El-MÎZÂn fî tefsîR-İl kur'ÂN cilt: 4 Âl-i İmrân Sûresi'nin Devamı ve Nisa Suresi


ayetlerİn hadİsler Işığında açıklaması



Yüklə 2,2 Mb.
səhifə68/77
tarix30.07.2018
ölçüsü2,2 Mb.
#64211
1   ...   64   65   66   67   68   69   70   71   ...   77

ayetlerİn hadİsler Işığında açıklaması


Tefsir-ul Ayyâşî'de, "Ana-babaya... iyilik edin." ayeti ile ilgili olarak Selam el- Cu'fi, İmam Bâkır'dan (a.s) ve Eban b. Tağlib de İmam Sadık'tan (a.s) şöyle rivayet ederler: "Bu ayet, Resulullah (s.a.a) ile Hz. Ali (a.s) hakkında inmiştir."

Tefsir-ul Ayyâşî'de daha sonra şöyle devam ediliyor: "Bu rivayetin aynısı, İbn-i Cebele'nin hadisinde de yer almıştır. İbn-i Cebele şöyle demiştir: Peygamberimizden rivayet edilmiştir ki: Ben ve Ali bu ümmetin babalarıyız."



Ben derim ki: Behranî, Tefsir-ul Burhan adlı kitabında bu hadisi naklettikten sonra şöyle diyor: "Bunu el-Faik adlı eserin sahibi de rivayet etmiştir." (c.1, s.369, h:4)

Tefsir-ul Ayyâşî'de bu anlamdaki rivayet, Ebu Basir kanalıyla İmam Bâkır'dan ve İmam Sadık'tan nakledilmiştir.[51] Yine aynı rivayeti İbn-i Şehraşub, Eban aracılığı ile İmam Bâkır'dan aktarmıştır. Bu haberin verdiği bilgi, bu kitabın üçüncü cildinde muhkem ve müteşabih kavramlarını incelerken vurguladığımız anlamda Kur'an'ın bâtınına ilişkin yoruma dayanıyor. Çünkü baba, insanın varoluşunun başlangıcı ve onun eğiticisidir. Buna göre insanın öğretmeni ve kemale erdireni babasıdır. Böyle olunca Resulullah ile Hz. Ali -ki onlara en üstün selam olsun- doğru yolu bulan, ilimlerinin ve hikmetlerinin nuru ile aydınlanan müminin babaları olmaya, o müminin sadece hayatının başlangıcı ve bedenin yetiştiricisi olan cismanî babasından daha çok layıktırlar. Buna göre, Peygamberimiz ile Hz. Ali birer babadır ve Kur'-an'daki ana-babaya itaat etmeyi emreden ayetler, bâtınî anlamları ile Peygamberimizle Hz. Ali'yi de kapsarlar. Gerçi zahirî anlamları bakımından maddî ana-baba (insanın kendi anne babası) ile sınırlıdırlar.

Tefsir-ul Ayyâşî'de Ebu Salih'ten, İbn-i Abbas'ın "yakın komşuya, uzak komşuya" ifadeleri hakkında, "Bunlar, seninle arasında akrabalık ilişkisi olmayan komşulardır." ve "yanınızdaki arkadaşa" ifadesi hakkında da "Bu, yolculuk arkadaşı anlamındadır." dediğini nakletmiştir. (c.1, s.241, h:130)

Ben derim ki: İbn-i Abbas'ın "seninle arasında akrabalık olmayan komşu" tanımı her ne kadar sadece yakın komşuya mahsus bir ifade olarak kabul edilebilirse de hem yakın, hem de uzak komşuya yönelik bir açıklamadır. "Yanınızdaki arkadaş" ifadesi ile ilgili "yolculuk arkadaşı" biçimdeki tarifi ise herhalde örnek verme yani örneklerden bazısını sunma kabilindendir.

Yine Tefsir-ul Ayyâşî'de, Mes'ade b. Sadaka aracılığıyla İmam Sa-dık'tan (a.s) dedesinin (İmam Zeynelabidin'in) şöyle dediği nakledilir: "Hz. Ali, kıyamet gününün dehşetini anlatan bir hutbesinde şöyle buyurdu: O gün ağızlar mühürlenir; kimse konuşamaz. Yerine eller konuşur, ayaklar şahitlik eder ve deriler dile gelerek insanların yaptıkları işleri haber verirler. Bu yüzden insanlar Allah'tan hiçbir söz gizleyemezler." (c.1, s.242, h:1333)



Bilesin ki, Ehl-i Sünnet kanallarından gelen çok sayıda rivayet bu ayetlerin Yahudiler hakkında indiklerini ileri sürmüştür. Gerçi bu ayetlerin devamı olan ayetlerin Yahudilerin durumunu anlatmaları bu ihtimali güçlendiriyor. Çünkü söz konusu ayetlerde Yahudilerin cimrilikleri, servet biriktirmeye düşkünlükleri, bunun yanı sıra müminleri kışkırtmaları, onları Allah yolunda harcama yapmaktan kaçınmaya teşvik etmeleri, fitneye düşürmeleri, onları horlamaları ve Peygamberimizin işlerini bozmaları vurgulanıyor. Fakat söz konusu rivayetler ayetlerin iniş sebebini bildirmekten çok somut örneklere uyarlamaya yönelik birer örneğe benzemektedirler. Tıpkı iniş sebepleri ile ilgili olarak nakledilen diğer rivayetlerin çoğunda olduğu gibi. Bu yüzden bu rivayetleri çok sayıda olmalarına rağmen nakletmek istemedik.

Yine bilesin ki, ana-babaya, akrabalara, yetimlere ve yukarıdaki ayette sayılan öbür zümrelere iyilik etmeye ilişkin rivayetler, sayılamayacak kadar çoktur. Üstelik bunlar Müslümanlar arasında bilinen, tanınan rivayetlerdir. Bu gerekçe ile o rivayetleri burada aktarmadık. Kaldı ki o rivayetlerin her birinin Kur'an-ı Kerim'de kendisine mahsus yeri vardır. O uygun yerler geldiğinde bu rivayetlere oralarda yer vermek daha uygundur.

 

 

 



43- Ey inananlar! Ne söylediğinizi bilmeniz için, sarhoşken namaza yaklaşmayın; yoldan geçici olmanız dışında, cünüp iken de yıkanıncaya (gusledinceye) kadar (mescide) yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolculukta iseniz, yahut sizden biriniz tuvaletten gelirse, yahut da kadınlara dokunmuşsanızsa (onlarla cinsel ilişkide bulunmuşsanızsa), su bulamadığınız takdirde temiz bir yere yönelin ve (onu) yüzlerinize ve ellerinize sürün (teyemmüm edin). Allah, şüphesiz çok affedici ve bağışlayıcıdır.

ayetİn AÇIKLAMAsı


Bakara suresindeki "Sana, şarap ve kumar hakkında soru sorarlar." (Bakara, 219) ayetini incelerken, şarap konusuna değinen ayetlerin beş tane olduğunu söylemiştik. Eğer bu ayetler bir araya getirilerek incelenirse anlaşılır ki, az önce okuduğumuz ayet yani, "Ey inananlar!... sarhoşken namaza yaklaşmayın..." ayeti, bu iki ayetten yani, "Hurma ve üzüm gibi meyvelerden hem şarap, hem de güzel gıdalar edinirsiniz." (Nahl, 37) ayeti ile, "De ki: Rabbim ancak açık ve gizli kötülükleri, günahı... haram kılmıştır." (A'râf, 33) ayetinden sonra ve şu iki ayetten yani "Sana şarap ve kumar hakkında soru sorarlar. De ki: Her ikisinde de büyük günah ve insanlar için birtakım faydalar vardır. Ancak her ikisinin de günahı faydasından daha büyüktür." (Bakara, 219) ayeti ile "Ey inananlar! Şarap, kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları birer şeytan işi pisliktir; bunlardan uzak durun." (Mâide, 90) ayetinden önce inmiştir. Bu konu ile ilgili en son inen ayet, Mâide suresindeki bu ayettir.

Başka bir bakışla bu sıralamayı, söylediğimizden farklı bir şekilde tasavvur etmek mümkündür. Şöyle ki, şarap hakkında ilk olarak Nahl suresindeki ayet, sonra A'râf suresindeki ayet, daha sonra Bakara suresindeki ayet, ondan sonra Nisâ suresindeki ayet ve son olarak da Mâ-ide suresindeki ayet inmiştir. Böyle olunca artık şarap içmenin kesin yasaklanma süreci bir önceki sıralamadan farklı bir seyir izlemiş olur. Bu sıralamaya göre A'râf suresindeki yasaklama tefsirsiz bir yasaklama, arkasından gelen Bakara suresindeki yasaklama kesin yasaklama olur. Fakat [böyle kesin bir yasaklamanın olmasına rağmen] Müslümanlar bu yasağa uyma konusunda ihmalkârlık gösteriyor, şaraptan kaçınmıyorlardı. Bunun üzerine yüce Allah Nisâ suresindeki ayetle onları kesin bir yasaklamaya tâbi tutarak, namazda içkiden uzak durmalarını emretti; son aşamada ise Mâide suresindeki ayeti indirmekle şarap içmenin bütün durumlarına ilişkin kesin bir yasak gönderdi.

Ama eğer sen bu ayetlerin içeriğini incelersen, muhtemelen daha önceki sıralamayı bu sıralamaya tercih edersin; Bakara suresindeki ayette ifade edilen kesin yasaklamadan sonra Nisâ suresindeki sadece namaza ilişkin bir yasaklamanın gelmesinin anlamsız olduğunu söylersin. Bu nedenle Nisâ suresindeki bu ayet, Bakara suresindeki ayetten önce inmiştir. Yalnız, sarhoşken namaz kılma yasağının hâlsiz ve tembel tembel namaz kılma anlamına gelen kinayeli bir ifade olduğu kabul edilirse o başka. Nitekim aşağıda nakledeceğimiz bazı rivayetler bu ifadeyi böyle tefsir etmişlerdir.

Bu ayetin [aralarında hiçbir bağlantı olmayan] önceki ayetle sonraki ayet arasında yer alması hususuna gelince, bunun önceki ve sonraki ayetler içinde bir ara ve ayraç amaçlı (muterize) ifade gibi olduğunu söylemeliyiz. Yalnız burada bir değerlendirme var ki eğer bu duruma o açıdan bakılırsa, böyle bir ara ifade yadırganmayabilir. -Halbuki bu üslûp Kur'an'da ender görülen bir şey değildir.- Sözünü ettiğimiz değerlendirme ve bakış açısı şudur:

Birkaç gün boyunca birbirine bağlı, insicamlı ve tek akışlı birkaç ayet indikten sonra bir veya birkaç ayetin inmesine gerek duyulabilir. Tek akış üzere inen ayetler tamamlandıktan sonra da bu ayet bir ara ifade şeklinde o ayetlerin arasında yer alır. Fakat bu ayet aslında [birbiriyle bağlantılı olan önceki ve sonraki ayetlerden kopuk değil ve] onların arasında yabancı bir anlam taşımamaktadır. Aksine, onlar söz arasında bir söz gibidirler; zihinlerde beliren ve giderilmesi gereken bir şüpheyi gidermeye çalışan veya duyurulmasına gerek duyulan ara mesajlardır. Şu ayetlerde olduğu gibi: "Artık insan kendi kendinin şahididir. İsterse özürlerini sayıp döksün. Onu (vahyi) acele edip okumak için dilini oynatıp durma. Şüphesiz onu toplamak da, okumak da bize düşer. O hâlde biz onu okuduğumuz zaman sen onun okunuşuna uy. Sonra onu açıklamak da şüphesiz bize düşer. Hayır! Doğrusu siz geçip gideni (dünyayı) seviyorsunuz." (Kıyâmet, 20) Burada, "Onu (vahyi) acele edip okumak için dilini oynatıp durma." cümlesi ile "Sonra onu açıklamak da şüphesiz bize düşer." cümlesi arasındaki ayetlerin yerine dikkat etmek gerekir. [Yani bu ayetlerin zahirde önceki ve sonraki ayetlerle bağlantısı yoktur.]

Buna göre tefsirini yapmakta olduğumuz bu ayetin de öncesi ve sonrası arasında bağlantı kurmak amacı ile açıklamalar yapmaya ve bu hususta zorlanmaya ihtiyaç yoktur. Üstelik Kur'an parça parça ve tedricî olarak inmiştir. Bu yüzden ayetler arasındaki bağlantı, sadece bir defada inen sureler ile açıkça birbirine bağlı olan ve bu bağlılıklar sonucu aralarında sıkı ilişkinin bulunduğu ortaya çıkan ayetlerde gereklidir.

"Ey inananlar! Ne söylediğinizi bilmeniz için, sarhoşken namaza yaklaşmayın." Ayetteki namazdan maksat mescittir, camidir. Bunun delili, "yoldan geçici olmanız dışında, cünüp iken de... (mescide) yaklaşmayın." ifadesidir. Buradaki mecazî ifadenin gerekçesi, "Ne söylediğinizi bilmeniz için" ifadesidir. Çünkü eğer "Sarhoşken mescide yaklaşmayın." denmiş olsaydı, bu ifadeyi "Ne söylediğinizi bilmeniz için" cümlesi ile gerekçelendirmek uygun olmazdı veyahut bu gerekçe amaçlanandan başka bir anlam ifade ederdi. Çünkü ifade edilmek istenen anlam şudur: Sizler namazdayken yücelik ve ululuk makamı karşısındasınız ve âlemlerin Rabbine sesleniyorsunuz. Bu-na göre şarap pisliği ile aklınızı gidererek sarhoş olmanız ve bunun sonucunda ne dediğinizi bilmez duruma düşmeniz doğru olmaz. Bu anlam, görüldüğü gibi [sarhoşken mescide değil] namaza yaklaşmayı yasaklamaya uygun düşer. Fakat sünnete göre namaz çoğunlukla camide cemaatle kılındığı için ve cünüpken camiye girmenin hükmünü bildirme amacı da güdüldüğü için, görüldüğü gibi veciz bir ifade kullanılmıştır.

Buna göre "Ne söylediğinizi bilmeniz için" ifadesi, sarhoşluğu na-maza başlama durumuna kadar devam edecek şekildeki içki içmeyi yasaklamaya yönelik gerekçelendirme niteliğindedir. Yani, "Ne söylediğinizi bilesiniz diye size içki içmeyi yasakladık." Yoksa bu ifade hükmü [yani, sarhoşken namaza yaklaşmanın yasaklılığını] sınırlandır-ma niteliğinde değildir. Yani söylenmek istenen şey, "Ne söylediğinizi bilinceye kadar namaza yaklaşmayın; ama ne söylediğinizi bildiğiniz zaman artık namaza durmanızın sakıncası yoktur." anlamında değildir.



"Yoldan geçici olmanız dışında, cünüp iken de..." Bu ayeti, "Ey inananlar! Namaza duracağınız zaman..." (Mâide, 6) ayetini tefsir ederken inceleyeceğiz.

Yüklə 2,2 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   64   65   66   67   68   69   70   71   ...   77




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin