Sorunlar
-
Öğretmen ve diğer ilgili personeli yetiştiren programların özel eğitim ve rehabilitasyon yöntemleri, program hazırlama ve programları uyarlama teknikleri konusunda yetişmiş eleman ihtiyacını karşılamaması,
-
Özel Eğitim Kurumlarında ve Rehabilitasyon Merkezlerinde bireyin özel gereksinimlerini belirleyerek, Bireyselleştirilmiş Eğitim Programlarının hazırlanması ve uygulanması konusunda mevcut personelin bilgi ve becerisinin yeterli olmaması,
-
Genel/mesleki öğretim programlarının, öğrencilerin eğitimlerini diğer okullarda akranlarıyla birlikte sürdürecek yeterliliğe ulaşmayı veya yeteneklerini üst düzeyde geliştirmeyi amaçlayan bir yaklaşımla sadeleştirerek, değiştirilerek veya zenginleştirilerek öğrenci merkezli hazırlanmasına uygun hale getirilmemesi,
-
Özel eğitim okul ve sınıflarında; öğrencilerin bireysel gelişim özellikleri ve öğrenme yeterlilikleri ve yetersizlikleri dikkate alınarak, farklı konu ve sürelerde hazırlanmış iletişim becerileri ile akademik ve sosyal becerilerin geliştirilmesi üzerine yoğunlaşmış Bireyselleştirilmiş Eğitim Programlarının(BEP) yeterince hazırlanıp uygulanmaması, aynı zamanda özürlü bireyler için hazırlanacak BEP’lerin planlarını kapsamaması,
-
Bireyselleştirilmiş öğretime dayalı öğretim materyallerinin geliştirilmemesi ve yaygınlaştırılmaması,
-
Bazı özel eğitim okullarında özür durumunun özelliğine uygun olarak sınıf geçme, ders geçme yerine program atlama veya program geçme sisteminin getirilmemiş olması,
-
Başarıyı değerlendirmek için program değerlendirme formlarının geliştirilmemesi, başarının not sistemi ile değerlendirilmesi,
-
Çocukların akademik becerileri, ailevi durumları ve yerleşim yerleri dikkate alınmadan, yatılı özel okul, özel sınıf ve normal sınıflarda eğitim görmeye zorlanmaları,
-
Görme, işitme ve ortopedik yetersizliklerden etkilenmiş ilköğretim çağındaki çocukların en az kısıtlayıcı ortamı sağlayabilecek gündüzlü okullarda ve sınıflarda eğitimlerinin yaygınlaşmamış olması ve bununla ilgili yaptırım mekanizmalarının olmaması,
-
Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı ilk ve orta öğretim kurumlarının eğitim programlarına özürlüler ile ilgili genel bilgilerin verildiği ders veya konulara yeterince yer verilmemesi, öğrenciler özel eğitime gereksinimi olan akranlarını tanımadıkları için kaynaştırılmalarında güçlükler yaşanması,
-
Örgün eğitimden, yeterince yaralanamayan özürlü bireylere yaşam boyu öğrenim anlayışına uygun olarak yaygın ve yaşam boyu eğitimin sağlanamamış olması,
-
Özel becerileri olan özürlü bireylere yönelik özel eğitim ve rehabilitasyon programlarının bulunmaması,
-
Milli Eğitim Bakanlığı’ndaki mevcut yönetmelikler özel eğitime ihtiyaç duyan bireyler için hazırlanmadığından hizmet verilecek yaş gruplarının çerçevesinde belirsizlik olması,
-
Özürlülerin ve ailelerinin eğitim ve rehabilitasyon hizmetlerine ilişkin yasal hakları konularında yeterli bilgiye sahip olmaması,
-
Özürlülerin ve özürlü ailelerinin özel özel eğitim ve rehabilitasyon kurumlarının işleyişleri konusunda yeterli bilgiye sahip olmaması,
-
Kurumlarda kaynaştırma programlarına yerleştirilen özel gereksinimli bireylere ve sınıf öğretmenlerine destek hizmet sağlayabilecek nitelikte personelin olmaması,
1.5. ÖZEL EĞİTİM VE REHABİLİTASYON MERKEZLERİNİN DENETİMİ
Bireylere hizmet sunmakla görevli olan kurumların sorunlarını ve özel eğitim ve rehabilitasyon uygulamalarında aksayan yönleri tespit etmek, çözüm yolları bulmak ve sunulan hizmetlerin kalitesini arttırmak amacıyla yapılan denetim ve incelemeler özürlü bireylere sunulan özel eğitim hizmetlerinin kalitesinin ve niteliğinin arttırılması açısından çok önemlidir.
