SİNDİRİM SİSTEMİ İnsan vücudu devamlı enerji tüketir. Tüketilen bu enerji yiyecek ve içeceklerden sağlanır. Alınan besinlerin vücutta bir dizi işleme tabi tutularak enerji hammaddesi ve yapı taşı öğelerine ayrılması ve daha sonra da kana geçmesine sindirim denir. Sindirim sistemini oluşturan başlıca organlar; Ağız ve dişler Yuta, Yemek borusu, Mide İncebağırsak, Kalınbağırsaklar, Pankreas, Karaciğer
BOŞALTIM SİSTEMİ Besin maddelerinin hücrelerdeki metabolik olaylarda kullanılması sonucu oluşan ürünlere artık denir. Vücuttaki suyun fazlası, tuzun fazlası, minerallerin fazlası, vitaminlerin fazlası, asitler, gazlar, amonyak, üre ve ürik asitler, ilaçlar artık özelliğinde olup hormonal düzenleme sonucunda boşaltımla dışarı atılabilir.
Artıklar dolaşım sıvısı olan kanda bulunur. Kan boşaltım sistemi organlarında süzülerek artıkları ayıklanır. Boşaltım sistemi farklı organlardan oluşur.
Böbrek atar damarı: Yapısında bol artık bulunan kirlenmiş kanı organlardan böbreğe doğru getirir.
Böbrek toplar damarı: Böbrekte temizlenmiş olan kanı kalbe doğru taşır.
Böbrek: Kanı süzerek artıkları ayıklar ve sulandırarak idrarı oluşturur. Kanın bileşimini belirli sınırlar içerisinde düzenler.
İdrar kanalı: Artıklı sıvıyı (idrar) idrar kesesine taşır.
İdrar kesesi (Mesane): Gün boyu oluşan idrarı depolayarak belli zamanlarda dışarıya atar.
Böbrek, boyuna kesildiğinde üç kısımdan oluştuğu görülür. Dış kısmında kabuk, iç kısmında havuzcuk bulunur.
Kabuk kısmı: Kanın süzülmesini sağlayarak artıkların kan sıvısından ayrılmasını sağlar.
Öz kısmı: Süzüntüde bulunan yararlı maddelerin tekrar kana geri alınmasını sağlar.
Bir bilim olarak ergonomi, sistem bileşenlerinin insan ara kesit yönünün tasarımıyla ilgili olduğu sürece, insan yeteneklerinin, sınırlarının ve diğer karakteristiklerine ilişkin gelişen bilgi ile ilgili var olacaktır.
Çalışma yerlerinin ergonomik düzenlenmesinde esas alınacak beş ana başlık bulunmaktadır: Donanım ergonomisi, çevresel (Fiziksel) ergonomi, Bilişsel Ergonomi, İş Tasarım Ergonomisi, Makro ergonomi.
DONANIMSAL DÜZENLEME Daha önce belirtildiği gibi, insan makine ara kesit teknolojisi çalışması “pilot hatası” olarak tanımlanan askerî havacılık kazalarının nedenlerini açıklamak üzere başlamıştı.
Donanımsal Ergonomi, mühendislikte tasarım hatalarını araştırır.
İnsan makine arakesitinde havacılık önemli bir rol oynamıştır.
Günümüzde insan makine ara kesit teknolojisi, tüketici ürünleri, iş istasyonları, endüstriyel ve ofis donanımı ve taşımacılığın bütün şekillerinde tasarım yoluyla geniş bir yelpazede teknolojinin kullanımını ve güvenliğin gelişimini mümkün kılmaktadır.
Ergonomikleştirilmede insana uygun eşya tasarımı esastır.
Seri üretim gibi endüstriyel sistemlerde ergonomik normlar takip edilmelidir.
ÇEVRESEL (FİZİKSEL) DÜZENLEMEAydınlatma, sıcak, soğuk, gürültü ve titreşim gibi değişik çevresel durumlarda yüklenen taleplere göre insanın yeteneği ve sınırları önemlidir.
Verimliliği artıran ve performansı geliştiren konfor, sağlık, ve güvenlik gibi insanın performansı üzerindeki çevresel stres faktörlerini minimize etmek için insanın fiziksel çevresinin tasarımına uygulanmasıdır.
Çevresel (Fiziksel) ergonominin kökeni bir bakıma 1900’lerde başlayan ve 1930’lara kadar devam eden İngiliz Endüstriyel Yorgunluk Araştırma Kurulunun çalışmalarına dayanır.
Fiziksel etkinlikleriyle ilişkili olarak insanların anatomik, antropometrik, fizyolojik ve biyomekanik karakteristikleriyle ilgilenmektedir.
Dolayısıyla çalışma sırasındaki duruş özellikleri, işlenecek materyalle ilgili işlemler, yinelenen hareketler, işle ilgili kas iskelet sistemleri, güvenlik ve sağlık temel konularını oluşturmaktadır.
Çevresel (Fiziksel) ergonomi, çevremizde performansımızı etkileyebilecek fizik etmenleri konu edinir.
Fiziksel ergonomi açısından antropometri, vücut boyutlarının ölçülmesi ve nitelendirilmesiyle ilgilenir.
Antropometrik veriler elbise, mobilya, makine, araç gereç ve çalışma istasyonlarının tasarımcılarına önemli ipuçları verir. İş fizyolojisi: dolaşım, solunum ve iskelet sisteminin işin metabolizmadan sağlanacak enerji gereksinimlerine verdiği cevapları konu edinir.
Biyomekanik, özellikle doku mekanik streslerine yanıt olarak insan dokusunun mekanik özellikleri ile ilgilenir. Bazı mekanik stresler belirgin travmalara yol açar. Birçok durumda makine koruyucuları ve kişisel koruyucu donanım gibi mühendislik teknikleriyle önlenebilir.
Kaza öncede tahmin edilmeyen, beklenmeyen, aniden ortaya çıkan, mala zarar veren, yaralanmaya veya ölüme yol açan olaydır.
BİLİŞSEL DÜZENLEME 1960’larda silikon chip’in keşfedilmesi ve izleyen yıllarda gerçekleşen bilgisayar devrimiyle hayat bulan ergonomi disiplini içerisinde gelişen, görece yeni bir teknolojidir.
Bu teknoloji başlıca insanların nasıl düşündüğü ve bilgiyi nasıl işlediğiyle ilgili olduğu için genellikle bilişsel ergonominin ana ürünü olarak görülmektedir. İnsanın düşünme ve bilgiyi işleme şekli ile diyalog kuran yazılımları mümkün kılan, kullanılabilir yazılımı geliştirmek için gerekli yöntem, spesifikasyon, kılavuz ve prensiplerin tasarımından oluşmaktadır.
Bilişsel ergonomi, laboratuvar çalışmalarının sonuçlarına dayanır.
Yapay zeka teknolojisindeki artış ve uzman sistemlerin gelişimindeki yüksek potansiyel, Ergonomi disiplininin teknoloji geliştirme ve uygulama bölümü olan bu kısmının gelişimini ileride daha da hızlandıracaktır. Başlangıçta mühendislik psikolojisi olarak ta adlandırılmıştır. İşin bilgi işleme gereksinimleriyle ilgilenir. Başlıca uygulamaları hata olasılığını en azda tutarak insan performansını artırmaya yönelik olarak kadran, kontrol ve bilgisayar programları geliştirmektir.
Bilişsel ergonomide, mental iş yükü minimizasyonu ile HCI çalışmaları yapılır.
Bilişsel ergonomi insanlar ve sistemin diğer öğeleriyle etkileşimleri açısından algılama, bellek, mantık yürütme ve motor cevap gibi mental süreçlerle ilgilenmektedir. Başlıca konuları arasında mental iş yükü, karar verme, becerili performans, insan bilgisayar etkileşimi, insan güvenilirliği, iş sistemi, bunları insan sistem tasarımıyla ilişkili becerileri kazandırma gibi konuları kapsamaktadır.
Mental iş yükünün bileşenleri arasında karar verme, beceri ile ilişkili performans, insan bilgisayar etkileşimi, insanın karar güvenilirliği, iş stresi ve eğitimini insan sistem tasarımı ile bağlantılı olarak inceler.
İŞ TASARIM DÜZENLEMESİ İnsan iş arakesit teknolojisinin kökleri, Hugo Munsterberg ve endüstriyel psikolojinin gelişimi, Fredrick W. Taylor ve Frank B. Gilberth’in çalışmaları ile özellikle endüstri mühendisliğinin gelişimindeki bilim adamlarının çalışmalarına dayanmaktadır.
Endüstriyel psikoloji, söz konusu özel işlerdeki talepleri karşılayabilecek kişisel özelliklere sahip işler için gerekli kişilerin seçimindeki hem iş gerekleri hem de insanın yetenekleri ve sınırları konularındaki çalışmalarla gelişmiştir.
İş analizi ve doğal yetenek testi gibi iş karakteristikleri ve diğer karakteristikler ile insanın yetenek ve sınırları konusundaki çalışmaların çoğu yöntemleri ve araçları endüstriyel psikoloji disiplinince geliştirilmiştir.
Bu çalışmalar, iş modülleri geliştirecek yöntemler ve bu modülleri işlerle birleştirerek fiziksel ve zihinsel iş yükü gibi insan sınırlarını zorlayan streslerden kaçınmak, insanın yeteneklerinden daha çok yararlanmak, ve içsel olarak insanları güdüleme gibi çalışmalardır. Bu çalışmalar hem işverenlere hem de çalışanlara katkılar sağlamaktadır. İşverenler için daha az ödemeyle, daha az devamsızlık, daha az şikayet, artan çalışan sorumluluğu, artan verimlilik ve performans gelişimidir. Çalışanlar için ise öz-değerin gelişimi, kişisel sağlık, ve iş yaşamının kalitesinin artırılmasıdır.
MAKRO ERGONOMİK DÜZENLEMETanımlanabilir bir alt disiplin olarak makro ergonomi, çalışma yerinin düzenlenmesinde mesleğin en yeni konusudur. İlk dört teknoloji için mesleğin ana ilgi noktası bireysel operatörle ilgili ve bir noktaya kadar da operatör takımları ve alt sistemlerle ilgilidir. Bu yüzden bu dört teknolojinin ana uygulama alanı mikro ergonomi düzeyindedir. Aksine, iş sistemi süreçleri ile ilgili ve bütün yapıyı optimize etmekle ilgili olduğu için insan organizasyon ara kesit teknolojisi, ana ilgi merkezi açısından makro eğilimindedir ve bu yüzden makro ergonomi olarak anılmaktadır.
Kavramsal olarak makro ergonomi, baştan aşağıya iş sisteminin tasarım karakteristiğini insan-iş, insan-makine, insan- yazılım ara kesiti tasarımıyla gerçekleştiren, iş sistemi tasarımına sosyo-teknik sistem yaklaşımı olarak tanımlanabilir.
Sosyo-teknik sistem yaklaşımı sistematik olarak iş sisteminin şu ana karakteristik özelliklerini düşünür:
Teknolojik alt sistemi,
Personel alt sistemi,
İş sisteminin organizasyon yapı ve süreçlerinin tasarımında, organizasyonun hayatta kalması ve başarısı için, organizasyonun bağımlı olduğu dış çevre unsurları (hükümet politikaları ve düzenlemeleri, malzeme kaynakları, müşteriler ve hissedarlar gibi).
Kavramsal olarak baştan aşağıya bir yaklaşım olmasına rağmen, pratikte makro ergonomi genellikle bütün organizasyonel düzeylerde çalışanların katılımını içermektedir.
Makro ergonominin amacıiş sisteminin süreçlerini ve yapısını dış çevre, personel alt sistemi, ve organizasyonun teknolojik alt sisteminin ana karakteristikleriyle uyumunu sağlamaktır.
İkinci olarak da, iyi tasarımlanmış iş sistemi karakteristiklerini mikro ergonomik unsurların tasarımına taşıyarak sonuçta tam olarak uyumlu bir iş sistemi oluşturabilmektir.
Tam uyumlu bir iş sistemi kötü tasarımlanmış bir sistemle karşılaştırıldığında değişik organizasyonel performans ölçüleri %60-90 seviyelerinde geliştirilebilir.
Organizasyonel faktörler genellikle ergonomik tasarımlarda düşünülmesine rağmen, tanımlanabilir bir meslek olarak ergonominin başlangıcından bu yana, tanımlanabilir bir alt disiplin olan makro ergonomi, 1980 yılında İnsan Faktörleri Topluluğu tarafından tamamlanan “Gelecekte Ergonomik İhtiyaçlar” çalışmasında ilk kez kendini hissettirmeye başlamıştır.
Bu çalışma, şu faktörleri tespit etmiştir.
Teknolojide meydana gelen hızlı değişimler temelde işin doğasını değiştirmektedir.
İş gücü değer sistemlerinde değişimler olmaktadır.
Özellikle iş gücünün yaşlanmasıyla ortaya çıkan demografide değişimler oluşmaktadır.
Dünya rekabetinde artış olmaktadır.
Çalışma yeri, bir iş sistemi içinde insanın görevlendirildiği mekansal alandır.
Ergonomik açıdan çalışma yeri düzenleme ise, çalışma yerinin ve işin, insana uyumunun sağlanması göz önünde tutularak düzenlenmesidir. Dolayısıyla çalışma ortamı, işi yapan insanın anatomik, fizyolojik, psikolojik özelliklerine ve kapasitesine uygun olduğunda iş ve insan arasında uyum sağlanır ve bunun sonucunda en az yorgunlukla en yüksek verim elde edilir.
Gerçekleştirilen dizaynda “Toplam Ergonomi”nin hedefleri aranıyorsa, tüm ihtiyaçların öncesinde psikolojik faktörler göz önünde tutulmalıdır. Zira, güven, huzur vb hissinin olmadığı çalışma ortamlarında, diğer fiziksel, çevresel, antropometrik faktörler optimize edilse dahi, istenen sonuca ulaşılamayabilir.
Uzmanların, her türlü uygulamada ergonominin yeri ve önemine dikkat çekmelerinin iki temel sebebi vardır.
Ergonomi insan yeteneğinin sınırlarına saygı göstererek, çalışma ve yaşam koşullarını insanla uyumlu hâle getirmesiyle, artan kullanım kolaylığı, azalan hatalar ve artan üretkenlik ile işin ve diğer aktivitelerin etkinliğini ve verimliliğini artırır.
İnsanların yetenekleri dışında çalışmalarını önlemesiyle, artan güvenlik, azalan yorgunluk ve stres, artan iş tatmini ve hayat standardı ile kaza ve yaralanmalara yol açabilecek hataları önlediği için işi daha güvenli hâle getirir ve arzu edilen belli bazı insani değerlere gelinmesini sağlar.
Verimlilik koşullarından birisi bireyin yaşadığı mekanın ve kullandığı donanımın (araç ve gerecin) insanın antropometrik (vücut ölçülerine) ve biyomekanik özelliklerine (hareket hudutları, kuvvet gereksinimlerine) uygun olmasına bağlıdır. Çalışma yerlerinde, iş ortamında ayrıca; toz, duman, zehirli gaz ve buharlar, zehirleyici maddeler, iyonizan radyasyon gibi çeşitli sakıncalar da bulunabilir.
İşin insana uyumunu sağlama çabalarında temel öğe olan “Ergonomik Çalışma Yeri Düzenleme”, beş ana başlık altında incelenir:
Antropometrik Fizyolojik Psikolojik Enformasyon Güvenlik (İSG) tekniğine dayalı çalışma yeri düzenleme.
Gerçekleştirilen dizaynda “Ergonomi”nin hedefleri aranıyorsa, tüm ihtiyaçların öncesinde fizyolojik faktörler göz önünde tutulmalıdır. Göz önünde bulundurulması gereken en önemli unsur, insan ölçüleridir.
Çalışma yerlerinin tasarımında insan ölçüleri göz önüne alınırken, insan yeni baştan yaratılamayacağına göre, onun ölçülerinin bilinmesi, makinelerin ve dolayısıyla insan-makine sistemleri tasarımının ön koşuludur.
