HASTALAR RİSALESİ
Sağlık: Bedenin ve ruhun esenlik içerisinde olması durumudur.
“Rabbim! (Gireceğim yere) doğruluk ve esenlik içinde girmemi sağla. (Çıkacağım yerden de) beni doğruluk ve esenlik içinde çıkar. Katından bana yardımcı bir kuvvet ver.”
… “Hak geldi, batıl yok oldu. Şüphesiz batıl, yok olmaya mahkûmdur.”
Biz Kur’an’dan, mü’minler için şifa ve rahmet olacak şeyler indiriyoruz. Zalimlerin ise Kur’an, ancak zararını artırır.
(İsra 80-82 )
Hastalık beden / ruh halinin bozulma durumudur
Hastalıklar, çeşidine, görüldükleri organ ve sistemlere, yayılım özelliklerine, görüldükleri yaş gruplarına ve etkenlerine göre sınıflandırılırlar. Örneğin: Enfeksiyon hastalıkları, ruh ve sinir hastalıları, salgın hastalıklar, dejeneratif hastalıklar ve çocukluk çağı hastalıkları gibi.
Hastalıların tedavisi için bir insan doktora başvururken şifası için de Allaha dua etmelidir.
"Bir kişinin yarası azmıştı. Peygamber (Sav) onun için Beni Enmâd kabilesinden iki tabip getirdi. Onlara sordu ki:
"Hanginiz iyi tabiptir?" Dediler ki:
"Şu birimiz" ve de sordular ki: "Yâ Resûlullah(sav) Tıpta hayır ve fayda var mıdır?" Buyurdu ki:
"O, dert verdi, devasını da göndermiştir." (bk. Önder Çağıran, Tıbbi Nebevi, 1. Baskı, Boğaziçi Yayınları, İstanbul 1996)
Başka bir rivayete göre Sad İbn Vakkas hastalanmış Hz. Peygamber (asm) ziyaretine gitmiş. Sad'ı evinde hasta yatar görünce,
"Haris bin Kelde'yi çağırın, O iyi bir hekimdir, sizi tedavi etsin." buyurmuştur. (Ebu Davud, Tıb 12). Peygamberimiz (sav ) kendi tavsiyeleri dışında hekimlerin de hastaları tedavi etmesi buyruğunu vermiştir.
Hastalığa sebep olan mikroorganizmalar veya insana zarar veren etkenler , insanlar Allah'ın yarattıklarıdır. Bir hikmete vesiledir. Hastalığın etkeni mikroorganizmalar dahil olmak üzere hiçbir şey başıboş değildir; her şey Allah'ın kontrolü ile hareket etmektedirler.
Ruhsal ve bedensel hastalıklar birbirinden tamamen bağımsız değildir. Çok sayıda hastalığın temel nedenin, enfeksiyon dışında stres, kaygı, üzüntü olduğu tespit edilmiştir. Başına gelen her türlü sıkıntıda Allah’a yönelip, Kuran, sünnet üzere onun öğütlerini dinleyen, Kuran okuyan insanların ruhsal bir huzura sahip olduğu ve gönüllere de şifa olduğu tecrübe edinilmiş, ayetlerle de bildirilmiştir.
"Ey insanlar! Size Rabbinizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, müminler için bir hidayet ve rahmet gelmiştir."(Yunus, 10/57)
‘’Gaybın anahtarları, Allah’ın katındadır. Onları ancak Allah bilir. Karada ve denizde ne varsa hepsini O bilir. O’nun ilmi dışında bir toprak dahi düşmez. Yerin karanlıkları içindeki tek tane, yaş ve kuru her şey Allah’ın ilmindedir (Enam 59)
Allahın emrettiği ahlakı yaşayan insanlar hastalıklara sabır göstermektir. Bakara suresinde geçtiği üzere;
‘’Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır. (Bakara Suresi, 177)
İnsanın bakteri, virüs etkeni ile ağır bir hastalığa yakalanması, araba vs çarpması neticesiyle sakat kalması vd Allah'ın bilgisi dahilindedir. Hastalığı meydana getiren, tedaviyi yapan doktoru yaratan, ona bildiklerini öğreten, ilacı yaratan ve şifaya vesile eden Allah'tır. O halde insanların hastayken yapması gereken tedavisini aramak, sabretmek ve dua etmektir.
Allah’ın insan için yarattıklarında da şifa vardır. Ör:Bal
‘’Sonra meyvelerin her birinden ye ve Rabbinin sana kolaylaştırdığı yaylım yollarına gir, diye ilham etti. Onların karınlarından renkleri çeşitli bir şerbet (bal) çıkar ki, onda insanlar için şifa vardır. Elbette bunda düşünen bir kavim için büyük bir ibret vardır." (Nahl, 16/69)
Sonsuz kudret sahibi Allah'a teslim olan, O'nun sonsuz aklına ve rahmetine güvenip dayanan insan için hastalık da, kaza da, musibet gibi görünen olaylar da İslam ahlakı üzerine davranılınca; sonu hayırla bitecek geçici imtihanlardır.
Peygamberimiz (sav) buyurdu ki;
Müminin hâli ne güzeldir. Başına bir felaket gelse sabreder, bu onun için hayırdır. Başına bir iyilik gelse şükreder, bu onun için hayırdır." (Müslim, Zühd, 64)
.
İman eden bir insan hastalandığında, şifa için Allah'a dua eder. Bu duanın devamı ve fiili bir şekli olarak doktora gider. İlaç kullanmaya başlar ancak şifanın Allah'tan geldiğini unutmaz. Allah Kuran'da bu gerçeği Hz. İbrahim'in şu sözleriyle bildirmiştir:
"Ki beni yaratan ve bana hidayet veren O'dur; bana yediren ve içiren O'dur; hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur; beni öldürecek, sonra diriltecek olan da O'dur." (Şuara Suresi, 78-81)
Hastalıklar adeta günahlara/bir kısmına kefaret misalidir. Hasta olan insana bu haberler gönle ferahlık, esenlik niteliğindedir.
Hadis No : 4679: Ebu Hüreyre ve Ebu Said
Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Mü'min kişiye bir ağrı, bir yorgunluk, bir hastalık, bir üzüntü hatta ufak tasa isabet edecek olsa, Allah onun sebebiyle mü'minin günahından bir kısmını marifet buyurur Buhari, Marda 1; Müslim, Birr 52, (2573); Tirmizi, Cenaiz 1, (966)
Kişi hastalandığında kimi tedaviler fayda verir kimileri vermez, bazen kişinin hastalığı gittikçe ağırlaşır ve ölüme bir adım daha yaklaşılır. Kişi o vakit normalden daha çok ahiret muhasebesini yapar. Bazıları sağlığına yeniden kavuşur, dünya imtihanın sonuna yaklaşmasının verdiği kaygıyı ta derinden hisseder ve daha ulvi ruhaniyetle Allaha emirlerini yapmak üzere yönelir. O nedenledir ki kalbimiz her attığında imani ve ameli olarak hastalıkta, sağlıkta var oldukça Allaha yönelip, Allah ve Rasul’un (sav) emirlerine itaat üzere yaşamalıyız.
“Beş şey gelmeden önce beş şeyin kıymetin bilin” buyurur Peygamberimiz (asm). Bunlar: Hastalık gelmeden önce sağlığın, ölüm gelmeden önce hayatın, ihtiyarlık gelmeden önce gençliğin, fakirlik gelmeden önce zenginliğin, dolu vakit gelmeden önce boş vaktin kıymetini bilmektir. (Münavî, Feyzu’l-Kadîr, 2/16)
Allah’ın buyruğuna karşı bir yaşam sonrası hastalanıp ölen insanlar hatalarını telafi için geri dönüşe geç kalmıştır
"Nihayet onlardan birine ölüm gelince, 'Rabbim! Beni dünyaya geri gönder ki, terk ettiğim dünyada salih bir amel yapayım.' der. Hayır! Bu sadece onun söylediği (boş) bir sözden ibarettir." (Müminun, 23/99-100)
‘’Yedi şey gelmezden önce hayırlı amelleri işlemeye devam edin, neyi bekliyorsunuz? Her şeyi unutturacak yoksulluğu mu, azdırıp saptıran zenginliği mi? Bedeni ve tüm güçleri bozan hastalığı mı? Bunaklık meydana getiren ihtiyarlığı mı? Ansızın geliveren ölümü mü? Yoksa gelmesi beklenen Deccâl fitnesini mi? Yoksa kıyamet saatini mi bekliyorsunuz? Ki onun gelmesi daha dehşetli ve daha acıdır.” (Tirmizi, Zühd, 3)
İlaç etki etse de etmese de iman edenler bunda bir hayır, hikmet olduğunu bilirler. İlaç etki etmiyor ve kişinin hastalığı iyileşmiyor gibi görünebilir ama o kişi Allah'a olan imanı, tevekkülü ve güzel ahlakı nedeniyle sevabına sevap, günahına kefaret edinebilmiştir
Allah ilacı hastalıkların iyileşmesi için bir sebep olarak yaratır. Bir ilaç aynı titizlikle uygulandığı, aynı yöntemler kullanıldığı halde, aynı hastalığa yakalanmış kişilerden birine etki edip, diğerine etki etmeyebilmektedir. Bu, ilacın sadece bir sebep olduğuna delildir.
"Mü'min kişinin benzeri, bir sap üzerinde biten taze ekin gibidir. Rüzgâr ona hangi taraftan gelirse onu eğer de yaprağı diğer tarafa döner meyleder (fakat o yıkılmaz). Rüzgâr sakinleştiğinde yine doğrulur. İşte mü'min kişi de böyledir. O da belâ sebebiyle eğilir (fakat yıkılmaz). Haktan yüz çeviren kâfir kişinin benzeri ise sert ve dümdüz duran çam ve dağ servisi gibidir. Nihayet Allah onu dilediği zaman (bir seferde) kırar devirir." (Buhari, Tevhid, 32)
Hastalıklar ve kazalar, müminlerin sabırlarını ve ahlaklarının güzelliğini gösterebilecekleri ve Allah'a yakınlaşmak için kullanacakları çok önemli fırsatlardır. Allah Kuran'da zorluklar karşısında gösterilecek sabrın önemini anlatırken hastalık dönemini de belirtmiştir:
"Biz, Kur'an'dan öyle bir şey indiriyoruz ki o, müminler için şifa ve rahmettir; zalimlerin ise yalnızca ziyanını artırır." (İsra, 17/82)
Hastalık insana acizliğini ve Allah'a muhtaç olduğunu hatırlatır. Mikroskobik bir canlının bedeni üzerinde meydana getirdiği hastalığa engel olamayan insan, böyle anlarda Allah'a ne kadar muhtaç olduğunu çok daha iyi kavrar.
-Hastalık yaşamakla ; sağlıklı olmanın Allah'ın nimeti olduğu daha iyi anlaşılır. Uzun süre hasta olmayan, dolayısıyla bir rahatsızlık, ağrı ya da acı hissetmeyen insan bu duruma alışır. Ama ani bir hastalık ile sağlıklı olmanın Allah'ın kendinse verdiği nimet olduğunun idrakine daha iyi vararak şükrünü eda eder.
-İnsanın Allah'a olan duası ve yakınlığı artar. Ciddi bir hastalığın vücut üzerindeki hırpalayacı etkileri arttıkça birçok insan düşünmekten kaçtığı ölümü düşünmeye başlar ve bu durumda kişi tüm içtenliği Allah'a dua ederek sağlıklı bir hale gelme gibi bir takım niyazlarda bulunur.