Personelin denetlenmesi; özel eğitim gerektiren öğrencinin kişisel ve gelişim özelliklerine göre, öncelikle bireyselleştirilmiş eğitim programlarında hedeflenen amaçları gerçekleştirebilme düzeyini dikkate alarak; kurumların denetlenmesi ise hem idari hem mesleki yapılanmadaki aranan özelliklerin yerine getirilme durumunu dikkate alarak yapılmalıdır. Ayrıca kurumlar oluşturacakları organizasyonlarla kendi iç denetimini sağlayabilmelidir.
Bugüne kadar genellikle kurumlarda yalnızca idari denetlemeye önem verildiği, mesleki anlamda bir denetlenmenin olmadığı göze çarpmaktadır. Yalnızca idari özelliklere dikkat edilmesi özel eğitimin başarı ile uygulanmasını önlemekte, özel eğitim alanında gerek personelin, gerekse diğer uygulamaların aksamasına neden olmaktadır.
Özürlü bireylere özel eğitim ve destek hizmeti vermek amacıyla açılan özel özel eğitim kurumlarının denetiminden bunlara açılış izin onayı vermekle yükümlü olan kurumlar sorumludur. Her engel grubu için açılan özel özel eğitim kurumlarının açılışı, işleyişi ve düzenlenmesi son derece dikkatle incelenmeli ve denetlenmelidir. Özel eğitim gerektiren birey ve ailesi istismarlara karşı korunmalıdır.
Özel özel eğitim kurumları son yasal düzenlemelere kadar bu alanlarda yetişmemiş meslek grupları tarafından denetlenmekte ve bu durumda özel özel eğitim kurumlarının denetimdeki yaklaşımların farklılaşmasına yol açmaktadır.
573 sayılı Özel Eğitim Hakkındaki Kanun Hükmündeki Kararname bu konuya bir standart getirerek, özel eğitim okul ve kurumları ile özel eğitime destek sağlayan kurumların faaliyetlerinin teftiş ve denetiminde özel eğitim ve/veya rehberlik ve psikolojik danışma alanlarında yetişmiş müfettişlerin kurumu hem mesleki hem de idari açıdan denetlemesini öngörmüştür. Denetleme ile ilgili benzer yasal düzenlemeler Milli Eğitim Bakanlığı Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği’nde de yapılmış öğretmenin ve yönetimin teftiş ve denetiminde dikkat edilecek hususlar belirtilmiştir.
Eğitimden yasal anlamda sorumlu olan Milli Eğitim Bakanlığı ile bakım ve rehabilitasyon hizmetlerinden sorumlu olan Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü aynı zamanda özel özel eğitim kurumları ve rehabilitasyon merkezlerinin açılış izin onaylarını da vermektedir. Yasalar ve yönetmeliklerle bu kurumların görevleri ayrıştırılmış olmasına rağmen kurum açılış prosedürlerindeki farklılıklar nedeniyle kurum açma müracaatlarının Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü üzerinde yoğunlaştığı görülmektedir. Açılış şartnamelerindeki farklılıklar yüzünden bir sorumlu kurumun açılış izni vermediği ya da kapatma kararı aldığı bir özel özel eğitim kurumuna diğer sorumlu kurumun izin verebilmesi uygulamada ikilem yaratmaktadır.
Bunların yanında Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı olarak özel ve tüzel kişilerce açılan özel özel eğitim okulları bulunmaktadır. 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununa göre açılan bu okullar, diğer özel öğretim kurumları (kolejler, özel ilköğretim okulları vb..) ile yasal olarak aynı statüde görülmektedir. Bu durum uygulamada ve denetimde sorunlara neden olmaktadır. Oysa özel eğitim kurumlarının donanımlarının ve özelliklerinin engel grubunun özelliklerine göre değişiklik göstermesi gerekir. Bu nedenle açılışta ve denetimde aranacak özellikler de özel eğitim kurumlarına göre farklılıklar göstermelidir. Farklı hizmet türleri için değerlendirme ölçütleri oluşturulmalı ve denetimler bu ölçütler çerçevesinde yapılmalıdır.
Vakıflara bağlı kurumlar açılış izinlerini diğer özel özel eğitim kurumları gibi Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü ya da Milli Eğitim Bakanlığı’ndan almaktadırlar. Vakıfların genel işleyişlerinin denetimi Başbakanlık Denetleme Kurulu tarafından yapılmakla birlikte, bu vakıflara bağlı olarak açılan özel özel eğitim merkezlerinin denetlenmesi açılış izninin alındığı sorumlu kurum tarafından yapılmaktadır. Fakat denetleme ile görevli bu personelin özel eğitim hizmetleri konusunda yeterli bilgiye sahip olmaması denetim hizmetlerinin yerine getirilmesine engel olmaktadır. Denetim, alanda yetişmiş yetkin kişiler tarafından yapıldığı sürece danışmanlık ve yol göstericilik görevini de üstlenmiş olur.
Sorunlar
-
Özel özel eğitim kurumları ve rehabilitasyon merkezleri için iç ve dış denetim mekanizmalarının oluşmamış olması,
-
Denetimin özel eğitim alanında yetkin müfettiş/meslek elemanları tarafından yapılmıyor olması,
-
Kaynaştırma programlarının başarıya ulaşılabilmesi için kaynaştırma eğitimi verilmesi uygun görülen okullardaki eğitimci kadrosunun teftiş ve denetiminde özürlü bireylerin sınıfta olmasının öğretmenin başarı puanını düşüreceği kaygısına neden olması ve öğretmenin bu bireyleri sınıf içerisinde ihmal etmesi,
-
Eğitsel tanılama ve yerleştirme kararlarının alındığı ilk kurum olan Rehberlik ve Araştırma Merkezleri’ndeki uygulamaların özellikle mesleki anlamda denetlenmemesi,
-
Özel özel eğitim kurumunun her türlü denetiminden sorumlu olan personelinin (müfettiş, meslek elemanı) özel eğitim alanı ile ilgili yeterli bilgiye sahip olmaması nedeniyle sadece idari denetleme yapması,
-
Denetlenmenin yol gösterme, gelişmeyi sağlama boyutundan çok, cezai boyutunun öne çıkması,
-
Farklı hizmet türleri için değerlendirme ölçütlerinin olmaması ve denetimlerde bu ölçütlerin dikkate alınmaması,
-
Bir sorumlu kurumun açılış izni verdiği ya da kapatma kararı aldığı bir özel özel eğitim kurumuna, diğer sorumlu kurumun izin vermesinin uygulamada ikilem yaratması,
-
625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununu uyarınca Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı olarak özel ve tüzel kişilerce açılan özel özel eğitim okullarının diğer özel öğretim kurumları (kolejler, özel ilköğretim okulları vb..) ile yasal olarak aynı statüde görülmesidir.
1.6. ÖZEL EĞİTİM VE REHABİLİTASYONDA AİLE HİZMETLERİ
Özel eğitim ve rehabilitasyon kurumlarına üniversite hastaneleri, devlet hastaneleri ve sosyal sigortalar kurumu hastanelerinden tıbbi tanısı konmuş ve sağlık kurulu raporu almış olan aileler başvurmaktadır.
Ülkemizde hastanelerde tıbbi tanısı konulmuş özürlü çocukların ailelerine ilk tanıya ilişkin bilginin iletilmesi ve ailenin yönlendirilmesi tıp personeli tarafından yapılmaktadır. Tıp personelinin aileye yeterince açık ve tanımlayıcı bilgileri veremediği ve uygun yönlendirmeleri yapamadığı gözlenmektedir. Hastanelerde aileyi çocuğun durumu hakkında bilgilendiren ve danışmanlık hizmeti veren bir birim ve bu işle görevlendirilmiş personel bulunmamaktadır. Bu da ailenin çocuğu hakkında gerçekçi bilgiler edinmesini, duruma uyum sağlamasını ve erken dönemde eğitim kararlarını almasını geciktirmektedir. Aile kuruma yönlendirildiğinde ya eğitimin yararlı olamayacağını düşünerek, eğitim ve rehabilitasyon sonucunda çocuğunun gelişmeyeceği gibi olumsuz duygu ve düşüncelere sahip olmakta, ya da çocuğunun engeli hakkında gerçekçi bilgi sahibi olmadığı için olabildiğinden daha fazla olumlu tutum sergileyerek veya bilinçsiz bir olumlu tutum sergileyerek çocuğunun eğitim ve rehabilitasyon süreci sonunda hemen iyileşeceği düşüncesini taşımaktadır.
