Ekolojik tarimda iÇ pazarin geliŞİMİ


Doğu Akdeniz Kıyısı Örneği



Yüklə 3,61 Mb.
səhifə30/64
tarix01.08.2018
ölçüsü3,61 Mb.
#64962
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   64

Doğu Akdeniz Kıyısı Örneği


Türkiye’de kıyı alanların yönelik kullanım talepleri son 25 yılda artmıştır. Hızlı yapılaşmanın, bu dönemde Akdeniz kıyılarında meydana gelen alan kullanım taleplerinin ön sıralarında yer alması yanında, Doğu Akdeniz’de kıyı sulak alanları ve kumullarının oluşturduğu ekosistem kompleksi, giderek genişleyen tarımsal alan kullanımının baskısı altındadır. 1952 yılında 0.7 hektar büyüklüğünde alan kaplayan tarımsal kumullar, 1970 yılında 8.0 hektar ve 1996 yılında ise 4628 hektara ulaşmıştır (Kapur et. al, 1999).

İçel İl sınırları içinde yer alan Alata kıyı kumulları, 3, 5 km uzunluğunda bir kıyı şeridini kaplamaktadır. Kıyı kumulunun özgün rölyefi ile bunun üzerinde oluşmuş kumul vejetasyonu (psamophil ) ve eski kum tepelerini stabil halde tutan yaşlı maki vejetasyonunun yüksek tür çeşitliliği, ekosistemin doğallığı konusunda önemli bulgulardır. Kumulun oluşum evrelerini ve bu dinamiğin sürekliliğini yansıtan ön kumul zonu, genç kum setleri ve çok yıllık odunsu bitki örtüsü ile kaplı eski kum tepeleri gibi morfolojik oluşumların alanda halen varlığını sürdürdüğü görülmüştür. Özellikle yaşlı kum tepelerinin güney yamaçlarında yoğunlaşan Olea-Ceratonia çalılıkları, içerdiği pekçok maki elementi ile Akdeniz kıyı kuşağına ( termo-mediterran ) özgü bitki birliklerini temsil etmektedir.

Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü sınırları içinde kalan kıyı alanı, bölgede yapılaşma baskısından korunmuş ve uzun yıllardır kıyı gerisinde sürdürülen tarımsal faaliyetlere rağmen doğala yakın habitat özellikleri taşıyan tek örneği oluşturması nedeniyle, doğa koruma yönünden bölgesel ve ülkesel ölçekte son derece önemli ve değerli bulunmuştur. Kıyı alanının, nesli tehlikeye girmiş deniz kaplumbağası türlerinin yuvalanma alanı oluşu göz önüne alındığında bu habitatın taşıdığı değer ve önem uluslararası düzeye ulaşmaktadır. 2000 yılı yaz döneminde alanda yapılan incelemeler sonucunda, bu kıyı kumulunun Doğu Akdeniz’de bilinen yuvalanma alanlarına göre kaplumbağalar tarafından çok yoğun olarak kullanıldığı bildirilmiştir.

Yukarıda özellikleri açıklanan kıyı kumulunun mevcut yapısının korunması gerek özgün rölyefin, gerekse doğal bitki örtüsünün gelişimine olanak sağlaması yoluyla biyoçeşitlilik yanında tarım potansiyeli açısından da son derece önemlidir. Karaya yakın olan kum tepelerinin, üzerlerindeki bitki örtüsü sayesinde stabilite kazandığı ve bu kumulları stabilize eden bu doğal bitki örtüsünün tahribi sonucunda, dinamik bir yapıya sahip olan kumulların rüzgarın etkisi ile harekete geçerek iç kesimlerdeki verimli tarım alanlarını tehdit etmesi beklenen bir sonuçtur. Hemen gerisindeki kıyı alanında uzun yıllardır sürdürülen tarımsal aktivitelere rağmen barındırdığı biyoçeşitlilik ile birlikte korunan Alata kıyı kumulları, planlı ve kontrollu bir tarım işletmesinin kıyı ekosistemi ile bütüncül yönetimi açısından nadir bir örnektir.

Ancak, sosyal ve ekonomik koşulların bir sonucu olarak ortaya çıkan plansız alan kullanımları, yukarıdaki örneğin aksine korunmaya muhtaç kıyı alanlarını hızla tahrip etmektedir. Bu tip alanlar için en çarpıcı örneği oluşturan ve Çukurova’nın güneybatı ucunda yer alan Seyhan Nehri ve Tuz Gölü Av-Yaban Hayatı Koruma Alanı, lagün, tatlı ve tuzlu bataklılar ve kumulları içermektedir. Türkiye’nin önemli kuş alanlarından birini oluşturan alan, çeşitli sulak alan habitatları ile flora ve fauna yönünden yüksek çeşitliliğe sahiptir. Buna ek olarak, gölü çevreleyen ve Bern Sözleşmesi’nde "Tehlike Altındaki Doğal Habitatlar" olarak sınıflandırılan; Akdeniz Tuzcul Çayırları, Akdeniz Tuz Stepleri, Kıyı Kumulları ve Akdeniz Amfibi Çayırları koruma açısından global ölçekte önemlidir. Bu ekosistem kompleksini tehdit eden en önemli kullanım tarımdır. Özellikle karpuz yetiştiriciliği için geniş kumul alanları son yıllarda giderek artan bir hızla tahrip edilmektedir. Bu amaçla, ön kumul ve ambarlar tarım makineleri ile işlenmekte ve yaşlı kum tepeleri yok edilmektedir. Tarımsal aktivitelerin sürdürüldüğü kıyı kumullarında bitki örtüsünün değişiminin izlenmesi amacıyla bir araştırma yürütülmüştür.

Alanda, daha önceki yıllarda tarım yapıldığı halde günümüzde tarımsal faaliyetlerden vazgeçilmiş, ve tarım yapılmayan (doğala yakın) kumullar üzerinde vejetasyon ve yetişme ortamı analizleri yapılmıştır. Kıyı kumuluna özgü türler ve sekonder nitelikli türler bazında elde edilen sonuçların karşılaştırılmasıyla; tarım yapılan alanlarda yerel kumul türlerinin kaybolduğu veya bu türlerinin populasyonunun azaldığı, bunun paralelinde alana özgü olmayan türlerin kumullarda yayıldığı saptanmıştır (Aytok, 2001).

