Söylenenlerle çelişkili gibi görünecek ama, düşünce çizgisinde(25)ki bu ileri konuma rağmen, devrimci gençlik saflarında, onun ileri kadrolarında, ideolojik düzey dönemin sonlarına doğru hızla düştü. Dönem boyunca gençlik içinde tam bir hakimiyet kuran devrimci demokrat akımlar arasındaki kısır çekişme ve rekabet, ideolojik tartışma ve mücadele ortamını yok etti. Buna alabildiğine yoğun, kimi durumda amaçsız ve kısır pratik uğraşlar da eklenince, mücadele uğruna büyük fedakarlıklara hazır olan, bunu her vesileyle gösteren binlerce genç devrimci bilgi ve kavrayış düzeyini geliştirme olanağı bulamadı. Militan genç devrimciler çoğu içeriksiz, yüzeysel, sınıf mücadelesinin gerçek ihtiyaçlarına cevap vermekten uzak, tutarlı bir dünya görüşü oluşturmaktan yoksun grup gazetelerini okumaktan ileri gidemediler. Bu açıdan bakıldığında, 1974-1980 döneminin devrimci gençiik önderlerinin, 1965-1971 döneminin gençlik önderlerinin gerisine düştüğü kolaylıkla belirtilebilir. Kuşkusuz bu bir önderlik sorunuydu. Oysa gençlik bu ihtiyaca cevap verebilecek bir önderlikten yoksundu.
12 Mart döneminin hemen ardından ilk harekete geçen, tıpkı 12 Eylül sonrasında olduğu gibi, legal yayın imkanlarından yararlanarak gençlik içinde güç olmaya çalışanlar revizyonistler oldular (TSİP, PDA vb.). İlk dönemlerde sağladıkları sınırlı başarı, gençlik mücadelesinin hızlı gelişmesi ve militanlaşmasıyla yok oldu. 12 Eylül sonrası dönemde öğrenci gençlik hareketindeki canlanmanın Gökyüzü çevresini silmesi, Yarın çevresini ise hızlı bir tecrit sürecine sokması gibi. Bu benzerlikte şaşırtıcı bir yan yoktur. 1965-1971 döneminde olan da buydu; gençlik hareketindeki yükselişe ayak uyduramayan TİP hızla aşılmış, tecrit edilmişti.
İki devrimci yükseliş döneminin açıklıkla gösterdiği, bugün üçüncü bir kez açıklıkla gözlenen olgu şudur: Revizyonist-reformist akımlar, devrimci gençliğin militan mücadelesine, devrimci dinamizmine, coşkusuna ve istemlerine ayak uyduramamakta, bu durum, gençlik mücadelesindeki gelişmeyle orantılı olarak onları tecrit etmektedir.
1974 başlarında yaşanan buydu. Gençlik hareketini geriye çekmek isteyenler, bugün olduğu gibi onu reformcu, yasal çerçeve(26)ye sığdırmaya kalkanlar çok geçmeden yalnız bırakıldılar. Bunlardan PDA diye bilineni gençlikten elini eteğini çekti. Ötekiler ise ya ayrı küçük parti-gençlik örgütleriyle yetinmek durumunda kaldılar. Ya da İGD örneğinde olduğu gibi, ancak DİSK’in sendika bürokratlarının sunduğu geniş imkanlarla, DİSK’in gölgesinde sınırlı bir yaşam ortamı bulabildiler,
1974-1975 yılları devrimci gençlik hareketinde güçlü bir kendiliğinden kabarışa sahne oldu. Bir çok kitlesel öğrenci eyleminin yanı sıra, dönemin ilk faşist cinayetlerine karşı en büyük kitlesel protestolar da bu dönemde yapıldı. Mücadele beraberinde kitlesel örgütlerini de çıkardı. İYÖKD, AYÖD vb. bu ilk yılların etkili gençlik örgütleri oldular. Gençlik önderlikten yoksundu ama, mücadelenin ileri unsurları arasında, 1965-1971 döneminin gençlik mücadelesini sürüklemiş ve sonradan, THKP-C, THKO ve TKP-ML/TİKKO gibi örgütleri yaratarak kurulu düzene karşı ihtilalci bir başkaldırının simgesi haline gelmiş devrimcilere büyük bir sempati vardı.
Bu güçlü ve yaygın sempati, geçmişin mirasçısı ya da sürdürücüsü iddiasındaki çeşitli akımların gençlik hareketi üzerinde kolayca hakimiyet kurmasını sağladı. Bu hakimiyet, bütün bir 1974-1980 dönemi boyunca sürdü.
1971’de üç örgütün şahsında ortaya çıkan devrimci demokrasi akımı, 1974 sonrasında irili ufaklı çok sayıda gruba bölündü. En hareketli, en verimli ve mevcut sempatiyle de en hazır kesim öğrenci gençlik olduğu için, bu grupların tümü bu kesime koşuştular. İçlerinden proletaryanın devrimci sınıf partisini yaratmada en iddialı olanlar dahil istisnasız tümü, yıllarca öğrenci gençliğe dayandılar. Devrimci gençlik hareketi, devrimci demokrasinin bu bir ölçüde yapay ya da abartılmış bölünmüşlüğü temelinde, görülmedik bir bölünmüşlükle yüz yüze kaldı. Kısır çekişmeler ve rekabet, mücadelede güç ve eylem birliğini zaafa uğrattı. Ortak merkezi kitlesel örgütlenmeler döneminin son bulması bir yana, şimdilerde günah çıkartmakta olan bazı grupların akıl almaz tekelci ve hükmedici davranışlarından dolayı, birim örgütlerinde birlikte çalışmak bile bir çok yerde güçleşti.(27)
Aralarındaki gerçek ya da yapay nedenlere dayalı bölünmüşlük ne olursa olsun, özünde tümü de devrimci demokrasinin unsurları olan çeşitli grupların, gençlik hareketine katkıları yanında, ciddi zararları da oldu. 1974-1980 dönemi devrimci gençlik hareketinin temel çıkarları ve gerçek ihtiyaçları açısından genel bir bilanço çıkarılacak olsa, görülen odur ki, bu gruplar gençlik hareketine verdiklerinden fazlasını kaybettirmişlerdir.
Bu dönemde devrimci gençlik işçi sınıfına ve sosyalizm davasına her zamankinden çok daha fazla yakınlık duyuyordu. Tümü de kendini en tutarlı marksist-leninist örgütler olarak gören çeşitli akımları içtenlikle izlemesi bundandı. Fakat bu akımlar gerçekte proleter sosyalizminin değil, sosyalist idealleri içerse de özünde devrimci demokrasinin, küçük-burjuva sosyalizminin temsilcileriydi. Proletarya hareketine yönelme, sosyalist bir sınıf hareketini geliştirmeyi siyasal çalışmanın odağına koyma kavrayış ve pratiğinden uzaktılar. Başından itibaren, öğrenci gençlik hareketi içindeki güç ve desteklerini, kendi siyasal varlıklarının temel dayanağı yaptılar. Genel devrimci mücadelenin genişlemesine bağlı olarak, daha sonraları, etkileri ve ilişkileri şehir ve kır küçük-burjuvazisinin belirli kesimlerine, 1978 sonrasında ise, işçi sınıfının çok dar bir kesimine yayılsa bile, öğrenci gençlik bu grupların özel ağırlıklı bir çalışma alanı olarak kaldı. Gençlik çalışması genel siyasal çalışmalarının odağı oldu. Bu, gençlik hareketini güçlendirmekten çok, onu taşıyamayacağı yüklerle, çeşitli anormallikler ve bu arada, etkinlik mücadelesi veren çeşitli akımların kısır ama alabildiğine sert çekişme ve rekabetleriyle yüz yüze bıraktı.