Tanı, eğitim ve rehabilitasyon süreçlerinde ailenin yer almaması, bilgi kaynağı olarak bile aileden gereğince yararlanılmaması ve bu konuda ailenin bilgi düzeyinin de yeterli olmaması ailenin özel özel eğitim kurumuyla iş birliğini güçleştirmektedir.
Sorunlar
-
Hastanelerde tanı koyan tıp personelinin ayırıcı tanı ölçütleri, risk gruplarının belirlenmesi, ailelere psikolojik desteğin sağlanması ve erken özel eğitim konularında yeterli bilgilere sahip olmamaları nedeniyle aileyi yönlendirme ve destek olmada yetersiz kalmaları dolayısıyla eğitimin geç başlamasına neden olması,
-
Ailenin bilgi düzeyinin yeterli olmaması nedeniyle, gerek tıbbi, gerekse eğitsel tanılama sürecinde bilgi kaynağı olarak yer almaması ve özel özel eğitim kurumlarının aileden gereğince yararlanamaması,
-
Ailenin öğretici rolünü üstlenme dışında değerlendirme, yerleştirme, programla ilgili kararlarının alınması süreçlerinde aktif katılımlarının sağlanamaması,
-
Özel eğitim kurumlarının çoğunda ailelerin bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesine yönelik hizmetlerin yetersiz olması,
-
Çocuğunun engelini kabul etmeyen ailelerin kurumdaki personelle iş birliği yapmaktan kaçınma eğiliminde olması,
-
Ailelerin, çocuğunun neleri yapıp yapamayacağı vb. konularda gerçekçi beklentiler oluşturmalarını sağlayacak etkili ve yeterli rehberlik ve danışmanlık hizmeti almamaları; bu nedenle çocuklarının kısa sürede iyileşeceği, eğitimle “normalleşeceği” gibi gerçekçi olmayan beklentiler içinde olmaları, sık sık eğitim kurumu değiştirmelerine ve eğitim sürecini kesintiye uğratmalarına neden olması,
-
Çocuğun kurumda kazandığı bilgi ve becerilerin ev ortamında da aile ile iş birliği yapılarak pekiştirilmesinin sağlanamaması,
-
Aile destek programlarında; bilgi desteği (Örn. tanılama, eğitsel yerleştirme, eğitim ile ilgili yasal haklar) ve duygusal destek sağlanması öngörülmekte ise de, bir çok özel özel eğitim ve rehabilitasyon kurumunda bu hizmetlerin ailelere verilememesi,
-
Genellikle özel eğitim kurumlarında özürlülerin ve ailelerinin toplumsal yaşama katılım sürecinde yaşadıkları güçlükler konusunda aileyi destekleyecek ve gerekli psikolojik yardım hizmetini verebilecek nitelikte yetişmiş personelin bulunmaması,
-
Hizmetli personelin aile ilişkileri konusunda eğitim almamaları ve görev tanımlarının açık bir şekilde yapılmamış olması,
-
Evde eğitim alması gereken özürlü bireyler ve aileleri için kurumdaki hizmetlerin son derece sınırlı olması, kurumda sınırlı olarak sürdürülen evde eğitim hizmetlerine ilişkin izleme ve değerlendirmenin yapılmaması,
-
Üniversiteler ve özel eğitim kurumları arasında gerekli iletişimin ve iş birliğinin yeterince sağlanamaması nedeniyle üniversitelerce geliştirilen aile eğitimi, rehberliği ve evde eğitim programlarının özel eğitim kurumları tarafından kullanılamaması,
-
Özel eğitim kurumlarında özürlü çocuğa sahip ailelerin kendi aralarındaki iletişim ve dayanışmalarını, iş birliğini arttırmak için veli toplantılarının, sosyal etkinliklerin, aile kulübü vb. oluşumların özel eğitim kurumları tarafından yeterince desteklenip teşvik edilmemesi,
-
Özel özel eğitim kurumunda aile eğitim programlarının düzenlenmesinde önem taşıyan mekan ve fiziki donanımların (gözlem odası, kameralı oda, vb.) eksikliğinin ailenin eğitim sürecine katılımını etkilemesi,
-
Kurumlarda özürlü bireylerin sosyal yaşama katılımını sağlayacak spor, sanat, kültürel çalışmalar ve gezi gibi etkinliklerin yeterince yapılmaması,
-
Özürlü bireylere sosyal ve kültürel anlamda hizmetler veren resmi ve özel kurumlardan ve bu kurumların olanaklarından ailelerin yeterince haberdar olmaması,
-
Özürlü çocuklara yönelik saatlik bakım, gece bakımı, yaz kampı, vb. hizmetlerin olmamasının, özürlü çocuk ailelerinin sosyal yaşama katılımını engellemesidir.
1.7. ÖZEL REHABİLİTASYON MERKEZLERİNİN FİZİKSEL ÖZELLİKLERİ
Yeni yapılaşma alanlarında “ulaşılabilirliğin” sağlanmasına yönelik yasal düzenlemeler yapılmıştır. Haziran 1997’de yürürlüğe giren 572 sayılı KHK ile İmar Mevzuatı, Belediye Kanunu ve Büyükşehir Belediyeleri Kanunu’nda değişiklikler yapılarak, fiziksel çevrenin ve ulaşım sistemlerinin özürlüler için ulaşılabilir ve yaşanabilir kılınması yönünde gerekenleri yapmak için yerel yönetimlere bir dizi yükümlülük getirilmiştir.
Bu değişiklikler ve daha sonra İmar Mevzuatında yer alan 6 yönetmelikte yapılan düzenlemelerde, ilk kez tanımı da verilerek özürlü kavramından, ulaşılabilirlikten ve Türk Standartları Enstitüsü (TSE)'nün özürlülerle ilgili standartlarından bahsedilerek, belediyelere özürlülerle ilgili mevzuat ve standartlara uyma, bunları uygulama ve diğer gerekli önlemleri alma yükümlülükleri getirilmiştir.
Yönetmeliklere, yapılarda merdiven yanında standartlara uygun rampa yapılması, bina giriş kapısı, yangın merdiveni kapısı, giriş holünün ve asansörlerin ölçülerinin özürlülerin kullanımına uygun olması, kapılarda eşik bulunmaması, merdivenlerde standartlara uygun korkuluk ve küpeşte yapılması ve tüm yer döşemelerinde kaygan olmayan malzeme kullanılması hükümleri eklenmiştir. Ayrıca ticari kullanım binalarında da özürlülerin ulaşabilirliğinin sağlanması yönünde giriş, bina içi dolaşım ve tuvaletlerle ilgili maddelerde düzenlemeler yapılmıştır.
Yol, otopark, park, yaya bölgesi, meydan ve kaldırımlar gibi açık alanlarda, bunlar üzerindeki ulaşım ve haberleşme noktalarında ve peyzaj elemanlarında da özürlülerin ulaşabilirliğinin sağlanması için TSE standartlarına uygun düzenleme yapılması koşulu getirilmiştir.
SHÇEK Kanunu ve özel rehabilitasyon merkezleriyle ilgili yönetmeliklerin ulaşılabilirlik açısından değerlendirilmeye başlandığında, Zihinsel Özürlüler, Spastik Çocuklar ve İşitme ve Konuşma Özürlüler Özel Rehabilitasyon Merkezleri Yönetmelikleri incelendiğinde, bu merkezlerde bulunması gereken fiziki özelliklerin oldukça sınırlı düzeyde tutulduğu ve belirlenen özelliklerin göreceli bazı ölçütlere indirgenerek ortaya konduğu görülmektedir. Her üç yönetmelikte de merkezin özürlüler/çocuklar için tehlike yaratmayacak ve ulaşıma uygun bir yerde olması istenirken, bu tehlikenin oluşmaması, ulaşımın ise kolaylıkla sağlanması için hangi özelliklerin bulunması gerektiği belirlenmemiştir. Diğer yandan yönetmeliklerde merkezlerin çok katlı binalarda da kurulabileceği hükmü bulunmaktadır. Fakat bu çok katlı binanın standartlara uygun asansöre, uygun özelliklere sahip basamaklı merdivenlere ve bunların yanında yine standartlara uygun tutunma bandlarına sahip olması gerekliliklerinden bahsedilmemektedir.
Yine merkezlerin iskan durumuyla ilgili aranacak şartlar arasında, çocukların oyun ve sportif faaliyetlerinde kullanabilecekleri bir bahçenin bulunması gerektiği hükmü yer almaktadır. Fakat kent merkezlerine yakın yer seçen rehabilitasyon merkezlerinin bir bahçeye veya yeterli bir bahçeye sahip olmasını beklemek yersizdir. Oysa yönetmeliğin bu maddesi bir rehabilitasyon merkezi için son derece önemli bir gerekliliktir.
Diğer yandan, bina yakın çevresi ve girişlerinde merdiven varsa bunun yanında rampa bulunması, giriş kapısının uygun özellikler taşıması ve eşiksiz olması, zemin kaplamasının kaygan olmaması gibi bazı gereklilikler de yine bulunmamaktadır.
Merkezin kendinde bulunması gereken özellikler ise yalnızca aydınlatma, döşemelerin hijyeni, bazı emniyet önlemleri ve lavabo-banyo kullanımlarından bahsedilmesinden öteye gitmemiştir. Rehabilitasyon merkezlerinin etkinlik bölümleriyle ilgili olarak Yönetmeliklerde aydınlatma, tavan yüksekliği, yer ve duvar döşemeleri, hijyen ve işitme ve konuşma özürlüler rehabilitasyon merkezleri için ses yalıtımı konularında bulunması gerekli niteliklerden bahsedilmektedir. Her üç yönetmelikte de kuruluşun sahip olması gereken bölümlerle ilgili bilgi bulunmaktadır, fakat bu bölümlerin en az alan ölçüsü, bölümler arası geçişlerin özellikleri, kullanılan kapı ve kapı geçişlerinin, koridorların nitelikleri gibi bazı önemli ölçütlere rastlanmamaktadır. Zihinsel özürlü ve spastik çocukların ortopedik özre de sahip olması olasılığı ve ortopedik özrü bulunan çocuklar için ne tür düzenlemeler gerektiğinden zaten bahsedilmemektedir.
Yine rehabilitasyon merkezinin bölümlerinden biri olan lavabo-banyoların yalnızca çocukların kullanabileceği büyüklük ve yükseklikte olması ifadesi ise yetersiz kalmış, özürlü çocuklar için uygun özellikler taşıması gerekliliği, adedi, zemin kaplaması gibi noktalar vurgulanmamıştır. Diğer yandan rehabilitasyon merkezinin kendi içinde çok katlı olması durumunda taşıması gerekli özellikler de bulunmamaktadır. Ayrıca yatılı merkezlerin özelliklerinin gündüzlü merkezlerden oldukça farklı niteliklere sahip olması gerekliliği yadsınamaz. Fakat yönetmeliklerde bu konuyu açıklığa kavuşturacak herhangi bir bilgi de yer almamaktadır.
2. Bölüm
Ankara’da Hizmet Veren Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezlerinin Mevcut Durum ve Sorunlarını Tespit Etmeye Yönelik Alan Araştırması
2.1. ÇALIŞMA KAPSAMINDA ZİYARET EDİLEN ÖZEL EĞİTİM VE REHABİLİTASYON MERKEZLERİ HAKKINDA GENEL BİLGİLER
“Özürlülere Yönelik Rehabilitasyon Hizmetleri Çalışması” kapsamında “Ankara’da Hizmet Veren Özel Rehabilitasyon Merkezlerinin Durumu ve Yaşanan Sorunlar Araştırması” kapsamında, 9 Ağustos-2 Eylül 2004 tarihleri arasında, rasgele seçilen 13 farklı merkez ziyaret edilerek, bu merkezlerde verilen hizmetlere ve yaşanan sorunlara yönelik görüşmeler ve incelemeler yapılmıştır. Bu merkezlerden 11’i seanslık çalışmalarla (MEB’na bağlı olanlar “Kurs” ismini taşımaktadır), 1’i özel eğitim okulu, 1’i ise hem seanslık hem de özel eğitim okulu olarak hizmet sunmaktadır.
Çalışma kapsamında, özürlü çocukları kabul eden bir de anaokulu ziyaret edilmiştir.
Zihinsel (down sendromu, mental motor reterdasyonu, frajil X, Williams sendromu, rett sendromu, asperger sendromu, diğer kromozom anomalileri), spastik, görme, işitme ve konuşma özürlü, iletişim bozukluğu, dikkat eksikliği ve hiperaktivite, yaygın gelişimsel bozukluk, otizm problemi olan çocuklara yönelik hizmet veren bu kurumlar, özel eğitim, özel eğitim ve rehabilitasyon, özel rehabilitasyon gibi farklı amaçlarla kurulmuştur. Bu merkezlerde bilişsel gelişim, dil ve konuşma gelişimi, alıcı-ifade edici dil gelişimi, psikomotor gelişim, sosyal gelişim, özbakım ve günlük yaşam becerileri, okuma, yazma, matematik gibi akademik beceriler alanlarında eğitsel gereksinimlerin giderilmesi, kavram eğitimi, duygusal gelişim, yaratıcılık ve sanat eğitimi ve değişik fizyoterapi hizmetleri verilmektedir.
Merkezlerde görev yapan meslek dalları özel eğitimci, özel eğitim kursu almış sınıf öğretmeni, psikolog, çocuk gelişimi ve eğitimcisi, fizyoterapist, sosyal çalışmacı, odyolog, okul öncesi öğretmenidir.
Bu hizmetlerden bazıları BEP’ler, bazıları ise grup eğitimi dahilinde verilmektedir. Merkezler, BEPlerin hazırlanması ve uygulanması, grup eğitimlerinin içeriği ve uygulanması açısından, her çocuğun kendine özgü özellikler taşıması ve bu özelliklerin bu programların belirleyici olması koşulu haricinde; bakış açıları, kapasiteleri, personel ve fiziksel koşulları nedeniyle farklılıklar göstermektedir.
Merkezlerden bazılarında Ankara içinden, dışından veya yurtdışından gelerek eğitime veya fizyoterapiye sürekli devam edemeyecek olan çocuklara, farklı periyotları ve farklı eğitim/rehabilitasyon sürelerini içeren, ayrıca paket programlar hazırlanmıştır.
Özel eğitim ve rehabilitasyon merkezlerine devam edenlerin yaklaşık olarak %95’ini, sosyal güvencesi SSK veya Emekli Sandığı kapsamında olan ve kurumların sağladığı gelişim ve eğitim yardımlarından faydalanan çalışanların özürlü çocukları oluşturmaktadır.
Merkezlere devam eden özürlü çocuk sayısı, 33 ile 220 arasında değişmektedir. (1’inde 33, 1’inde 35, 4’ünde 50, 1’inde 70, 1’inde 80, 1’inde 84, 1’inde 160, 1’inde 180 ve1’inde 220 özürlü çocuk). Merkezlerde çalıştırılan personel sayısı ise (tüm personel dahil) en az 5, en fazla 60’dır.
Ziyaret edilen merkezlerden bazıları, hizmet verdikleri özürlü çocuklar açısından farklı özellikler taşımaktadır. Örneğin bir tanesi Türkiye’de ilk olarak görme özürlü çocukların bu tür merkezlerden yararlanabilmesi amacıyla çalışmalar yaparak, görme özürlü çocuklara da özel eğitim ve rehabilitasyon hizmeti vermektedir. Bir diğer merkez ise yalnızca kaynaştırmaya devam eden eğitilebilir ve öğretilebilir düzeyde zihinsel özrü bulunan çocuklara yönelik çalışmalar yapmaktadır. Merkezlerden biri ise yalnızca serebral paralizili çocuklara yönelik rehabilitasyon ve eğitim vermektedir.
Ankara’da sosyal güvenlik kuruluşlarınca aylık olarak çalışanlara ödenen gelişim ve eğitim yardımından faydalanan özürlü çocuklar, bu ücret karşılığında 6 saatlik bireysel, 2 saatlik grup eğitimi ve rehabilitasyon hizmeti almaktadır. Ziyaret edilen bazı kurumlar bu süreyi az buldukları için; çocuğun gereksinimlerine göre bazıları ücretsiz olarak bu süreyi uzatmakta, bazıları ise saatlik ücret karşılığı bu süreye ek olarak hizmet vermektedir.
Ziyaret edilen merkezlerden 4’ü dışında hepsi apartman dairelerinde hizmet vermektedir. Bu merkezlerin yer seçimi aynı kattaki iki daire olabildiği gibi, farklı katlardaki daireler de olabilmektedir. Müstakil ve çok katlı binada hizmet veren 4 merkezden 1’i özel eğitim ve rehabilitasyon amaçlı olarak inşa edilmiştir.
Dostları ilə paylaş: |