Kul eraeytekum in etâkum ‘ażâbu(A)llâhi ev etetkumu-ssâ’atu eġayra(A)llâhi ted’ûne in kuntum sâdikîn(e)
Ali Bulaç Meali
De ki: 'Düşündünüz mü hiç; eğer size Allah'ın azabı gelirse ya da saat (kıyamet) gelip çatarsa, Allah'tan başkasını mı çağıracaksınız? Eğer doğru sözlüler iseniz (çağırın bakalım.)'
Edip Yüksel Meali
De: "Doğruysanız söyleyin bakalım, size ALLAH'ın azabı, yahut Saat (dünyanın sonu) gelse, ALLAH'tan başkasına mı yalvarırsınız?"
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
De ki: "Kendinizi hiç düşündünüz mü, Allah'ın azabı size gelse veya kıyamet vakti gelse, Allah'tan başkasına mı yalvarırsınız? Eğer sözünde doğru kimselerseniz cevap verin".
Süleyman Ateş Meali
De ki: "Düşündünüz mü kendinizi hiç? Size Allah'ın azabı gelse, ya da o (Duruşma) sa'at(i) gelse, Allah'tan başkasına mı yalvarırsınız? Doğru (sözlü) iseniz (söyleyin).
Yaşar Nuri Öztürk Meali
De ki: "Bir düşünün bakalım! Allah'ın azabı yakanıza yapışsa yahut o saat gelip çatsa, Allah'tan başkasına mı yakarırsınız? Doğru sözlü iseniz söyleyin!"
Yusuf Ali (English)
Say: "Think ye to yourselves, if there come upon you the wrath of Allah, or the Hour (that ye dread), would ye then call upon other than Allah.- (reply) if ye are truthful!
M. Pickthall (English)
Say: Can ye see yourselves, if the punishment of Allah come upon you or the Hour come upon you, calling upon other than Allah? Do ye then call (for help) to any other than Allah? (Answer that) if ye are truthful.
Hayır, yalnızca O'nu çağırırsınız, dilerse kendisini çağırdığınız şeyi açar (giderir) ve şirk koşmakta olduklarınızı unutursunuz.
Edip Yüksel Meali
Doğrusu, yalnız O'na yalvarırsınız. Dilerse yalvardığınız konudaki probleminizi giderir, siz de ortak koştuklarınızı unutursunuz.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Hayır, yalnız o Allah'a yalvarırsınız. O da dilerse kaldırılmasını istediğiniz belayı kaldırır ve o zaman ortak koştuğunuz şeyleri unutursunuz.
Süleyman Ateş Meali
Hayır, yalnız O'na yalvarırsınız; O da dilerse (kaldırmasını) istediğiniz belayı kaldırır ve o zaman ortak koştuğunuz şeyleri unutursunuz.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Hayır, yalnız O'na yakarırsınız da O dilerse yakındığınız belayı uzaklaştırır. Ve siz, ortak koştuklarınızı unutuverirsiniz.
Yusuf Ali (English)
"Nay,- On Him would ye call, and if it be His will, He would remove (the distress) which occasioned your call upon Him, and ye would forget (the false gods) which ye join with Him!"
M. Pickthall (English)
Nay, but unto Him ye call, and He removeth that because of which ye call unto Him, if He will, and ye forget whatever partners ye ascribed unto Him.
Andolsun, senden önceki ümmetlere (peygamberler) gönderdik de onları dayanılmaz zorluk (yoksulluk) ve sıkıntılarla çeviriverdik. Umulur ki yalvarırlar diye.
Edip Yüksel Meali
Senden önceki toplumlara da elçiler gönderdik. Yalvarsınlar diye onları darlık ve sıkıntılarla sınadık.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Şüphesiz ki senden önceki ümmetlere de peygamberler gönderdik. Bize yalvarsınlar diye onları darlık ve sıkıntı ile yakalayıp cezalandırdık.
Süleyman Ateş Meali
Senden önce de ümmetlere elçiler gönderdik. (İnkarlarından dönüp bize) yalvarsınlar diye onları darlık ve sıkıntı ile yakalayıp cezalandırmıştık.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
And olsun ki, senden önce de ümmetlere elçiler göndermiştik. O ümmetleri, bize yaklaşıp sığınsınlar diye zorluklar ve darlıklarla yakalamıştık.
Yusuf Ali (English)
Before thee We sent (messengers) to many nations, and We afflicted the nations with suffering and adversity, that they might learn humility.
M. Pickthall (English)
We have sent already unto peoples that were before thee, and We visited them with tribulation and adversity, in order that they might grow humble.
En’âm Suresi 43
فَلَوْلَا
hiç olmazsa
إِذْ
zaman
جَاءَهُمْ
kendilerine geldiği
بَأْسُنَا
böyle baskınımız
تَضَرَّعُوا
yalvarsalardı
وَلَٰكِنْ
fakat
قَسَتْ
katılaştı
قُلُوبُهُمْ
kalbleri
وَزَيَّنَ
ve süslü gösterdi
لَهُمُ
onlara
الشَّيْطَانُ
şeytan da
مَا
şeyleri
كَانُوا
oldukları
يَعْمَلُونَ
yapmış
Türkçe Transcript (*)
Felevlâ iż câehum be/sunâ tedarra’û velâkin kaset kulûbuhum vezeyyene lehumu-şşeytânu mâ kânû ya’melûn(e)
Ali Bulaç Meali
Onlara, zorlu azabımız geldiği zaman yalvarmaları gerekmez miydi? Ama onların kalpleri katılaştı ve şeytan onlara yapmakta olduklarını çekici (süslü) gösterdi.
Edip Yüksel Meali
Hiç olmazsa başlarına musibetimiz geldiğinde yalvarsalardı! Fakat kalpleri katılaştı ve şeytan işlerini kendilerine süslü gösterdi
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Hiç olmazsa kendilerine baskınımız geldiği zaman olsun, yalvarmalı değiller miydi? Fakat kalbleri katılaştı ve şeytan yaptıklarını kendilerine güzel gösterdi.
Süleyman Ateş Meali
Hiç olmazsa kendilerine böyle baskınımız geldiği zaman yalvarsalardı! Fakat kalbleri katılaştı ve şeytan da onlara yaptıklarını süslü gösterdi.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Zorluğumuz kendilerine gelip çattığında bir sığınabilselerdi! Ne yazık ki kalpleri katılaştı; şeytan, yapmakta olduklarını onlara süslü-püslü gösterdi.
Yusuf Ali (English)
When the suffering reached them from us, why then did they not learn humility?(861) On the contrary their hearts became hardened, and Satan made their (sinful) acts seem alluring to them. *
M. Pickthall (English)
If only, when our disaster came on them, they had been humble! But their hearts were hardened and the devil made all that they used to do seem fair unto them!