Eshâb-i kiRÂM



Yüklə 4,48 Mb.
səhifə38/41
tarix25.07.2018
ölçüsü4,48 Mb.
#57938
1   ...   33   34   35   36   37   38   39   40   41

-369-

imtiyâzât-i mezhebiyyenin kemâ-kân ceryânı devletin taht-ı himâyetindedir.

Madde: 21 - Herkes üsûlen mütesarrıf olduğu mal ve mülkden emîndir. Menâfi’i umûmiyye için lüzûmu sâbit olmadıkça ve kanûnu mûcibince değer-i behâsı peşin verilmedikçe, kimsenin tesarrufunda olan mülk alınamaz.

Madde: 118 - Kavânîn ve nizâmâtın tanzîminde, mu’âmelât-i nâsa evfak ve ihtiyâcât-i zemâna evfak ahkâm-i fıkhiyye ve hukûkıyye ile âdâb ve mu’âmelât esâs ittihâz kılınmalıdır.

Madde: 120 - Devlet-i Osmâniyyenin temâmiyyet-i mülkiyyesini ihlâl ve şekl-i meşrûtiyyet ve hükûmeti tagyîr ve kanûn-i esâsî ahkâmı hilâfatında hareket ve anâsır-i Osmâniyyeyi siyâseten tefrîk etmek maksadlarından birine hâdim veyâ ahlâk ve âdâb-i umûmiyyeye mugâyır cem’ıyyetler teşkîli memnûdur.

Midhat pâşa şımarık sözlerle sultâna ve devlet adamlarına hakâret etdiği için ve içki meclislerinde devlet esrârını fâş etdiği için ve şahsına bağlı (Millet askeri) nâmı ile husûsî asker toplaması gibi kanûn dışı hareketlerinden dolayı, 1294 [m. 1877] Şubat ayında sadâretden azl ve İtalyaya nefy olundu. 1295 [m. 1878] Şubat ayında da (Meclis-i Meb’ûsân) kapatılarak birinci meşrûtiyyete son verildi. Hakîkatda, Abdülhamîd hân, irâde-i seniyye ve Meclis-i vükelâ (Bakanlar kurulu) karârı ile meclisi ta’tîle sevk etdi. Meşrûtiyyeti ve Anayasayı ilgâ etmedi. Meclisi ve bu Anayasayı ilgâ etmiş olsaydı belki de haklı ve isâbetli iş yapmış olurdu. Çünki, bu Anayasa, rum, ermeni ve yehûdîleri meclise sokmuş, türk meb’ûsların sayısı yarıyı bulmamışdı. Ba’zı meb’ûslar, kendi dillerinin de resmî dil olmasını istemiş, muhtâriyyet, bağımsızlık isteyenleri de olmuşdu. Alman büyük devlet adamı Bismark, müşîr (Mareşal) Alî Nizâmî pâşaya: (Bir devlet, millet-i vâhideden mürekkeb olmadıkça, parlamentosunun fâidesinden ziyâde mazarratı olur) demiş, millet meclisinin dağıtılmasını yerinde bulmuşdur.

Rus orduları, Yeşilköyde iken, 1295 [m. 1878] Mayıs ayında, şu’ûru avdet etmiş olan beşinci Murâdı tekrâr tahta çıkararak kendi de Sadr-ı a’zam olmak sevdâsı ile, gazeteci Alî Suâvî, Çırağan serâyını basdı. Beşiktaş muhâfızı Hasân pâşa, asâsını Alî Suâvînin kafasına vurarak, onu ve sonra ihtilâlci Balkan göçmenlerinden yirmiüçünü öldürdü. Darbe hareketi iki sâatda bas-dırıldı.

Osmânlı sultânları otuzaltı aded olup, onüçüncüsünde tavak-



-370-

kuf [duraklama], yirmincisinde inhitât [gerileme] devrleri başlamışdır. Otuzaltı sultânın ismleri aşağıdadır:



Sıra No:

İsmi ve Babası

Tevellüdü

Cülûsu

Vefâtı

1

Sultân Osmân bin Ertuğrul gâzî

656

699 [1299]

726 [1326]

2

Orhan bin Osmân hân

687

726 [1326]

761 [1359]

3

Murâd bin Orhân hân

726

761 [1359]

791 [1389]

4

Bâyezîd bin Murâd hân

761

791 [1389]

805 [1403]

Saltanatda onbir sene fâsıla olmuşdur.

5

Muhammed bin Bâyezîd hân

790

816 [1413]

824 [1421]

6

Murâd bin Muhammed hân

806

824 [1421]

855 [1451]

7

Fâtih Muhammed bin Murâd hân

833

855 [1451]

886 [1481]

8

Bâyezîd bin Muhammed hân

851

886 [1481]

918 [1512]

9

Selîm bin Bâyezîd hân

872

918 [1512]

926 [1520]

10

Süleymân bin Selîm hân

900

926 [1520]

974 [1566]

11

Selîm bin Süleymân hân

929

974 [1566]

982 [1574]

12

Murâd bin Selîm hân

953

982 [1574]

1003 [1595]

13

Muhammed bin Murâd hân

974

1003 [1595]

1012 [1603]

14

Ahmed bin Muhammed hân

998

1012 [1603]

1026 [1617]

15

Mustafâ bin Muhammed hân

1000

1026 [1617]




16

Osmân bin Ahmed hân

1013

1027 [1618]

1031 [1622]

-

Mustafâ bin Muhammed hân

-

1031 [1622]

1048 [1639]

17

Murâd bin Ahmed hân

1020

1032 [1623]

1049 [1640]

18

İbrâhîm bin Ahmed hân

1024

1049 [1640]

1058 [1648]

19

Muhammed bin İbrâhîm hân

1051

1058 [1648]

1103 [1691]

20

Süleymân bin İbrâhîm hân

1052

1099 [1687]

1102 [1691]

21

Ahmed bin İbrâhîm hân

1053

1102 [1691]

1106 [1695]

22

Mustafâ bin Muhammed hân

1074

1106 [1695]

1115 [1703]

23

Ahmed bin Muhammed hân

1084

1115 [1703]

1149 [1736]

24

Mahmûd bin Mustafâ hân

1108

1143 [1730]

1168 [1754]

25

Osmân bin Mustafâ hân

1112

1168 [1754]

1171 [1757]

26

Mustafâ bin Ahmed hân

1129

1171 [1757]

1187 [1773]

27

Abdülhamîd bin Ahmed hân

1137

1187 [1773]

1203 [1789]

28

Selîm bin Mustafâ hân

1175

1203 [1789]

1223 [1808]

29

Mustafâ bin Abdülhamîd hân

1193

1222 [1807]

1223 [1808]

30

Mahmûd bin Abdülhamîd hân

1199

1223 [1808]

1255 [1839]

31

Abdülmecîd bin Mahmûd hân

1237

1255 [1839]

1277 [1861]

32

Abdül’azîz bin Mahmûd hân

1245

1277 [1861]

1293 [1876]

33

Murâd bin Abdülmecîd hân

1256

30 Mayıs 1876

1322 [1904]

34

Abdülhamîd bin Abdülmecîd hân

1258 [m. 1842]

1293 11 Şa’bân[1876 1 Eylül]

1336 [1918]

-371-

35

Reşâd bin Abdülmecîd hân

1260

1327 [1909]

1336 [1918]

36

Vâhideddîn bin Abdülmecîd

hân1277

1336 [1918]

1344 [1926]

Osmânlı devleti Avrupada Viyana ve Karpat dağlarına kadar yayıldı. Macaristan, Romanya, Basarabya, Kırım ve Asyada Hemedan ve Tebrîz ve Basra Körfezi, Ummân denizi sâhilleri ve Afrikada Sûdan, Büyük sahra, Libya, Tunus, Cezâyir ele geçdi.

Devletin kurulması ve genişlemesi harb ile olduğu için, harb sanâyi’inde çok ileri gidildi. Avrupada ateşli silâhları ilk olarak Osmânlılar kullandı. Hicretin dokuzuncu ve onuncu asrlarında Osmânlı fen adamlarının yapdıkları toplar ve koruganlar, Avrupada harb tekniğinin başlamasında numûne oldu. Şimdi, Midilli, İstanbul buğazı ve Van istihkâmlarında (Mustafâ ustanın yapısıdır) ve (Alî ustanın yâdigârıdır) damgaları bulunan büyük toplar turistleri hayrete düşürüyorlar. Bu topların İstanbuldan Bağdâd, Van gibi uzak yerlere nasıl götürüldüklerine akl erdirilememekdedir. Fâtih sultân Muhammedin İstanbulu almak için dökdürdüğü büyük topları (Sarıca) isminde bir türk mühendisi ile (Urban) isminde bir macar döküm ustası yapmışdır. Dinamit de ilk olarak Fâtih tarafından kullanılmışdır. Gedik Ahmed pâşa, İtalyada Otrantoyu alınca güzel kal’a yapdırdı. İtalyanlar bu kal’ayı gördükleri zemân hayrân oldular. Harblerde böyle istihkâmlaryapmağa başladılar. Îrân seferlerinde yüzellibin kişilik orduların sevk ve idâresinin büyük bilgi ve mehârete muhtâc olduğu şübhesizdir. Böylece Osmânlı imperatorluğu, o zemân, Avrupada en ileri devlet olmuşdu. Mi’marlıkdaki üstünlüğün şâhidleri, büyük câmi’ler ve medreselerdir. Fâtih câmi’ini yapan Mi’mar İlyâsın, Bâyezîd câmi’ini yapan Mi’mar Kemâleddînin ve Süleymâniye ve Şahzâde câmi’lerini yapan Mi’mar Sinânın ve dahâ nice mi’marların büyük üstâd olduklarını eserleri göstermekdedir. Bursada Çelebî Sultân Muhammed câmi’inde ve türbesinde olan çok kıymetli çinileri (Deli Mehmed usta) yapmışdır. Bunların ba’zılarında (Ameli Muhammed Mecnûn) imzâsı hâlâ görülmekdedir. Hindistân pâdişâhı Hümâyûn şâh, sultân Süleymândan inşâ’ât ustaları istemiş, Mi’mar Sinânın şâkirdlerinden Mûsâ usta gönderilerek Hindistânda Osmânlı inşa’âtı üzere büyük ve mükemmel binâlar yapılmışdır. Osmânlı medreselerinde okutulmuş olan fizik, matematik ve astronomi derslerinin kitâbları ve harb sanayi’ine âid yazılar Süleymâniye kitâblığında hâlâ mevcûddur.

Osmânlılarda zirâ’at ve ticâret de çok ilerlemişdi. Her konuda

-372-

iş bölümü yapılmış, bütün millet kendi işinde arı gibi çalışıyordu. Millet, servet ve refâh içinde yaşıyor, din kardeşi olarak sevişiliyor, devlet re’îsi ya’nî pâdişâhlar, Peygamber vekîli olarak biliniyor, Ona itâ’at etmek büyük ibâdet sayılıyordu.

Osmânlılarda isyân, ihtilâl, devrim gibi şeyler kimsenin aklına gelmiyordu. Din düşmânlarının, haçlıların, yehûdîlerin, masonların, şî’î ve vehhâbî gibi Ehl-i sünnet düşmânlarının, yurt dışından yapdıkları kışkırtmalarla çıkardıkları Samavneli oğlu Bedreddîn, Celâlî, Hurûfî ayaklanmaları, milletin güç birliği ile az zemânda basdırılmışdır. Fâtih sultân Muhammed, Uzun Hasen isyânını basdırmağa giden askere yüz yük akça hediyye etmişdi ki, altı mil-yon altın lira demekdir. Sultân Süleymân zemânında bir dirhem, ya’nî yaklaşık üçbuçuk gram gümüşden üç akça basılırdı. Bir akçada yaklaşık bir gram gümüş vardı. Sonraları gümüş mikdârı azaltıldı. Sultân Süleymân zemânında Mekke kâdılığı ihdâs edildi. Sinân pâşanın Yemen seferinden sonra, Cidde gümrüğü gelirlerinin yarısı Mekke şerîflerine bağışlandı. Dahâ sonra, (Hicâz beğler beği) isminde vâlîlik yapıldı. Her sene hac zemânında, halîfeler tarafından Mekke şerîflerine ve oradaki ilm adamlarına (Surre-i Hümâyûn) denilen hediyyeler gönderilirdi. Kırım hânları kendileri para basdırır ve Cum’a hutbelerinde Osmânlı halîfelerine düâ ederdi. Kırkbin askerleri olup Moskovaya kadar ilerlemişler, Ruslardan vergi almışlardı. 728 [m.1328] senesinde Bursada altun para basıldı. Hicretin 797 [m. 1394] senesinde Anadolu hisârı kal’ası yapıldı.

922 [m. 1516] senesinde İstanbulda tersâne kuruldu. O zemânın en büyük gemileri yapıldı. 932 [m. 1526] de sultân Süleymân, Fransayı, himâyesi altına aldı. Haliçde yapılan Osmânlı donanması 945 [m. 1539] de Avrupa devletleri birleşik donanmasına gâlib geldi. 967 [m. 1559] de Malta açıklarında haçlı donanması yok edildi. 987 [m. 1578] de Takıyyüddîn efendinin başkanlığındaki hey’et, yıldızları tetkîk ve Logaritma cedvelleri ile hesâb yapdı. 1067 [m. 1656] de Osmânlı donanması Venedik donanmasını mağlûb etdi. 1135 [m. 1722] de Üsküdârda Osmânlı matba’ası kuruldu. 1205 [m. 1791] de Deniz harb okulu kuruldu. 1242 [m. 1826] de Osmânlı tıp fakültesi kuruldu. 1253 [m. 1837] de Unkapanında Mahmûdiyye köprüsü, 1254 [m. 1838] de karantina yapıldı. 1260 [m. 1843] da Karaköy ile Eminönü arasında Mecîdiyye köprüsü yapıldı. 1268 [m. 1851] de, (Şirket-i Hayriyye) isminde boğaziçi vapurları işletmesi kuruldu. 1272 [m. 1855] de İstanbul ile Varna arasında deniz altı telgraf hattı yapıldı. 1279 [m. 1863] da Basra ile Karaşi arasında telgraf hattı yapıldı. 1284 [m. 1868] de Sultânî lise-



-373-

leri, 1285 [m. 1869] de san’at okulları, 1287 [m. 1871] de orman ve ma’denler mektebi, 1288 [m. 1872] de İstanbul tramvay ve itfâiyye alayı, 1290 [m. 1873] da İzmid demiryolu ve Galata tüneli yapıldı. İkinci Abdülhamîd hânın yapdığı sayısız hizmetlerinden bir kısmı

9. cu maddedeki isminde yazılıdır. Bu arada Osmânlı donanmasını en modern vâsıtalarla yeniledi. İngiltereden sonra Avrupada ikinci derecede oldu.

1310 [m. 1892] senesi sâlnâme-i Bahrî, ya’nî takvîmi, Osmânlı donanmasını uzun anlatmakdadır. 175. ci sahîfesinde, 18 aded zırhlı harb gemisinden herbirinin ismi, tonilatosu, tûlü, arzı, zırh kalınlığı, çekdiği su mikdârı, pervâne adedi, makinanın beygir kuvveti, ateşli silâhları, torpido kovanı, vazîfeye başladığı târîh, sür’ati ve aldığı kömür mikdârları yazılıdır. Meselâ, Hamîdiyye fırkateyn harb gemisi için bunların: 6700,292 kadem, 9 fus ve 55 kadem, 7 fus, 10 fus ve 24 kadem, 1 pervâne, 6800 beygir kuvveti, 10 ve 15 cm.lik 4 Krup ve bir 300 librelik ağızdan dolma ve 6 Armstrong ve 7 küçük top ve 1 Nordenfeld ve 1 Roket, 2 torpido kovanı bulunduğu, 1301 [m. 1883] de vazîfeye başladığı, sür’atinin 13 mil olduğu, 600 ton kömür aldığı bildirilmekdedir. Zırhsız harb gemisi 40 adet, torpido stimbotu, birinci sınıf 13, ikinci sınıf 7, üçüncü sınıf 1, tahtelbahr [deniz altı] 2 dir. Bunlarda çalışan yüzlerce deniz subayının rütbeleri ve ismleri de yazılıdır.

Haydar Pâşa tıb fakültesi, Viyana tıb fakültesinden sonra Avrupada en ileri idi. Her bölümün laboratuvarları en yeni âlet ve makinalarla techîz edilmişdi. 1931 senesinde, bu fakültede okuyanlar, Histoloji laboratuvarında her talebe için birer mikroskop bulunduğunu, her mikroskop üzerinde sultân Abdülhamîd hânın tuğrası, ya’nî ismi oyma olarak yazılı olduğunu söylemişlerdir. Avrupadan getirilen seçme profesörlerin yetişdirdikleri asistan ve doçentler ve hocalar, gençlere en modern tıb bilgilerini veriyorlar. Değerli mütehassıslar yetişiyordu.

Kolağası kimyâger Cevâd Tahsin beğin 1321 de (Mekteb-i tıbbiyyeyi şâhâne matba’ası)nda basdırdığı kimyâ kitâbı, bugünkü yeni bilgileri ve analiz usûllerini bütün incelikleriyle yazmakdadır. Miralay Mehmed Şâkir beğin 1319 da basılan (Dürûs-i Hayât-i Beşeriyye) kitâbındaki, modern tıb bilgilerini görenler ve tıb fakültesinde hijyen profesörü Muhammed Fahri beğin 1324 de basılan (İt’âm ve Tağdiyye) kitâbındaki tıb bilgilerini okuyanlar ve tıb fakültesinde kimyâ muallimi olan tabib kolağası Vasil Neun beğin 1312 de basılan (İlm-i Kimyâyı Tıbbî) kitâbını ve yine o sene Mısrda basılan (Hulâsatül Kavl fî tahlîlil-bevl) kitâbını okuyanlar ve mekteb-i tıbbiyyeyi şâhâne botanik muallimi tabib Şerefeddîn



-374-

beğin 1305 senesinden beri talebenin ellerinden düşmeyen (ilm-i nebâtât) kitâbını okuyanlar ve mekteb-i mülkiyeyi şâhâne ve hendese-hâne fizik muallimi Sâlih Zeki beğin (Hikmet-i tabî’iyye) kitâbını ve bunlar gibi nice kıymetli kitâbları görenler, Sultân ikinci Abdülhamîd hân zemânında çok değerli mütehassıs doktorların ve fen adamlarının yetişdirildiğini tasdîka mecbûr kalmakdadır.

Osmânlı sultânları, ilme, fenne bu kadar ehemmiyyet vererek, kıymetli mütehassıslar yetişdirdikleri ve eserler meydâna gelmesine vesîle oldukları gibi, islâmiyyete hizmetde de, Abbâsî ve Emevî ve diğer islâm devletlerini geçmiş, bu çalışmaları ile de târîhde şan ve şöhret bırakmışlardır. Yavuz Sultân Selîm hân, Kâ’benin içini süpürmeğe mahsus olan süpürgelerden birisi getirildikde, süpürgeyi bir taç gibi kaldırarak başına koymuşdur. Kendinden sonra gelen sultânların taçlarına koydukları süpürge işâreti buradan gelmekdedir. Kânûnî Sultân Süleymân, Arafat meydânındaki tıkanmış olan su yollarını açarak Arafatı ve Mekkeyi suya kavuşdurdu. İkinci Abdülhamîd hân, bu su yollarını yeniden temizleyerek ve genişleterek hâcıları suya doyurdu. Medînedeki Ayn-ı zerkayı Abdülmecîd hân ta’mîr ve tevsi’ eyledi. Vehhâbîler, Mekkede, Medînede, hiçbir kâfirin ve zâlimin yapamayacağı vahşet ile Ehl-i sünnet müslimânları kılıçdan geçirip, Selefden yâdigâr kalmış olan bütün türbeleri, câmi’leri, ziyâret mahallerini yıkdılar. Mukaddes makâmları ve kabristânları çöle çevirdiler. İkinci Sultân Mahmûd hân, vehhâbî eşkiyasını def’ ve tard etdikden sonra, bütün bu eserleri yeniden inşâ ve ihyâ eyledi. 1235 [m. 1819] senesinde Hücre-i Se’âdete hediyye etdiği şamdanla birlikde gönderdiği aşağıdaki ya-zı, Osmânlı sultânlarının Resûlullaha olan hürmet ve muhabbetlerinin bir vesîkasıdır:

Şâmdan ihdâya eyledim cüret yâ Resûlallah!

Murâdımdır Ulyâya hizmet, yâ Resûlallah!

Değildir ravdaya şâyeste, destâviz-i nâçizim,

 Kabûl eyle, kıl ihsân ve inâyet, yâ Resûlallah!



Kimim var hazretinden gayrı, hâlim eyleyem i’lâm,

Cenâbındandır ihsân ve mürüvvet, yâ Resûlallah!

Dahîlek, el-emân, sad el-emân, dergâhına düşdüm,

Terahhüm kıl, bana eyle şefâ’at yâ Resûlallah!

Dü-âlemde kıl istishâb hân-ı Mahmûd-i adlîyi,

Senindir evvel ve âhırda devlet yâ Resûlallah!

-375-

Mısır ve Yanya ve Mora gibi vilâyetlerin isyânı ve yeniçerilerin kazan kaldırmaları ve yok edilmeleri ve Rus ordularının saldırmaları sırasında Sultân Mahmud hân, Mekke ve Medîneyi ancak ta’mîr edebilmiş, kendisinden sonra oğlu Abdülmecîd hân, bunları tezyîn için şaşılacak bir himmet ve gayret göstermişdir. Hucre-i nebeviyyeye döşenmek üzere gönderdiği Kâşî tuğlalar altına ken-di el yazısı ile kendi ismini zelîlâne ve hakîrâne yazmışdır. Hele Bâbüsselâm kemerine yazılmak üzere hâzırlanan yazıdaki şâhâne kelimeleri kabûl etmeyerek, iki cihânın saltanatı Resûlullaha mahsûsdur, demişdir.

Sultân ikinci Abdülhamîd hânın bu mubârek beldelere ve bunların şefâ’at sâhibi efendisine yapdığı hürmet ve hizmetler, öncekilerin hizmetlerini kat-kat aşmışdır. İhsânları ve hizmetleri yalnızÜmerâya ve Ülemâya ve makâmlara mahsûs kalmamış, ehâlînin ve fakîrlerin hepsine ulaşmışdır. Mescid-i harâmı gözleri kamaşdıracak derecede ta’mîr ve tezyîn etmiş, Hadîce-tül Kübrânın türbesini ve Mevlidin-Nebî ile Mevlid-i Fâtıma olan binâları, benzeri olmayacak şeklde ihyâ etmiş, Minâ şehrini su şebekeleri ile doldurmuşdur. Seyyid Ahmed Rıfâînin ve diğer Velîlerin türbelerini fevkal’âde bir himmet ile ta’mîr etmişdir. Mekkede Gayretiyye ve Hamîdiyye piyâde kışlalarıyla, topçu kışlası ve hükûmet konağı yapdırmışdır. Osmânlı halîfelerinin herbirinin (Hâdimülharemeyn) olduklarını, eserleri bütün dünyâya i’lân etmekdedir. Vehhâbî eşkiyâları, Haremeyn-i şerîfeyni tekrâr ele geçirdikden sonra, bu behâ biçilemiyen târihî eserleri, güzel san’atları, sinsice yok etmekde, böylece bozuk inançları ile ve barbarca saldırıları ile islâmiyyeti içerden yıkmakdadırlar.

Sultân ikinci Abdülhamîd hân memleketin her köşesinde aynı şekl ve değerde liseler yapdırdı. 1950 senesinde Bursa askerî lisesinin kumandanı, Bursa erkek lisesini ziyârete gitmişdi. Lise müdîri kimyâger Rıfat beğe, (okulun en iyi odasını kendinize ayırmışsınız. Böyle haksızlık olur mu?) dedi. Rıfat beğ, (Bu mektebin her odası böyle güzel, havadar ve hoşdur. Ben Manastırda bu binâda okudum. Sultân Abdülhamîd hân, büyük şehrlerde hep aynı binâları, aynı güzellikle ve aynı metânet ile yapdırmışdır. Bu binânın ta’mîre ihtiyâcı hiç olmadı. Hâlbuki, karşımızda geçen sene yapılan ticâret lisesinin bu sene dıvarları çatladı. Şimdi ta’mîr ediliyor) dedi, târihî birçok bilgiler verdi. Ankarada, Yenişehr istasyonundaki kayaların üstünde (Ankara lisesi) de Bursadaki lisenin aynı idi.

Ankara vâlîlerinden Âbidîn pâşa, Elmadağından Ankaraya tatlı su getirmek için halkdan para toplamışdı. İşe başlamak için


Yüklə 4,48 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   33   34   35   36   37   38   39   40   41




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin