Eski yunan, roma ve ortaçAĞ Eski Yunan İktisadi Düşüncesi


KLASİK İKTİSAT: SAY VE MİLL



Yüklə 457,11 Kb.
səhifə3/8
tarix29.10.2017
ölçüsü457,11 Kb.
#19575
1   2   3   4   5   6   7   8

KLASİK İKTİSAT: SAY VE MİLL
1. Say’in Hayatı

 Jean-Baptiste Say Lion'da doğmuştur. Orduya gönüllü olarak iştirak etmiş, sigorta memuru olmuş, gazetecilik yapmış ve en sonunda "Economi Politique" eserini icra etmiştir.Sigorta şirketinde çalışırken Adam Smith'in eserini okuyarak iktisat konusunda ilgisini arttıran Jean - Baptiste Say kendi görüş ve fikirlerinide bu yolla geliştirmiştir.İlk olarak ekonomi ilminin sınırlarını çizerek ekonomi ve siyaseti birbirinden ayırmıştır. Ona göre fizik kanunları gibi ekonomininde kanunları vardır ve bu kanunları değiştirilemez fikrini ortaya koymuştur. Bu kanunlar eşyanın tabiatından doğar ve insanların eseri değildir. Düşünceleriyle fizyokratların, markentalistlerin ve Adam Smith'in düşüncelerini hem tenkit etmiş hem de üzerine bir takım düşünceler ekleyerek olan düşünceyi dahada zengineştirmiştir.Jean - Baptiste Say 'a gore tabiat her türlü faaliyet sahasında insanla müştereken çalışır. İstihsal madde değil fayda yaratmaktadır. Devlet içinde kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan hakimler, hekimler ve diğer meslek gruplarının hizmetleri de ona göre verimlidir, faydalıdır, maddi ve manevi ihtiyacları karşılarlar. Sermaye maddi mallar değil o malların değeridir ve daima aynı değerini muhafaza eder.


    Say Kanunu; Jean Baptiste Say tarafından ortaya koyulmuş olup, “arz kendi talebini oluşturur” düşüncesi üzerine kuruludur. Özellikle takas yapılan ekonomilerde bir ürün ya hizmet arz etmek başka bir ürün ya da hizmet talep etmektir. Ayrıca bir ekonomide ürün ve hizmet arzı artırılırsa ekonomiler tam istihdama ulaşır demektir. 


    Say Kanunu'na göre, üretimin finansmanı için gerekli olan para, bu sürecin sonunda üretilen mallar için otomatik olarak yeterli bir alım gücünü yaratarak, ekonomideki toplam arz ve talep eşitliğini sağlamaktadır. Yansız tarafsız bir araç olarak düşünülen paranın ekonomideki rolü, kendisinin ve malların piyasa değerlerinin fiyat değişimleri yoluyla gerçek değerlerine yakınlaşmalarına aracılık etmektir. Bu ayarlamanın kendiliğinden hızlı ve pürüzsüz gerçekleşeceği ve böylelikle ekonominin sürekli olarak dengeye doğru yöneleceği varsayılmaktadır. Bu nedenle, ekonomide belli aralıklarla yaşanan dalgalanmalar ve dengesizlikler ancak piyasaya yapılan müdahalelerle fiyat mekanizmasının işleyişinin engellenmesi sonucunda ortaya çıkabilir.


2. Mill’in Hayatı

J. St. Mill klasik düşüncelerin yayılmaya başladığı dönemde yetişen ekonomistlerden biri olan James Mill'in en büyük oğlu olan John Stuart Mill 1806'da doğdu. James Mill oğlu J. St. Mill'i küçük yaşta insanüstü bir eğitime tabi tutmuştu. Üç yaşında Yunanca öğrendi. On bir yaşında politik iktisat üzerinde çalışmalar yapmaya başladı 10 yaşına kadar felsefe ve sosyal bilimler öğrenen J. St. Mill 14 yaşında zamanının iktisat bilimini bilen bir kimse haline gelmiştir. Onsekiz yaşında Westminster Review Dergisi'nde Frederic Bastiat'ın fikirlerinin devamı olarak ekonomik konular üzerinde makaleler yayınladı. 1820 ve 1821 yılları arasında Fransız iktisatçı John Baptiste Say ile tanışmak için gittiği Fransa'da bir kaç ay kaldı. 1823'de East India House'da memur oldu. Burada, 1858 yılında ofis şefi olarak emekli oluncaya dek çeşitli kademelerde görev yaptı. Mill'in yaşamında babasının etkisinden başka Coleridge ve Comte gibi düşünürlerin de etkisi olmuştur. 23 yaşında iken tanıştığı Harriet Taylor ile uzun süren arkadaşlığından sonra 1851 yılında evlendi.

Mill, 1865 ve 1868 yılları arasında House of Commons'da görev aldı. Ancak, kadınlara oy hakkı sağlanması, Irlanda toprak reformu ve oy hakkının genişletilmesi gibi reformları desteklemesine rağmen parlamento üzerinde fazla bir etkiye sahip olamadı.

Küçük yaşta felsefe ve ekonomi ile ilgili yayın yapmaya başlayan J. St. Mili 1848 de, yani D. Ricardo'nun aynı adı taşıyan yapıtından 30 yıl sonra «Principles of Political Economy» İktisat biliminin ilkeleri adlı yapıtını yayınlamıştır.


J. St. Mili hayatının birinci yarısında bireyci iken, ikinci yarısında sosyalizme doğru kaymıştır. Ancak, kişi özgürlüğüne bağlılığını hiç bir zaman bırakmamıştır.

Onun sosyalizmi liberal bir sosyalizm olarak nitelenebilir. Bu yüzden kendisini ekonomi düşünceler tarihinde kararsız bir ekonomist olarak niteleyenler de vardır.

J. St. Mill'i aldığı eğitimin de etkisi ile faydacı (Utilitarist) felsefeye bağlı kalmış; ancak, Saint-Simon ve August Comte onun bakış açısının genişlemesinde etkili olmuşlardır.


John Stuart Mill,(20 Mayıs 1806–8 Mayıs 1873) İngiliz filozof, politik ekonomist. Parlamento üyesi ve devlet memuruydu. 19. yy.ın önemli liberal düşünürü. Jeremy Bentham'ın kurduğu faydacılık akımının savunucusu. Ancak Onun Düşünceleri Bentham'dan oldukça farklı.
Mantık alanında, yalnızca tümdengelimsel mantıkla ilgili çalışmalar yapmayıp, tümevarımsal mantığı da formüle ederek geliştirmiş olan Mill, mantıksal ilkeleri sosyal alana, siyaset ve ahlak alanına uygulamasıyla ün kazanmıştır. Psikoloji alanında, çağrışımcılığın babası olarak kabul edilen filozof, psikolojiyi "zihin kimyası" olarak tanımlamıştır. O, çağrışımcı psikolojisini bilgi konusuna da taşımış ve bu alanda, Berkeley'den esinlendiği besbelli olan psikolojik bir idealizm geliştirmiştir. Mill, bununla birlikte, psikolojik idealizminde, maddesizciliği seçen Berkeley'den ayrılmış ve dış gerçekliğin varoluşunu kabul ederek, söz konusu nesnel gerçekliği "duyumları mümkün kılan, kalıcı dayanak" olarak tanımlamıştır. Ahlak alanında yararcılığı savunan Mill, hazzı ya da mutluluğu insan eylemlerinin en büyük amacı ve mutlak ölçüsü yapmış ve yararcılığında, genelin iyiliğini ve refahını temele almıştır.
J. St. Mill arkasında bir okul bırakmamıştır. İngiltere'de Cairnes, Fransa'da Michel Chevalier, Almanya'da Prince Smith gibi ikinci derece ekonomistler onu izlemişlerdir.
Klasik Okul onun sosyalist eğilimini izlemeyerek, A. Smith ile başlayan ve J. B. Say, R. Malthus ve D. Ricardo tarafından geliştirilen iktisadi düşünce yolunda devam etmiştir. Ayrıca faydacı görüşü ve sosyal reform programı ile Batı Avrupa'da gelişmeye başlayan sosyal demokrasi akımını etkilediği söylenebilir.

Hayatının ikinci yarısında bir takım sosyal ıslahat tedbirleri ileri süren J. St. Mill'e göre, her insan iyiyi arar, zengin olmak ister, fenalıktan kaçar, çaba harcar. Herkes kendi çıkarını en iyi biçimde sağlayacağına göre, gideceği yolun seçimi kendisine bırakılmalıdır.


«Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler!» prensibi pratik bir prensiptir. Çalışma özgürlüğü, girişim serbestisi, rekabetin serbest olması bu prensibin zorunlu bir sonucudur. Rekabet serbestisi tüketiciye maddi refah sağlar, üreticiyi daha iyiye teşvik eder.
A. Smith'le başlayarak J. B. Say, R. Malthus, D. Ricardo, J. St. Mil' tarafından geliştirilen klasik iktisadi düşünce ile iktisat bilimi belli bir süre için yerleşmiş ve tamamlanmış gibi görünmektedir. Gerçekten bu ekonomistler arasında tam bir düşünce birliği olmadığı gibi, ortaya atılan düşünceler tartışmaya açıktır. Nitekim bu ekonomistler tarafından meydana getirilen çatı kendilerinden sonra çatırdamaya başlamıştır.

Başlıca eserleri şunlardır: Kısmen Comte'nin pozitivizm ile ilgili görüşlerinden etkilenerek yazdığı A System of Logic(1843); Principles of Political Economy(1848); On Liberty(1859); Considerations On Representative Government (1861) ve 1860-1861 yıllarında yazılmasına karşılık 1869 yılında yayınlanan On the Subjection of Women ;. Mill daha sonraki yıllarda belirli ölçüde faydacı felsefeden ayrıldı. Yaşamının geri kalan on beş yılını Fransa'da Avignon'da geçirdi ve 1858 yılında öldü. Ölümünden sonra Autobiography adını taşıyan eseri yayınlandı.



SOSYALİZM- MARX

1. Sosyalizmi Doğuran Faktörler

Düşük ücret ve adaletsiz gelir dağılımı, işçilerin ezilmesi ile sonuçlandığı için, Klasik teorinin oluşturduğu ana akım iktisada karşı tepkiler baş gösterdi. Sosyalizmin ortaya çıkışında başlıca üç faktör etkili olmuştur:

1.Bu faktörlerden birincisi kapitalist sanayileşmenin işçi sınıfı üzerinde doğurduğu ağır ekonomik şartlardır. Sanayi devrimi, büyük fabrikaları ortaya çıkararak eski tarım ve köy zanaatkarlığına dayanan güvenli ekonomik ortamı darmadağın etti. Sanayideki her yeni teknik gelişme bir zanaatkar gurubunun ortadan kalkmasına yol açmaktadır. Yeni sermaye sahipleri için servet kazanma fırsatları katlanırken, işçi kitlelerinin sefaleti inanılmaz derecede artmaktadır.

2. İkinci faktör liberalizmdir. Liberal akılcılık ve onun doğal uzantısı olan doğal kanun felsefesi, özgürlükçü piyasa ekonomisinin bütün insanlığın yararına olacağını ileri sürmekteydi. Bunun üzerine yine liberalizmin dayandığı akılcılığı esas alan sosyalizm, insan aklıyla daha adil bir sistemin kurulabileceğini ileri sürmüştür.

3.Üçüncü faktör Alman felsefesidir. Alman felsefesi bireye karşı topluma önem vermektedir. Alman toplumcu felsefesi, İngiltere ve ABD’nin topluma karşı bireyi esas alan bireyci felsefesinden farklılık göstermektedir.

2. Sosyalizmin Başlıca Türleri ve Özellikleri

1. Ütopyacı Sosyalizm: Eşitlikçi bir toplum yaratmak amacıyla özel mülkiyet ve miras hakkının kaldırılması, toplumun tüm bireylerine her konuda eşit şans tanınması, üretim araçları mülkiyetinin topluma devredilmesi gibi ilkeleri savunan ve başlıca temsilcileri S. Simon, C. Fourler, R. Owen, ve J. Proudhon gibi düşünürler olan, ondokuzuncu yüzyılda Avrupa’da etkili olmuş bilimsel sosyalizm öncesi düşünce akımı.

2. Devlet Sosyalizmi: İşçi ve burjuva sınıfının net şekilde ayrılmadığı ülkelerde devlet girişimleriyle işçi sınıfı oluşturularak ve bu işçi sınıfına, aynı zamanda köylü ve ezilen diğer unsurlara hak ettiği tüm haklar verilerek eşit bir toplum oluşturmanın hedeflendiği Sosyalist sistem.

Türkiye bu sistemi 1950'li yıllara kadar uygulamaya çalışmış, devlet eliyle birçok fabrika kurulup istihdam sağlanmış, köy enstitüleriyle eğitim köylünün ayağına götürülmüş, açılan fabrikalarda işçilere sosyal haklar ve aktivite fırsatları tanınmış, işçi ve köylünün tüm hakları verilmiştir.

Devlet sosyalizmine göre sosyalizm ezilen unsurların olmadığı ülkelerde ezilen unsurlar tarafından kurulamayacağı için devletin sosyalizm ve sosyal eşitlik sistemini kurması gerekir.

3.Hıristiyan Sosyalizmi: Ketteler, Maninng, Lorin, Gorin gibi hıristiyan sosyalistlerin temsil ettiği ve daha ziyade Hıristiyanlığın sosyal cephesini işleyen sosyalizmdir.

4.Anarşizm: Toplumsal otoritenin, tahakkümün, erkin ve hiyerarşinin tüm biçimlerini bertaraf etmeyi savunan çeşitli politik felsefeleri ve toplumsal hareketleri tanımlayan sosyal bir terimdir. Anarşizm, her koşulda her türlü otoriteyi reddetmektir.

Bu hareketler genellikle, merkezi politik yapılar, üretim araçlarının özel mülkiyeti ve ekonomik kurumlar yerine toplumsal ilişkilere dayanan gönüllü etkileşim ve özyönetimi savunur, özgürlük ve otonomi ile karakterize edilen bir toplumu arzular. Bu felsefeler, anarşi terimiyle özgür bireylerin gönüllü etkileşimine dayanan bir toplumu, bireylerin ve toplulukların alınan kararlardan etkilendikleri ölçüde söz sahibi olması düşüncesini ifade eder.

Zorlayıcı kurumlara ve toplumsal bazlı hiyerarşilere karşı olmak anarşizmin asli ilkelerindendir ve ayrıca anarşizm gönüllülüğe dayanan bir toplumun nasıl işleyeceği konusunda olumlu bir görüşü ifade eder. Anarşist felsefeler arasında hatrı sayılır bir çeşitlilik vardır. Şiddetin anarşizmdeki yeri, ne tür bir ekonomik sistemin olması gerektiği, çevre ve endüstriyalizm hakkında sorular ve diğer hareketlerde anarşistlerin rolleri gibi farklı alanlarda çeşitli görüşler bulunmaktadır. Anarşist akımlar bu nedenlerle birbirlerinden çok farklı ve hatta karşı olabilirler. Örneğin anarşist komünizmin yanı sıra Hıristiyan anarşizmi gibi anarşist akımlar da mevcuttur.

5.Marxçı Sosyalizm: Bilimsel sosyalizm adı da verilmektedir.

6.Revizyonizm: Revizyonizm Marksist hareketin içinde, revizyonizm sözcüğü, önemli Marksist öncüllerin çeşitli fikirlerinin, ilkelerinin ve teorilerinin revizyonizmden geçmesi gerektiğine inanan bir düşünce tarzıdır. Terim sık sık, böyle revizyonların, herhangi bir temele dayanmadığına inanan Marksistler tarafından, marksizmi yumuşatmaya veya ayrılmaya çalışanları temsil etmesi için kullanılır. Revizyonizm kelimesi daha çok yerme anlamı taşır. Marksist literaüre göre, sapma ve döneklik olarak tabir edildiği de görülmüştür.

7.Sendikalizm: Sendikalizm sanayi cephesinde işçi sınıfının hareketiyle kapitalist bir toplumu açıkça dönüştürme amacını taşıyan bir düşünceler, hareketler ve eğilimler kümesidir. Sendikalistler için, işçi sendikaları hem kapitalizmle baş edebilmek hem de çoğunluğun isteklerine göre toplumu yönetmek için çok kullanışlı araçlardır. Sanayi ve hükümet sendikalist bir toplumda işçi sendika federasyonları tarafından yönetilecektir.

2.2 Sosyalizmin Temel İlkeleri

1. Sosyalizm türlerinin tamamı, Klasik iktisatçılar tarafından geliştirilen çıkar uyumu kavramını reddederler.

2. Sosyalizm türlerinin tamamı, laissez-faire kavramına karşıdırlar.

3.Sosyalizm türlerinin tamamı Say Yasası’nı reddederler.

4. Sosyalizm türlerinin tamamı, Klasik düşüncenin esas olarak aldığı insan kavramını kabul etmezler.

5.Sosyalizm türlerinin tamamı, kitlelerin ekonomik durumunu iyileştirmek için, işletmelerin kamu mülkiyetine geçmesini savunurlar.



3. Sosyalizm ve İktisadi Düşünce

Sosyalizmin iktisada yaptıkları katkılar şöyle özetlenebilir:

1) İlk sosyalist düşünürler, ulusal iktisadi planlama ve koordinasyon ile birlikte üretim araçlarında kamusal mülkiyetine vurgu yapan çağdaş sosyalist düşüncenin kaynaklarını geliştirmişlerdir.

2) Sosyalistler tarafından geliştirilen çok sayıda politika reçeteleri, kapitalist ülkelerde kurumsal hale gelmiştir. Sosyal güvenlik, asgari ücret, işsizlik ödeneği, fazla mesai ödemeleri sosyalistlerin savunduğu ve klasik iktisatçıların ısrarla karşı çıktıkları sosyal politikalardır.

3) İlk sosyalistlerin iktisadi düşünceye üçüncü önemli katkıları, tekel gücü, gelir dağılımı sorunu ve konjonktür dalgalarının önemine ve analizine vurgu yapmalarıdır.

4. Bazı Öncü Sosyalist Düşünürler

4.1 Saint-Simon

1760 yılında doğan Saint-Simon'un büyük amcası XIV. Louis sarayının tarihsel anılar yazarıdır. Saint Simon kendini büyük işler başarmak için yaratılmış olarak görmekte ancak önce hangi alandan başlayacağına karar verememiştir. Önce subay olmuş ve Amerikan Bağımsızlık Savaşı'nda kısa zamanda albaylığa yükselmiştir. Sonra Nikaragua'da Atlas Okyanusu ile Büyük Okyanus'u birleştirecek bir proje üzerinde çalışmış, daha sonra İspanya'da Madrid'i denizle birleştirecek bir kanal projesi üzerinde çalışmıştır. Fransız İhtilal'i ortaya çıkınca sahip olduğu ünvanlarından vazgeçmiş olduğunu bildirmesine rağmen tutuklanarak dokuz ay hapis yatmıştır. Parasını çağının en ünlü bilim adamı düşünürlerini çevresinde toplamak ve gösterişli bir yaşam sürmek ile harcamıştır. Pozitif bilimlerin tüm dalları ile ilgilenen düşünür bu bilimlerin ancak pozitif bir sosyal ilimin yaratılması ile tamamlanacağına inanmış, bu ilime ise sosyal fizik adını vermiştir. Simon'a göre fizik bilimi fiziki olayları önceden görmeyi, onları kontrol altına almayı mümkün kıldığı gibi sosyal fizik de sosyal olayları önceden görmeyi onları kontrol altına almayı ve şekillendirmeyi mümkün kılacaktır.

Saint-Simon sosyolojiyi önce teorik olarak kurmayı sonra da uygulamaya geçerek yaşadığı devirdeki sosyal krizlere ve düzensizliklere çözüm bulmayı amaçlamaktaydı. Ancak sosyolojinin uygulamalı yönü kendisine daha cazip geldiği için sosyolojinin sistematiğinden çok, mevcut ve gelecekteki sosyal sorunlarla uğraşmayı tercih etmiştir. Sosyolojinin gücüne inanan düşünür bu ilmi yeni bir din haline dönüştürerek sosyoloji aracılığı ile toplumu yeniden örgütlemeyi planlamıştır. Simon sosyal sorunların çözümlenmesinde doğa bilimleri için geçerli olan yöntemlerin kullanılmasını önermiştir.

Saint-Simon'un başlama noktası Fransız İhtilali'nin arkasından Fransa ve Avrupa'nın durumu ile ilgili görüşleridir. Simon'a göre Fransa'da toplumun tüm fertleri arasında mevcut düzen alt üst olmuş, anarşi ortaya çıkmış ve tüm bunlar en cahil kimseye bile düzeni yeniden kurma duygusu uyandırmıştır. Dolayısıyla asıl meselenin toplumun eski politik sisteminin çöküşünden yeni olanın tam olarak yerleşmesine kadar geçen süredeki sıkıntıları ortadan kaldırmak olduğunu düşünmüştür. Bu tespit o dönemdeki devrimin karşısında olan tüm düşünce akımlarının paylaştığı bir konu olmuştur. Simon onlardan farklı olarak toplumdaki yeni kuvvetleri ve toplum bütünleşmesinin yeni temellerini sezmiş, devrimden sonra ne dini ne de feodal kuvvetlerin toplumu bir arada tutacak güce ve itibara sahip olmadıklarını ileri sürmüştür. O dönemde Simon'un temel ilgisi toplumu bir arada tutacak bu gerekli ve organik bağın hangi fikir ile temin edileceği olmuştur. Simon buna cevap olarak sanayinin gelişmesini ele alarak amacının sanayiye en müsait olan teşkilatlanma tarzını oluşturmak olduğunu ileri sürmüştür.Simon yaşadığı dönemde, feodalizm ile ona uygun hiyerarşik toplumsal yapıların devrim tarafından ortadan kaldırıldığını, tarımın artık eskisi gibi hem büyük kazançlar yaratmadığını hem de en önemli doğal iş olarak görülmediğini gözlemlemiştir. Artık yeni buluşları, seri üretimi ve doğaya aklın egemenliği ile endüstri ortaya çıkmıştır. Doğa teknikle birlikte Bacon'ın ancak o zaman gerçekten kullanılan eski formülü uyarınca insanın hizmetine girmiştir.

Bu bağlamda Simon, sosyolojiyi insanlar arasındaki ilişkileri teknik olarak örgütleyecek ve doğa bilimleri endüstri ve tekniği kullanarak nasıl doğayı insana boyun eğdirip yararlanabilir hale getirdilerse sosyolojide insanlığın bütünlüğünü sağlayacak olan yeni bir bilim olarak tanımlamıştır. Derebeyliğin/feodal yapının devrim yolu ile ortadan kaldırılmasından ve bütün toplumsal bağların çözülmesinden sonra toplumun yeniden bütünlenme aracı olarak bu bilimsel sosyoloji kavramı, Saint-Simon'un toplumsal düşüncesinin temeli olmuştur. A. Comte ise daha sonra bu temel düşüncelere biçim vererek sistematizeetmiştir.
4.2.Fourier
Bir tacirin oğludur. Kendisi, babasının arzusuna rağmen tacir olamamış; ticari firmalarda memur olarak çalışmış; yaşamının sonuna kadar küçük bir vatandaş; fakat büyük bir hayalperest kalmıştır.

Fourier mevcut burjuva toplumunu eleştirerek, kooperatiflere dayanan yeni bir toplum düzeni kurulabileceğini ileri sürmüş; bu yeni düzende insanların refah ve mutluluk içinde daha özgür yaşayabileceklerini ileri sürmüştür. Fourier'in Phalanstere adını verdiği bu kooperatifler üyelerinin tüketim ve üretimde işbirliği yapmalarına dayanmaktadır.

Yani Phalanstere hem tüketim hem de üretim kooperatifi niteliğinde tamamlanmış bir kooperatif olacaktır. Ch. Gide ve Ch. Rist Phalanstere'i dış görünümü bakımından 1500 kişi için teçhiz edilmiş bir otele benzetmektedir

Fourier'e göre, barbar ve esarete dayanan toplumlarda olsun, uygar toplumlarda olsun, insanı çalışmaya sevk eden itici güç zorlama, sefalet veya kişisel çıkardır. O insanın sefalet veya kâr saiki ya da efendisinin emri ile çalışmaya zorlandığı bir sosyal düzene karşıdır. Ona göre, çalışma cazip hale konmalı, bir spor, bir eğlence olmalı.

Bu ise, şu üç koşul altında gerçekleşebilir:

i) Sınai işin mümkün olduğu kadar tarımsal, daha iyisi bahçe işi ile ikame olunması;

ii) üretimin çeşitli kademelerinde herkesin kendine en uygun gelen, cazip işte çalışması;

iii) herkese en azından asgari geçim hakkı tanınarak, kendisine en uygun işi seçme olanağının tanınmasıdır.

Fourier'e göre, tarım sanayiden daha önemlidir. Tarımda da bahçecilik caziptir. Phalanstere'ler 1500 kişi veya 400 aileyi kapsıyan güzel köylerden oluşacak; bu köyler ırmağı olan, tepeciklerle çevrili, arkası ormana dayalı yerlerde kurulacak; sağlık koşulları yerinde ve estetiği tatmin edici olacaktır.


4.3.Owen

Babası bir küçük sanatkâr olan R. Owen çocukluk yaşlarını çalışarak geçirmiş; genç yaşta büyük tecrübe sahibi olmuş; çırak olarak işe başlayarak, fabrikatörlüğe kadar yükselmiş büyük bir işadamıdır. O bütün sosyalistler arasında kendine özgü bir kişiliğe sahiptir.

O işçilere kapitalistlerin sermayesinin kamulaştırılması amacını tavsiye etmemiş; yeni sermaye yaratılmasını önermiştir. Günümüzde de kooperatifçiliği kollektivizmden ayıran önemli noktalardan biri budur.

R. Owen bir sosyal ıslahatçıdır. O işçi refahını sağlayan bir çok kurumlar meydana getirmiştir. New-Lanark'daki fabrikasında günümüzde işletme düzeyinde sosyal politika konusuna giren bir çok kurumlar meydana getirmiş, reform hareketlerine girişmiştir.

Örneğin, işçiler arasında tasarruf ve yardımlaşma sandığı kurulması, kantin açılması, bahçeli işçi evi yapılması, kitaplık kurulması, işçi çocuklarının bakımını sağlayacak kreşler meydana getirilmesi, işçi ücretlerinin yükseltilmesi, çalışma süresinin 17 saatten 10 saate indirilmesi, hastalık ve kazalara karşı tedbir alınması v.b. Ona göre, kısa çalışma süresi, yüksek ücret ödenmesi emeğin verimini yükseltmektedir.

R. Owen fabrikasının zamanında örnek fabrika olarak gösterilmesine karşın, öteki işverenleri aynı ıslahat tedbirleri almaya itmediğini görünce, hükümetleri tedbir almaya inandırmak için çalışmış; çocukların asgari çalışma yaşını 9 a yükselten 1819 tarihli fabrika kanununun çıkarılmasında etkili olmuş; yabancı kralları ve politikacıları benzer ıslahat tedbirlerinin yararlarına inandırmağa çaba harcamıştır. Bu yüzden R. Owen uluslararası sosyal politikanın gelişmesini hazırlayan bir kişi olarak da görülmektedir.

Bilindiği gibi, liberal ekonomistler rekabetin aşırı ,kâra engel olacağı inancındadırlar. R. Owen bu görüşe katılmaz. Ona göre, rekabet ve kâr birbirinden ayrılmaz; biri savaş ise, öteki ganimettir. Kârı ortadan kaldırmak için parayı ortadan kaldırmak lâzımdır. Çünkü kâr para ile gerçekleşmektedir.




4.4.Blanc
Zamanının ünlü gazetecilerinden ve ileri demokrat partinin konuşmacılarından biri olan Louis Blanc 1839 da yayınlamaya başladığı «Re-vue de Progres Politique, Social et Litteraire» — Sosyal, Politik ve Edebi İlerleme Dergisi — inde ve 1841 de yayınladığı «L'Organisation de Travail» adlı kitabındaki düşünceleri ile 1848 İhtilâlinde Fransız sosyalizmini en iyi temsil eden bir kişi olarak görülmüş, İhtilâlden sonra Fransa'da kurulan geçici hükümete işçi temsilcisi olarak katılmış; modern toplumun iyileşmesini kooperatifçilikte gören sosyalistler grubuna dahil bir kimsedir.

Louis Blanc klasik ekonomistlerin liberal görüşüne karşı çıkmış; Kitabının büyük bir bölümünde rekabetin sakıncalarını anlatmıştır. Ona göre rekabet ekonomik krizlerin sebebidir; tekellere yol açmaktadır; işçilerin sömürülmesine neden olmaktadır. Rekabet güçlüler yararına işitmektedir; rekabet uluslararası savaşların da sebebidir.

Rekabetin bu sakıncalarını ortadan kaldırmak için rekabeti ortadan kaldırmak şarttır. Bunun için toplum düzenini sosyal atölyeler kurarak değiştirmek gerekir. Sosyal atölyeler Fourier'in mikrokosmosunda olduğu gibi iktisadi yaşamın her yanını kapsamaz. O bir çeşit işçi üretim kooperatifidir.

Ona göre, bütün temel üretim kollarında bir sosyal atölye kurulmalı, kuruluş için gerekli sermaye devletçe sağlanmalıdır. Sosyal atölyeyi kuranlar yeteneklerine göre üretime katılmalı, eşit pay almalıdır. Bu prensip bugün uygulanamıyorsa, bunun sebebi bugünkü nesillere verilen yanlış, antisosyal eğitimden ileri gelmektedir.

Louis Blanc 1848 İhtilalinden sonra kurulan hükümete bakan olarak girdikten sonra, düşüncelerini uygulamaya çalışmış; işsizlere iş sağlamak için milli atölyeler kurulmuştur. Ancak bu kuruluşlar bekleneni verememiş, normal koşullara dönülünce ortadan kaldırılmışlardır.

Louis Blanc hiç bir zaman eylemci olmamıştır. Ona göre, kurulacak sosyal atölyeler özel teşebbüslere örnek olacak; onlar da sosyal atölyeler biçiminde organize olmak isteyeceklerdi. Çünkü sosyal atölyelerle rekabet edemeyeceklerdi. O sosyal atölyelerin kuruluşunu devletten beklemekle daha gerçekçi idi ve Fourier ve Robert Owen'den ayrılıyordu.


Yüklə 457,11 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5   6   7   8




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin