ayetlerİn hadİsler ışığında açıklaması
Tefsir-ul Ayyâşî'de yer aldığına göre Haşim b. Abdullah, Seriyy Beceli'nin şu sözlerini naklediyor: "Ona "Onlara verdiğinizin bir kısmını ele geçirmek için kadınlara baskı yapmayın" ayetinin anlamını sordu. Bu konuda bazı sözler naklettikten sonra şöyle dedi: "Nebtîlerin [avam halkın] yaptıkları gibi. Onlar eşi ölmüş kadının başına bir elbise örtünce onu sahiplenmiş olurdu, o kadın artık başkası ile evlenemezdi. Bu gelenek cahiliye döneminde geçerli idi." (c.1, s.229, h:66)
Tefsir-ul Kummî'de yer aldığına göre Ebu Carud, İmam Bâkır'ın "Ey inananlar! Kadınların mallarını zorla miras almanız size helâl değildir." [olarak mealini yaptığımız] ayet hakkında şöyle dediğini naklediyor: "Cahiliye döneminin Arapları arasında ve yeni Müslüman olmuş bazı Arap kabilelerinde bir adamın yakını öldüğünde eğer eşi varsa elbisesini başına örter, böylece vaktiyle yakınının ödediği mehir ile kadınla evlenmeye de mirasçı olurdu. Ölen adamın malına vâris olduğu gibi, kadınla nikâha da vâris olurdu.
Ebu Kays b. Eslet ölünce oğlu Muhsin, babasının eşinin başını elbise ile örttü. Böylece adı Kebişe binti Muammer b. Mabed olan kadın miras yolu ile nikâhlı eşi oldu. Sonra kadını bıraktı. Ne onunla ilişkiye girdi, ne geçimini sağladı.
Bunun üzerine kadın Peygamberimize gelerek 'Ya Resulullah, eşim Ebu Kays öldü, arkasından oğlu nikâhıma mirasçı oldu. Şimdi ne benimle beraber oluyor, ne geçimimi sağlıyor ve ne ailemin yanına gitmem için beni serbest bırakıyor' dedi. Peygamberimiz (s.a.a) kadına 'Sen şimdi evine git. Eğer Allah senin hakkında bir mesaj gönderirse ben sana bildiririm.' dedi. Bunun üzerine "Geçmişte olanlar hariç, babalarınızın evlendiği kadınlarla evlenmeyin. Çünkü bu, bir fuhuş ve nefret gerektiren bir kötülük ve çirkin bir yoldur." ayeti indi. Ayetin gelmesi üzerine kadın ailesinin yanına gitti. Fakat Medine de tıpkı Kebişe gibi miras yolu ile nikâhlanmış başka kadınlar da vardı. Onun farkı kocasının oğlu tarafından miras alınması idi. Yüce Allah bunun üzerine öbür kadınları da kapsayacak genellikte anlamı olan "Ey inananlar! Kadınları(n mallarını) zorla miras almanız size helâl değildir." ayetini indirdi." (c.1, s.134)
Ben derim ki: Bu son rivayette anlam açısından karışıklık vardır. Gerek bu hikâye, gerekse bu ayetin onun hakkında indiği, Ehl-i Sünnet kanalından gelen birkaç rivayette de belirtiliyor. Yalnız bu rivayetlerin hepsi veya çoğu "Ey inananlar! Kadınları(n mallarını) zorla miras almanız size helâl değildir." ayetinin bu hikâye ile ilgili olarak indiğini belirtiyorlar. Oysa ayetin akışının buna elverişli olmadığını daha önce açıklamıştık.
Bununla birlikte bu hikâyenin doğru olduğu, ayetin belirli oranda onunla ve ayetin indiği sırada Araplar arasında geçerli olan söz konusu âdetle bağlantılı olduğu şüphesizdir. Bu konuda güvenilecek son söz, daha önce yaptığımız açıklamadır.
Mecma-ul Beyan tefsirinde "Apaçık bir edepsizlik yapmadıkça..." ayeti hakkında şöyle deniyor: "Bu ayeti bütün günahları içerecek genellikte yorumlamak en iyisidir. İmam Bâkır'dan (a.s) rivayet edilen görüş de budur." (c.3, s.24)
el-Burhan tefsirine göre Şeybani bu ayetle ilgili olarak şöyle diyor: "Ayetteki "fahişe" kelimesi zina anlamına gelir. Eğer erkek eşinin zina yaptığını öğrenirse, ondan fidye alabilir ve bu görüş İmam Bâkır'dan (a.s) rivayet edilmiştir." (c.1, s.355)
ed-Dürr-ül Mensûr tefsirinde, İbn-i Cerir'in Cabir kanalıyla tahriç ettiği şöyle bir rivayete yer verilir: "Peygamberimiz (s.a.a) şöyle buyurmuştur: "Kadınlar konusunda Allah'tan korkun. Siz onları Allah'ın emaneti olarak aldınız. Allah'ın sözü ile edep yerlerini kendinize helâl kıldınız. Sizin onlar üzerindeki hakkınız evlerinize istemediğiniz kimseleri almamalarıdır. Eğer bunu yaparlarsa bunları sert olmayacak biçimde dövün. Onların örfe uygun beslenmelerini ve giyinmelerini sağlamak sizin onlara karşı görevinizdir."
Yine aynı eserde İbn-i Cerir'in İbn-i Ömer'den Peygamberimizin (s.a.a) şöyle buyurduğunu rivayet eder: "Ey insanlar, kadınlar sizin yanınızda tutsak gibidirler. Onları Allah'ın emaneti olarak aldınız. Allah'ın sözü ile edep yerlerini kendinize helâl kıldınız. Sizin onlar üzerinde haklarınız vardır. Bu haklarınızdan biri yataklarınıza hiç kimseyi almamaları ve meşru emirlerinize karşı gelmemeleridir. Bunları yaptıkları takdirde onların örfe uygun beslenmelerini ve giyimlerini sağlamakla görevlisiniz." (c.2, s.132)
Bu rivayetlerin anlamlarını açıklığa kavuşturan bilgiler daha önce verilmişti.
el-Kâfi adlı eserde ve Tefsir-ul Ayyâşî'de verilen bilgiye göre "Onlar sizden çok sağlam bir söz almışlardı." ayeti hakkında İmam Bâkır (a.s) şöyle diyor: "Bu söz, nikâh akdini bağlayan sözdür..." (Tefsir-ul Ayyâşî, c.1, s.229, h:68)
Mecma-ul Beyan tefsirinde şöyle deniyor: "Çok sağlam söz, nikâh akdi sırasında kadını ya meşru biçimde tutacaklarına veya iyilikle bırakacaklarına dair erkeklerden alınan taahhüttür. İmam Bâkır'dan (a.s) rivayet edilen görüş de budur."
Ben derim ki: Bu anlam İbn-i Abbas, Katade, İbn-i Melike gibi eski tefsircilerden nakledilmiştir. Ayet bu anlamı reddetmez. Çünkü bu, kadınlar için erkeklerden alınmış bir taahhüt olma niteliği taşıyan bir hükümdür. Gerçi bundan daha belirgin olan, "çok sağlam söz"den evlenirken yapılan akdin kastedilmiş olmasıdır.
ed-Dürr-ül Mensûr tefsirinde bildirildiğine göre Zubeyr b. Bekar, Muveffekiyat adlı eserde Abdullah b. Mus'ab'ın şöyle dediğini naklediyor: "Ömer 'Kadınlara kırk evkiyeden fazla mehir vermeyin. Kim daha fazla mehir verirse, fazlası hazineye aktarılacaktır.' Kadının biri 'Böyle yapmaya hakkın yok' dedi. Ömer 'Niçin?' diye sorunca, kadın "Çünkü yüce Allah 'Onlardan birine yüklü miktarda mal (mehir) vermiş olsanız bile...' buyuruyor' dedi. Bunun üzerine Ömer 'Kadın doğruyu buldu, erkek ise hata yaptı' dedi." (c.2, s.133, Beyrut baskısı)
Ben derim ki: Aynı eserde bu rivayeti Abdurrezzak ve İbn-i Mün-zir, Abdurrahman Selemi'den nakletmişlerdir. Ayrıca Said b. Mensûr ve Ebu Ya'la da iyi bir isnat zinciri ile aynı rivayeti Mesruk'tan nakletmiştir. Bu kanaldan gelen rivayette "kırk evkiye" yerine "dört yüz dirhem" ifadesi kullanılmıştır. Bunların yanı sıra aynı eserde bu rivayet, Said b. Mansur ve Abd b. Hamid kanalı ile Bekr b. Abdullah Mu-zeni'den de nakledilmiştir. (c.2, s.133) Bu hadisler içerik açısından birbirlerine yakındırlar.
Yine ed-Dürr-ül Mensûr tefsirinde verilen bilgiye göre İbn-i Cerir, İkrime'nin "Babalarınızın evlendiği kadınlar ile evlenmeyin" ayeti hakkında şöyle diyor: "Bu ayet Eslet'in oğlu Ebu Kays hakkında indi. Ebu Kays babası Eslet'in eşi Ümmü Ubeyd b. Damra'yı miras yolu ile nikâhına almıştı. Ayrıca Esved b. Halef hakkında indi. Bu zat, babası Halef'in eşi olan Ebu Talha b. Abduluzza b. Osman b. Abduddar'ın kızını miras yolu ile nikâhı altına almıştı. Yine Fahıta bint-i Esved b. Muttalib b. Esed hakkında indi. Bu kadın Umeyye b. Halef'in eşi idi. Adam ölünce oğlu Safvan kadını nikâhı altına aldı. Bunların yanı sıra Menzur b. Rubab hakkında indi. Bu zat babası Rubab b. Yesar'ın dul eşi olan Melike bint-i Harice'yi nikâhı altına almıştı." (c.2, s.134)
Yine ed-Dürr-ül Mensûr tefsirinde verilen bilgiye göre İbn-i Saad, Muhammed b. Kaab b. Kurazi'nin şöyle dediğini naklediyor: "Cahiliye döneminde bir erkek ölüp de arkada dul bir eş bırakınca adamın oğlu onunla ilgili olarak daha fazla hak sahibi sayılırdı. Bunu yapabilmek için kadının onun annesi olmaması gerekirdi. O zaman, isterse onu annesi olmaması şartıyla onu kendi nikâhı altına alırdı veya onu dilediği kimse ile evlendirirdi. Ebu Kays b. Eslet ölünce oğlu Muhsin, babasının dul eşini nikâhı altına aldı. Fakat ne geçimini üstlendi, ne de kendisine mirastan pay verdi. Bunun üzerine kadın Peygambere (s.a.a) gelerek durumunu anlattı. Peygamber, kendisine "Şimdi evine dön. Umarım ki, Allah hakkında bir hüküm indirir." dedi. Arkadan "Babalarınızın evlendiği kadınlar ile evlenmeyin..." ayeti ile "Kadınları zorla miras almanız size helâl değildir." ayeti indi." (c.2, s.134)
Şia kanalıyla nakledilen aynı içeriğe sahip rivayetlere daha önce yer vermiştik.
Yine ed-Dürr-ül Mensûr tefsirinde yer alan bilgiye göre, İbn-i Cerir ve İbn-i Münzir, İbn-i Abbas'ın şöyle dediğini naklediyorlar: "Cahiliye dönemi Arapları, babanın dul eşi ile evlenme ve iki kız kardeşi aynı anda nikâh altında bulundurma gibi iki uygulama dışında yüce Allah'ın haram kıldığı evlilikleri kendileri de haram sayıyorlardı. Bunun üzerine yüce Allah "Babalarınızın evlendiği kadınlar ile evlenmeyin" ve "Ve iki kız kardeşi bir arada nikâhlamanız da haram kılındı." ayetlerini indirdi." (c.2, s.134)
Bu anlamda daha başka rivayetler de vardır.
Dostları ilə paylaş: |