve çok miktarda gıda maddesi üretiminin sihirli anahtarı girdi yoğun “Yeşil Devrim” idi. Yoğun girdi kullanımının yol açtığı çevre sorunları 1980’lere gelindiğinde ortaya çıkmaya başlamıştır. Tarımda kullanılan pestisidlerin insan ve hayvan sağlığını tehdit ettiği, yeraltı su kaynaklarını kirlettiği, biyolojik çeşitliliği azalttığı bilimsel çalışmalarla belirlenip yoğun olarak tartışılmaktadır. Sorunlar öncelikle tarımda girdi kullanımının yoğunlaştığı kuzey Avrupa ülkelerinde belirlenmiştir. Avrupa ve ABD’deki bazı duyarlı üreticiler, sentetik kimyasal girdi kullanmaksızın üretim yapmaya ve bunları ya işletmelerinde veya yakın pazarlarda satmaya başlamıştır. Üreticilerce başlatılan hareket, 1972 yılında Toprak Derneği (Soil Association/İngiltere), Doğa ve Gelişme (Nature et Progrés/Fransa), İsveç Biyodinamik Derneği (İsveç), Güney Afrika Toprak Derneği (Soil Association) ve Rhodale Press (ABD) nin ortak bir çatı olan Uluslararası Organik Tarım Hareketleri Federasyonu (International Organic Agriculture Movement/IFOAM))nu kurması ile hareket yaygınlaşmaya başlamıştır. 1990’lı yıllardan başlayarak Avrupa Birliği ülkelerinde tarımın ekstansifleşmesi ve çevreye uyumlu üretimin desteklenmesi tarım politikası olarak benimsenmiştir. EC 2092/91 sayılı yönetmelik, ekolojik tarımın tanımını yapmakta ve ilkelerini ortaya koyarak kullanımına izin verilen girdileri listeler halinde bildirmektedir. 1999 yılında ise AB’nin hayvansal üretime ilişkin yönetmeliği ve FAO/WHO’nun ortaklaşa hzaırladığı Codex Alimentarius yayımlanmıştır. 2001 yılına gelindiğinde özellikle dioksin, deli dana hastalığı ve genetik modifikasyona uğramış tohum kullanımının risklerinden çekinen Avrupa’lı tüketicilerin ekolojik ürün talepleri hızla artmıştır. AB’de hükümetler artık % 20-40 lık pazar hedeflerine yönelik politikaları gündeme getirmektedir. ABD ve Japonya ise Avrupa Birliği ülkelerinin hemen ardından ekolojik ürün talebinin hızla arttığı pazarlar olarak dikkati çekmektedir.

