ÜNİTE 6 (ANTROPOMETRİK İŞ YERİ DÜZENLEMESİ – ÇALIŞMA DURUŞLARI)
Otururken, yürürken ve ayakta dururken vücudun nasıl taşınması konusu çok değişkendir ve PostürBilim’inkonusudur. Postür, duruş şeklidir.
İnsanın çok sayıda postür yapma yeteneğine sahip olmasına karşın, çalışma yaşamındaki duruşları, “oturma” ve “ayakta” olmak üzere iki konumda değerlendirilmektedir. Bu postür şekillerinden hangisinin daha uygun olduğu ise, “görevin özelliği” ve “çalışan kişinin zorlanması”açısından ele alınır.
Görev açısından hangi duruş şeklinin daha uygun olduğuna karar verebilmek oldukça kolaydır. Çok sayıda el ve kol hareketinin gerekli olduğu veya büyük bedensel güçle çalışılacak yerlerde, sadece ayakta durarak çalışma (veya yarı oturma konumu) tercih edilir.
Diğer yandan, yapılan iş, elin sakin tutulmasını ve gözlemi gerektiriyorsa ya da ince bir iş ise oturarak çalışma tercih edilmelidir.
Bel kemiğinin üst kısmı konveks, bel (lumbar)ve boyun kısmı konkav’dır (lordosis).
Beldeki sağlıklı konkavlığa “lumbar lordosis”denir. Sırttaki eğiklik kaburga kemikleri sayesinde neredeyse sabitlenmiştir. Boyun ve bel kolayca esnetilebilir veya düz veya konveks şekiller (kyphosis) verilebilir. Postür (duruş), beş ana vücut parçasının mekanik etkileşimi ile meydana gelir. Bunlar bel kemiği (vertebrae), pelvis (leğen kemiği), omur diskleri, kaslar ve deridir.
Fizyolojik açıdan bakıldığında, oturma hâlinde zorlanmanın az olması yüzünden, genel olarak oturmayı ayakta durmaya tercih etmek gerekir. Ancak, ayakta durma sırasında bacaklarda kan dolaşımını bozan ve varis oluşumuna yol açabilen şiddetli kan toplanmaları, damar iltihaplanmaları, eğri bacaklılık ve sindirim şikâyetleri oluşabilir. Oturarak yapılan işlerde ise kalp ve nefes şikâyetleri, mide hastalıkları, sırt ağrıları, omuz şikâyetleri ve bacaklarda kan hareketi kusurlarının ortaya çıkacağı unutulmamalıdır.
Ergonomik açıdan bakıldığında oturarak iş gören biri %30 ayakta, ayakta iş görende %30 oturarak iş görmelidir.Çalışma sisteminde gereksiz ayakta durmalara meydan verilmemeli, işçi mümkün olduğunca oturtulmalıdır.
Oturma yeri yüksekliği normal değerinin 40-45 cmüzerinde olmalıdır. Yani, her iki duruş şeklinin de rahatlıkla kullanılabilmesi için, gözlerin ve ellerin her iki durumda da aynı yükseklikte olmalarına ve oturulan sandalyenin kolayca hareket ettirilebilir olmasına dikkat edilmelidir.
Çok güç gerektiren ve çok fazla vücut hareketi gerektiren işler için ayakta çalışma alanları sağlanmalıdır.
Çalışma yükseklikleri, iş yüküyle orantılı olarak aşağıya inmektedir.
Ayakta çalışılan yerlerde sandalyelere oturarak çalışmak dikkatli çalışılması için daha uygundur.
Ellerle işin yapıldığı yerlerdeki doğru yer yüksekliği etkili işi kolaylaştırır ve yorgunluğu azaltır. Çoğu iş operasyonları, en iyi dirsek hizasında uygulanır.
Kişilerin postür biçimleri çocuklukta belirlenir.
