Sungur Türkleri / Prof. Dr. Cevat Heyet [p.675-678]
PROF. DR. CEVAT HEYET
Varlık Dergisi Editörü / İran
Sungur Türkleri, Sungur şehrinde ve onun etrafındaki bazı köylerde (Galeyi-Ferhad ve Gurve) yaşıyorlar. Sungur şehri İran’ın batı sınırlarına yakın olan Kirmanşah şehrinin, 70 kilometre kuzey doğusunda küçük bir şehirdir. Şehrin nüfusu yüzbine yakındır. Nüfusun yarısına yakını Sungur Türklerinden oluşur. Minorski’ye göre Sungur Türkleri buraya Moğollar devrinde gelmişlerdir ve bunların reisi olan Sungur, Şiraz Moğollarının hizmetinde bulunmuş olmalıdır. Sungur Türkleri Şii olup, Ehli-hakk temayülleri olduğu zenn olunur.1 Bununla beraber Sungur şehrinde eskiden kalmış “Gonbedi-malik” binası Selçuk mimari üslûbuyla yapılmıştır.
Sungur şehrine İran-Irak Savaşı’nda binlerce Kürt gelip yerleşmiştir. Öyle ki, bugün şehirde Türkten çok Kürt ve az sayıda da Fars vardır. Farsların çoğunu hükümet memurları oluşturmaktadır.
Şehrin nüfusu iki veya üç dil biliyor ve başta Türk dilli şehirlerimizden daha çok Farslaşma cereyanına maruz kalmışlar.
Sungur Türkçesi, Azeri ve Eynallu lehçeleri arasında bir Türk lehçesidir. Hatta fonemler bakımından (o-u, ö-ü) Eynallu lehçesine daha yakındır. Eğer yavaş konuşulursa bir Azerbaycanlı tarafından anlaşılır ve Prof. Doerfer’e göre Azeri Türkçesinin bir lehçesidir.
Sungur Türkçesini ilk defa Prof. L. Windfuhr ve ondan sonra Prof. G. Doerfer (Alman Türkoloğu) tedkik etmiştir.2
Sungur Türkleriyle konuşmalarımızda lehçe veya ağızlarındaki bazı özellikleri Prof. Doerfer’in tespit ettiğinden farklı gördük. Mesela mastar eki olarak ax yerine ağ bulduk. Bu farkları sırası geldikçe yazımızda hatırlatacağız.
Sungur lehçesinin özelliklerini şöyle özetleyebiliriz:
Fonemler:Sungur Türkçesinde ı ve ö olmadığına göre sesli olarak yedi fonem vardır. Burada o-u, ö-ü seslerine deyişmektedir. O sesi ancak v, u, i seslerinden önce geldiği zaman olduğu gibi telaffuz edilir. Mesela: tovlamağ, kovmağ, dünov (dün), bizov, govcan (baston), tovux, goun veya govn, sovux veya soux, aloi (diftong gibi) E sesi i sesine çevrilir, mesela:Er yerine ir, ev yerine iv. denir.
Prof. Doerfer’in yazdığına göre eksi Türkçenin uzun fonemleri korunmuştur; hususiyle u, ü ve i seslerinde göze çarpar. Biz yaptığımız tetkiklerimizde bu korunma hadisesini görmedik.
Horasan ve İnallu lehçelerinde dahi özellikle G’den sonra ö sesi ü, ve o sesi de u telaffuz edilir.
Sungur lehçesinde de, İnallu’da olduğu gibi ikinci hecede ve son hecede u hakimiyeti vardır. Mesela: artux, aşux, yemelu, arux, biz tapdux (biz bulduk), bağlu, darlu (tatlı), ivlu (evli), açuğ (açık), mincuğ (boncuk), irelu.
İ bazı sözlerde birinci hecede i ile é arasında telaffuz edilir. Mesela:Bi(é)z, si(é)z.
é veya kapalı e çok vakit i okunur, ama y’den evvel é sesi veriyor. Mesela: béyrağ, guzey, günecağ (güneş tutan), geynemağ. Daha başka yerlerde dahi é ’nin kaldığını görüyoruz: beş, üzék (yüzük).
a birçok yerlerde e (açık e) telaffuz edilir: qere, qerqe, yessi, urte, qisqe (kısa), yare, arem (adam), burde, urde, selxum, isitme (ateş), numurte (yumurta), seqqel (sakal), ervad (arvat=kadın), qeygene.
a Tebriz ağzında olduğu gibi y’den önce é okunur. eyran, geymağ, qeyin, yeylağ, beyrağ, qeynemağ. Nadir olarak e (açık) okunur:eyağ.
