Eserin özgün adı: روش تفسیر قران Reveş-i Tefsir-i Kur’an Yayın Yönetmeni



Yüklə 3,24 Mb.
səhifə216/249
tarix03.01.2022
ölçüsü3,24 Mb.
#47656
1   ...   212   213   214   215   216   217   218   219   ...   249
Vehb-i İlim

Somut deneyimle teyit edilmiş Kurâni bakış açısına göre insanın amelleriyle nefsanî durumları arasında güçlü bir irtibat vardır; görüş, temayül ve tepkinin her insanda birbiriyle sıkı irtibatı, karşılıklı etki ve tepkisi mevcuttur. İnsanın amelleri, nefsinin temizlik veya kirliliği için zemin oluşturur. Onu, alçak ve değersiz eğilimlere veya yüce insani temayüllere yönlendirir. Bu melekeler veya eğilimlerin varlığı, bir tür marifet kazanmaya veya kaybetmeye, bu marifeti güçlendirmeye veya zayıflatmaya, onu hassas veya hassas olmayan konuma getirmeye sebep olmaktadır.1119 Bu esasa göre insan nefsi ne kadar temizlenip arınırsa o ölçüde hakikatleri anlayıp idrak etmeye muvaffak olacaktır. Eğer dini metin ve bilgileri anlamada; Kurân ayetlerini anlamada, semavi kitaplar ve vahye dayalı bilgilerin özel etkisi için nefis temizliğine inanırsak, bu genel kaide ayetleri anlamada nefis taharetinin rolüne açık bir delildir.

Öte yandan Kurân ayetleri, deneye dayalı bilimin de kabul ettiği başka bir gerçek üzerinden perde kaldırmıştır. O da şudur: İnsanlar ilimleri kavrama ve bilgileri anlama konusunda özel ilahi yardımlar esasına göre farklıdırlar ki bu da birinci noktadan kaynaklanan bir hakikat veya ondan bağımsız şekilde düşünülebilir.1120

Bu konu, “İlm’ul-Mevhibe” veya “Vehb-i İlim” başlığı ile Kurân ilimleri ve tefsir kitaplarında zikredilen ve tefsirdeki temel rolüne vurgu yapılan hakikattir.1121 Görüş sahipleri genellikle bu gerçeğin ispatında, insanın davranışının, yeni ilim almasına zemin hazırlamasının tesirine nazır olan rivayetlere dayanmışlar, özellikle de aşağıdaki hadise dikkat çekip, onu referans almışlardır.1122

Bu hadiste şöyle gelmiştir: “Her kim bildiğine amel ederse, Allah ona bilmediği şeyin ilmini inayet eder.”1123

Rivayetlerde bu mesele muhtelif şekil ve beyanlarla ifade edilmiştir. Ayetlerin, fertlerin manevi ve akılcı gelişim dereceleri esasına göre tasnif edilmesi bu kabildendir. İmam Ali (a.s) bir rivayette şöyle buyurur: “Allah, kelamını üç bölüme ayırmıştır.” Daha sonra o bölümleri sayarken şöyle buyurur: “Onun bir bölümünü ancak zihni temiz, duygusu ince, teşhisi sahih ve Allah’ın kalbini İslam için açtığı kimse anlayabilir.”1124

Yine bu maksadın beyanında referans alınan rivayetlerden biri İmam Ali’den (a.s) nakledilen bir başka rivayettir. O Hazret (a.s) şöyle buyurmuştur: “Fakat Allah, bir kula Kurân’da kavrayış inayet ederse o başkadır.”1125

Müfessirin şartları konusunda “İhlâs, iman, salih amel, takva ve nefs-î adab” gibi unvanlarla ifade edilen, tefsir kaynakları bahsinde de bazı müfessir ve Kurân araştırmacıları tarafından varidat-ı kalbi, ilhamat, şuhud-i irfani ve mukaşefe-yi tamme unvanlarıyla dile getirilen hususlar, ilm’ul mevhibenin yani Vehbi ilmin zemin ve sonuçlarından sayılmaktadır. Gayri masumlar tarafından “ayetlerin tevili ilmi” unvanıyla ortaya konulan şey, eğer zikri geçen hakikate dönecek olursa bu doğrudur ve kabul edilebilir. Fakat eğer sapkın güruhlar tarafından gündeme getirilen batıni teviller kabilinden olursa (ki Kurân’ı kendi iddialarının ispatı için bir dayanak olarak kullanırlar) veya doğru sözlü âlimlerin mesnetsiz beğenileri türünden olursa, onu kabul etmenin hiçbir delili olmaz ve bu tür yorumlar müfessirin gerçekten sapmasının zeminini oluşturur.1126

Kendisini hakka teslim etmiş bir muvahhidin vehbi ilimleri, eğer Kurân lafızları ve ibarelerinden yüce ve derin bilgilere intikalde kilit rolü ifa ederse ve sonuçları değerlendirme konusunda elimize birtakım ölçütler verirse, müfessirin ihtiyaç duyduğu ilimlerden sayılır. Daha önce zikri geçen muhtelif ilimleri bilmek, ayetlerin maksadı ve Yüce Allah’ın muradına sahih, dakik ve kâmil bir şekilde ulaşmada müfessire nasıl yardım ediyorsa vehbi ilim de bu tasvirde aynı rolü ifa etmektedir.1127 Eğer bu bilgilerin kendisi bizatihi, Kurân’ı anlamada faydalanılan ve düşünsel çaba olmadan, sırf iç temizliği ile elde edilen Kurâni bilgilerden bir bilgi olursa bu durumda tefsir kaynaklarından sayılır. Bu durumda rivayetler ve diğer ayetlerin rolüne sahip olur; yani, ayetlerin mefhumu ve Yüce Allah’ın maksadının açıklayıcısı olur.1128

Elbette şuna dikkat etmek gerekir ki eğer vehbi ilim, âkil adamlar arasındaki yaygın olan konuşma kaidelerinin ötesine geçer ve marifet ehlinin müşahedesi cinsinden olursa, yalnızca Masum Önderlerden (a.s) kabul edilir; diğer müfessirler hakkında böyle bir ilim (eğer mukaddimelerinde taksir veya kusur olmazsa) sadece onların kendileri için kesin ve muteber olur. Diğerleri için yalnızca bir ihtimal haddinde itibarı olur.

Beşinci Bölüm
Müfessirin Şartları

Müfessirin Şartları



Kurân ilimleri araştırmacıları, “müfessirin şartları” veya “müfessir için lazım olan özellikler” başlığı altında birçok konu zikretmişlerdir. Bunların bir bölümü “tefsir kaynakları” ile ilgili, bir kısmı “tefsir kaideleri” ile alâkalı, bir bölümü “ihtiyaç duyulan ilimler” konusuna matuf ve bir kısmı da “tefsir yöntemi” ile ilintilidir. Tabi bu arada bazı araştırmacılar zikri geçen bölümleri müfessirin şartları ile karıştırmamış olmakla birlikte yine de çoğunlukla bu mecmualardan bazı kısımları müfessirin şartları başlığının altında zikretmişlerdir. Bu karışıklık aşağıda zikri geçen üç sebepten birine dayanmaktadır:

Birincisi; Bu tür konuları gündeme getirmenin uzun bir geçmişi olmadığından zikri geçen muhtelif mihverleri birbirinden ayırmak konusunda gaflet edilmiş veya mümkün olmamıştır.

İkincisi; Bazen bu konular farklı bakış açılarıyla muhtelif başlıkların alanına girebilmektedir. Örnek olarak; eğer edebi ilimlere bir bilgi manzumesi olarak bakılırsa, müfessirin ihtiyaç duyduğu ilimlerden sayılır. Eğer müfessirin kullandığı uzmanlık ve ihtisasa ait bilgi manzumesi olarak görülürse müfessirin şartlarından sayılır.

Üçüncüsü; Bu âlimlerden bazısı “tefsirin şartları” kavramından, ihtiyaç duyulan ilimler ve tefsir kaidelerini de kuşatacak geniş bir mefhumu dikkate almışlardır.

Her halükarda burada kastedilen mefhumun özel bir manası vardır ve sadece müfessirin görüş ve eğilimi boyutundaki yetenek ve kemalini anlatan konulardan seçilmiş olup diğer mecmuaları kuşatmamaktadır.

Geçen bölümlerde şunu belirtmiştik; tefsir usulü ve kaidelerine riayet etmemek, muteber tefsir kaynaklarını dikkate almamak, onlardan faydalanmamak ve müfessirin ihtiyaç duyacağı ilimleri öğrenmemek, tefsirin hatalı ve itibarsız olmasına yol açar. Bu bölümde zikri geçen konulara ilave olarak müfessirin sahip olması gerekli bazı özellik ve şartları beyan etme sadedindeyiz ve bunların riayeti durumunda onun tefsirdeki hatası azalmış olur. Müfessirin şartları ve özelliklerinden söz etmeden önce iki noktanın zikri zaruridir:

a) Müfessirin ruhsal özellikleri bazen zatidir ve iktisap ile elde edilmemiştir. Mesela olağanüstü yetenek ve pratik zekâlı olması gibi… Bazen de bu özellikleri iktisabidir, istinbat ve takva melekesi gibi… İktisabi olmayan özelliklerin oluşumunda esas rolü onun gayr-i iktisabi yönü üstlenir. Bu özellikler iradeye dayalı olarak hem güçlendirilebilir hem de taz’if edilebilir. İktisabi özellikler ise hem oluşumunda hem de takviye ve taz’ifinde müfessirin çabasına bağlıdır; müfessiri bu alanda ne kadar çaba sarf edecek olursa o ölçüde tefsirdeki yeteneğini artırmış olur. Bazen iktisabi özellikler, doğru inanç gibi bir tür bilinçtir; bazen takva ve iman gibi iktisabi temayüllerdendir. Bazen de bilinçlenmek için gerekli zemini oluşturan hususlardandır. Yani bu meraklı ve sürekli sorgulayan bir zihin örneği gibidir. Kimi zaman da istinbat yeteneği ve tefsir kaidelerini riayette maharet gibi hüner ve ustalık makulesindendir. Bu bahis, bu şartların çeşitli türlerini içermektedir.

b) Müfessirin şart ve özelliklerinden bazıları, tefsirin sıhhat ve itibarında etkilidir; hatta olmaması, tefsirde hata ve yanılma sebebidir. Mesela; ihtiyaç duyulan ilimler ve düşünce özgürlüğü bunlar arasındadır. Bazı özellikler tefsirin kemali ve daha dolu olmasında etkilidir. Müfessirin çok sorgulayan bir zihne sahip olması, takvalı ve samimi olması buna örnektir. Bu bölümde bu iki gruptaki şartlardan söz edeceğiz.

Tefsirin İtibarında Etkili Olan Şartlar


Yüklə 3,24 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   212   213   214   215   216   217   218   219   ...   249




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin