Evl‹YÂ Çeleb‹ seyahatnâmes‹



Yüklə 6,32 Mb.
səhifə9/72
tarix27.07.2018
ölçüsü6,32 Mb.
#60056
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   72

Evsâf ı şehr i Siven

Erdel hükmünde imiş, lâkin Leh kralı tarafından bir gümrük emîni oturur, zîrâ bu şehir Erdel'in Seykel diyârıyla Leh hudûdu mâbeyninde nehr i Turla kenârında bâğlı ve bâğçeli bir yayla eteğinde bâğ ı İrem-misâl bir şehir idi, ammâ içinde âdem ve âdemî-zâd ve hayvânâtdan cân u cinden bir peşşe ve zenbûr yok. Cümle sokakları sadranc nakşı tarh olunmuş pâk sokakları içre âb ı revânlar cereyân edüp iki cânibinde bîd i ser-nigûn ve çınar ı bâlâlar ile sâyedâr bir dâr ı diyâr ı küffâr ı bed-girdâr ı murdârdır. Ve derûn ı şehirde kârgîr binâ tahtânî ve fevkânî sarâylar hisâba gelmez. Her birinin bâğ u bâğçeleri gûyâ bâğ ı İremdir kim her bir sarây bir Mısır hazînesine olmaz.

Ba‘zı sarâyın damları sarı pirinç ve niçesi kalaylı teneke ve yeşil ve kırmızı ve sarı ve yeşil ve la‘lî gûnâ-gûn kiremitler ile mestûr hâne i ma‘mûrlar idi. Ve ocaklarının cümlesi sobalıdır ve bacalarının ağız­ları cümle ejder ağzı tasvîrinde serâmed baca­lardır.

Ve âb [u] hevâsı ve binâsı gâyet şehr i müzey­yen idi. Âl i Osmân askeri geldiğin istimâ‘ edüp cümle kefereleri dağ ve bâğ ve râğlara firâr edüp şehir mu‘attal bırakdıklarından biz dahi şehri ıhrâk edüp mâl ı ganâ’imimizle iki gün iki gecede or­du yı İslâm yerine dâhil olduk, ammâ askerin ye­rinde yeller eser. Cümle refîklerimizle aklımız ba­şımızdan gidüp,

"Hay gidi serdâr bizi kâfir içinde bırakdı" deyü müşâvere i gûnâ-gûn edüp, âhir "Arabada mâlı bıra­ğup salt esîrler ile bir cânibe çıkalım" deyü netîce verdik.

Hakîr eyitdim: "Bire gâzîler şunda konan kırk elli bin asker idi. Eğer anlar bu sahrâdan kalkdılar ise izleri kalkup gitmedi. İzlerin arayup bulalım, ol yola düşelim. Elbette anlar yâ dün yâ bugün kalk­mışlardır" dedim.

"Vallâhi ma‘kûl" deyüp sehel sahrâ yı Sey­kel'de serserî gezdik.

Hakkâ ki Âl i Osmân askerinin eserlerin bul­duk, ammâ geldiğimiz yoldan hilâf yola gitmişler ve yol üzre henüz birez kâ[fir] kırup geçmişler.

"Bire asker yakındır" deyü acele ile bire bire hay deyüp giderken hamd i Hudâ asâkir i İslâm'ın geri­sine yetişüp secde i şükür etdik, ammâ sarp dağlar olmak ile arabamız kaldı.

Âhir Budinlilerden bir arabayı dörd aded Tatar yiğitler ile pây berâber olmak üzre refîk alup bizim münakkaş ve mutallâ‘ arabayı boş getirdik.

Ol gün cânib i cenûba (   ) sâ‘atde,

Evsâf ı kal‘a i Seykel

Bu dahi Erdel krallarına tâbi‘ kal‘a i müstah­kem­dir, ammâ kefereleri krallara dâ’imâ âsîlerdir. Hattâ bizler Leh diyârına gitdiğimizde bu kal‘a ka­pudanına Serdâr İsmâ‘îl Paşa elçi gönderüp varan elçiyi katl edüp tevâbi‘lerin döğüp söğüp kovmuş­lar.

Bu kerre hemân İsmâ‘îl Paşa zîr i kal‘ada top menzilinden ba‘îd asker i kerrâr ile meks edüp kal‘a i Seykel'e amân u zamân vermeyüp muhâsara etdi, ammâ kal‘a-kûpluk etmeğe me’mûr olmayup kal‘a muhâsara edem derken muhâtara edeyazdı, zîrâ kal‘a-kûpluk etmeğe niçe bin elvân mühimmât [u] levâzımât ve balyemez top ı kal‘a-kûplar lâzım. Bizde ise Seykel'e gelen (   ) pâre şâhî hurde top­cuğazlar var. Anların dahi yüzer [23a] aded güllesi var. Ve Seykel taburundan alınan on iki şâhî toplar var, ammâ anlar ilen dahi maslahat bitmez.

Kal‘a i Seykel ise bir püşte i âlî üzre kemâl i metânet ile metîn ü müstahkem bir sûr ı üstüvârdır kim bunun bir tabyası cümle Erdel kılâ‘larına yan başı gelir sedd i Seykel'dir. Bâ-husûs aşağı sûr ı kebîrinin handak ı amîki içre nehr i Seykel deverân u cereyân edüp leb-ber-leb olup gûyâ bir buheyre-vâr talattum ve temevvüc edüp durur.