Florada meydana gelen bu değişime ek olarak, alanada kıyı kumulları ve sulak alanlarda yaşayan ve üreyen kuş populasyonlarının, köy yerleşimlerinde barınan başıboş köpeklerin predasyonu ve tarımsal mekanizasyon araçları nedeniyle hissedilir düzeyde azaldığı bilinmektedir. (Szekely, 1997). Aynı alanda yürütülen diğer bir araştırma, insan aktivitelerinin kumulları tehdit ettiğini ortaya koymuştur. Alanın sahip olduğu doğal potansiyel ile karşılaştırıldığında Tuzla bölgesi için düşünülen imar planlarının, başta bölgede nadir bir habitat tipi olan tatlı su bataklığı ile yaşlı kum tepeleri ve tuzlu bataklık alanlarını ciddi biçimde tehdit ettiği görülmektedir (İzcankurtaran, 2000). Planlanan imar hareketi sonucunda alana yerleşecek 35 000 nüfusun, bölgede en yaygın alan kullanım biçimi olan tarıma yapacağı katkılar düşünüldüğünde kıyı ekosistemi açısından oluşabilecek zararın boyutu tahmin edilebilir.

SONUÇ
Tarım sektörü, çoğunlukla gıda maddeleri ile ilgili üretim gerçekleştirdiğinden politik ve stratejik bir önem taşımakta ve ayrıca çevre güvenliğinin sağlanmasını gerektirmektedir. Zira kıyı alanlarındaki kentsel gelişim, kentte üretilen mal ve hizmetlerin yüksek fiyatı ve kent merkezlerinin çekim özelliği kıyı tarımını ve bununla birlikte sektörde çalışan işgücünü bölgeye çekmektedir. Bu nedenle büyük kıyı kentleri etrafındaki potansiyel tarım alanlarının korunması ve yapılan tarımsal aktivitelerin iyi planlanması gerek gıda maddelerinin temini ve gerekse iş imkanlarının sağlanması açısından büyük önem taşımaktadır. Sanayi tesisleri için hammadde sağlayan tarım sektörünün ekonomik önemi ortadadır.

Kıyı ekosistemleri ve bu sistem içinde yer alan ekonomik sektörler son derece karmaşık olduğundan farklı uzmanlık alanlarına sahip kurum ve kuruluşların uyumlu çalışmaları ile yönetilebilmektedir. Sistemin kompleks oluşu entegre bir yönetim planının bir kurum tarafından yönetimini olanaksız hale getirmektedir. Bu yönetim modeli içinde her alt sektör temel yönetim modeline uyumlu ve onunla entegre bir yönetim modeli oluşturmak durumundadır. Kıyı alanları entegre yönetim modelinde tarımsal planlama; veri toplama-değerlendirme ile tarım yönetimindeki politik koşulların tanımlanması ve iyileştirilmesi şeklinde iki aşamalı olarak yapılandırılabilmektedir.

Biyofiziksel çevre koşullarının belirlenmesi, sosyo-ekonomik koşulların belirlenmesi, idare karakteristiklerinin analizi, sektörel faaliyetlerin özellikleri, tarım-kıyı ekosistemleri-diğer sektörler arasındaki etkileşimlerin saptanması ile sınırlayıcılar ve uygun alternatiflerin saptanması birinci aşamada gerçekleştirilen konulardır. Kıyı alanlarındaki tarımsal planlamada, bölgesel ekonomik ve tarımsal gelişme alanındaki ulusal politlikalarla uyum içinde kaba hedeflerin belirlenmesi birincil aşamadır.

Sözü edilen plan hedefleri diğer plan hedefleri ile mükemmel bir uyum içerisinde olmayabilir ya da sonradan birtakım aksak tarafları görülebilir, bu aşamada plan ayrıntılarının değiştirilmesi koşuldur. Kıyı alanlarının çok hassas ve kırılgan ekosistemler olması acil ve koruyucu önlemlerin alınması aşamasında tarımsal gelişim planlarının olası zararlı etkilerinden kaçınılması gerekmektedir.

Tarımsal planlar öncelikle su ve toprağın etkili kullanım kriterlerini belirlemenin yanı sıra, yeni alanların tarımsal açıdan uygunluğunun saptanması, kıyı alanlarını besleyen su akışı ile kalitesinin ve tarımsal kimyasal kullanımının kontrolü gibi çok yönlü ihtiyaçlara cevap verecek düzeyde yapılandırılmalıdır. Kıyı ekosistemlerindeki tarımsal gelişmenin sürdürülebilir nitelikte olması için önkoşullar aşağıdaki gibi özetlenebilir.


  • Yukarı alanlardaki tarımsal aktivitelerin doğal drenaj paternlerine uygunluğunun sağlanması

  • Tarım yapmaya uygun olmayan alanlarda ve kıyısal sulak alanlardaki baskının azaltılabilmesi için tarıma uygun alanlarda sürdürülebilir entansif tarım yöntemlerinin özendirilmesi

  • Önemli kıyısal sulak alanlarda yalnızca bu alanların ekolojik özellikleriyle uyum sağlayabilecek ürün yetiştirilmesine izin verilmesi

  • Önemli kıyı habitatlarının tarımsal gelişim amaçlı kullanılması ya da iyileştirilmesine engel olunması

  • Ekili alanlardaki erozyon ve yüzey akışı ile taşınımın önlenmesi için toprak ve su koruma önlemlerinin geliştirilmesi

  • Kıyı alanlarındaki tarımsal gübre ve kimyasal kullanımının kayıplar ve taşınımı en aza indirecek şekilde düzenlenmesi

  • Mümkün olan her koşulda organik gübrelerin özendirilmesi, zararlılarla biyolojik mücadele ve kalıcı olmayan kimyasal kullanımının sağlanması olarak sıralanmaktadır (Scialabba, 1998).

Ülkemizde yaşanan hızlı nüfus artışı ve ekonomik altyapıdaki yetersizlikler, toplumu temel olan yaşamsal faaliyetlerini sürdürmek için tüm kaynakları olabildiğince kullanmaya zorlamaktadır. Tarım açısından bakıldığında, bu durum korunması gerekli veya koruma altında olan kıyı alanlarının aleyhine olmaktadır. Büyük çoğunluğu hazine mülkiyetinde bulunan bu kıyı alanları, yerel toplumların yönetimde bulunan siyasi çevreler üzerinde baskı oluşturması sonucu plansız bir şekilde kullanıma açılmaktadır. Son yıllarda tarıma yönelik desteğin azalmasına rağmen, toplumumuzun sosyo-kültürel yapısı ve endüstriyel büyümedeki engeller, tarımsal üretimin vazgeçilmez ve öncelikli ekonomik faaliyet olarak sürdürülmesine neden olmaktadır. Bu noktada doğa koruma açısından beklenen, diğer alan kullanım faaliyetlerinde olduğu gibi, tarımsal aktivitelerin de çevresel etkileri boyutunda denetlenmesi ve yönlendirilmesi olmalıdır.

Tüm doğal ekosistemler için geçerli olmak üzere, kıyı ekosistemlerinde de doğal döngülerin sürdürülmesi ve böylelikle ekosistemi ayakta tutan fiziksel ve biyolojik unsurların korunması açısından en yaygın faaliyet olan tarımın, “ekolojik yaklaşım” boyutuna dönüştürülmesi son derece önemlidir. Gübreleme, hastalık ve zararlılar ile mücadele ve ekim nöbeti gibi temel uygulamalarda geliştirilecek ekosistem ile uyumlu teknikler, sulak alanlar, bataklıklar ve kıyı kumullarının entegrasyonundan oluşan hassas kıyı ekosistemlerinin korunmasında büyük yarar sağlayacaktır. Bu saptamadan hareketle; “kıyı alanlarında tarım, ekolojik tarım yöntemleri ile sürdürülmelidir” ilkesi, tarım ve kıyı ekosistemlerinin yönetiminde temel kural olarak kabul edilmelidir. Ancak Tuzla örneğinde görüldüğü gibi, yüksek biyo-çeşitlilik ile nadir ve hassas habitları içeren korunmaya muhtaç kıyı alanlarında, hangi yöntemler ile olursa olsun öncelikle tarımsal faaliyetin varlığı tartışılmalıdır. Daha önceki bölümlerde de değinildiği gibi, lagünleri kuşatan bir kıyı kumulunda ekolojik yöntemlerle de olsa sürdürülen tarımsal uygulamalar en azından habitat kaybı yoluyla o alanda kuluçkaya yatan kuş türlerinin populasyonlarını azaltacaktır.

Bu nedenle, tarımsal alan kullanımlarının ekolojik yaklaşım ile sürdürülmesinin yanı sıra, her türlü tarım kültürünün doğal çevreye zarar verebilecek bir girişim olarak ele alınması ve denetleme prosedürünün çevre koruma mevzuatı kapsamında yasal çerçeveye oturtulması gereklidir. Böylelikle bu amaca hizmat edecek olan ekolojik tarım yaklaşımı ve içerdiği yöntemler, çevresel etkilerin önlenmesi veya en aza indirilmesi amacıyla yasal platformda uygulanma imkanı bulabilir. Konunun bu şekliyle ele alınması halinde ekolojik tarımın, global ölçekte kabul gören kıyı alanlarına özgü habitatlar ve biyoçeşitliliğin korunması ile bu ekosistemlerin toplumun geleceği açısında sunduğu ayrıcalı tarımsal potansiyelin sürdürülebilmesine hizmet edeceği açıktır.
KAYNAKLAR
Abay, C., Akgüngör, S., Miran, B., 1999. Ankara, İstanbul Ve İzmir İllerinde Ekolojik Tarım Ürünlerine Olan Tüketici Eğilimleri, Türkiye I. Ekolojik Tarım Sempozyumu Bildiri Özetleri, İzmir.

Aksoy, U., 1999.Dünyada Ve Türkiye’de Ekolojik Tarım, Türkiye I. Ekolojik Tarım Sempozyumu Bildiri Özetleri, İzmir.

Alphan, H., 1998. Yumurtalık Dalyan Çamlığı Tabiatı Koruma Alanı’nın Yönetim Planlaması İçin Bir Veri Bankası Oluşturulması. Ç.Ü. Fen Bilimleri Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Adana. 136s.

Aytok, Ö., 2001. Tuzla Kıyı Kumullarında Tarımsal Aktivitelerin Kumul Ekosistemi Üzerindeki Etkilerinin Araştırılması. Ç.Ü. F.B.E. Peyzaj Mimarlığı A.B.D. Yüksek Lisans Tezi, Adana.

Bülbül, M., Tanrivermiş, H., 1999. Türkiye’de Ekolojik Ve Geleneksel Fındık Üretim Ekonomisi Ve Pazarlama Yapısı, Türkiye I. Ekolojik Tarım Sempozyumu Bildiri Özetleri, İzmir.

Council Of Europe, 1991. Naturopa, Nr 67, pp. 1-31. Council of Europa.

Çelik, S., Bahar, E., 1999. Tekirdağ Bağlarında Ekolojik Tarımın Önemi Ve Uygulama Olanakları, Türkiye I. Ekolojik Tarım Sempozyumu Bildiri Özetleri, İzmir.

De Soet, F., 1974. Agriculture and the Environment. Agric. Environ. 1, 1-15.

Dinç, U., Ş. Yeşilsoy, S. Kapur, A. Berkman, H. Özbek, 1979. Doğu Akdeniz Kıyı Şeridindeki Kumulların Oluşumları ve Bazı Fiziksel, Kimyasal, Minerolojik Özellikleri Üzerinde Bir Araştırma. ÇÜZF Dergisi, Adana.

Di Pietro, F., 2001. Assessing ecologically sustainable agricultural land-use in the Central Pyrénées at the field and landscape level. Agriculture, Ecosystems and Environment. Vol: 86-1. P: 93-103.

Er, C., Uranbey, S., 1999. Ekolojik Tarım ve Ekim Nöbeti Uygulamaları, Türkiye I. Ekolojik Tarım Sempozyumu Bildiri Özetleri, İzmir.

İzcankurtaran, Y., 1999. Karataş İlçesi Tuzla Kıyı Şeridinde Plaj Kullanımının Analizi ve Alternatif Kullanım Önerisi. Ç.Ü. F.B.E. Peyzaj Mimarlığı A.B.D. Yüksek Lisans Tezi, FBE-98.YL112, Adana

Kapur, S., H.Eswasan, E.Akça, O.Dinç, Z. Kaya, R. Ulusoy, Y. Bal, t. Yılmaz, İ.Çelik, H. Özcan, 1999. Agroecological Management of Degrading Coastal Dunes: A Major Land Resource Area in Southern Anatolia The Fourth. International Conference on The Mediterranean Coastal Environment, Antalya.

Karadavut, U., Erdoğan, C., 1999.Ekolojik Tarımında Biyolojik Azot Fiksasyonunun Kullanılması, Türkiye I. Ekolojik Tarım Sempozyumu Bildiri Özetleri, İzmir.

OECD, 1993. Coastal Zone Managemet, Integrated Policies, OECD, Paris, 126 pp.

Scialabba, N (Ed.), 1998. Integrated Coastal Area Management and Agriculture, Forestry and Fisheries. FAO Guidelines. Environment and Natural Resources Service, FAO, Rome. 256p.

Székely, T., Kis, J. & A. Kosztolányi. 1997. Ecology and behaviour of shorebirds at Tuz Gölü, Southern Turkey. Unpublished report.

EKOSİSTEM YAKLAŞIMI İLE ALATA BAHÇE KÜLTÜRLERİ ARAŞTIRMA ENSTİTÜSÜ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA
Huriye KARA1

ÖZET
Geride bıraktığımız yüzyılın özellikle ikinci yarısında dünyada tarımı endüstrileştirme çabaları beklenmedik bir hız kazandı. Ancak bu gelişme ekonomik çevresel ve sosyal boyutları olan yüklü bir faturaya maloldu. Dünya gıda üretiminin uzun dönemde sürdürülemez bir noktaya gelmesi tarımsal pratiklerin sorgulanmasını gündeme getirdi. Bu tartışmalar tarımsal üretimin ekolojik yönlerine artan bir ilgi doğurdu.

Ekolojik prensipleri tarıma uygulamak dünya çapında insan yaşamının standardını yükselten teknolojik yenilikleri terketmek demek değildir. Tarımsal ekosistemlerde; besin sirkülasyonu, enerji dönüşümü, biyolojik işlevler, bunların gerçekleştiği fiziksel çevreyle ve çiftçinin sosyo-ekonomik ilişkilerinin bir bütün halinde sorgulanması ve analiz edilmesi anlamındadır.

Önümüzdeki yüzyılda tarımın geleceği büyük ölçüde bizim doğal sistemlerle olan bağımızı yeniden değerlendirme yönündeki isteğimize bağlı olacaktır. Özellikle doğal sistemlerin kompleks yapısına ve çeşitliliğine saygı duymayı yeniden kazanmaya, doğayı tahrip edip kontrol etmeye çalışmaktansa doğadaki ritimli çalışmayı dinlemeye, öğrenmeye ve bunu tarımsal ekosistemlerde taklit etmeye gereklilik vardır.

Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü 1940’lı yıllardan itibaren zaman zaman değişik isimler ve işlevler altında eğitim, araştırma ve üretim faaliyetlerini sürdürmüş bir kuruluştur. Mersin’in 35 km batısında, Akdeniz kıyısında kurulmuş olan Enstitünün 4000 dekarlık arazisinin yarısı doğal olarak muhafaza edilmiştir. Tarımsal biyolojik çeşitliliğindeki zenginliği yanısıra doğal biyolojik çeşitliliği ile de büyük bir önem arz etmekte, Uluslararası Doğa Koruma Birliği (IUCN) kriterlerine göre endemik, nesli tehlike altında, nadir ve hassas bazı türleri bünyesinde barındırmaktadır.

Bu çalışmada tarımsal ekosistemlerin doğal ve yerleşim ekosistemleri ile denge içerisinde götürülebileceğinin güzel bir örneğini teşkil eden Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü’nün mevcut durumunu ortaya koymak, geleceğe yönelik potansiyeline ilgi ve dikkat çekilmek istenmiştir. Kuruluşun daha ekolojik yaklaşımlı bir gelecek için üstlenebileceği roller netleştirilmeye çalışılmıştır. İleride bu konuda yapılacak araştırma çalışmalarına taban oluşturulması hedeflenmiştir.

Anahtar kelimeler: Alata, biyoçeşitlilik, ekosistem
ABSTRACT

The process of agricultural modernisation in the world has gained unprecedented trend throughout particularly the second half of last century. However this development displays sign of crisis which have been entangled to and can be treated in three major headlines; financial cost, environmental cost and social cost. Long-term unsustainability of food production has raised questions about agricultural practises. This has created renewed interest in ecological aspects of agricultural practices.

The prospect for agriculture for over this century depends to a great extent our willingness to reassess our relationship with the natural world. In particular, we need to regain respect for diversity and complexity of natural systems and be prepared to listen to and work with the components, the structure and functioning of ecosystems rather than seeking to alter and control them.

Alata Horticultural Research Institute established in 1967 however its history goes far back. As an organisation, Alata has been carrying out training, research and production activities with different names and organisational structures according to changing national-regional stuations under the authorities of Ministry of Agriculture and Rural Affairs since 1944.

The Institute established on 4000 dekar land 35 km. to Mersin and adjacent to Erdemli districts of İçel where fertile land is scarce and concentrated in the norrow coastal strip. Almost half of The Institutes area are covered by pine trees and maquis vegetation. 1250 da. agricultural land maintain its cultivated biodiversity Along some 3500m.Mediterranean coastline turtles nest and richly vegetated sand dunes are situated. Central Taurus belt on the north contributes its physical and biologic properties.

Alata provides a good habitat for great diversity of flora and fauna including vulnerable, rare, threatened and endangered species. As the main aim on research activities is to meet technical requirements The Institute likely may not sustain its unintended properties in the near future under the circumstances of mounting pressure on its land.

In this researh it is intended to show that The Institute deserves attention not only from agricultural research perspective but also as a whole system. In this parallel it may have represent a challenge to the promotion of the conservation activities in the region within an understanding of interdisciplinary ecosystem approach

Keywords: Alata, biodiversity, ecosystem
GİRİŞ

Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü’ne ekosistem yaklaşımı ile bakabilmek için önce bu kavramın tanımını ve önemini ortaya koymakta yarar olacaktır. Kısaca ekosistem olarak anılan kelime ekolojik ve sistem kelimelerinin birleşerek kısalmasından oluşmaktadır. Ekoloji canlıların birbirleriyle ve çevreleriyle olan ilişkisini inceleyen bilim dalıdır, dolayısıyla ekolojik bu dala aitliği belirtir. Sistem ise birbirleriyle etkileşim içinde olan bağımlı parçaların oluşturduğu bütündür. Bu iki tanımın birleşmesiyle; “Ekosistem değişik organizmalarla onların fiziksel-kimyasal çevrelerinin oluşturduğu ve bir bütün olarak ele alınabilen birimdir.” şeklinde tanımlanabilir (Berkes, 1990). Çağdaş ekolojiye yön verdiği kabul edilen Odum’a göre (1971) “ekoloji, temel olarak ekosistemlerin işleyişini inceleyen bilim dalıdır.”

Ele alacağımız tüm ekosistemler global ekosistemin ve global ekosistemin üç temel alt sistemi olan doğal ekosistemler, tarım ekosistemleri ve endüstriyel-metropolitan ekosistemlerin alt sistemleri olacaktır (Odum, 1993). Amaca ve zamana göre hücreden, evrene ana ekosistemimizi ve buna bağlı sayısız seçenek içinden alt sistemlerimizi seçmemiz mümkündür. Ekosistem yaklaşımı fen bilimleri ile sosyal bilimlerin birlikte kullanıldığı ve birçok alt bilim dalı için uygun bir yaklaşımdır. Örneklemek istersek Türkiye Doğu Akdenizi’ni seçili ekosistemimiz olarak aldığımızda; tıp doktoru için; insan sağlığının bu sistemin öğe ve ilişkileri, özellikle iklim faktörü ile kurduğu denge, mimar için; ekosisteme en uygun yapılar üzerinde çalışma, yemek uzmanı için Akdeniz flora ve faunasının lezzet olarak yaşama aktarılması, folklorik araştırmacı için Akdeniz elementi biyolojik çeşitliliğin türküye, kilime yansıması, tarımcı için seçtiği tarımsal pratiklerin sistemin doğal kaynak tabanını desteklerken en iyi kullanım yararının sağlanması şeklinde ara hedeflere yansır. Ancak bu hedeflerin tamamı seçtiğimiz ekosistemin ekolojik, ekonomik ve sosyal anlamda değerlerini dengeleyebilmesine hizmet eder.

Biyoçeşitlilik Sözleşmesi” konferansında taraflar sözleşme hedeflerinin uygulanması için “Ekosistem Yaklaşımı”görüşünü benimsediler. Haziran 1997’de bu görüş “Birleşmiş Milletler Genel Kurulu” tarafından özel bir oturumla onaylanmıştır (http://www.biodiv.org). Ekosistem yaklaşımının en göze çarpan yönü şüphesiz ekosistemin yapı ve fonksiyonunun korunmasıdır. Bu da tür içi türler arası ve ekosistem biyoçeşitliliğinin korunması demektir. Ekosistem yaklaşımı arzulanan sosyal yararı sağlamak için biyoçeşitliliği özellikle vurgulayabildiği gibi doğrudan hedef almayabilir, biyoçeşitliliğin koruma ve kullanımı arasında uygun denge arar.

Global ekosistemin üç ana alt sisteminin içiçe kompleks yapı ve etkileşimini ancak holistik bir ekosistem yaklaşımıyla anlayabilir ve alt sistemler için spesifik çözümlere gidebiliriz. Tarım doğadan ve insan unsurundan ayrı düşünülemez. Ekolojik duyarlı bütüncül tarım modellerine doğru arayışta biyoçeşitliliği ekosistem yaklaşımı ile tarım sistemlerine entegre etmek doğru bir yönlenme olacaktır (Kara, 1996).

Bu çalışmada ana birim olarak Alata ekosistemi alt birimler olarak Alata sınırları içerisinde bulunan Doğal, Tarım, Yerleşim olmak üzere üç ana alt sistem hedeflenmiştir. Ekosistemlerin kendi içinde dengede olmakla birlikte dışa açık olduğu gerçeği gözardı edilmemiştir. Gerektiğinde ana alt sistemler kendi alt sistemlerine ayrılarak düşünülmüştür.


ENSTİTÜ’NÜN KURULUŞU VE COĞRAFİ KONUMU

Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü, 1944 yılında kurulan "Alata Bahçıvanlık Okulu" bünyesinde 02.11.1967 tarihli Makam olurları ile "Bölge Bağ-Bahçe Araştırma Enstitüsü" adı altında kurulmuş ve 01.03.1972 tarihinde Enstitü ve Okul birleştirilerek "Bölge Zirai Araştırma Enstitüsü ve Ziraat Meslek Okulu Müdürlüğü" adını almıştır. Daha sonra 09.04.1974 tarihinde Enstitü ile Okul tekrar ayrılarak, Enstitünün adı "Bahçe Kültürleri Araştırma ve Eğitim Merkezi Müdürlüğü" olarak değiştirilmiştir. 1981 yılı Eylül ayında Tarım Meslek Lisesi kapatılarak bu kuruluşun personel ve mal varlıkları Araştırma Enstitüsüne devredilmiştir.1985 yılında Eğitim Merkezi binalarının hizmete girmesiyle daha da büyüyen kuruluş 1986 yılında "Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü" adını almıştır (Enstitü arşivi).




Şekil 1: Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü’nün Türkiye Coğrafyasındaki Yeri


Şekil 2: Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Krokisi
Alata Bahçe Kültürleri Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü 4000 dekarlık bir alan üzerinde kurulmuştur (Şekil 2). Doğu Akdeniz Bölgesi İçel ili sınırları içerisinde bulunan kuruluş Merkez İlçe Mersin’in 35 km. batısındadır. Alata ekosisteminin doğu sınırını Arpaçbahşiş Belde Belediyesi, batı sınırını Erdemli İlçe Belediyesi oluşturmaktadır.

Akdeniz ekosistemleri belki de insan baskısına tarihler boyunca en çok maruz kalan, buna karşılık coğrafyası sınırlı ve hassas ekosistemlerdir (The World Bank, 1990). Mersin-Erdemli arasındaki dar kıyı şeridinin doğal ve tarımsal değerleri bu baskının dışında değildir. Enstitü’nün Doğu ve Batı sınırlarlarını yazlık site blokları belirlemektedir.


