Menzil i Kızılhân: Tikrit sancağı hâkinde sâhil i Şatt'da zamân ı kadîmde şehr i Beledü'l-Hatîb nâmında bir medîne i kübrâ imiş. Hâlâ imâretinden bir hânı kalmışdır. Sâ’ir abâdânın ( ) Hulâgû Hân Bağdâd üzre gelirken harâb etmişdir ammâ imâr olmadadır. Bir cây ı menâsdır. Hâlâ kabâ’il i Urbân ı Mevâl'dan Zeynî Urbânı nâm kavm i hümâm hayme vü hargâhlarıyla bu Beledü'l-Hatîb şehri sahrâsında sâkinlerdir. Ve bu kabâ’il i Zeynîler Hazret i Yûnus Nebî'nin sülâle i ırk ı tâhirinden olmak iddi‘âsındadırlar, Allahu a‘lem eyle olmak ihtimâli ola. Zîrâ vech i ahsenleri delîldir kim bir alây nûrânî-vecîh ve pâk u pâkîze ve müslim ü fasîh ü belîğ ve mün‘im âdemlerdir kim bu arz ı hâliye cedd i ızâmımız Hazret i Yûnus'dan berü milk i mevrûsumuzdur deyü meks ederler. Bunların da hayvânâtları çokdur ve bir kimesne bunların mâllarına ve cânlarına vaz‘ ı yed etmezler. Cümle kelek gemileri bunlara verüp geçerler, hâl sâhibi erlerdir.
....................(3 satır boş)....................
Ve bu mahalde semt i cenûba 8 sâ‘atde,
Evsâf ı şehr i âbâd Beledü'l-Hatîb diyâr ı Nârenc-âbâd, ya‘nî kal‘a i Tikrit-i Bürâbâd;
Bu kal‘a i cây ı emân cezîre i Dicle ve nehr i Furât mâbeynindeki hâk i amber-pâk cezîresinde sâhil i nehr i Şatt ( ) ( ) Musul eyâleti hükmünde başka sancak beği tahtıdır ve beğinin hâssı kânûn ı Süleymân Hân üzre 21.284 akçedir. Hâk i pâkinde timâr u ze‘âmet vardır ve alâybeği ve çeribaşısı vardır. Cümle erbâb ı timârı ve cebelüleriyle bin iki yüz asker olur. Beği ekseriyyâ Urbân beğlerinden ola gelmişdir. Sâliyâne akçesin Musul gümrüğünden ala gelmişlerdir. Cümle altı yüz aded fârisü'l-hayl Urbân askeriyle tâ Şâm yolları çölünden kal‘a i Ane ve kal‘a i Seleme'ye varınca müşâ olup hükûmât eder. Bir hâkimi dahi yüz elli akçe pâyesiyle kazâdır, senevî iki yüz guruş ancak hâsıl olur. Zîrâ Urbân ı Mavâl'dan kendleri harâbdır kim Urbân kurâların dâ’imâ nehb u gâret eder. Müfti ve nakîbi ve zâbitleri yokdur. Zîrâ Bağdâd u Musul mâbeyninde vâki‘ olmağile müftî ve nakîbe hâcet yokdur ve ol kadar bender şehr i çalındır değildir ammâ Hulâgû Hân harâb etmezden mukaddem gâyetü'l-gâye şehr i kebîr imiş.
Manzara i eşkâl i zemîn i kal‘a i Tikrit: Evvelâ vech i tesmiyyesi oldur kim lisân ı Moğol'da bu kal‘aya Dikrit derler. Zîrâ Hulâgû asrında hâkimine Dikrit derlerdi, hâlâ ol ismile müsemmâdır. Ve bânîsi ibtidâ Erdeşîr Bâbek'dir kim bu şehir cümle âteşperestler idi. Ve Erdeşîr bu şehir etrâfı çölünde 131 tur‘a akıdup imâr etdi. Ba‘dehû Enûşirvân imâr etdi, ba‘dehû Âl i Abbâsiyân'dan el-Mütevekkil Alallah imâr etdi.
Der-beyân ı esmâ i sûr üstüvâr ı Tikrit: Evvelâ bu kal‘aya lisân ı Arab'da bilâdü'l-Hatîb derler. Zîrâ bir zamân Hazret i Yûnus aleyhi's-selâm Musul'dan evvel bu diyârda sâkin olup minber üzre âteşperestlere va‘z u nasîhat edüp İslâm ile cümlesin müşerref eylediğinden lisân ı Arab'da şehr i Beledü'l-Hatîb derler. Hâlâ beyt i Yûnus Nebî bu şehr içre ziyâretgâhdır ve Hatîb i Bağdâdî kim sâhib i târîhdir bu şehirden tulû‘ etmeğile Hatîb i Bağdâdî derler. Ba‘dehû Bağdâd'da sâkin idi. Anınçün Bağdâdî derler.