5 kg’dan fazla kaldırma : Ayakta – yarı oturma
Dirsek seviyesinin altında çalışma: Ayakta – yarı oturma
Yatay seviyede uzanım : Ayakta – yarı oturma
Tekrarlı hareketlerde gerçekleştirilen hafif parçalarda montaj: Oturarak – yarı oturma
Dikkat gerektiren faaliyetler : Oturarak – yarı oturma
Gözle muayene veya ekran karşısında çalışma : Oturarak – yarı oturma
Çevrede dolaşma : Yarı oturma – ayakta
OTURMADA DURUŞ ŞEKİLLERİ Duruş şekilleri olarak dimdik oturma, ileri kayık oturma, geriye yaslanarak oturma, ayakları/bacakları çaprazlayarak oturma, dikilme ve sabit desteksiz duruşları sayılabilir. Bunların hiçbirisi en iyi veya en doğru duruş şekli değildir. Hepsinin avantajları ve dezavantajları vardır. Hiçbirisi tamamen zararlı da değildir. En sağlıklısı duruş şeklimizi sık sık değiştirmektir.
Bacak Bacak Üstüne Atmak Kalça üzerinde basıncı çok büyük oranda ve rahatsız edici bir şekilde artırdığından çok kötü bir oturma şeklidir. Zaten bu şekli değiştirmeden uzun süreler oturulamaz. Sık sık bacak değiştirerek dinlenme sağlasa da bu dinlenme hissi giderek daha kısa süreli olur.
Dikilmek: Sağlıklı bir duruş şeklidir. Dikilmek alt sırt optimal şeklini oluşturan beden ve boyun denge hallerini alırlar. Ama kalça, dizler, bilekler, ayaklar üzerindeki ağırlığı artırır ve kalp ve damarlar ayaklara dik olarak servis işi artar. Her bir duruş şekli gibi uzun süreli olanı zararlıdır.
Doğru postürde amaç vücut parçalarının birbirlerine fiziksel desteğini sağlamak, rahat nefes almak ve kan dolaşımı sağlamaktır. Hareketsiz çökük postürlerde ise ağırlığın çoğunun vücudun o görev için tasarlanmamış kısımlarına binmesi hâli vardır.
Ofis çalışanlarında rahat sandalye ve mobilya tasarımlarının üretim verimini yaklaşık %25 artırabildiği bilinmektedir.
Rahat oturma şartları verimliliği %30 artırabilmektedir.
İş yerindeki operatörün kullandığı sandalye şu nitelikleri taşımalıdır:
Arkalığı, lumbar bölgesine destek veren, hem aşağı-yukarı, hem de içe-dışa doğru hareket ederek ayarlanabilen, vücudun dönüşlerinde kolların ve kaburga kemiğinin çarpmasına neden olmayacak darlıkta olmalıdır.
Oturağı, yüksekliği kolay ayarlanabilir (pnomatik vb.), dönebilir, rahatlığı artıracak ve sıcak havalarda terleme nedeniyle oluşan problemleri azaltacak, dokuma kumaşla kaplanmış olmalıdır.
Oturak yüksekliği, ağırlığın oturağa yüklenmesini sağlayacak boyutlarda olmalıdır. Aksi hâlde üst bacağa binen ağırlık, bacağın kısa sürede yorulmasına neden olur.
Oturma yüzeylerinde dikey ayarlama, sandalye veya tabure yüksekliğinin değiştirilmesiyle sağlanabilir.
Sırttaki eğilmeyi azaltmak için oturak desteği eğimli olmalıdır. Oturağın ön kısmındaki yatay çizgiyle 3-8 derecelik eğim, kalçanın eklem yerindeki bükülmenin azalmasını ve oturur pozisyondaki iş postürünün, özellikle çalışanın mesaisinin büyük kısmını oturarak geçirdiği işlerde, düzeltilmesini sağlamaktadır.
İş yerinde kullanılan sandalye veya tabure çok dayanıklı olmalıdır, örneğin beş ayaklı geniş tabanlı olanı, dört ayaklı olana tercih edilmelidir.
Çalışma alanı, çalışan kişinin yerinden kalkmadan ve ek olarak eğilme hareketi yapmadan ulaşabileceği uzaklıkta olmalıdır. Eğer bir çalışma alanında çalışılan nesnelerin konulduğu kaplar varsa, bu kaplar çalışan kişinin koluyla erişebileceği uzaklıkta olmalıdır. Çalışan kişinin uygun çalışma alanı en az 25*25 cm boyutlarında olmalıdır. Bu alana göre malzeme tedarik için kullanılan kutular çalışma alanına en az 25 cmuzaklıkta konulmalıdır. En etkin çalışma hareketlerini sağlamak açısından tedarik kutuları, çalışma alanın sağ ya da sol köşesine 41 cm uzaklığı aşmayacak şekilde konulmalıdır. Çalışma alanının yanında bulunan “malzeme tedarik kutuları” için ise, çalışanın kaslarını yormayacak, omuz bölgesine fazla yüklenme yapmayacak şekilde düzenlemeler getirilmelidir.
Oturma yeri ölçüleri (yüksekliği, derinliği ve genişliği) antropometrik normlara göre belirlenir. Oturma yüksekliği, ayaklarının yere dayandığı noktadan oturma yüzeyine kadar olan mesafedir. Normalde oturma derinliği ile oturma yüksekliğinin toplamı 90 cm’dir. Oturarak çalışan insanların oturdukları iş sandalyeleri derinliği35-40 cm arasında değişir. Ancak, dinlenme amacıyla kullanılan koltuklarda bu derinlik artırılır, dolayısıyla oturma yüksekliği azaltılır. Genelde çalışma yüksekliği sabit kaldığı için, oturma yüksekliği (35-50 cm) ayarlanır.
Oturma genişliği (istatistik dağılımın üst sınırları ve tercihen %95 değerleri kullanılarak bulunduğunda) ise 40-43 cm’dir. Ancak, bu sandalyeler de insanlar yan yana oturacaklarsa ve dirseklerini de dayamaları (kolçaklar) düşünülüyorsa, bu tip tasarımlar için diğer antropometrik boyutlara başvurulur.
Oturma yüzeyi geriden başlayarak 3-5 derecelik bir eğimle yükselmelidir.
Kontrol ve elle işlemek gibi bazı işlemler için çalışanlar iki kollarını beraber kullanabilirler. Ağır olan malzemeyi kaldırma gibi tek kolun yeterli olmadığı anlarda da iki kol birden kullanılabilir. İki kolun kullanılmasıyla uzanma mesafesi artış göstermektedir. Böylelikle etkin uzanma mesafesi 51 cm’ye ulaşmıştır.
İş görenlerin çalışma yüzeyleri alçak olduğunda öne ve masa yüzeyine eğilerek çalışmaları çok yorucu ve duruş sağlığı açısından da sakıncalıdır. Araştırmalar sonucu, masa yüksekliğinin 92-105 cmarasında değişmesi gerektiği bulunmuştur. Ayrıca masa üst seviyesinin iş gören dirseğinden 5- 10 cmdaha aşağıda bulunmasının verimli bir tasarım olduğu kabul edilmiştir.
Ayakta yapılan işlerin çalışma yükseklikleri cinsiyetlere göre ayrıdır.
Masa ve makine yükseklikleri (genel olarak ayarlanmadığı için) genelde uzun boylu erkeklere uyum sağlayacak (ve diğer çalışanlar için podest - ayak desteği - kullanılması) şekilde düzenlenir.
Ağır işlerde elin dirsek seviyesinden yaklaşık 15 cmaşağıda durması operatöre rahat çalışma imkânı tanır ve bu sayede kolun hareket etkinliği artar.
Hafif parçaların montajında ise kolun kaldıraç kuvveti göz önüne alınarak faaliyetin dirsek seviyesinden yaklaşık 5 cmaşağıda tutularak gerçekleştirilmesi gerekir.
Dikkat gerektiren işlerde ise dirseği veya kolun alt kısmını desteklemek faaliyetin daha verimli şekilde sürdürülmesini mümkün kılar. Bu tip işlerde el yüksekliğinin dirsekten 8 cmyukarıda tutulması önerilmektedir.
YARI OTURARAK ÇALIŞMA Yarı oturarak çalışmalara örnek olarak inşaat projelerinin çizimi gösterilebilir. Çoğunlukla bu tür çalışma yüksekliği 112 cm’dir. Bu tarz çalışma yapanlar, yarı oturarak çalışma şekline uygundur.
İşlemler için çalışma yüzeyine uygun olarak, sabit duran, tabandan yüksekliği 102 cmolan bir oturma seti kullanılmalıdır.
Oturma setinin yerden yüksekliğinin 102 cm olmasının iki nedeni vardır. İlki, kullanılan sandalyeler kolların çalışması için en iyi yüksekliğe çıkarıldığında güvenli bir durum oluşturmayabilir. İkinci nedeni ise sandalyenin birçok kullanıcı tarafından kullanılması durumunda birden farklı yükseklik ortaya çıkacaktır.
Çalışma alanı çalışma masasında (tezgâhında) kullanılan ekipmanlarla 10-30 cmarası yükseltilebilir. Yarı oturarak çalışma şeklinde kolların hareketi için gerekli olan açıklık en az 51 cm olmalıdır.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
ÜNİTE 7 (FİZİKSEL İŞ YERİ DÜZENLEME: GÜRÜLTÜ)
Gürültü, insanların işitme sağlığını ve algılamasını olumsuz yönde etkileyen, fizyolojik ve psikolojik dengelerini bozabilen, çalışma performansını azaltan, çevrenin hoşluğunu ve sakinliğini yok etmek suretiyle niteliğini değiştiren önemli bir çevre kirliliğidir.
Maddenin titreşimi (vibrasyonu) ve bu titreşimin hava ve su gibi bir ortam içinde iletilerek kulağa gelmesi sesolarak tanımlanır. Ses, elastik bir ortam olan havada, mekanik titreşimlerden oluşan ve havanın statik basıncına ek olarak gelen basınç değişiklikleridir.
Ses algılanırken iki büyüklük önemlidir. Ses dalgalarının genişliği ve frekansıdır. Ses dalgalarının frekansı sesi ince veya kalın duymamızı sağlar.
Ses Frekansı, ses dalgalarının saniyedeki titreşim sayısıdır ve Hertz (Hz) ölçü birimi ile ifade edilir (rezonans, tınlaşım). İnsan kulağı 20 ile 20000 Hz arasındaki seslere karşı duyarlıdır. Bu frekansın altındaki “infrasonik” ve üstündeki “ultrasonik” sesleri insan duyamaz. İnsanların bu yapısı kişiden kişiye değişiklik gösterir.
Erkeklerin konuşmaları ses frekans değeri: 100-8500 Hz arasında değişirken, bayanların konuşma ses frekans değeri: 150- 10000 Hz arasında değişir.
Bassesin frekansı düşük, tizseslerin ise frekansı yüksektir. Erkekler daha bas seslere inebilir, kadınlar ise daha tiz seslere çıkabilirler.
“Tetik Bölgesi” olarak bilinen insan kulağının en hassas olduğu bölge 1000 ve 5000 Hz arasındaki frekans değerleridir. İnsan bu frekans bölgesinde oluşan sesleri, karşısında konuşan insanı görmeden de algılayabilir. Örneğin, telefon frekans bant genişliği 300-3400 Hz arasındadır.
Ses şiddeti (yeğinliği), sesi oluşturan titreşimlerin atmosferdeki basıncıdır. (birim yüzeye düşen ses gücü, basıncı, yeğinliği) ve “Desibel”(dB) ölçü birimi ile ifade edilir ve “Odyometre” veya Desibelmetre” ile ölçülür. 0,0002 mikrobar (dyn/cm2) basınç yapan ses, “duyma eşiği” (duyma sınırı) olarak nitelendirilir ve 0 dB olarak kabul edilir.
İnsan kulağının duyabileceği (hissedebileceği) maksimum ses şiddeti 130 dB (2000 dyn/cm2) dir ki bu basınçtaki ses, kulakta ağrı yapar ve “ağrı duyma eşiği”olarak kabul edilir.
Bazı iş türleri için kabul edilebilir ortama gürültü değerleri tespit edilmiştir. Bu değerler, zihinsel çalışma için 50 dB, normal büro çalışması için 60 dB, daktilografi odası için 70 dB, fabrika ortamı için 80 dB ve maksimum sınır 90 dB’dir.
Çeşitli gürültü kaynaklarının gürültü şiddeti (dB); Sokak 40-85, Spor otomobiller, motosikletler 80-95, Torna atölyeleri 85-95, Kompresörlü makineler 95-105, Presler 100-115, Set motoru 150-160, Top patlaması 170-180
Gürültü kaynaklarının bileşik etkileride bulunmaktadır. Örneğin, her biri kendi başına 90 dB gürültü çıkaran iki tezgah, aynı yerde beraber çalıştığında ortamın gürültüsü 93 dB’e çıkacaktır. Eğer bir ses kaynağı 1 metre uzaklıkta 90 dB şiddetinde ses çıkarıyorsa, ses düzeyi 2 metre uzakta 84 dB, 4 metre uzakta ise 78 dB olmaktadır.
İki gürültü kaynağının olması durumunda (yaklaşık değerlerdir);
Aynı ise, +3 dB eklenir,
Fark 2 ise, gürültülü olana +2 dB eklenir,
Fark 4 ise, gürültülü olana +1,5 dB eklenir,
Fark 5 ise, gürültülü olana +1 dB eklenir,
Fark 10 yada daha fazla ise, gürültülü olan AYNI kalır.
Gürültü Yönetmeliği’ne (23.12.2003 tarihli) göre,
En yüksek ses basıncı (Ppeak):"C"-frekans ağırlıklı anlık gürültü basıncının maksimum değerini,
Günlük gürültü maruziyet düzeyi(LEX, 8 saat) (dB(A) re.20 μPa) : TSE 2607 ISO 1999: 1990 standardında tanımlandığı gibi, sekiz saatlik iş günü için, anlık darbeli gürültünün de dahil olduğu bütün gürültü Maruziyet düzeylerinin zaman ağırlıklı ortalamasını,
Haftalık gürültü maruziyet düzeyi(LEX, 8 saat) : TSE 2607 ISO 1999: 1990 standardında tanımlandığı gibi, günlük gürültü maruziyet düzeylerinin sekiz saatlik beş iş gününden oluşan bir hafta için zaman ağırlıklı ortalamasını ifade eder.
Maruziyet Sınır Değerleri ve Maruziyet Etkin Değerleri de şu şekilde verilmiştir:
Maruziyet sınır değerleri: LEX, 8h = 87 dB (A) ve Ppeak = 200 μ Pai
En yüksek maruziyet etkin değerleri:LEX, 8h = 85 dB (A) ve Ppeak = 140 μ Paii
En düşük maruziyet etkin değerleri: LEX, 8h = 80 dB (A) ve Ppeak = 112 μ Paiii
Burada, LEQ değeri, eşdeğer ses düzeyini, LEX ise gürültünün dozunu ifade eder.
LEX, gürültünün dozudur.
Yeterli ölçümle tespit edilen Haftalık gürültü maruziyet düzeyi 87 dB (A) maruziyet sınır değerini aşmayacaktır.
TİTREŞİM, salınımlı hareketlerin sonucudur.
Titreşim ölçümlerinde, titreşim düzgün ise; ivmenin etkin değeri (rms) m/sn2cinsinden oktav bantları ile ölçülür.
Titreşim, insan vücudunun titreşimle temasta olduğu noktalardan ölçülür. Lokal titreşimde ölçüm, elle tutulan veya aletin çalışan kısmı üzerinden, tüm vücut titreşiminde, oturulan veya ayakta durulan noktalardan ölçülür. Titreşim, vücuda yayıldığı nokta veya bölgeye en yakın yerden ölçülür. Eğer iletim esnasında bir engel veya diğer faktörler etkili ise bunlar ölçüm esnasında göz önünde bulundurulur.
Ölçüm cihazı üreten ve tedarik eden firmalar, alıcıya bunlarla ilgili her türlü bilgiyi (kullanım, kalibrasyon, bakım, hassasiyet, yardımcı parçalar) sağlamak zorundadır. Ölçen ve analiz eden cihazlar her ölçümden önce uygun şekilde kalibre edilmelidir. Ayrıca, bu cihazlar belli aralıklarla test edilmeli ve kalifiye elemanlarca kalibre edilip saklanmalıdır.
Mekanik titreşimin etkisini anlayabilmek için beş fiziksel büyüklüğün anlaşılması gerekir. Bunlar:
Titreşimin bedene etki noktası
Frekansı
İvmesi
Etki süresi
Etkilenen sistemin özgül frekansı ve rezonans
Birim zamandaki titreşim sayısına titreşimin frekansı denir. Birimi Hertz’dir (Hz). Titreşimin tıbbi ve biyolojik etkisi büyük ölçüde şiddetine ve maruz kalınan süresine bağlıdır. İnsan vücuduna belirgin etkisi olan titreşimin frekansı ise 1 Hz ile 100 Hz arasındadır.
Fizyolojik açıdan önemli frekans bölgelerinde, titreşim zorlanmalarının şiddeti ivme ile ifade edilir. Titreşim algılama değeri olarak kullanılan K değerinin esasını da titreşimin ivmesi oluşturmaktadır.
Titreşim Yönetmeliği’ne (23.12.2003 tarihli) göre,
El – kol titreşimi: İnsanda el–kol sistemine aktarıldığında, işçilerin sağlık ve güvenliği için risk oluşturan ve özellikle de damar, kemik, eklem, sinir ve kas bozukluklarına yol açan mekanik titreşimi,
Bütün vücut titreşimi: Vücudun tümüne aktarıldığında, işçilerin sağlık ve güvenliği için risk oluşturan, özellikle de bel bölgesinde rahatsızlık ve omurgada travmaya yol açan mekanik titreşimi,
Maruziyet sınır değerleri ve maruziyet etkin değerleri:
El – kol titreşimi için;
Sekiz saatlik çalışma süresi için günlük maruziyet sınır değeri 5 m/s2
Sekiz saatlik çalışma süresi için günlük maruziyet etkin değeri 2,5 m/s2
Bütün vücut titreşimi için;
Sekiz saatlik çalışma süresi için günlük maruziyet sınır değeri 1,15 m/s2
Sekiz saatlik çalışma süresi için günlük maruziyet etkin değeri 0,5 m/s2 olacaktır.
Ses etkilenim düzeyi,belli bir zaman aralığında ölçülen ses ile aynı toplam enerjideki sabit seviyedeki sesin ses düzeyidir. Gürültünün kişisel Maruziyet değerini ölçmek için dozimetre kullanılır.
Yapılan araştırmalar (100-10.000 Hz ve) sürekli olarak 85 dB'den sonraki sesin (gürültünün) insan sağlığında önemli tahribatlara (işitme kaybı vb) neden olduğunu göstermiştir. Gürültüye uzun süre maruz kalınması durumlarında kulakta geri dönüsü mümkün olmayan değişiklikler oluşur. Buna kalıcı eşik kaymasıdenir.
Çalışma ortamlarında havalı çekiçler (120 dB), perçin işleri (110 dB), testere ve planya makineleri (115 dB), kırma değirmenleri, titreşimli elekler, taş kesme, gaz türbinleri, kompresörler (100 dB), aspiratörler, motor test atölyeleri, dizel motor makine daireleri gibi sanayi çalışanlarını yakından etkileyen gürültünün yaptığı zararlar, gürültü ile karşılaşma zamanı ve gürültünün şiddetine göre değişir. Önce geçici sağırlık sonra kalıcı sağırlık ve sonunda baş ağrıları, uyku bozuklukları, yorgunluk, dalgınlık gibi sinir ve ruh hâlinin bozulması olur.
İş yerlerinde gürültünün ölçülmesinde, insan kulağının en düşük işitme referans değeri olarak 15 Mikro Pascal esas alınır.
Gürültünün istenmeyen etkileri şu şekilde özetlenebilir
İşitme kaybı: 90 dB’in üzerinde gürültünün olduğu bir ortamda uzun süre bulunanlarda işitme kayıplarının olma riski oldukça yüksektir. Gürültüye bağlı akut işitme kayıpları 120 dB’den sonra (A) başlar.
Yorgunluk: Gürültü şiddetinin 50-60 dB olması hâlinde yorgunluk başlar ve gürültü şiddeti arttıkça yorgunluk da fazlalaşır.
Psikolojik sağlık problemleri (stres):
Fiziksel sağlık problemleri:
Çalışma veriminin düşmesi:
Mevzuata göre, ağır ve tehlikeli işlerin yapılmadığı yerlerde, gürültü derecesi 80 dB’i geçmemelidir. Daha çok gürültülü çalışmayı gerektiren işlerin yapıldığı yerlerde, gürültü derecesi en çok 95 dB olabilir. Ancak, bu tip durumda işçilere başlık, kulaklık veya kulak tıkaçları gibi uygun koruyucu araç ve gereçler kullandırılmalıdır.
Özellikle, aşağıdaki iş türlerinde, verimli bir çalışmanın olabilmesi için gürültü 65 dB’in üzerine çıkmamalıdır:
Devamlı dikkat isteyen duyarlı el işlerinde
Göstergelerdeki işaretlerin az belirli ve sinyallerin sık verildiği gözetleme işlerinde
Çabukluk gereken işlerde
Düşüncenin ve dikkatin bir noktada toplanması gereken ussal islerde.
Ergonomik olarak, titreşimin vücuda etkisi iki nokta söz konusudur:
Tüm beden titreşimleri: Vücudun tümüne aktarıldığında, risk oluşturan, özellikle de bel bölgesinde rahatsızlık ve omurgada travmaya yol açan mekanik titreşimlerdir. Titreşim kaynakları da, traktör ve kamyon kullanımı, dokuma tezgahları, yol yapım, bakım ve onarım makineleri ile özellikle çelik konstrüksiyonlu yapılarda titreşime sebep olan makine ve tezgahlardır.
El kol titreşimleri: El-kol sistemine aktarıldığında, insanlarda damar, kemik, eklem, sinir ve kas bozukluklarına yol açan mekanik titreşimlerdir. Taş kırma makineleri, kömür ve madencilikte kullanılan pnömatik çekiçler, ormancılıkta kullanılan taşınabilir testereler, parlatma ve rende makineleridir. Bu araçlar, dönerek, vurarak veya hem dönerek hem de vurarak titreşirler.
At, otomobil, uçak, gemi gibi araçlarla seyahat sırasında merkezi sinir sistemi şikâyetleri meydana gelen çok düşük frekanslı titreşimin etkileri(f < 2 Hz) Bulantı, kusma, soğuk terleme olabilir. Seyahat bitince belirtiler belli bir süre sonra ortadan kalkar.
Düşük frekanslı titreşimin etkileri(2 Hz < f < 30 Hz) ise klinik belirtiler genel olarak titreşimli el aleti kullanan işçilerde, elde dolaşım bozuklukları, hipersentivite ve daha sonra uyuşukluk şeklinde olur. Maruziyet sürerse omuz başlarında ağrı, yorgunluk soğuğa karşı hassasiyet artması meydana gelebilir. Parmaklarda 8-10 0C ısıya kısa süre maruziyet ile beyazlaşma olur. Avuç içi de beyazlaşır.
Gürültü ile mücadele edilmelidir. Gerekli her türlü tedbir ile gürültü seviyesinin düşürülmesine gidilebilir. Bu tedbirler sırasıyla şunlardır: Tasarımda, İmalatta, Kişisel korunma
Gürültüyü önlemede ilk yaklaşım “gürültüyü kaynaktan kesmek”tir. Gürültü yapan makine ve sistemlere susturucu yaklaşımı, gürültüye neden olan parçaların yenilenmesi, bakım ve yağlama hizmetlerinin devamlı ve düzenli yapılması, titreşim ve dolaylı olarak ses çıkaran makinelerin özel ve ses emici döşeme üzerine montajı, gürültü yapan parçaların ses kesiciler ile örtülmesi gibi önlemler gürültüyü kaynaktan kesebilir ya da düzeyini düşürebilir. Bütün bu önlemlere rağmen, gürültü yine de zararlı düzeyde kalırsa, gürültü yapan makineler ayrılarak özel yerlere konulmalı ya da gürültülü makinenin önüne ses kesici duvar ilave edilmelidir.
Genellikle yumuşak ve kauçuktan yapılan ve dış kulak kanalına yerleştirilen kulak tıkaçları 15-30 dB’lik bir ses yalıtımı sağlayabilir. Ayrıca kulağı tamamen saran, 25-40 dB’e kadar ses yalıtımı sağlayan koruyucu kulaklıklar, tıkaçlardan daha etkin bir koruma malzemesidir. Kulak kepçelerini içine alarak, baş üzerinden geçen bir bantla birbirine tutturulmuş iki kısımdan oluşan maşonlar da bu gereksinim için tercih edilirler. Maşonlar, en az 20 dB’lik bir gürültü azaltması sağlamaktadır. Uygun kulak koruyucusunun seçimindeki en önemli kriterler, istenilen ses azaltımının (yalıtımının) sağlanması ve kullanım rahatlığıdır.