Kuşkusuz gençliğin düzenle olan çelişkileri akademik-demokratik alanla sınırlı değildir. Bizim öğrenci çalışmamızda hedef kitlemiz alt sınıflar gençliği olduğuna göre, toplumun tüm temel sosyal-politik, kültürel sorunları, bu sorunların devrimci çözümü onları ilgilendirmektedir. Ne var ki akademik-demokratik mücadele özellikle gençliğin geniş kesimlerini harekete geçirmede önemli bir olanaktır. Bu olanaktan yararlanmak ve bunu düzene karşı mücadelenin bir aracı haline getirmek, bu doğrultuda etkin bir faaliyet yürütmek görevini hiçbir zaman küçümsememeliyiz. Bu bizi ne akademizme düşürür ne de sosyalizm perspektifini karartır. Burada kritik sorun yürütülecek propagandanın içeriğidir. En sıradan bir hak talebinin dahi devlet terörüyle yanıtlandığı bir ülkede, kendi sorunları için harekete geçen gençliğe, demokratik hak ve özgürlüklerden yoksunluğun tüm ezilen sınıfların sorunu olduğu, işçilerin ve emekçilerin en basit istemlerinin nasıl polis copu ile karşılandığı, bir baskı ve sömürü düzeni olan kapitalizmin varlığını sürdürebilmek için şiddeti temel bir politika olarak kullandığı vb. propagandasını götürmenin hiçbir güçlüğü yoktur.(162)Türkiye’nin toplumsal-siyasal gerçekliği bunun için fazlasıyla malzeme sunmaktadır. Dolayısıyla akademik-demokratik çerçeve gençliği politikleştirmenin en elverişli aracı değildir. Fakat o geniş gençlik kesimlerini harekete geçirmede önemli bir olanaktır. Nitekim akademizm de, gençliği akademik-demokratik istemler temelinde harekete geçirmede değil, esas olarak gençliğin henüz politik mücadeleye uzaklığını veri alarak, yürütülecek propaganda ve ajitasyonu akademik-demokratik çerçeveyle sınırlamada ifadesini bulur. Komünistler açısından yeterince açıktır ki, toplumsal sorunlara en duyarlı tepki verebilen kesim olarak tanımladığımız gençliği akademik-demokratik çerçeveyle sınırlanan bir propaganda-ajitasyon faaliyetiyle politikleştiremeyiz. Gençlik hareketinde yaşanan canlanmanın ilk adımından itibaren soruna bu perspektifle yaklaştık ve bu temel görevin altını ısrarla çizdik. Fakat aynı ölçüde açık olan bir başka nokta vardır; kendi sorunları doğrultusunda harekete geçirilemeyen, mücadeleye çekilemeyen bir gençliği diğer toplumsal sorunlara karşı duyarlı hale getirmek, bu temelde harekete geçirebilmek de oldukça güçtür. Öte yandan öğrenci gençliğin sorunları hiç de öğrenim yaşamı içerisinde karşı karşıya kaldığı sorunlardan ibaret değildir. Somut bir örnek vermek gerekirse, bir diplomalı işsizlik sorunu onu tehdit eden önemli bir başka sorundur ve kapitalizmin teşhiri açısından son derece elverişli bir propaganda-ajitasyon konusudur. Ya da yurtlarda bayan öğrencilerin karşı karşıya kaldıkları sorunlar... Yurtlarda kapitalizmin kadına bakış açısını ortaya koyabilmek açısından son derece çarpıcı olaylar yaşanmaktadır. Bunları en iyi bir biçimde değerlendirmek, kadının kurtuluşu sorununu buradan giderek işlemek, bunu etkin bir propaganda-ajitasyon faaliyetinin konusu haline getirmek... Bu örnekler çoğaltılabilir. Gençlik kitlelerini akademik-demokratik istemleri temelinde harekete geçirmek doğrultusunda yürüteceğimiz propaganda-ajitasyon faaliyetinde, bizim sorunumuz hiçbir biçimde zaten gençliğin kendisinin fazlasıyla farkında olduğu sorunların çevresinde dönüp(163)durmak değildir. Tüm sorun gençliğin düzenle olan çelişki noktalarını yakalamak, bunların diğer toplumsal sorunlarla olan bağını kurarak bu sorunları üreten asıl kaynağı ortaya koymaktır.
Kasım ’94(164)
**************************************************** Öğrenci gençlik hareketinde yeni bir olgu: Otonom örgütlenmeler Yüksek öğrenim gençliği saflarında son yıllarda gözlenen en dikkate değer olgulardan biri, otonom örgütlenmelere doğru akışı ifade eden yaygın bir eğilimin ortaya çıkmış olmasıdır. Sözünü ettiğimiz bu gelişme, öğrenci gençlik hareketinin son 30 yılının özellikleri gözetilerek düşünüldüğünde, oldukça yenidir. Bu, 1980 yenilgisinin ardından gelişen öğrenci gençlik hareketi ile 1971 yenilgisini izleyen gençlik hareketi arasındaki belirgin bir farklılığın ortaya çıkardığı sonuçlardan biri olarak da görülebilir. Ne var ki, bu temel ve basit gerçek, devrimci demokrat hareket tarafından halen de görülebilmiş ve anlaşılabilmiş değil. Bu nedenle otonom örgütlenmelerin ortaya çıkış nedenleri, öğrenci gençlik hareketinin '80 sonrası evrimi ve bu zemin üzerinde kendini var eden zaaflarla/sorunlarla değil, birbirlerinin varlığı ve “küçük-burjuva platformları” ile izah ediliyor. Böylesi bir izah çabasının isabetsiz, ürettiği müdahalenin ise sonuçsuz kalacağı açıktır.(165) 12 Eylül’ün gençlik alanındaki tahribatı Gençlik hareketinde tümüyle yeni bir olgu ve gelişmenin ifadesi olan otonom gruplar neden ve nasıl ortaya çıktılar? Öğrenci gençlik içinde çalışan “politik yapıların gerilemesi”nin mi, yoksa “öğrenci derneklerinin işlevsizleşmesi”nin mi bir sonucudurlar? Bu sorular, aynı zamanda, küçük-burjuva devrimci grupların sorunu nasıl izah ettiklerini de ortaya koymaktadır. Bu bakış açısı yalnızca bir kavrayışsızlığın, öğrenci gençlik hareketine geriden bakmanın bir göstergesidir. Otonom grupların ortaya çıkışının bugünkü görünümü ne olursa olsun, bu yeni olguyu anlamak ve kavramak için ‘80’lerin başına dönmek gerekiyor. Bu bize hem gençlik hareketinin ‘80 sonrası yaşadığı değişimi ve hem de otonom örgütlenmelerin var oluş nedenlerini verecektir. Bir yerde düzenin baskı-terör ve ideolojik saldırı politikası karşısında, “kaçış ve çaresizliğin” de ifadesi olan otonom grupların ortaya çıkışını hazırlayan nesnel etkenleri kabaca özetlemek istiyoruz. Bunu yaparken, EKİM I. Genel Konferansı’nın Değerlendirme ve Kararlar'ının konuya ilişkin metinlerinden genişçe yararlanacağız. Dostları ilə paylaş: |