Allah dilerse insan hasta olmaz veya acı çekilmezdi. Ama eğer insan böyle bir zorlukla karşılaşırsa da, bilmelidir ki bu zorluğu yaşamasının, hem dünyanın geçiciliğini hem de Allah'ın sonsuz gücünü, nimetini anlayabilmesi ve insana hayrı dokunması açısından pek çok hikmeti vardır
4658 - Ebu Hureyre ve Ebu Said radıyallahu anhüma'nın anlattıklarına göre,
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm şöyle buyurmuştur:
"Mü'min kişiye bir ağrı, bir yorgunluk, bir hastalık bir üzüntü hatta bir ufak tasa isabet edecek olsa, Allah onun sebebiyle mü'minin günahından bir kısmını mağfiret buyurur."
Buhari, Marda 1; Müslim, Birr 52, (2573); Tirmizi, Cenaiz 1, (966).
Kur'ân psikolojik ve bedeni hastalıklarımızın tedavisinde nasıl şifa olarak kullanılmıştır?
Peygamberimiz (sav) bazı sureleri özellikle kendi hastalığına karşı okuduğu gibi, aile fertlerinden birisi hasta olunca da okurdu.
Peygamberimizin (asm) hanımı Hz. Aişe (r.a.) diyor ki:
"Ailesinden birisi hastalandığı zaman Resulullah (a.s.m.) Muavvizatı (Felak ve Nâs Sûrelerini) okuyarak onun üzerine üflerdi. Vefatıyla sonuçlanan hastalığa yakalandığında bu sureleri okuyup onun üzerine üflemeye ve kendi eliyle meshetmeye başladım. Çünkü onun elinin bereketi benim elimden daha fazlaydı." (Müslim, Selam:50)
Yine Hz. Aişe (ra)'nin anlattığına göre, Peygamberimiz (asm) her gece istirahate çekileceği zaman İhlâs ve Muavvizeteyn sûrelerini okuyup avuçlarına üfler, sonra ellerinin yetişebildiği yere kadar vücudunun her tarafını meshederdi. Hadisin devamında, "Sonra Resulullah hastalanınca ona böyle yapmamı bana emrederdi." diyor. (Buharı, Tıb 39)
Peygamberimizin (sav) sözünü ettiği bir diğer şifa suresi, Fâtiha'dır.
"Fatiha her türlü hastalığa şifadır." (Dârimî, Fadlu'l-Kur'ân 12)
buyuran Allah Resulü (sav) maddi/manevi bütün hastalıklara karşı Fatiha'nın okunması gerektiğini tavsiye etmiştir.
Kuranı Kerimde Peygamberlerin dahi hasta olduğu ve iyileşme suresi zarfında Allaha dua etmesi örneği verilmiştir
‘’Eyyûb'u hatırla. Hani o, Rabbine: "Bu dert bana dokundu, sen merhametlilerin en merhametlisisin!" diye dua etmişti. Biz de onun duasını kabul etmiş, kendisine bulaşan derdi kaldırmıştık; ona tarafımızdan bir rahmet ve ibadet edenler için bir öğüt olarak ailesini ve onlarla beraber bir katını daha vermiştik. Enbiya 83-84.
Hastalıkların insan ruhunun arınmasına acılık edeceği hiç aklımıza gelir miydi? O nedenle de hastalıklara beddua edilmesi hoş karşılanmamıştır. İlgili hadis kısaca şöyledir.
Hadis no 4680
Ravi:Cabir
Resulullah (sav), Ümmü's-Saib (ra)'in yanına girdi ve: "Niye zangırdıyorsun, neyin var?" dedi. Kadın: "Humma (sıtma)! Allah belasını versin!" dedi.Aleyhissalatu vesselam da: "Sakın hummaya sövme! Çünkü, o, insanların hatalarını temizlemektedir, tıpkı körüğün demirdeki pislikleri temizlediği gibi!" buyurdular."
‘’Hz. Eyyup (as) ise seneler süren ağır hastalığına karşı o meşhur duasını okur, Rabbinden yardım ister; Cenab-ı Hak duasını kabul eder, ayağını yere vurmasını emreder. Hz. Eyyup (as) da ayağını yere vurur vurmaz yerden şu fışkırır, bu sudan hem içer, hem de bütün vücudun yıkar, sağlığına kavuşur.
Kur'ân'daki şifa dualarını okumak, ilaç tedavisini ve tıbbın gerekli gördüğü diğer müdahaleleri uygulamak doğru olandır
Peygamberimizin “İnsanların en şiddetli belaya uğrayanları, peygamberlerdir. Sonra iman derecelerine göre diğer insanlar gelir” Münavî, Feyzu’l-Kadîr, I, 518-519.
Kulumuz Eyyûb'u da an: Hani o, Rabbine "Şeytan, bana bir yorgunluk ve azap dokundurdu" diye seslenmişti. Ayağını yere vur, işte yıkanacak ve içilecek serin bir su. Ona bizden bir rahmet ve sağduyu sahiplerine bir ibret olarak ailesini ve onlarla beraber eşini de ona armağan ettik. Dedik ki: "Eline bir demet sap al, onunla vur da yeminini bozma." Gerçekten biz onu sabreden bir kul bulmuştuk. Ne güzel kuldu, o daima bize başvururdu. Sâd 41-44.
Herhangi bir sebeple hasta olan insan, hastalığından kurtulmak için şifa aramalı, doktorlara gidip tedavisini olmalıdır “Tedavi olunuz, Allah her hastalığın şifasını da yaratmıştır. Ancak haram olan şeylerle tedavi olmayınız.” Buharî, Tıb 1; Müslim, Selam 69, Ebu Davûd, Tıb 10-11; Tirmizî, Tıb 2; İbn Mâce, Tıb 1.. buyurmuştur. Peygamberimizden gelen hastalık ve tedavi olma ile ilgili hadisler, hadis mecmualarının Kitabu’t-Tıb bölümünde toplanmış ve bu meyanda Tıbbu’n-Nebevî (Nebevî Tıb) adı altında müstakil kitaplar yazılmıştır.
Hadis No 4681
Ravi Ebu Hureyre
Resulullah (sav) bir hummalıyı ziyaret etmişti. Hastaya: "Müjde! Zira Allah Teala hazretleri diyor ki: "Humma benim ateşimdir, ben onu mü'min kuluma musallat ederim, ta ki, ateşten tadacağı nasibini dünyada tadmiş olsun." [Rezin tahriç etmiştir. (Ahmet îbnu Hanbel'in Müsned'inde mevcuttur: 2, 440).] Kaynak: Rezin
Kişi hastalandığında, yapamadığı ibadet ve iyilikleri yapacak takadi yoksa bile, onları yapmış gibi sevap alır. Bu konuda peygamberimiz şöyle buyurarak hastaları motive etmiş, onların hayattan kopmamalarını ve ümitlerini yitirmemelerini sağlamıştır: “Kişi hastalandığında yahut yoluculuğa çıktığında, Yüce Allah onun için sağlıklı ve mukîm iken yaptığı her amelin sevabını yazar.” Münavî, Feyzu’l-Kadîr, I, 444.
Hastalara sevindirci haber Peygamberimiz sav vesilesi ile gelmektedir. O halde insanın sağlığında yaptığı ibadetler hastalık halleri için de yatırım bir ikram niteliğinde olacaktır.
4662 - Hz. Enes radıyallahu anh anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki:
"Mükâfaatın büyüklüğü belânın büyüklüğü ile (orantılıdır). Allah bir cemaati sevdi mi onları musebete müptela eder. Kim bundan razı olursa Allah da ondan razı olur, kim de razı olmazsa Allah da ondan razı olmaz."
Dinimiz için her konuda olduğu gibi, hastalık anında da pek çok kolaylıklar getirmiş ve hastaların yapamadıklarına üzülmemelerini sağlamıştır. Bu konuda Rabbimiz şöyle buyurur:
Kör olana güçlük yoktur, topal olana güçlük yoktur, hasta olana da güçlük yoktur; sizin için de, gerek kendi evlerinizden, gerekse babalarınızın evlerinden, annelerinizin evlerinden, erkek kardeşlerinizin evlerinden, kız kardeşlerinizin evlerinden, amcalarınızın evlerinden, halalarınızın evlerinden, dayılarınızın evlerinden, teyzelerinizin evlerinden, anahtarına malik olduğunuz (yerlerden) ya da dostlarınızın (evlerin)den yemenizde bir güçlük yoktur. Hep birarada veya ayrı ayrı yemenizde de bir günah yoktur. Evlere girdiğiniz vakit, Allah tarafından kutlu, güzel bir yaşama dileği olarak birbirinize selam verin. İşte Allah, size ayetleri böyle açıklar, umulur ki aklınızı kullanırsınız. (Nur Suresi, 61)
Hasatlık hallerinde ibadetlerde kolaylık da sağlanmıştır. Hasta olduğu için ayakta namaz kılamayan kimse oturarak, hatta yan üzere yatarak, işaretle ve nasıl kolayına geliyorsa o şekilde namazını kılabilir. Oruç tutamayacak kadar hasta olan kimse, orucunu kazaya bırakır. Kefaretini öder. Hac ve Ümre için de hastalara kolaylılar vardır.
(Oruç) Sayılı günlerdir. Artık sizden kim hasta ya da yolculukta olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde (tutsun). Zor dayanabilenlerin üzerinde bir yoksulu doyuracak kadar fidye (vardır). Kim gönülden bir hayır yaparsa bu da kendisi için hayırlıdır. Oruç tutmanız, -eğer bilirseniz-sizin için daha hayırlıdır. (Bakara Suresi, 184)
Ramazan ayı... İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur'an onda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya şahid olursa artık onu tutsun. Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde (tutsun). Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. (Bu kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete) ulaştırmasına karşılık Allah'ı büyük tanımanız içindir. Umulur ki şükredersiniz. (Bakara Suresi, 185)
Allah'a ve elçisine karşı 'içten bağlı kalıp hayra çağıranlar' oldukları sürece, güçsüz-zayıflara, hastalara ve infak etmek için bir şey bulamayanlara bir sorumluluk (günah) yoktur. İyilik edenlerin aleyhinde de bir yol yoktur. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Tevbe Suresi, 91)
Gerçekten Rabbin, senin gecenin üçte ikisinden biraz eksiğinde, yarısında ve üçte birinde (namaz için) kalktığını bilir; seninle birlikte olanlardan bir topluluğun da (böyle yaptığını bilir). Geceyi ve gündüzü Allah takdir eder. Sizin bunu sayamıyacağınızı bildi, böylece tevbenizi (O'na dönüşünüzü) kabul etti. Şu halde Kur'an'dan kolay geleni okuyun. Allah sizden hastalar olduğunu, başkalarının Allah'ın fazlından aramak için yeryüzünde gezip-dolaşacaklarını ve diğerlerinin Allah yolunda çarpışacaklarını bilmiştir. Öyleyse ondan (Kur'an'dan) kolay geleni okuyun. Namazı dosdoğru kılın, zekatı verin ve Allah'a güzel bir borç verin. Hayır olarak kendi nefisleriniz için önceden takdim ettiğiniz şeyleri daha hayırlı ve daha büyük bir ecir (karşılık) olarak Allah Katında bulursunuz. Allah'tan mağfiret dileyin. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir. (Müzzemmil Suresi, 20)
Haccı ve umreyi Allah için tamamlayın. Eğer (düşman, hastalık ve buna benzer nedenlerle) kuşatılırsanız, artık size kolay gelen kurban(ı gönderin). Kurban yerine varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin. Kim sizden hasta ise veya başından şikayeti varsa, onun ya oruç ya sadaka veya kurban olarak fidye (vermesi gerekir). Güvenliğe kavuşursanız, hacca kadar umre ile yararlanmak isteyene, kolayına gelen bir kurban(ı kesmek gerekir). Bulamayana da, haccda üç gün, döndüğünüzde yedi (gün) olmak üzere, bunlar, tamı tamına on (gün) oruç vardır. Bu, ailesi Mescid-i Haram'da olmayanlar içindir. Allah'tan korkun ve bilin ki Allah, muhakkak cezası pek çetin olandır. (Bakara Suresi, 196)
Ravi:Ebu Musa
Resulullah (sav) buyurdular ki: "Bir kul, salih amel işlerken araya bir hastalık veya sefer girerek ameline mani olsa, Allah ona sıhhati yerinde ve mukim iken yapmakta olduğu salih amelin sevabını aynen yazar
Buhari, Cihad 134; Ebu Davud, Cenaiz 2, (3091)
Savaşta bile namazı emreden Allah hastalara kolaylıklar tanımıştır.
İçlerinde olup onlara namazı kıldırdığında, onlardan bir grup, seninle birlikte dursun ve silahlarını (yanlarına) alsın; böylece onlar secde ettiklerinde, arkalarınızda olsunlar. Namazlarını kılmayan diğer grup gelip seninle namaz kılsınlar, onlar da 'korunma araçlarını' ve silahlarını alsınlar. Küfredenler, size apansız bir baskın yapabilmek için, sizin silahlarınızdan ve emtianız (erzak ve mühimmatınız)dan ayrılmış olmanızı isterler. Yağmur dolayısıyla bir güçlüğünüz varsa veya hastaysanız, silahlarınızı bırakmanızda size bir sorumluluk yoktur. Korunma tedbirlerinizi alın. Şüphesiz, Allah kafirler için aşağılatıcı bir azap hazırlamıştır. (Nisa Suresi, 102)
Hastalığa şifa verecek olan yine Allah Teâlâ'dır. Yüce Yaratıcı’nın bir adı da et-Tabîb’dir. O, şifa veren ve şifa kaynağıdır. O, hikmeti, gaybı en iyi şekilde bilen ve hastalıklara şifa verendir. Tüm maddî ve manevî hastalıkların şifası O'ndadır. O, hem kalplerin tabibi, hem ruhların tabibi, hem beyinlerin tabibi, hem de bedenlerin tabibidir.
Tedavi yollarına sarılıp şifayı Allah'tan dua ile beklemek asıl olan, yapılması gerekendir.
Yine hastalıkların tedavisinde moral, şifa bulacağına inanma, Allah’a güven duygusu son derece önemlidir. Nitekim doktor doktor koşup hastalığına çare bulamayan nice insan vardır. İşte dua, Allah'a sığınma, O'na güvenip O'ndan isteme, bu çaresizlik anlarında, hastalık tedavisinde başvurulan sebeplerin tamamlayıcısı olarak gelmektedir. Ciddi bir hastalığa tutulan Hz.Eyyub peygamber dua etmiş ve iyileşmiştir; Hz. İbrahim ve Hz. Zekeriya dua etmiş, kendilerinin ve eşlerinin kısırlığı sona ermiştir..( 51 Zariyat 29-30. 21 Enbiya 90-91.)
Burada şifa için dua etmenin önemi de ortaya çıkmaktadır. Bu Kuranı Kerimde pek çok ayetle belirtilmiştir
Kur'ân'ın şifa kaynağı oluşu hakkında İbn Kayyım özetle şunları söyler: "Bazı sözlerin tecrübe ile sabit tesir gücü ve bir takım faydaları vardır. Âlemlerin Rabbi Allah'ın sözü ise, her sözden üstündür. O, tam bir şifa kaynağıdır. Nitekim O'nda şöyle buyurulur: "Biz Kur'ân'dan şifa olan şeyi indirdik".17 İsra 82.
Âyetteki "min" harfi cinsi açıklamak için gelmiş olup teb’îz için (bir cüzü belirtmek için) değildir. Dolayısı ile o, her türlü şifayı içine alır". Bkz. İ.Kayyım. Zâdü'l-Meâd, IV, 177.
Buna göre Kur'ân hem kalbi, hem bedeni hastalıklar için tam bir şifa kaynağıdır. Bkz. İ.Kayyım, Zâdü'l-Meâd, IV, 352..
O, insandaki şek, şüphe ve cehaleti gidererek, ahlakı güzelleştirerek kalplere şifadır. Rukye ve sığınma yoluyla da maddi hastalıklara şifadır. Kurtubî, Tefsîr, X, 315-316; İ.Cevzi, Tefsîr, V, 79; Râzî, Tefsîr, XXI, 34.
Kur'ân'ın şifa kaynağı oluşu hakkında hadislerde şöyle buyurulmuştur:
"Devanın en hayırlısı Kur'ân'dır". İbn Mâce, Tıbb 28; İ.Kayyım, Zâdü'l-Meâd, IV, 176.
"Fatiha suresi ne için okunursa ona fayda verir. Onda her çeşit deva vardır" Aclûni, Keşfü'l-Hafâ, II, 106-108; Dârimî, Fedailü'l-Kur'ân 12
Hastanın bu psikolojik tedavisinde Kur'ân âyetlerini okuyup onlarla Allah’tan şifa istemek manevi şifanın parçasıdır.
Kalplerinde hastalık olanlar da vardır. Aslında onlar da hasta olan insan grubuna dahildir. Belki de hastaların çoğunu oluşturan gruplardır.
Şüphesiz ki beden de bir parça vardır; o düzgün olursa bedenin tamamı düzgün olur,bozuk olursa bedenin tamamı bozuk olur.Dikkat ediniz ki o kalptir.” (C.Sağir-3856 ,Buhari-iman 39,
büyu’ 2 ,Müslim-müsakat 107 ,Ebu Davut-büyu’ 3 ,Tirmizi-büyu’ 1 ,Nesai-büyu’ 2 )
Kalplerinde hastalık vardır. Allah da hastalıklarını arttırmıştır. Yalan söylemekte olduklarından dolayı, onlar için acı bir azap vardır. (Bakara Suresi, 10)
İsrailoğullarına elçi kılacak. (O, İsrailoğullarına şöyle diyecek:) "Gerçek şu, ben size Rabbinizden bir ayetle geldim. Ben size çamurdan kuş biçiminde bir şey oluşturur, içine üfürürüm, o da hemencecik Allah'ın izniyle kuş oluverir. Ve Allah'ın izniyle doğuştan kör olanı, alaca hastalığına tutulanı iyileştirir ve ölüyü diriltirim. Yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi size haber veririm. Şüphesiz, eğer inanmışsanız bunda sizin için kesin bir ayet vardır." (Al-i İmran Suresi, 49)
Ey iman edenler, sarhoş iken, ne dediğinizi bilinceye ve cünüp iken de -yolculukta olmanız hariç- gusül edinceye kadar namaza yaklaşmayın. Eğer hasta veya yolculukta iseniz ya da biriniz ayak yolundan (hacet yerinden) gelmişseniz yahut kadınlara dokunmuş da su bulamamışsanız, bu durumda, temiz bir toprakla teyemmüm edin, (hafifçe) yüzlerinize ve ellerinize sürün. Şüphesiz, Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. (Nisa Suresi, 43)
İşte kalplerinde hastalık olanları: "Zamanın, felaketleriyle aleyhimize dönüp bize çarpmasından korkuyoruz" diyerek aralarında çabalar yürüttüklerini görürsün. Umulur ki Allah, bir fetih veya Katından bir emir getirecek de, onlar, nefislerinde gizli tuttuklarından dolayı pişman olacaklardır. (Maide Suresi, 52)
Dostları ilə paylaş: |