Ve cânib i erba‘asında kat-ender-kat burûc ı müşey­yede­ler ile eyle müzeyyen kim kâbil i ta‘bîr ü tavsîf değildir. Hattâ bu kal‘a i Seykel etrâfında elli aded küffâr dil dutulup ahvâl i kal‘a ol giriftâr olan fecerelerden su’âl olundukda,

"Derûn ı kal‘ada yedi nâhiye askeri cümle on sekiz bin Hıristiyan askerdir ve sâ’ir re‘âyâ vü be­râyâsı bî-hisâbdır. Ve bunda olan yat [u] yarağ ve cebehâne ve mühimmât [u] levâzımâtların vefreti ve içinde olan kefere vü fecerelerin kesreti hadd i ih­sâdan mütecâvizdir. Bu kal‘a fethinde su‘ûbet çe­kersiz belkim bir gece içerden küffâr şeb-hûn ede, zîrâ bir kerre Leh kralına eyle edüp Leh askerin kal‘a altından kaçırup kal‘ayı Leh elinden halâs etmişlerdir" deyü giriftâr olan diller böyle haber ver­diklerinde dillerin dilleri bedenlerinden cüdâ, ba‘z­ısı bî-dinleri uğuruna fedâ olunup Seykel kal‘a­sı altına ol şid­det i hârda cânib i erba‘aya kara­vullar ta‘yîn olu­nup meks olundu.

Azamet i Hudâ mel‘ûn kal‘adan ol gece i tavîlde Yajuj sadâsı, ya‘nî Allâh Allâh âvâzesi evce peyveste olup kal‘anın cânib i erba‘a­sında cümle der [ü] dî­vârların niçe kerre yüz bin meş‘aller ile çerâğân edüp ol şeb i zulmetde rûz ı rûşen olup sabâha dak iki binden mütecâviz toplar endâht edüp kal‘a murg ı semender-vâr âteş i Nemrûd içinde kaldı.

Bu hâli serdârımız İsmâ‘îl Paşa görüp fethinde su‘ûbet mukarrer idiğin zâhir ü bâhir olup ale's-sa­bâh kal‘a cânibine nazar etmeyüp Seykel sahrâsının cânib i şimâline üç sâ‘at gidüp anda bir pest püşte üzre serâperdesin kurup cemî‘i hayme vü hargâh bâr [u] büngâhlarıyla cümle guzât aşağı deşt i hâ­mûnda meks olunup,



Evsâf ı kal‘a i Ferdenvar

Ferdenyan nâm bir kral ı dâl bu kal‘ayı binâ etmeğile ol keferenin ismiyle müsemmâ bir kal‘a i ra‘nâdır kim Erdel kralları hükmündedir, lâkin Seykel vilâyeti hâkinde olmağın kefereleri krala çokluk mutî‘ değillerdir, zîrâ kal‘aları gâyet sarp ve fieddâdî ve seng binâ yı bâlâ bir sûr ı ra‘nâdır. Handakı ve burc [u] bârûları ve dendân ı bedenle­riyle ârâste ve gayri âlât ı ceng i mühimmâtiyle her husûsda pîrâste bir sûr ı metîn idi.

Ve cânib i garbîsinde bir batak cunbul kenâ­rında bir varoş ı ma‘mûresinde gûnâ-gûn musan­na‘ kenîse ve hân ve çârsû yı bâzârı gâyet ma‘mûr şîrîn şehir idi.

İsmâ‘îl Paşa bu kal‘a altında meks edince Bu­din ağalarından Hüsâm Çavuş nâm bir ağayı kal‘a kapudanına elçi irsâl eyleyüp başı yarılup gözü çıkmış Hüsâm Ağa serdâra gelince hemân dellâllar nidâ edüp cümle guzât cebe vü cevşene ân ı vâhidde müstağrak olup cümle guzât ı müsli­mîn bu kal‘a va­roşuyla ortaya alup azharun mine'ş-şems her ta­raf­­dan bu sûr ı üstüvâra guzât ı muvah­hidîn mûr mâ­ra nice üşerse üşüp ibtidâ kal‘anın havâle­sinden derûn ı hisâra beş on top ı kal‘a-kûp urup kal‘a dahi kırk elli pâre toplar atup su‘bân ı gır­rende gibi kudurdu. Küffâr bu cânibe meşgûl iken aşağı varoşa âteş uruldu.

Ve'l-hâsıl iki sâ‘at i nücûmîye varmadan kal‘aya dahi amân vermeyüp feth olup girildi ve el kaldıran kâfirlere kılıçlar uruldu ve kâmil üç bin yedi yüz aded güzîde esîrler alındı ve mâl ı ga­nâ’im­leri cümle guzât ı muvahhidîne nasîb olundu.

Andan serdâr ı mu‘azzam adâlet edüp elçilik ile kal‘aya giden Hüsâm Ağa'nın başın yarup gözün çıkaran kal‘a kapudanının gözün Hüsâm Ağa'ya çı­kardup yetmiş aded birov ve irşek ve nemeşleri cümle üç bin yedi yüz esîrlerin gözleri önünde bu kapdanı ve birov ve irşekleri meydân ı siyâsete ge­tirüp cellâdların eline verüp el-iyâzu billâh her bir­lerine eyle şikence etdiler kim âh [u] enînleri eflâke çıkup niçesi şikence altında mürd olup bu şikence­leri gö­ren esîrlerin niçesi dahi mât olup lâşe i murdârın sü­rüdüler, ammâ kapudana [23b] Ebü'l-müslîm i Mervî elinde Âl i Emeviyyûn'dan Mer­vân ı Himâr'a olmamışdır.

Ba‘dehu kapudanı meydân ı siyâsetde en en doğrayup niçe kıt‘a lahmından kendüye yedirdiler ve kızgın tasları başına geydirdiler ve at dağlağıla­rıyla vücûdun dağladılar, derisin yüzüp kal‘a kapu­suna çarmıha gerüp mıhladılar. Esîrlerin nakli üzre meğer bu kapdan ı mel‘ûn gâyet cebbâr ve anîd mel‘ûn ı pelîd imiş kim niçe esîr olan ümmet i Muhammed'e böyle îzâ ve işkenceler edermiş. Herkes aleyhi mâ yestahık deyü mel‘ûna la‘net tekrâr etdiler.

Ba‘dehu bu menzilde İsmâ‘îl Paşa dellâllar nidâ etdirüp,

"Bu taht ı kal‘ada üç gün üç gece tekâ‘üd olu­nur gâfil mebâş. Cümle guzât bu nevâhîlere guzât ı kerrâr çete ve potura ve akınlar ve şeb-hûnlar olun­sun" deyü fermân ı serdâr sâdır olunca azamet i Hudâ ordu yı İslâm içinde ancak üç bin kapukulu ve iki bin Budin ve iki bin Eğre kulları ve gayri pi­yâdegânlar kalup mâ‘adâ ata dona mâlik olan asâ­kir i Âl i Osmân ve asâkir i Tatar bu nevâhîlere târu­mâr olup mûr [u] mâr gendüm dânesin taşır gibi küffârın sağîr ü kebîrin ordu yı İslâm'a taşı­ma­ğa başladılar.

Ve alınan mâl ı ganâ’imin hadd [ü] hisâbın Mâlikü'l-mülk Bârî i Müte‘âl bilür.

fiöyle oldu kim vilâyet i Seykel'de değil diyâr ı Erdel'de niçe günlük yerde eser i âbâdân­lık­dan nâm [u] nişân kalmayup cümle kılâ‘ ve kurâ vü kasabât belîde i mu‘azzamlardan esâs ı binâ bile kalma­yup dâr ı diyâr duyûr ı Erdelistân harâb u yebâb ve hâneleri ıhrâk bi'n-nâr ile türâb olup bu târumârın serpindileri Leh vilâyetine ve Orta Macar'a ve Nemse ve Eflak ve Boğdan diyârlarına varılup elleri ve vilâyetleri urulup mâl ı ganâ’im üsârâlar alınup şe­hirleri anların da ıhrâk bi'n-nâr olmuşdur.

Ve bu sefer i meserret-eserde olan cür’et i ha­râbî harâb-âbâdlık ve harâbâtlık ve gâret ve tahrîb­bânlık bir sefer­de olmamışdı, lâkin bu Erdel küffâ­rının Rakofçiyle etdikleri isyân u tuğyânları dahi bir zamânda görülmemişdi.

El-hâsıl bu diyâra böyle urgunculuk olmaduğu tahrîr ü ta‘bîr olunmak mertebesinden efzûndur. Hattâ bu memâlik eyle ma‘mûr u âbâdân ve eyle müzeyyen idi kim birbirlerine muttasıl kılâ‘ ve bü­rûc ı varoş ı husûn ı hasîneler ve sa‘b sengistân üzre metîn ve müzeyyen sûrlar ve her püştelerin zirve i a‘lâsında Ünye vilâyeti gibi birer kenîse i âlîler ile müzeyyen idi. Ve her biri bir zenbûr ile mahzûr olmuş deyrlerde bile küffâr râhibân ı palâs-pûşân­dan bir merd i nâmerd bıtrîk kalmayup cümle esîr­lik ile ber-murâd oldular.

Ve bu nevâhîlerde nüfûs ı insândan ve devâbbât hayvânın­dan cümlesi dest i asker i İslâma girüp kimin giriftâr i bend i selâsil ve kimin sümûm ı helâhil içirüp kiminin kellelerin galtân edüp memâ­lik i mahrûseleri hâlî ve mu‘attal kalup cümle tâze cüvân ve nisvân ı sâhib-isyânları ordu yı İslâm için­de ve Tatar ı sabâ-reftâr ı adû-şikârın hayme ve de­rim ve koşları içinde ol bânû yı muğpîçe i mu­ğânlar ve ol nâzenîn ve bintân ı nisvânlar her guzâta hidmet i ma‘kûl [u] nâ-ma‘kûl ederlerdi.

Ve bu se­fer i eser-me’serde bu kadar semen-sîmâ kemân-ebrû ve perî-peyker ve melek-manzar ve gül-çehre ve gül-bûlar dirâğûş olunup her birinin hüsn-i cemâlleri bir mertebede idiler kim geysû yı mür­gûle i çîm-ender-çîm ve hîm-ender-hîm­lerinin her târları revnak ve şeb gibi gören uşşâ­kın akılların târumâr ederlerdi, lâkin bu bânûların niçe bini nâ-ehl ehremen ve zîr-dest ve dîv-dest ellerine girüp şeb [ü] rûz hayme­le­rinde ve dağıstân hıyâbânistânlarda bu bâkire ve dûşîze ve kâlim­leri ve mûğpîçe gulâmları alt edüp ol fetâlar şakır şakırdı şaka ayyûka âvâzeleri tâ araka çıkınca her kûşe ve pûşede ol kadar cimâ‘ olurdu kim tokuz ayda on binden mütecâviz bula hâmile olup bu se­ferde evlâd sâhibi oldular ve hâmile kalmaz gayri hüddâmânın hidmetin kavm i Lût bilir, ammâ bu Seykel diyâ­rı­nın mahbûb u mahbûbesi Macar ı füc­câr ı Erdel i erzel memle­ke­tin­de değil belki Leh ve Çeh ve Alman vilâyet­le­rin­de misilleri yokdur.

Ve bu mahalde asker i İslâm üç gün üç gece çete ve poturalara seğirdüp Leh diyârında ve Kra­kov diyârında her kefere hânesinde ve kenî­selerinde zevk u safâlarda iken giriftâr ı bend i hic­rân oldular ve evlâd ı nâ-resîdeleri babalarından gayri er yüzün gö[r]meyüp ve merd sözün işitme­miş­ken niçe bin güzîde âlü'l-âl sâhib-cemâl bedr i mâhtâb-misâl gılmân ve bintânlar ele girdi kim her birinin sîm i hâlis-misâl gerdenlerinde [24a] ve rûy ı mü­nev­ver­lerinde olan püskürme benlerin her dânesi hâl i Hâşimî-vâr bin reşk-i müşg i Tatar de­ğer kim dest i hakkâk değmemiş bir dürr i yektâlar idi. Ve dâ­men­­lerine hâr [u] hâşâk ilişmemiş ve gözleri açılma­mış bir gonça i nâ-şüküfte cüvân [u] bintânlar ele girüp cümle guzât ı müslimîn mansûr u muzaffer ve sâlimîn ü gânimîn Seykel sahrâsında cümle çete­ciler cem‘ olup gerüde bir merd kalma­yup kâmil dörd bin araba yükü bâr ı sakîller ile Seykel gazâ­sın­dan avdet olunup Seykel boğazından çıkarken hemân mukaddemâ feth olan Tabur bo­ğazında,



Der-beyân ı arbede i asâkir i yeniçeriyân bâ Tatar ı gâziyân

Hemân bu Tabur boğazında cümle kapulu ve Budin kulu ve Eğre kulu yayan yeniçerileri bu ta­bur içre yek-dil [ü] yek-cihet olup eyitdiler:

"Biz piyâde olup kırılarak taburu feth edüp süfl i yed kalayız, Allâh'dan revâ mıdır?" deyü cüm­le pi­yâde yeniçeriler Tatar askeri üzre ve gayri ara­ba­­lar üzre hattâ bizim bir arabam›z üzre dökülüp cüm­le Tatar› atlar›ndan y›kup ellerinden esîrlerin alup ve kofllar›nda ne kadar mâl › ganâ’imleri var ise alup Tatar bu hâl i pür-melâli görüp n’eylesin, bu kadar tüfeng-endâzlar esîr ve mâl › ganâ’imlere aç kurd gibi sar›ld›lar. Tatar da hemân atla­r›na binüp,

"Bu yeniçerileri çapar›z ve özlerin sokar›z ve bu taburdan taflra bunlar› sahrâya ç›kar­ma­z›z" deyü Tatar yeniçeriye birez girifldiler ve bir hayli urufldu­lar, ammâ yeniçeri taburda Tatar meydânda. El-hükmülillâh birkaç Tatar flehbâzlar› kur­flumdan ve niçe yeniçeriler okdan flehîd olunca he­mân Serdâr İsmâ‘îl Pafla ve gayri mîr i mîrânlar ve gayri üme­râ­lar ve ifl erleri ve yeniçeri florbac›lar› araya girüp,

"Bire etmen gâzîler" deyü tarafeyn gâzîlerine ri­câlar edüp bu kadar musl›hîn i müslimîn çâre olup yeniçeri destinden bir esîr halâs etmek müyesser ol­ma­yup Tatar hâ’ib [ü] hâsir flehîdlerin atlar›na yük­ledüp cümle at boynuna düflüp Serdâr Ali Pafla'ya revâne oldular.

Hamd i Hudâ bizim arabam›z ve cümle esîr­lerimiz serhad gâzîleriyle olmak ile halâs edüp bir fley’imiz zâyi‘ olmad›.

Andan ol gün Tabur bo€az›ndan bu kadar bin asker i İslâm ve bu kadar arabalar ile geçerken ta­buru im‘ân › nazar ile nazar edüp temâflâ etdik.

Azamet i Hudâ bu bir temâflâgâh tabur imifl kim belki devr i Âdem'den berü böyle dûr-bîn efkâr ile böyle bir kemîngâh tabur yap›lmam›fld›r. Piyâde âdem giremez yerleri var kim cemî‘i muhîl [ü] fleytanat ile ârâste olmufl kat-ender-kat flebeke-vâr tabur imifl. Niçe yerleri yanm›fl ve niçeleri kal­m›fl, hemân Cenâb › Kibriyâ'n›n ihsân›yla feth olmufl bir tabur imifl. Meydân › bezm [ü] rezm günü bu cengelistân ve ahflâbistân içre gâzîler ceyrân gibi s›çrap atlar ile güzer ederlerdi. fiimdi meymene ve meysere bilâ-ceng [ü] cidâl velâ harb [ü] kıtâl cümle asker bir günde gücile ubûr etdik, ammâ ceng günü bir ânda geçdik. Hemân Hudâ'n›n fazl [u] inâyeti yâver olup feth oldu.

Andan ertesi gün biz dahi bu kadar esîr [ü] mâl › ganâ’imler ve (   ) arabalar ile bir alay › azîm olup ordu y› İslâm'a dâhil oldukda Serdâr › Mu‘az­zam Ali Pafla otak › nüh-tâkda bir dîvân › azîm olup Serdâr Ali Pafla, İsmâ‘îl Pafla'ya bir sem­mûr kürk ve Cerrâh Kâs›m Pafla'ya ve Yentür Hasan Pafla'ya ve Hüseyin Pafla'ya ve sâ’ir ümerâlara ve Melek kethudâs›na ve cümle yeniçeri florbac›lar›na ve'l-hâs›l üç yüz on aded zerdûz hil‘at i fâhireler geydirilüp Melek Pafla kethudâs› Yûsuf A€a karavulda yüz akl›€› etdi€iy­çün iki hil‘at biri biri üzre geyüp bafl›na serdâr › za­fer-fli‘âr bir flâhin kanat› çeleng sokup cümleden ser-firâz ve mümtâz olundu.

Ve Tatar Serdâr› fiâh Polad A€a'ya hil‘at i pâ­diflâhî geydirilir iken hil‘ati geymeyüp,

"Emir fler‘ i Resûl i mübînindir. Bugünkü gün bizim serdâr › mu‘azza­m›m›z bir vezîr i mu‘azzam­s›n. Bu dîvân › pâdiflâhîde bizim hakk›m›z hak eyle. Biz bir alay ulûfesiz garîb gâzîler olup dîn i mübîne imdâda gelevüz, terk i diyâr edüp cân ve bafldan olavuz ve dîn kar›ndafl› olavuz, bizi kâfir k›rar gibi yeniçeriler k›rup böyle edeler" deyü on yedi aded flühedâlar›n meydân › dîvâna kodular ve "Bu kadar esîr [ve] mâl › ganâ’imi­miz eli­mizden ald›lar" deyü serdâr›n eline defter verüp bu kadar mirzalar ve ot a€alar› ve kartlar ve atal›klar ve bat›rlar cümle fl›p›rtma kalpaklar›n yere urup a€lad›­lar.

Hemân Serdâr Çelebi yeniçeri a€as› ve Muhz›r Be€zâde Tekirda€l› Mustafâ A€a'y› ve cümle sefere me’mûr olan çorbac›lar› [24b] dîvâna ›hzâr edüp,

"Baka gâzîler nedir bu flehîd, niçün böyle nâ-hak kan dökersiz. Tatar gâzîleri kardafl ve yoldafl ve gazâdafllar›n›z de€il midir" dedikde yeniçerilerin efl­beh mîr i kelâmlar› eyitdi:

"Sultân›m ol gazâya giderken biz Tatarlara de­dik kim ‘Kardafllar biz bir alay piyâde aya€› ba€l› âdemleriz. Bizler cengde k›r›l›r›z, siz atlarla se€ir­düp flikâr al›rs›z. İnflâallâh feth [ü] fütûhât olursa pây-berâber olal›m’ deyü ahd [ü] flart edüp hamd i Hudâ feth [u] fütûh olup ba‘dehu sefer avdetinde bunlardan hisse istedik. Bizi ur deyüp iflte bizden tokuz âdem flehîd etdiler" deyü anlar da flehîdleri meydâna b›ra€up "Emir fler‘in" dediklerinde,

Tatarlar eydir: "Hâflâ biz sizinle pây-berâber olal›m demedik. E€er disemiz olsa dînimiz kâfirin bolsun. Siz gazâda ölürseniz ve yayan giderseniz pâdiflâhdan ulûfe alup ölürsüz, ammâ biz bir alay garîb gâzîlermiz. Mâl›m›z cân›m›z elimizden alma€a gelüp ibtidâ bizden sizler âdem flehîd etdiniz, dem­leriniz hederdir, kutta‘u't-tarîk oldunuz. Sûre i (   ) 1 âyeti üzre vâcibü'l-katiller­siz" deyü nass › kât›‘ ile cevâb verince hemân,

Serdâr Ali Pafla eydir: "Pâdiflâh bafl›yçün cüm­lenizi pâdiflâha arz edüp haklar›n›zdan gelirim. Tîz flu gâzîlerin defterleri üzre cümle esîrlerini verin. Yohsa siz bilir­siz" deyü kat‘î hüküm edince cümle guzât › Tatar du‘â y› hayr ederek taflra ç›kup gitdi­ler, ammâ nice kâbil, ejder i heft-ser a€z›na düflmüfl flikâr bir dahi halâs olur mu?

El-hâs›l esîr ve mâl › ganâ’imlerin n›sf› tahsîl olup Tatar'a redd olundu ve n›sf› içün Ali Pafla kendü mâl›ndan cümle Tatar'a on yedi kîse mâl ih­sân edüp tayyib i hât›r olundu. Yeniçeri ve Tatar mâbeyni ›slâh olunmas›yçün serdâr › âk›bet-endîfl bir baflka otak ve serâperde i sokak kurup bir azîm ziyâfet tertîb olunmufldur kim ta‘bîr ü tavsîf olun­maz, hâze'z-ziyâfe i misl i Firdevs.

Ve yine bu menzilde üç gün meks olunup Seykel kâfirleri câ-be-câ kal‘alar› ve kurâlar›na ge­lüp flehirlerin amâr etme€e bafllad›klar› haberi ge­lince hemân serdâr › müdebbir Tatar'›n hât›r›n ele almak içün ale'l-umûm cümle Tatar'› Seykel vilâye­tine yine gönderüp bi-Rabbi Ka‘be iki gün iki ge­cede on bin alt› yüz esîr ve bu kadar mâl › firâvân ile ordu y› İslâma bay geldiler.

Andan serdâr › mu‘azzam kalkup bu kerre câ­nib i garba avdet edüp (   ) sâ‘atde,

Menzil i kal‘a i Udvarhel

Mukaddemâ Seykel gazâs›na giderken evsâf› tahrîr olunmufldu. Yine bu mahalde Tatar Seykel vilâyet­lerine on bin yi€it gitme€e fermân verilüp bir gün bir gecede yedi bin esîr ile bay geldiler.

Hulâsa i kelâm a‘dâ y› küffâr › bed-gümâna kahr ile her tarafdan amân u zamân verilmeyüp hemân Tatar elinden otuz bin küffâr › hâksâra flem­flîr i âtefl-tâb urulup yigirmi alt› bin üsârân›n Yal› A€as› fiâh Polad A€a penc i yekin alm›fld›r, ammâ üç ay mukaddem Demirkapu'dan berü al›nan Tatar üsârâlar› dahi tahrîr olunmam›fld›r. Bu hemân Sey­kel gazâs›na giderken ve gelüp yine gitdikde iki ga­zâ­n›n üsârâlar› tahrîr olunmufldur.

"E€er yeniçeriler müdâhale etmeseler on bin esîr dahi olurdu" deyü Tatarlar feryâd [u] fi€ânlar etdiler. Ve sâ’ir mâl › ganâ’imden gayri emti‘a i lâ-nazîr ve niçe bin devâbbât › kesîr bî-hadd ü bî-k›­yâs idi.

Hamd i Hudâ cüyûfl › İslâm flâdumân ve handân olup herkes râhat › emn i amânda olup hâk i pâk i Erdel'e sadlek du‘â y› hay›rlar edüp İslâm taraf›na ç›kma€a üzlediler. Hakkâ ki hâk i Erdel gâyet ma‘mûr [u] âbâdân ve nebâtât ve zahîresi firâvân ve her taraf› gül [ü] gülistân ve sünbül [ü] reyhânistân ravza i R›dvân misilli b†› cinânlar› ve müflebbek bostânlar› hisâb›n Bâ€bân › Rabbü'l-izzeti Zü'l-mülk bilür, zîrâ mülk an›nd›r kâfiristân de€ildir. Anlarda sâkinân mahlûk › Hudâ'd›r kim bu mihmân-sarâya cemî‘i mevcûdât gelüp gitmededir. Yine mülk ol Hallâk › âlem Mâlikü'l-mülk Zü'l-ce­berûtundur.

Hat­tâ bu zemîn i Erdel bir vâsi‘atü'l-aktâr ve rahî­satü'l-efl‘âr bir dâr › diyârd›r kim dey­yâr bu edîm i arzda misli yokdur, zîrâ vilâyet i vâsi‘i ma‘mûr ve dâ’imâ kefereleri ankâ ve mes­rûr [25a] kal‘alar› hûb ve hâk i amber pâki beyne'l-ke­fere mer­gûb ve mezra‘alar› vâfir ve muhassenât › bere­kât­lar› müte­kâ­sir ni‘metleri firâvân ve uyûn › en­hâr­lar› her nâhiye­lerde cârî ve revân ve bin yedi yüz aded k›lâ‘ ve flehr i âbâdân belde i mu‘azzamlar› var kim ancak bu bizim tahrîr etdi­€imiz k›lâ‘ ve medyenler yolumuz üzre vâk›‘ olan­lard›r.

Hattâ bu kadar ma‘mûr u âbâdân vilâyetin harâb [u] yebâb oldu€un Nemse çârsâr› İnpirator Kral ve Orta Macar ban› topal Palatinufl Hersek ve Kurs Macar› hersekleri ve kelpden efled olan seg­leri olan küffâr [u] füccârlar bu vilâyetlerin nehb ü gâ­retlerinden haberdâr olup müte‘âk›ben mükerrer elçiler ile iltiyâm tevâzu‘lu nâmeler irsâl eyleyüp sulha ra€bet etdiklerince necâtiye sûret yok flek­linde aslâ yüzlerine bakmayup yine memâlik i mahrûselerine âtefller ve ak›nlar sal›nup nehb ü gâ­retlerden hâlî olunmazd›. Yine bu Udvarhel sahrâs› âsâyiflinde cümle guzât Seykel'de olan üsârân›n fer­mân ile kanûn üzre penc i yek taleb olundukda otuz bin yi€idin cemî‘i esîrlerinden on sekiz bin esîr ve sa€îr kebîr penc i yek pâdiflâh içün al›nd›. Gayri mâl › ganâ’imden bir fley al›nmad›. Ve Tatar'dan dahi kanûndur bir fley al›nmaz. Anlar›n savgalar›n hânlar ve kalgalar ve nûred­dînler ve yal› a€alar› al›r. Bu kadar penc i yek esîr olunca asl› ne kadar bin esîr olmak gerek ana göre hâkezâ k›yâs zemû(?) demifller.

Ba‘dehu yine bu kal‘a i Udvarhel'den kalkup 3 sâ‘atde,



Menzil i karye i Senyal

Bu mahalde Seykel kâfirleri kapudan ve irflek­leri ve dojlar› ve birovlar›yla beyâz bayrak­la­r›yla amân deyüp krala gelüp pâdiflâh hazînesine alt› y›l­dan berü vermedikleri mâl içün kâmil yüz elli kîse mâl verüp Pitifltvar kal‘as› kapudan›n Ali Pafla'dan k›rk bin gurufla halâs etdiler. Andan 2 sâ‘atde,



Evsâf › kal‘a i K›halom

Ba‘z›lar Kihalom yazm›fllar, ammâ lisân › Macar'da K›halom (   ) (   ) demekdir. Bânîsi Yejder band›r kim kal‘a i atîkdir. Bu dahi Erdel kral­lar›na tâbi‘ Saz Macar› kal‘as›d›r. Cümle kapu­dan­lar› ve birovlar› ve cümle ifl erleriyle a‘yân › kefereleri iki yüz kîse mâl › pâdiflâhîyi krala getirüp teslîm edüp temessük ald›lar. Ve bu menzilde krala bir otak ih­sân olunup kral baflka konup göçme€e bafllad›.



{Der-beyân › müflâvere i papas › hayr-hâh bâ Serdâr Ali Pafla'y›}

Ve bu kal‘adan bir papas nihânîce Serdâr Ali Pafla'ya gelüp eydir:

"Sultân›m gâfil mebâfl, iflte befl konak yerde kal‘a i Kalu alt›nda Kemen Yanofl Kral elli bin as­ker ile âmâdedir. Hâlâ dahi Nemse ve Çeh ve Leh'den ve İsfaç ve Korol'dan asker yazup sizi bir mahalde basmak sadedindedir. Sizde ise asker târumâr olup âdem sayd etmek içün da€larda yatup kalkarlar. Ve içinizde Seydî Ahmed Pafla dahi yok; iflitdim hünkâr›n›z fermân›yla öldürmüflsüz. Küffâr yüze ç›kd›. Bu kadar zamân Kemen Yanofl bafl gös­ter­medi€inin asl› âk›betin sanup ‘Osmânl› bana muh­­tâc olup yine anlar çârsâr ricâs›yla beni kral eder­ler’ ümniyyesinde olup hâmûfl-bâfl serserî ge­zer­di. fiimdi kral nasb etdi€iniz iflidüp kudurup ale'l-gafle elbette bir fleb-hûn eder" deyü papas › hannâs mü­flâvere i tâm edüp gidem derken Ali Pafla papas› muhz›r a€aya göz hapsine verdi ve serdâr kral› ka­t›na k›€›rd›.

Ve Kemen Yanofl ahvâlinden niçe gûne su’âller ederken Varat Paflas› Sinân Pafla taraf›ndan bâ­zer­gân s›fat iki nefer çafl›tlar gelüp papas›n nakli üzre mektûblar getirüp tâ Kemen Yanofl ordusuna var­d›klar›n›n s›hhat haberin getirdik­le­rinde serdâr pa­pasa ihsânlar edüp kral›n yan›na gönderdi.

Bu kerre kral dahi bu haber i mûhiflden haber­dâr olup hemân ol gün cemî‘i mutî‘ olan k›lâ‘lara haberler gönderüp ol gün ol gece tâ sabâha dak da€› ve tafl› kara nah›r gibi kara flapkal› küffâr cihân› du­tup ordu y› İslâm küffâr › hâksâr ile doldu.

Melek Ahmed Pafla efendimiz serdâr › ekreme eydir: "Ma‘kûl budur, ki bu küffâr ordudan hayli mesâfe i ba‘îde yerde Kemen Yanofl'un gelece€i ta­raflarda meks edüp bir ayak atlar›nda konup göç­sün, ammâ içlerinde bizim askerden Çatalbafl Pafla ve Do€anc›bafl› [25b] İbrâhîm Pafla ve Karaman eyâleti gâzîleri ale'l-umûm bile konsun ve kraldan ileri Tatar askeri konup göçsün" dedikde Melek Pa­fla'n›n bu müflâveresine taraf taraf ma‘kûl denil­dikde,

Küçük Mehemmed Pafla eydir: "Yâ sultân›m beni de bir kullu€a kabûl etseniz bizde çi€ner tükü­rür bâr eden kalmaz" dedikde hemân,

Melek Ahmed Pafla "Allâh Allâh, iflte söz budur ve ifl bundad›r" deyüp Melek yerinden bir pertâb edüp serdâr›n s›rt›ndan semmûr kürkünü ç›karup Küçük Mehemmed Pafla'n›n e€nine geydirüp,

"Yürü Allâh iflin onara. Serdâr kar›ndafl›m seni kraldan ileri bu ifle çarkac› etdi" dedikde Serdâr Melek'in bu ifllerine hayrân kalup dem yerin deyü hâmûfl-bâfl olup Küçük Mehemmed Pafla dest bûs edüp ol ân Kral ve Çatalbafl ve İbrâhîm Pafla ordu­dan bir fersahdan ba‘îd bir sahrâ y› vâsi‘de karâr etdiler, ammâ asker i İslâm K›halom kal‘as›n siper­lenüp mâl tahsîl eder fleklinde meflgûller.

Hikmet i Sannâ‘ › Lem-yezel'in ir[â]det-i hik­met i ezeliyyesi bu imifl. Ol gece âlem a€yârdan bî-haber iken Küçük Mehemmed Pafla ordu y› kraldan cümle askeriyle gâ’ib olup cümle haymegâh [ve] bâr [u] büngâhlar› yerinde kalup sâhiblerinden bir nâm [u] niflânlar› yok idi€i haberi serdâra gelüp serdâr âlem i hayretde kald›.

Me€er Küçük Mehemmed Pafla ol gece ale'l-fevr on alt› bin salt cürd atl› müsellah ve mükemmel serhad gâzîle­riyle Küçük Mehemmed Pafla Kemen Yanofl › la‘în i bî-dînin flevket i iktidâr urûkunu flemflîr i zafer luhûk ile kat‘ etme€e kat‘ › menâzil ve tayy › merâhil ederek bir gün bir gece Kemen Yanofl taburuna ›lgar ile yetiflüp vakt i fiâfi‘îde alt­m›fl bin küffâr serhofl ve nâ-hofl ve ser-pûfl ve âhen-pûfl içre h›nzîr gibi hor hor horlayup yat›rlarken hemân bir kerre cümle guzât derûn › dilden ve cân u gönülden Allâh Allâh'a rehâ buldurup bir taraf­dan dahi gülbâng › Muhammedî ile asker i İslâm at b›ra€up küffâr ile bir u€rafl [u] savafl › perhâfl ile gûnâ-gûn serbâzl›klar edüp hâh nâ-hâh gâziyân › ser-firâzlar küffâr› davrand›rmayup eyle sâtûr › Muhammedî ururlar kim tarfetü'l-ayn içre salât › fecr i Hanefîye var›nca cemî‘i kâfiri çak›l tafl› gibi yere döküp Kemen Yanofl › melâ‘în ilm i nü­cûmdan gâyet haberdâr oldu€undan bu kâfir sü­rüsü içre bulunmayup üç yüz mikdâr› kefereler ile bir köflede atlan›rken ana da asker i kerrâr yetiflüp an› da meydân › ma‘rekede kelle perrân paça edüp câ-be-câ yerlerde mahmûr evkâr yatan kâfirleri k›ra k›ra or­dular› ve kara çad›rlar›n ve cümle h›nto arabalar› ve cemî‘i atlar›n kabza i tasarrufa alup k›rk bir bin küffâr›n kellesiyle ve yedi bin aded katana kâfirleri ve torompete ve nâkûs ve haçl› peykerleri ve k›rk pâre toplar› ve bin altm›fl h›nto arabalar› ve sâ’ir bârhâne ve âvânîleriyle yedinci günde ordu y› İslâm'a bir alay › azîm ile bu kadar bin kelle i küf­fâr ârâyifl i nîze olup gûyâ bir orman gibi s›r›klar üzre kelleler gelüp serdâr › mu‘azzam›n serâperdesi önünde cümle kelleleri galtân edüp Serdâr Ali Pafla safâs›ndan Küçük Mehemmed Pafla'ya iki kürk geydirüp beline bir murassa‘ tî€ ve bir hançer i zü'l-fecâm ve bir çâ[r]kâb-i tîrkefl; ve bafl›na bir flâhin kanad› sokup,

"Bire benim Küçük Mehemmed arslan›m, pâdi­flâh›n ekme€i sana helâl olsun" deyüp (   ) eyâletin ihsân edüp telhîs ile Kemen Yanofl katli müjdesi ve [k]ral nasb olundu€u haberlerin der i devlete gön­der­di. Ve,

"Her kim beni severse Mehemmed Pafla'ma he­dâyâlar versin" dedikde Melek Pafla ve Çavuflzâde ve Cerrâh Pafla ve İsmâ‘îl Pafla ve Hüseyin Pafla ve Yentür Hasan Pafla cümle birer semmûr kürk ve gayri gûnâ-gûn akmifle i fâhireler ve emti‘a i nâdireler ihsân etdiler.

Ol ân kral dahi rakîbi Kemen Yanofl'un mürd oldu€u safâs›ndan Küçük Mehemmed Pafla'ya on befl kîse ve bir semmûr ve yüz araba zahîre ve on araba kumafl › vefîreler verüp Küçük Mehemmed Pafla bir zibîdî mîr i mîrân iken bahâd›rl›€› sebe­biyle bir ânda İskender kadar dârât sâhibi oldu, zîrâ Kemen Yanofl Kral›n hazînesi ve bârhânesi ve cebe­hânesi ve sâ’ir bârhânesi ve mühimmât [u] âvânîle­rine mâlik olup bir kimesne su’âl etmeyüp müdâ­hale olunmad›, hemân "İki bin kîse nakid talar gurufl ve yüz kîse altun › Ungurus var idi" deyü giriftâr olan esîr­ler nakl etdiler.

Ve Mehemmed Pafla gâzîleri hod evlâ bi't-tarîk bir harbendesi bir kapudan›n cümle bârhânesine yüz kîse nakid gurufl ile mâlik olup harbende a€a­n›n huzûrunda fleb [ü] rûz k›rk aded pençe i âfitâb gulâm › mehtâblar [26a] el kavufl›rlard›. İflte flecâ‘at ve bahâd›r olan böyle gazâ mâl›yla bay olurlar. Gâyet lezîz helâl i zülâl mâl [u] menâldir.

Bu sefer i meserret gûyâ yeni kral içün oldu, zîrâ rakîbi Kemen Yanofl mürd oldu ve kral bundan sonra müstakil kral olup bir haftada iki bin kîse, ki üç sene bâkî kalan harâc› tahsîl edüp hazîneye tes­lîm edüp bâkî kalan bin kîse mâl › pâdiflâhîyi verme€e zâmin oldu. Hakkâ ki bu re’y [ü] tedbîr cümle Serdâr › Ekrem Ali Pafla'n›n âk›bet-endîfl dûrbîn fikrin re’y i ahseniyle ve Melek Ahmed Pafla'n›n du‘â y› hayr berekât›yla olmufldur.

Ammâ Ali pafla y› vezîr i dilîr gâyet dil-nüvâz ve müdebbir ve mubs›r ve halûk u halîm ve selîm ü havsala sâhibi sâhib i tedbîr bir vezîr i mesîr idi ve bizzât Hazret i Ebâbekiri's-S›ddîk'in ›rk › tâhirinden olup Silivri'de câmi‘leri ve hayrât [u] hasenâtlar› olan Selîm Hân › Evvel vezîri Kara P[î]rî Pafla evlâd› evlâ­d›d›r kim nesl i Ebâbekir'in sa€ elinde salavât par­maklar›n›n bir bo€umlar› yokdur, ›rk › tâhir i Ebâbekir olduklar›na ol alâmet flâhiddir, zîrâ cemî‘i siyer kitâblar›nda yazd›klar› üzre Hazret i Ebâ­be­kir'in flehâdet parma€›, ki ana lisân › Arab'da sebâbe par­mak derler, an›n t›rna€› bo€umu yok idi, rad›yal­lâhu anh.

Ve Serdâr Ali Pafla hâk i Rûm'da İslâmbol kur­bunda iki merhale kurbunda K›rkkenîse nâm bir b†› Merâm › tâm kasabada müfltak olup maskat › re'sleri oldur.

Ba‘dehu Kapudan Hasan Pafla hidmetinde neflv [ü] nemâ bulup andan Taban›yass› vezîre intisâb edüp andan Dervîfl Mehemmed Pafla kethudâs› ve defterdâr ve Vâlide i Mehemmed Hân kethudâs› ve kapu­dan pafla olup Bahr i Sefîd bo€az›nda kal‘a­teyn binâ edüp andan fâtih i Varat olup ba‘dehu bu Erdel'e serdâr ve Uyvar'a gidüp ba‘de'l-feth i Uyvar Budin'de min mahabbetillâhi Ta‘âlâ merhûm oldu rahmetullâhi aleyh, ammâ bir sâhib i kerem ve er­bâb › ma‘ârif muhibbi, pâk suhandân ve dâ’imâ flâd [u] handân ve müverrih i ebü'l-kelâm ve her vech ile ahvâline nizâm u intizâm vermifl bir vezîr i hü­mâm müflârün bi'l-yetâm idi. Niçe bin gûne re’y [ü] ted­bîri ve müflâvereleriyle diyâr › Erdel dâr › erzel olup umûmen asâkir i mansûre izdihâm › kes­ret [ü] vefre­tinden diyâr › düyûr › Erdel pây­mâl i rimâl olup fleb-beledi muzlimlerde flu‘le i yârânla gûyâ rûz › rûflen olurdu. Ve her gün eflâke su‘ûd eden duhâ­n›n delâleti ile k›rak belîdelere gidüp gelinüp mâl › ganîmetler al›nurdu.

Ammâ böyle iken,



Yüklə 6,32 Mb.

Dostları ilə paylaş:
1   ...   5   6   7   8   9   10   11   12   ...   72




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin