Kesin olarak biliyoruz ki, onların söyledikleri seni gerçekten üzüyor. Doğrusu onlar, seni yalanlamıyorlar, ancak zalimler, Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlar.
Edip Yüksel Meali
Söyledikleri şeylerin seni üzdüğünü biliyoruz. O zalimler seni değil ALLAH'ın ayetlerini reddediyor.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Onların söylediklerinin seni üzdüğünü elbette biliyoruz. Onlar aslında seni yalanlamıyorlar, fakat, o zalimler Allah'ın âyetlerini inkâr ediyorlar.
Süleyman Ateş Meali
Biliyoruz, onların dedikleri seni üzüyor, gerçekte onlar seni yalanlamıyorlar, fakat o zalimler bile bile Allah'ın ayetlerini inkar ediyorlar.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Söylediklerinin seni kederlendirdiğini çok iyi biliyoruz. Gerçek şu ki, onlar seni yalanlamıyorlar; o zalimler Allah'ın ayetlerine karşı direnmekteler.
Yusuf Ali (English)
We know indeed the grief which their words do cause thee: It is not thee they reject: it is the signs of Allah, which the wicked contemn.
M. Pickthall (English)
We know well how their talk grieveth thee, though in truth they deny not thee (Muhammad) but evil-doers flout the revelations of Allah.
En’âm Suresi 34
وَلَقَدْ
andolsun
كُذِّبَتْ
yalanlanmıştı
رُسُلٌ
elçiler
مِنْ قَبْلِكَ
senden önce de
فَصَبَرُوا
sabrettiler
عَلَىٰ مَا كُذِّبُوا
yalanlanmalarına
وَأُوذُوا
ve eziyet edilmelerine
حَتَّىٰ
nihayet
أَتَاهُمْ
onlara yetişti
نَصْرُنَاۚ
yardımımız
وَلَا
yoktur
مُبَدِّلَ
değiştirebilecek
لِكَلِمَاتِ
kelimelerini
اللَّهِۚ
Allah'ın
وَلَقَدْ
andolsun
جَاءَكَ
sana da gelmiştir
مِنْ نَبَإِ
haberinden
الْمُرْسَلِينَ
elçilerin
Türkçe Transcript (*)
Velekad kużżibet rusulun min kablike fesaberû ‘alâ mâ kużżibû veûżû hattâ etâhum nasrunâ(c) velâ mubeddile likelimâti(A)llâh(i)(c) velekad câeke min nebe-i-lmurselîn(e)
Ali Bulaç Meali
Andolsun senden önce de elçiler yalanlandı; onlara, yardımımız gelinceye kadar yalanlandıkları ve eziyete uğratıldıkları şeye sabrettiler. Allah'ın sözlerini (va'dlerini) değiştirebilecek yoktur. Andolsun, gönderilenlerin haberlerinden bir bölümü sana da geldi.
Edip Yüksel Meali
Senden önceki elçileri de yalancılıkla suçladılar. Yalanlanmalara karşı direndiler. Zaferimiz ulaşıncaya dek sıkıntı çektiler. ALLAH'ın sistemi değişmeyecek. Nitekim elçilerin tarihi sana ulaşmış bulunuyor.
Elmalılı Hamdi Yazır Meali
Senden önce de peygamberler yalanlanmıştı. Kendilerine yardımımız gelinceye kadar yalanlanmaya ve eziyet olunmaya sabrettiler. Allah'ın sözlerini değiştirecek hiçbir kimse yoktur. Şüphesiz ki sana, peygamberlerin haberlerinden bir kısmı gelmiştir.
Süleyman Ateş Meali
Senden önce de elçiler yalanlanmıştı. Yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine sabrettiler, nihayet onlara yardımımız yetişti. Allah'ın kelimelerini değiştirebilecek kimse yoktur. Sana da elçilerin haberinden bir parça gelmiştir.
Yaşar Nuri Öztürk Meali
Yemin olsun ki, senden önce de resuller yalanlanmış ama yalanlanmalarına, eziyet görmelerine sabretmişlerdi. Nihayet yardımımız onlara ulaştı. Allah'ın kelimelerini değiştirecek hiçbir kuvvet yoktur. Yemin olsun, elçi olarak gönderilenlerin haberinden bir kısmı sana da gelmiştir.
Yusuf Ali (English)
Rejected were the messengers before thee: with patience and constancy they bore their rejection and their wrongs, until Our aid did reach them: there is none that can alter the words (and decrees) of Allah. Already hast thou received some account of those messengers.
M. Pickthall (English)
Messengers indeed have been denied before thee, and they were patient under the denial and the persecution till Our succour reached them. There is none to alter the decisions of Allah. Already there hath reached thee (somewhat) of the tidings of the messengers (We sent before).