Tüm toplumsal altüst oluş dönemlerinde gençlik son derece önemli ve etkin bir rol oynamıştır. Gerek dünya devrim deneyimlerinin gerekse ülkemizde yaşanan devrimci yükseliş dönemlerinin ortaya koyduğu bir gerçektir bu.
Özellikle ülkemizde gençlik devrimci enerjisi, atılganlığı, fedakarlığı, mücadelede kararlılığı ve militanlığı ile devrimci mücadelenin en ön saflarında yerini almıştır. Bunun içindir ki her dönem diktatörlüğün baş hedeflerinden biri haline gelmiştir. Kuşkusuz yaş özelliklerini esas alan soyut bir kategoriden değil, esas olarak ezilen sınıfların gençliğinden söz ediyoruz. Nitekim Türkiye’nin yakın geçmişinde özel bir yer tutan devrimci gençlik mücadelesi de alt sınıflara mensup gençliğin omuzlarında yükselmiştir.(152)
İşçi gençlik: Komünistler için öncelikli alan
Devrimi kazanmak isteyen gençliği kazanmak zorundadır.
Bu yalnızca geleceğin gençliğin olmasından dolayı böyle değildir. Daha önemlisi ezilen sınıfların gençliği özverisi, inisiyatifi, devrimci enerjisi ve coşkusu ile devrim mücadelesinin en ağır yüklerini omuzlayacak, önüne çıkan güçlükler ve engeller karşısında bu özellikleri sayesinde en direngen ve kararlı davranabilecek kesimdir.
Kuşkusuz esas olarak işçi gençlik bu noktada son derece önemli bir rol oynayacaktır. Diğer devrimci deneyimlerin yanı sıra Rus devrim deneyimi bu konuda yeterince açıktır. Devrimin partisi olan Bolşevik partide genç işçilerin oranı oldukça yüksektir. Lenin her dönemde, özellikle de devrimci mücadelenin yükseldiği dönemlerde, gençlere ve özellikle de genç işçilere gitmekte ve onları komitelere almakta cesur davranın çağrısı yapmış, bu çağrısını defalarca yinelemiştir. Lenin’e göre böylesi dönemlerde mücadelenin geleceğini çok büyük ölçüde genç işçiler belirleyecektir. Ülkemizde de genç işçilerin işçi sınıfı içinde oldukça yüksek bir orana sahip olduğu düşünüldüğünde, işçi gençliği kazanmanın önemi kendiliğinden anlaşılır.
Bu nedenle komünistler bugün özellikle ve öncelikle işçi sınıfının en genç unsurlarına ulaşmaya, onları saflarına çekmeye, eğitmeye ve örgütlemeye büyük bir önem vermek zorundadırlar. Bunun için bilinçli bir çaba ortaya koymak, olabildiğince geniş işçi gençlik kesimlerine ulaşmak, onların devrimci eğitimine özel bir önem vermek durumundayız. En ileri ve en devrimci sınıfın gençliğinin devrimci coşkusunu ve enerjisini harekete geçiremeyen, onun en diri, en mücadeleci unsurlarını devrim mücadelesine kazanmayı başaramayan bir partileşme süreci, kendisine büyük bir güç katacak en önemli dayanaktan yoksun kalmış demektir. Zira genç işçiler marksist-leninist dünya görüşüyle ve ihtilalci bir ruh ile eğitildiklerinde, partinin en militan, en kararlı ve özverili savaşçıları olacaklardır.
Gençliğin devrimci bir parti için taşıdığı özel önem ve(153)anlam konusunda Engels’in şu sözleri ne kadar açıklayıcıdır:
"Bizde, devrim partisinde, gençlerin ağırlıkta olması doğal değil midir? Biz geleceğin partisiyiz, gelecek ise gençliğindir. Biz, toplumu yenileştirenleriz, gençlik, yenileştiricileri seve seve izler. Biz eski kokuşmuşluğa karşı özveri ile yürütülen bir mücadelenin partisiyiz, özveri isteyen bir mücadeleye ilk olarak her zaman gençler hazırdır."
Üniversite gençliği: Abartmadan küçümsemeye mi?
Devrimci mücadelede işçi gençliğe yapılan vurgunun onun sınıfsal konumuyla ilgili olduğu açıktır. Öğrenci gençliğin sınıfsal bileşiminden dolayı ideolojik bakımdan tutarsız ve siyasal bakımdan istikrarsız olduğu bilinmektedir. Ancak bu bizi hiçbir biçimde öğrenci gençlik alanına ilişkin görev ye sorumluluklarımızı ihmal etmeye ya da küçümsemeye götürmemelidir.
Bugün Kürt ulusal hareketinin katettiği mesafeye ve işçi hareketindeki yükselişe paralel bir canlanmanın üniversite gençliği içinde yaşanmaması, bu alandaki durgunluğun süregelmesi komünistler açısından çok da şaşırtıcı değildir. Bunun pek çok nesnel ve öznel nedeni vardır. Fakat en temel olanı, işçi hareketinin, geçmiş dönemden farklı olarak toplumsal muhalefetin odağına oturmasına karşın, politik bir kuvvet olarak henüz ağırlığını koyamamış, bu yönüyle sarsıcı ve sürükleyici bir etkiyi henüz yaratamamış olmasıdır. Öğrenci gençlik alanına yaklaşımda bu gözetilemediği içindir ki, yaşanan durgunluk pek çok gençlik grubunda tam bir hayal kırıklığına yol açmış bulunmaktadır. Düne kadar bu alana yönelik olarak var olan aşırı abartma yerini bu kez de tersinden küçümsemeye bırakmaktadır. Örneğin liselerde yaşanan canlanmayla birlikte sağlıksız bir tarzda bu alana bir yöneliş yaşanmaktadır. Gerek yüksek öğrenim alanından bu kaçış, gerekse de orta öğrenim alanına yöneliş, işin aslında hiçbir köklü değerlendirmeye ve kavrayışa dayanmamaktadır. Uzun bir dönem daha çok derneklerin ve akademik-demokratik mücadelenin dar alanına sıkışan, gençlik hareketinin gelişmesini(154)dizginleyen temel sorunların çok uzağında kalan tartışmalarda da, aynı kavrayışsızlık ve perspektifsizlik sergilenmişti.
Bugün ülkemizde yüksek öğrenim gençliği alanında yaşanan durgunluk bu kesimin potansiyeli konusunda herhangi bir yanılsamaya yol açmamalıdır. Durgunluk geçicidir. Ağır ve sancılı da olsa bugün toplumda yeni bir hareketlilik yaşanmaktadır. Kitle eylemliliği bir yükseliş çizgisi izlemektedir. Bu yükselişin önünün kesilemediği koşullarda, mücadele toplumun çok daha geniş kesimlerini etkileyecek, peşinden sürükleyecektir. Aydınların en duyarlı kesimi olarak öğrenci gençliğin bunun dışında kalması düşünülemez.
Ancak öğrenci gençlik hareketinin geçmişteki, kitle eylemliliğine küçük-burjuvazinin damgasını vurduğu dönemlerdeki genişliğe ve etkinliğe ulaşması da mümkün değildir. O dönem kendine özgü bir tarzda yaşanmış ve bugün artık geride kalmıştır. Bu nedenle öğrenci gençlik alanına yaklaşımda bu gerçek gözetilmek durumundadır.