ALATA EKOSİSTEMLERİ
Alata Tarım Ekosistemi

Alata 1944’den beri değişik isimler ve yapılanmalar altında Türk Tarımına hizmet veren bir kuruluştur. 1250 dekarlık bir alanda tarımsal araştırma ve üretim çalışmaları yürütülen enstitü bugüne kadar bünyesindeki doğal ekosistemleri ile faaliyetleri arasında dengeli bütünleyici bir ilişkiyi sürdürmüştür. Dünyada ve ülkemizde 1940’lı yıllarda başlayarak günümüze kadar gelen; görünürde dünya tarım üretiminde istatistiki anlamda açık bir verim artışı sağlayan ancak doğal, tarımsal ve yerleşim ekosistemlerinde yol açtığı tahribatlarla sürdürülemez bir boyuta giren tarımsal kalkınma sürecinde varlık gösteren Alata’da tam tersine bir trend yaşanmıştır.



Alata Tarım Ekosistemine üç belirgin özellik şekil vermektedir;

  • Sınırlarını doğa çizmiştir: Orman, maki, kumul dere yatakları gibi doğal ekosistemlerine müdahale edilmemiştir.

  • Tarım sistemi içi ve kenarında doğal ekosistemlere geçişte güvenlik koridorları sağlayan, yoğun bir doğal biyoçeşitliliğe izin veren, parseller arası doğal çitler, kanal boyları, taşlık, kayalık, sulak alanları bulundurmaktadır.

  • Kışları ılık ve yağışlı olan Akdeniz ikliminin sıcak yazı da sulama imkanıyla birleşince tropik, subtropik ve ılıman kuşaktan zengin bir tür seçeneği sunmaktadır. İklimsel avantaj bahçe kültürleri araştırma misyonu ile birleşince tarımsal biyolojik çeşitliliğin, ex-situ alanlarının yarım asırdan fazla bir sürenin birikimi olan zenginliğiyle sonuçlanmıştır.

Turunçgiller, zeytin, avokado, üzüm, nar, kaysı, badem, incir, ceviz, pikan cevizi, yeni dünya, trabzon hurması, ayva, şeftali, nektarin, muz, çilek, kivi, açıkta ve örtü altı sebze yetiştiriciliği, yem bitkileri, arıcılık, iç mekan ve dış mekan süs bitkileri sığırcılık tarım ekosisteminin geniş çeşitliliğinin yelpazesini oluşturmaktadır.
Alata Doğal Ekosistemi

Alata doğal ekosistemi, Akdeniz kıyı ekosisteminin karakteristiklerini yansıtmaktadır. Alanın yarısını teşkil eden 2000 dekarlık kısmı kızılçam ormanı ve maki topluluklarıyla kaplıdır. Kızılçam ormanı kuzey sınırlarına yakın daha yoğunlukta olmakla birlikte yayılımı kumul ekosistemindeki yaşlı kum tepelerine kadar inmektedir. Dağılım çok düzenli değildir. Antropojenik etkinin azaldığı doğa parçalarında tipik topluluklar göze çarparken kesintili olarak seyrekleşmeler yerini maki ve tahrip edilmiş maki olan frigana hakimiyetine bırakmaktadır. Akdeniz Bölgesi denize bakan yamaçlarda gelişme gösteren Olea-Ceratonion alyansını temsil eden türlerle, Cisto-Micromerietea sınıfının karakteristik bitkilerinin hemen tamamına yakını Alata doğal ekosisteminde bulunmaktadır Toros dağlarının kıyıya bu bölgede oldukça yakın olması ve dağ kıyı dinamizminin devam etmesi Alata ekosisteminin biyolojik çeşitliliğinin artmasına neden olan bir faktördür.

Çok sayıda bulunan işlevini yitirmiş eski sulama kanalları çevresinde nehir yatakları ve bataklık vegetasyonunun tipik temsilcilerini görmek mümkündür. Dere yatakları ve kanal içleri su bitkilerinin yaşam alanlarını oluşturmaktadır. Kargıcak deresi boyunca galeri ormanı vegetasyonunun bireylerinin dağınık ve az sayıda temsilcilerine rastlanmaktadır.

Alata ekosistemi kültür bitkileri alanları içi ve çevresinde; segetal vegetasyonun kentsel ruderallerden bahçe ve tarla yabancı otlarına, hendek ve çit bitkilerinden nadas temsilcilerine kadar birçok türünün doğallığını yaşamasına izin vermiştir.

Akdeniz boyunca 3.5 km. uzayan Alata sahili 300 dekarlık bir alanda kumul ekosisteminin doğal dinamiklerini yansıtan oluşumları yansıtmaktadır. Kıyı kumullarında ise ön zonda, takib eden düzlükte ve yaşlı kumul tepelerinde Akdeniz kumul vegetasyonunun birlikteliklerinin çok özel örnekleri yaşam alanı bulmuştur. Yaşlı kumul tepelerinin birbiri ardınca gelen yoğun birliktelikleri adeta kumul cangılı deyimini haketmektedir. Yılmaz ve ekibi tarafından haziran 2000’de yapılan inceleme Alata kumullarının ulusal ve uluslararası önemine ışık tutmuştur (sit alanı dosyası, enstitü arşivi).

Kuruluş bünyesinde tarafımızdan ön çalışma olarak başlatılan alanın doğal floral biyolojik çeşitliğine ait bugüne dek 70 familyaya ait 221 tür tespit edilmiştir. Tespiti yapılan türün 112 adeti Akdeniz ekosistemi elementidir. Türlerin ait olduğu toplam 70 familyadan 24’ü Compositae, 19’u Leguminosae, 14’ü Gramineae, 13’ü Liliaceae, 12’si Labiatae, 8’i Umbelliferae, 5’i Orchidaceae, 5’i Ranunculaceae familyalarına, kalan 120 tür ise diğer 62 familyaya aittir.





Şekil 1: Alata Ekosistemi doğal floral biyolojik çeşitliliğinin familyalara göre dağılımı
Alata ekosistemindeki doğal biyolojik çeşitliliğin tehlike sınırlarına göre sınıflama, izleme ve değerlendirmesi yönünde detaylı çalışma yapılamamıştır. Ancak kumul ve segetal vegetasyonun bu konuda yıllardır üzerinde birçok değerli çalışma gerçekleşen Göksu Deltası-Silifke ile oldukça benzeştiği dikkati çekmektedir. Göksu Deltası sulak alan olarak uluslararası anlamda çok özel bir farka sahipken Alata kızıl çam ormanı ve zengin maki alanlarında biyolojik çeşitlilik yönüyle farklılık gösterebilecektir.

Tarım ekosistemleri içinde ve çevresindeki doğal ekosistemlerde özellikle Leguminosae, Gramineae, Chenopodiaceae ve Cruciferae familyalarına ait henüz tanımlanamamış birçok tür mevcuttur. Bu familyalar kültürde akrabalarının yaygın olması nedeniyle bilhassa ıslah materyali olarak önem arzetmektedir.

Gücü ve Erkan’ın 2000 haziranında hazırladığı nesli tehlike altında olan chelonia mydas ve tehdit altında olan Caretta caretta Akdeniz kaplumbağalarının üreme habitatı olarak Alata üzerine yaptığı tespit ve değerlendirme raporunda Alata sahillerini her iki türün yoğun üreme alanı olarak kullandığını belirterek, enstitünün bu anlamdaki uluslararası önemini vurgulamıştır (sit alanı dosyası, enstitü arşivi).

Guichard’ın 1960’ta böcek, sürüngen ve bitki toplamak için Türkiye’ye yaptığı seyahatte 15 uğrak yerinden birini Alata oluşturmuştur. Guichard (1961) uygun iklimi ve zengin vejetasyonu ile Alata’da çok verimli bir çalışma yaptıklarından bahsetmiştir. Erdemli ve civarında çevre yolu boyunca başlayan orman ve sulak alan kayıpları devam ederse gelecekte topladıkları bu türlerin yokolma tehdidinde olduğuna dikkat çekmiştir. Bu çalışmada Nemoptera sinuata, Schizodactylus inexpectatus, Lacerta laevis türlerinden isim vererek bahsedilmiştir.

Yukarıda belirtilen iki çalışma dışında Alata ekosisteminin doğal faunası ile ilgili literatür bulgusuna rastlanmamıştır. Ancak kuşlar, memeliler, sürüngenler ve böcekler yönüyle gerek kişisel gözlemlerimize gerekse Alata arazi çalışanları ile uzun yıllardır Alata’da yaşayan lojman sakinlerinin aktarmalarından çıkartılabilecek sonuca göre floral biyolojik çeşitliliğe ve ekosistem çeşitliliğine paralel olarak zengin bir fauna çeşitliliği mevcuttur.
Alata Yerleşim Ekosistemi

Alata’nın yerleşim yapısı incelendiğinde Mersin–Erdemli arasındaki kıyı bölgesinde 1980’li yılların ortalarına kadar süregelen hakim yapıyla gösterdiği paralellik dikkat çekicidir. Bu yapının tipik özelliği ülke tarımında önemli bir yere sahip olan turunçgil ve sera sebzeciliği üreticisi yörük kökenli yöre insanının dağınık yapılaşmasıdır Yörede yazlık ev amaçlı hızlı yapılaşma başlamadan önce her çiftçi ailesi geçimini temin ettiği turunçgil bahçesinin başında bir eve sahiptir. Aile tüketim pazarı olanaklarına yakın olmadığı için evin etrafındaki yakın alanında sebze, meyve, kümes hayvanı ve en az bir inek yetiştirdiği ahırı bulunur. Evin önünde çeşitli sosyal olgulara hizmet edecek genişlikte ve mevsime göre renk renk bezenmiş çiçeklerle süslü bir meydan vardır. Eğer işletme parçalı ve aile imkanlı ise özellikle evine uzak olan parseller için küçük bir aylıkçı evinde aylıkla çalışan daimi tarım işçisi ailesiyle ikamet eder. Köy meydanında okul, camii, karakol, kahve, fırın, bakkal gibi alt yapı ve sosyal gereksinimler için toplu yapılaşma gerçekleşmiştir. Alata ilk kurulduğu yıllarda arazi kullanımı bu esasa göre oturmuştur. Örneğin sebzecilik biriminden sorumlu işçi bu birim içerisindeki lojmanda ikamet etmiştir. Böylelikle örneğin örtü altı sebzeciliğinde donlu bir gecede en kısa zamanda önlemini alabilecektir. Zaman içerisinde kuruluşa araştırma misyonunun eklenmesiyle yeni fiziksel mekan ve değişen sosyal desen ihtiyacından doğan teknik ve hizmet binaları, tarımsal araştırma ve üretim altyapı yerleşimleri, lojman ilaveleri iyi bir planlamayla Alata ekosistem bütünlüğüne uyumlu bir entegrasyon sağlamıştır.

İnsan mozayiğinin yekününü teşkil eden işçilerin çoğunluğu İçel’in Erdemli, Mut, Silifke, Gülnar ilçelerinin dağlık köylerindendir ve köyleriyle bağlantıları sürmektedir. Kuruluşun kapalı sistem olma özelliği, işçi aileleri arasındaki yakın akrabalık ilişkileri Alata’nın fiziksel mekan uygunluğu ile birleşmiştir. Dolayısıyla bu grupta geleneksel yaşamlarının bozulmadan devam eden öğelerini bulmak mümkündür. Örneğin mutfak amaçlı önemli bir ot tüketimleri vardır. Yöresel şive genelde korunmuştur.

Alanın yaklaşık 500 dekarını oluşturan alt yapı, sabit tesis ve lojmanları kapsayan yerleşim ekosistemini oluşturan fiziksel dağılım aşağıda verilmiştir.



  • 1 adet yönetim binası (2 toplantı salonu, 12 büro)

  • 1 adet teknik eleman binası (6 adet laboratuvar, 18 büro, 1 kütüphane, 1 bilgisayar odası, 4 ambar, soğuk hava depoları ve iklim odaları)

  • 1 adet işletme ve üretim şubesi binası (11 büro, 6 ambar)

  • 1 adet yemekhane ve lokal binası (1 mutfak, 1 yemek salonu, 2 lokal)

  • 2 adet atölye ve garaj binası

  • 1 adet eğitim merkezi binası

  • 1 adet laboratuvar- sera kompleksi

  • 4 adet misafirhane binası

  • Tarım Meslek Lisesinden devir alınan dershane, yatakhane, ahır ve kümesler

  • Lojmanlar (68 adet memur, 12 adet işçi lojmanı ve 64 adet işçi barınağı)

  • Sera varlığı (10.500 m2)

Enstitüde 40 Ziraat Mühendisi, 31 teknisyen, 14 idari memur, 107 işçi olmak üzere toplam 192 personel çalışmaktadır. Doğu Akdeniz Bölgesi tarımına hizmet veren enstitünün araştırmacı personeli son yıllarda gençleşmiş ve sayıca artmıştır. Akademik çalışmalarıyla birlikte kuruluş projelerini yürüten araştırmacılardan bir kısmı yurtdışında kısa, orta veya uzun süreli eğitim çalışmaları almıştır.
SONUÇ VE ÖNERİLER


  • Doğal ekosistemlerindeki ve tarım ekosistemlerindeki çeşitlilik gelecekte enstitünün üstleneceği rolleri ve sorumlulukları belirleyici kriter olacaktır. Uzun yıllar bünyesindeki araştırma ve üretim faaliyetlerini doğal kaynaklarıyla bütünlük ve denge içerisinde götürmüş olan enstitü gelecekte hem bu çizgisini sürdürüp hem de tarımsal araştırmaların ekolojik yönlerine ağırlık vererek bilimsel aktivitelerini yoğunlaştırabilir. Enstitü gerek tarımsal gerekse doğal biyolojik çeşitliliğinin zenginliği ve stratejik konumu dolayısıyla uluslararası düzeyde “sürdürülebilir tarım ve biyoçeşitlilik merkezi” olabilme niteliğindedir. Bu yönde geleceğe yönelik girişimler geliştirilebilir

  • Doğal biyolojik çeşitliliğin korunması yalnızca bulunduğu ekosistem içerisindeki yapı ve fonksiyonelliği açısından önemli olmayıp aynı zamanda gelecekte kalkınmada da çeşitli yararlar sağlaması açısından önemlidir. Kültüre alınarak beslenmede kullanımları, gıda sanayine hammadde, beslenme alışkanlıklarına getirdiği çeşitlilik, ıslah çalışmalarına hammadde, doğal pestisit eldesi, organik gübre, arazi ıslahı, çayır-mera bitkisi, süs bitkisi, tıbbi bitki, veterinerlik kullanımları, rekreasyonel kullanımları sayılabilecek potansiyel yararlarıdır. İlgili bilim çevreleriyle işbirliğine gidilerek endemik, nesli tehlikede, tehdit altında, nadir, hassas türlere özel bir dikkatle Alata ekosisteminin biyolojik çeşitliliğinin sınıflandırma çalışması tamamlanıp izleme ve değerlendirmeleri sürdürülmelidir.

  • Enstitünün biyolojik çeşit zenginliğinden ve geniş arazi yapısından kaynaklanan bitkisel atığı, eğitim-dinlenme tesislerinden ve lojmanlardan çıkan mutfak atığı da dikkate alındığında oluşan organik potansiyel kompost ünitesi kurularak kaynak kazanımı ve kaynak korunumu gerçekleştirilmiş olacaktır.

  • Alata ekosistemi içerisinde yöre çiftçilerine yaşamlarının bağlı olduğu doğal kaynak tabanıyla tarımsal aktiviteler ve sosyal iyileşme arasında bağlantı kurmalarını sağlayacakları bilinçlendirme çalışmaları için bir eğitim merkezi oluşturulabilir.

  • Türk tarımının canlı tarihi olan kuruluşun ilk yıllarından kalma sera, sebze yastıkları ve çevresindeki iki bina tarım müzesi ve biyoyoğun sebze bahçesi merkezi olarak düzenlenebilir.

  • Mutfak kullanımları ve tıbbi özellikleri olan doğal bitkilerden yaygın olarak bilinen ve tüketilenlerin biyomas hesabı yapılarak hasadı ve ambalajı yapılarak gerek enstitüden gerekse süpermarket zincirleri aracılığı ile satışları yapılabilir, cazip formlarda hazırlanan tanıtıcı broşürlerle kamuoyunun ilgisi çekilebilir.

  • Doğal ekosistemin alt sistemleri spesifik olarak ele alınıp taşıma kapasiteleri hesaplanarak geniş kapsamlı bir ekoturizm projesi çerçevesinde dört mevsime yayılan etkinlikler başlatılabilir.

  • Kamu kuruluşları, bilim çevreleri ve çevreci sivil toplum örgütleri ile işbirliği yapılarak Alata’da çevre şenlikleri, çevre yarışmaları, geleneksel ot böreği günleri gibi etkinlikler düzenlenebilir.

  • Öğrenci grupları için çevre kampı yapılarak çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceklerinin bağlı olduğu tarım ve doğal ekosistemlerle tanışması, biyolojik zenginliklerimizi tanımaları, sevmeleri ve korumalarına katkıda bulunulabilir.

Alata yerleşimiyle. tarımıyla, doğasıyla bir bütündür. Bugün için uluslararası ve ulusal anlamda taşıdığı değeri ise yarım asırdan fazla bir süreye damgasını vuran devletin eline borçludur. Ancak 21. Yüzyılın başında bizatihi kendi varlığına yönelen baskılara ve yörenin yapılaşmayla gelen sorunlarına cevap bulmak durumundadır. Bunun için ekosistem yaklaşımlı bir tarımsal araştırma yönetimi gerekliliği vardır. 9.ekim.2000 itibariyle 1. Derecede Doğal Sit Alanı ilan edilmiş olması bu yönde yapılabileceklerin önünü açan ilk önemli adım niteliğindedir. Alata’nın ekolojik planlamasının yapılarak disiplinler arası tam bir katılım sağlanması, tüm iyi niyetlerin somut faaliyetlere dönüşmesi yöresel ve ulusal anlamda geleceğimiz için bir gereklilik, imza koyduğumuz uluslararası anlaşmalarla yasal bir yükümlülüktür.

Yüklə 3,61 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   26   27   28   29   30   31   32   33   ...   64




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin