Ergonomi – hap notlari üNİte 1 (ergonomiNİn tarihsel geliŞİMİ, DÜnyada ve tüRKİYEDE ergonomi)



Yüklə 476,85 Kb.
səhifə1/9
tarix03.04.2018
ölçüsü476,85 Kb.
#46508
  1   2   3   4   5   6   7   8   9

ERGONOMİ – HAP NOTLARI

ÜNİTE 1 (ERGONOMİNİN TARİHSEL GELİŞİMİ, DÜNYADA VE TÜRKİYEDE ERGONOMİ)

  • Endüstriyel Ergonomi, çalışan (işçi, worker) için, sağlık ve güvenliğinin yükselmesi ile yüksek moral kaynağı olurken, çalışanların performanslarının artırılması da işletme için artan kalite, üretkenlik ve rekabet edebilirliktir.

  • Ergonominin temel amacı, insan yeteneklerini en iyi şekilde kullanarak onu en uygun işe yerleştirmek ve performansını en yüksek düzeye çıkarmaktır

  • Ergonomi, maksimum performansı (verimlilik vb.) minimum insani maliyet (stres, kazalar vb.) ile elde etmektir.

  • Ergonomi insana ait özelliklerin, bilgilerin, yeteneklerin ve becerilerin bilinmesi ve bunlara ait alt ve üst sınırların belirlenmesi, insana yaraşır bir iş düzenlemesinin en önemli değerlendirme ölçütüdür.

  • Ergonomi, üretken, güvenli, rahat ve etkili insan kullanımı için, insanın davranış, yetenek, sınır ve diğer özellikleri hakkındaki bilgileri ortaya çıkarır ve bu bilgileri araç, makine, sistem, iş ve çevre tasarımında kullanır.(Alphones Chapanis)

  • Ergonomi, sistem yaklaşımını, insan ve makine arasındaki ilişkiye uygular.

  • Çalışanın refahını, güvenliğini, performansını ve aynı zamanda da iş verimini artırmaya yönelen ergonomi, hayatın insana uygun hâle getirilmesinde disiplinler arası bir yaklaşımı tercih eder.

  • Teknik mühendislik alanlarının yanı sıra, psikoloji, sosyoloji, fizyoloji ile sıkı etkileşimi bulunan ergonomide ağırlık, “şeylerin tasarımında insanları nasıl etkilediği”dir.

  • Bu bilim dalı, kapasite ve ihtiyaçlarına daha uygun olması için, insanların kullandığı şeyleri (eşyaları) ve bunları kullandıkları çevreleri (ortamları) değiştirmeye çalışır. Ergonomi, insanlar ve insanların işte ve günlük hayatta kullandıkları ürün, ekipman, yöntem, kısacası tüm çevresi ile iletişimlerine odaklıdır. Ergonomi, insanların anatomik özelliklerini, antropometrik karakteristiklerini, fizyolojik kapasite ve toleranslarını göz önünde tutarak, endüstriyel iş ortamındaki tüm faktörlerin etkisi ile oluşabilecek, fiziksel ve psiko-sosyal stresler karşısında, sistem verimliliği ve “insan-makine-çevre” uyumunun temel yasalarını ortaya koymaya çalışan, çok disiplinli bir araştırma ve geliştirme alanıdır.

  • Ergonomi, insan kabiliyet ve kapasitesine uygun iş çevresi düzenlemekle, dolayısıyla, çalışan sağlığının sağlanması ve iş kazalarının minimizasyonu sağlamış olmaktadır. Ergonomi aslında, güvenlikle ilgili yapılacak tüm teorik ve pratik yaklaşımların odak noktasındadır.

  • Çalışanla işi arasında iyi bir uyum sağlayarak, insanın çalışırken aşırı zorlanmalar yüzünden ıpranmasını önlemek öte yandan bu uyum sayesinde iş başarımını yükseltmektir.

  • “Çalışanın işe” değil, “işin çalışana” uydurulmasının sağlanmasıdır.

  • Ergonomi, ilk kez sözlüklere, 1857 yılında Polonyalı Biyolog Wojciech Jastrzębowski’nin kaleme aldığı (Hakikatlere Dayanan Doğa Bilimleri Çekirdekleri, Ergonomi) makalesinde geçmiştir.

  • İngiltere’de kurulan “Ergonomi Araştırma Konseyi” 1961’de “Uluslararası Ergonomi Derneği”(IEA) adını alarak günümüzde de çalışmalarını devam ettirmektedir.

  • Ergonomi teknolojisini geliştirmek için sistematik alan gözlem çalışmalarına, biyomekaniğe, antropometrik karakteristiklere ve insan fizyolojisine doğru kaydı.

  • Ergonominin Türkiye’ye girişi 60’lı yılların sonlarına rastlar. Bu gün İstanbul Teknik Üniversitesi, İşletme Fakültesi’nde dekanlık görevini yürüten Prof. Dr. Ahmet Fahri ÖZOK, 21 Şubat 1968 tarihinde, Ankara Makine Mühendisleri Odasınca düzenlenen “İşbilim” adlı bilimsel konferansta yaptığı sunu ile Türkiye ilk kez Ergonomi bilimi ile tanışmış oldu.

  • Üniversitelerdeki ilk Ergonomi dersleri 1969 yılında İTÜ Makine Fakültesi’nde “Fabrika Organizasyonu” dersinin ders müfredatı içinde verilmeye başlanmıştır.

  • İlk geniş “Fabrika Organizasyonu” dersinin ders müfredatı içinde (1000 kişinin her birinden 50 ölçü alınarak) TÜBİTAK desteğinde tamamlanmıştır.

  • 1. Ulusal Ergonomi Kongresi, 23-24 Kasım 1987 tarihlerinde İTÜ, Endüstri Mühendisliği Bölümü’nde Prof. Dr. Ahmet Fahri ÖZOK tarafından düzenlenmiştir.

  • 1992 yılında Prof. Dr. Ahmet Fahri ÖZOK “Türk Ergonomi Derneği”ni kurmuştur. Türk Ergonomi Derneği, hâlen uluslararası bir dernek olarak çalışmalarını yürütmektedir.

  • Dünyadaki ilk “Uluslararası Uygulamalı Ergonomi Konferansı” 21-24 Mayıs 1996 tarihlerinde, Prof.Dr. Ahmet Fahri ÖZOK (İTU) ile Prof. Dr. Gavriel Salvendy (Purdue Universty, USA) tarafından İstanbul’da düzenlenmiştir.

  • 2006 yılında Boğaziçi Üniversitesi, Endüstri Mühendisliği Bölümü’nde Doç. Dr. Mahmut EKŞİOĞLU tarafından, Boğaziçi Üniversitesi Ergonomi Laboratuvarı, “ErgoLab” kısa adıyla fiziksel ergonomi laboratuarı kurulmuştur. ErgoLab, genel olarak, biyomekanik, fizyolojik ve psikofizik çalışmaların yapılabileceği ekipman ve sistemlerle donatılmıştır. ErgoLab Laboratuvar, ağırlıklı olarak, aşağıdaki alanlarda araştırma yapmaya yönelik bilgisayar destekli çeşitli ölçme sistemlerini içermektedir.

  • Ülkemizde ergonominin gelişiminde Millî Prodüktivite Merkezi’nin (MPM) önemli katkıları olmuştur. Kurumca düzenlenen “Ergonomi”, “iş yerlerinde fiziksel ortamın iyileştirilmesi”, “Endüstri mühendisliğinin işletmelere katkısı” gibi seminerlerde, ergonomi düşüncesinin vurgulanması yanı sıra, MPM uzmanlarından G. İncir tarafından hazırlanarak, kurumca yayınlanan “Endüstriyel İşyerlerinde Çevre Koşullarının Etkileri (1976)” ve “Ergonomi (1980)” kitapları da yararlı kaynaklar olarak, kısır olan ergonomi literatürüne öncülük etmişlerdir.

  • MPM tarafından basılmış Dr. Necmettin Erkan tarafından (1992) dönemin en kapsamlı “Ergonomi” kitabı yayınlanmıştır.

  • Son yıllarda Dr. E. Gönen “İş ve İş gücü Planlaması” (1988), A.E. Özkul ve A.S. Anagün (1996), A. Sabancı (1999), B.Ali Su (2001) ve F.C.Babalık (2005) tarafından yazılmış “Ergonomi” kitapları da alandaki önemli boşlukları dolduracak niteliktedir. Ç. Güler’in editörlüğünde (2004) yayınlanan “Sağlık Boyutuyla Ergonomi” kitabı ve E. N. Dizdar’ın da “Toplam Ergonomi” kitapları da (2004) Ergonominin uygulama alanları ile ilgili ileri konularını içermektedir.

