ESAD EFENDİ, VASSÂFZÂDE
(ö. 1192/1778) Osmanlı şeyhülislâmı.
III. Osman devri şeyhülislâmlarından Abdullah Vassâf Efendinin oğlu olan Mehmed Esad 1119da (1707) İstanbul'da doğdu. Tahsilini tamamladıktan sonra 1143 yılında (1730-31) hâriç derecesiyle müderris oldu. daha sonra 1163'-te (1750) Galata kadılığına tayin edildi. Babası Vassâf Efendi'nin şeyhülislâmlığı döneminde Galata kadılığından mâ-zul bulunan Esad Efendi'ye önce Edirne, daha sonra da Mekke payesi verildi. Babasının 1755te azli ve Bursa'ya gönderilmesi üzerine Esad Efendi de Bursa'ya gitmeye mecbur tutuldu ve bir müddet orada kaldı.
1171de (1758) kendisine İstanbul payesi tevcih edilen ve babasının düşmanları yüzünden uzun süre terfi edemeyen Esad Efendi ancak 1768'de Anadolu kazaskerliğine ve 1773'te Rumeli kazaskerliğine getirilerek her birinde örfî müddet olan birer yıl görev yaptı. I. Abdülhamidzamanında 19 Şevval 1190-da373 şeyhülislâm oldu ve bir yıl sekiz aydan fazla bu makamda kaldı. Yaşlılığı ve hastalığı sebebiyle 24 Cemâziyelâhir 1192374 tarihinde görevden alınarak önce Boğaziçi'nde Neşatâbâd Sarayı yanındaki yalıya, daha sonra Emirgân'da babasından kalma yalıya375 çekildi. 28 Temmuz 1778'-de vefat etti ve Eyüp'te Siyavuş Paşa Türbesi hazîresinde babasının yanına gömöldü.
Esad Efendi dürüst ve mevki için boyun eğmeyen bir kişi olarak tanınmıştır. Bünyesinin zayıflığı ve asabî mizacı dolayısıyla halk arasında "Hindi Molla" lakabıyla anılmıştır. Kaynaklarda tasavvufa meyilli olduğu, şiir söylediği ve ta'lik hattında Kâtibzâde Mehmed Re-f\ Efendi'den icazet aldığı kaydedilmektedir.
Bibliyografya:
Müstakimzâde. Tuhfe, s. 711; Vâsıf. Târih, 1,199; Deuhatü'l-meşâyih, s. 98 v<±, 106; Cevdet. Tğrih, II, 48, 100 vd.; Sicill-İ OsmSnî, I, 334; İlmiyye Salnamesi, s. 546 vd.; Uzunçar-şılı, Osman/ı Tarihi, İV/2, s. 497-498; M. Münir Aktepe. "Es'ad Efendi", İA, IV, 362-363; a.m1f, "Es'ad Efendi, Mehmed", El2 (İng }. II, 713-714.
ESAD EFENDİ KÜTÜPHANESİ
Sahaflar Şeyhizâde Esad Efendi tarafından İstanbul'da kurulan kütüphane.
Sultanahmet'te Yerebatan caddesinde bulunan kütüphane 1262 (1846) yılında tanzim edilen bir vakfiye ile kurulmuştur. Hayatını okumaya ve yazmaya hasretmiş olan Esad Efendi ömrü boyunca topladığı çoğu nadide bütün kitaplarını, konağının yanında özel olarak inşa ettirdiği kütüphane binası ile birlikte vakfetmiştir. Ancak kütüphane, binası bitirilemediği için hemen faaliyete geçememiş, daha sonra kendisine verilen 30.000 kuruşluk atıyye sayesinde 1848'-de ölümünden az önce tamamlanabilmiştir. Esad Efendi, vakfiyesinde, yaptırmayı arzu ettiği kütüphane binası tamamlanmadan vefat ederse kitapların Râgıb Paşa Kütüphanesi'ne konulmasını istemiştir.
Vakfiyesinde kaydedildiğine göre tatil günleri dışında her gün açık olacak kütüphaneye nöbetleşe çalışacak üç hâfız-ı kütüb, bir müstahfız ve bir bevvâb tayin edilmiştir. Kütüphane çalışanlarının ölümleri halinde görevleri evlâtlarına geçmeyip vakfın mütevellisi tarafından uygun kişilere verileceği belirtilmiştir. Kütüphaneden dışarıya kitap çıkarılmaması, üç yılda bir sayım yapılması ve bu sırada tamire muhtaç kitapların kütüphane dışına çıkarılmadan tamir edilmesi öngörülmüştür. Binanın tamamlanmasından sonra 1264 (1848) yılında düzenlenen ek vakfiyede mahalle bekçisi aynı zamanda bevvâb olarak görevlendirilmiş, bu iş için aynca ücret tahsis edilmiştir. Hâfız-ı kütüblerin, kitapların kullanılması sırasında zarar görmelerine engel olmak üzere çok dikkatli davranmaları istenmiştir.
Esad Efendi Kütüphanesi'nin kitap sayısı 1280'deki (1863) sayımında 3982, 1294'te (1877) 3853. II. Abdülhamid devrinde tanzim edilen matbu fihristinde ve 1328 (1910) yılı sayımında ise 3943-tür. Esad Efendi'nin torunu Dr. Esad tarafından vakfedilen ve 3901 -4273 numaraları arasına ilâve edilen kitaplarla bu mevcut 4274'e çıkmıştır. Kütüphanede bulunan kitaplardaki vakıf mührü 1263 (1847) tarihini taşımakta olup arada Esad Efendi'nin şahsî mührünü taşıyan kitaplara da rastlanmaktadır.
Günümüzde de 3719'u yazma, 555'i basma olmak üzere 4274 kitaba sahip bulunan Esad Efendi Kütüphanesi, ihtiva ettiği çok değerli ve nefis yazma eserler dolayısıyla İstanbul'un başta gelen vakıf kütüphaneleri arasında yer almıştır. Tarihçi olduğu kadar edebiyatçı ve şair yönü de bulunan Esad Efendi önemli eserleri toplayarak özellikle tarih ve edebiyat bakımından çok zengin bir yazmalar koleksiyonu meydana getirmiştir. Bu eserlerin çoğunun kenarında kendisi tarafından konulmuş haşiyeler, ilâveler görülür. Onun telif ettiği eserlerin önemli bir kısmı da müellif hattıyla bu kütüphanededir. Vaktiyle kütüphanenin idaresindeki yolsuzluklar sebebiyle muhtelif kitapların zayi olmasının yanı sıra kendi hattıyla olan eserlerinin bazıları da başka kütüphanelere dağılmıştır. Esad Efendi Kütüphanesi 1914'te Sultanselin’deki Medresetü'l-mütehassısîn'e. 1918'-de de Süleymaniye Kütüphanesi'ne nakledilmiştir. Yanıbaşındaki hazîrede Esad Efendi ile ailesinin kabirleri bulunan Sultanahmet'teki kütüphane binası boşaltıldıktan sonra çeşitli tarihlerde depo ve basımevi olarak kullanılmıştır. Günümüzde ise bir deri işleri giyim mağaza-sıdır.
Bibliyografya:
BA, Cevdet-Maarif, nr. 3338, 3720; BA. İrade-Dahiliye, nr. 7452; VGMA, nr. 632, s. 404-408; Defteri Kütübhânç-i Es'ad Efendi, İstanbul, ts.376; Sicilli Osmârtî, I, 339-340; İbnülemin, Son Asır Türk Şairleri, I, 323; Halit Dener. Süteymaniye Umumî Kütüphanesi, İstanbul 1957, s. 41-42; Günay Kut - Nimet Bayraktar. Yazma Eserlerde Vakıf Mühürleri, Ankara 1984, s. 143-145; Semim Emsen, "Osmanlı İmparatorluğu Devrinde Türkiye Kütüphanelerinin Tarihçesi", TKDB, IX/ 1-2(1960), s. 26; M. Münir Aktepe, "Es'ad Efendi", İA, IV, 364.
ESAD ERBİLİ
(1847-1931) Nakşibendî-Hâlidî şeyhi.
Musul'un Erbil kasabasında doğdu. Asıl adı Muhammed Esad olup Esad Efendi diye de tanınır. Dedesi, Hâlidiyye'nin kurucusu Hâlid el-Bağdâdî'nin Erbil'de inşa ettirdiği tekkeye şeyh olarak tayin ettiği halifesi Hidâyetullah Efendi, babası daha sonra aynı tekkede şeyhlik görevinde bulunan Muhammed Said Efen-di'dir. Medrese tahsilini doğduğu bölgede tamamlayan Esad Efendi yirmi üç yaşında Hâlidî şeyhi Tâhâ el-Harfrî'ye intisap etti. Beş yıl sonra sülûkünü tamamlayarak hilâfet aldı (1875). Aynı yıl hac farizasını yerine getirdi. Dönüşünde şeyhinin vefat ettiğini öğrenince İstanbul'a gitmeye karar verdi. İstanbul'da Cağaloğ-lu'nda Beşir Ağa Dergâhı'nda bir süre misafir olarak kaldı. Daha sonra Çarşı-kapı'daki Molla Pîrî Camii'nin müezzin odasına yerleşti. Fâtih Camii'nde Hafız divanını okuttu. Bu sırada Beyazıt Camii imaretinin meydanı gören bir odasına taşındı. II. Abdülhamid'in damadı Hâlid Paşa kendisini saraya davet ederek sohbetlerinden istifade etti. Bu arada Meclis-i Meşâyih üyeliğine tayin edildi. İlim ve irşad faaliyetlerini sürdürdüğü bu yıllarda kendisine bir tekke şeyhliği verilmesini istedi. O sırada şeyhlik makamı boş bulunan Şehremini'nin Odabaşı semtindeki Kelâmî Dergâhı'nın şeyhliğine talip oldu. Ancak bu dergâhın şeyhliği Kâdirî meşâyihine ait olduğundan ve kendisinin Kâdirî icazetnamesi bulunmadığından bu isteği uygun görülmedi. Bunun üzerine Esad Efendi Kâdirî şeyhi Abdülhamîd er-Rifkânî'den Kâdirî icazetnamesi alarak bunu ibraz edince adı geçen dergâhın şeyhliğine tayin edildi (1883). Bu dergâhta Kâdirî ve Hâlidî âdâb ve erkânı üzere irşad faaliyetinde bulundu. Bir süre Fatih Halıcılar'daki Feyzul-lah Efendi Dergâhı'na da devam etti.
Kelâmî Dergâhı şeyhi olduktan sonra daha geniş bir çevreye hitap etme imkânı bulan Esad Efendi, II. Abdülhamid tarafından memleketi Erbil'e sürgüne gönderildi (1900). Burada müntesiplerin-den zengin bir hanımın kendisi için inşa ettirdiği tekkede irşad hizmetini sürdürdü ve mensuplarıyla mektuplaşarak onların ilgilerini canlı tutmaya çalıştı, il. Meşrutiyet'ten (1908) sonra İstanbul'a döndü ve Kelâmî Dergâhı'm genişleterek yeniden inşa etti. Meşrutiyetle birlikte tekke mensuplarının da cemiyet kurma faaliyetlerine giriştikleri sırada Cem'iy-yet-i Süfiyye'nin kuruluş çalışmaları bu dergâhta yürütüldü. Şeyhülislâm Müsâ Kâzım Efendi cemiyetin reisi, Esad Efendi de ikinci reisi oldu. Esad Efendi cemiyetin açılış töreninde yaptığı konuşmada377 devrin genel havasının tesiriyle Meşrutiyet idaresini ve taraftarlarını öven, Abdülhamid dönemini eleştiren ifadeler kullandı. Tasavvuf ve Beyânü'î-hak mecmualarında tasavvufî konularda yazılar yazan Esad Efendi 1914'te yeniden Meclis-i Meşâyih âzalığına getirildi, meclis reisi Elif Efendi'nin istifası üzerine k;sa bir süre sonra da reis oldu. Sultan Mehmed Reşad tarafından sur-re emini olarak hacca gönderildi. Ertesi yıl Meclis-i Meşâyih'teki görevinden istifa etti. Üsküdar Çiçekçi'deki Selimiye Dergâhı'nın meşihatını da üzerine alarak oğlu Mehmed Ali Efendi'yi vekâleten bu dergâhın şeyhliğine tayin ettirdi. Esad Efendi, Kelâmî Dergâhı'ndaki görevinin yanı sıra zaman zaman Selimiye Dergâhfna da giderek irşad faaliyetini tekkelerin kapatıldığı 1925 yılına kadar sürdürdü. Bu tarihten kısa bir süre önce Kelâmî Dergâhı'nda iki hafta misafir olarak kalan Danimarkalı psikolog Cari Vett'in hâtıraları378, Esad Efendi'nin çevresini ve tekke ortamını yansıtması bakımından önemlidir. Tekkeler kapatıldıktan sonra inzivaya çekildiği Erenköy Kazasker'deki evinde sürekli polis gözetimi altında tutuldu379. Menemen olayı ile380 ilgisi olduğu iddia edilerek oğlu Mehmed Ali Efendi ile birlikte Menemen'e götürülüp idam talebiyle yargılandı. Hakkında verilen idam cezası yaşlılığı sebebiyle müebbet hapse çevrildi. Oğlu Mehmed Ali Efendi ise idam edildi. Esad Efendi Menemen'de askerî hastahanede tedavi görürken 3-4 Mart 1931 gecesi vefat etti. Onun zehirletilerek öldürüldüğü şeklinde bir kanaat de vardır. Cenazesi ailesine verilmeyerek resmî makamlar tarafından Menemen'de defnedildi. Mezarının bulunduğu arsa üzerinde 1962-1963 yıllarında bir cami yaptırıldı. Mahkeme zabıtları açıklanmadığından Esad Efendi ile oğlu hakkında verilen idam cezasının hangi delillere dayandırıldığı, olayla ilgilerinin olup olmadığı anlaşılamamıştır.
İstanbul. Anadolu ve Balkanlar'da binlerce mensubu bulunan ve çok sayıda kişiye hilâfet veren Esad Efendi'nin silsilesi en yaygın olarak halifelerinden Mahmut Sami Ramazanoğlu (ö. 1984) tarafından sürdürülmüştür.
Eserleri.
1- Kenzü'l-irfan381. İbadet ve ahlâka dair 1001 hadisin metin, tercüme ve şerhinden ibarettir. Eser daha sonra hadislerin kaynakları da gösterilerek yeniden yayımlanmıştır.382
2- Mektûbât383 Erbil'de sürgünde iken dostlarına ve müntesiplerine gönderdiği mektupları ihtiva eden eserin ilk basımında 147, ikinci basımında 154 mektup yer almaktadır. Eserin Hasan Kâmil Yılmaz ve İrfan Gündüz tarafından yapılan baskısına384 iki mektup daha ilâve edilmiştir.
3- Risâle-i Es'a-dîyye385. Tasavvuf ve tarikatın mahiyetini ve seyrü sülük âdabını anlatan otuz sayfalık bir risaledir. Müellif müridlerinin arzusu üzerine risalenin sonuna kendi hal tercümesini de eklemiştir. Eser Latin harfleriyle de basılmıştır.386
4- Tevhid Risalesi Tercümesi. Evhadüddîn-i Balyânî'ye ait risalenin tercümesidir. Yanlışlıkla Muhyiddin İbnü'l-Arabî'ye nisbet edilen eser Ali Kadri tarafından yayımlanmıştır.387
5- Fatiha-i Şerife Tercümesi388. Sekiz sayfadan ibaret olup ayrıca Risûle-i Es'adiyye ile birlikte basılmıştır.389
6- Divan390. Aruz veznini oldukça başarılı bir şekilde kullanan Esad Efendi'-nin Farsça ve Türkçe şiirlerinin yer aldığı eserde Arapça ve Kürtçe birer şiir de vardır. Farsça şiirler alfabetik olarak sıralanmış ve her harf için bir şiir söylenmiştir. Türkçe şiirler üç gazel dışında genellikle mutasavvıf şairlerin gazellerine yapılan tahmislerle birkaç rubâî ve tarihten ibarettir. Eserin Cemal Ba-yak tarafından yapılan neşrinde391 Farsça şiirlerin Ali Nihat Tarlan tarafından yapılan tercümeleri de verilmiş. Türkçe şiirler ise yayımlayan tarafından sadeleştirilmiştir. Bu baskının sonuna Esad Efendi'nin, oğlu Meh-med Ali Efendi tarafından manzum olarak Türkçe'ye çevrilen "Mevlid-i Fâtıma-tü'z-Zehrâ" başlıklı yetmiş beş beyitlik Farsça şiiri de ilâve edilmiştir.
Bibliyografya:
Hüseyin Vassâf. Sefine, II, 191-199; İbnüle-min, Son Asır Türk Sairleri. IX, 2155-2156; C. Vett, Deruish Diary, Los Angeles 1953; a.mlf., Kelâm't Dergâhından Hatıralar392, Ankara 1993; Necip Fazıl Kısakürek. Son Deurin Din Mazlumları, İstanbul 1989, s. 129-170; Albayrak. Osmanlı Ulemâsı, III, 201-202; a.mlf., Yürüyenler oe Sürünenler, İstanbul 1991, s. 191-193; Tasavvuf, sy. 8393, H. Kâmil Yılmaz, "Şeyh Muhammed Es'ad Erbilî", Altınoluk, sy. 6, İstanbul 1986, s. 22-23; İsmail Kara, "Tarikat Çevrelerinin İttihat ve Terakki ile Münasebetleri", Dergâh, sy. 43, İstanbul 1993, s. 14-15; Mustafa Kara. "Cemiyet-i Sûfiyye", TT, sy- 117 (1993), s. 39-44; a.mlf., "Cemiyyet-i Sûfiyye", DİA, VII. 335.
Dostları ilə paylaş: |