Tarımsal Aktivitelerin Bütüncül Kıyı Yönetimindeki Yeri
Kıyı bölgelerindeki tarımsal alanlar kullanılabilir alanın çok büyük bir kısmını oluşturmaktadır. Kıyı alanlarında tarımın yapılmasını teşvik eden başlıca faktörler, kıyı kaynaklarının doğal karakteristikleri ve tarımın buna bağımlı oluşu, kıyı alanlarının kara ve denizi ayıran veya bağlayan özelliğidir. Kıyı alanlarındaki uygun iklimsel koşullar ve toprak özellikleri bu alanların tarım için daha da önemli olması sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Özellikle alüviyal kıyı ovaları, derin, verimli topraklar, düz bir morfolojik yapı, yüzey ve yer altı sularının bol miktarda olması sebebi ile tarım için son derece değerli alanlardır. Birçok kıyı alanındaki iklim paternleri, ürün yetiştirilmesinde son derece uygun şartlar sunmaktadır. Balıkçılık ya da ormancılıkta olduğunun aksine kıyı tarımında, kıyı kaynakların ürün olarak kullanımı söz konusu değildir. Burada gerçekleşen döngü daha çok kıyı kaynakları ile rekabet edebilen (tarım alanlarının kumullar ve sulak alanlara doğru yayılması) ve zaman zaman da yıkıcı özelikte(kıyı ekosistemlerinin modifiye edilmesi) bir yapı göstermektedir. Gerek düşük taşıma maliyetleri, gerekse kıyıdaki yol ağları ve deniz taşımacılığı seçenekleri sayesinde girdilerin sağlanmasında ve pazarlamadaki kolaylıklar, iç alanlarda yapılan tarımla kıyaslandığında kıyı tarımını daha cazip hale getirmektedir.
Ancak kıyı alanlarında yapılan tarım için bir dizi kısıtlamaların olduğu da gerçektir. Bunlar, denize yakınlıktan kaynaklanan deniz etkisi, lokasyon ile ilgili sorunlar, genişleme ve yayılma için fiziksel mekan sınırlaması olarak özetlenebilmektedir. Drenaj sorunları, toprak tuzluluğu, nehir akışları ve yüzey sularının oluşturduğu etkiler, hava ile taşınan deniz tuzu etkisi, kıyı erozyonu sonrasında suların iç alanlar kadar ilerleyerek oluşturduğu tehditler, aşırı nem ve sıcaklık nedeniyle ortaya çıkan ve kolayca yayılabilen bitki hastalık ve zararlıları bu alanlarda tarımı zorlaştıran etmenlerdir. Yukarı havzadaki farklı aktiviteler için kullanılan su, son olarak alüviyal kıyı alanlarına ulaştığından gerek kalite ve gerekse miktar açısından sıkıntı yaratabilmektedir. Yukarı havzadaki barajlar ve sulama programları kıyıdaki tarım alanlarında su sıkıntısı yaratabilmekte, farklı sektörler tarafından kullanıldıktan sonra kıyıya ulaşan su (endüstriyel tesislerin akarsu deşarjları ile taşınan su) kalite normları açısından yetersiz olabilmektedir.
Tüm bunlara ek olarak kıyı alanlarının çok sınırlı yayılış göstermesi ve hassas ekosistemler ile birlikte karmaşık-kompleks bir sistem oluşturması da kıyıda yapılan tarımın yayılma ve genişleme eğilimini kısıtlamaktadır. Kıyı ovalarının dağlar ile çevrili olduğu düşünülünce fiziksel genişleme olanağı ortadan kalkmakta, birim alanda yapılan tarımın yoğunluğu artmakta ve bunun sonucu olarak da toprak ile yer altı ve yer üstü sularının kirlenmesi kaçınılmaz olmaktadır. Kıyı ekosistemleri ve diğer sektörler üzerinde tarımın yarattığı etkileri şu şekilde sıralamak mümkündür.
-
Yoğun ve kontrolsüz yapılan tarımsal aktiviteler ile kıyı bölgelerinde, genellikle sınırlı olan kara ve su kaynaklarının bozulması.
-
Tarımsal aktivitelerin kıyı alanlarında neden olduğu karmaşık fiziksel, biyolojik ve sosyal boyutlu direkt ve dolaylı etkiler.
-
Kıyı alanları üzerinde yaratılan tarımsal aktivitelerin yoğunluğu, yayılma eğilimi ve marjinal olmasıdır.
Tarımsal aktivitelerle yaratılan etkiler; taşkın kontrolü ve sulama için, kıyı nehirlerinin ve havzalarının değiştirilmesi, tarımsal kimyasalların yoğun olarak kullanılması, aşırı gübre kullanımı, aşırı otlatma, yeraltı sularının aşırı kullanımı, yoğun hayvancılık aktiviteleri, tarımsal endüstriyel aktiviteler ve kıyı kumulları üzerinde aşırı otlatma ya da tarım amaçlı sulama, kıyı sulak alanlarına müdahale, yoğun hayvancılık aktiviteleri, tarımsal endüstriler ve kıyı kumullarında aşırı otlatma olarak özetlenebilir.
Toprak ve yer altı suyu tuzluluğunun artması, kıyıyı besleyen materyalin azalması ve sonrasında ortaya çıkan kıyı erozyonu, yer altı-yer üstü sularının toksik olarak kirlenmesi, kimyasal akümülasyonu ve ötrofikasyon sonrasında nehir ağızlarının kirlenmesi, havza erozyonu sonrasında sedimantasyonun artması, taşkın havzalarında artan malzeme birikimi, kıyı akiferlerinin bozulması, kıyı sulak alanlarının drene edilmesi sonrasında habitat kayıpları, organik ve toksik atıkların su ve toprakta birikimi ve kıyı kumullarının erozyonu yoğun ve kontrolsüz tarımsal aktiviteler sonrasında ortaya çıkan sorunlardır. Ancak kıyı alanları üzerinde tarımsal faaliyetlerin gerçekleştirilmesi ile negatif etkilerin azaltılması ya da dönüştürülmesi yoluyla çok sayıda fayda sağlanabilir.
İlk olarak yapılması gereken, tarımsal faaliyetlerin planlanması aşamasında rekabetçi ya da yıkıcı olan etkilerin azaltılması veya ortadan kaldırılmasıdır. Örneğin daha az su kullanan sulama sistemleri ya da üretim desenlerinin kullanılması ya da su, toprak ya da bitki bünyesinde kalabilen kimyasallara gereksinim duymayan bitki koruma yöntemlerinin kabul edilmesi sürdürülebilirlik konusunda önemli bir katkı sağlayabilir. Mevcut tarım alanları üzerinde daha yüksek ve sürdürülebilir bir verimliliğin sağlanması aynı zamanda yeni alanların da tarımsal amaçlı kazanılmasına yönelik baskıları azaltıcı bir etki yaratmaktadır.
Uygun tarımsal gelişim aynı zamanda pozitif sekonder etkiler de yaratabilmektedir. Örneğin, civar köylerde tarımla uğraşan nüfusun yaşam koşullarının artan verimlilikle iyileştirilmesi, kıyıdaki kumullar ve sulak alanlar üzerindeki baskıları azaltabilmektedir. Tarımsal gelişim, kıyı alanlarındaki ekonomik aktivitelerin genel düzeyini olumlu yönde etkilemektedir. Tarımsal çıktılar ve servislerin tarımsal mal ve hizmet tüketimindeki artışa paralel olarak artması, üretilen gıda maddeleri miktarının yanı sıra ihraç ürünleri ve hammaddelerinin de artmasını sağlamakta, bu süreç içinde yaratılan yeni iş alanları bölgesel ekonomiye ciddi katkılar sağlayabilmektedir.
Ancak ne yazık ki kıyı alanlarında yüksek düzeydeki ekonomik aktivitenin yükselmesi bir yandan yöreye kıyı ekosistemlerinin korunmasını da sağlayan bir zenginlik getirirken bir yandan da yükselen ekonomik hareketliliğin kırsal alanlarda yarattığı kirlenmeye engel olamamaktadır. Öte yandan tarımsal ürünlerdeki verim artışı yeni tarımsal alanların oluşturulması talebini azaltırken aynı zamanda bitkisel üretimi daha çekici ve cazip hale getirmekte ve yeni tarım alanları talebi yaratılmaktadır. Tarımsal gelişimin ekonomik, sosyal ve politik yönleri olan hassas bir konu olduğunu söylemek olasıdır. Bu nedenle, kıyı alanlarındaki en onemli sektörlerden biri olan tarımın bütüncül yönetim planları içinde ele alınması, değerlendirmesi ve yönetimi yaşamsal önem taşımaktadır.Tarımsal gelişimin kıyı ekosistemlerinin sürdürülebilir yönetimi ve geliştirilmesine yaptığı potansiyel katkılar Çizelge 1’de verilmiştir.
Dostları ilə paylaş: |