  • İş sistemi ve süreç düzenlemede Avrupa ekolü olan REFA’nın uzman ismi, Ankara’daki Gazi Üniversitesi, Endüstri Mühendisliği’nden Prof. Dr. Mustafa Kurt, ergonominin ülkemizdeki önde gelen bilim adamlarındandır. Prof. Dr. Mustafa Kurt hocamız, kurduğu “Ergonomi ve İş Etüdü Laboratuvarı”, bu bilim dalının ülkemizdeki farkındalığın artırılmasına hizmetleri olmuş, ergonomi alanında günümüze değin onlarca bilim doktoru yetiştirmiştir.

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

ÜNİTE 2 (ERGONOMİDE TEMEL KAVRAMLAR)


  • Ergonomi, insanların anatomik özelliklerini, antropometrik karakteristiklerini, fizyolojik kapasite ve toleranslarını göz önünde tutarak, endüstriyel iş ortamındaki tüm faktörlerin etkisi ile oluşabilecek, fiziksel ve psikososyal stresler karşısında, sistem verimliliği ve “insan-makine-çevre” uyumunun temel yasalarını ortaya koymaya çalışan, çok disiplinli bir araştırma ve geliştirme alanıdır.

  • Murrell (1965): Ergonomi insan ve iş çevresi arasındaki ilişkileri çalışan bilimsel incelemedir. Bu bakımdan, çevre terimi ile sadece çevredeki ortamı kapsamaz aynı zamanda insanın ister birey isterse grup içinde olsun, işin organizasyonu, işin yöntemleri, kullanılan alet ve malzemelerini de içerir. Bütün

  • bunlar insanın kendi doğası ile ilgilidir; yani yetenekleri, kapasiteleri ve sınırlarıyla ilgilidir.

  • Grandjean (1980): Ergonomi insanın işiyle ilgili davranışının incelenmesidir. Bu araştırmanın konusu iş yaşamında insanın boyutsal çevresi ile insandır. Ergonominin en önemli prensibi, İşleri insana uyarlamaktır. Ergonomi disiplinler arası bir çalışma alanıdır. Çalışmalarını fizyoloji, piskoloji, Antropometri ve değişik mühendisliklerin teorilerine dayandırır.

  • Meister (1989): Ergonomi insan makine sistem operasyonu bağlamında işle ilgili görevleri, insanların nasıl başardığını ve davranışsal ve davranışsal olmayan değişkenlerin, bu başarıyı nasıl etkilediği üzerine olan bir çalışmadır.

  • Sanders and McCormick (1993): Ergonomi verimli, güvenli, konforlu ve etkili insan kullanımı için aletlerin, makinaların, sistemlerin, görevlerin, işlerin ve çevrenin tasarımına insanın davranışı, yetenekleri, sınırları ve diğer karakteristikleri hakkındaki bilgiyi uygulamak ve keşfetmektir.

  • Hancock (1997): Ergonomi İnsan-makine düşmanlığını insan-makine sinerjisine dönüştürmeye çalışan bir bilim dalıdır.

  • Amerika’da (İnsan Faktörleri) ve (İnsan Mühendisliği), İngiltere’de (Uygulamalı Psikoloji), İskandinav ülkelerinde (Canlı-Teknolojisi), Almanya’da (İş Psikolojisi); bazı ülkelerde ise “Mühendislik Psikolojisi”, "Deneysel Psikoloji” günümüzde ise genellikle (Ergonomi) ya da Türkçede “İşbilimolarak adlandırılan bu yeni bilim dalı, insan ile çalışma ortamı arasındaki ilişkilerin bilimsel araştırılması olarak kabul görmüştür.

  • Pratik olarak Ergonomist, güvenlik, sağlık, konfor, performans ile verimlilik ve kaliteyi de içeren sistem değişiklikleri ve tasarımına, insan sistem ara kesit teknolojisini uygular.

  • Günümüzde ergonomi, İnsan Sistem Arakesit Teknolojisi - HSIT olarak da tanımlanmaktadır.

  • Günümüzde ergonomi HSIT tarafından tek, bağımsız bir disiplin olarak tanımlanmaktadır.

  • 1988 yılında Avustralya’nın Sydney kentinde Uluslararası Ergonomi Kurumunun (IEA) organize ettiği kongreye 25 farklı ülkeden temsilcinin katıldığı dünyadaki 10 adet ulusal ve bölgesel Ergonomi topluluğun temsilcilerinden oluşan bir toplantı yapıldı.

  • Uluslararası Ergonomi Kurumu (IEA)’na göre bugün Ergonominin bileşenleri: 3 türlüdür.

  • Fiziksel Ergonomi: İnsan anatomik ve bazı fiziksel aktivite ile ilgili olarak antropometrik, fizyolojik ve

biyomekanik özellikleri ile ilgilenir.

  • Bilişsel Ergonomi: Bir sistem, insan ve diğer unsurları arasındaki etkileşimleri etkileyen, algı, hafıza, muhakeme ve motor yanıtı gibi zihinsel süreçleri ile ilgilenir. Ayrıca, zihinsel iş yükü, karar verme, nitelikli performans, insan-bilgisayar etkileşimi, insan güvenilirlik, iş stresi ve bu insan-sistem ve ile ilgili olarak eğitim, İnsan-Bilgisayar Etkileşimi tasarımı gibi konuları içerir.

  • Örgütsel Ergonomi: Örgütsel yapıları, politikaları ve süreçleri ile ilgilenir. Ayrıca, iletişim, ekip çalışma sürelerinin kaynak yönetimi, iş tasarımı, tasarım da dahil olmak üzere, sosyo-teknik sistemler, optimizasyon ile ilgili, ekip çalışması, katılımcı tasarım, toplum Ergonomi, kooperatif iş, yeni çalışma programları, sanal örgütler, tele-çalışma ve kalite yönetimi gibi konularla ilgilenir.

  • ILO’nun ergonomi üç bileşenine benzer, ve onlarla bir bakıma örtüşebilecek şekilde, HSIT’ta da en az beş ana bileşeni vardır: Bunlar;

  • Donanım Çevresel Bilişsel İş Tasarım Makro Ergonomi

  • Ergonomiyi tanımlarında kullanılan terimlerden çıkarılmış Ergonomiyi ilgilendiren orta uzunluklu ifadeler şunlardır:

  • İnsan-makine sitemleri mühendisliği ve tasarımı,

  • Bilimi, iş çevresinde çalışan insanlara uygulama,

  • Güvenli iş operasyonları çalışanlarının sınırlı yetenekleri üzerine çalışma,

  • Kullanıcılar ile görevler arasındaki uyumun bilgisini geliştirme,

  • Sistemlerde insanlar ile makinalar arasındaki arakesit.

  • IEA Ergonimiyi şu şekilde tanımlamıştır. “Ergonomi” ya da “İnsan Faktörleri Mühendisliği”, insanın refahını, mutluluğu ve genel sistem performansını geliştirecek bilgi ve teoriyi bulmayı, uygun yöntemlerin uygulanmasını ve bir sistemin diğer elementler ve insanlar arasındaki etkileşimlerini temelde anlamaya çalışan bilimsel bir disiplindir.

  • IEA, ergonomiyi “işleri, sistemleri, ürünleri ve çevrelerini insanların sınırları ve zihinsel-fiziksel yetenekleri ile uyumlaştıran insan bilimlerinden çıkarılan bütün bir bilgi (IEA 1997)” şeklinde tanımlamaktadır.

  • Ergonomiye katkıda bulunan disiplinlerden bazıları: mühendislik (özellikle, endüstri mühendisliği), biyomekanik, fizyoloji, meslek hastalıkları ile ilgili tıbbi bilimler, psikoloji gibi bilişsel bilimler, sosyoloji, antropometri, istatistik, epidemioloji, yönetim bilimleri ve iş yasalarıdır. Günümüzde ergonomik çalışmalarla; ideal çalışma ortamını, insanı tehdit eden bir takım tehlikelerden ve kazalardan arındırma, çalışma ortamını insanı rahat ve mutlu edebilecek bir ortama dönüştürmek amaçlanmaktadır. Bazı kaynaklarda ergonomi, insanın bazı özelliklerini ve yeteneklerini araştırarak “işin insana, insanın da işe ve iş yeri ortamına uyumu” için gerekli şartların araştırılması şeklinde tanımlanmaktadır.

  • Çalışan insanın davranış ve reaksiyonlarını etkileyen fizyolojik ve psikolojik faktörler , iş yeri koşulları, çalışma metotları, çalışmanın ekonomik hale getirilmesi, çalışma temposu, yorgunluk, vardiya sistemleri, iş değişimi, iş güvenliği, iş psikolojisi, iş hijyeni, iş stresi, iş doyumu, iş hevesi ve verimlilik gibi konular uygulamalı ergonominin uğraş alanlarından birkaçıdır. Örneğin, “oturulan sandalyenin rahat olması için yükseklik ne olmalıdır?”, “çalışılan yerin sıcaklığı ve nemi ne olmalıdır”, “yorgunluğun en az düzeye indirilebilmesi için dinlenme araları nasıl düzenlenmelidir?” gibi soruların cevabı uygulamalı ergonomi ile çalışanın rahatı ve verimli çalışılabilmesine yöneliktir. Benzeri soruların hemen hepsi ergonomi biliminin uğraş alanlarından yalnızca bir kaçıdır.

ÜNİTE 3 (İNSAN VÜCUDUNUN ANOTOMİ VE FİZYOLOJİSİ)


  • Anatomi terimi; keserek ayırma, parçalama anlamına gelmektedir. Anatomi geniş anlamda vücudun normal şeklini, yapısını, vücudu oluşturan organları ve bu organlar arasındaki; yapısal, görevsel ilişkileri inceleyen bilim dalıdır. Şekil bilim anlamına gelen morfoloji kavramı da canlıların şekilsel olarak incelenmesini belirtir. Bir görüşe göre anatomi terimi morfoloji ile özdeş olarak da kabul edilir.

  • İnsan vücudunda 100 trilyon kadar hücre bulunur. Bu hücrelerden 50 milyonu her saniye yenilenir.

  • Vücudumuzda yaklaşık olarak 207 kemik vardır. Bebeklerde kemik sayısı ise yetişkinlerden fazladır. Bir bebek yaklaşık 270 kemikle doğar.

  • Vücudumuzun yaklaşık % 60'ı sudur. Erişkin bir insanın ortalama 70 kg olduğu kabul edilirse, vücuttaki toplam su miktarı yaklaşık 42 litre kadardır.

  • Kalp 1 dakikada vücudumuzdaki kanın tamamını devirdaim eder.

  • Vücudumuzda birbirinden farklı tam 200 çeşit hücre vardır.

  • İnsan vücudundaki bütün kasların sayısı yaklaşık 640 kadardır.

  • Vücuttaki bütün kasların bir günde yaptığı toplam iş yaklaşık olarak bir vincin 6 tonluk ağırlığı 50 m yükseğe kaldırmasına eşdeğerdir.

  • İnsan vücudunun ana birimi hücredir. Hücreler ve hücreler arası maddeler birleşerek dokuları oluşturur. Dokular, biçimsel ve işlevsel birimler olan organları oluştururlar.

  • SOLUNUM SİSTEMİ Hava ile kan arasında gaz değişimini sağlayan organlara solunum sistemi denir.

  • İnsanlar akciğerli solunum sistemini kullanırlar. Solunum sistemi: burun, yutak, gırtlak, soluk borusu ve akciğerlerden oluşmaktadır. Akciğerler: Havanın kana geçmesini ve kanın temizlenmesi sağlar. Göğüs

boşluğunu bütünüyle doldurur. Sağda ve solda olmak üzere bir çifttir. Sağdaki akciğer üç, soldaki akciğer ise iki parçacıktır. Bu parçalara “lob” denir. Akciğerler birer körük gibi çalışarak solunumu sağlarlar. Kanı oksijence zengin bir hâle getirirken içerisindeki karbondioksiti dışarı atar (bebekler dakikada 45, altı yaş çocukları 25, 15-25 yaş gençleri de ortalama 18 kez soluk alıp verirler). Akciğerde gaz değişimini sağlayan balon şeklindeki birimlere alveol (hava kesesi) denir. Alveoller, kılcallardaki kirli kan ile akciğerlerdeki temiz hava arasında yoğunluk farkına göre difüzyonla gaz değişiminin yapılmasını sağlarlar.

  • Hava yollarındaki tıkanmalar solunum görevinin tam olarak yapılabilmesini engeller. Solunan hava içerisinde oksijenin yeterli olamaması veya hemoglobinin oksijen bağlayıcı özelliklerini ortadan kaldıran karbon monoksit gibi gazların bulunması boğulmalara yol açar ki bu duruma anoksi denir.

  • Boğaz enfeksiyonlarının en önemlisi toplum sağlığı açısından beta hemolitik streptokok denen bakteriyel etkenlerin sebep olduğu iltihaplanmalardır.

  • Erişkin bir insanda 205 kemik bulunur. Bunun 26’sı omurgada, 25’i göğüste, 22’si başta, 64’ü kollarda ve ellerde, 62’si bacaklarda ve ayaklarda, 6’sı da kulakta bulunur. Kemikler dış görünüşlerine göre uzun, kısa ve yassı olmak üzere üçe ayrılır.

  • İnsan iskeleti özelliğine göre 3 kısımdan oluşur:

  • Baş İskeleti: Kafatası kemiklerini oluşturur. Beyin ve beyinciği dış etkilerden korur. Çene kemikleriyle beslenmeyi sağlar. Yapısında yüz, elmacık, burun, çene ve şakak kemikleri bulunur.

  • Gövde İskeleti: Vücudun karın ve göğüs kısımlarını oluşturur. İç organları tutar. Kalp ve akciğeri korur. Yapısında omurga, kaburga, kürek, köprücük, göğüs kemikleri bulunur.

  • Üye İskeleti: Kol ve bacakların oluşmasını sağlar. Aktif hareket ve ellerin oluşmasında etkili olur. Uyluk, kaval, baldır, pazu, dirsek, parmak kemiklerinden oluşur.

  • Şekil ve büyüklüğüne göre dört çeşit kemik bulunur.

  • Kısa Kemik: Eni boyuna yakın olan kemiklerdir. El ve ayaklardaki parmak ve bilek kemikleri bu gruba girer.

  • Uzun Kemik: Boyu eninden uzun olan kemiklerdir. Kol ve bacaklarda bulunur.

  • Yassı Kemikler: Yüzeyi geniş, levha şeklindeki kemiklerdir. Kafatası, kaburga, kürek, köprücük, çene kemiği bu gruba girer.

  • Düzensiz Şekilli Kemikler: Belli bir şekle sahip olmayan omurlar bu gruba girer.

  • Kemiklerin enine kesilmesi durumunda farklı yapı ve özelliklerdeki kısımlardan oluştuğu görülür. Kemik yapısında kemik zarı, sert kemik dokular, süngersi kemik doku, kemik kıkırdağı, sarı ilik ve kırmızı ilik bulunur:

  • İskeleti oluşturan kemiklerin birbirine bağlanmasını sağlayan yapılara eklem denir. Kemiklerin hareket yeteneğine göre üç çeşidi bulunur.

  • Oynamaz eklemler: Bağladığı kemiklerin hareket etme yeteneği yoktur. Kemikleri tamamen birleştirmiştir, Kafatası ve kalçada bulunur.

  • Yarı oynar eklemler: Kemiklerin kısıtlı ve dar açıda hareket etmesini sağlar. Omurgadaki eklemler.

  • Oynar eklemler: Kemiklerin farklı şekil ve açıda hareketine imkan sağlar. Kol ve bacaklardaki eklemler bu gruba girer.

  • İnsan ve hayvan gibi canlılara şekil ve destek veren, hareket etme kabiliyeti kazandıran; kemiklerden, eklemlerden ve kaslardan oluşan sistemin bütününe, destek ve hareket sistemi denir.

  • Sinir sisteminde başta beyin, beyincik, omurilik soğanı, omurilik, beyinden çıkan 12 çift ana sinir ve omurilikten çıkan birçok sinir vardır. Beyin bütün düşünce ve davranışların şekillendiği merkezdir. Beyincik iç kulaktaki zarlarla dengeyi sağlar.

  • Omurilik, sırtta omurların içerisinden geçer. Beyinden gelen ve beyine giden mesajların iletilmesinde köprü vazifesi görür. Ayrıca refleks hareketlerinden beynin bilgisi dışında kalan bazı hareketlerin de yönetilmesini üstlenir.

  • Sinir sistemi iki kısımdan oluşur: Merkezi ve çevresel sinir sistemi

  • Merkezi sinir sistemi: Sinir sisteminin yönetici ve denetleyici kısmıdır. Kafatası ve omurga içindeki sinirsel organlardan oluşur. (Beyin, beyincik, omurilik soğanı, omurilik, refleks)

  • Refleks: Vücuda yapılan ani ve güçlü etkilere karşı vücudun aynı şekilde tepki göstermesidir. İstemsiz olarak yapılır. Vücudu koruyucu özelliğe sahiptir. Kazanılma şekline göre doğuştan ve sonradan kazanılan olmak üzere iki çeşidi bulunur.

  • Doğuştan kazanılan (kalıtsal) refleks: Genlerle ilgili olup nesilden nesile aktarılır. Her insanda aynı şekilde bulunur.

  • Sonradan kazanılan (şartlı) refleks: Doğumdan sonra deneyimlerle ve öğrenme sonucu kazanılır. Nesilden nesile aktarılmaz.

  • Çevresel Sinir Sistemi Vücudu ağaç kökü şeklinde saran sinir liflerinden oluşur. Merkezi sinir sistemi ve vücut organları arasındaki sinirsel iletimi sağlar. Sinir dokusunu oluşturun hücrelere nöron denir. Milyarlarca nöron insan vücudunu ağ gibi sararak yönetimi sağlarlar. Nöronlar görevleri için aşırı farklılaşmış olup bölünme yetenekleri yoktur. Çalışmaları sırasında bol miktarda enerji harcarlar. Nöronların şekilleri benzer farklı kısımlardan oluşurlar:

  • Dendrit: Kısa ve çok sayıda olan uzantılardır. Çevreden aldıkları uyarıları aksona taşırlar.

  • Akson: Uzun ve bir tanedir. Dendritten aldığı uyarıları hedefi olan organa doğru taşır.

  • Gövde: Nöronun çekirdek ve organellerinin bulunduğu sitoplazma kısmıdır. Hücredeki hayatsal olayları gerçekleştirir.

  • Miyelin kılıf, bazı nöronlarda, aksonların çevresiyle yalıtımını sağlayarak uyartıların daha hızlı taşınmasını sağlar. Uyarı, nöronları etkileyen çevresel değişmelerdir.

  • Uyartılar (impuls) etkisiyle nöronlarda oluşan elektriksel ve kimyasal değişmelerdir. İnsan vücudunda görev ve taşınan bilginin farklılığına göre üç çeşit sinir hücresi kullanılır.

  • Duyu nöronu: Uyarıları duyu organlarından merkezi sinir sistemine taşır.

  • Motor nöron: Merkezi sinir sisteminden organlara doğru emir taşır.

  • Ara nöron: Merkezi sinir sistemini oluşturur.

  • Nöronlar birbirine bağlandığı bölgelere sinaps denir. Sinapslar bir nöronun aksonuyla diğerinin dendriti arasında kurulur. Uyartılar sinapslar üzerinde salgılanan özel hormonlarla taşınır. Böylece uyartının hangi yolu takip ederek hangi organa ulaşacağı belirlenir.

  • DOLAŞIM SİSTEMİ Bütün organ ve sistemler arasında madde iletimini sağlayan yapılara dolaşım sistemi denir. Dolaşım sistemini kalp, damarlar ve kan dokusu oluşturur. Dolaşım sistemi besin, gaz, hormon, artık, antikor gibi maddeleri ilgili hücrelere taşır. Kalp, göğüs boşluğunda bulunan çizgili kaslardan oluşmuş bir organdır. İstemsiz, hızlı, güçlü ve uzun süreli olarak çalışır. Böylece kan sıvısının damarlarda akmasını sağlar. Kalp, kulakçık ve karıncık olmak üzere iki kısımdan oluşur.

  • Kulakçık: Kan sıvısını kalbe doğru çeken kısmıdır. Sol kısmı vücut toplar damarına, sağ kısmı akciğer toplar damarına bağlıdır.

  • Karıncık: Kan sıvısını organlara doğru pompalayan kısımdır. Sol kısmı vücut atar damarıyla, sağ kısmı akciğer atardamarıyla bağlantılıdır.

  • Kalbin sağ tarafında kirli kan (CO2 oranı fazla) ve sol tarafında da temiz kan (O2 oranı fazla) bulunur. Kalbin çevresinde koruyucu olan perikard adlı kaygan zar bulunur. Bu zar kalbi dış etkilerden korur. Kalp üzerinde bulunan damarlara koroner damarlar denir. Bu damarlar kalbin hızlı bir şekilde beslenmesini sağlar.

  • Kalbin çalışması sırasında damarlarda oluşturduğu sarsıntılara nabız denir. Kanın damarlarda akarken oluşturduğu basınca tansiyon denir. Nabız ve tansiyon arttığında damarlardaki kanın akış hızıda artar. Kalpten çıkan kirli ve temiz kanın dolaşma mesafesi ve özelliğine göre iki çeşit dolaşım kullanılır.

  • Küçük kan dolaşımı: Kalpten çıkan kirli kanın akciğerlerde temizlenmesini sağlar. Kalbin sağ karıncığından başlar ve sol kulakçığında biter.

  • Büyük kan dolaşımı: Kalpten çıkan temiz kanın vücut organlarına ulaşmasını sağlar. Kalbin sol karıncığından başlayıp sağ kulakçığında biter.

  • Kalp, her insanın yumruğu büyüklüğünde bir pompadır. Vücutta bulunan en güçlü kas, kalp kasıdır. Kalp dakikada 60-180 arasında kasılır. Normali ise 60-80 arasıdır.

  • Kan damarları, atardamar ve toplardamar olarak iki gruba ayrılır.

  • Atardamarlar kanı kalpten uzaklaştıran, toplardamarlar kanı kalbe getiren damarlardır.

  • Kanın kalpten çıkarak akciğerlere gidip oksijence zenginleştikten sonra kalbe dönmesine küçük kan dolaşımı denir. Akciğerlerden dönen oksijence zengin kanın, vücuda yayıldıktan sonra tekrar geri dönmesine ise büyük kan dolaşımı denir.

  • Kan içerisinde en bol bulunan hücreler alyuvarlardır. Bir milimetreküp içerisinde 4,5 milyon alyuvar bulunur. Kana ve alyuvarlara kırmızı rengini veren hemoglobinlerdir. Hemoglobin akciğerlerden alınan oksijenin hücrelere, hücrelerden alınan karbondioksitin akciğerlere iletilmesini sağlar. Eğer kanda hemoglobin yetersiz ise anemi (kansızlık) denen durum meydana gelir.

  • Kanda bulunan ikinci hücre grubu akyuvarlardır. Vücudun savunmasıyla ilgili hücrelerdir. Bir milimetreküp kanda 6000-10000 arasında akyuvar vardır. Bunlar vücuda giren bakterilerle savaşırlar. Kanda bulunan trombositler kanın pıhtılaşmasında görev yaparlar. Kanın sıvı kısmına plazma adı verilir. İçerisinde kan sıvısının dolaştığı boru şeklindeki yapılara damar denir. Özellik ve görevine göre 3 çeşidi bulunur.

  • Atar damarlar: Kalpten organlara kan götüren damarlardır. Vücut ve organ atar damarlarında temiz kan, akciğer atar damarında kirli kan bulunur. Yapısında kalın düz kas tabakası bulunur. Kan basıncı ve akış hızı yüksektir.

  • Toplar damarlar: Organlardan kalbe kan getiren damarlardır. Organ toplar damarlarında kirli kan, akciğer toplar damarında temiz kan bulunur. Yapısında ince düz kas tabakası bulunur. Kan basıncı ve akşı hızı düşüktür.

  • Kılcal damarlar: Atar damarlar ile toplar damarlar arasında bulunur. Kanın atar damardan toplar damara geçmesini sağlar. Yapısında kas dokusu bulunmaz. Kan basıncı normal ve kanın akış hızı en düşüktür.

  • Kan sıvısı, başlı başına bir doku olup, sıvı ve akıcıdır. Su oranı çok yüksektir. Yapısında hücrelerin ihtiyacı olan maddelerle, metobolizma sonucu oluşan zararlı maddeler bulunur. Kan sıvısında; su, mineral, oksijen, karbondioksit ve kan hücreleri bulunur. Kanın yapısında özel görevler yapan kan hücreleri taşınır.

  • Alyuvarlar: Kırmızı renkli ve kanda en fazla bulunan hücrelerdir. Oksijen ve karbondioksitin taşınmasında görev yapar.

  • Akyuvarlar: Beyaz renkli ve kanda en az bulunan hücrelerdir. Mikropların yok edilerek bağışıklığın sağlanmasında görev yapar.

  • Kan pulcukları: Hücre parçaları olup üzerinde pıhtılaşma proteinlerini taşır. Kesilen ve zedelenen damarların onarılmasında görev yaparlar.

  • İnsan kanı A, B, AB ve O olmak üzere dört ayrı guruba ayrılır. A, B, AB, 0



  1   2   3   4   5   6   7   8   9




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin