GAZNEVÎ, ÖMER B. İSHAK
Ebû Hafs Sirâcüddîn Ömer b. İshâk b. Ahmed el-Gaznevî eş-Şiblî (ö. 773/1372) Hanefî fakihi.
Doğum yeri tam olarak bilinmemekle birlikte büyük bir ihtimalle 704 (1304) yılında Gazne'de dünyaya geldi. es-Sirâ-cü'1-Hindî lakabıyla tanınmıştır. Kâriülhidâye lakabıyla meşhur olan Ebû Hafs Sirâceddin Ömer b. Ali ile karıştırılmaktadır. İlk tahsilini memleketinde ve Türkistan bölgesinde yaptı. Vecîhüddin ed-Dihlevî, Şemseddin et-Hatîb ed-Dûlî, Sirâceddin es-Sekafı ve Rükneddin el-Be-dâûnî gibi âlimlerden fıkıh dersleri aldı. Daha sonra hac için gittiği Mekke'de bir müddet kalarak Şeyh Hızır'dan. Şe-hâbeddin es-Sühreverdî'nin 'Avâriiü'l-mö'arifinin esas alındığı tasavvuff bir eğitim gördü. 740 (1339) yılından önce gittiği Kahire'de de Alâeddin İbnü't-Türkmânî, Mahmûd b. Abdurrahman el-İsfahânî ve Ahmed b. Mansûr el-Cevhe-rî gibi âlimlerden istifade etti.
Üstün zekâsı, akıcı üslûbu ve eserleriyle devlet adamlarının da dikkatini çeken Gaznevî, Mısır kâdılkudâtı Cemâleddin et-Türkmânî'ye nâib tayin edildi. Daha sonra Yılboğa'nın aracılığıyla Mısır kazaskerliğine. Şaban 769"da da77 Cemâleddin et-Türkmânî'nin ölümüyle boşalan Hanefî kâdılkudâtlığına getirildi. Ömrünün sonuna kadar bu görevi sürdüren Gaznevî. bir yandan da Zeynüddin el-Bistâmf'nin Ölümü üzerine İbn Tolun Camii'nde tefsir dersleri verdi. 7 Receb 77378 tarihinde Kahire'de vefat etti.
1- el-GurretÜ'l-münife fî tahkiki ba'zi mesâ1 ili'1-İmâm Ebî Hanîfe (Kahire 1370/1950; Beyrut 1986). Hanefî mezhebini tercih edişinin sebeplerini açıkladığı bu eserde, Fahreddin er-Râ-zî'nin Hanefîler'i tenkit ettiği el-Burhâ-nu'i-SaJid'iyye adlı Farsça eserini de Arapça'ya çevirerek tenkit etmiştir.
2- Şerha- 'Akideti 't - Tahâviyye 1 Kazan 1311
3- et-Tevşîh. Burhâneddin el-Mer-ginânrnin el-Hidâye'sinin şerhi olup çe-del metoduyla hazırlanmıştır. Süleymaniye Kütüphanesi'nde79 Bahrü'r-rivâye ve'd-dirâye fî tevşîhi'l-Hidâye adıyla kayıtlı olan yazmanın bu eser olması muhtemeldir.
4- Fetâvâ. Fetvalarını derlediği bu kitap, Kâriülhidâye'nin el-Feiâva's-Sirâciyye {Fetâoâ Kâri:'ilhidâye) adlı eseriyle karıştırılmaktadır.
5- Zübdetü'l - ahkâm fihtilâîi 1 -mezâhibi'1 - e 'immeti'l -erbacati'l-acîâm. Mezhepler arası mukayeseli hukuka dair bir eserdir. İbrahim Ahmed b. Süleyman el-Ömer, İmam Muhammed b. Suûd Üniversitesi'n d e bu eseri yüksek lisans tezi olarak neşre hazırlamıştır (1403/1983).
6- Şerhu'l-Muğnî. Habbâzî'nin fıkıh usulüne dair el-Muğnî adlı eserinin şerhidir. Mekke Ümmülkurâ Üniversitesi'nde i. cildi Sâ-teryâ Efendi Zeyn (1406/ 1986), II. cildi Muhammed Ahmed Külî (1407/1987) tarafından doktora tezi olarak neşre hazırlanmıştır.
7- Kâşifti me'âni'1-Bedî. Muzafferüddin İbnü's-Sââtî'nin usûl-i fıkha dair Bedtu'n-nizâm adlı eserinin dört ciltlik bir şerhidir.
8- Levâ'ihu'i-envâr fi'r-red zalâ men enkere cale'l-'arifin letâ'ife'l-esrar. Evliyanın kerametlerini ispat için kaleme alınmış bir eserdir.
9- Muhtaşarü't-Telhîş. Muhammed b. Hasan eş-Şeybânî'nin el-Câ-mi'u'l-kebîr'ine Muhammed b. Abbâd el-Hilâtî'nin yazdığı et-Telhîş'e Ali b. Balaban el-Fârisî'nin hazırladığı şerhin muhtasarıdır.80
Gaznevî'nin kaynaklarda şu eserleri de zikredilmektedir: Şerhu'z-Ziyâdât (Muhammed b. Ha&an eş-Şeybânî'nin ez-Ziyâdâtaöh fürû-ı fıkıh eserinin şerhi olup tamamlanmamıştır); eş-Şâmil (fıkıhla ilgili bireserdiri, el-Levâmi' ti şerhi Cem'i'l-cevâmi libnü s-Sübkînin fıkıh usulüne dair Cem'u'l-ceuâmi' adlı eserinin şerhi olup tamamlanmamıştır); 'İddetü'n-nâ-sik fi'1-menösik (Hac menâsikiyle ilgilidir); Şerhu Tâ'iyyeti İbni'I-Fârız (İbnü'l-Fârız'ın tasavvufla ilgili et-Tâiyyetü's-suğrâ sının şerhidir); Şerftu-Menâr (Ebü'l-Berekât en-Nesefî'nin fıkıh usulüne dair Menârü'l-enuâr'mm şerhidir), Şerhu'l-Muhtûr (Abdullah b. Mahmûd el-Mevsılî'nin el-Muhtâr li't-fetuâ adlı eserinin şerhidir)
Bibliyografya:
Ömer b. İshak el-Gaznevî. eiCurretii'l-mü-nffelnşr M Zâhid Kevserîl, Kahire 1370/1950, naşirin girişi, s. 10-11; İbn Hacer, ed-Dürerü'l-karnine. III, 154-155; a.mlf., İnbâ'ü'l-ğumr, I, 29-31; İbn Tagrîberdî, en-Nücûmü'z-zahire, XI. 120-121; İbn Kutluboğa. Tâcut-terâcim. s. 48-49; Süyûtî, Hüsnü l-muhâdara. I, 470-471; Taş-köprizâde. Miftâhu's-sa'âde, II, 189-190; Keş-füz-zunün, I, 236, 448, 570; II, 950, 962, 1025, 1130, 1143, 1198. 1227, 1569, 1749, 2034-2035; İbnü'1-İmâd. $ezerât, VI, 228-229; Şev-kânî, el-Bedrü't-tâtic, 1, 505; Leknevî, ei-Feuâ'i-dü't-behiyye. s. 148-149; Abdülhay el-Hasenî, Nüzhetü'l-haoâtır, II, 92-93; Serkîs. Muccem, II, 1233. 1379; İzâhul-meknûn. II, 96, 416, 595; Brockelmann. GAL, I, 178, 181-182; II, 96; Suppi. I, 657. 658; II. 89; Ziriklî, el-Ac!âm. V, 199; Kehhâle, Mu'cemü'l-mü'ellifîn.V\\, 276-277; a.mlf., et-Müstedrek. Beyrut 1406/1985, s. 102; Sarton, tntroduction. \\\/2, s. 1454; Nü-veyhiz. Mıı'cemu'l-miifessinn. I, 392; Zübeyd Ahmed, el-Adâbü't-cArabiyye. I, 106, 110, 116-117; II, 306. 356, 422; Ahmet Özel, Hanefi Fıkıh Alimleri, Ankara 1990. s. 82-83; Joseph Schacht, "Şiblî", M. XI. 517.
GAZVE
Hz. Peygamber'in bizzat sevk ve idare ettiği savaşlar hakkında kullanılan terim.
Arapça'da gazv masdarı "istemek, arzu etmek, kastetmek, niyetlenmek" gibi mânaların yanı sıra "düşmanla savaşmak" anlamında da kullanılır. Bu kökten türemiş bir isim olan gazve ise (çoğulu gazavât) "akın, saldın, din uğruna yapılan savaş" anlamına gelir.
Hadis ve siyer âlimlerinin kabul ettiklerine göre asker sayısı az veya çok olsun, savaş için yahut başka bir maksatla hareket edilsin, çarpışma vuku bulsun veya bulmasın Hz. Peygamber'in bütün seferlerine gazve, bir sahâbînin kumandası altında gönderdiği askerî birliklere de seriyye denilir. Bazı ilk dönem İslâm tarihçileri Resûl-i Ekrem'in bizzat katılmadığı seferlere de gazve adını vermişlerdir. Meselâ es-Sîretü'n-nebeviy-ye adlı eseriyle meşhur olan İbn Hişâm, Hz. Peygamber'in katılmadığı Mûte seferine muhtemelen kelimenin sözlük anlamından hareketle gazve demiştir (IV 15-30) Taberîde kelimeyi Resûl-i Ekrem'den sonra yapılan bazı savaşlar için yine sözlük mânasında kullanmıştır. Meselâ 31 (651-52) yılındaki Zâtü's-savârî Savaşı'na Gazvetü's-savârî adını vermiştir.81
Vâkıdî ve İbn Sa'd'a göre Hz, Peygamber'in emir ve kumandasında yirmi yedi gazve gerçekleştirilmiştir82. Bu sayıya, Hayber Gazvesi'nden dönülürken Vâdilkurâ'da meydana gelen çarpışmalar da dahildir. Bu çarpışmaları gazve olarak kabul etmeyenlere göre ise sayı yirmi altıdır. İbn Sa'd Hz. Peygamber'in gazvelerini şöyle sıralar83: Ebvâ (2/ 623), Buvât 12/623), Bedrü'l-ûlâ-Sefevân (2/623), Zül'uşeyre (2/623), Bedir 12/ 624, Benî Kaynukâ" (2/624), Sevik (2/ 624), Karkaratülküdr (3/624. 2. yılda meydana geldiğini söyleyenler de vardır). Ga-tafân [3/624), Benî Süleym (3/6251. Uhud [3/6251, Hamrâülesed [3/6251, Benî Nadîr (4/626), Bedrülmev'id (4/626), Zâtür-rikâ' (5/6261, Dûmetülcendel 15/626!. Mü-reysî (Benî Mustalik) (5/627, 6. yılda meydana geldiğini söyleyenler de vardır), Hendek (Ahzâb) 15/627, 4, yılda meydana geldiğini söyleyenler de vardır], Benî Kuray-za (5-'627, 4. yılda meydana geldiğini söyleyenler de vardır), Benî Lihyân 16/627), Gâbe (6/6271, Hudeybiye (6/628), Hayber (7/628). Mekke'nin fethi (8/630), Hu-neyn (Hevâzin, 8/630), Tâif (8/630), Te-bük (9/630).
Gerek strateji ve harp taktikleri, gerekse dinî ve siyasî sonuçlan bakımından büyük önem taşıyan Hz. Peygamber'in gazvelerinin amacı küfür ve bâtılın zulmünü ortadan kaldırmak. İslâmiyet'in yayılmasına engel teşkil eden unsurların tahakkümüne son vermek, yeryüzünde Hakk'ı yüceltmek, fitne ateşini söndürmek, insanları maddî ve manevî baskılardan kurtarmak ve İslâmî gerçekleri onlara duyurmaktır. "Kendileriyle savaşılanlara zulme uğradıkları için harbe müsaade edilmiştir"84; "Sizinle savaşanlarla siz de Allah yolunda savaşın"85; "Herhangi bir fitne kalmayıncaya ve din yalnız Allah'ın oluncaya kadar onlarla çarpışın"86 mealindeki âyetlerden bu hususlar anlaşılmaktadır. Re-sül-i Ekrem m üs! umanlara düşmanla gereksiz yere vuruşmayı değil, şartlar oluşup da savaş kaçınılmaz hale gelince sabredip direnmelerini tavsiye etmiştir.87
Araplar İslâm'dan önce çöl hayatının ağır şartlarını yağma ve baskınlar için bir sebep gibi görürler, bundan dolayı kabileler arasında sık sık savaşlar meydana gelir, kan döküldükten sonra da intikam duygularıyla kan davaları başlardı. Câhiliye devrinde yapılan savaşlarda Araplar çocuk, kadın, yaşlı, hasta demeden hasımlarına acımasızca saldırır, esirleri çok defa işkence ederek öldürür, çocukları ok atmak için hedef tahtası gibi kullanır, esirlerin organlarını kesip gerdanlık yaparak kadınlarının boyunlarına iftiharla takarlardı. Bunların hepsini kaldıran Hz. Peygamber, gazvelerin hedefini "Allah'ın adını yüceltmek için çihad" olarak belirledi ve bu düşünceyi Hayber Gazvesi'ne kadar peyderpey yerleştirdi. Bu savaşa çıkarken ashabına ganimet için değil Allah için savaşacak olanların ordusuna katılabileceğini söyledi. Düşmanların çocuk ve kadınlarının, savaşa katılmayan yaşlı, hasta ve din adamlarının öldürülmesini, hayvanların ve mahsullerin yağmalanmasını, ağaçların kesilmesini, öldürülen düşman askerlerinin organlarının kesilmesini yasakladı. Esirlere temiz elbiseler giydirilmesi, karınlarının doyurulup istirahat-lerinin sağlanması prensiplerini getirdi. Anlaşmalara sadakat esasını koydu. Mû-te Savaşfnda olduğu gibi İslâm devleti temsilcisinin milletlerarası haklardan mahrum kılınarak haksız yere öldürülmesini ve Mekke'nin fethinden önce olduğu gibi barış şartlarının ihlâlini ve ihlâlde ısrar edilmesini savaş sebebi telakki etti. Kendisi başkalarının haklarına nasıl saygı gösteriyorsa onların da müslümanlara saygı göstermelerini istedi. Resûl-i Ekrem'in emriyle gerçekleştirilen gazve ve seriyyeler dünya harp tarihinin bilinen en az kan dökülen savaş-landır.88
Hz. Peygamber'den sonra genel olarak kâfirlere karşı yapılan seferlere ve bu maksatla gerçekleştirilen askerî faaliyetlere gaza, İslâm'ın ışığından mahrum kalmış ülkelere iman nurunu götürmek gayesiyle kâfirlerle savaşanlara da gazi denilmiştir. İ'lâ-yi kelimetullah için gaza edenler, "De ki: Bize iki iyilikten -gazilik ve şehitlikten- başka bir şeyin gelmesini mi bekliyorsunuz?"89 âyetini, "Ölürsem şehid, kalırsam gazi" şeklinde algılamışlardır.90
Hulefâ-yi Râşidîn döneminde bilhassa İran ve Bizans'la yapılan savaşlarda mü-cahidleri teşvik için Hz. Peygamber'İn gazvelerini anlatma geleneği başlamış, giderek kurumlaşan bu gelenek Abbasîler ve diğer müslüman devletlerde de devam etmiştir. Zamanla sadece Hz. Peygamber'İn gazvelerini konu edinen eserler kaleme alınmış ve bunlara "me-gâzî adı verilmiştir.91
Bibliyografya :
Tehânevî, Keşşaf, "gazve" md; Buhârî. "Ci-hâd", 112, 156; Müslim, "Cihâd", 19, 20; Vâ-kıdî, et-Meğâzt, I, 2-8; İbn Hişâm, es-Sîre, IV, 15-30; İbn Sa'd, et-Tabakât, II. 5-165; Taberî, Târih (Ebü'i-Fazl), IV, 288; Mes'ûdi. Mürûcü'z-zehe'b (Abdülhamîd). II, 289; Diyarbekrî. Fârî-hu'i-hamıs, Beyrut, ts., I, 400; Tâhirülmevlevî. Müslümanitğın Medeniyete Hizmetleri, İstanbul 1974, İl. 339-340; Hamîdullah. Hz. Peygamberin Saoaşları, s. 20-21; Şiblî. en-Nu'mâ-nî. Siratün-Nabİ (The Life ofthe Prophet), Delhi 1983, II, 243-284; Seyyid Abdülazîz Salim. Tâ-rîhu'd-deuieti'lMrabİyye, Rabat 1983,11, 105, 124; Koksal. İslâm Tarihi (Medine). 1, 322; Ab-dülhay el-Kettânî, et-Terâtîbü'l-İdâriyye{Öze\), 11, 73-74; Ebü'i-Hasan Ali en-Nedvî, Rahmet Peygamberi (trc Abdülkerim Özaydın], İstanbul 1992, s. 347-348; Abdülvehhâb Muham-med Ali el-Advânî, "el-Gazavâtü'n-nebeviy-ye, senevâtühe'l-hicriyye ve şühûruhe'1-ka-merîyye", el-Meurid, IX, Bağdad 1980, s. 531-549; Şinasi Tekin. "Türk Dünyasında Gaza ve Cihâd Kavramları Üzerine Düşünceler", 7X XlX/109 (1993), s. 9-17; "Gazât", İA, IV, 730; T. M. Johnstone, "Ghazw", El2 (İng.), II, 1055-1056.
Dostları ilə paylaş: |