Ve şehr i Hatîb bu Tikrit hâkinde üç aded şehirdir. Biri Cezîre kurbünde Şatt kenârında sûru harâbdır, içinde Şakakî Kürdü sâkin olurlar. Bir şehr i Hatîb i Evsat yine bu cezîre i Dicle vü Fırat'da nehr i Furât sâhilinde harâbdır.
İçinde Urbân ı Mavâl sâkinlerdir ammâ Beledü'l-Hatîb i sâlis bu kal‘a i Tirkit'dir kim lisân ı Arab'da Beledü'l-Hatîb derler ve lisân ı Acem'de bu Tikrit'e Nârenc-âbâd derler. Zîrâ kadîm i a‘sârda imâr iken turunc ı la‘l-gûnu firâvân olmağile ülke i Acem'de bu Tikrit'e Nârenc-âbâd derler. Ve lisân ı Moğolî'de Dikrit'dir. Zîrâ hâkim i şedîdi Dikrit ve lisân ı Ekrâd'da Bür-âbâd derler ve lisân ı Yarmenî'de ( ) ( ) ve lisân ı Etrâk'de Güngirmen derler ve lisân ı Yunaniyân'da Kiyre Purgaz derler. Her lisânda birer gûne ismi vardır. {Ba‘zı müverrihler bu Tikrit'e şehr i İshâk derler. Zîrâ zamân ı hilâfetinde Melik İshâk imâr edüp bir tur‘a cârî etdiğiyçün şehr i Melik İshâk derler}. Ma‘lûmumuz olan bu esmâlardır.
Ve kal‘a i Tikrit'in vâzı‘ ı esâsı olan zemînin beyân eder: Evvelâ hisâr ı Tikrit cezîre i Dicle ve nehr i Furât'dan olduğu takdîrde Şattu'l-Arab'ın cânib i garbîsinde bir püşte i âlî üzre bir hısn ı hasîn ve sedd i metîn havâlesiz bir kal‘a i bî-hemtâdır. Ve Irâk ı Bağdâd'a beş menzildir ve Musul hâki çölünde vâki‘ olup Musul'a beş konakdır kim Musul ile Bağdâd'ın kâmil mâbeynehümâlarına vâki‘ olmuş bir kal‘a i musanna‘dır ve Şatt'ın garbîsindedir ve Şatt'ın cânib i [406a] şarkîsi tarîki hâk i Bağdâd'dır. Ammâ Şehrezûl eyâletinde kal‘a i Kerkük dahi yakîndir ammâ hudûd ı Irâk bu Tikrit'in kurbünde nehr i İshâk vardır, hudûd ı Irâk ol nehirden add olunur. Tikrit'in şimâlîsi hudûd ı Musul add olunur ve nehr i İshâk'ın cânib i şarkîsi ve cenûbîsi kal‘a i Tikrit'dir ve cânib i cenûbunda çöl ü çölistân içre beşinci menzilde Bağdâd kal‘ası mukâbelesinde Şatt aşrı vâki‘ olan Kuşlar kal‘asıdır.
Eşkâl i kal‘a i Tikrit: Sâhil i Şatt'da ( ) bir kayalı püşte üzre şekl i murabba‘ eşkâlinden bâdemî eşkâl bir seng-binâ-yı kal‘a i azîmdir. Burc u bârûları hâlâ metîndir ve dâ’iren-mâdâr cirmi ( ) ( ) adımdır ve cümle ( ) aded kapusu vardır. Evvelâ,
....................(2 satır boş)....................
Ve handakı ( ) ve derûn ı hisârda cümle yedi sekiz yüz mikdârı tahtânî ve fevkânî kârgîr binâ kireç ile mestûr hâne i ra‘nâlardır. Cümleden sarây ı ma‘mûr sancak beği olan Arab Ömer Beğ'in sarâyı âbâdândır. Ve bu sancak Ömer Beğ'in ocaklığıdır kim Sultân Murâd Hân ı Râbi‘ diyâr ı Bağdâd'ı feth etdikde bu kal‘a i Tikrit'i bu Arab Ömer Beğ'in pederine ihsân edüp ilâ mâşâallah ocaklık olmak üzre mutasarrıflardır. Ve Kadı sarâyı ve ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
Ve kal‘a i Tikrit cümle ( ) aded mihrâbdır.
....................(3 satır boş)....................
Bunlardan mâ‘adâ zâviyelerdir.
Ve medrese ve mekteb i sıbyânları vardır.
....................(7 satır boş)....................
Şehr i Tikrit'in enhâr ı zülâllerin beyân eder
Evvelâ cümle halkı Şattu'l-Arab'dan nûş ederler, evsâfı niçe kerre tahrîr olunmuş bir âb ı hayâtdır ammâ bu şehr i Tikrit'in cânib i şimâlîsinde nehr i ( ) münşa‘ib olan nehr i İshâk, Tikrit çölistânında olan büleyde ve rabtaları hâk i pâklerin saky edüp pür hâsıl olur. Bu tur‘a i İshâk'ın cenûb tarafı hudûd ı Irâk'dır ve şimâl cânibi hâk i berr i Musul'dur. Ve bu tur‘ayı Âl i Abbâsiyân'dan el-Mütevekkil Alallah emîrü'l-mü'minîn iken vezîri İshâk ibn Ca‘fer hafr edüp nehri cereyân etdiğiyçün hâlâ nehr i İshâk derler. Arz ı Irâk'da tur‘a i azîmdir.
Kadîm i evvelde içinde gemiler ve kelekler şinâverlik edermiş ve zamân ı kadîmde nehr i Düceylân nehr i Şatt'dan bu Tikrit kal‘ası kurbünden hafr olunup cezîre i Dicle ve Furât beyninde olan hâki reyy edüp vilâyet i Hatîb ganîme olurmuş.
Ba‘dehû şâh ı İrân-zemînden Kör Hudâbende Şâh "Nitekim bu hâk i Irâk böyle tur‘a nehirleriyle âbâdândır. Osmânlı Bağdâd'ı destimizde koymaz." deyü bu Düceylân arkının ibtidâsı bu Tikrit kal‘ası dibinden doldurup mu‘attal eder. Ammâ hâlâ bu sene i mübârekede Murtezâ Paşa [406b] efendimiz kendü mâlından bin kise mâl sarf edüp kırk elli bin âdem ile ( ) ( ) nâm mahalden nehr i Düceylân arkın açarken reh-i râst üzre bir seng i hârâ zâhir olup ol seng i siyâhı kûh-kenlere Ferhâdî tîşeler ile Ferhâd-vâr kesdirüp ve kayalar üzre âteşler yakup sarp sirkeler dökerek kayaları pâre pâre edüp çâr-nâ-çâr nehr i Düceylân'ı cereyân etdirüp cezîre i Tikrit'i ve hâk i ( ) reyy edüp üç yüz pâre kurâ-yı azîmler iskân etdirüp hâlâ bin aded atlı ile Düceylân ağası hükûmet edüp beher sene beşer yüz kise hâsıl olur nehr i Düceylân âlî ağalıkdır.
Ve nehr i Hermas ibtidâsı arz ı Nasîbîn'den tulû‘ edüp çölistân içre cereyân ederek iki fırka olur. Ol fırkaya kavm i Urbân ı uryân ı Mavâl nehr i Sersâr derler. Bu nehir cezîre i Dicle içre cereyân ederek şehr i Beledü'l-Hatîb i Vustâ'ya ve hâk i Sincâr'a uğrayup andan cânib i cenûba ve kâhîce taraf ı şarka cereyân ederek bu kal‘a i Tikrit kurbünde nehr i Şatt'a munsabb olur. Ve bu Tikrit çölistânında dokuz yüz yigirmi bir tur‘alar var idi kim cümlesin Erdeşîr Bâbek hafr edüp cereyân etdirmişdi. "Ol asırda hâk i Tikrit bâğ ı İrem idi." deyü niçe müverrihler eyle tahrîr etmişlerdir. Hâlâ âsâr ı imâretistânları taraf taraf zâhir ü bâhirdir kim târîh i Acem'de diyâr ı Nârenc derler.( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
Der-beyân ı ziyâretgâh ı kal‘a i Tikrit:
....................(4.5 satır boş)....................
Bu Tikrit beğinde Murtezâ Paşa kethudâsı karındaşımızın avâ’id i fevâyidinden üç bin guruş kalmış mâlı alup yine cânib i cenûba 6 sâ‘atde,
Evsâf ı belde i kadîm ve mahmiyye i azîm şehr i Hızır
aleyhi's-selâm
Cemî‘i Arab u Acem ve Kıbtî müverrihleri ve gayrı milel i Mesîhiyye ve Ya‘kûbî ve İsrâ’ilî müverrihleri bu şehr içün müttefiklerdir kim Hazret i Hızır aleyhi's-selâmın bu şehir maskat ı re’sidir, demişler.
Ba‘dehû kırk yaşında kendüye nübüvvet gelüp seyyâh ı âlem olup Hazret i Mûsâ ile refîk olup niçe zamân Hazret i Mûsâ ile seyâhat ederken "Yâ Mûsâ benim me’mûr olduğum işlere mâni‘ olup benden su’âl etme." deyüp ahd ü mîsâk etdiler.
Andan bir gün Hazret i Hızır bir yetîmin gemisinin dibin delüp nehr i Nil'e gemiyi gark eyledi ve bir dîvârı münhedim eyledi ve bir nâresîde ma‘sûmu katl eyledikde Hazret i Mûsâ gazab-âlûd olup "Yâ Hızır niçün böyle eyledin?" deyü su’âl etdikde Hazret i Hızır eydür: "Yâ Mûsâ benim bi-emrillah me’mûr olduğum işlere karışma demedim mi? Ol gemiyi ki delüp gark etdim, bir yetîmin merkebi idi. Hâkim i zaleme o gemiyi mağrûk görüp mîrîye almayup geçer.
Ba‘dehû yetîmin sâhibleri ol gemiyi sehel şey ile Nil'den çıkarup kullanırlar. Ve ol dîvârı kim münhedim etdim ve ol dîvâr esâsında bir yetîmin mâl ı mevrûsu çokdan medfûn olup zâhir olmuşdu. Hâkim i zâlim görmeyüp yine ol yetîme müyesser ola, deyü dîvârı münhedim edüp mâl dîvâr altında müstetir kaldı ve ol gulâmı ki katl eyledim ebeveynine ve ulu'l-emre âk olsa gerek idi. Emr i Hak ile katl eyledim. Ey imdi yâ Mûsâ sen ilm i bâtından haberdâr değilsin. Benim me’mûr olduğum şeylere mâni‘sin. Sen bana refîk olamazsın" deyü Hazret i Hızır Hazret i Mûsâ ile müfârakat eylediklerini Cenâb ı Rabbü'l-İzze Hazret i Risâlet'e bu âyet i şerîfle alâ tarîkı'l-kasas bildirdi kim sûre i ( ) mastûrdur. Âyet:
1
nassı ile müsbetdir ve niçe kütüb i tefâsîrde ve niçe kütüb i mu‘teberelerde Hazret i Hızır ile Hazret i Mûsâ ahvâlleri tahrîr olunmuşdur kim bu hakîrin terkîmine ihtiyâc yokdur.
Ba‘dehû Hızır Nebî İskender i Zülkarneyn Mısır diyârın Kabâbıta i İdrîsî elinden feth edüp hâk i Mısır'ın cânib i garbında Bahr i Sefîd sâhilinde İskenderiyye kal‘asın binâ ederken Hızır Nebî İskender askerî tâ’ifesinden yazılup Hızır Nebî ta‘lîmiyle kal‘a i İskenderiyye'yi hısn ı hasîn i bender itmâm bulup bu vech i arzda eyle eşkâl i ibret-nümâ kal‘a i zîbâ inşâ olunmamışdır.
Ba‘dehû rûy ı arzda binâ olunan kal‘aların tarz[u] tarh ı vaz‘ ve esâs ı tarzları cümle İskenderiyye kal‘asına taklîd olunup binâ olunmuşdur [407a] ve hâlâ İskenderiyye kal‘asının Kadırga limanı tarafında Hazret i Hızır kapusu vardır. Efvâh ı nâsda ol derveze i âlîye Bâb ı Ahzar derler ammâ aslında Bâb ı Hızır'dır.
Ba‘dehû İskender i Zülkarneyn iki aded boynuzlarının derdine dermân arayup âb ı hayât bulmağa gitdikde Hazret i Hızır İskender ile bile idi. İskender cümle hukemâlarıyla âb ı hayât bulmadan el yuyup avdet ederken Cenâb ı Bârî yârî kılup Hazret i Hızır'a âb ı hayâtı müyesser edüp ilâ hâze'l-ân emr i Hakk ile zinde olup deryâ hizmetine me’mûrdur. Ve bu rûy ı zemînde Hazret i Hızır'ın basup durup yatduğu yerler yeşil çemenzâr olduğiyçün Hızır Nebî derler. Ammâ niçe müfessirîn ve müverrihîn Hazret i Hızır ve İskender ve Lokmân ( ) ( ) Nûn haklarında "Nebî değillerdir. Ancak Hızır bir recül i sâlih idi ve İskender bir pâdişâh ı cihângîr idi ve Lokmân bir hâkim i hâzık idi ve Zünnûn dahi bir sayyâd ı semek idi." demişler ammâ niçe müverrih ve müfessirler Hızır ile Mûsâ Kelîm hakkında âyet sâbık olmağile ve İskender hakkında sûre i ( )
1
âyeti fermânıyla ve sûre i ( ) 2 âyeti olmağile peygamberdir demişler.
Ve Hazret i Şemuyil ve Şem‘ûn ve Semmûn ve Melik Rac‘im ibn Süleymân Nebî içün bu dörd kimesne içün dahi ihtilâf ı kesîre edüp nebî ve nebî değildir, demişler. Ammâ müverrihân ı Acem Hazret i Hızır'ın peygamber olup hâlâ hayâtda olduğuna zâhib olup bu Dicle nehri sâhilindeki şehirde tevellüd eylediğin tahkîk eylemişlerdir. Ve bu şehr i Hızır'ın ma‘mûr u âbâdânlığın ol kadar ta‘rîf ü tavsîf etmişler kim şehr i Medâyin'den ve şehr i Kûfe'den imâr idi demişler. Hatta du‘â-yı hayr [u] berekât ı Hızır Nebî ile bu şehir eyle imâr imiş kim Cenâb ı Kibriyâ rûy ı arzda ahcârât [u] eşcârât [u] müsmirrâtdan ve sâ’ir hûş ı elhân [u] hûş ı tuyûrdan gayret-nemâ sun‘ ı Hudâ'dan her ne var ise bu Hızır Nebî şehrinde mevcût idi. Hatta kavm i Amalâk "Bu şehir bizim kıblemizdir." deyü ziyâretine beher sene mesâfe i ba‘îde diyârlardan gelirler imiş ve cemî‘i kavm i milel dahi gelüp seyr ederlermiş. İllâ kavm i Yahûd gelmeyüp Sıfet şehrine giderlermiş. Hâlâ bilâ-teşbîh tâ’ife i Yahûd'un ka‘beleri Sıfet şehridir kim sehel imâr kalmışdır. Ammâ bu şehr i Hızır Sıfet şehrinden ziyâde ma‘mûr u İremezât misilli ziyâretgâh imiş.
Hatta be-kavl i müverrihân ı Arab u Acem Hazret i Risâlet-penâh sallallahu aleyhi ve sellem rahm i mâderden rûy ı arza sa‘âdetle kadem basmadan mukaddem hayâtda olanlarını Hazret i Hızır bu şehr i Hızır'a da‘vet edüp ziyâfetler edüp cümle hâzır olan enbiyâlar Hazret i Hızır'dan ilm i ledünni tekmîl ederlerdi. Böyle bir nazargâh ı enbiyâ olduğiyçün cemî‘i mülûk ü selâtîn bu şehre gelüp her sene seyr [ü] temâşâ edüp himâye ederlerdi.
Ba‘dehû Rûm keferesi cihâna velvele saldıklarında kavm i Yahûd Hazret i Yahyâ aleyhi's-selâmı şehîd etdikleri ecilden cümle Cuhûdun cây ı emn [ü] dârü'l-karârları kalmayup cümlesi dârü'l-bevâra gitmeğe karâr verüp âhir "Bu şehr i Hızır emn ü emândır." deyü bu şehr i Hızır'da mutavattın olup Sıfet şehrinden ziyâde kavm i Yahûd cem‘ oldu.
Ba‘dehû Buhtunnasr diyâr ı Kürdistân'dan hurûc edüp Hazret i Yahyâ kanın kavm i İsrâ’ilî'den taleb etmeğe azîmet etdikde deryâ-misâl asker ile ibtidâ gelüp bu şehr i Hızır Nebî'yi harâb u yebâb ve kavm i Yahûd'u kebâb edüp be-kavl i müverrihîn iki kerre yüz bin Yahûdî katl etdi ve bakıyyetü's-seyfi firâr edüp hâlâ diyâr ı Acem'de şâhların tahtgâhı olan Isfahân ı Atîk'e varup anda sâkin olduklarından Isfahân'a beled i Yahûdiyye derler.
Ba‘dehû ârifân ı Acem ve zarîfân ı kavm i Becem kesr i elif ile ve feth i elif ü med ile Aspehân derler ammâ niçe füsehâları kesr i elif ve sükûn ı sad ı mühmele ve feth i bâ i muvahhid ve hâ-yı hüvvez meftûh ile ve sükûn ı elif ve uhrâ nûn ı sükûn ile Isfahân dediler ammâ kâ‘ide i lisân ı lûgat i Acem'dir kim bâ i muvahhideyi harf i fâya tebdîl eylerler. Zîrâ ilm i tecvîdde bâ harfi ve fâ harfi hurûf ı şefevî olduğundan bâ harfin fâ yerine isti‘mâl ederler. Meselâ ferişteye perişte ve perifte dahi derler ve file pîl dahi derler. Anınçün Aspehân'a Isfahân ı nısf ı cihân derler. Ammâ bu gûne isim ile müsemmâ oldu ammâ yine ba‘zı tevarihlerde şehr i Yahûd derler. Bu mezmûm isim ile müsemmâ olmuş pây i taht ı şâh ı şâhân ı İrân-zemîn olmasın içün Âl i Kiyâniyân'dan Keygubâd Şâh bir gayrı şehir inşâ edüp ismine "Nısf ı cihân ı seyyâhân." dediler. Anınçün şehr i Isfahân birbirine muttasıl iki şehirdir ammâ Isfahân ı atîk i şehr i Yahûd'u ibtidâ binâ eden Tahmûres ve Cemşîd ve Zülkarneyn binâ etmişlerdir. Lâkin sonra kavm i Yahûd mezkûr Hazret i Hızır şehrinden varup mâl-â-mâl olduklarından şehr i Yahûd derler.
Ezîn-cânib yine sadede rücû‘ idelim. Ol zamân kim Buhtunnasr bu Hazret i Hızır şehrin harâb edüp yine imâr olup Hulâgû Hân harâb etdi ve yine âbâdân olup Timur Hân harâb [407b] edüp ilâ hâze'l-ân cezîre i Dicle ve Furât'da ( ) ( ) kal‘a i Tikrit kurbünde bir merhale yerde binâları cihânı dutmuş âbâdânı ancak kasaba-misâl kalmış câmi‘ vü hân u medrese vü hammâmlı ve kifâyet mikdârı esvâk ı muhtasarlı dekâkînleri vardır. Ve evâyil i a‘sârda seng i hârâ-yı mutarraş ile mebnî bir sûr ı azîmi var imiş, ol dahi harâbdır. Bu şehr i harâbı şu‘arâ-yı selef görüp ta‘accübâne bu şi‘ri terennüm etmişler. Beyt:
Eyâ leyte şi‘rî hel tefirru ba‘denâ
Urûm ve Âram ve Şâne ve'l-Hadra
demişlerdir.