Ünsüzler
k kelimelerin sonunda, ince ünlülerden sonra y ve kalın ünlülerden sonra ğ veya x okunur. Mesela: ürey, çörey (ekmek), gerçey (gerçek), ürdey, iney ve durax, gulax, çux, yux, gırx,
uzağ, irağ, dırnağ, biçağ, turpağ, palçağ (palçık=çamur), ağ, mıncuğ, baluğ, bılağ (bulak=kaynak, pınar), günnermağ (göndermek).
b, p birçok kelimelerde v telaffuz edilir. Mesela: div (dip), davan (taban), gavağ (kabak=ön), güveğ (göbek).
y Azeri Türkçesinden daha geniş şekilde sözlerin başında düşmüştür. Mesela:üz, ulluz (yıldız), ilan (yılan), il (yıl), ürey.
d kelimenin ortasında ve son hecede çok vakit r okunur. Mesela: ar (ad), darmağ (tadmak), durağ (dudak), urin (odun), ervar (arvad=kadın).
d’den önce n gelirse d de n okunur. l gelirse l ve s gelirse s okunur. Mesela:gunnuz, yannırmağ (yandırmak), inni (indi=şimdi), yessi (yasdı, yastı).
Bazen de metatez olayına rastlıyoruz (Azeri Türkçesinde olduğu gibi). Mesela: turpağ, irelu, guşni (gonşu=komşu, kürpi=köprü).
Sağır n=ng birkaç sözde kalmıştır: dunguz, garaguluğ (kalanlık), danglamağ (danlamak=azarlamak), teyzang (mesane=sidik kesesi (i ile e arasında).
t Azeri Türkçesinde olduğu gibi birçok sözün başında d olmuştur. dar (tad), duz (tuz).
Bazı iki heceli sözlerde ikinci hece düşürülür. Mesela: bern (burun), ağz (ağız), boyn (boyun), govn (kavun), güsk (göyüs), garn (karın).
Mastar eki daima mağ’dır (Tebriz ağzında max’tır). Mesela: darmağ, gitmağ, gelmağ, vermağ, govmağ...
Sıra sayıları daima çi’dir: üçümçi, dürdümçi.
Çoğul ekleri ler ve le’dir: kitabler.
dir, di titreşimsiz ünsüzlerden sonra ti telaffuz edilir: pisti. Titreşimlilerden sonra di okunur: ışşığdi.
L ile biten sözlerde (yüngül=hafif) li: yüngülli, n ile bitenlerde (yaxun=yakın) ni ve r ile biten sözlerde ri okunur (garri=kardır).
Ad ve Zamir Halleri
Eski Türkçede olduğu gibi genetiv (mensubiyet) eki yoktur:kişi ivi (erkeğin evi), elim bermaği (elimin parmağı).
Akuzatif eki çeşitlidir. Mülkiyet ekinden sonra düşer:Elim tut (elimi tut). Ancak elov (elin), eloii (elini) olur.
Başka yerlerde ünsüzlerden sonra i ve ünlülerden sonra ni olur (İnallu lehçesinde olduğu gibi): sen-seni, biz-bizi, siz-sizi ve u (o)-oni.
Datif, lokatif ekleri hem kalın, hem de ince hecelerde e, de, ne’dir. eloe (eline), bizde, ivde, urde, burde ve elunne (elinde).
Ablatif eki n’sizdir:ivde (evden), bizde (bizden), si(e)zde (sizden).
Vasıta eki instrumental ile, la yerine ine’dir: qelemine (kalemle).
Mülkiyet ekleri şunlardır:
im: menim (é ile i arasında), elim
u: senu (senin), elu (elin).
i: eli
imis, imiz: elimiz.
uz: eluz (o ile u arasında).
leri: elleri.
Şahıs Zamirleri: me (ben), se (sen), u, biz, siz, ular’dır.
Mülkiyet Zamirleri: menim=menom, senu, unu, bizim-bezem (i ile é arasında), sizu, ulardu.
Sungur Türkçesinde, Azeri Türkçesinde olduğu gibi dönüş zamirleri vardır: bilemi, bilovi, bilesini, bilemizi, bilovzi, bilelerini.
Tefzili sıfat için rax ve ter (Farsça) kullanılır: yaxçırax (daha iyi), yeketer (daha büyük).
Fiil Zarfı: Haber şekli (müsnet predikalif) attribut.
Sungur Türkçesi’nde gelecek zamana mahsus ek yoktur (İnallu lehçesi gibi), fakat: isiyovrem gelem, isiyov se gelese, isiyov gele, isiyovrax gelax, isiyovsiz gelesiz, isiyola gelele şeklinde söylenir.
Yeterlik şekli gelebilmiyorem, gelebilmiyovsa şeklinde denir.
Sungur lehçesinde şart ekleri (se, sa) ve ip ve soru işareti yoktur. Şart forması Farsça’nın şart edatı olan eger-ege ilave etmekle meydana gelir: ege gellim (gelsem), ege geleydux (gelseydim).
Söz Dağarcığı: Sungur lehçesinde esas sözler Türkçedir. Yalnız içtimai sözler ve terimlerin çoğu Farsça ve Arapça’dır. İran-Irak Savaşı sırasında şehire ve etrafına birçok Kürt gelip yerleşmiş, şimdi herkes iki ve üç dilde konuşabiliyor. Biz soruşturma yoluyla bine yakın Türkçe kelime tespit ettik. Bunlardan önemli olan bir kısmını veriyoruz:
dada (baba, ata), aba ve nene (anne), gardaş, bacı (kız kardeş), uğl (oğul), uğlan, gız, uşağ (çocuk), üz (kendi), üzge (başkası, yabancı), baş, güz, burn veya born, ağz, üz, elüz (yüz), buyn, bil (bel), dalbaşı (omuz), güsk (göyüs), emcey (meme), ürey, garn (karın), dal (arka), gul (kol), el, bermağ, düz (diz), gıç (bacak), eyağ, bağaruğ (bağırsak), durax (dudak), güvey (göbek), sürüy (sidik), ürdey, baluğ, ağ, qere, saru, gırmız, güy, yaşıl, işey (eşek), it (köpek), dovşan, taug, xurus, ilan, gügerçin, qerqe (av kuşu), yeke (büyük), kuçi, bi (bir), ikki, üç, dürd, beş, altı, yeddi, sekkiz, dugguz, un, yirmi, utuz, gırx, elli, üz (yüz), bice (birinci), ikimci, üçümci, onumci..., gece, gunnuz, gun urta (öğle), inni (şimdi), sure (sonra), us (üst), işaye (aşağı), iv (ev), ir (er=koca), çal (derin, çukur), gığ (koyun), riğino (tavuk), verşillemağ (parlamak), uzun, qisqe, inlu, inçe, dar, açuğ (geniş), yessi, deri, et, yağ, tük, gasıq, çux, az, yaxçı (iyi), pis (kötü, pis), aruğ, yo
ğun (şişman), yatmağ, uvanmağ (uyanmak), durmağ (kalkmak), çürey (ekmek), berk (katı), sulu, yağluz (tek-yalnız), içeru, yazı (dışarı), küreken (damat), naxoş (xeste) dünov (dün), baş yuxarı (yokuş), baş şağı (iniş), gürmağ, güzeklemağ (beklemek), sukmağ (sökmek), neme (ne), neme diro (ne diyorsun), neme ilero (ne yapıyorsun), bunna sure (bundan sonra), yoğun, ince, geşeng, igéri (iri), berk, buş, isitme (ateş, kızdırma), seher (yarın), biri gün, isirogün (evvelki gün) (i ile é arasında), üg (ön), gillir (yuvarlak), yaşurmağ (saklamak), yağluğ (mendil), yahalmağ (yanılmak), uce (yüce).
Sungurlar Tanrı’ya Xuda (Farsça) diyorlar, yalnız Tanrıverdi sözünde, bir de ata sözlerinde tarı sözü kalmıştır.
Şimdi birkaç cümle örneği verelim: unu arı nemeri (onun adı nedir), hara giyovse (nereye gidiyorsun), harde geliyovse (nereden geliyorsun), dunu hardeydu (dün neredeydin), haçan gelovse (ne zaman geliyorsun).
Sungur
Atasözlerinden
Örnekler
Ügde baci, arde qeyçi.
Ne bağdequ (koy) alu nekürde dine xalu (dayı).
Qiç gelmi issiyov tiz giye (gitsin).
Herkesu biderdi var deyirmançinu su derdi var.
Qerqe qerqeye diyer üzü gere.
Piçağ üz dessesini (kılp) kesmez.
Bize (i ile é arasında) gelen bize xoşer (benzer).
Bu atasözlerinin hemen hepsi Azerbaycan Türkçesinde de mevcuttur.
Şimdi halk türkülerinden örnekler verelim:
Damne dame damımız
Yaxunni eyvanımız
Se urde du me burde
Kor ussi düşmenimiz
Bilağ başında durme
Bilağı buğlandirme
Seno yaru burde deu (deyil)
Gaş-güzü unadırme (oynatma)
Çağdaş şairlerden Ruhullah Emiri, Ali Ekber Mezheri ve İkbal beni Ameriyan’la görüşebildik ve onlardan aldığımız şiirlerden örnekler veriyoruz:
Emiri’nin Farsça, Türkçe ve Kürtçe şiirleri vardır ve mahlası Emir’dir. Emiri’nin Farsça şiirleri Ustad Şehriyar’ın şiirleri kadar güçlüdür, ancak merkezden uzak küçük bir şehirde yaşadığı için pek tanınmamıştır:
Şehrimiz Dili (Şehrimizin Dili)
Şehrimiz şemi-şebistanına pervane menem
Dağine, daşlerine aşiqi-divane menem
Getti (getirdi) dünyaye xuda çünki bu turpağde meni
Vermiyen turpağını mülki-süleymane menem
Çox ezizdi vetenim, çoxrax eziz hemvetenim
Bu mehebette ulan alemeefsane menem
Milleti xurdu iri güzlerimin ışırığı
Dulanen başlerunun dovrine pervane menem
Canım İran, vetenim Sungur, özüm Türk zeban (Türk dili)
Pakbaz (vurgun) aşiq ulan mihenim (vatanım) İran’e menem
Mene şair dime mecnuni-bu leylayem me
Şebnem eşki (gözyaşı çığı) veren cilve gülüstane menem
Yazmamı (yazmamış) Sungur’e tarixi-müdevven birisi
Bu cehetde giçen eyyamine bigane menem
Xoşneva (güzel sesli) bülbüli çox var bu gülüstanın Emir
Muri-miskin ki yiğer zehmetine (zahmetle) dene menem.
Şimdi Ali Ekber Mezheri’den bir şiir verelim:
Direm ey gusse ge el çek cigerim gan ileme
Bayeguş (baykuş) garnım içinne a bucur (böyle) lan (yuva) ileme
Güsgüme yığme verem, ut vuruse xermanime
Yanniren (yandıran) derd u qemi canime ferman ileme
Uğare (o kadar) gelluv o gidu yulimi saf ileru (ettin)
Xelleke (halka) yaxçı dimez buynimi re (de) yan (eğri) ileme
İyesiz xelbimi dünya işi viran ilemi (etmiş)
Kişi (erkek) ul senne (sen de) ivim başime viran ileme
Hurmişov oxlu (örmüşsün okla) buğazını gute (götür=kaldır) bu ganlu elu
Ülmişem üz ganime bunna (bundan) beter gan ileme
Gatuğim kiseye tükni gücine çerxi-felek
Senne bu pis ganımi gırguren (ekşimiş) eyran ileme
Ta ki dünya varımı güclü zeif hegii yémi
Seni dovrunni bugün zülmine dovran ileme
Çilleler gari guru başime ey gem buluti
Gar suvi gözlerime az geti tufan ileme
Baş bulaşdirme bucur Mezheri’ye tageti yux
Unu heqqine xeravluğ (kötülük) bile asan ileme (kolay kolay yapka).
Son olarak İkbal Beni Ameriyan (Şahid)’ın Emir hakkında söylediği bir gazelini veriyoruz:
Ey ulen bostanımız bülbüli-şeydası Emir
Me’deni-eşgu vefanun doro elması Emir
Vermişov (vermişsin) şehrimize fexro mubahato sefa
Yuxdi hiç zalimi divane re (den) pervası (korkusu) Emir
Biz sene fexr eylerax se bize izzet verese
Ey ulen himmet o hem geyret deryası Emir
Bu géce çox bize xoş gişdi eceb meclis idi
Mezheri gulleyi-eşg o edeb engası Emir
Şehrimiz arını (adını)se addu cemaet diline (atdun)
Eşgo şeydai o divanegi me’nası Emir
Diri (dedi) çox xatireler dovr cevanlugda bize
Beski şirino şeker baridi inşası Emir
Ömri var ussi, iki üz il yaşası
U ki eşiq élemi gelbimi siması Emir.
1 Minorski, V., “Sungur” maddesi, İslam Ansiklopedisi, cilt 11, İstanbul 1970. M.E.B.
2 G. Doerfer, Das Sungur Türkische Studia Orientalia, vol. 47. Helsinki. 1977, Prof. Dr. G. Doerfer’in adı geçen makalesi okunduktan sonra Sungur’da şahsen araştırma yapılmış ve ondan sonra bu makale hazırlanmıştır.
Dostları ilə paylaş: |