Ülkemizde ekolojik tarımın gelişmesi Avrupa ülkelerinin tersine üreticilerce tabandan değil alıcılarca tepeden aşağı doğru gelişmiştir. İlk olarak 1984-85’te Avrupa’lı alıcılardan gelen talepler doğrultusunda ekolojik kuru üzüm ve kuru incir ile başlamıştır. Ekolojik tarım, 1985-90 döneminde geleneksel ihraç ürünlerinden oluşan ve sadece 8 ürüne yönelik ürün yelpazesi ile karakterize edilmekte idi. Dış pazara ürün işleyen yerli ve yabancı firmalar, gelen talebe bağlı olarak üreticilerle anlaşmalı olarak üretim yapmaktadır. Ürün çeşitliliği 1990’dan sonra artmakla birlikte dış talep, üretimde gerek miktar gerekse tür açısından belirleyici olmaktadır. 1994 yılında Tarım ve Köyişleri Bakanlığınca çıkarılan yönetmelik yasal çerçeveyi belirleyerek sorumluluğu Tarım ve Köyişleri Bakanlığına vermiştir. Ocak 1996’da çıkarılan bir yönetmelik ile ekolojik ürünler ihracat sırasında beyanı zorunlu gruba alınmış ve ihracata ilişkin bilgilerin bir merkezde toplanması amacı ile Ege İhracatçı Birlikleri yetkili kılınmıştır. Ekolojik tarım ürünleri 2000’e değin dış pazara yönelik gelişmiştir. Bu süre içinde iç pazarda süpermarketlere yönelik bazı çabalar ürün yelpazesinin sınırlı, fiyatların yüksek olması sonucu başarılı olmamıştır. 1999 yılından sonra ekolojik ürünlerin İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antalya, Kuşadası, Bodrum gibi merkezlerde özelleşmiş dükkanlarda satılmaya başlaması ile birlikte talepte artış gözlenmiştir. Bu tip dükkanlarda ürün yelpazesini genişletmek üzere doğal ve/veya ev yapımı ürünlere de yer verilmekte ayrıca ek hizmet olarak tüketiciye ekolojik ürünler konusunda bilgi de sunulmaktadır. Ekolojik ürünler bazı süpermarketlerde raf/reyon şeklinde yer almaya başlamıştır. Bir süpermarkette ekolojik ürünler, 2001 yılında promosyon amacı ile geleneksel yöntemlerle üretilmiş eşdeğerleri ile aynı fiyata satılmıştır. Böylece iç pazara yönelik yaş meyve sebze, işlenmiş ürün ve ekmek üretimi yerel olarak ivme kazanmaya başlamıştır.

İç pazardaki kıpırdanmalara karşın halen daha ekolojik üretimin tarımsal üretimdeki payı %1’in altındadır. Ekolojik ürün yelpazesi, ister gıda isterse gıda dışı maddeler olsun raf ömrü uzun ve pazar esnekliği olan kurutulmuş meyve-sebze, sert kabuklular, bakliyat, tıbbi ve aromatik bitkiler ve işlenmiş (dondurulmuş, konserve edilmiş meyve-sebze, meyve suyu, uçucu yağlar vb. ) ürünlerden oluşmaktadır. Ekolojik üretimin 1990-2000 döneminde hızla gelişmesine karşılık gelişmenin dış talep tarafından yönlendirilmiş olması bazı sorunları da beraberinde getirmektedir. Tebliğ, hızla artan iç ve dış pazar taleplerine cevap verebilmek için ekolojik tarımın bugünkü durumunu Türkiye’ye benzer ülkelerle karşılaştırarak irdelemek ve öneriler getirmeyi hedeflemektedir.

EĞİTİM-YAYIM

2.1. Tüketici eğitimi

Ülkemizde tüketiciler ekolojik ürünlerin özellikleri örneğin üretim teknikleri, çevre korumadaki rolü veya ürünlerin sağlık değerleri hakkında yeterli bilgi sahibi değildir. Ancak bu bilgi eksikliği piyasadaki gıda maddelerinde girdi yoğun ve bilinçsiz üretimin yarattığı risk faktörleri için de geçerlidir. Bilgi sahibi olmaması kısmen toplumun Çernobil olayının yarattığı radyasyon sorununda yaşandığı gibi hemen ortaya çıkmayan veya gözle görülmeyen riskleri çok cesurca karşılamasından kaynaklanmaktadır. Diğer önemli bir faktör de tüketicinin gıda mevzuatı, mevcut katkı, kalıntı sınır değerleri ve satılan ürünlerin bu değerlere göre durumunun resmi makamlarca duyurulmaması, tüketici örgütlerinin de yetersiz kalmasıdır. Bugün genetik modifikasyon tüm dünyanın gündeminde iken ülkemizde sadece bilimsel platformda kısmen tartışılmakta tüketici bilinçlendirmeye yönelik çalışmalar ise yok denecek kadar azdır.

2.2. Teknik eğitim

Ekolojik üretimde uzmanlaşmış insan kaynakları, diğer birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de yetersizdir. Ekolojik üretimle ilgili olarak bir çok üniversitede lisans veya lisans üstü düzeyde dersler verilmektedir. Ancak ekolojik tarımın olaylara bakış açısının bütünsel olduğu düşünüldüğünde ayrı dersler yerine tek bir program halinde ele alınması yerinde olacaktır. Temel kavramların yerleştirilmesi ve bitkisel ve hayvansal üretimin beraberce işlenmesi uygulamadaki başarı şansını arttıracaktır. Ülkemizde hiçbir üniversitede çok disiplinli ortak program bulunmamaktadır. Ziraat fakültelerindeki mevcut programlar ve eğitim çerçevesinde ilgili bazı konulara yer verilmekle birlikte ekolojik tarım nosyonunun yeterince geliştirildiğinin söylemek mümkün değildir. Oysa Yunanistan’da liselerde ekolojik tarımla ilgili dersler okutulmakta Tunus’ta ise Chott Meriem’de ekolojik tarımla (hayvancılık ve bahçe bitkileri) ilgili 3 yıllık lisans programı bulunmaktadır. Birçok Avrupa ülkesinde ekolojik tarım bölümleri veya kürsüleri açılmıştır. Bazılarında lisansüstü eğitimin yanısıra lisans programı da başlamıştır. İtalya’da CIHEAM/IAMB (Bari) de Akdeniz koşullarında organik tarım konulu lisans üstü eğitim programı 2000 yılından beri yürütülmektedir. ABD’de tamamen uygulamalı olarak yürütülen ekolojik tarım master programı devam etmektedir.

Ülkemizde son 5-6 yıldır hizmet-içi eğitime yönelik ulusal veya uluslar arası kısa kurslar düzenlenmektedir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığının DPT desteği ve ETO (Ekolojik Tarım Organizasyonu Derneği) ve Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesinin katkısı ile yılda iki defa düzenlenen kısa kurslarda 600 kadar teknik eleman eğitilmiştir. Ayrıca Tarım ve Köyişleri Bakanlığının her ildeki eğitim-yayım şubesi elemanlarına da iki defa seminer verilmiştir. Kurslar ekolojik tarım hakkında temel bilgileri ve ülkemizdeki uygulamaları aktarma açısından büyük katkı sağlamaktadır. Ancak üretim teknikleri hakkında ayrıntılı bilgi veren kurslar veya yol gösterici kaynaklar bulunmamaktadır.

2.3. Üretici eğitimi

Üretici eğitimi sınırlı sayıdaki bazı firmalar dışında özel veya resmi kuruluşlarca ciddi olarak programa alınmamıştır. Anlaşmalı üretim yapan bu firmalar, teknik elemanları aracılığı ile üreticilere ürün bazında veya genel konularda bilgi aktamaktadır. Diğer bir önemli eksiklik ise biyolojik mücadele, dayanıklı anaç ve çeşitler, sanayie uygun çeşitler gibi yoğun araştırmaların olduğu bazı konularda mevcut bilgilerin uygulamaya aktarılamamasıdır. Ekolojik üretime başlama talebi olan üreticinin teknik bilgi alabileceği kişi veya kuruluşlar tüm ülkede birkaç tanedir. Ülkemizde üreticilerin çoğunun küçük ve parçalı parsellerde üretim yaptığı ve kaynaklarının kıt olduğu düşünüldüğünde danışmanlık için ücret ödemesi mümkün olmadığı gibi kontrol ve sertifikasyon masraflarını karşılaması da zordur. İngiltere gibi bazı ülkelerde ücretsiz telefon hatları ile üreticilere 24 saat bilgi aktarılma sorunlarına çözüm aranmaktadır.

Eğitim-yayımda en önemli sorunların başında ekolojik tarım alanında başarıyı arttıracak ülkemiz koşullarına uygun bilgilerin üretimi, bilginin ilgili noktalara akışı, eğitim olanaklarının ve araçlarının yetersizliği gelmektedir. Bu alanda görev özel, kamu ve gönüllü kuruluşların tümüne düşmektedir.


Yüklə 3,61 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   337




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin