Eksen yayincilik



Yüklə 2,14 Mb.
səhifə49/110
tarix01.08.2018
ölçüsü2,14 Mb.
#64732
növüYazı
1   ...   45   46   47   48   49   50   51   52   ...   110

Bu, Alevi nüfusun büyük bölümünü Osmanlıdan bu yana toplumun ezilen, sömürülen kesimlerinin oluşturmasıyla bağlantılıdır. Alevi kitlelerinin eşitlikçilik temelindeki hareketlerle(93)içiçe olması, bizzat bu tür hareketleri örgütlemesi, Alevilerin ilericiliğiyle açıklanamaz. Tam tersine Alevi inanışındaki ilerici öğeler, tam da bu sınıfsal özellikten kaynaklanmaktadır. Sınıfsal baskı ve zulme bir de mezhepsel baskı eklenince, bu durum alevi kitlelerini eşitlikçi, özgürlükçü, sömürüye karşı bir mücadeleye kanalize etmiştir. Oysa bugün Alevi kitleleri sınıfsal planda daha da netleşmiş bir sınıfsal ayrım yaşamış bulunmaktadırlar. Alevi kitlesinin ana gövdesini yine yoksul emekçi yığınları oluşturmakla beraber, artık azımsanmayacak bir niceliğe ve güce sahip bir Alevi burjuvazisi de şekillenmiştir. Alevilik sorununa yaklaşımda bu iki kesim arasında sınıfsal ayrımdan kaynaklanan ciddi farklılıklar vardır.

Alevi burjuvazisi, sorunu devletten dinsel temelde bazı tavizlerin koparılmasına indirgemektedir. Diyanette temsil edilmek, cemevlerinin açılması, ibadeti daha rahat yapmak vb., Alevi burjuvazisinin soruna yaklaşımının bütün kapsamı işte budur. Nitekim sermaye devleti de kendisiyle bütünleşme eğilimi taşıyan Alevi burjuvazisinin bu özelliğinin farkına varmış, bazı taviz vaadleri eşliğinde bu kesimi uzun süredir geniş Alevi kitlelerini denetlemek amacıyla kullanmaya başlamıştır. Sivas ve özellikle Gazi olaylarının ardından ise bu politika çok daha belirgin çizgiler kazanmaya başlamıştır.

Alevi kitlelerinin mezhepsel baskıya karşı çıkışları ile sınıfsal baskıya karşı çıkışları etle tırnak misali içiçedir. Ana gövdesini Alevi yığınların oluşturduğu bütün kitle eylemliliklerinin aynı zamanda sömürüye ve faşizme karşı bir içerik kazanması bu temel gerçeğin bir yansımasıdır. Komünistler Alevilerin taleplerine sahip çıkmak ile “Alevicilik” arasındaki ayrım çizgisini sürekli olarak gözetirler. “Alevici” eğilimin emekçi Alevi hareketinin sınıfsal niteliğini karartmaya, hareketin taşıdığı ilerici özü törpülemeye dönük girişimlerini boşa çıkartmayı kritik önemde bir görev olarak kabul ederler. Alevi burjuvazisinin hareketi güdükleştirmeye, ehlileştirmeye dönük girişimlerine karşı mücadele, komünistlerin soruna yaklaşımlarındaki en belirleyici çizgilerden biridir.(94)

*Komünistlerin Alevilik sorununa ilişkin güncel politik tutumlarının bir diğer önemli boyutu daha var. Bu, sömürgeci sermaye devletinin Alevi burjuvazisinin de yardımı ile, Alevi kitlelerini Kürt ulusal mücadelesine karşı bir kalkan olarak kullanma girişimlerinin boşa çıkarılmasıdır. Sömürgeci sermaye devleti, Kürt ulusal hareketinin üzerinde yükseldiği kitle temelinin Sünni-Şafi inanca sahip olması gerçeğinden kalkarak, ikiyüzlü bir tutumla, Alevi kitleleri içinde Kürt ulusal hareketine karşı bir düşmanlık yaratmaya çalışmaktadır. Komünistler, Alevi kitlelerine dönük propaganda ve ajitasyon faaliyetlerinde, bu kirli politikayı boşa çıkarmayı özel önemde bir sorun ve görev olarak görürler.(95)

****************************************************

IV. BÖLÜM

Ulusal Hareket ve “Siyasal Çözüm” Üzerine

Komünistler, Kürt hareketinin tempolu bir gelişme sürecinin ardından gelip dayandığı en kritik safhayı tam zamanında ve tüm açıklığı ile tespit ettiler. 1993 Ateşkesi’ni tam bir yıl önceleyen bir tarihte, 1 Nisan 1992’de ve “Kürt Hareketi Yol Ayrımında” başlığı taşıyan bir değerlendirmede, ulaşılan safhada ortaya çıkan yol ayrımını şu kesinlikle ortaya koydular: “Bugüne kadar devrimci bir temel üzerinde gelişen Kürt ulusal hareketinin, bugün artık önemli bir dönüm noktasına geldiğinin ciddi belirtileri vardır. Bu, hareketin ulaştığı bugünkü gelişme aşamasında, objektif bir durum olarak çıkmaktadır ortaya. Bu yol ayrımında, ya kaderini Türkiye devriminin kaderiyle daha sıkı perçinleyerek köklü ve kalıcı bir çözüm için devrimci bir mecrada derinleşmek, ya da “siyasal çözüm” adı altında düzen içi bir kısmi çözümle reformcu bir mecraya girmek alternatifleri vardır.” (Kürt Ulusal Sorunu içinde, Eksen Yayıncılık, s.137-138)(96)

Bir yıl sonra gündeme gelen ateşkese eşlik eden ve PKK-PSK Protokolü’nde somut ifadesini bulan yeni politik yönelim, yukarıdaki değerlendirmenin açık bir doğrulanması oldu. Sözü edilen iki temel alternatiften ikincisi doğrultusunda belirgin bir yön değişimine girildiğini gösterdi. Ateşkesi izleyen son iki yılın toplam bilançosu ise, bu konuda herhangi bir tereddüt bırakmadı. PKK başta silahlı direniş olmak üzere tüm mücadelesini ve faaliyetini Türk devletini anayasal bir “siyasal çözüm”e zorlama, buna mecbur etme ana eksenine ve amacına oturttu. Bu beraberinde iç ve uluslararası politikada bir dizi yeni ideolojik-politik açılım ve yaklaşım getirdi.

Bunların Kürt sorununun geleceği için olduğu kadar, Türkiye devrimi ve güncel sınıf mücadelesi için de temel önemde etkileri ve sonuçları vardır. Bunları değerlendirmek, ortaya çıkardığı sorunları ve görevleri açıklıkla tespit etmek gelinen yerde apayrı bir önem taşımaktadır.

Siyasal çözüm” nedir, ne değildir?

Siyasal çözüm”, bugün uluslararası politikanın temel sorunlarından biri haline gelmiş bulunan Kürt sorunu üzerine tartışmaların anahtar kavramlarından biri durumundadır. “Siyasal çözüm”; bir bakışaçısı, bir politik platform, bir tartışma ekseni, bir slogan ve nihayet barışa somut bir çağrı olarak, çok değişik biçimlerde ve birbirinden çok farklı siyasal güç ve çevrelerce kullanılmaktadır.

Başta ABD olmak üzere emperyalist odaklar, kendi başına askeri çabaların sonuç vermeyeceğini ısrarla söylemekte ve Kürt sorununa “siyasal çözüm” istemektedirler. Kürt burjuvazisinin politik temsilcileri olarak Kürt reformistleri, başından itibaren “savaş”ın çözüm olmadığını, Kürt sorununa “barışçıl ve adil bir siyasal çözüm” aranması gerektiğini söylüyorlardı ve söylüyorlar. Türkiye’deki Kürt sorununu da uluslararası ilişkilerde kendisi için bir politik etkinlik alanı olarak kullanan YNK lideri Celal Talabani bir kaç yıl önce PKK’yı “devrimler döneminin bittiği”ne(97)inandırmaya çalışırken, bunu “siyasal çözüm” adına yapıyordu. Sonuçsuz kalan “ateşkes”ten kısa bir süre sonra, 1993 sonbaharında, bizzat TÜSİAD tarafından düzenin gündemine Kürt sorununa “siyasal çözüm” tartışması sokuldu. Bundan bir süre sonra da eski TÜSİAD başkanı ve büyük bir holdingin patronu olan, yeni dünya düzeni, piyasa ekonomisi ve tam özelleştirme şampiyonu Cem Boyner’in YDH’sı, “siyasal çözüm”ün hararetli savunucusu olarak sahneye çıktı. (Ve herşey gösteriyor ki, gelecekteki bir “siyasal çözüm”ün düzen cephesinden muhatabı olacak muhtemel güçlerden biri olarak gündemde tutuluyor). Türkiye’nin en Amerikancı medya mensupları “sahibinin sesi” olarak hararetle “siyasal çözüm” istiyorlar.


Yüklə 2,14 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   45   46   47   48   49   50   51   52   ...   110




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin