a) Nüzul Zamanındaki Karinelerin Tanınıp
Kaydedilmesinin Lüzumu
İncelenmesi gereken ilk husus, ayetlerin indiği zamana yakın dönemde gerçekleşmiş olan karinelerin tanınıp kaydedilmesinin ne şekilde olduğu konusudur. Daha önce de geçtiği gibi Peygamber (s.a.a) zamanında Kurân’ın anlaşılmasında, Müslümanlar için doğal şekilde oluşan konulardan faydalanılması ayetlerin manalarının kavranmasında esas rolü ifa etmekteydi. Ayetlerin tedrici olarak inmesi, olaylarla birlikteliği, Müslümanların karşılaştıkları çeşitli hadiselerde onlara yoldaşlık etmesi, cahiliye geleneklerinin bilinmesinin yanı sıra bazı ayetlerde bunlara işaret edilmesi, Arap yarımadasında yaşayan Yahudi ve Hıristiyanların durumlarının bilinmesi ve genel olarak vahyin indiği ortama hâkim olan koşulların tümü, Müslümanların, sonraki zamanlarda gelecek olanlara nazaran ayetler hakkında daha açık bir tasviri yakalamalarına olanak sağlıyordu.
Aynı şekilde Müslümanların Hz. Peygambere (s.a.a) ulaşabilme olanaklarının bulunması ve ayetler hakkında kafalarına takılan iphamları o Hazrete (s.a.a) sorarak giderebilmelerinin söz konusu olması da Kurân kavram ve mefhumlarını daha iyi anlayabilmeleri için zemin oluşturmaktaydı. Peygamberden (s.a.a) Kurân’ın ibadet ve siyasetle ilgili hükümlerinin tefsir ve şerhinde nakledilmiş olan rivayetler bunun örnekleridir.
Bu konular ashap ve tabiin döneminde sineden sineye intikal ederek sürdüğünden onlar bu alanlarda bilgiye sahiptiler. Fakat zamanın geçmesi ve nüzul asrından uzaklaşılması bu karineleri tanınmaz hale getirdi. Öte yandan Müslümanların bunlar hakkında genel bilgisi de bulunmadığı için Kurân’ın anlaşılmasına yardımcı olacak dâhili ve harici karinelerin tedvin edilmesi gereği ortaya çıkmış oldu. Bu karinelerden yararlanılması, gelecekteki insanların zihinlerini nüzul asrına yaklaştırmış olacaktı.
Bu mevzu; esbab-ı nüzul, İslam ve cahiliye Araplarının tarihi, hadis ilmi ve ona bağlı ilimler gibi ilimleri öğrenmeyi tefsir için bir zaruret haline getirdi.
Dostları ilə paylaş: |