Verimlilik koşullarından biri bireyi yaşadığı mekanın ve kullandığı donanımın (araç ve gerecin) insanın antropometrik (vücut ölçülerine) ve biyomekanik özelliklerine (hareket hudutları, kuvvet gereksinimlerine) uygun olmasına bağlıdır.
Her türlü araç ve gereç kullanıcılarının (yaş ve cinsiyetlerine göre değişiklik gösteren) boyut farklılıklarını gözeterek (insan-çevre için arakesit) tasarımları yapmak için Antropometri biliminden yararlanılır.
Yunanca antropos (insan) ve metikos (ölçü) sözcüklerinden oluşan antropometri, insan vücut ölçülerinin belirlenmesi ve uygulanması ile uğraşan bir bilim dalıdır. Mühendislik (Sanayi) antropometrisi ise ergonominin en önemli konularındandır ki, insan ölçülerini mühendislik açısından değerlendirerek inceler.
İnsanın vücut ölçülerinin sistematik olarak incelenmesine 18. Yüzyılın sonlarında başlanmıştır.
Antropometri mühendisliği dalında uygulamaya yönelik bilimsel çalışmaların ilki 1912 yılında Gilberth’lerin iş verimini artırmak amacıyla gerçekleştirdikleri “hareket etüdü”dür.
Günümüzün antropometrisi ilk kez geçtiğimiz yüzyılın ilk yarısında, çalışanların daha az yorulmasını sağlamak amacıyla, vücut ölçüleri değişik postürlere (duruş ve oturuş biçimlerine) göre oturakların daha uygun tasarlanmasında kullanılmıştır. Legros ve Weston tarafından gerçekleştirilen bu uygulamadan sonra Lay ve Fisher “oturma rahatlığı ve rahatlık açısı”, Hooton’de “araba koltuğu tasarım kriterleri” konularında ayrıntılı çalışmalar yapmışlardır.
Antropometri bilimsel manada, insan vücut ölçüleri ve vücut hareketleri ile bu hareketlerin frekans ve sınırları gibi vücut özelliklerini inceleyen bir disiplindir. “vücut ölçüleri bilimi” olarak da adlandırılan antropometri, çalışma (veya dinlenme) yeri dizaynın temelini oluşturmaktadır. Genel bir yaklaşım açısıyla antropometri, insanlara yardım ve hizmet etmesi için düşünülmüş bütün eşya ve araç tasarımının ayrılmaz bir parçasıdır.
Antropometrik veriler İnsan mühendisliğinde, diğer ismiyle ergonomide, başta iş alanları olmak üzere tüm alet ve mobilya ve giysilerin fiziksel ölçülerini belirlemede kullanılır. Böylece alet veya ürünün ölçüleri ile onu kullanan insanın ölçüleri birbirine uyumlu hâle getirilerek “görev insana uygun hâle getirilir”.
İnsan vücut ölçüleri pek çok değişkenin etkisi altındadır. Antropometrik ölçüler ulus, bölge, yaş, cinsiyet, beslenme, sağlık, spor ve hatta sosyal statü gibi faktörlere göre değişiklik göstermektedir. Örneğin erkekler kadınlardan yaklaşık 13 cm daha uzundur. Ülkeden ülkeye bireylerin genetik farklılıkları söz konusudur.
Alet ile kullanıcı arasındaki fiziksel etkileşimi kolayca gözlemlemede günümüzde bilgisayarlı tasarım programları kullanılmaktadır. SAMMIE Modeli, insan-makine sistemindeki ilişkileri geliştirmeyi amaçlayan bu tip bir yaklaşıma örnektir.
Kullanıcı popülasyonun bazıları (bacak uzunluğu veya kalça genişliği gibi herhangi belirli bir ölçü için %2, %10 ve hatta %20) feda edilmek zorundadır.
Antropometrik çalışma yerinden söz edilebilmesi için, iş yerlerinin ortalama değerlere göre değil, amaca göre belirlenmiş bir ölçü aralığında, yani alt ve üst sınırlar arasında kalan ölçülere sahip kişilerin rahatça çalışabileceği şekilde düzenlenmesi gerekir.
Ergonomik amaçlarla insan vücut ölçülerinin belirlenmesinde, statik ve dinamik antropometri olarak bilinen iki farklı metot geliştirilmiştir. Statik antropometri, insanın statik durma (gaz maskelerinin yüz ölçülerine uyumu gibi) ve oturma hâlindeki (sıra ve sandalyelerin vücut ölçülerine uyumu gibi) vücut ölçülerinin bulgularını verirken, dinamik antropometri ise insanın hareket hâlindeki vücut ölçülerinin bulgularını verir.
İşlem alanı, yerine getireceği işe bağlı olarak kişinin gereksindiği alandır. Bu alanın boyutlandırılmasında, kullanılan organ ya da vücut bölümü hareket sınırlarının maksimum kavrama noktaları göz önüne alınır.
Statik Antropometrik Veriler, bireyin statik (sabit, yapısal) pozisyonlarda vücut boyutlarının ölçülmesi ile elde edilen verilerdir. Ölçümler ya tam olarak belirli bir anatomik yapıdan bir diğer anatomik yapıya, ya da uzayda sabit bir noktaya göre yapılmaktadır. Örneğin eklemlerin yerden yüksekliği, diz arkası çukurun (popliteal fossa) yüksekliği veya diz arkasının yerden yüksekliği gibi.
Statik Antropometrik verilerin yararlanıldığı bazı alanlara örnek olarak, mobilya boyutlarının belirlenmesi ve giysi bedenlerinin alt ve üst sınırlarının ayarlanması sayılabilir.
Dinamik Antropometrik Veriler Bu veriler sabit bir referans noktasına göre vücudun bir bölümünün hareketlerini tanımlayan verilerdir. Dinamik antropometri ile, örneğin ayakta duran bir kişinin ileriye doğru ulaşabileceği maksimum mesafenin verileri elde edilebilir.
İş alanı hacmi, bir operatörün etrafındaki kolay veya zor (maksimum) ulaşılabilen alandır. Dinamik antropometride elin hareketiyle taranabilen “iş alanı hacmi” (diğer ismiyle kullanıcı denetimli hacim) tanımlanarak, panel tasarımında kontrol düğmelerinin optimum yerleşimi sağlanabilir. Öte yandan bir işçinin fonksiyonel el ulaşma mesafesini artırmanın mantıklı bir yolu da ayaklar için daha fazla serbest alan bırakmaktır.
Kuvvetsel (Fonksiyonel) Antropometrik Veriler Bu veriler insan vücudu üzerindeki yüklerin mekanik analizini yapmada kullanılır. Vücut, uzunluğu ve kütlesi bilinen, birbirine bağlı bölümlerden oluşmuş bir bütün olarak kabul edilir.
UYGULAMALI ANTROPOMETRİ Vücut ölçüleri hakkındaki istatistiki bilgiler doğrudan bir tasarım problemine uygulanamaz. Tasarımcı önce hangi antropometrik uyumsuzlukların olabileceğini analiz etmeli ve hangi antropometrik verilerin bu problemin çözümünde uygun olacağına karar vermelidir.
Çalışma yerinin Antropometrik düzenlenmesinde önemli bir faktör de eldeki istatistik ölçülerin nasıl kullanılacağıdır. İstatistik ölçülerden ortalama ve standart sapma ile elde edilecek üst ve alt sınır değerleri bize tasarım aşamasında asıl kullanmakta olacağımız iç ölçüler ve dış ölçüleri verir.
İş istasyonu, ele alınan ölçü aralığında, iç ölçülerinde en büyük vücut ölçüleri (üst sınır değeri) ve dış ölçüleri, en küçük vücut ölçüleri (alt sınır değeri) göz önüne alınarak (tolerans alanları da düşünülerek) belirlenir.
İç Ölçüler İş yerinde fizyolojik ve biyomekanik sınırlamalara da uyularak iç ölçülerin tespitinde, insanın ya da vücudun belli bir kısmının sığacağı en küçük ölçüler için en büyük vücut (%95) esas alınır.
İç ölçülerin kullanım yerlerine örnekler şu şekilde verilebilir:
Bir kapının yüksekliği, uzun bir insanın boyundan daha kısa olmamalı, hatta ayakkabı ve şapka gibi boy uzunluğunu artıran ek unsurları da dikkate alacak şekilde hesaplanmalıdır.
Bir yangın çıkış kapısı büyük bir insanın omuz genişliğinden ve vücut derinliğinden daha fazla olmalıdır.
Diş fırçası sapı, derin ağzı olan bir kişinin, azı dişlerine ulaşabilecek kadar uzun olmalıdır.
Tekerlek sökme anahtarının uzunluğu, zayıf bir insana da somunları gevşetecek torku oluşturacak yeterlikte olmalıdır.
Kontrol düğmeleri yerden yeterince yüksek olmalı, uzun boylu operatörler de eğilmeden onlara ulaşabilmelidir. Yani düğme, %95’lik boyutta bulunan ve ayakta duran bir kişinin parmak oynak yerinden daha alçak olmamalıdır.
Dış Ölçüler Dış ölçülerin tespitinde, iş görenin erişmesi gereken işlem alanları için ele alınan ölçü aralığında en küçük boyutlu kişinin de zorlanmadan ulaşabileceği en büyük vücut (%5) ölçü olarak alınır.
Dış ölçülerin kullanım yerlerine örnekler şu şekilde verilebilir:
Koltuk yükseklikleri küçük kullanıcıların diz altı yüksekliği ve oturga–diz uzunluğunu aşmamalıdır.
Kulp, küçük bir bireyin maksimum dikey parmak oynak yerinden daha yukarda olmamalıdır.
Bir kapı kilidi, küçük bir insanın maksimum ulaşım mesafesinden daha yüksekte olmamalıdır.
Sığışma yerlerinde “İç Ölçüler” dikkate alınır. Erişme yerlerinde “dış ölçüler” dikkate alınır.
Yapılan antropometrik ölçümleri değerlendiren Hertzberg, ergonomik tasarımlar açısından önemli olan otuz ölçüyü saptamıştır. Bunlardan önemlileri boy, kalça genişliği, kalçadan yukarı yükseklik, kalçadan dirsek yüksekliği, kalçadan göz yüksekliği, kalça-bacak açıklığı, omuz genişliği, dirsek yüksekliği, omuz-dirsek arası, dirsek-el uzunluğu, dirsek-bilek arası, zeminden diz yüksekliği, zeminden kalça altına kadar olan yükseklik, karın derinliği, bacak kalınlığı, ayak uzunluğu, ayak genişliği, el uzunluğu, el genişliği, avuç uzunluğudur.
Antropometrik ölçümlere ilişkin tanımlamalar ve uygulama alanlarının bazıları şunlardır:
Boy uzunluğu: Birey başı dik, gözleri ön karşıya bakarken, erden başın en noktasına kadar olan dikey mesafedir. Bu veri kapılar ve açıklıkların minimum yüksekliğini belirlemeyi sağlar. Genellikle kullanıcı grubun %99’luk değerleri kullanılır,ancak kullanıcıların tümünün (%100’ü)dikkate alınması daha doğru olur.
Omuz genişliği: Her iki taraftaki deltoid kaslar arasındaki maksimum mesafe. Veri, ekipman tasarımında, koridor, tünel ile kapı genişlikleri ve açıklıkların belirlenmesinde, tiyatro ve toplantı salonlarında, oturma yeri ile masa etrafındaki oturma yerlerinin belirlenmesinde, oturma yeri arkalıklarının ve sıraların tasarımında ve giyeceklerin ölçülendirilmesinde kullanılır.
Otururken kalça genişliği: Kalçalar arasındaki en geniş yatay mesafedir. Veri, iç mekân düzenlemelerinde, giyeceklerin ölçülendirilmesinde, ekipman tasarımında, oturma materyali genişliğinin belirlenmesinde (koltuk, sandalye, tabure, bar ve ofis iskemleleri vb.) kullanılır. Dizaynda %95’lik değer kullanılarak daha uygun tasarım sağlanabilir.
Oturma yüksekliği: Birey dik durumda iken, oturma yerinin üst yüzeyi ile başın en yüksek noktası arasındaki dikey mesafedir. Veri, iç mekân düzenlemelerinde, oturma pozisyonunda iken ekipmanların depolandıkları ünitelerin erişmeye uygun olarak yerleşiminde, engellerin, sarkan donanım malzemelerinin yerden yüksekliklerinin saptanmasında, oturma materyali arkalıklarının tasarımında, yatak düzenlemeleri ve donanımın yerden kazandıracak şekilde dizayn edilmesinde kullanılır. %95’lik değerin kullanılması daha uygundur.
Göz yüksekliği: Oturma yerinin üst yüzeyinden gözün dış kenarının dikey mesafesi. Veri tiyatro, toplantı salonu, konferans salonu, televizyon ve diğer iç mekanlar gibi kulak ve göze hitap eden mekanların merkezi ve kolay görülebilecek şekilde tasarımında, mutfak ekipmanlarının, pencerelerin vb.nin yerleşiminde kullanılır. %5’likten %95’liğe kadar ya da daha yüksek değer kullanılarak uygun düzenleme sağlanabilir.
Omuz yüksekliği: Oturma yerinin üst yüzeyinden kürek kemiğinin en uç omuz çıkıntısına kadar olan dikey mesafedir. Veri çalışma yerlerinin tasarımında, iç mekân düzenlemelerinde ve ekipmanların yerleştirilmesinde kullanılır. Ölçümlerde sandalye dokumasının esnekliği göz önüne alınması gerekir. Dizaynda, %95’lik değerin kullanılması daha uygundur.
Dirsek yüksekliği: Sağ dirseğin alt kısmının oturma yerinin üst yüzeyinden dikey mesafesidir. Veri iç mekân düzenlemelerinde, oturma materyallerinin kol dirsekleri ile çalışma tezgahları, sıralar, masalar ve özel ekipmanların yüksekliklerini belirlemede yardımcıdır. Oturma materyalinin dokumasının, eğiminin ve oturma postürünün ölçümlerde göz önüne alınması gerekir. Dizaynda %50’lik değerin kullanılması uygundur.
Kalça-diz uzaklığı: Diz kapağı kemiğinin ön kısmından, kalçanın en gerideki noktası arasındaki yatay mesafedir. Veri dizin önüne yerleştirilecek bir obje ya da fiziksel engelin oturma yerinin arka kısmından mesafesini belirlemede, toplantı salonu, tiyatroda oturma materyallerinin yerleştirilmesinde, masa ve tezgah altı açıklıklarının belirlenmesinde kullanılır. Dizaynda %95’lik değer kullanılabilir.
Kalça-diz arkası (popliteal fossa) uzaklığı: Alt bacağın en geri noktası ile kalçanın en gerideki noktası arasındaki yatay mesafedir. Veri iç mekân yerleşim düzenlemelerinde, oturma yeri dizaynında kullanılır. Ölçümlerde oturma yerinin açısının göz önünde bulundurulması gerekir. Dizaynda % 5’lik değerin kullanılması, kullanıcıların büyük çoğunluğuna uygun olabilir.
Diz yüksekliği: Diz kapağının orta noktasının yerden dikey mesafesidir. Veri iç mekan düzenlemelerinde, sıra, masa ve tezgah altı açıklıklarının belirlenmesinde kullanılır. Dizaynda gerekli açıklığı sağlamak için % 95’lik değer kullanılır.
Diz arkası yüksekliği: Diz arkasının en uç noktasının yerden dikey mesafesidir. Veri oturma yeri üst yüzeyinin yerden yüksekliğini belirlemede ve ayrıca klozetlerin yüksekliğini belirlemede kullanılır. Dizayna uygulanırken, oturma yerinin yüzey materyalinin esnekliğinin göz önünde bulundurulması gerekir. Oturma yeri yüksekliğini belirlemede %5’lik değer kullanılabilir.
El ulaşım mesafesi: Kolların ileriye doğru uzatıldığında ulaşabileceği en uzun mesafedir. Çalışma alanlarında masa vb. mesafelerinin belirlenmesinde % 5’lik değerler kullanılabilir.