Bir diğeri, hazır olmayan güçlerden verebileceğinden fazlasını istemektir. Bu o güçleri gerileten, alabileceklerimizi almamızı engelleyen bir sonuç yaratabiliyor. Böyle bir önderlik tarzı ve pratiği eleştirilmeli ve mahkum edilmelidir. Çevre ilişkilerimizden, bize yeni yönelmiş güçlerden, yalnızca verdiğimiz kadarını istemeliyiz. Daha fazlasını veriyorsa almalıyız, ama henüz veremiyorsa, vermesinin olanaklarını yaratana kadar ondan fazlasını istememeliyiz. Kuşkusuz ihtiyaçlarımız çok fazladır. Çok sayıda insanın üstesinden gelebileceği sorumlulukları genellikle bir ya da birkaç devrimci omuzlamak zorunda kalıyor. Ama bu bizi bu alanda bir tahammülsüzlüğe, sekterliğe, kıran-döken, dolayısıyla yeni güçlere ulaşma imkanlarını da kaybettiren bir pratik tutum içerisine itmemelidir. Kırk günlük bir ilişkiden on yıllık bir devrimcinin disiplinini, sadakatini, fedakarlığını, ataklığını bekleyemeyiz.