Geç Osmanlı Dönemi



Yüklə 301,05 Kb.
səhifə5/5
tarix17.08.2018
ölçüsü301,05 Kb.
#71819
1   2   3   4   5

Fakat tedbirin nihai uygulaması, bir vergi tanımından çıktı. Kutsal Meclis ile Büyük Konsey’in ortak bir toplantısında, Defter Haneyi Amire’ye dayanan nüfus defterlerine göre ödenmesi gereken miktarın şu şekilde bölüştürülmesine karar verildi: kişi başına olmak yerine, İstanbul Patrikhanesi’nin yetki alanındaki her Ortodoks imparatorluk yurttaşı için altı kuruş. Bu aile başına yükün ortalama 20 kuruştan fazla olacağı ve hibe paralarının toplanmasını daha da zorlaştıracağı anlamına geliyordu. Rum milletinin illerdeki temsilcileri—metropolitler ve yaşlılar—bu acil durum vergisinin toplanmasında işbirliği yapacak ancak nihai sorumluluk Osmanlı idaresinde olacak ve toplanan miktar Patrikhane’ye teslim edilmeden ve onun kayıtlarına girmeden önce devlet bütçesine girecekti.34 Bu karar, Osmanlı idaresinin ödenecek borç miktarının toplanmasına doğrudan müdahil olması anlamına geliyordu ve Osmanlı idaresinin kilise hibelerinin toplanmasına karışıp karışmaması gerektiği konusunda geniş bir tartışmanın başlamasına neden olacaktı.

İlk tepki gösteren Bulgar tarafı oldu. Anatolikos Tachydromos (Doğu Postası) günlük gazetesinde yayınlanan ve Anatolikos Astir (Doğu Yıldızı)35 gazetesinde tekrar basılan bir makalede, Patrikhane’nin borcunu “yeni bir vergi ile” ödeme kararı açık açık eleştirildi. Patrikhane’nin savurganlığını not eden makale, Bulgar illerinde, Patrikhane yönetimine katılmalarına izin verilmezken Patrikhane’nin borç yükünü ödemeleri istenen inananların güçlü bir muhalefeti olduğunu belirtiyordu. Yazar hem Patrikhane’ye hem de onun ruhban-dışı sınıftan idarecilerine saldırgan bir tonda şöyle diyordu: “çünkü birçok Yunan ailenin zenginliği, öldüklerinde kilise hazinesinin ve halkın sırtından elde ettikleri kazancı miras bırakan patriklerden ve piskoposlardan geliyor. Gerçekte ne olduğunu ortaya çıkarmak için yetkili insanlardan bir komisyon oluşturulsa, patrikhane borçlarını ödemek için başvurmamız gerekenler aslında bu aileler.” Makale böyle bir komisyon kurulmasını öneriyordu.

Makaleyi yorumlayan Anatolikos Astir editörü, Patrikhane’nin borcunun sadece Yunanlar değil Ortodoks inancından olan herkes için yapıldığını belirterek Milli Meclis’in kararlarını savunuyordu. Bu sebeple, diye ekliyordu, borcun ödenmesi yakın zamanda ortaya çıkan Bulgar meselesinden ayrı ele alınmalıydı. Fakat Bulgar makalesi ile ilgili not edilmesi gereken en önemli nokta, saldırısının odağını üst kademedeki ruhbanlardan patrikhane meselelerine karışan İstanbul’un Yunan ailelerine kaydırmasıydı. Ruhbanların mali yolsuzluklarını es geçmeyen bu kayma, belirli aileler, özellikle de Edirne kökenli güçlü bir yeni Feneryot ailesi olan Karatheodores tarafından Bulgar meselesinin çözümünde benimsenen sert çizgi ile kesinlikle bağlantılıydı. Bulgar gazetesinin ruhban-dışı sınıftan olanlara karşı saldırısı, ruhban-dışı sınıf ile üst kademedeki ruhbanlar arasında hibeler meselesi ile borç geri ödeme meselesinde yüzeye vuran bir iç ayrışma yaratmayı hedefliyor görünüyor. Bulgar müdahalesi borç geri ödemesi ile doğrudan bağlantılıydı.

“Maaş,” “vergi” ve “hediye” arasında Ruhbanların Hibeleri ve Rum Milletinin Özerkliği

Sultan Abdülmecid’in kişisel hekimi ve Milli Meclis’te (1858-60) patrikhane reformunun önde gelen muhaliflerinden biri olan Stephanos Karatheodores aynı zamanda en önemli reform konusunda taviz veren kişiydi. Dolayısıyla, Sophronius’un görev döneminde, Milli Meclis tarafından belirlendiği üzere ruhbanların hibeleri için para toplamanın Osmanlı idari aparatının yardımı olmaksızın imkânsız olacağı netleşince, Karatheodores reformların odağını değiştirdi. Aşağıda, ruhban-dışı sınıf arasındaki çıkar farklılıklarını ve bunların Patrikhane’nin maliyesi üzerindeki etkilerini bağlama oturtmak için Karatheodores’in bakışının kimi önemli noktalarını vereceğim.

Osmanlı yönetiminin hibe paralarının toplanmasına müdahalesi meselesi, Patrikhane’nin para toplamakla görevli iki organı olan Kutsal Meclis ile Karma Konsey arasında anlaşmazlık konusu haline geldi. Para toplamanın zorluklarını gören Kutsal Meclis, hibeler için alınan kilise vergisini devletin imparatorluk nüfusundan topladığı sivil vergilerle birleştirmeye karar verdi. Bu, kendi toplama hakkını Osmanlı idaresine bırakmak anlamına geliyordu. Bu, hemen yazılı bir protesto (diamartyrisis) gönderen Karma Konsey’in beş üyesinden derhal tepki aldı.36 Bu tepkinin arkasında kesinlikle Karatheodores vardı, protestoyu da o yazmıştı. Yine de, Rusya ile müttefik Kudüs Patriği Cyril’in yakın dostu olan Hacı Georgios Konstantinides tarafından da imzalandığının üzerinden atlanmamalı. Diğer üç imzacı İstanbul’un daha az önemli üç yaşlısıydı. Karatheodores’in müdahalesinin siyasi amacı, Saltanat’ın hibe parası toplanmasına müdahil olmasına karşı (Patrikhane’nin borçları meselesinde olduğu gibi) bir Bulgar tepkisini engellemekti.

Yine de, yeni Feneryotların temsilcileri hem paraların toplandığı yolları hem de yüksek rütbeli papazların aldıkları ödemelerin miktarını yeniden değerlendirirken, protesto metnini imzalamayan Karma Konsey’deki güçlü bankerler için durum bu değildi.37 Bankerler için, patrikhane tarafından radikal reformlar öne sürülmesinin Veziri Azam Mehmed Emin Ali Paşa’nın onayını almış olması, onun meşruiyetini sorgulatacak ilk ciddi çabaya dahil olmaktan kaçınmaları için yeterliydi.

Karatheodores’in önerisinin teorik zemini (hibeyi maaş değil bir tür kilise vergisi olarak görüyordu) bunun, yüksek rütbeli papazlara ödemek için iki farklı ve kendi görüşüne göre çelişen para toplama yolunu birleştirmesiydi: toplanması devletin alanında olan “vergi” veya vecibe ve toplanması Kilise için gelir toplama sürecinin parçası olan “hediye” veya bağış. Karatheodores, birincisinin toplanmasının zorunlu olduğuna, ikincisinin ise niteliği gereği cemaatin papazına gönüllü bir katkısı olması gerektiğine inanıyordu. Kutsal Meclis’in hibe paralarını Ortodoks yurttaşların devlete ödemesi gereken diğer harçlarla birleştirme kararı otomatik olarak toplanmasını şiddete ve zora açık hale getirdi. En nihayetinde, Karatheodores için, papazların ödeneğinin toplanması ona asil bir hayat sürme imkânı vermeyi amaçlarken, devlet vergilerinin ayrılması amacı “seküler devleti güvenle muhafaza etmek” idi. Umumi Nizamname fermanlarının özünde bu vardı ve Kutsal Meclis’in kararının uygulanması kilise anayasasının ruhuna karşı olacaktı.

Başka bir belgede,38 Karatheodores, papazların ödemeleri için para toplamak amacıyla devlet aparatını kullanmanın esasen Ortodoks ruhban sınıfını maaşa bağlama önerini—Milli Meclis’in reddettiği ve onun yerine yüksek rütbeli papazların gelirine bir “hediye” kavramını uygulamayı benimsediği bir öneri—canlandırdığını not ediyordu. Karatheodores, Milli Meclis’in eski sistemden yalnızca bir tek ciddi farklılık getirdiğini savunuyordu. O da yüksek rütbeli bir papazın alacağı miktarın önceden belirlenmesi. Bu bakımdan, Sophronius’un alınan kararın özünden ayrıldığına ve papazların, özellikle de sivil bir otorite tarafından, maaşa bağlanmasını kabul ettiğine inanıyordu. Onun açısından, bu Patrikhane’nin papazlarını basit birer çalışan derekesine indirmesi anlamına geliyordu.39 Ortodoks ruhban sınıfının maaşa bağlanmasının Patrikhane ve onun dolayımıyla da Osmanlı devleti ile bir istihdam ilişkisi oluşturacağı konusunda, ana olarak gerontes’in Milli Meclis’teki “ruhban sınıfı—ruhban-dışı sınıf” kanadı tarafından kullanılan bu etkileyici argümanların, gerontes’in başta gelen rakibi olan Karatheodores tarafından benimsenmesi, anlaşmazlığın parametrelerini değiştirdi.

Reformun baş taraftarı Karatheodores’in fermanın reformcu özü ile ilişkili sebeplerle değil, Umumi Nizamname’de belirlenmiş siyasal amaçlarla ciddi bir taviz verdiği açıktı. Bulgarların ayrılıkçı eğilimleri ile başa çıkmak bunlar arasındaydı. Bu, Ortodoks milletinin Osmanlı iktidarından görece bağımsızlık pozisyonunu savunurken, reformları destekleme sürecini Bulgar meselesinin çözümüne bağlamaya devam ettiği anlamına geliyordu. Bunun aksine, Patrik Sophronius’un, Fransız yanlısı bir yeni Feneryot olan Ioannis Psycharis’in, yeniden yapılandırmanın uygulanabilir tek versiyonunun milletin Osmanlı siyasal modeline tabiiyeti olduğu şeklinde geçmişte ileri sürdüğü “siyasal çizgiye” sadık kaldığı görülüyor. Dolayısıyla, Sophronius, radikal reformcu yönelime sadık kalmak için Umumi Nizamname’nin lafzını çiğniyor görünüyorsa, Karatheodores de, Bulgar nüfusuna (esas olarak da köylülerine) homojen bir vergi yükü gelmesinden patlak verecek bir krizi dikkate alarak, millet (ve onun dolayımıyla devlet) içinde bir birliği muhafaza etme konusunda Patrikhane’nin maliyesi için olduğundan daha kaygılıydı. Onun açısından reformcu eğilim ruhban sınıfını Osmanlı devletinin çalışanı yaparak değil, nüfusun vergi yükünü azaltarak hayata geçirilebilirdi.

Tekdüze harç meselesine ilişkin olarak Karatheodores farklı bölgeler arasındaki dengesizliklerin, her ilin nüfus yoğunluğu farklı olduğu için gelir toplama açısından gerçekten de adil olmadığını kabul ediyordu. (Ölçek kişi başına 25 k’dan 10’a ve hatta yoğun nüfuslu bölgelerde 7’ye kadar düşüyordu.) İmparatorluk içindeki tüm aileler için aynı miktarı ödemenin daha iyi olacağına ama “daha acil sebeplerle reddedildiklerinden, bu yolların Millet Meclisi’nin yetkilerinin ötesinde” olduğuna inanıyordu. Yeni tedbirlerin uygulamaya konması yerine adil olmasa da mevcut sistemin muhafazasından yanaydı.

Bekleneceği üzere reform destekçilerinden “vergi” ile “hediye”yi karşı karşıya koyan argümanlara hemen yanıt geldi. Eforat sisteminin kaldırılması ilginç bir pozisyon değişimine sebep oldu: Millet Meclisi’nde reformcu ve reformcu olmayan kamplara bölünen (esas olarak manastır gelirleri meselesi nedeniyle) üst düzey papazlar, şimdi Osmanlı devletinin mali varoluşlarının temin edilmesine müdahale etmesi ihtiyacını tanıyarak kendi birliklerini “yeniden keşfederken,” reformcu görüşlerle tanınan ruhban-dışı sınıf, devlet aparatının bunları uygulamada hâkim rolünü etkili şekilde reddetti ve “muhafazakâr” pozisyonlar aldı.40

Mantık özellikle basit ve yerindeydi: Patrikhane zaten bir ücret skalası oluşturmuş olduğundan, bunlar bir “hediye” veya “gönüllü bağış” olarak değerlendirilemezdi. Bu mantık, tam da yüksek rütbeli papazların gelirinin seviyesini sabitlemek istedikleri için, Umumi Nizamname’de kısa ve öz bir şekilde tekrarlanıyordu. Bir anlamda, Karma Konsey’in ruhban-dışı sınıftan üyelerinin, devlet bu şekilde onu toplamada bir aracılık rolü üstleneceğinden hibenin bir tür ücret biçime dönüştürülmesine karşı polemiği, Nizamname’nin bir başka temel parametresine karşı olduğu için daha başından başarısız olmaya mahkumdu: bu ücretleri sabitlemenin bir ön gerekliliği olarak devlet vergisinin parasallaştırılması. Aynı zamanda, reform destekçileri kilise vergisinin diğer devlet vergileri ile birleşmesini, Patrikhane personelinin ödemelerinin yapılmasının yanı sıra hayır ve eğitim kurumları mekanizmasının muhafaza edilmesinin tek çözümü olarak görüyorlardı.41

Sonuç

Reformcu ruhban-dışı sınıf ile muhafazakâr gerontes arasındaki bu ilginç pozisyon değiştirmenin ana sebebi Patrikhane’nin Eflak ve Boğdan’dan elde ettiği ciddi gelirin kaybı idi. Ve bu pozisyon değiştirmenin etkisi, devlet hazinelerinden veya özel mülklerden gelen tüm gizli veya açık paraların sonuç olarak bağlanmasıydı. Ancak borç ne ruhban-dışı sınıf ne de ruhban sınıfı mensupları için bir kar vasıtası olamıyordu; aksine, en nihayetinde “ekümenik” karakterini yitirmesine yol açacak şekilde, Patrikhane’yi devlet çıkarlarına ve politikalarına bağlamanın bir mekanizmasıydı.



Dolayısıyla, borcun yönetilmesi sorunu ile ilgili olarak Osmanlı dahiliyetinin sonraki yıllarda daha gözle görülür hale gelmesi garip değil. 1865’te, Patrik Sophronius, Kilise maliyesinin durumu üzerine uzunca bir rapor gönderdi.42 Patrikhane’nin, personel maaşları ve temel işletme ihtiyaçları dahil, ayda kabaca 70.000 kuruşluk işletme masrafı yaptığını iddia ediyordu. Ancak bütçesi ayda sadece 15.000-20.000 kuruş (Karma Konsey’in kilise eylemleri için aldığı alınan ücretleri kesme kararını takiben daha da azalacak bir miktar) öngörüyordu. Patrikhane Osmanlı hükümetinden 1.000.000 ve 500.000 kuruşluk iki esaslı borç zaten almıştı, personel maaşları için bir üçüncüsü de olasıydı.

Patrikhane’nin borçluluğunun sebepleri, buraya kadar tartışıldığı üzere karışık olsa da, Ekümenik Patrikhane’nin borçlarına Eflak ve Boğdan’daki manastır mülklerine 1863’te Cuza hükümeti tarafından el konmasının sonucu olarak bakmalıyız. Patrikhane maliyesi için on dokuzuncu yüzyılda dönüm noktası olacak bir yıl belirleyeceksek, bu ya 1833, yani Yunan illerindeki Ortodoks cemaatin kaybedildiği yıl, ya da 1870, yani Bulgar illerindeki Ortodoks cemaatin kaybedildiği yıl olacaktır. 1863 yılı Eflak ve Boğdan’daki ekilebilir arazilerin belki de üçte birinin kullanılmasından elde edilen ciddi gelirlerin, kaybını işaret eder. Bunun İstanbul Patrikhanesi’nin, stavropegial manastırların (Athos Dağı’ndaki dahil) ve diğer Ortodoks patrikhanelerinin geliri üzerinden doğrudan etkisi olmuştur. Ancak esasen bu, patriklerin göreve gelmesinde nüfuzu olan güçlü zümreler de kendi gelirlerini oradan elde ettiğinden, Patrikhane içindeki ruhban sınıfı ile ruhban-dışı sınıf arasındaki ilişkiyi değiştirmiştir.



Eflak ve Boğdan’dan para akışı kesildiğinde, Patrikhane yeni gelir kaynakları aramak zorunda kalmıştır. Hemen akla gelebileceği gibi yüzünü ilk döndüğü yer Yunan devleti olmamıştır—halen Osmanlı vizyonundan ilham almakta olan yönetici elitin niyetlerinin bir göstergesi. Döndüğü ilk kaynak, maliyesini uluslararası denetimin altına sokacak ciddi bir mali kriz patlak vermesine rağmen 1880 kadar geç bir tarihte bile Osmanlı devleti olmuştur. Öte yandan Patrikhane özellikle de Ioakeim III döneminde Rusya’ya doğru yüzünü dönecekti—1879’da Moskova’daki Aziz Sergios metokion’u onun kontrolü altına girdi; ikinci görev dönemi sırasında ise (1901-12) hem Sırp hem de Avusturya’nın finansal desteğini alacaktı. Ancak “ekümenist” Ioakeim III’ün ölümü ardından, yeni patrik ve onun büyük rakibi Germanos V, Yunan devletinden doğrudan mali yardım isteyecekti. Yunan dış politikası ile bu kaynaşma, Atina Başpiskoposu Meletios Metaxakis’in 1921’in Anadolu kampanyası ile eşzamanlı olarak Ekümenik Patrik seçilmesi ile zirveye ulaşacaktı. Ancak Yunan ordusunun yenilgisi bu döneme hızlı bir şekilde son verdi ve Patrikhane’nin Kemalist rejim altında yeni bir kurumsal ve mali gerilemesine yol açtı.
Yüklə 301,05 Kb.

Dostları ilə paylaş:
1   2   3   4   5




Verilənlər bazası müəlliflik hüququ ilə müdafiə olunur ©muhaz.org 2024
rəhbərliyinə müraciət

gir | qeydiyyatdan keç
    Ana səhifə


yükləyin