....................(1 satır boş)....................
Ziyâretgâh ı harâbe i kasaba i Hızır: Evvelâ ziyâret i beyt i Hazret i Hızır, bir kehf içre külbe i ahzândır kim hâlâ derûn ı gârda müşk ü amber i hâm râyihası şemm olunur. Niçe ârifân ı sâdıkânlar varup ziyâret ederler.
Ve makâm ı enbiyâ i sâbi‘: Bu dahi bir gâr ı yetîmândır kim derûn ı kehfde bin âdem sığar bu gârın etrâfında birer hücre-misâl küçük gârceğizler vardır. Her birinin atabe i ulyâsı üzre makâm ı Hızır ve makâm ı Yûnus ve makâm ı Circîs ve makâm ı Zülkifl ve makâm ı İlyâs ve makâm ı Nûh Necî ve makâm i esîr Danyal deyü her gâr üzre bu esmâ i peygamberânı bir gûne hatt ile seng i hârâlar üzre tahrîr etmişler.
....................(1.5 satır boş)....................
Bu ziyâretleri edüp yine cânib i cenûba 6 sâ‘atde,
Evsâf ı menzil i kal‘ateyn-i Âşık u Ma‘şûk
Tikrit sancağı hâkinde cezîre i Dicle ve Furât içinde Şatt kenârında bir püşte üzre şekl i murabba‘ bir kal‘a i harâb ı musanna‘dır. Mâ-tekaddem bu dahi şehr i ma‘mûr imiş, Hulâgû Hân harâb etmiş. Nehr i Şatt kenârında iki kal‘a birbirlerine mukâbildir. Bu beri Tikrit tarafında olana Âşık kal‘ası derler. Şatt'ın taraf ı şarkîsinde Bağdâd hâkinde olana Ma‘şûk kal‘ası derler. Bu dahi bir püşte üzre şekl i murabba‘ taş binâ bir kal‘a i harâbdır kim ikisinin de dizdârları ve neferâtları yokdur. Ve zamân ı kadîmde tâ Cemşîd asrından berü bu kal‘adan kal‘aya nehr i Şatt üzre on yedi göz bir cisr i azîm var imiş. Hâlâ nehr i Dicle tenezzülde oldukda cisrin kârgîr pâyeleri zâhir ü bâhir olur ve Şatt'ın kelek gemileri bu mahalle geldikde cisir pâyeleri esâslarından havf ederek ta‘vîz ile ubûr ederler. Bu mahal gûyâ diyâr ı Rûm'da nehr i Tuna üzre kal‘a i Budin kurbünde Tuna'nın tarafeynindeki harâb olan Siverin ve Severin kal‘aları mâbeynindeki cisr i harâb pâyelerine müşâbihdir ammâ bu Şatt'ın Âşık-Ma‘şûk kal‘ası boğazı; Tuna boğazından sarpdır. Zamân ı kadîmde bu Âşık'dan Ma‘şûk kal‘ası cisrinin her gözlerine zencîr çekerlermiş ve üstâd ı selef kal‘a i Âşık'dan kal‘a i Ma‘şûk'a nehr i Şatt altından kârgîr kubur binâ ile yol var imiş ammâ hakîr görmedim, illâ harâbistân ı şehrin gördüm. Kâhîce bu mahalle kavm i Urbân ı Mavâl gelüp meks ederler ammâ bu mahalle gelen Tikrit'den atlarının yemlerin ve kendülere ekmeklerin bile getirmek gerek .
....................(2 satır boş)....................
Ziyâretgâh ı kal‘a i Âşık:( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
Ve Şattu'l-Arab'ın karşusunda,
Ziyâretgâh ı kal‘a i Ma‘şûk: Bu harâbistânın hâricinde bir kubbe i âlî içre merkad i Hazret i Hasan el-Asker ibn ( ) ( ) hazretleri medfûndur. Bu kubbe i âlînin külâhı evc i âsumâna ser çekmiş zümürrüd-misâl yeşil kâşî ile mebnî bir kubbe i münevver i nûrun alâ nûr'dur, ammâ bânîsi ma‘lûmum değildir. Ve dahi yine bu âsitâneye karîb,
Ziyâret i kubbe i İmâm Mehdî ibn: ( ) ( ) Hazretleri medfûndur. Bu kıbâbların aslâ evkâfları kalmamışdır ammâ yine muhibb i Hânedân'dan fukarâ-yı Bektaşiyân'dan tekye-nişîn i zîşân fukarâları vardır, âyende vü revendenin nezerâtlarıyla geçinirler. Bunda bir sarây ı azîm vardır kim eğer harâbının medhin tahrîr etsem başka bir tomar ı azîm olur. İçinde kavm i Urbân sâkin olup Sarây ı Sultân Mehdî derler.
....................(1.5 satır boş)....................
Ve eğer bu Âşık [u] Ma‘şûk kal‘aları âbâdân olsa bir hazîne i Irâk hâsıl olurdu. Zîrâ zemîn i mahsûldârdır. Andan cânib i cenûba 8 sâ‘atde,
Menzil i kasaba i Düceyle i cedîd ya‘nî şehr i kadîm Sümeyke: Şehr i kebîr iken mürûr ı eyyâm ile harâb olup Kör Hudâbende Şâh tur‘asın harâb etdi. Hâlâ Murtezâ Paşa imâr edüp nehr i Şatt'dan Düceyle arkı girdiği mahalle Murtezâ Paşa Ağası Bekir Ağa bir câmi‘ ve medrese ve hân u hammâm ve birkaç aded dükkân ve bir mekteb i sıbyân inşâ edüp yedi yüz mikdârı hâneler ile günden güne imâr olmadadır. [408a] Sene 1065 târîhinde Murtezâ Paşa'nın yüz bin guruş sarf edüp açdığı Düceylân arkı budur kim hâlâ üç yüz pâre kasabât misilli ma‘mûr u âbâdân kendlerdir ve beş yüz atlı ile iner ve biner hoş-âmed ağası hâkimi vardır. Hâlâ bu Düceylân hükûmetinden bin kise mâl hâsıl olup Âsitâne'ye üç yüz kise irsâliye gidüp mâ‘adâsı paşaya ve kulun mevâciblerine kalır. A‘lâ vü zîbâ hükûmet olduğu bâlâda evsâf ı Düceylân ile tahrîr olunmuşdur. ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
Andan yine cenûba 9 sâ‘at gidüp,
Menzil i ( ) ( ) Cırbeli: Bu dahi cezîre i Şatt ı Furât'da ma‘mûr kasaba i kebîrdir. Sebeb i tesmiyyesi ( ) ( ) ( ) Bu rabta i zîbâyı dahi Murtezâ Paşa imâr edüp bir câmi‘ ve bir hammâm ve iki aded hân ve bir aded mekteb i sıbyân ve elli aded dükkânlar inşâ eyledi. ( ) ( ) ( ) ( ) ( ) ( )
Andan yine cenûba 9 sâ‘atde,
Menzil i ( ) ( ) Akşirî‘a:
....................(3.5 satır boş)....................
Andan yine taraf ı cenûba ( ) sâ‘atde
Menzil i kasaba i Hazret i İmâm Mûsâ radıyallahu anh: Âsitânesi ma‘mûr u âbâdân olup Kuşlar kal‘ası hâkinde olup nehr i Şatt mukâbelesinde Hazret i İmâm ı A‘zam ve hümâm ı akdem âsitânesidir kim mukaddemâ Bağdâd ı behişt-âbâd evsâfında İmâm ı A‘zam âsitânesi tahrîr olunmuşdur.
Ba‘dehû İmâm Mûsâ'dan bir sâ‘at cenûba gidüp,
Menzil i Kuşlar kal‘ası'nda meks olundu. Zîrâ Şatt üzre cisri ta‘mîr etdiklerinden geçilmeyüp mihmân olundu. Bu kal‘a i Tayr-âbâd dahi bâlâda mevsûfdur.
Ertesi cisir tamâm olup hamd i Hudâ cisirden selâmetle ubûr edüp alây ı azîm ile cümle paşa ağaları ve Bağdâd a‘yânları ile Bağdâd ı İremezâtü'l-imâda dâhil olup Murtezâ Paşa efendimizin yine dîdâr ı şerîfin görüp Murtezâ Paşa ve bu hakîr cihân cihân mahzûz olup dest i şerîfin bûs edüp şerefyâb olduk. Ve kethudâsı dest bûs edüp İmâdiyye ve Cezîre ve Hasankeyf beğlerinin ve Diyârbekir vezîri Firârî Mustafâ Paşa'nın verdiği mektûbları ve cümle hedâyâları Murtezâ Paşa'ya kethudâsı arz etdikde cemî‘i hedâyâlardan gâyet memnûn oldu. Ve hakîr dahi fakîrânece ba‘zı dest-âvîz hedâyâlarımızı Murtezâ Paşa'ya arz edüp andan dahi gâyet mesrûr oldu. Ve her gice yine şeref i sohbetleriyle müşerref olup bu hakîre bir semmûr kürk ile serâpâ bir kat libâs ı fâhire ve bir kise guruş verdi ve yine gicemiz Kadr u rûzumuz ıyd ı adhâ ve rûz ı nevrûz ı Harezmşâhî olup Melek Ahmed Paşa efendimizin meclis i şerîfi sohbetlerin bu hakîre ferâmûş etdirdi. Ve bu geldiğimiz çölistânda dahi çekdiğimiz renc [ü] anâ-yı âlâm ı şedâyidi dahi cümle hâtırdan dûr eyledik.
Ammâ ihvân ı seyyâhâna şöyle ma‘lûm ola kim İslâmbol'dan Bağdâd ı behişt-âbâda gelince kâmil 449 sâ‘atlik yerdir ve cümle 64 konaklık yerdir. Bağdâd ile İslâmbol'un nısıf menzili Malatıyye kurbünde karye i Hasan Badrık'dır ve's-selâm. Ammâ şimdi Diyârbekir'den Bağdâd'a gelişimiz 161 sâ‘atlik yerdir. Ve Diyârbekir'den Bağdâd yigirmi üç konak yerdir ve yigirmiden dahi eksiklikle gelinir ammâ şiddet i hâr olmağile bizler âheste âheste reviş geldik. Ve seyâhat içün Yeni Ruhbe ve şehr i Hızır'a uğradık. Şöyle ma‘lûm ı sa‘âdet oluna. [408b]
Âhir ı kâr bir gün Melek Ahmed Paşa efendimizden Murtezâ Paşa'ya diyâr ı Van'dan ulaklar ile mektûb ı muhabbet-uslûblar gelüp Melek Ahmed Paşa'nın Bağdâd'da olan arkı mahsûlün Murtezâ Paşa'ya i‘lâm edüp "Elbette mahsûlümüzü Evliyâ ile bu cânibe gönderesüz" deyü haber geldikde hakîr bu haber i mûhişden müte’ellim olur şeklin gösterüp Murtezâ Paşa'ya eyitdim:
"Sultânım ben Van'a revâne olmam ve ben sultânımdan ayrılmam." dedim. Bu kelimât ı hoş-âmedden Murtezâ Paşa hazz edüp eyitdi:
"Evliyâm, pederimiz Melek Ahmed Paşa pederimiz olmasa ve ben anın çerâğ ı efrûhtesi olmasam Hudâ hakkiyçün ben seni göndermezdim. Ammâ Evliyâm sen benimsin ve ben seninim, elem çekme. Dağ dağa kavuşmaz âdem âdeme kavuşur." deyüp üçüncü gün hakîre üç kise guruş ve üç at ve bir küheylân kısrak ı mu‘teber at ve bir mahbûbe i cihân bikr i nâ-şüküfte i zamâne ve üç aded pençe i âfitâb ı âlem-tâb misilli Gürcî gulâmları ve hakîre bir kat yol esvâbları ve bir kılıç ve tirkeş ve bir yorga bârgîr raht u baht u licâmı ve gümüş zeyni ile ihsân edüp on bir aded huddâmlarıma dahi ellişer guruş ve birer kat esvâblar ihsân edüp Bağdâd'dan ma‘zûl Yeniçeri Ağası ( ) ( ) Ağa'ya hakîri teslîm edüp gâyet tenbîh ü te’kîd etdi.
Ve Melek Ahmed Paşa efendime muhabbetnâmeler ile beş re’s küheylân ve iki başdan hudûd ı cılğıdân kısraklar verdi. Ve on aded Şeyhânî kılıçlar ve bir yük fağfûrî kâseler ve fincânlar ve bir yük mertebânîler ve kırk aded nâfe i müşk i Hoten ve on şemmâme amber i hâm ve bir incü tesbîh i dürr i yetîm ve yüz kıt‘a dîbâ vü şîb ü zerbâf ve akmişe i fâhireler ve kâlâ-yı nâdireler makûlesi eşyâları Kaya Sultân içün hedâyâlar verüp bu mezkûr eşyâları cümle bir katar katıra tahmîl edüp katarıyla hakîre teslîm edüp yine ol ân hakîre hemân beş yüz altun harcırâh ihsân edüp tâ kal‘a i Van'a varınca kâmil bir bayrak sarıca arı eri yiğitleri ta‘yîn eyleyüp paşanın Bağdâd'daki arkı mâlından üç bin altun ve beş bin altun dahi Murtezâ Paşa ceybinden Melek Ahmed Paşa efendimize ceyb harclığı gönderüp paşa ile ve cümle a‘yân [u] kibâr [u] ağavât [u] eşrâflar ile vedâ‘laşup her birinden cüz’î ve küllî ihsân hedâyâlar alup Şeyh Abdülkâdiri'l-Ceylânî hazretlerin ve Şeyh Şehâbeddîn i Sühreverdî hazretlerin ve Kassâb-ı Cömerd'i ve Kamber i Alî'yi ( ) ve Hazret i İmâm ı A‘zam Nu‘mân ibn Sâbit'i ve niçe yüz kibâr ı evliyâ ı kümmelînleri ziyâret ve vedâ‘ edüp paşanın dest i şerîfin bûs edüp bükâ-âlûd olup du‘â ve hayr u senâlar ile sene 1066 mâh ı ( ) ( ) günü Bismillah ile nehr i Şattu'l-Arab üzre cisirden ubûr edüp ibtidâ,
Dostları ilə paylaş: |